Victoria Beckham


Hepinizin bildigi gibi Victoria Beckham, yanindaki de Rooney'nin hatunu. Bekim icin onu yakti demek pek dogru degil, bastan yaratti bekimi cok daha olasi. Bugun bekim futbol sahalarinin disinda bu kadar popüler iken, misal yillik ortalama 50 milyon euro reklamdan para kazanabiliyorsa bunda buyuk pay Viktorya ablamizindir. Velakin bir baska acidan gayet de iyi futbolcu olan bekimin futbol adina pek üzerinde durulmamasi, mutis ortalarinin ve dokulen realin ayakta kalan tek ismi olmasina ragmen sürekli olarak futboldisi konularin konusulmasi ve hatta kal oyna daha derken Amerika'yi secmesinin baslica nedeni oradaki pariltili yasam filandir..

Verena Kerth



Oliver Kahn'i yakan da budur. garson olarak calistigi yerde Kahn ile bir sekilde tanisip ayartip hayatini kaydirdi desek yeridir. Cocukluk aski, kiz arkadasini hamile oldugu bir vakitte aldatmasi, sonrasinda yasanilanlar..

Raica Oliveira



Ronaldo'nun hatunu. Bununla beraber olmaya basladigi günden beri kilo problemi var ve golcülügü tartisilir durumda. Neyse ki Milan'a gidip yeni bir baslangic yapti.

Albert Speer






Almanlarin basarili mimari Speer'in dünyasi. Rusyadaki en güzel tasarimlarda onun imzasi vardir. Su an icin Moskova belediye baskani urij Luschkow'in danismanligini yapmakta. Rusya icisleri bakaninin ondan istegi, ülkesinin insanlarinin artik tatilerde Türkiye'ye gitmemesi ve kendi ülkesinde kalip ülkesini tanimasini. 73 yasindaki sehir planlama konusunda oldukca basarili olan alman mimar, cin'in kalkinmasinda da is basinda olacagi biliniyor. Velakin keyfli ve yaratici bir adam.

de araujo Raffael




Efendim Zurich'in kapisilan oyuncusu. Öncelikle Hertha Berlin'in basinda bulunan eski hocasi uzun zamandir takipte ve devre arasi isini bitirmek istiyor, bir baska yandan psv. Güzel bir hucum oyuncusu. hakkinda tüm detaylari suradadir.

Raffael iyi bir oyuncudur da Isvicre liginin son dönemde cikardigi güzel futbolcular ilgimi cekiyor. Rakitic,Petric,Delgado,Raffael ve elbette son gözdeleri raffael'in takim arkadasi Yassine sikovü. Yazamiyorum adamin soyadini. Basel ve Zurich takimlari bundesligayi besliyor son iki sezondur.

raffael'e gelirsek; Iyi bir oyuncu. Cakili forvet degil gezen, dolasan,driplinlingleri olan.. Pantelic'in yanina istiyor Favre. Elinde joker olarak tuttugu okoronkwo'ya ragmen bir forvet daha diyor. Kötü gidisi durdurmak adina. Forvet arkadasi daha cok. Bizden kimse ilgilenmiyor fazla. Sozluge yazali on yillar oluyor, gide gele sampiyonlar ligi bir turnuvaya diattalari alip geliyoruz, ben anlamiyorum hicbir sekilde de anlasilacak bir tarafi yok. ucundan biraz olsun futbol ile ilgilenen isim size ucuz, alinabilir onlarca yetenek sayabilir velakin bizim takimlarin dönüp dolastigi otuzuna yaklasmis siradan bir oyuncu dahi oldugu tartisilir, ne gelecegi ne de yildiz kapasitesinde oyuncular ile vakit harciyor. Özellikle Fenerbahce takimi son yillarda biraz olsun digerlerine kiyasla daha akilli hareket eder iken Galatasaray bu sene son bes yildir sacmalamalarina son verir iken besiktas, trabzon ve digerleri henüz akillanmis degillerdir.

Bu oyuncu duruyor orada, sezon istatistikleri ortada. ilk yilinda atitigi on dört ve oynadigi güzel futbol cok da uzagimizda degil. Diatta'ya nasil geliyorsunuz, hangi yollardan gecip tamam iste aradigimiz oyuncu budur diyorsunuz, geride kalan milyon tane futbolcu gözünüzde nasil eleniyor bir anlasam bitecek bu izdirabim..

