7 Ocak 2010
Ben Bir Cingeneyim.!
"..Tam da fark, her zaman kaybolan bir $ey oldugu, bilgimi ve denetimimi sinirladigi ve asindirdigi icin, farki ve ötekini anlamaya ve bilmeye basladigim ölcüde onun farkini ve baskaligini ortadan kaldirmis, onu kendi bilissel ve yorumsal $emalarima ve kategorilerime indirgemi$ olurum. Farki ya$atmak, ancak bu indirgemeye direnmekle mümkündür. Ba$kasinin baskaligini ona birakabildigim, hayatin bu baskalik oyunu oldugunu görebildigim ölcüde fark yasayabilir."
Mahmut Mutman
6 Ocak 2010
Sen de mi Brutus ?
Brezilyali oyuncularin ülkelerinden gec gelmesine tüm dünya takimlari alismistir artik. Pek cogu da yol süresinin digerlerinden farkli olmasi nedeniyle artik seslerini cikarmiyorlar.. Gec kalma ve cezasi o kadar olagan bir durumun ifadesi oldu ki Farfan söyle diyor: Klup benim bir gün gec kampa katilacagimi biliyor, ben de bu yüzden cezalandirilacagimi.. Her sey gayet basit ve net. Gec kalmak olagan.. Keza Rafinha da baya bi süre yoktu ki Magath ne yapacak sorulari soruldu.. Önceden bu oyuncularin gec kalmalarindan dolayi ödedikleri cezalari suraya almistik ki inanilmaz bir rakama ulasiyor toplamda.. Yalniz Ze Roberto yapmazdi böyle..
Türkiye kampina katilmadi ve büyük soruna yol acti. En sonunda bir aciklama yapti ki ailevi nedenlerden dolayi burada kalmam gerekiyor zira sorun ancak burada kalirsam cözülebilir dedi ve baska da bir aciklama yapmadi.
E normal... Yillarca brezilyali kimligine ragmen sen disiplinli bir sekilde calis, zamaninda gel git.. bir yerden sonra tak ediyor insanin canina ve özeniyor tabi.. Gelmis kariyerinin sonuna.. Bunu o biraz da haketti aslinda.. O da cezalandirilacaklar listesine girecektir digerleri gibi..
Skibbe Röportaji.!
Ben bu röportaji simdi gördüm.. Asagida bir yerlerde anlatmak istedigimin cok daha kisa bir özeti Skibbe'nin sözlerinin icerisinde vardir.. Fanatik gazetesinden Kaan Bora'nin röportajindan su alinti yeterlidir aslinda cok sey icin..
K.B.: Bu kadar basit mi, gönderilişinizin ardındaki gerçek neden nedir sizce?
M.S.: Bunu açıklamak çok zor. Her şey aslında iyi gidiyordu. Ama böyle uygun görülmüş demek ki... Ama şunu özellikle belirtmek zorundayım. Galatasaray Yönetimi, Avrupalı hocalar alıyor. Alman, Belçikalı, Hollandalı. Çok iyi ve ün yapmış isimler getiriyor. Ama çalışma sistemleri, yöntemleri Avrupalı değil. Gelen teknik direktöre bu doğrultuda bir imkan sunmuyorlar. Böyle bir vizyon kulüpte yok. Olayı kişisel düşünüyorlar.
Rijkaard ise kariyerinden dolayi avantajlidir. Galatarasaray klubunde kimin neyi ne yapip etmedigini algilayabilecek bir yönetici yoktur. Bir Sportif direktöre ihtiyaci da vardir. Isbilen birisine.. Böyle bir insani bulmak ayri bir mesele ona her sekilde futbolun yönetimini teslim etmek ise en zoru belki de.. Herkesin futboldan anlayip karar vermek icin cirpindigi bir ortamda öyle bir ayrim ancak o insanin Galatasaray baskani olmasiyla mümkündür..Eger bugün takimin basinda Rijkaard degil de biraz daha kariyeri olmayan bir teknik adam olsaydi bakacaklari iki nokta vardi: Her maci yeniyorlar mi ? ve ikinci nokta Hincal'in da bir bölümünü olusturdugu basinin cikardigi ses..
Güzel adamdi, güzel de analiz yapmis kesinlikle..
....!
Yeni bir yil.. Yeni bir Sevgili.. Ve her sey yeniden bicimlendiriliyor haliyle. Eskisi kadar günlük güncelleme olmasi pek mümkün degil ki zaten farkediyorsunuz verilen aralardan dolayi. Ileride bu aralar daha fazla olabilir. Biriktirip biriktirip bu sekilde devam edecektir burasi yayin hayatina. Belki vakit az olacaktir ama yazilmasi gereken de bir sekilde yazilacaktir.
