21 Ağustos 2010

Bir Zamanlar Van Gaal.!



1970 yılında ve henüz daha 19 yaşında iken bir şeyler öğretmeye başlamış.. 'Öğretmenliğin' teknik direktörlük mesleği ile yakından ilintili olduğunu düşünüyorum. Profesyonelliğin 18 yaşın dahi altına denk geldiği bu yeni dönemde daha da fazla öneme sahip olacak gibi..



Ajax Amsterdam, FC Royal Antwerp ve Telstar sonrası ilkonbir oynayabileceği Sparta Rotterdam'a ayak bastığı dönemler.. Sene 1978 ve daha ben bu dünyada yokum.!



Antrenman sahasında..


Sparta Rotterdam formasını Van Gaal 248 kez giyip 26 gol atıyor. iste o 26'sından birisinde de böyle seviniyor..



1986/87 sezonu ve transfer oldugu yeni klubü Alkmaar'da yarcımcı antrenörlüğe geçiş yapıyor.



-.. Sonra geldi Michels bana.. N'ooooolur gel bana bir şeyler öğret dedi ama ben ne dedim ?
- ne ?
- Sen kimsin ? dedim.. zira tanımıyorum ben Michels filan o dönemde.. yapıştı bırakmıyor peşimi.. bi duble daha alayım ben



Baba filminden etkilenmiş Van Gaal..



Rocky 4 Ivan Drago..



Bir dönem casusluk da yapmış desem inanırsınız hemen bu foto sonrası. Zaten CIA ajanı gibi bir görüntü mevcut..



Ben şunu diyorum sadece.. Ne yaptığının bu kadar farkında olan çok az teknik direktör vardır. Wolfsburg karşısında Bayern iyi değildi ama saha içi disiplini muazzamdı. O sahayı 18 eşit parçaya bölüp yönetiyor. Utanmasa futbolcunun atacağı feykleri bile önceden hazırlayacak ve saniyesi saniyesine uygulatacak..

Çok ama çok takdir ediyorum kendisini.

Eskisi gibi bakmıyorum ve bu yakada Türkiye Liginde başarı yakalabilecek iki hoca vardır Magath ve Louis Van Gaal.. İkincisinden yüzde doksandokuz eminim..

Demichelis İsyanı.!



Van Gaal, tandeme Badstuber'i yerleştirmek istiyor ve bunun bir kaç nedeni var. Özellikle sol tandemde sol ayaklı oyuncu oynatmak istemesı bir yana Demichelis'in Şampiyonlar Ligi finalinde onu yakması ve DK'da da aynı şekilde benzer hatalarına devam etmesi bardağı taşıran son damla oldu ve yedeğe attı ve fakat Demichelis yedekliğe isyan edip gitmek istediğini açıkladı. Wolfsburg kadrosundan da çıkarıldı.

Garip bır adam bu. Defansif orta sahadan alıp onu tandeme yerleştiren Hitzfeld onu tekrardan orta sahaya çekmek istediğinde de isyan etmişti. Milli takımdaki yerimi kaybederim ve ben stoper oynamak istiyorum diye diretmişti.

Sevdiğim bir 'defans' olmamasına karşı defansif orta sahadan devşirilme bir stoper olmasından dolayı takımı daha hücumcu yapan bir oyun anlayışı mevcut. Yaptığı affedilmez ölümcül hatalarının yanı sıra hızlı bir şekilde ortasahalaşarak hem oyun açmada ve aynı zamanda hakimiyet kurmada önemli roller alabiliyor.

Nihayetinde bugünkü Galatasaray'ın ihtiyacı olan bir adamdır tüm olumsuz yanlarına rağmen..

O gitmek istese de Bayern şu konumda onu gönderemez ama Misimovic'te işlemesini beklediğim kural burada da hayata geçecektir: Gitmek isteyen oyuncu zorla tutulmaz zira kalırsa pek çok direktif ona artık işlemez ve takıma zararı yararından daha fazla olur.

Misimovic'te Son Durum.!



Bundesliganın ilk maçında yedek klubesinde oturdu. Nedeni de hem fiziksel hem de psikolojik olarak hazır olmamasıydı ve fakat cok kötü bir ilk devre oynadıktan sonra oyuna girmek durumunda kaldı ve tek başına oyunun temposunu arttırmaya yetti..

Aslında biraz başa dönelim.

Misimovic gecen senenin sonlarına doğru takımdan ayrılmak istediğini belirtiyor. Gecen sezonun son maçlarına taraftarlar onun veda maçlarına çıktığının farkında. 28 yaşında ve Münih doğumlu oyuncu yurtdışı hayallerini gerçekleştirmek için son şansı olduğunu düşünüyor.. Sadece oyun stili değil aynı zamanda hikayesi de biraz Lincoln'e benziyor. Lakin aradaki büyük fark Lincoln'un sözleşmesi 6 ay sonra bitecek iken Misimovic 2013 yılına kadar klube bağlı durumda.!

Kicker Misimovic hakkında geçen sene 4 Mart tarihinde 'Misimovic gitmeyi mi planlıyor' diye baslık acıp attığı gole dahi sevinmeyen huzursuz bir Misimovic portresi çiziyor.. Taraftarların eleştirileri karşısında hayal kırıklığı yaşayan bosnalı futbolcunun takımdan ayrılma düşüncesi bu dönemlerde başlar..

Wolfsburg benim tahminlerime göre bu dönemde başlar yeni oyun kurucu arama çalışmalarına. 11 milyon vererek tandemine bundesliganın en pahalı defans oyuncusunu((Kjaer) alabilecek konumda olan klup gözünü en tepeye diker..

Önce Ballack ve arkasından Diego transferlerinin gerçekleşmemeşi üzerine hali hazırda cok da vazgeçmek istemedikleri Misimovic'i tutmak istiyor. Şu kesin ki futbolcu kalmak istemiyor ve kafasında Wolfsburg'u bitirmiş durumda..