21 Aralık 2007

Kenwyne Jones




Kenwyne Jones devre arasi chelsea'nin almak istedigi oyuncu.05.10.1984 dogumlu oyuncu, Trinadad Tabago vatandasi. 1,84 boyunda sag ayakli ve Southampton'da yildizi parlamistir. Yaklasik 9 milyon euro gibi bir fiyat bicilmis. Bu sene Sunderland formasi ile dört tanesi ligde bir tanesi de kupada olmak üzere toplam 5 golü vardir..

Zor bir kura: Bayer Leverkusen




Bana göre oldukca zor bir kura cekmistir Galatasaray takimi. Leverkusen cok iyi bir ekip, her bakimdan takdir ederim . Özellikle transfer konusunda basarilari ile dikkatimi cekmis, takdirimi kazanmis ve bu yil Bayern Munchen ve Bremen'in ardindan bundesliganin en formda takimi olarak göz kamastiriyor. . Zurich'e 5 atan bu takimi kucumseyen zihniyeti hicbir sekilde anlamiyorum, Skibbe dengeli ve tehlikeli bir takim yaratmis..

Takimin gole giden yolda en önemli adimi 37 yasindaki Sergei Barbarez'dir. Hamburgda oynar iken de izledigimiz oyuncu hucum gucunun beynidir. Yunan gol krali Gekas tehlikeli olsa da benim asil korktugum Nurnberg'de oynar iken dahi takip ettigim Stefan Kiessling. Zurich macinda butun menajerlerin gözleri zurich'in tunuslu futbolcusu Yassine Chikhaoui'ye odaklanmisti. velakin mac sonu konusulan isim Stefan Kiessling idi. Savasir ve ikili mücadelerde her daim galip gelendir, savasci, golcü ve etkili bir isim Kiessling.

Bu takim lincoln'u cok iyi tanir. 7-3 ya da 7-2 gibi biten gollü bir karsilasma oynadi bundesligada Schalke ve Leverkusen takimlari. Lincoln mac icerisinde iki tane frikik golü atti hemen hemen ayni noktadan. Bir o köseye, bir de tam aksi köseye. Mac sonrasi takim kalecisini degistirmis ve bugün benim "en iyi kaleci" budur dedigim Rene Adler'i kazanmistir. Cok iyi bir kaleci, her bakimdan her daim takdir etmisimdir.. Gene hafta Bremen'den 5 gol yemesine karsin bundesliganin en az gol yiyen kalecisidir hala. Siz varin Adleri, Defansi düsünün artik..

Transferde defans bolgesine Arturo Vidal'i ve Lukas Sinkiewicz'i kadrosuna katmis. Iki transfer de muazzam bir sekilde oturmustur kadroya. Vidal defansin her bolgesinde ve orta sahada görev yapabilir iken sik sik ileriye cikip takimin hucum bolgesinde dahi etkili olabiliyor, kafa hakimiyeti de olan bu futbolcu bu yilin en akilli transfer hamleleri arasinda yer alir. 87 dogumlu Gonzalo Castro benim gelecek vaat eden oyuncular listemde de yer alir ve bu yil leverkusen'in cizdigi basarili grafigin anahtar isimlerinden birisidir. Keza barnetta,Freier gibi isimlerin yaninda tecrübesi ile takima güc katan her daim iyi bir performans gösteren Ramelow ve Schneider kaptan ikilileri de basarida buyuk pay sahibidirler.

Zor bir kura. Galatasaray takimi kendi oyununu rakibe kabul ettirecek ve hucuma dayali bir oyun anlayisi icerisinde sahaya cikmalidir. Defansi ve kalecisi cok iyidir. Bu acidan en zor mac kendi sahamizda oynayacagimiz mac olacaktir. O macin havasi baskadir ve menajerleri Rudi Voller'in dedigi gibi her sey o günkü performans sonucu belirlenecektir. Bremen gecen hafta bes atti bu takima. Bugune kadar yedigi gol besin biraz üstündeydi bremene gelmeden önce. Bu mac yaniltmasin, tehlikeli ve malasef almanyanin en formda olan ekibi cikmistir karsimiza. Misal ben Hamburg'u tercih ederdim Leverkusen yerine.. Bahis oynamiyorum uzun zamandir velakin fikrimi sorangillere en buyuk hediyem bu takim ile ilgili olumlu sonuclardir..

Takim, gelecek yillarda adindan siklikla söz ettirecektir. Benim ilgimi ceken nokta transfer konusunda inanilmaz bir basari göstermeleri. Son on yilda sattiklari oyuculara baktiginiz zaman bunu daha iyi anlayabilirsiniz. Voronin Liverpool'da, Berbatov Tottenham'da, Ballack Chelsea'de, Lucio,Ze Reborto Bayern'de, Fritz Bremen ve Alman milli takiminda.. Yildiray Stutgart'da.. Vidal ve Kiessling de yoldadir efendim..