Allahin sopasi yok mu derler bilmem ama iste bir alaman türkü cikti karsimiza ki ayrintilarini ben nasil olsa bir sekilde buraya yazacagim zira cok baska bir $ey bu.
Ibrahima Traore.!
Benim memleketimin takiminin yildizi.. Oyuncu mu ariyorsunuz kendinize ? Almanya ikinci Bundesligaya bi göz atin derim.. Sidney Sam ve Ibrahima Traore.. Güzel ofansif orta sahalar. aslinda her ikisi de kanatlardan akiyor.. Traore müthis bir hiza ve teknige sahip.. Luhukay yönetiminde iyice costu.. 4 gol 6 asist ile oynuyor. Istatistik cok bir sey anlatmaz ama bir kere seyredin ne demek istedigimi cok iyi anlarsiniz. Bazi oyuncular kolay anlasilmaz ama bunun gibi teknigi yüksek ve bu denli hizli olabilengiller hemen kendisini gösterir..
Augsburg bu oyuncuyu Hertha Berlin'in ikinci takimindan 50 bin euro bonservis odeyerek almis. Insan haliyle inanamiyor böyle bir oyuncunun su paraya takima kazandirilmis olmasina. Annesi Lübnanli babasi Gineli.. Alman milli takimina da secildi mi rengarenk bir kimligi olur. Almanlar bu acidan cosmus durumda.. Matip'i de kameruna kaptirmamak icin vargücüyle calisiyorlar. Bir tane daha Mesut yakalasalar bütün emeklerine deger diye bakiyor olmalilar..
1988 dogumlu ve gelecegi bir hayli parlak gibi duruyor..
Loddar Loddar Lodddaaaaaaaaaar.!
imdi 4. karisi da sepetliyor Loddar kardesimizi.. Bir matheyhus elbette bu durumu anlamiyor, karisinin yanlis yönlendirildiginden filan bahsediyor. Bosanma hazirligi icerisindeyim filan diyor.. Sasirdim aslinda. Nerden baksan baya bi uzun sürdü. Gecen sene Las Vegas da evlenmisti kendisinden 26 yas kucuk Lilliana ile..
Biz söyle demistik:
"2007'den beri. Hanim kizimiz azicik genc oldugundan ve söhreti oldukca fazla oldugundan dolayi biraz daha sürer bu iliski.."
4.Evlilik bitti daha 50'sine gelmeden.. Seda Sayan'la yarisiyor valla.. Zamaninda hatunun tekiyle tatilimi yapamayacagim diye Avrupa Sampiyonasi kadrosuna secilmesine üzülen ve hatta bu yüzden aglayan adamin gelecegi nokta burasidir zaten.
Üzüldük mü ? Yazik tabi.. iki yilini gecirdi bu adamla su güzel kizimiz.. Koca koca iki yil bu.!
Servet Cetin-Gökhan Zan ikilisinden bile daha uyumsuz bir cift gibi duruyordu aslinda..
Magath Ve Toplari.!
Su toplara takik durumda kaldi alaman milleti.. Yok efendim eski model yok efendim her seyin nedeni iste bu toplar.. Oysa adamin calisma metotlarinin analizinin yer aldigi bir söylesisi mevcut.. Inanilmaz bilimsel yaklasiyor aslinda.. Her oyuncunun üc saniyedeki hizindan dakikada olusturdugu temposuna kadar bakiyor ve gelisimini adim adim izliyor.. o kadar cok etken var ki karikatürize ediliyor su toplara indirgenerek her sey.. Onun mentalitesi her yerde aciga cikiyor aslinda.. Bir sporcu hanim kizimizla bugün Bild'de yer alan muhabbetin de konusu bu toplar oluyor.. Siz diyor bu toplarla calisiyor musunuz diye soruyor yanindaki Magath'i gören muhabir.. Kadin da anlamiyor ve bilmiyorum diyor ne demek istiyorsunuz.. Magath efendi atliyor hemen:
"Merak etmeyin benim oyuncularim cok iyi biliyor o toplari.."
Gitti gidiyor gibi duruyor ve Galatasaray ile adi aniliyor Halil'in.. Schalke'nin devre arasi transfere doymamasi ve para harcamasi konusunda inatla henüz bir satis gerceklesirmedik vurgusu yapilsa da Halil'in yolu yavas yavas buraya dogru kayiyor.. Gelsin, su sistem icerisinde faydali da olur lakin 6 milyon bonservisine verilecek adam degildir.. 3 bile fazla.. 1,5-2 milyon civariysa güzel oturur..