Wolfsburg ise şu an için onsuz oynamayacak durumda ve herkes farkına vardı ki bugünkü Bayern maçına kafaca hazır olup ilk onbir başlasaydı Wolfsburg Bayern'i evinde dahi yenebilirdi.

Maç sonrasında spikerin 'Wolfsburg'da futbol hayatınıza devam etmek ister misiniz' sorusuna karşılık oldukça asık bir surat ifadesi ile 'Ben çok şeyi isterim' gibi bir cevap verdi. Dahası stüdyoya Rummenigge ile beraber gelen Dieter Hoeness, Misimovic'in gitmek istediğini belirten spikere karşılık 'hayır kalmak istiyor' demedi ve daha çok Real Madrid'e gitmek istediğini bir yıl boyunca sürekli dile getiren ve fakat sonunda 5 yıllık antlaşma yapan Ribery örneğini verdi. Dahası ikinci yarı performansı sonrası Dzeko'nun 'Onun bu takım için ne kadar önemli oldugunu gördük' acıklamasının sonrasında sunu dedi:

'..görüyorsunuz takım için ne kadar önemli olduğunu ve ondan kolay bir şekilde vazgeçmeyeceğiz'

Benim anladığım 'Verebiliriz ama bu cok kolay olmayacak' Hoeness'in 'Gitmek istiyorum' ise Misimovic'in vermek istediği mesaj.

Elbette Misimovic'in gitmek istediği klubün Schalke olma ihtimali de bir hayli fazla. Bugün için bu oyuncu konusunda ıkı klup kalmıştır ihtimal dahilinde olan: Galatasaray ve Schalke..

Wolfsburg için Petric dedikoduları başladı ve sanırım şu kesin ki alternatifi bulunmadan Misimovic bırakılmayacak.. Bana göre Galatasaray oyuncu ile anlaştı ve fakat Wolfsburg'un başarısız transfer girişimleri nedeniyle oyuncuyu alamıyor.. 'Bana Göre' .!

20 Ağustos 2010

Güç Bende Artık.!



Magath'a ilk büyük taraftar tepkisi geldi.

'Klubümüz Diktatörlük değildir'

Sorsanız bu tepkinin temelinde Schalke Fan Kluplerinin 1988'den beri başında bulunan Rolf Rojek'in Magath tarafından işine son verilmesi yattığını söylerler ama ben yöneticilerin ve taraftarların bir kesiminin Magath'ın elinde bulundurduğu güçten rahatsız olduğunu çok iyi biliyorum. Menajer, teknik direktör, genel müdür, yönetici v.s.. Magath klubün her şeyi..

Magath diyor ki: Beni buraya getirir iken herkes nasıl bir çalışma stilimin olduğunun farkındaydı. Truva atı içinde girmedim ki ben klubün içerisine.. Klup geldiğimde iflasın eşiğindeydi ama şimdi biraz başka.. Beni sadece daha iyi futbol oynatmak için değil aynı zamanda temelde pek çok şeyin değişimi için getirdiler..

Magath'ın gücü gerçekten inanılmaz boyutta. Rolf Rojek aynı zamanda 'denetleme kurulu' üyesidir. Delegeler tarafından seçilmiştir ama Klubün tüm personellerini değiştirme,kovma,atama hakkına sahip bir adam Magath..

Taraftarların bu görüşü aslında bir yerde doğru ya da biraz ben de katılıyorum bu gücün fazla olduğu tepkisine ve fakat öyle çaresiz kaldıktan sonra bugün bunların pek bir anlamı yok.. Bir altta bulunan 'liderlik' ile benzerdir bir bakıma.. Şu koşullar altında Magath her bakımdan 'haklı'dır.. Zira onun nasıl bir teknik adam olup ne koşullar altında çalıştığını tüm Almanya biliyor.

Bunun için ve bu şekilde yönetmesi için gelmiştir takımın başına ve şimdi sızlanmanın gereği yok..



Ballack geldi. Saha dışında Magath nasılsa saha içerisinde Ballack da böyledir. Bakın Hagi de bu futbolcu tarzına bir örnektir.

Penaltı oldu ve iki gol atan Kadlec hattrik yapma aşkına topun başına geçti ve elbette Ballack çekil şöyle kenara dedi zira kendisi atacak.. Kadlec daha neyin ne olduğunu bilmez ve işin esprisinde daha.. Maçtan sonra bana Ballack bunun karşılığı bira ısmarlamalıdır diyor ve fakat ileride Ballack topun yanına atmak için yaklaştıgında topa doğru yönelemeyeceginin farkında bile değil..

Sonra takımın penaltıcısı Vidal penaltıyı kullanmak üzere geldi.. Ona da kibarca 'çekil kenara' denildi ve Ballack ilk maçında ilk golünü attı ve Kadlec olayı unutup tebrik eder iken Vidal Ballack'ı tebrik etmedi gol sonrası..

Ballack kısa süre sonra kendisini ya kanıtlayacak ve liderliği ele alıp farklı bir yönetim biçimine geçiş yapacak Leverkusen takımı ya da Liderlik kabul görmeyecek ve takım içi kaos cok fazla olup ilk devre başarısına dahi ulaşılamayacak.. Ya Hep Ya Hiç'tir bu tarzın sonu..

Ve fakat herkesin sorumluluk alması gereken dönemde sürekli tökezleyen Leverkusen'in kendı içerisinde bir lider çıkaramaması sonrası artık Ballack'a isyan etme hakkı çok fazla yok zira her seferinde kırılma noktasında tökezlediler..

Şimdi o bu problemin Magath gibi çözümü için burada.! İtiraz haklarını yitirmişlerin başına gelen son nokta konumundalar.. 'Ben geldiğimde siz..' cümlesini kuramadıkları vakit liderliklerini yitireceklerdir.. Başarı tek kriterdir. Bir benzerini dünkü maçta Kewell üzerinden gördük.