Hayirlisi diyelim..

Solomon Okoronkwo

Afrika kupasinin en iyi genc oyuncusu secildi 2004 yilinda. Bizim Baris-Serkan ikilisinin geldigi takimda kiralik oynuyordu: Rot Weiss Essen. Bugünlerde Hertha Berlin takiminin Jokeri. 12 kez sonradan girip üc gol atmis ve sonradan giren futbolcularin arasindan en cok verimli olan olarak göze batiyor. Attigi gollerden sonra hocasina tepkisel yaklasimi, hirsi ve azmi göz kamastiriyor.

1987 dogumlu Okoronkwo'nun 2009'a kadar takimiyla kontrati var.Her iki ayagini da kullanan, iyi bir fizigi, düzgün vuruslari olan futbolcu biraz daha kendisini gelistirebilirse Hertha Berlin bir ihtimal forvet arayislarindan vazgecebilir. Zurich'den Raffael'i almayi dusunuyorlar.Güzel bir secim, Lucien Favre eski ögrencisini istiyor yine de bu adamin hakkinin yendigini düsünüyorum, kisa süre icerisinde güzel bir form yakalayacagini düsünürüm..

20 Aralık 2007

Sebastián Bruno fernandez Miglierina


Monaco'nun transfer ettigi 22 yasindaki genc golcü. Solak, saviola boyunda. 1.69. 23 mayis 1985 dogumlu golcünün bugune kadar attigi gollerin listesi suradadir.

Defensor Sporting Club'e ödenen para hakkinda bir fikrim yok velakin cok da pahali olmasa gerek, ya da 3.5 Milyon euro'dan fazla degildir.

Öykü-Berk Gürman #3




Sevdik cok, begendik de.. Ama artik bu cok baska bir sey olmus. Aslinda Öykü-Berk basligi altinda profesyonel öncesi dönemin analizi gerekir. Pek cok "ortalama" sanatci, yiginlarin karsisina cikmadan evvel daha idealist, daha dogru düzgün islerin pesindedir. Kaybedecekleri cok seyleri yoktur ve sekilsiz kalabaligin "sekil" verme süreci henüz baslamamistir. Ilk videolarina bakiyoruz.. Bizleri yanlis anlamis bu ikiz kardesler.. Su video klip, icerisinde olan, bize sunulan nedir? Siradan Kral Tv videosu.. O kadar zaman sonra cesitli teknik detayin, düzenlemenin akabinde gelen bu mudur ? Tavirlarin sahteligi, gözümüze sokulanin siradanligi.. Öykü Gürman'in basligini actim sözlükte. Yapmadigim bir sey ama oyle güzeldi ki tavir,durus,ses ve yorum, benim olsun dedik.. Ama bugün bana ve bize ait olmayan gayet siradan, olagan kaset calismasi ve getirileri..

Bugün anliyoruz ki Evlerinin Önü Boyali Direk calismasi "sans". Onlarin sansi. Yorum sansi.. Kendiligindenliklerinde buldugumuz güzelligi algilayip bize sunamadilar. Ve bu sansi malasef iyi kullanamdilar. ihtimal odur ki bu isi bilengillerin yönetiminde gerceklesti ve artik fikirleri, nasil olmasi gerektigi konusundaki düsüncelerinin önemi kalmadi. Yapmacik tavirlar, gözümüze sokulan kliseler.. basit bir konser klibi hepsinin de ötesine gecerdi, üstelik "bakin bakin ne hosum" tavri ve uslubunu da algilamazdik..

Yok, olmamis.. Az biraz daha takip edecez..