Futbolocularin kazancinin cok yüksek olmasi konusunda ise Magath su sekilde yaklasiyormus kendi takimindaki futbolcu grubuna:
"Siz cok fazla kazanmiyorsunuz ama yeteri kadar kendinizi isinize vermiyorsunuz, mesele budur."
Kazanma degil kazandiginin hakkini verme meselesi üzerinde duruyor ki iyi de yapiyor. Magath yönetimi altinda calisan her oyuncu o parayi haketmistir arkadas..
Hepsine sabir diliyorum ben bunlarin.. Biraz da aciyorum isin dogrusu ama bir baskasi da demistir ki sonucunda bu oyuncular karli cikacaklardir.. Zira görüyoruz Grafite'den, Kuranyi'den.. Kuranyi dedigin adam yilda 3,8 milyon euro aliyorsa bunun baslica sebebidir bu toplar ve Magath kültürü icerisinde yetismis olmasi..
Ben ve Ben.!
Netzer.!
Zamanla sadece armutlar olgunlasir baska bir sey olmaz.. Dün basin neyse bugün de aslinda o arkadas.. Basin yüz yil sonra da ayni sekilde olacaktir ,sikayet etmek yerine ona göre insanin kendisini konumlandirmasi belki de herkes icin en hayirlisi olacaktir.. En azindan misal Arda Turan bu konuda güzel bir performans sergiliyor, anliyor bu basini.. Sahsen ben hic anlamiyorum, ne isiniz var olm sizin adamin ayaklarinin dibinde ?
Rudi Assauer.!
Yeminle diyorum ben bu adami Schalke'nin baskani sanirdim. Elinde purosu ile öyle bir ihtisami vardi ki maclarda kameralar sürekli buraya yönelirdi.. Schalke'nin efsane menajeridir aslinda.. Magath öncesi cöküs ile Schalke'nin güzel günleri arasindaki boslugun birincil nedenidir kendisi.. Baskanliga oynadi aslinda ve yerine cok capsiz bir adami(Müller) birakinca Schalke de yuvarlandi gitti.. Assauer, Schalke takimina cok ciddi bir ivme kazandirip UEFA kupasini üstelik bir hollandaliyla aldirmasini basarmistir.. Sifirdan yukari tasimistir. Hoeness ile ikisi bir anilirdi ama simdi daha cok Allofs aldi arkadasin yerini.. Bu da gencliginden bir kare.. Ve fakat bugünü de cok kötü degil aslinda..
Yetenekliydi Aslinda O
Bizim Basketboldan Formula1'e ordan Tenise kadar ilgimiz oldukca azaldi.. Ben Jordan'larin, Schumacher'lerin, Beckerlerin zamaninin takipcisiydim.. Simdi takip etsek de eskisi gibi sabahlari kalkip Formula 1 seyretmisligimiz filan yoktur ya da Tenis.. Yine Nadal-Federer filan gider de söz edecek kadar degil. Yalniz ben bu kadini cok fazla begendigim icin maclarini seyrederdim.. Kucuklugunde cok buyuk yetenek diye geciyordu sanilanin aksine.. Büyük bir turnuva kazanamamasinin nedeni daha cok 18 yasinda 50 milyon euro kazanacak sekilde reklamlarin pesinden gitmesidir. Maclarini seyrettiginiz vakit yaptigi teknik vuruslar/kesmeler kesinlikle göz alicidir.. Hani futbolda 10 numara neyse burada da Anna Kournikova odur derim ben. En az kendisi kadar estetik vuruslari vardi.. Ya da cok güzel buldugum icin bana öyle geliyor da olabilir, ayirt edemedik simdi..
Sarapova filan hikayeydi yahu.. Sunun yaninda lafi bile edilmez pek cogunun ama siz daha iyi bilirsiniz elbette..
Meira & Toprak.!
