10 Aralık 2009
Sen Takla Atarken Ben.!
Insana Ibrahim Sadri siiri yazdirir bu resim..
Sen takla atarken ben
yaslandim diregin arkasina
seni bos birakan o embesil defansa
delicesine küfrettim..
Sen takla atarken ben
sunu bunu sunu bunu yaptim
devrik cümlelerle de anlatinca
siir diye bunu millete kakaladim.
Sen takla atarken ben
yaptiklarimi anlata anlata
sair oldum yere düsemeden
sen.
Sen takla..
Bayern Mucizesi.!
Aslinda Stuttgart da bir mucize gerceklestirdi lakin onun acilimi cok zor degil. Yeni bir teknik adam, yeni bir hava ve kendi evinde olmasi gereken cok da güclü olmayan ekibe karsi bir galibiyet.. Lakin yüzde doksan yeni yili baska bir yerde karsilayacak dedigimiz Bayern'in bir üst tura cikmasi mucize. Birakin farkli skoru, Ribery'li dahi Sampiyonlar liginde böyle güclü rakibe karsi deplasmanda böyle bir zafer elde edilmemistir. Robben katkisi da önemli olsa da Ribery-Robben ikilisi olmadan bunu basarmislardir..
Simdi hakkini vermek gerekir. Hazir bizde de sportif direktör, futbol yönetimi gibi konular tartisiliyorken belki biraz yardimci olur.
Basinin büyük bir kismi alinan basarisiz sonuclardan dolayi Van Gaal'i istemiyordu. Cok insan coktan kovulmasi gerektigine karar kilmisti. Sampiyonlar Liginden herkes elendi gözüyle bakar iken ligde de durum oldukca kötüydü, nerden baksan fiyasko bir hoca secimi olarak etiketlenmisti. Iste tam bu noktada futbolun icerisinden gelen adamlarin futbolu yönetmesinin avantajlarini görüyorsunuz.. Klinsmann'i kovar iken Hoeness bizzat sahit oldugu taktiksizligi de göz önüne bulunduruyordu oyuncularin son bes macta güvenmedigi hocayla calismasi sonucu bugün bir üst tura ciktigi Sampiyonlar Ligi biletini alamama tehlikesi bir yana.. Hem Beckenbauer hem Hoeness o cok kötü günlerde biraz da baskanlik nedeniyle sürekli röportaj verdiler.. Sürekli olarak sunu dile getirdi ikisi de:
Biz antrenmanlari seyrediyoruz.. Van Gaal'in bu isi ne kadar iyi yaptigini görüyoruz. Isine saygili ve her bakimdan güzel is cikartiyor, anlamadigimiz tek nokta basarisiz sonuclardir. Hocanin yanindayiz, yaptiklarindan memnunuz lakin bu basarisiz sonuclar devam ederse olacaklara da karsi duramayiz..
Demem odur ki Bayern Münih'in farki biraz da para babalari tarafindan degil de kendi futbol efsanelerinin klubü yönetiyor olusudur. Paradan oldugu kadar futboldan da anliyor olmalaridir. Böyle olmasaydi isin kolayina kacip herkesin "evet" dedigi bir isim bulup basari beklemeye koyulurlardi filan..
Maca gelirsen Olic ve Butt muhtesem oynadilar ki Olic artik dayanamadi. beni cikarin bittim dedi. Lahm'indan Van Bommel'ine kadar ölümüne kostular.. Kaptirdigi pek cok topu yerdeyken mücadele etmesi sonucu geri kazanmislardir onlarca defa. Iyi futbol biraz da mücadele etmeleri nedeniyle oynanilmistir ki sahada gördügüm uzun zamandan beri en iyi Bayern idi.. Helal olsun..
Hakli Gurur.!
Özil neden gitti biliyor musunuz ?
O Schalke'nin gelecek vaad eden oyuncusuydu. Babasina Lincoln'den sonra onun yerine gececek futbolcu olacagina dair söz verdiler.. Lincoln'un cok önemli bir zaman diliminde aldigi bes maclik ceza nedeniyle ilkonbirde forma sansi dahi bulabildi. Herkes olasi bir Lincoln gidisi sonrasi onun buraya gececegini düsünüyordu. Schalke'nin cok akilli menajeri Müller ne yapti ? Lincoln'u Galataaraya vermesinin disinda Mesut'un önüne ayni yasta baska bir genc futbolcu aldi, 10 numarali formayi da ona verdi: Ivan Rakitic.. Babasinin ve Mesut'un delirme noktasi budur. Benim oglum yedekte kendi yasinda bir oyuncunun arkasinda bekleyemez diyordu babasi.. Ya da eger yedekte kalacaksa bugün aldiginin iki kati parayi almasi gerekir onun mantigiydi. Schalke kubü menajeri ile savasti ve o sevgili Müller Mesut'u yetenek oldugunu bile bile 4,5 milyon euro bonservis bedeli karsiligi satisa koyup sunu dedi: Oglunu Maradona saniyor, madem öyle onu isteyen gelsin biz vermeye haziriz.. elbette bu parayi ona verecek bir klup cikarsa.. Kimsenin talip olmayacagini düsünürken Hannover, Stuttgart hemen atladi üzerine.. Derken Bremen sonradan gelip isi bitirdi.
Bugün Bild'deki yorum söyledir: Zavalli Magath.. Mesut Özil'e karsilik Rakitic ile sahaya cikacak..
Ileride ne olur, misal Bremen karsisinda Rakitic cosar mi bilmem ama su yorumu yazdirabildiyse cok hakli bir gururu vardir hem babasinin hem de Mesut'un.. Dilerim ki ayni gururu Terim karsisinda da yasamazlar bir gün..
Butt Penaltisi.!