Magath bugün diyor ve Leverkusen'de durum nasıl olacak göreceğiz..

Avrupanın 7.Büyük Ligi: 2.Bundesliga.!



2.Bundesliga Avrupanın 7.Büyük Ligi. Misal İskoç 1.Liginin önünde.. Seyirci ortalaması 14.967.. Daha buna benzer pek çok rakam sunulabilir ama bu duruma nasıl geldiği hepsinden çok daha önemli sanırım..

Misal şu çok önemlidir: İnfra Test'in araştırmasına göre 2.Bundesliganın ülke içerisinde tanınma oranı yüzde 82.! Bu inanılmaz bir oran.. Önünde sadece yüzde 98 ile 1.Bundesliga var. Misal Şampiyonlar Ligi ve DFB Kupasından daha tanınır durumdadır.. Bunun için fedarasyonun müthiş bir çabası var. Her maçı 1.Bundesliganın maçları gibi canlı yayınlanmasının yanı sıra şifreli kanal sonrası lig maçlarının özet görüntülerinin devlet kanalından yayımlanmasından önce herkes bırakın 2.Bundesligayı 3.Bundesliganın maçlarının özet görüntülerini izlemek durumunda bırakılıyor. uygulanması gereken spor politikası filan diyoruz ya işte buradan başlamak gerekir zira bana göre kırılma noktasıdır her şeyin dışında..

Tanınırlık ve tanınma oranı kluplerin para kazanma oranına eşittir. Tanınırlığı da sağlayan en önemli faktör TV yayınlarıdır. 2.Bundeslıganın TV gelirlerının ortalaması klup başına 4.1 Milyon euro. Sonra elbette forma reklamları, yeni stat yapımları olur.

Türkiye'de pek çok klubün formasına göğüs reklamını almadığını gördük zira 3 dklık görüntüler sonrası çok bir şey beklememek gerekir ama bu sezondan sonra her şeyin yavaş yavaş degişeceğini düşünüyorum.. Marka değeri yükselen takımlar elde ettıkleri gelirleri dogrultusunda bir yapılanma içerisine gireceklerdir..

Bir hayalim gerçekleşti ve Lig Tv tüm maçları canlı veriyor. Çok değil 3 yıl sonra bugün atılan adımın ne kadar büyük bir değişime neden olacağını hep beraber görecegiz.. Darısı Bank Asya'nın başına diyoruz..

19 Ağustos 2010

Real'in Almanları.!



Eski maçları ben keyifle izlerim.. Bugün Almanyada futbolun içerisinde olan insanların yüzde doksanı eskiden futbolcu idi. Bu eski maçlardan beni en çok etkileyen isimlerin başında Günter Netzer gelir.. Gecmişin estetik,çalımcı,hızlı on numalarından.. İçeriye fişek gibi dalangillerden.. Madrid'in başarılı almanlarının da başında geliyor..

1973 yılında gerçekleşen ilk alman transferi ve bunu gerçekleştiren isim ise Madrid nefretinin altında yatan isimlerın başında gelen klubün 35 yıl başkanlık yapmış efsane başkanı Santiago Barnebeu..



1975 yılında Şampiyon ve 76'da 'Duble' yapan Netzer zamanının tipik şımarık bir on numarasıydı. Hızlı arabalar, güzel kızlar ve özellikle diskolar onun vazgecilmezleriydi. Sonrasında disko isletti v.s.. En unutulmazı belki de Gladbach'daki son maçında kendi kendisini oyuna sokup bir de gol atması olsa gerek... Eski maçlar dahi olsa onu seyretmekten ben inanılmaz keyif alıyorum.. Güzel bir yorumcu olamasa da sağlam bir on numaraydı..

Khedira'yı veren yeni menajer Bobic der ki: Kapınızda Real Madrid varsa oyuncuyu vermekten başka çareniz yoktur. Real, Netzer'i aldığında oyuncunun pasaportu dahi yoktu ve buna rağmen der Netzer bir Diplomat ya da bir ülkenin başbakanı gibi İspanya'ya geçişim sağlanmıştır..

Netzer'e yıllığına kaç para istiyorsun diye sorduklarında aldıkları cevap 350 bin marktır. Real Klubü starların bu miktarın ücte birini aldıklarını söyler söylemez Netzer kapıya yönelir.. Bu sorunun arkasından sizin için Real Madrid ne anlam ifade ediyor'a Netzer'in verdiği cevap onu en iyi şekilde tanımlar..

.350 bin mark.!



1973'de Netzer'in arkasından gelen isim Paul Breitner. Hemen herkesın Bayer ile beraber andığı Breitner ve bencilliği ile nam salmış Netzer Madrid ilinde sevilen Alman ikilisiydi. Breitner, 74 Dünya Kupası sonrası transferini açıkladı. Madrid'in başında bulunan Yugoslav teknik adam Miljan Miljaniç onu çok istiyordu ve onu defanstan alıp orta sahaya yerleştirdi. Kimliğine yansıyan Maocu sıfatı nedeniyle bu transfer sonrası yaptığı seçim nedeniyle fazlasıyla eleştirilmişti oysa Breitner Maocu filan değildi.. Transferin perde arkasında Netzer ile herkesın korktugu Franco'nun has adamı Barnebeu ile şu diyaloglar yaşanmıştır:

S.B: Herr Netzer, bizim teknik adamın çok çılgınca bir fikri var: Breitner'ı transfer etmek istiyor..

Netzer: Mümkün, buraya fazlasıyla uyar..

Barnebeu amcam çekmecenin birisini açar ve Breitner'ın o çok ünlü Mao portresini çıkarır..

-Peki bu resim ?

Netzer: Sandığınız gibi değil.. O Maoist değil..

Bu sefer diğer çekmeceden Che ile olan fotosunu çıkarır

-Peki bu resim ?