Lafi cok fazla dolandirmadan söyleyecegim. Gecen sene yapilmis en büyük hata Meira'nin satilisidir. Bilmem kac milyon euro kar degil üc kati klup zarar etmistir. Sadece ve sadece Kewell'in Hamburg macinda yaptigi defans hatasini ya da Semih'in göz göre göre vurdurttugu kafalara/son saniye golerine bakarak bunu anlayabilirsiniz.. Yetmediyse eger bu adamin onda birisi bile etmeyecek adamlarin pesinden bugün klubün kosturmasi yeterince aciklayicidir bana göre. Ben bugünü isin icerisine hic katmiyorum. Satildigi vakit" iyi para bu belki de satilmalidir" diye görüs belirtmisligimi dahi burada öne cikarabilirsiniz.. Sonucu degistirmiyor. Bu sene,su zaman degil.. Gecen sene Galatasaray takimi hem Skibbe'yi zamansiz kovmasi hem de Meira'nin satilma karari nedeniyle cuvallamistir.. Tersi de olabilirdi ama olmadi. Bülent Korkmaz rakiplerinin onca puan kaybetmesine ragmen lig sonuncularina filan yenildi, defansi olmayan Galatasaray Kewell'i stopere cekme rezilliklerinden genc bir adama gereginden fazla yük bindirmelere kadar türlü türlü sacmalik yasadi.. Sampiyonlar Ligi bileti ve UEFA finali gecen senenin kosullarinda cok cok imkan dahilindeydi.. Oyuncularin basarisizliklarindan ziyade bariz bicimde yönetimin sacmalamalarindan dolayi bu konuma gelmistir. Bitti. Tartismasiz bir gercektir bana göre bu..
Cok yazdim, cok cizdim bes kere bin kere daha üzerinden gecmeyi düsünüyorum. Mesele teknik adam degil arkadasim. Mesele oyuncunun ismi de degil. Neyi alirsaniz alin ona göre cizilmis bir yolun ve o insanin basarili olabilecegi kosullari hazirlamaktir mesele.. Siz Lincoln ya da Elano'nun ya da x oyuncunun size "kendiliginden" Kewell misali uymasini bekliyorsunuz.. Feldkamp'indan Skibbesine kadar.. Neyi alirsaniz alin ona göre bir yol cizebilecek konumda degilseniz ya ipleri o insanlarin eline birakirsiniz ya da isiniz allaha kalmis demektir.. tühh lincoln cürük cikti.. tühh elano bize uymadi diye gecinip gidersiniz bir baska yerde eski bir tanidik sizin "tüh" dediginzden hem verim alip hem de milyon eurolara premiere lige pazarlayabiliyorken.. Bir baska yerde "cürük cikti" dediginiz gecen izledigim almanyaya gelmis gecmis en güzel on brezilyali listesinde basa oynar iken.. alti yil orada yükselirken düsüsü de ne tesadüftür ki size denk gelir..
Yilmaz Vurali dahi iyi bir sekilde kullanin en iyi teknik adamin anlamsiz kosullar ile bogustugu bir ortamdan cok daha verimli olur. Tüm tarihin icerisinde varolan teknik adamlarinin basaramadigini yeni teknik adam olmus Guardiola nasil basariyor ? Mesele futbolcunun ismi de degil yegen.. Mesele elindekinden verim alabilme becerisidir. Yönetimdir.. Bu yüzden futbolu yöneten kisidir aslen basarinin mimari. Kimi klupler hemen her seyi teknik adama birakir, birincil dereceden sorumlu tutarlar, dogrudur. Kimileri sportif direktöre birakir keza basarisizligin ya da basarinin yine en önemli unsurudurlar zira onlar teknik adami belirlemenin disinda o insanlarin ve futbolcularin basarili olmalarini saglayan kosullarin hazirlayicilaridirlar.. Aykut filan hikaye.. ben hayatimda görmedim bu kadar sesi az cikan bir sportif direktör. Buraya gelin bakin bakalim eski Hoeness, Allofs, Dieter Hoeness neler neler yapmislar, ne kadar göz önünde olup ne kadar söz sahibidirler.. Neleri belirlemislerdir ? Budur zaten mesele.. Iyi bir sportrif dirketörünüz varsa,futbolu iyi yöneten bir adaminiz varsa eger dunya klubu olabilirsiniz Höeness ya da Allofs ya da Assauer gibi.. yoksa böyle devam eder..
Gecen sene Lincoln mevzusunu soruyor yönetici abimize muhabirin birisi.. Diyor ki Lincoln yalniz mi kaliyor arkadaslari arasinda ya da söyle mi böyle mi.. Valla en cok sakalasan, adapte olan aslinda Lincoln ve yalniz kalan sanilanin aksine Fernando Meira diye ekliyodu.. E be adam madem bunun farkindasin otur da cöz su problemi.. Bordo macinda yedigi gol gibi vakkalar daha cok bu gibi uyumsuzluklarin ciktilaridir.. Meira'nin iskasi konusulur ama onun yerine oynayip da yirmi milyon pas hatasi sonucu yedirttigi onca ataklar sonucunda yenilen goller görülmez zira bütüne bakmak bizde zordur, önündeki algilamak yeterdir, bir saniye öncesi gol olur denildigi vakit gol oluyorsa ancak gelecegi gören kahin/isbilir adam muamelesi yapilmaktadir.. Sabrimiz o kadar cunku. Görebildigimiz odur..