Basliksizgiller

Aylarca uğraşır, koca bir bina dikersiniz; yerle bir olması biraz dinamite ve birkaç saniyeye bakar. Leziz bir tabak yemeği pişirmeniz saatler, mideye indirmeniz beş dakika alır. Kurmak, oluşturmak, yaratmak zahmetli ve zordur, çok zaman ister ama yıkmak, bitirmek, yok etmek kolay ve çabuktur.
Ve insan, mücadele ettiği müddetçe ulaşır özüne, inebilir derinine... İnsanı, varlığının anlamına yaklaştıran, mücadeleleridir.
Yakıp yıkmaktan, eleştirmekten yana olan kolaycı kalabalıklara inat, üretmenin savaşını verenler, yorgun ama o büyük resme daha hakim olanlar, onu daha iyi görebilen ve keyfini yaşayan insanlardır.Mücadele zaman ister.
***
İnsanlar mücadelenizi zaman kaybı olarak görebilirler. Onlar keyfin sadece huzur olduğunu da düşünebilirler. Huzursuz bir düşünce yapısının, insana içten içe keyif verdiğini anlayamamaları gayet normaldir.
Gündelik hayat içersinde bir yığın söz sarf ederler ancak, kendilerine söyleyecekleri bir çift lafları yoktur. Çünkü kendilerini tahterevallinin denge çubuğu olarak görürler; dengeyi onlar kurar, onlar bozar...
Oysa sizin kendinize-sadece kendinize yönelttiğiniz küfürleriniz, kırgınlıklarınız, öfkeleriniz vardır; aşık olma sebepleriniz olduğu gibi...
***
Kendisiyle sorunu olmayan insanlar takdire şayan gösterilse de, kendisiyle sorunu olmayanla işiniz olmasın derim ben. Kendini, evrenin terazisinde tartan her insan bir sorunla karşılaşır çünkü.
İnsan hala ve çok fazla ilkeldir çünkü...
***
Hayatınız sonuçlanmamış mücadeleler mezarlığı olabilir ama unutmayın, kendisi başlı başına mezar olan bir hayattan çok daha iyidir bu.
Evet, bazılarının hayatında mezarlar vardır; bazılarının hayatı mezardır.
Hayatı mezar olanlar, eleştirenler ama üretemeyenler, kıranlar ama onaramayanlar, yok edenler ama can veremeyenlerdir.
Neden böyle düşündüğünüze, neden böyle üzüldüğünüze, neden böyle konuştuğunuza takarlar. Neden "zor" bir yol seçtiğinize anlam veremez ve acırlar size... Daha kolay olan vardır çünkü! İşte, oradadır; ucuz, zamansız ve kolay! Ama neden? Siz neden?
Tüketmeye güdümlü bir zihin, önüne gelen her şeyi tüketme hevesiyle, sizin fikirlerinize de saracaktır. Oysa sizin bu güdümlülerden tek isteğiniz biraz susmaları ve sizi kendi halinize bırakmalarıdır. Anlamalarını istemekten çoktan vazgeçmişsinizdir...
Keşke birazcık sussalar da, evrenin terazisinde sallanıp durmasanız...
***
Bir iyilikmişcesine düşünsel yalnızlığınıza saldırırlar. Oysa o yalnızlığı siz yaratmışsınızdır, onlar yok etmiştir; her zamanki gibi.
İnsanın kendinden kaçışı ve dünyasından bihaberliği, yalnızlığını kötülemesiyle başlamıştır. Bilirsiniz, düşünsel tekliğe düşman olmak, insanın kendisinden-varlığından ve anlamından-korkmasından başka bir şey değildir.İnsan kendinden korkar; olması gerektiğinden az olduğunu bildiği için korkar. Yaratamadığı ama yok edebildiği, sevemediği ama nefret edebildiği için korkar. İnsan ilkeldir ama ilkelliğinin bilincindedir.
***
Herkes Tanrı'ya birilerini şikayet eder de, kendini şikayet edene rastladınız mı hiç?
***
Oysa yarattığınız o yalnızlıkta, kendinizi en yüksek merciiye şikayet edebilirsiniz siz. Çiçekleri kabul ettiğiniz kadar, tek ayak üzerinde durup cezanızı çekebildiğiniz tek yer yalnızlığınızdır. Ama uğraşmayın, ceza çekmeyi bile bile kabullenen bir düşünce sistemi bugüne dek kabul görmemiştir ve bundan sonra da görmeyecektir.
Halbuki yalnızlığınızdan çıkan ödülleriniz de çoktur. "Ne kadar iyi, eğlenceli, anlayışlı ve sevilesi biri. Ah bir de şu düşünceleri olmasa!" diye düşünenler elbette bilmezler o yeryüzü cenneti duruşunuzun düşüncelerinizden çıkıp geldiğini...
Bilmeyecekler de...