Cok usta isi penalti atmistir Bayernin "yedek" diye alip günden güne yildizlasan kalecisi Hans Jörg Butt. Burada kaleci olmasinin avantaji sonuna kadar kullanilmistir. Ve aslinda güzel penalti atmanin sirri topu iyi bir yere gönderebilmekten ziyade tamamen karsidaki kalecinin psikolojisi üzerine yogunlasmaktan gecer.. Bana göre penalti atislari tam bir psikolojik savastir.. Penaltiyi imkaniniz varsa bir daha izleyin ve ne demek istedigimi anlayacaksiniz..
Bir Teselli/Tavsiye Verme N'olursun.!
Size bir sir vereyim mi ? Aramizda kalsin ama ben yasami ve yasamayi sevmiyorum. Aramizda kalsin derken aramiza aldigimiz insan sayisinin da fazlaligi isin tadini tuzunu kacirmaya basladi. Eskiden birileri daha okusun diye yapmadigimiz soparlik kalmaz iken okurlar arttikca yazarak rahatlayan, nefes alan insanlar olarak kendimize zarar verdigimizi gec de olsa anladim ben. Bu yüzden ileride bu tarz hicbir yere oturmayan yazilarin burada son bulmamasi adina bir kac bir sey yapmayi dusunuyorum. Okurlarin sayisinin artmasinin sanilanin aksine olumlu faydasi yoktur zira sizi tutarli olmaya dogru itekler. Tutarli olma cabasi bilin ki bu dünyada sizi bir baskasi olmaya, sahtekarliga götüren en siktir boktan erdemin adidir. Insanoglu her an ve her saniye yeni bilgilerle yenilesip bambaska birisi olurken daha az bilgi ve tecrübe sonucu olusmus eskisine nasil ve neden bagli kalsin ? Düsündügünüzü cokca zaman ice atmanizi saglayan, sizi gelismekten dahi alikoyan ise bugüne göre cok daha az bilgiyle varolmus kendinizden cikan sonuclari iceren söylemlerinizin üzerinizdeki "tutarlilik" baskisidir. Tutarlilik ve Sadakat, Oscar Wilde'nin yillar yili öncesi söyledigi gibi olumsuz anlami aslinda daha fazla olan ve size "erdem" diye yutturulmus iki absürd kavramdir. Tuttuguna yapisip kalabilme kolayciligi nasil ki her zaman güzel bir eylemin ifadesi degilse her yeni bilgi kirintisinda dahi degisen insanin zamanla yeni olusan benligini ve bunun sonuclari olan begenilerini/secimlerini inkar edip gecmiste kalanda israr etmesi de hos degildir. Ve fakat istenir ki insan on bes yasinda degismeyen gercegi kesfetmis olsun ve ömrünü buna adasin ki tutarli olabilsin ya da sadik kalabilsin..
Bir seye "Sadik kalmak", tutarli olma halinin eylemidir. Gelisimi ve degisimi reddetmektir. Misal On yil önceki kit beyninle ulastigin sonuclara ve secimlerine sadik kalmanin neresi erdemdir yahu ? bugün eyledigini/söyledigini yarin yanlislayacak bir bilgi ile karsilasmayacaginin garantisi var midir ? Bilim bile kendi buldugu sonuclara sadik kalmamis, quantum ile aldatmis iken newton'u sen kendine su halinle nasil güveniyorsun ? Misal ergen ve dünyadan bihaber saf halinle gözünde büyütüp sevdigin bir insana bugün sadik kalmayip onu gerizekali bulman daha cok senin gelismisliginin bir göstergesidir, sadakatsizliginin degil. Baska türlü bunu anlatirsam cok baska bakarsin ama. Bu gercek önünde durur iken hala ve inatla ömrümün sonuna kadarli cümleler kurma askiyla insanin yanip tutusmasini anlamak cok zor. O ki herhangi bir sey olabilir, düsünce ya da insan, yillar sonra dahi sadik kalabiliyorsan sana o yillarin pek bir sey katmadiginin bir baska ifadesidir, sorun degil lakin erdem adina, sadik kalmanin/tutarli davranmanin toplumsal yasamda sana daha güzel kimlik bicecegi inanci ugruna böyle dangaliklar yapiyorsan ileride bir gün anlarsin ki is isten gecer ama bu konformist tutumun yüzünden kaybettiklerin gözünde büyür, seni de yer bitirir simdiden soylemesi. Sadede gelirsek gittikce artan okur kismina bir seyler sunmak hem beni ortalamaya dogru süründürüp ise yaramaz yapar, hem de bu birliktelikten filan derken aslinda ben cok baska bir sey diyecektim. ne diyordum ?
Yasam..
Yasadigim hayattan ziyade basit bir sekilde herkesin kendi capinda yasadigi bu hayati sahsen "ben" cok anlamli bulmuyorum ve bana biraksalar yasamak da istemem. Gereksiz buluyorum cokca zaman ve acikca söylemek gerekirse icerisinde bu kadar aciyi barindiran bir varolmusluk haline türlü türlü övgü düzülmesini de hicbir zaman anlamadim. huh, sizce ne derler tam bir depresyon bunun adi degil mi ? Yalan yok, nasil adlandirildiginin da önemi yok ama durum bu. Genelleme yapmaktan kacinmak gerek ve ben kendi capimda yasadigim hayatin icerisinden cikan sonucu buraya aktariyorum. Inaniyorum ki yasamin saf hali degil ama sizin hayatiniz yasamaya deger tonla ayrintiyla doludur, buna sözüm yok ama sizin de bana kendi yasaminizi ve icerisinden itinayla sectiginiz o güzel ayrintilari öne sürüp yasamak cok güzel be abi gibi iseyaramaz tesellileri vermeye hakkiniz yok. Anlamsiz bir sey bu.
Intihar etmeyi düsünmüyorum. Böyle bir ihtimal dahi yok lakin bu ihtimali düsündürecek olmasi nedeniyle bu konulari da olmasi gerektigi gibi cok acik bir sekilde de konusamiyorsunuz. O sacma salak ve gercekten de adami intihara sürükleyecek tavsiyelerden, yaklasimlardan kacmak adina icinize gömülüyorsunuz ki bu kacis hali bile ise yaramiyor cokca zaman.. Icine türküdügümün empatisi de iste burada devreye giriyor..