Netzer: Aman allahım.! O Che fanatiği de değil..

-Garanti ediyor musun peki ?

(Netzer röportajından alıntıdır)

Netzer garanti eder ve transfer bu şekilde gerçekleşir..




1976 yılında karşılaşan Bayern-Madrid karşılaşması muhtemelen Breitner için oldukça hüzünlü geçmiştir.. Stat onu ıslıklamaktadır.. Bır taraftta sarıldığı Gerd Müller ve diğer yanda da yıllar yılı oda arkadaşlığı yaptığı dostu Uli Hoeness.. Bayer Şampiyon Klupler Kupasında o dönem esiyordu ve Madrid de bu rüzgarın önünde tutunamadı.. Breitner ilk yılında duble yaptı..



Hem Netzer hem de Breitner gidince bir Alman eksikliği hisseden Real Madrid klubü hemen kendisine uzun yıllar hizmet edecek bir ismi yine Netzer'in klubünden 1977 yılında transfer etti: Uli Stielike.. 82 DK'da Fransa-Almanya maçının penaltıları deyince aklıma gelir benim bu isim ve penaltıyı kaçırdığı vakit öyle bir üzülür ki.. Hali hazırda Alman milli takımının Dünya Kupaları tarihinde sanırım penaltı kaçıran tek isimdir kendisi..

Belki de yıldız olmamasına rağmen en başarılı Alman futbolcusu Stielike'dir zira 1979-82 arası tam 4 kez lgin en iyi yabancısı seçilmiştir.



8 yıl Madrid takımında liberoculuk oynar ve 3 Şampiyonluk görür iken bir de UEFA kupasına(1985) şahitlik eder. O dönemde de bir başka Alman diğer yakada top koşturmaktadır..



Bugün herkesin yakından tanıdığı Bernd Schuster, 2 yıl da Madrid ilinde oynadıktan sonra 2007'de teknik adam olarak tekrardan bu klube gelecektir..



1996 yılında ilk Alman kaleci transferini de gercekleştiren Real Madrid Bodo İlgner'i kadrosuna katar. Yaklaşık beş yıl boyunca Madrid kalesini koruduktan sonra 1998 yılında..



Şampiyonlar Ligini de alır bugün Bayer Leverkusen'in başında bulunan Alman hoca Jupp Heynckes ile.. Heynckes bu başarıya rağmen kupayı aldıktan hemen sonra kovulmaktan kurtulamaz..



Toschak nasıl ki Geremi'yi, Baliç'i alır Schuster de Metzelder'i.. Bu transferi o zamanda bu zaman da hiç anlamadım aslında.. Turnuvaların en güzel futbolcusu olur iken klüp takımlarında yıllar yılı senede üç maçı geçememiştir. Misal 2004-2006 arası oynadığı maç sayısı 5'i geçmez ama 2006 DK ya da 2008 Avrupa Şampiyonasının en güzel futbolcusu olmuştur hep..



Ve fakat Madrid klubünde ömrü ya klubede ya da hastanede.! 3 yıl içerisinde 23 Lig maçına ancak çıkabilmiştir..



Ve şimdi Khedira..



ve Özil.. demiş iken.. Türk Milli takımında oynasa ne olurdu sorusu ? Belki o zaman Almanya puan puana gittiği Rusya'yı Rusyada yenemez idi.. Mesut bu maçtaki kilitin açılmasında rolü oldukça fazlaydı.. Belki Rusya direkt katılır Almanya eleme oynayarak giderdi ve belki Milli takım Mesut ile maçlarını yenerdi ya da yenemezdi ? Hamit olmasaydı Avrupa Şampiyonasında ne olurdu ya da Yıldıray olmasaydı 2002 Dünza Kupası hıc olur muydu ? Mesut olsaydı 2010 DK olur muydu ?

Gereksiz ve net cevabı olmayan sorular bunlar. Khedira üstteki oyuncular gibi Alman değildir ve Mesut da öyle.. Milli takım baz alındığından bu şekilde tanımlamak durumundayız.. İki yerde de oynayabiliyorsan iki yere de ait değilsindir aslında..

"Hiçbir yere ait olmayanları iyi tanırım, her yere aitmiş gibi davranırlar" (K.K)

Özil'in Ilk Madrid Günü.!














Nerden nereye diyor insan.. Daimler Crysler kupasindaki o seyircisiz maclardaki görüntüsünden Real Madrid'e uzanan yol.. Hep ona inandik.. Lincoln, o sampiyonluga mal olan bes maclik cezayi aldiginda onun yerine ciktigi ilk macin daha hemen basinda Halil Altintop'a yaptigi asistten bu yana en büyük futbol klubunun icerisinde dahi siritmayacagini biliyorduk.. Kardesimle dahi Mesut Özil tartismasi yapmis bir insan olarak onun geldigi bu noktada en az onun kadar ben de seviniyorum haliyle..

Sunu da acikca söylüyorum: Eger Nuri Sahin Alman milli takiminda oynasaydi Khedira gibi Ballack-Hitzslperger-Träsch v.s sonrasi dördüncü-besinci secenek degil Ballack-Schweinsteiger'in hemen arkasinda yer alir ve bu dünya kupasinin da yildizi olarak Özil ile beraber Madrid'in yolunu tutardi.. Hayat bu ve futbol icin sans da oldukca önemlidir. Zira Boateng Ballack'i sakatlamasaydi bugün herhangi bir insanoglu Khedira'dan bahseder miydi ? Ya da Müller gibi gerzek bir menajere Schalke sahip olmasaydi Schaaf'dan uzakta Mesut bugünlere gelebilir miydi ?

Özil örneklerine bilincli olarak hep "Mourinho'nun Inter'ini dagitan" diye ekliyordum dogru bir sekilde algilanabilmesi icin.. Mourinho'nun rakibi olup onu eleyen takimin gollerindeki isim Mesut idi.. Kimse bilmedigi bir oyuncuyu almiyor.