Costa'nin pesindeki Galatasarayi gördükce insan inanamiyor yapilan hatalara..
Dönün gecen sene bu zamanlara.. Bakin Galatasaray'a. Cok iyi degildi ama ligi nasil bitirdigi ve UEFA kupasinda aldigi yola bakarak aslinda cok cok daha iyi olup cok daha basarili olabilirdi. Öyle bir basari ki bu sonucunda teknik adami yine gönderebilirdiniz.. Öyle bir basaridan dahi yoksun kilan bir yönetim hatasidir hepsi.. Neyse ki bu sene en azindan su noktaya kadar dogru giden bir seyler var ama benim hala iceride bir yerde tedirginligim mevcuttur.. Hincal'a uyup Rijkaard'a kiyarlarsa hic sasirmam.. Feldkamp'i bir kovup bir basa getirmeden tutun da onu alip bunu göndermelere kadar aslinda güzel isim kazandirmalarinin disinda bu sene basina kadar yapilan pek cok eylemler ile cuvallamistir yönetim.. Belki Kalli'nin gidisi sonrasi Cevat Güler'e takimi birakmanin disinda bir artisi da olmamistir yönetim acisindan.. Ki o artinin sonrasinda getirdigi eksileri de saymiyoruz hani..
Meira'dan girdik Ömer Toprak'tan devam edelim.. Schumacher olma yolunda go-kart pistlerine gidince basina cok talihsiz bir kaza geldi tankin birisinin patlamasi sonucu.. Ayaklari-sirti yandi ki futbol kariyerini tehtit ediyordu.. Tekrardan geri geldi. Benim acaip umut bagladigim bir yetenektir kendisi.. Defans ama nasil ? Iki ayagini da kullanir, teknik ve kafa hakimiyeti Van Buyten kivaminda goller attiracak sekilde.. Cok büyük yetenek ve hatta Serdar Tasci'dan daha cok potansiyeli olan idi .. Simdi geri geldi ve oynuyor , cok sevindim ben sahsen.. Almanlar kapmis tabi.. Bizimkiler de bize gelmeyeni biz hic istemeyiz geyigiyle hasir nesir olsunlar daha.. Eger eski formuna dönebilirse ekstradan Galatasaray klubune mektup yazacagim ben.. baska da bir sey demiyorum.
4 Ocak 2010
Bender Kardesler.!
Su almanyada en cok canli izledigim takim 1860 Münih'tir. Bu ikiz kardeslere cok küfrettim. Arkadas kim kimdir ayirt edemedik .. Her ikisi de defansif orta saha oynar, her ikisi de müthis yetenektir.. Maclarda genelde birisi cikar yerine digeri girerdi.. bir ara Lars olani kaptan olmustu ki 1860 Münih takiminin tarihinin en genc kaptani filandi. Sevinmistik, kim kimdir bilebiliyorduk.. 1860 zamanina kadar sürekli her takimda beraber oynadilar ki aslen bizim dikkatimizi 2006 daki U17 performansi ile cekmislerdir.. hali hazirda o kadro müthis yetenekleri barindiriyordu ama sonu cok da güzel olamadi.. Hala Fischer'i bekler dururum ben mesela..
Velhasil cok sükür ki ayri ayri takimlara gittiler de aradaki farklari az biraz görebiliyoruz artik.. Lars olani biraz daha ofansif yok Sven olani miydi ki o ? Bilemedim valla..
Bayern'in Hizmetcisi ve Efendisi.!