Kendinizi karsidaki insanin yerine koymanin adidir Empati. Nefret ettim su kavramdan ve buradan yola cikarak bana ve yasamima iliskin inanilmaz gerzek tavsiyeler veriyorlar ki ne susturabiliyorum onlari ne de dur yahu sacmaliyorsun diye kesebiliyorum iskenceyi. Cabani takdir ediyorum yalniz sen kendini benim yerime koyarak daha cok kendi alacagin keyifleri, mutluluklari ya da üzüntüleri kesfedebilirsin ve bunun bana su yaziyi yazdirmanin disinda bir yarari olmuyor genelde. Bana ne senin benim yerimde olsan alacagin hazlardan ? Sen ben misin ki ? Sen belki ickiye düskün bir adamsin ve elimin altindaki viskiden yasama deger biciyorsun ama ben degilim.! Sen belki asiksin ve bir gün bir ihtimal dünyanin en mutlu insani olacaksin ama ben asik filan da degilim. Ha bir de ask.. Kendisinden degil ama insanlarin ondan bahsetmesine artik tahammülüm kalmadi benim.
Söyle ki..
..abi asik mi oldun ya da hatun mu sorun yoksa diye baslayan yaklasim nedendir bilmem bunalimli olarak gördügü bir insana sorulmasi gereken ilk soru olarak akillarda yer etmistir. Kesinlikle bir ask-mesk sorunu olmasi gerekir bu kirli düsüncelerin altinda yoksa yasamak muhtesem bir seydir gibi absürd bir sonuc cikariyorlar karsima. Böyle bir sorunun olmadigini belirtmek icin "hayir" cevabi da yetmiyor bu hayatinin merkezine en az kendileri kadar tuhaf bir kadini koymus hanzolara ve kafayi cakasi geliyor insanin israrli yaklasimlari karsisinda. Bunun da kaynagi yine empati denen nanedir. Velev ki asik olmus olalim, benim durumum yeni degil ve bunun farkinda olmamak gibi bir sansim da yok. Kendimi eskisi gibi kandiramiyorum. Bir insana kaba hatlariyla tarif ettigim böyle bir ruh haliyle yasami nasil reva görür insan ? Hele ki sevdigi bir insani su cehennemin icerisine ortak edebilir mi ? Insan en cok kendisini iyi tanir ve yüzünde olusacak her türlü kivrima dikkat kesildigi bir insana böyle bozuk bir mali güzelmis gibi gösterip kazik atabilir mi ? Insan belki ortalamanin ask tanimi geregince bencillesir ve kendisinin yasayacagi hazlar adina her türlü soytariligi yapip bir sekilde karsidakini kandirabilir lakin en azindan ortak bir paydada bulusabilecegimizi düsündügüm sevmek cok baska bir duygu ki sevdigi insana kisinin bizzat kendisinin aci verecegi gercegi yeterince acidir. Kim demisse cok dogru demistir, sevgi insanin gücünden ve kendisinden vazgecme halini doguran en büyük duygudur.
E peki evlilik diye soran ve burayi okuyan tüm es,dost, akraba, arkadas ne varsa: Simdilik düsünmüyorum. benim gibi yasami cok da bir boka benzemeyen bir baska insan olursa belki bir ihtimal ve bunun disinda hele ki beyaz atli prens hayalini kuran alaman türkü ile hicbir sekilde. Benim atim yok olsa da zaten beyaz olmazdi ve hele prens hic degilim. Öyle "aynfah" degil bazi seyler ki aklinin alamayacagi ölcüde "böyse" seyler barindiriyorum icimde. Ne yazik ki nedenleri konusunda anlasamak da sonuclar konusunda mutlu sona ulastik muhattaplarimla diyelim.
Ve rica ediyorum.. Beni her kemanli bir müzik dinler iken gördügünde, her davet ettigi yere gelmedigimde, kafasindaki mutlu insan profiline her uymasimda, her "biraz yalniz kalmak istiyorum" dedigimde, her rakiya gömülüsümde, her türkü dinleyisimde burayi okuyan "sanirim bunalimda yaninda olmaliyim simdi" diye yaklasim gösteren her türlü alaman türkü basta olmak üzere es,dost,akraba,arkadas: Lütfen teselli vermeyin, kahramanim olmaya calisirken kabusum oluyorsunuz, farkinda olun artik. Intihar edecek olsam zaten "bu hayatin anlami yok be haci" der sizden teselli bekler sonrasi da kendiliginden gelir. Yok olmaz'dan, hayir abi'lerden anlamiyorsunuz ve iyi niyetinizi kavrayissizliginiz gibi silah gibi üzerime dogrultuyorsunuz ki bir gün o dogrulttugunuz nesnenin tetigini cekip sucu üzerinize atip kacmayi düsünüyorum. Bir daha özel isimleri cikarsak 50 kelimeden olusan dünyanizla baska insanlarin özel alanlarina girebilme cesareti gösteremeyesiniz diye.. Azicik susacaginiz yeri bilesiniz diye..
Iste bu nedenlerden dolayi kisa bir süre yokum ve geldigimde kim bilir, bunlarin hepsini yanlislayacak düsünceler icerisinde olacagim. Iste bu yüzden hala hayattayim ve sonuna kadar da bu umudu tasimak dilegiyle..
9 Aralık 2009
Öncesi ve Sonrasi.!
8 Aralık 2009
"Futbolu bilmeyen Rijkaard.!"