Esra Başak NARIN

"fasistleri siktir edin biz hepimiz kardesiz"

Ücüncü ligde dahi olsa "kült" bir takim olma kimligini hicbir zaman kaybetmeyen bir futbol takimi. Ücüncü ligde oynadigi zaman dahi 20 bin ortalama seyirci ile oynayan, skordan bagimsiz hemen her insanin neseyle, sarkiyla,türküyle, tavriyla tribünlere doldugu kac takim vardir ? 2002'de baslayan o buyuk ekonomik cöküsü/bunalimi halkin sevgisiyle asabilecek kac tane futbol klubü bulabilirsiniz ? Üzerinde "retter" yani kurtarici yazan tisortlerden 140 bin tane satabilen, tüm dünyanin ayri bir sekilde bakip taraftari olmaktan dolayi gurur duyabilecegi karaktere sahip 30 bin nufuslu kasaba takimi bulabilirsiniz ki? Sadece Almanyada on milyonun üzerindeki insanin "ikinci" takimidir St.Pauli.. Ayrimciligin her türlüsüne, fasizme, milliyetcilige karsi olan klubun baskani escinsel oldugunu olmasi gerektigi gibi, olagan bir sekilde belirtebiliyor , escinsel yürüyüslerine katiliyor.. 25 yillik tribün cocugu o. tiyatro yöneticisi iken takimin basina gelip takimi kurtariyor.. efsane olmaya aday isim; Corny Littman..

Dünyanin en ucundaki ülkelerde yasayan, zor durumda olan insanlar icin sürekli yardim maclari yapan kac tane klup vardir da ona olan sevgiyi,ilgiyi kendisine dert edip "eheheheh neden livorno ? neden st pauli ?" diyebilen dangalak cikabiliyor ? Neden Galatasarayin ya da neden Besiktas'in aciklamasi cok makul, olaganmis gibi tarihindeki eylemlerinden dolayi sempati beslemeyi "olagandisi" olarak yaftalama derdine düsülüyor ?

Tarihiyle, tavriyla, trübünleriyle,baskaniyla, futbolcusuyla bütündür sankt pauli.. 1600lü yillarda salgin olan vebaya yakalanmis insanlari sehirden ayri bir yere tutsak etmek icin kurulan kasabanin futbol takimidir, baska türlü olur muydu varolusu ? Düne kadar her türlü yardimin kesildigi, isyeri acmanin dahi mucize oldugu sehrin tavridir bu. Izole edilmis, yasamdan kopartilmis, denizlerden gelen insanlarin nefesi ile canlanan bu minik kasabanin cigligi baska türlü olabilir miydi ? Ucüncü ligdeki bir takim dünyanin dört bir yanindan taraftar toplayabilir mi kendisine ? Milliyetcilige, fasizme, ayrimciligin her türlüsüne karsi olup bunu da acik ve net bir sekilde eyleme döken kac tane insan kaldi ki futbol klubü olsun ? Sankt Pauli kült bir takimdir.. Nou Camp'i, Barnebausu yoktur ama güzel olan bunu skine bile takmayan taraftarin koydugu tavri vardir.. Bizzat benim insanim solingende yakilirken türkce olarak dev bir pankarta "fasistleri siktir edin hepimiz kardesiz" yazan trübünleri vardir.. takimin birinci kalecisi nikaraguadaki gerillara destek vermek icin nikaraguay'a gidip bir yil sonra dönüp hicbir sey olmamis gibi meslegine devam eden insanlarin oldugu "baska" bir takimdir St.Pauli.. Mac sonrasi futbolcularin barlara kosup taraftarlari ile bira icip her bakimdan sinifsizligin yasayan tezahürüdür hayatta.. Futbolun belki de sadece "futbol" oldugunun bir baska anlatimidir..

Sekiz yil bu takimin formasini giymis olan Bremenin hirvat golcüsü Klasnic'in tanimi da su sekildedir ücüncü ligdeki eski takimi st pauli'ye elenmeden hemen öncesi:

"St. Pauli özel bir kulüp. Taraftarlara bakın, yeter. İşsizden banka müdürüne kadar, herkes yan yana. Millerntor'da ilişkiler, aile gibidir. 2001'de Bremen'e geldiğimde, St. Pauli'yi gözlerimde yaşlarla terk etmiştim. Bir gün geri döner miyim, bilmiyorum. St. Pauli'nin bir sonraki sene hangi ligde olacağını hiçbir zaman bilemezsiniz ki! Fakat kararım karar; yeter ki bir derece yapılabilirliği olsun, bu kulüp için tekrar oynayacağım. Çünkü St. Pauli mitosu beni de bırakmıyor bir türlü."

birakmiyor bizi de. Yabanciyim su memlekette. her an patlayabilecek olan yabanci düsmanligi kapida. Bir futbol takimina güvenip medet ummuyorum, dünyayi kurtarmasini da beklemiyorum velakin tek basina 1992 de oldugu gibi her yeri saran "saga karsi olun" kampanyasini baslatmasi, tüm bundesliga takimlarinin futbolculari sahaya "benim dostum bir yabanci" yazisinin oldugu tisortler ile sahaya cikmasini saglamasi hosuma gidiyor, takdir ediyorum, sempati duymanin ötesine gecip maclarini kacirmamaya calisiyorum, en az Galatasaray kadar seviniyorum galibiyetlerine..