Hoeness'in portresini islemistik biz surada.. Spiegel burada bizim üzerinden gectigimiz konulari islemis. Hemen hemen ayni bakis acisiyla yer verdigi icin sevindik biraz.. Pek cok insanin nefretini kazanmis Hoeness'in her seye ragmen yardimsever ruhunu önplana cikarmis. Gerd Müller'in alkol bagimlisi olmasindan dolayi yattigi klinikte onu her gün ziyaret ederek iyilestirip ona is verme konusundan Mehmet Scholl'a sakatligina ragmen sundugu sözlesmelerden Deisler'e yardim etme konusuna kadar hepsini.. Daha St.Pauli klubüne de zor zamaninda yardim etmisligi onu bunu vardir aslinda ama Deisler konusu oldukca ilginc gelir bana zira Scholl'un katkisi vardir ve bu yüzden biraz da haketmistir lakin düsunebiliyor musunuz zamanin buyuk parasi olan 20 milyon marki ugruna gözden cikardigi Deisler "yardima ihtiyacim var, kötüyüm" dedigi vakit bir o kadar güzel insan olan Hitzfeld ile onu klinige yatiriyor ve o Max Planck kliginde ona yeniden sözlesme öneriyor ? Deisler tüm bu yardim cabalarina ragmen yine kötü oldugu bir günün gecesinde tekrardan Hoeness'i ariyor.. Yatmaya dogru hazirlik yapan Hoeness onu evinde agirliyor ve saatlerce konusuyor.. O gün Deisler onun evinin misafir odasinda kaliyor. Tüm bu ugraslara ve ugruna verilen paralara ragmen birakmasi gerektigi konusunda da sorun cikarmiyor.. Özellikle Enke'nin ölümü sonrasi Hoeness'in ne kadar dogru yaptigini bir kez daha görmüs oldu Almanya.. Sizlere Hoeness portresi icerisinde bahsedemedigim iki güzel ayrintiyi eklemek isterim..
Hoeness Bayern'de bir süre sonra gücsüz düser. Leeds macinda yasadigi sakatligi kroniktir ve iyilesme olasiligi cok yoktur. Bayern'in o zamanki masörü Josef Saric ona klup icindeki gizli bir mesaji iletir.
"Hoeness, dikkat etmelisin. Ayaga kalktigin an seni satacaklar.."
Iste o zaman gücsüz durumda olan insanlarin bu korkuyu bir daha yasamamasi icin kendi kendisine söz verir Uli Hoeness.. Zira bizzat kendisinden bilir ki sakatlik gibi sorunlar konusunda oyuncular sucsuzdur ve bu korku onlari daha da kötü yapmaktadir.. Bir daha kimse bu gibi zayifliklar nedeniyle kendisini kötü hissetmeyecektir der kendisine..
Cocuklugunda cok da durumu iyi degildir ailesinin.. Bir spor magazasinin camekaninda siyah-beyaz bir futbol topu görür. 34 marktir onun degeri.. Her gün o magazanin önüne bisikletiyle gidip orada durup durmadigina bakar ve kendisine is arar.. Sonunda parayi biriktirdiginde gidip o topu alir ve söyle der..
Artik mahallede kimin oynayip oynamayacagina karari ben verecegim. Sen oynayabilirsin, sen de ama sen oynayamazsin..
Hoeness'in Bayern Münihi bir ilktir Almanyada. Tüm bundesliga kluplerine örnek teskil etmistir. Aslen isbilirligi ise ekonomik acidan takima muazzam katki yapmasidir. Öyle ki derine indiginizde bugün Bayern Münih ile Manchester United dahi kiyas kabul edilelemez.. Bakin cok degil on yil sonra ekonomik acidan dünyanin en iyi klubu olma yolunda müthis adimlar atmistir. Arena'nin borcu bittigi andan itibaren daha da beter cosacaklar.. O zamanin cok buyuk parasi olan 7 milyon mark borclu durumda iken eline aldigi Bayerni bugün borcsuz ve kredi cekmeden transfer yapabilen, herhangi bir zengine ait olmayan ve milyon dolarlar ile ölcülen borclari da bilmeyen bir kluptur..
Velhasil Spiegel'den Thomas Huetlin'in makalesi olan "Bayern'in hizmetcisi ve Efendisi: Uli Hoeness" 'i almanca bilen herkese tavsiye ediyorum.. Bilmeyenleri de suraya alalim..
3 Ocak 2010
Baumjohann Schalke'de.!
Bayern Toni'yi üstelik bedelsiz bir sekilde Roma'ya verdi. Hoeness dedi ki Toni gitmeli cunku bu takimin huzura ihtiyaci var. Burada oldugu sürece basinin ilgisini cekecek ve huzursuzluk yaratacaktir oynasa da oynamasa da.. Hakliydi ve iyi bir hamleydi zira o pozisyondaki diger forvetleri de biraz rahatlatmistir ki yeteri kadar alternatif mevcut. Lakin Baumjohann'i üstelik sampiyonluktaki belki de en buyuk rakiplerinden birisi olan Schalke'ye vermek cok dogru mu bilemedim.. Ben Magath'in bu yetenegi adam edecegini düsünüyorum ve Magath hedefi onikiden vurmustur bana göre.. Bu oyuncu bugün lider takimin teknik direktörü Jupp Heynckes'in özel tavsiyesi ile transfer edilmisti. Aynen Hamit Altintop'da oldugu gibi.. Bana göre Schalke takimi güzel bir hamle yapmistir ve bu onlari en azindan Sampiyonlar Ligi biletine biraz daha yaklastirmistir..