Rijkaard'in ilk sezonunda Galatasaray takimi ile yaptigi 15 mac sonucundakipuan tablosu su sekildedir:
4 .Galatasaray 15 9 3 3 30
Barcelona ile ilk sezonunda on ücüncü durumda iken on bes mac sonucunda olusan puan durumu da bu sekildedir:
13. FC Barcelona 15 5 5 5 19:20 -1 20
Rijkaard, Barcelona'ya geldiginde klup bazinda calistirdigi tek klup olan Sparta'yi klup tarihinde ilk olmak üzere küme düsürmesi etiketini tasiyordu o muhtesem Hollanda milli takimiyla yasadigi 2000 performansi disinda..
Ne ilginctir ki ikinci klup takimi kariyerine de yukaridaki istatistikler isiginda devam etmis ve klubu tarihinde ilk defa küme düsürme potasina sokmustur. Ve fakat bir devre sonucunda o potadan inanilmaz bir seri yakalayarak Valencia'nin ardindan ligi ikinci bitirme basarisini gösterebilmistir. Barcelona Rijkaard öncesi son sampiyonlugunu 1998/99 yilinda Van Gaal yönetiminde kazanmisti. Rijkaard ile 5 yil aradan sonra La Liga sampiyonlugunu tekrardan kucakliyordu ikinci yilinda.. Kendisinden önce mükemmel bir kadronun devami niteliginde bir basarisi olmadan üzerine bir yil sonra ikinci kez Barcelona'yi sampiyon yapar iken ayni yil Sampiyonlar Ligi Kupasini 14 yil aradan sonra Barcelona'ya kazandiriyordu. Cok degil 3-4 yil önce Mourinho'yu eleyen, onunla kiyaslanan bu adam bugün futbolu bilip bilmedigi konu edilebiliyor. Ilginc bir milletiz..
Simdi futbolu bilmeyen bir adam hem teknik direktör ve ayni zamanda futbolcu olarak futbolun en üst noktasi olarak kabul edilen Sampiyonlar Ligini kazanan dünyadaki bes insandan birisidir. Barcelona klubu yillar sonra sampiyonlugu ve sampiyonlar ligi sampiyonlugunu görüyor bu teknik adam yönetimi altinda.. Futbolculuguna girseniz kupa galiplerinden Uefa kupasina, Italya sampiyonlugundan Avrupa Sampiyonluguna ve hatta Sampiyonlar Ligi Sampiyonlugunu üc kez almasina kadar gider ki bitmez bu kupalar lakin sizler de utanmazsiniz o cok baska.
Futbolu bilmeyen Rijkaard, Barcelona gibi bir klubu kendi sistemine göre insa eder iken klubun tarihinde bir ilki gerceklestirip devre sonunda küme düsme potasina sokmasina ragmen bugün uzay futbolunu oynayan takim olarak adlandirilan yapinin temellerini atabilmistir.
Rijkaard Galatasaray'a geldiginde ise Barca'nin aksine calistirdigi tek klup sparta deneyimi ayrintisi yerine Barcelonaya yillar yillar sonra Sampiyonluk ve Sampiyonlar Ligini getiren adam olarak karsilaniyordu. Barcelona-Galatasaray farki bir yana gecmisine baktiginizda hem futbolcu hem de teknik adam olarak tartismasiz bir isim olmasi gerekir iken bugün son saniyede kacirdigi liderlige ragmen "Rijkaard'i tartismaliyiz" demeclerinden gecilmiyor ki mevzubahis konu teknik adam hatalari, mac icerisindeki yanlislari degil teknik adamin futbolu bilip bilmedigi konusudur. Barca gibi bir klupte kredisi üc ise burada on olmasi gereken yerde sanirim tam tersi durumda her sey. Barcelona deneyimi dahi olmadan futbolu bilmeyen bir adami alip bes yil sonra sampiyonluk ve on dört yil sonra sampiyonlar ligini kazanir iken Galatasaray cok aptal bir yönetime sahip ki futbolu bilmeyen bir hoca ile calismaya liderligi son saniyede kacirdigi bir gol sonrasi devam ediyor pek coklarina göre.. Avrupa Liginde lider olmasi da ancak o ligde basarisiz oldugu vakit cok degerli/önemli bir konumdur muhtemelen..
Galatasaraylilar huzursuzdur. Bir Galatasarayli olarak geldigi ilk gün Rijkaard hamlesi baslikli yazida bugünlerde yasanilacaklari görüp tedirginligi en sevincli günümüzde hissettigimizi yazdik. Yazilanlara gülüp gecemiyoruz zira yönetim takima önemli isimleri kazandirmanin ötesinde bir yöneticilik basarisi gösterememistir. Su ortam icerisinde bu basarilarina ragmen Rijkaard'in yetkinliginin tartisildigi noktada Skibbe ile dalis yapma cesaretinden ziyade onu ne hallere soktugunu hatirlayalim, yeter. Bugün Dünyanin en basarili klubu olarak addedilen, en iyi futbolu oynayan takim olarak gösterilen Barca'nin basarisi biraz da bu sonuclara ragmen Rijkaard'a güvenme, Rijkaard'i oraya getirme isbilirliginden/yöneticiliginden kaynaklanmiyor mudur ? Takimin basina getirmek baskadir sahip cikip basarilarina ortak olmak cok baska.. Barca o günlerde teknik adamini kovsa bugün buralarda olabilir miydi ? Galatasarayin 2000'li yillardaki sportif basarilarinin icerisinde Fatih Terim'i göreve getirmekten ziyade onun kadar zor bir adam ile calisma basarisini gösteren Faruk Süren'in payi da oldukca fazla degil midir ? Su ortama Skibbe'yi getirmekten ziyade onu koruyamayarak basinin önüne yem diye atma sacmaligidir.. Lincoln'u Feldkamp gibi bir adamla yan yana getirip sonuclara sasirmanin isbilmezligidir mesele. Arda'ya iki ay önce git deyip iki ay sonra sen bizim her seyimizsin tutarsizligidir. Dogru-yanlis degil ne yaptigini bilememezligin göstergesi ya da belirli bir felsefe dogrultusunda hareket edilmedinin bilincidir bizi korkutan.. Bülent Korkmaz'i atesin icerisinde atip sonrasinda kovmak gibi sürüyle örnek var ve Rijkaard bilsinler ki bizim oldugu kadar onlarin da son sansidir.