Borges gibidir nazarimda St.Pauli, Galatasaray da asil ismim gibi. Ismimi ben koymadim, hem kim cocugun gercek adini koyabilir ki? alti yasinda tuttuk bir takimi, cok da memnunuz o ayri. velakin sonradan bir sans daha verildi, baska isimle de anilabiliriz.. aynen borges gibi.. Sankt Pauli boyle özgür bir secimdir.. bile bile, göre göre sevmektir canlar..

Simovic'e olan sempati ile bir takima yakinlasmamin olagandisiliginin sorgulanmadigi arenada eylemlerinden, yüzde yüz olmasa dahi bütüne yaydigi farkli tavrindan dolayi ona baska türlü bakmayi dert etmeyin kendinize.. Skordan bagimsiz, basarilarindan dolayi degil kimliginden ötürü taraftarlik payesi dagitan her bakimdan "kimlik" yeserten bir kluptür her türlü sekle girmeye hazir sekilsiz kalabaliklara inat..

Velhasil bir baskadir St.Pauli..

18 Aralık 2007

Smells Like Teen Spirit #1



"The Western Branch Freshmen Orchestra"

Michael Rensing&Maysa


Michael Rensing ve Maysa ikilisi..

Her bakimdan "güzel" bir kalecidir, resimden de anlasildigi üzere. Brezilyali Maysa artik bayernli. Kadinlarin futbola bakisi ezelden beri beni ifrit eder. Bu spor ömrü billah erkekler icin icat edilmis, istisnalar olsa da genellemeleyi pek irgalamiyor..

Dogustan kaybetmisgiller #5

Danimarkali Steven Achiam tarafindan kareye alinmis. 14 yasinda. Japon kayserini korumak icin yetistiriliyor.. bu yüzden her türlü dövüs sanatini ögrenmekle yükümlü. Annesi tarafindan özenle besleniyor.. dört defa günde sebze yemegi, bir ile iki kilo arasi et, bes yumurta ve dört buyuk tabak pilav diye gidiyor liste.. bir süre sonra yatak kendisini tasiyamiyor ve kiriliyor, o günden beri yerde uyumak durumunda. kaderi önceden cizilmis ve yolun disina cikma sansi pek yok gibi..

Dogustan kaybetmisgiller #4

Yer Ruanda. Soykirim zamani.. yil: 1994.. Jonathan Torgovnik'in fotografladigi kadin tam 13 yil önce askerler tarafindan 6 gün boyunca tecavüze ugramis, bu vahsetin sonucu ortaya cikan dogustan kaybetmis cocuk ile 37 yasindaki kadin..

Dogustan kaybetmisgiller #3



Cöpcocuk.. o gün onun dokuzuncu yas günü. Copte bulunan bir koltugun üzerinde dogumgününü kutlar iken fotograflayan isim:Hartmut Schwarzbach. Filipinlerde yasayan kizin ailesi uc yildir devasa coplugun kenarinda bir evde yasam sürüyor..

17 Aralık 2007

Dogustan kaybetmisgiller #2


Burasi Banglades. 4.7 milyon cocuk 5 ile 14 yas arasi calismak zorunda. üstelik oldukca kötü sartlarda.. Saat ücreti 60 taka. bir dolardan az.. Calistiklari kosullarda pek cok tehlikeli durum söz konusu..

Dogustan kaybetmisgiller #1


Adam 40 yasinda."nisanlisi" 11. UNICEF'in dünyadaki en sansiz cocuklar konulu fotograflar arasinda bir numaradadir. Hakediyor da. hikaye bilindik, ülkemizin tanidigi kosullar.. Adam cocugu okula gönderme sözü veriyor, kizin ailesi ise parasizliktan yakiniyor.. Daha fazla yoruma gerek de yok sanirim.

Sumocugiller.!



Su kocaman Sumocu amcamin yüzündeki ifade yeterdir aslinda..

Sacmasapanladiklarim.!