Bir baska acidan artik futbolu Hoeness degil Nerlinger yönetiyor. Bu acidan da yaklasip Nerlinger-Hoeness - Aykut Kocaman-Aziz Yildirim iliskilerinde bir kiyas yapmak gerekir aslinda.. Ileride detayli bir sekilde aciklariz kesinlikle zira ülkede sportif direktör kavrami cok fazla anlasilamamis gibi duruyor..
Farid Farjad ve Dom Dom Kursunu.!
Bu adam bir ermeni Sari Gelinini kemana vurmustur, inanilmaz.. Bir Azeri Ayriligi var ki muhtesem.. E bir de bu var.. Izmir Konserinden..
Ben Emrah'in boynu bükükler kasedi ile müzik hayatina dalis yaptigimi cokca kez söylemisimdir.. Bir de o günlerde dedemin Asik Mahsunisi vardir.. Ilk hatirladigim kaset kapagi Asik Mahsuni Serif'in Dom Dom Kursunu kasedidir.. Ibo filan meshur edip bunu söylese de umrumda bile degildir. Bu benim icin dedemin dinledigi ve bana dinlettigi ilk müzik albümüdür bu yasamda.. O albümün ilk türküsüdür.. Bir de bunu Farid Farjad'dan böyle dinleyince bi tuhaf oldum, sizinle paylasayim dedim..
Löw ve Dedikodular..!
Löw karizmadir.. O gömlegi pantolonun icerisine koyabilecek durumda olan insanoglu cok azdir bu dünyada.. Cok iyi giyinir, cok sevilir ve en karizma futbol adamlarinin basinda gelir fakat hakkinda yillardir hep escinsel oldugu geyigi de yazilir, cizilir. Büyük ablam misal cok begenir Löw'ü.. Cok sik adam der.. Cok güzel giyinir filan lakin bir gün karisini gördügü vakit söyle dedi: Borgescigim bu evlilik kandirmaca.. Böyle bir adam böyle bir hatunla mümkün degil beraber olamaz der..
Bu tespiti beni biraz sinirlendirmistir aslinda. Ki benim ablam yargilamak icin degil sadece durum belirtisi olarak bunu ifade etmistir ama yine de dokunmustur bana.. Simdi bu escinsel geyiklerine haliyle ifrit oluyorum. Guardiola da ayni geyigin icerisine sakiz edilmistir. Senin kiz arkadasin varsa onun da arkadasi erkek, bu kadar basit bir ayrintidir lakin toplum bazinda ve özellikle futbol söz konusu oldugunda bu konu cok baska sekilde ele aliniyor. Pek cok futbolcunun tercihi baskadir ama bunu aciklayamaz.. Baska spor dallarinda bu cok kolay bir sekilde dile getirilebilir iken mevzubahis konu futbol oldugunda disa vurulmasi imkansiz bir olaydir.. Olay yaratir ve o insanin yasamini zorlastirir. Yok Türkiye ya da bir baska ülkede degil her yerde bu böyledir.. Löw ile olan dedikodular ayni zamanda Klinsmann'a da sicramistir. Bu iki güzel futbol adaminin sevgili oldugu dedikodulari uzun süre gündemi mesgul etmis zira bir gazete aralarinda olan konusmayi yayimlamis ve bu da farkli sekilde yorumlanmistir. Karisi Daniela Löw'ün her daim oyuncu grubunun hatunlarindan ayri yerde konumlandirilisi ve medyadan gizlenmesi de isin üzerine tuz biber ekmistir..
1986'dan bu yana evli ve cocugu yok Löw'ün. Kendisi gibi mütevazi bir sehir olan Freiburg'da yasiyorlar.. Daniela Löw "Wetten dass" gibi istisnalari saymazsak "bayan Löw" olarak ortalikta gözükmüyor pek.. Sessiz ve sakin bir yasam icin cabaliyor her ikisi de. Ablama katilmiyorum zira Löw gibi bir adamin belki cok baska degerleri vardir bu hayatta.. Beni biraz da sinirlendiren bu insanlarin dogal secimlerini toplumun geneline ters düsmesi nedeniyle saklamak zorunda kalma ihtimalleridir aslinda.. Ahlak-Etik deger adina yapilan bu ahlaksizliklarin ortaya serilmesi biraz icimi burkuyor..