Iste bu yüzden bu korku nedeniyle taraftar olarak Rijkaard'i takimda tutmanin refleksidir 10 mac dahi oynamadan onun üzerine kara calmaya calisan kesime karsi koruma ve hicbir sekilde dokundurmamak.. Zira bu basinin cikardigi ses büyürse herkes bilir ki o yönetimi de ele gecirecek ve biz Feldkamp'dan bu yana yine yeniden baslama masalinin icerisinde bilmem kacinci kez düsecegiz.. Ister putlastiriyor deyin isterseniz de tanri muamelesi cekiyor, hic önemli degil. Taraftar bilinci onu korumak durumundadir. Bir sezon sonunda on besinci dahi olsa ikinci sansi verdirmek icin vargücüyle calisiyorum, calisiyoruz.. Biz bunlari yapar iken siz "onu kovun, bunu kovun" demeclerine devam edebilirsiniz, bizce sorun yok ama bizim bu tavrimiz da sizce cok sorun oluyor, anlamak da mümkün degil..
Seydou Doumbia.!
Seydou Doumbia'yi sezon basi izleme sansimiz cok oldu ki her macta atiyordu. Sanirim ilk bes alti macta golü var. Young Boys Bern takiminin parlayan yildizidir kendisi. 1987 dogumlu oyuncu gecen sezon isvicre liginin 20 gol ile gol krali olur iken ligin en iyi oyuncusu da secilmisti. Arkadaslik macinda sonradan girdigi oyunda Fildisi Sahili milli takimi ile Almanya karsisinda golünü de atar iken Hoffenheim'in dikkatini cekmis ki bu konuda yalniz olmadiklarindan eminim. 10 milyon euro gibi bir para söz konusu ve devre arasi takima katma düsüncesi icerisindeler.. Tottenham'in filan da ilgilendigi dedikodulari var ve ben daha baska kluplerin de bu oyuncuyu almak icin caba sarfettigini biliyorum..Bu sezon icin performansi 15 macta 17 gol ki daha ne olsun?
Dünya Kupasi yildiz adaylarimdandir kendisi.. Feci atletik cevik, hizli ve teknik. Baktiginiz vakit bundan cok varmis gibi durur ama zamanla kendisini digerlerinden ayirmistir. Öyle ki oyuncu capun liglerinde gezer iken Young Boys Bern bunu alir. Bakin gecen sene isvicre liginde sonradan oyuna girip attigi goller ile kendisini ispatlamis, halkin sevgilisi olmustur. Öyle ki ilk bes macinda bes gol atar iken sahada 25 dakikadan fazla kalmamistir. Tam bir Joker oyuncu konumunda iken 20 gol atip gol krali olur ve fakat hicbir zaman ilk yarida gol atmadan bunu basarir. Sezon boyunca da sadece 5 kez ilkonbirde baslar.. Bu sezona firtina gibi girmistir ve yakinda daha da beter cosacak bir görüntüsü vardir.. Hoffenheim bu oyuncuyu almayi becerirse gercekten sampiyonlugun en önemli adayi olacaktir ikinci devre.. Umuyoruz ve bekliyoruz..
15.Hafta Bundesliga..!
Frankfurt- Mainz: 2-0
Burdan baslamali sanirim. Maik Franz yine i$ basinda. Daha önceden de belirtmistim, galibiyete giden yolda cok sey onun icin mübahtir efendim. Tam bir pisliktir lakin bu özelligi nedeniyle de sahadadir ayni zamanda. Bance'i da taniriz biz.. Onun da kadin dövmeleri, dirseklerden dolayi kirmizilari vardir.. Bu iki bomba bir araya geldiginde olan budur lakin surada sorun kesinlikle Maik Franz'in provakasyonu sonucu gerceklesmistir. Mac sonrasi Bance, Maik'e orta parmagini göstererek hareket ceker iken Franz'in kendisinin annesi ve babasi hakkinda iyi konusmadigini ve hatta hic cekinmeden "orospu cocugu" diye küfür etmesinin yani sira irkci söylemler icerisinde oldugunu belirtti. Maik Franz ise cok seyi kabul edebilirim ama irkci söylemler benim etik degerlerime aykiridir ve o da biliyor böyle bir seyin olmadigini ama bu yalan onun karakterini cok güzel gösteriyor diyerek kendisini savundu. Fedarasyonun hem mac sonrasi Bance'in hareketi ve Franz'in bahsedilen irkci söylemleri nedeniyle ikisi hakkinda sorusturma actigini da ekleyelim..
Maci maalasef seyredemedim dügün nedeniyle.. Bazen hayat böyle pustluklar yapar size. Yapacak hicbir sey yok deyip gectik ki ordan burdan takip ettik.. Akabinde özetleri seyrettim. Özet görüntüleri sonrasi söylenebilecek seyler de sinirlidir.
Maca damgasini Maik Franz vurmustur her bakimdan. 4.golünü atti ki Bayern'e karsi gol atan Gladbachli Brouwers ile beraber en golcü defans oyuncusu konumunda. Takimda da Meier'in arkasindan (5 gol) ikinci en cok gol atan futbolcu. Bunun disinda sadece Bance'i degil Amri'yi de bitirdi mac icerisinde.. Rakibin sinirlerine profesyonelce oynuyor.. Ileriye cikislari oldukca saglam ve attigi goller de puan getirici niteliktedir. Ochs'un takima dönmesiyle sag bekten stopere gecerek rahatladi ki her bakimdan "lider oyuncu" konumundadir..