Tam olarak hazir degil bu kesin. Yüzde 80 ile gidiyor ve daha Bremen'de minumum bir yil daha pismesi gerekiyordu böyle dev klupler icin ama orada Mourinho var.. Bu acidan Kaka'nin yoklugunda cevresinde futbol akli oldukca güzel olan futbolcular var. Özil gibi oyuncular icin atacagi paslar gibi oraya yapilacak kosular da önemlidir ve bu acidan hem Mourinho hem de Ronaldo,Di Maria,Benzema v.s. onun sansidir. Bu gibi futbolcular mutlak suretle kaliteli oyuncu grubu ile oynamak durumundadir zira kendisi oynayan degil oynatan bir futbolcudur. Frings'in sürekli dile getirdigi gibi Diego'dan belki de en önemli farki o takim icin oynar zira takimi oynatan bir futbolu vardir;misal Diego kendisi(ne) oynar..

Türk müdür Alman midir bilemem ama bir insan bu isim ve bu ana-baba ile kendisini alman hissedemez onu cok iyi bilirim, yok öyle bir sey..

Uzun zamandir takip ediyorum ve sunun hemen altini cizelim: Mesut, bildigin Alaman Türküdür. Türk oldugu tartisilir ama asla Alman diye bakamam. Siz sanirim hic Mehmet,Abdullah,Mesut ya da Ahmet ismiyle yurt disinda yasam sürmediniz.. Istese dahi Alman olamaz maalasef.. Alman gibi hissedemez. Mesut Almansa eger benim iki kardesim de Almanmis da haberim yokmus derim size. Gerzek milliyetci hezeyanlarinizin yarattigi o nefret tohumlarini sacmayin etrafa.. Futbol bu ve bu cocuk Schalke döneminden bu yana son derece akilli hareket ederek buraya geldi. Yeri geldi cesur oldu, yetenegine güvenip klubune rest cekti. Klupsuz de kalabilirdi basina ceza nıyetine konan 5 milyon euro bonservis sonrasi..

Münih dogumlu Misimovic ya da son anda kararini Gana'dan yana kullanmis K.P Boateng ne kadar Almansa Mesut da o kadar Almandir.!

Hep ama hep takipte olacagiz.. Madrid de olsa onun golünde-asistinde hep sevinecegim ben.! Yolu acik olsun..

18 Ağustos 2010

Hilbert Üzerine #2



Dünya Kupasi öncesinde Eksi Besiktas Blogu icin Roberto Hilbert analizi yapmistik. Aslinda icime sinen güzel bir analiz olmadi zira o dönem Dünya Kupasina oynayacak olan iki ülkeyi (Almanya-Isvicre) ntvspor.net adresinde yayinlanacak olan bir proje icin analiz etmekle mesguldum. Cok kisitli bir zaman icerisinde(2-3 saat) ama cok severek o güzel bloga hizli bir sekilde ciziktirdik. Yazi uzun ve icerik acisindan bakildiginda tekrarlari cok olan ve bazen konuya giremeyen yapisi ile özellikle dilin cok güzel bir sekilde kullanildigi eksibesiktas'a cok da uygun degildi. Bu gibi elestirileri -henüz görmüs degilim- kabul edebilirim ama orada yazilanlari yazinin uzunlugundan dolayi futbolcuya "sadece" övgü olarak algilanmasini hicbir sekilde.. Fink analizi de uzundur lakin hakkinda cok da olumlu olmayan pek cok görüs sigdirilmistir icerisine..

Karakter vurgusu yapilmistir zira Fürth'e söz verip teklifler olmasina ragmen tekrardan "söz verdigi icin" geri dönmüstür ve ben bir sekilde hep Fürth takiminin icerisinde olan bir insanim.O takimin futbolcularina daha yakinim.. Ona bu acidan bakisim belki cok baska.. Bunun disinda yer yer sunlari söylemisiz..

"Daha da önemli olan sorun ise, onun 2006/07 sezonundaki formuna geri döndürecek bir ortamı Beşiktaş saglayabilecek midir ya da oyuncu o benim tanidigim güzel dönemin futbolcusuna geri dönebilecek midir? Bu acidan baktiginiz vakit iki farkli Roberto Hilbert profili ortaya cikiyor ve her ikisini de üzerinde durmakta fayda var."

Arkadaslar bu oyuncu cok degil iki yil öncesi Milli olmustur. Alman Mili takiminda oynamasi icin sahada güzel isler yapmasi gerekiyor ve dolayisla bir seyleri olmali ki o noktaya ulassin. Almanyada her oyuncu milli olmuyor takdir ederseniz..

"Querasma'nın her anlamda zıttı bir futbolcuyu -haber yalan değilse- kadrosuna katmıştır."

Çok top kaybedip isabetli orta kesememesi üzerine eleştiriler olacaktir. Hücumcu yönü sorgulanacak, takıma ne kadar "efektif" katki yaptiği masaya yatırılacaktır. Tekniğini yetersiz, katkısını da istikrarsız addedip "kötü" transfer olarak yargılanacaktır. Ama burada dahi defansif katkısı, mücadelesi her zaman alkış alacaktır.

"son iki yılını göz önüne getirip, Galatasaray'ın gecmis yillardakı Sabrisine benzer bir orta isabet oranı ortaya koyuyorlar.. (5'te 1 diyelim)"

Mevzubahis konu Roberto Hilbert ise iki acidan yaklasilmalidir bana göre. Fürth'den Sampiyon Stuttgart'in önemli ismi olasiya kadar gecen sürec..(Olumlu yanlari) Stuttgart'in Sampiyon oldugu seneden(2007) bugüne kadar olan zaman dilimi..