Su icilen suyun tadi ile AudiR8 aldiginiz zaman hissedeceginiz hazzin arasinda cok buyuk bir farkin olmadigini düsünürüm. 2000 yil önce yasayan insana göre oldukca zengin olan insanin bugünkü fakirligi icsel ve ayni zamanda yedirilmis sacma sapan yasam anlayisindan kaynaklidir. En birinci alkolüm olan güzel demlenilmis bir cay icin bunu soylemistim sanirim. Insanlar milyonlarca dolar vererek ulastiklara hazza ben bir bardak cay ile erisiyorum. Iyi, güzel gibi relativ ögeler mutlaka ki yasadiginiz cevrenin, gözünüze sokulan yasamlarin ortalamasidir. Nesnel bir iyi, mutlu, güzel yasam standarti olamaz. Her insan bir baskasina göre iyi, bir baskasina göre kötü yasiyordur. Mutsuzlugun nedenleri olan bir baska yasamin getirilerine ulasmak icin harcayacaginiz cabayi yasama bakisinizi degistirmek icin kitaplara dogru yönelerek yasama bakisinizi degistirerek harcamanizi tavsiye ederim. icine girdiginiz cok baska hayatlarin basit hedefleri yer yer kendi hayatinizi sorgulamaya ve ayni zamanda degisen dünyaya karsi degismeyen insanoglunun kandirikci arzularini alt edebilmenin yollarini bulabilirsiniz..

Carpitilmamis yasamin geriye kalan tek imgesi ölümdür diyen Adorno'nun verdigi mesaj da ayni sekildedir. Düz bir bakis sonrasi susamislik sonrasi icilen su, saatlerce sigarasiz gecen zamandan sonra icilen sigara veya onlarca zaman hayalini kurdugunuz nesneye kavustugunuz zaman aldiniz haz hemen hemen aynidir. Biraz daha farkli acidan bakmayi basarabildiginiz zaman arabanin,icilen suyun, sigaranin farki yoktur. Insanoglunun nesneye baska türlü bakarak carpitmasi, oldugundan baska bir kimlige büründürmesi, algilamasidir. Bu yüzden özneye baglidir arzu nesnesinin olusumu. Arzulanan nesneye olan uzaklik aciyi, cekilen acinin büyüklügü de kavustuktan sonra alacaginiz hazzin siddetini belirler.En basinda her seyi belirleyen özne olarak bakisiniz durur. Zordur, sizin disinizda gelisen bir yasam ve onun parcasi olan insanin dayatilan onlarca nesne karsisinda bilincli secim yapmasi.. Yine de derim ki; Elinizdedir her sey. Eldeedilebilirligi olan nesneleri bilincli sekilde farkli olarak algilamak, yani "carpitmak" ve daha cok mutlu olmak..

Sair/yazar ile ben cokca zaman ayni günü yasiyorum, ayni manzaralar karsisinda kendimi buluyorum. Onun benden farki, önümde duranlari farkli algilamasi, güzel bir sekilde carpitmasi. Ancak onu okudugum zaman bizzat sahip oldugum zenginliklerin farkina variyorum, ayni sekilde bir daha yasamak icin cabaliyorum. Onunla aramda "bakis" farki vardir. Ben cokca zaman asla sahip olamayacagim nesnelere, yasamlara özendirilmis ve acisi ile basbasa birakilmis iken o yasadigina farkli bakip cokca zaman carpitip eldeedilmis hedeflere oturmanin güzelligini yasar..

Mesele sudur kendimce; Her insan bir seye sahiptir. her insanin sahip oldugu nesne ile sürekli iliskisi olmasindan kaynakli bakisi zayiflar, algisi körelir. Baska türlü bakmak bir yana, ortalama keyfini sürecek kadar dahi üzerinde duramaz; kaybetmedigi sürece.. yazarlar,sairler de kaybetmenin deminde yazar/sair olmuslardir cokca zaman. Aslolan da yasarken sahip olduklariniza farkli sekilde bakip icerisindeyken, yasarken farkina varip keyfiniz sürmektir yasamin.. yazildigi kadar elbette basit degildir, velakin sanildigi kadar da ömrü yoktur uzaginizda duran nesnelerin size getirecegi hazzin..

Bir daha belirtmekte fayda vardir blogun tepesinde duran alintiyi;

"nesnelerin çekiciliği bize dokunmadıkları ölçüdedir.hayat hiçbir zaman güzel değildir;güzel olan hayat üzerine yapılmış betimlemelerdir sadece" Schopenhauer

Bernd Schuster


Schuster aile icerisindeki futbol tartismalarina sikca konu olur bizim. Eniste, madrid fani olmasa da Schuster fani olarak kendisini adlandirmakta sakinca görmüyor. Ezelden beri sevmem Real Madrid'i. Basarisiz olsun isterim,ki futbol yasadigi sürece tepede olacaginin gayet tabi farkinda olarak.. bu da keyfini arttiriyor. Ingiliz milli takiminin elenmesi de keza biraz düsündürmüstür. Elemelere gelip bir de üzerine penalti atisi sonucu elenseydi daha mi fazla mutlu olurduk yoksa Hirvatistan karsisinda elenince mi daha mutlu olduk bilemiyoruz..