Mainz'in kacirdigi bir gol var ki Bance'in sutu sonrasi inanamadim.. Akabinde bombos pozisyonda bir baska golcü defanslardan Hoogland atacak iken Bungert ile anlasmazliga düsüyor ki kaderini degistiriyor oyunun..
Cok degismis her seyden önce. Mac sonrasi pazar sabahi almanyanin en güzel spor programlarindan olan Udo Lattek'in her daim icerisinde oldugu Doppelpass'a konuk oldu. Yönetim ile tartismasini sürdürdügünü belirtir iken henüz Frankfurt'a gelmeden önce varolan düsüncelerim yüzünden takimin basina getirildigini ve baskan ile olan 20 yillik dostlugun da verdigi güven ile her türlü kavgayi yapmaya devam edecegini söylüyor ki özellikle baskanin ekonomik acidan elini cebine atamamasi üzerine oyuncu istedigini inatla belirtti. Tartismaktan ve fikirlerini dayatmaktan da vazgecmeyecegini tekrarladi.
Klinsmann kovulduktan sonra tv programina cikip cok önemli seyler söyledi. Bu pek cok teknik direktöre ders olacak nitelikteydi aslinda. Bayernin eski antrenörü , en büyük hatam yönetim ile uyum göstermek icin caba sarfetmem ve söylenilen her seyi kabul etmem oldu diyordu. Misal Lehmann ile anlasmasina ragmen yönetim istemedigi icin vazgectigini ve daha özellikle transfer konusunda sergiledigi tutumdan dolayi pisman oldugunu dile getiriyordu. Bir sene önce misal UEFA kupasinda yari finali gecemeyen takima katki yapmadan Sampiyonlar Ligi Sampiyonlugu hedefi koyulmasinin anlamsizligi diye gidiyordu.. Skibbe de biraz Galatasaraydan ve bu yasanilanlardan ders almis durumda. Inatla isteklerini bastiriyor ve devre arasi onun en cok istedigi Lincoln gibi bir oyuncuyu takima kazandirmak. Iki oyuncu var listede.. Ikisi de eski oyuncusu. Lincoln ve Gekas.. Bu ikisi gelirse cok baska seyler olabilir diyor ki yanlislikla Lincoln'ü transfer etsin Skibbe, Frankfurt'a kombine almayan ne olsun diyorum ben baska da bir sey demiyorum. Cok önemli bir üc puan alarak taraftari da bir süreligine tepkisizlige gömmüs durumda. Haftaya Hoffenheim deplasmaninda da alacagi bir puan dahi kar olacaktir zira sezon basi belirlenen hedefi yakalamis durumdalar.. Maalasef güzel oyuncu Maik Franz sari kart cezasi nedeniyle oynayamacaktir..
Stuttgart - Bochum: 1-1
Bu hafta en ama en cok güvendigim, kesin galip gelecektir dedigim takim Stuttgart idi. 90.dakikaya da 1-0 önde girdiler lakin son saniyede muhtesem bir frikik golüyle her sey degismistir. Kirilma anidir bu, Baros'un Konya karsisinda kacirdigi penalti gibi. Babbel haliyle mac sonrasi kovuldu zira taraftarlar ayaklandi, protestolar filan.. Lakin sunu da belirtmek isterim ki Bochum macta daha iyi olan taraf idi. Beraberligi sonuna kadar hakettiler.. Babbel'i kovma düsüncesi en azindan simdilik yoktu zira Sampiyonlar Liginde bir üst tura cikma sanslari mevcut idi. Sadece bu sansin elde edilmesi ya da bir üst turun getirdigi güzellik dahi Babbel'in kredisini arttiracakti lakin iste kendi evinde son saniye golü ve pankart her seyi acikliyor aslinda.. 14 macta 11 puan ve 17.sira.. Cankurtaran teknik adamlarin ya da kötü giden takimin basina gecip takimi iyilestiren antrenörlerin ne oldugu her zaman soru isaretidir. Sunu söylemek isterim ki Babbel'i getiren ve basariya götüren isimler ayni zamanda onu kovduran etkenlerdir. Takim kaptani buna cok iyi bir örnektir kesinlikle..
Yenecek bu takim derken sanirim bir seyleri de eksik hesapladik. Hafta ici cok önemli bir sampiyonlar ligi maci oldugunu unuttuk gibi. Bu cok önemlidir zira Babbel'i ayakta tutan unsur idi. Egersadece lig macina kalsaydi kesinlikle alirdi. Babbel, son saniye golü ile beraberlige razi oldu ama mac icerisinde de cok kötü bir Stuttgart vardi sahada..
Hannover - Leverkusen : 0-0
Leverkusen'in yenemeyecegini cok iyi biliyordum. Mac ortada gecti de diyebiliriz. Cok önemli firsatlari degerlendiremedi her iki takim da.. 15 mactir yenilmiyor Leverkusen. Mini-Barca bu takim. Barnetta'nin Derdiyok'u ters kanattan bir görüsü var ki izlemeye doyamiyor insan.. Gol olmasin lakin ataklari öyle organize ve güzel ki seyretmesi inanilmaz keyifli.. Hannover, hem Schalke ayni zamanda Bayern karsisinda yenilmesine ragmen cok güzel oyun ortaya koymustu. Beni "yenilmez" dedirten bu Enke ölümü sonrasi ortaya koyulan performanslariydi.. Leverkusen karsisinda cok net pozisyonlar buldular ve rakibi karsisinda "oyun" olarak ezilmediler ki macin hakkidir beraberlik.. Ya Konan-nasil isimdir bu böyle- hareketli, dagitici özelligi ile iyi bir ön oyuncusu belki ama gol atamiyor bir türlü ve atacak gibi de durmuyor.. Zor günler yasadilar ve belki hala yasiyorlar.. Yavas yavas kendilerine gelecektir. Leverkusen ise cok buyuk bir aksilik olmazsa bu devreyi ilk iki icerisinde bitirecektir ki asil sorun ikinci yari nasil bir performans gösterecegidir.. Zira gecen sezon oyun acisindan bu sezondan bile daha iyidir. Sami Hypia muhtesem bir transfer olmus. Sadece bu oyuncunun olasi yoklugu-sakatligi bu takimi dagitmaya yeter.. Heynckes tecrübesi nasil etki edecektir görecegiz ilerleyen zaman icerisinde..