Bu ikisinin karisimidir Hilbert.. Efektif olma konusunda "istikrarli" degildir ki belirtilmistir ve fakat mücadeleci yapisi, fizigi ve hizli olmasi nedeniyle kanatta efektif olamadigi zamanlarda dahi takima özellikle ofansif acidan güclü takimlar karsisinda fayali olacaktir.

Velhasil yazinin uzun olmasi oyuncunun mükemmeliginden/yildizligindan ziyade yildiz olmadan önceki dilimden itibaren takip edilen futbolcu olmasindan kaynaklidir ve dahasi hicbir futbolcu bambaska bir kültürün icerisinde yaptigi ilk mac itibariyle yargilanamaz.. Insaf yahu.. Birakin ülkeyi ve hatta okulu, sinif degistirince kendisine gelemeyengillerin atari salonundaki cocugun oyun karakterlerine oldugu gibi futbolculara yaklasmasi cok hos degil..

Hilbert kalitesi itibari ile bence "ucuza" kapatilmis güzel bir transferdir ama Guti,Querasma ve belki de Robinho'nun oldugu yerde ona bakis acisi farkli olacaktir ve bu da onun sansizligi olsa gerek.. Onun ne oldugundan ziyade bagli bulundugu kosullar icerisinde nasil algilandigi ile ilintilidir. Ernst bugün gelseydi ayni sekilde oynasa dahi bu kadar sevilir miydi saniyorsunuz ?

Bazen sansa da ihtiyaci olur futbolcunun..

17 Ağustos 2010

Misimovic ve Galatasaray Transferleri.!



Öncelikle bugüne kadar yapilmis olan transferlere iyi bakmak gerekiyor. Galatasaray takimi son iki yilda bu konuda basarisiz olmustur. Havaalanlarina sürekli gitmek zorunda kalmaniz, yapilan transferi basarili kilmiyor maalasef. Meira-Nonda'nin devre arasi satislarini bir kenara birakin, bugün binlerce kisi toplanip karsilamaya gittiginiz oyuncudan kurtulmak zorunda kalmaniz söyle bir yana dursun sizin basbas bagiran orta saha sorunu ve hatta sakatliklardan dolayi kismen forvet eksikliginizin oldugu bir yerde elinizde onlarcasi varken bir kenar adamini daha "kiraliyorsunuz". Üzerine Avrupa'da oynatamayacaginiz bir forvet de cabasi.. Her ikisi de bugün yok ama bunlar yine bugün gerceklesse, havaalanina gitsek de "yalanci" umut yüklesek diye seviniliyor..Bu yanlislarin yapilmasinda havaalani karsilama komitesinin de payi oldukca fazladir. Bu yanlislar yildiz transfer edeni Allah yapan yanlis alginin da dolaysiz istegidir. Alinamayan Giovanni'nin hatrina neyden vazgectigimizi unutmayalim ve mesele almak degil organize edip yönetebilmektir.

Giovanni'nin alinmadigini da bir daha hatirlatarak gecen sene transfere onca sevincin sonucu ne oldu ki ? Galatasaray isterse onlarca bu gibi oyunculari kiralayabilir, bunun nesi basarisidir nesi araniliyor anlamis degilim. Biraz olsun bilincli bir taraftar yildiz transferinden ziyade ister Bank Asyadan ister Premiere ligden olsun gelen oyuncudan verim alinabilecek kosullarin olusumu ve daha cok bir sekilde gelenlerin yönetimi üzerinde durur, yeni yeni gelip-gidecek havaalani transferi degil.. En basitinden Bayern'de satilmak istenilen ve sessizlikten dolayi ucuza gidecek olan Sosa'yi alsaniz dahi kosullar saglikli oldugunda cok yararli olur ama kimse oraya bakmiyor ve biraz da taraftar beklentisinden kaynakli bakilamiyor. Ayni zamanda UEFA'nin yeni kurallari geregi birakin oyuncuya para vermeyi en sasali kluplerin bile yüksek ayligi olan oyunculari göndererek tasarruf etme cabasindan dolayi sessizlesen bu ortamda cosmak cok da mantikli degil. Hoeness'in dün yaptigi aciklamalari okuyun..

Sistem oturmasi gerekir. Bayern Münih bugün sistemini oturttu ve defansina senden bin kat daha güclü ekonomik yapisi ile transfer yapmaksizin iki tane genc oturtuyor ve siritmadan Mourinho'nun Madrid'ini hazirlik karsilasmasi da olsa sahasina kapatiyor.. Iki tane A genc oyuncu ve zamaninda performans gösterememis yedeklerinin dahi yildizlastigi, yeniden kazanildigi bir ortam yakalanmis. Mesele bu ortami yakalamaktir. Zamaninda ismini-cismini bilmedigim Capone transfer edildiginde cok sevinmis ve yildiz olacagini düsünmüstük Capone'un öncesinde tek bir macini izlemeden zira o takima kim gelse yildizlasirdi..

Galatasaray'in sorunu asla ve asla transfersizlik ve bu minvalde Adnan Sezgin degildir. En azindan Adnan Sezgin'in transfer becerisi ile klubun basarisinin ve Galatasarayin geleceginin cok fazla bir ilgisi yok. Paraniz varsa transfer yaparsiniz..



Alin size Misimovic, Diego gercegi..

Schalke bu isi bilmiyor, Galatasaray daha mi az beceri sahibi de Diego'yu alamiyorlar ? Hayir. 17 milyon veriyor Wolfsburg ve Juventus 24'e aldigi oyuncu icin en az 19 istiyor. Dahasi oyuncuya brutt senelik 6 milyon verebiliyor yine Wolfsburg.. Schalke ve Galatasaray'in o kadar parasi yok. Dolayisla Diego istese de alinamaz.. Diego ile Wolfsburg anlasti bir sekilde ama klupler arasinda kucuk pürüzler var giderilmesi gereken ve bu transfer netlesmeden Misimovic kesinlikle birakilmayacak öncelikle bunu bilelim..