Bernd Schuster iyi bir teknik adam. Bu kesin. Basarisinin sirri sadece futbolculuk yillarindan kalma degil kesinlikle. Getafe ile yakaladigi basari acik bir teknik adam basarisidir. Elindeki kadronun tamamina yakini kiralik oyunculardan olusur ve her sezon basi ilk onbirin tamami tekrardan degisir ve bir takim basari yakalarsa -ki bu takim köy takimidir ve oynadigi lig de ispanyadadir- bu bir basaridir. 4-0 yenildigi ilk macin arkasindan kupada ikinci maca barcelona karsisinda elinde bir sampanya sisesi ile cikip "aksama kutlayacagim" diyerek mesaj veren, akabinde barcelonayi iyi zamaninda 5-0 gibi bir skorla yenip kupa disina itiyorsa; yine iyi bir teknik adamdir.

Futbolculuk döneminde disiplinsiz olmasi nedeniyle az biraz nam salmistir kendisi. Madrid fanlari ile benim aramdaki tek kesisim kümesi olan barcelona klubune resmi olarak da bagli olan Schuster ortaya koydugu tavir ve karakter ile beni dahi madrid fani yapacak yakinda.. Neden Schuster sorusu önemlidir..

Düsünün ki siz Real Madrid taraftarisiniz.. Boyle bir klube gönül veren insanlarin beklentisi nedir ? Yildiz futbolcu ? degil.. Sampiyonluklar.. az biraz. Her seyden önemlisi varolan gücünün göstergesi olan iyi ve atak futboldur. Bu önemlidir, bir baska etken bu kadar önemli degildir. Lucescu hicbir zaman icin tercih edilmeyecektir, Dino Zoff da keza. Zira bu takim dünyanin en iyi takimi olarak tüm dünyada bilinir iken taraftarlarinin mütevazi olmasi ve capello misali bir sifirlarla mac alip tatmin olmasi beklenemez.. Schuster oynattigi fubol bir yana, karakteri ve tavri ile de ayni sekilde madrid'in gönlünü celmis ve bugünlerde ömür boyu kontrat sözlesmesi ile karsi karsiya kalmistir. Ve Schuster, cekilmez bu madridin kahri diyerekten isi yokusa sürüyor..

Takip ediyoruz, futbolun kendisine asigiz, yigidin hakkini her daim yigide vermekten cekinmiyoruz ve sadece Raul'u hakettigi sayginliga kavusturmasi nedeniyle dahi takdir edebilecegimiz güzel bir teknik adamdir..

Espresso



Cesitli espresso makineleri olsa da en cok bunu sevmisimdir ben. Buradaki ögrencilik yasaminin da anisi/parcasi olarak kalmistir. bunun tadi bir baska olmusturhep. simdi bilmem kac bin euroluk parcalarin damittigi o siyah alkolün tadi cok degisse de, akilda kalan bu ve bundan damlayandir. Kirmizi soft winston paket nasil ki Ankara ögrenciliginin bir parcasi ise bu da ayni sekilde Almanya ögrenciliginin göstergesidir nazarimda.

Ivan Klasnic


Mutlu bir adam o.. Bugünlerde mutlulugu fazlasiyla hak ediyor. Henüz dokuz ay önce böbrek nakli gerceklesmis, futbola dönmesinin dahi mucize oldugunu soylenilen Klasnic'in cumartesi günü Bundesliga'nin güclü ekiplerinden Leverkusen karsisinda yarim saat oynamasi yetti iki gol atmasina.. Futbolu unutmadigini almanlara attigi iki gol ile göstermistir; tam sekiz yil st.Pauli formasini giymis hirvat futbolcu.. Bu kadar agir bir sakatlik sonrasi futbola geri dönüs yapan bundesliga'nin ilk oyuncusu olarak kazinmistir artik tarihe.. Ilk Ameliyatinda basarisiz olan, mart ayinda tekrardan ameliyat olup futbol oynama konusunda inat eden Klasnic'in kararli tavrini cumartesi attigi goller ile sürdürmüs, dokuz ay aradan sonra tüm tehlikelere karsi yesil cimlerin üzerinde tekrardan dans etmeye baslamistir..