Wolfsburg - Freiburg: 2-2
Arkadas ne bahtsiz bir takimdir bu böyle. Kendi aptalliklari yüzünden kaybedilen maclar yetmiyormus gibi hakem hatalarina kurban gitti ki Bremen macinda da inanilmaz hatalar yapilmistir. Bundesligada bu sezon su maclar öncesi yapilan basit hatalarin tamami gecen sezon tüm sezon boyunca oynanilan maclarda yapilan hatalardan daha fazla imis istatistik olarak.. Wolfsburg yok yere iki oyuncusunun carpismasi sonucu rakibine gol attirdi. Akabinde Freiburg'un kendi kalesine gol atmasiyla durum esitlendi.. bastiriyor da bastiriyor ki maci alacak gibiydi derken bir penalti.. Huh.. Bir sey demiyorum izleyin.. Hata tamamdir ama böylesi nasil mümkündür ?
Efendim bir sekilde benim gelecek vaad eden oyuncu dedigim Fabian Johnson ile beraberligi saglayan Wolfsburg, Dzeko ile öyle bir gol kaciriyor ki adami kader kismet cümlelerine dogru itekliyor..
Borussia Dortmund-Nürnberg: 4-0
Bundesliga gittikce gariplesiyor.. Gecen hafta cumartesi gündüz maclarinin hemen hepsinin ilk yarisi deplasman takimlarinin attigi gol ile sonuclandi. 5 mac 0-1 seklinde devreye girdi. Bu hafta ise gündüz maclarinin Dortmund-Nürnberg harici beraberlik ile sonuclandi. Nasil bir anlasma yapiliyor, kim düzenliyor bunu bilmiyorum lakin bir uyum söz konusu. Keza bu uyum Nürnberg icin de söz konusu. Nasil takim yillardir bir düsüyor, bir cikiyor ise bu sezon da aynen öyle. Bir hafta önce Berlin'e misal 3 atiyor, Leverkusen'den 4 yiyor.. Wolfsburg'u deplasmanda güzel bir oyunla yener iken 3 atiyor Dortmund'dan 4 yiyor.. Gel de bu takim icin bir tahmin yürüt.. Bu sezon tribünden izleme sansimizin oldugu takimlardan idi ve muhtesem defansi vardi.. Gel gör ki yedikleri gollerin haddi hesabi yok..
Dortmund ise Hoffenheim ile basladigi bu genc kadronun ortadan isirip rakibi hazirliksiz yakalama felsefesini devam ettirdigine sahit oluyoruz.. Gecen sefer Sahin idi bu macta ise Owomoyela.. Nürnberg kendi yari sahasindan cikamadan pozisyonlari teker teker yedi ki Barrios denilen arkadas biraz daha "golcü" bir adam olsaydi bugün4 degil 14 olurdu tabeladaki skor.. KAdro inanilmaz genc.. 1860'dan tanidigimiz lakin ayiramadigimiz Bender kardeslerden birisi burada kadroya girmis durumda keza ilk golü atan Grosskreutz, Nuri Sahin, kuba.. Orta dörtlüye bakar misiniz ? Ikisi 21 yasinda Bender 20 Kuba 23. ortalamasi cok genc ve mac boyunca basiyorlar ki bunlarin ekmegini yiyor Klopp..
Köln - Bremen: 0-0
Beni yaniltan ikinci mac budur. Öncelikle kadro konusunda yanildim zira Özil hastalanmis ve kadroda yoktu. Pizzaro ki benim su an Almanyada en begendigim forvetlerin basinda gelir -6haftadir yok-. Lakin buna ragmen Marin'in bariz penaltisi ve son adam olarak düsürülmesi sonucu kirmizi karti yenilmis ki anlamak cok zor hakemleri.. Bu sene Bundesliga hakemleri rezilleri oynuyor resmen.. Köln son saniyede galip gelecek idi Novakovic gününde olsaydi eger.. Özilsiz Bremen her seye ragmen etkiliydi ama iste aldiklari bir puana da bir sekilde razi olmak durumundalar ki maci ve seriyi kaybebilme ihtimalleri de hayli yüksek idi..
Köln öyle bir takim ki seyircisi en cok futbol kokan, futbol manyagi bir klup. Inanilmaz atesli ki Podolski'yi geri döndürür, Daum'u ikinci ligde basa getirir. Bu takim kesinlikle birinci lige ait her bakimdan ama öyle SIKICI ve kötü futbol oynuyorlar, ben seyredemiyorum. Podolski dedigin adamin mac boyunca daglara taslara attigi tek bir sutu var.
Bayern Münih-M'Gladbach: 2-1
Bayern zor da olsa 5 mactir yenilmeyen rakibi karsisinda 3 puani aldi. Bu da onlarin garip gol sevinci.. Kaleci golf sopasi ile atisi yapiyor, oyuncular da o atisi seyrediyor ve ilk vurusta delige sokma basarisini gösteriyormus gibi vesaire vesaire.. manyak misiniz lan siz ? Bu nasil gol sevincidir böyle ? Arango'nun sutunu muhtesem bir sekilde cikaran kaleci Butt'un önerisiymis. Gecen hafta da herkes motor gibi yeri delme ugrasisi icerisinde bir sevinc gösterisi yapti ki anlasilan her hafta yeni bir sey bulacaklar.. Baska acidan bu da onlarin neden yenilmeyeceginin cok baska bir gösterisi. Lahm önderliginde takim bir sekilde kendisine gelmek icin caba harciyor.. Gladbach özellikle ilk yari cok iyiydi ve cok zorladi Bayerni.