Sonrasi ise Schalke-Galatasaray arasindaki Misimovic savasi. Yine misal Fiorentina'nin disarida kalmasinin becerisiziklikle alakasi yok..

Misimovic Magath sonrasi yildiz statüsünde olan ve o sekilde de oynayan cok güzel bir on numara. Transferi kesinlesirse uzun uzun sisteme uygunlugu ve oyuncu analizine de girisilir ve fakat alinmak istenen futbolcu 28 yasindadir. Dolayisla Lincoln'de oldugu gibi bosnalı futbolcu icin yapacagi son güzel sözlesmede para oldukca önemli bir etkendir. Galatasaray'in teklifini menajeri dogruladi ve bugün de onun bu kadar para kazanabilmesinde emegi cok olan Magath görüsecek.. Burada artik para konusur isin dogrusunu söylemek gerekirse.. Bu da acik acik söyleniliyor zaten: 8-10 milyon bonservisi her iki klubün de karsilayacagi bir ortamda senelik 4 milyon'un üzerine cikan Misimovic'i kapar.. Diger türlü ister eski hocasi Magath ister Schalke isterseniz de Bundesliga acisindan bakin almak istediginiz oyuncu Misimovic oldugunda paranin disinda bir sansiniz zaten yok..

Misimovic disiplin sorunlari olan ya da formsuzlugundan dolayi gönderilmek istenilen bir oyuncu degil dolayisla talipleri bir hayli fazla. O daha cok yerine cok daha iyisini alabilecek maddi bir güce sahip olan takimin yedek birakilamayacak yildizidir. Juventus'a 24 milyona kendisini sattirabilecek kadar güzel Bundesliga performansinin kör ettigi gözlerin son iki yilda cok önemli isler becermis oyuncusundan vazgecmesidir Misimovic'in transferini ihtimal dahiline sokan.. Dolayisla Misimovic transferi eger olursa ne bir Keita ne de Jo-Giovanni ile kiyas yapilabilir. Hepsinden cok daha zorludur onu buraya getirme süreci. Oynayan oyuncuyu almak cok da kolay degildir ve bu transferin gerceklesmesi icin umudum hala cok fazla yoktur..

Olursa tadindan yenmez o cok baska..

*2 gün yokum ve umuyorum ki geldigimde Misimovic analizi.. umuyorum.!

16 Ağustos 2010

Marin'in Dripling Rekoru.!



Dünya capinda pek cok oyuncunun denedigi belirli mesafeyi dripling ile gecme rekoru Almanya'da Marko Marin'e gecti. 2006'da Dariusz Wosz 5,288 saniyede tamamlar iken Marin 5,275 derecesi sonunda Almanyanin en iyisi oldu.

Dünyanin en iyisi olarak rekorun sahibi Lionel Messi.! Marin zemine biraz suc atip ileride Messi'nin rekorunu da gececegini belirtmis efendim..

Mesut Özil Real'e Dogru.!



Yüzde yüz kesinlesmedi ama Bremen'in Real teklifini kabul etmekten baska sansi mi var ? Ellerindeki tek koz bir yillik daha sözlesme zoruyla oynatmak ve fakat bir yilin sonunda bugün sunulan 11-16 milyon arasi rakami dahi göremeyecekler. Ben en basindan beri sunu cok iyi biliyorum: Özil sözlesme uzatmaz ve Bremen de bu cocugu bu sene satar..

Allofs'u begenirim ben ve fakat son yaptigi hic hos degil. Real Madrid hicbir sekilde Mesut'la görüsmeden klube teklif getiriyor(Yaklasik 9 milyon Euro) ve geri cevrilen bu teklif bir sekilde hasiralti ediliyor.Mesut Özil ,Real Madrid'in kendisini almak icin klube teklif sundugunu medyadan ögreniyor. Beckenbauer Cup olmasa Mourinho ve Madrid tarafinin teklifini ögrenemeyecekti belki de..

Kupa macinin basinda ve sonunda gördük Mesut'u. Bitmis, tükenmis ve oldukca sinirliydi de.. Medyadan ögrenmesi, disarida birakilmasi ve klubunun kendisine yaptigina icerlenmis idi. Acik acik söylemekten de kacinmiyordu..

Real Madrid 9 milyon euroluk teklifini 14'e cikardi ve Khedira transferini de önceden haber veren Marca'ya göre Mesut yillik 5 milyon euro alacak. En azindan Mesut-Real Madrid birlikteligi saglanmis durumda. Bremen -hic tahmin etmiyorum- zorluk cikarirsa bu is seneye bedavaya kapatilir.

Barcelona, Real Madrid ve hatta La Liga Mesut Özil icin erken derdim ve fakat Mourinho yönetimi altinda U21'den beri beraber oynadigi Khedira ile birlikte siritmadan Madrid'in ilk onbirinde oynayacaktir, güvenim sadece Mesut'a degil ayni zamanda Mourinho'nun futbol aklinadir..

Müller cosmus, digeri cok gol atmis degil mesele Mesut Özil'in yeteneginin nadir bulunur olusunda yatiyordur. Ferguson izler, Barca Fabreagas yerine düsünür vesaire. Bu cocugun yapabildigini antrenman ettirerek ortaya cikaramazsiniz ve fakat calisma sonucu kendi sisteminize adapte eder, muhtesem sonuclar alirsiniz. Mesut Özil karakter itibari ile sorun cikartmayan, sahada yapabildigini sonuna kadar yapmaya calisan ve daha da önemlisi cok genc yasinda cok buyuk baskilar altinda oynamaya alismis, kendisine güveni olan bir yildizdir. Schaaf'in eline ilk gectigi anda blogun icerisinde onca post attik.. Simdi de Mourinho. Sunu da eklemek gerekir ki cok yetenekli oldugu kadar cok sansli bir insanogludur ayni zamanda..