Nedir Ahlaklilik ? Nedir ben size söyleyeyim. Siz ne düsünürseniz düsünün, nasil olursaniz olun, sizden önce yasamis olan bir grup insanin ortalama davranis bicimini öyle hissetmeseniz ve öyle olmasaniz dahi insanlara o sekilde gösterme zorunlulugudur.. Samimiyetsizligin belki de en büyük tetikleyicisidir Ahlaklilik.. Zira hasil olan sizin özde ne dusundugunuz degil topluma kendinizi nasil gösterdiginiz ve ortalamaya kendinizi ne kadar uydurdugunuzdur.
Thomas Brdaric.!
2008'de futbolu birakti ama önemli bir isimdi. Efendim hakkinda cikan escinsel dedikodularindan verdigi demeclerin farkliligina kadar cok baska bir adamdi kendisi. Ben buraya onun bir demecini koymak isterim. Cok fazla dürüst oldugu ve kendisine kadar gelen oyuncularin disinda son derece gercekci bir yaklasim sergiledigi bir mevzu var efendim.. Kendisi golcüdür ve söyle bir aciklama yapmistir Hannover takiminda oynar iken:
"Golcü olarak gole olan düskünlügünüz öyle bir seviyededir ki.. Misal benim icin 4 gol attigim ve 4-4 biten bir macin kendisi takimin galip geldigi bir mactan cok daha önemlidir"
Yani diyor ki benim gol atmam takimin galip gelmesinden cok cok daha önemlidir. Bu röportaj olay yaratti Almanyada.. Tarnat cikip aciklama yapti, digeri egoist dedi filan gitti bu baya..
Ama söyler misiniz yalan midir ? Gercekci degil midir ? Bir forvetin kendisi icin 4 gol attigi bir mac mi daha önemlidir 1-0 yendigi ama kendisinin gol atamadigi diger mac mi ? Adam uzun süre gol atamazsa depresyona giriyor, takim ile ilisigi kesiliyor.. Takim sevgisi diyeceksiniz.. Iyi de adam takiminda kalmayi garantiliyor bu golller ile.. Ve gercek size sürekli verilen demeclerdeki gibi degildir.
Takimin cikari adina kendisini geri plana atan cok cok ama gercekten cok az oyuncu vardir. Bu da ancak bir takimin icerisinde en az bi on yil oynadiktan sonra kariyerinin sonlarina dogru ancak gelisir.. Arda Turan filan demeyin, bitmeyen tartismanin icerisine girersiniz.. Bunun disinda özellikle yirmili yaslarin baslarindaki herkes kendi cikarini düsünür. Takimin galip gelmesi her seyden öte kendisi icin önemlidir. Size kimse Brdaric gibi gercegi aciklamaz, zira ortaligi yikarsiniz.. Ama ben size fisildayayim, gercek Brdaric'in söyleminin icerisindedir.. Ve fakat ben de demec versem " Önemli olan takimin kazanmasi" geyigini yaparim..
Yazmak..!
" Yazmak yalnizlik gerektirir. Insanin hayatina el koyar. Bir anlamda bir yazarin kendine ait bir hayati yoktur. Varken bile gercekten var degildir." Paul Auster- New York Üclemesi (sy.208)
Biz yazar filan degiliz belki ama yazma eylemiyle hasir nesir oluyoruz yaklasik on yildan bu yana. Her gün bir seyler yazmak mümkün degildir. Haber cevirileri yapip ona yorum katabiliriz ki bir süre sonra o da keyifsiz geliyor.. Daha da önemlisi su yukaridaki alintinin en önemli ayrintisi ilk cümlesidir. Yazmak, yalnizlik gerektirir. Yalniz degildim ve yazamadim.. Ve fakat bir daha üzerinden gecmekte fayda görüyorum: Bu yasamda nefes aldigim sürece buraya bir seyler koymayi, bir seyler yazmayi düsünüyorum. En büyük hayalim de olursa bir oglum/kizim, onlarin burasini ve diger yazdigim yerlerdeki yazilarimi okudugunu görmektir. Bir nevi sürekli geyigini yaptigimiz cümlenin icerigine düsmektir aslinda: Dogmamis cocuguma mektuplar..
Bir süre önce bende de her blog yazarinda olan bir güzel mutlu son vardi. Bir gün futbol yazarak hayatimizi gecindirme güzelligi.. Guzel bir arkadasimin bana sundugu son teklifi de geri cevirir iken anladik ki biz burdan baska bir yerde yazamayiz.. Bu yüzden yaslandikca gelen o gercekci hayaller kurma eylemi burada da devreye giriyor.. Oglumun burasini okumasi, kizimin misal karalamalar kismina göz atmasidir. Bundan baska bir amacimiz yoktur.
O günleri de görecegiz diyerek hepinize güzel bir sene gecirmenizi diliyorum efendim.