Genc Badstuber'in gol atmasi cok önemliydi Van Gaal icin. Benim de icine katildigim cok buyuk bir grubun en buyuk Van Gaal hatalarindan birisi Lucio'yu takimdan gönderecek sekilde tavir almasiydi. Van Gaal da bunun üzerine genc oyuncuyu A takima aldi. Bu hem Lucio elestirilerini biraz olsun kapatir iken hem de cok önemli bir ic saha galibiyetidir. Lakin dananin kuyrugu italyada kopacaktir Juventus karsisinda..
Bu mac sonucunda iki sey eklemek isterim sadece. Son 3 mactir gol atan Gomez bu takimin degil bu sene önündeki bes yil icin degismez forveti olacaktir ve sakatlik problemi olmasa Robben, Ribery'den bile daha iyi bir futbolcudur nokta.!
(Haftaya da taihsizsakatliklarinkrali Hamburg ile baslariz artik)
6 Aralık 2009
Galatasaray - I.B.B: 1-1
Galatasaray'in son saniye golüyle deyim yerindeyse yikildigi mac.
Bu macin analizinin cok da kolay olmadigini belirtelim her seyden önce zira zor kosullarda yazi yaziyorsunuz, sakin olup bir seyleri yorumlamak durumunda kaliyoruz.
Rakip eksik, fazlasiyla eksik ve gücsüz. Galatasaray sahanin hakimiyetini eline almis. Gol vurusu haric hicbir sey eksik degil. Pozisyon üretme sikintisindan bahseden carpilir. Sadece ikinci yarida Elano'nun bombos pozisyonda vurdugu kafanin diregi yalamasi ve arkasindan gelen gol ve hemen ardindan sag kenardaki muhtesem organizasyon derken Arda'nin direkte patlayan sutunun üzerine yine bos pozisyonda Elano'nun gücsüz volesi.. Kewell Elano'yu görüyor ve o da Nonda derken kacan bir gol daha..Sarp kale dibinden kaciriyor ki üzerine Arda Turan asirtmasi geliyor ve daha neler neler.. Ve tüm bunlarin hemen hepsi ikinci yarinin ilk yarim saatinde gerceklesiyor..
Bunlari atamadiginiz takdirde dünyanin en zayif rakibine karsi dahi oynasaniz 1-0 gibi bir sonucun motive etkisi sonucu bu baskiyi yersiniz.. Korner-Frikikler dahi heyecanlandirir iken sizi de panikletir. Son 10 dakikada yasanilan panik disinda elestirilebilecek cok fazla saha ici sorun yok.
Hakemi elestirmiyorum zira sorun daha cok ikinci golün neden atilamadigiyla ilintilidir. Bu yetmediyse ne olursa olsun son on dakika icerisinde yasanilan panik ya da bir baska adi baski karsisinda direncsiz tutumun incelenmesi gerekir. Yeteri kadar olgunlasamayan ve kendisine güveni eksik takimlarin sorunu olmasi gerekir, Galatasarayin degil. 80 dakika oynayan ve rakibi oynatmayan Galatasaray, son dakikalarda paniklemesinden dolayi top hakimiyetini ve hatta her seyini kaybetti sahada. Bu iki sorun beraberligin nedenidir..
Bunun disinda orta üclünün dikine oynama özürlü olmasi su baskin oynanilan macta dahi delirtmistir maci seyredenleri. Cok basit bir ic pas yapmaktan aciz oldugu vakit Mustafa Sarp, yüz yetmisinci geri pasini atmak durumunda kaldi ve cikmadi top bir süre oradan..
Elano, kazanilmak adina ilkonbirde basladi ki bugün oldukca güzel paslar cikartti. En iyi maclarindan birisini oynadi. Hal böyle oldugu vakit Teknik adam, Keita'nin takima girebilmesi icin ya sezon basindan beri Galatasarayin en iyilerinden birisi olan Kewell'i alacak kenara ya da Arda Turan'i. Dolayisla Keita bu ikisinin ve daha cok sürpriz Kewell performansinin kurbani olmustur. Cok fazla elestiremiyoruz belki ama kesinlikle yedek kalacak futbolcu degildir.
Elano hakkinda gectigimiz günlerde pas atilmiyor gibisinden aciklama yapildi. Yöneticiler müdahale etmeli derken farkli sekilde de olsa yeni as üye olmus bir yönetici elini tasin altina soktu. Elano'nun pas alamamasi kadar aslinda bir baska sorun da takimin saha ici yerlesimi. Sarp ve Baris orta üclü konusunda kendilerinin Elano'nun gerisinde konumlandirabilirlerse ancak Elano gerekli bölgede pasi alabiliyor.. Bu ayni zamanda birinci sorunun da bir parcasi zira oradaki insiyatifi Elano'ya birakmalari gerekir. Bir sekilde pas aldigi zaman da cok az futbolcunun becerebilecegi ayaga uzun mesafe acilimlari mevcut oluyor ki bugün yeterince göstermistir kendisini.
Besiktas, Galatasaray'a üstelik gecen sezon 4-2 kaybetti. Lakin o mac kaybedilse dahi bir takimin iyi oynamaya basladiginin göstergesiydi ki az cok üzerinde durmustuk. Keza Skibbe'nin kovulmasina neden olan Kocaeli macinda takim 5 gol yese de arzusu, top oynama istegi bakimindan aslinda güzel bir takimin yine sahada oldugunu gösteriyordu. Bugün kaybedilen bir puana ve oynanilan sinirlere ragmen ben takimin oynundan oldukca memnunum. Bunu görmek gerek, önemlidir. Mac sonuna kadar atak bir oyun anlyisi ile cok güzel bir futbol ortaya koydular ki rakip eksik ya da zayif olsa da artan uyumun, gözü kapali paslarin ortaya cikmasi nedeniyle bize moral verdi.
Herkese gecmis oLsun.