Madrid'e giderse celiskilerim artacak benim.. Schalke genclerden bu yana adim adim takip eder iken Real Madrid formasi altinda basarisiz olmasini istemem cok zor.. Ispanyol gazetelerine göre bu is bitmistir ve ben simdiden hayirli olsun diyorum..

Man U, Barca, Real'i ayni anda pesinden kosturan Türk anne-babanin oglu bir cocuk daha uzun yillar göremeyebiliriz. Tadini da cikarmak gerekir..

BirGün'de Yazmaya Basladik.!



BirGün Ailesine katildik ve ilk yazimiz da bugün "BORGES" basligi altinda ismimle yerini aldi. Bundan sonra her pazartesi Avrupa-Türk futbolu icerikli yazilarla bu güzel gazetede yazilar yazmaya devam edecegiz.

Yazinin icerigi bugüne kadar burada siklikla belirttigimiz Almanya-Türkiye yönetim farkliligi üzerinedir. Ilk yazinin icerigi blog okuyucularina tanidik gelebilir ve fakat bu sorun iceride öyle bir dert oldu ki önce bunu disa dogru savursasim geldi.

Böyle güzel bir gazetenin bir parcasi olmanin keyfi inanilmaz.. Umarim güzel ve uzun ömürlü bir birliktelik olur..

Buraya beni yazdiran ilginiz icin önce size sonra BirGün ailesine cok cok tesekkürler..

Mutluyum bugün.!

Van Gaal & Mourinho.!



Bu iki kibir yüklü adam.. Bu iki egosu sismis, tavan yapmis karakter onca yil nasil beraber calisti cok merak ediyorum.

Mourinho'nun ise yüksek ihtimal vefadan kaynakli Van Gaal saygisini da görmelisiniz. Garip bir sevgi-saygi iliskisi mevcut aralarinda. Isin dogrusunu söylemek gerekirse Van Gaal finali kaybetmesine ragmen cok fazla konusur iken kazanan Mourinho'nun cok fazla sesi cikmadi ki iki cümle ile ortam kizisabilirdi..

Velhasil en büyük dilegim Sampiyonlar Liginde yine bu iki takimin karsilasmasi.. Hem Bayern-Real ezeli rekabeti hem de bu iki konustukca güzellesen teknik adam cekismesi nedeniyle..

15 Ağustos 2010

2010: Skibbe'nin Frankfurt'u.!



Gecen sene Bundesligada en cok basarili olmasini istedigim takim olan Frankfurt bu sene St.Pauli'nin cikisi sonrasi bir sira gerileyerek gönlümdeki yerinde iki numaraya oturdu. Bazi yerlerde Skibbe'ci Borges diye gecsek de biz bundan gurur duyuyoruz efendim. Simdi Skibbe'nin 2010 Frankfurt'una bir göz atalim.

Skibbe, basta Twente olmak üzere kendisine gelen teklifleri kesin bir sekilde reddedip Frankfurt takiminda basladigini bitirmek üzere yola koyuldu. Ilk isi gecen sene Amanitidis ve Fenin'in ayni anda birisinni sezonu kapatacak sekilde sakatlanmasi sonrasi yasadigi sikintilar neticesinde transfer idi..

Transfer

58,5 milyon degerinde olusan yeni takimi toplamda 1.Bundesliganin en pahali 11.kadrosuna sahip. Takimin kaptani ve gecen senenin degismez sol bekin "daha hucumcu" beke tercih edilmesi üzerine sözlesmesi uzatilmadi ve Spycher solugu Fenerbahce'yi eleyen Young Boys takiminda aldi. Gecen sene bedelsiz bir sekilde transfer ettikleri Selim Teber ise Kayserispor'a verildi. mac basina yaptigi 20 yanlis pas ile Frankfurt'lulari cildirtan Teber'in gidisinde taraftar baskisi da önemli etken oldu.. Genc yetenek Sonny Kittel'de altyapidan yukariya tasindi. Gecen sene özellikle forvet konusunda sikinti yasayan Skibbe agirligi buraya verdi ve Leverkusen'den bu yana begendigi forvet olan eski ögrencisi Gekas'i 1 milyon euro karsiligi kadrosuna katti. Amanitidis, Liberoupoulos derken ücüncü yunanli kadrosuna geldi ve fakat Yunanistan ile ne gibi bir bagi oldugunu cözemedigim Frankfurt takimi Spycher'in yerine aradigi beki yine o ülkeden temin etti.



Panionis Athen'den Georgios Tzavellas 1 milyon 200 bin euro karsiligi transfer edildi. Iki transferin üzerine gecen sene tüm sezonu sakat geciren Amanitidis'in dönüsü, Fenin'in hazir olusu ile gecen senenin aksine cok güclü bir forvet hatti olusturdu.

*Taktik



Leverkusen-Galatasaray ve Frankfurt'in ilk yilindan bu yana 4-2-3-1'inden vazgecmeyen Skibbe'nin bir sekilde olusturdugu güclü hucum hatti nedeniyle cift önliberolu iki forvetli 4-4-2'ye gecis yapmasi bekleniyor. Spox'in analizinde Halil yedek görünse de ilk resmi kupa macinda oldugu gibi Halil-Amanitidis forvetleri ilk etapta düsünülen isimler.. Buna ragmen Gekas-Fenin ikilisi yedek kaliyor ki Halil'in ilerleyen zaman icerisinde Caio bölgesinde de oynatip hepten hucumcu bir kadro ile maclara cikmasi cok da süpriz sayilmacaktir..

Schwegler genc yasina ragmen bu sistemin icerisinde ataklari kesici ve baslatici olarak kumandayi elinde bulunduran ve belki de takimin en önemli ismi olmaya aday.. Gercekten cok begenip her türlü Türk takimina tavsiye etmekten de kacinmadigim Ochs gibi saglam bir adamin yani sira bana göre sezon ici formuna göre milli olmasi süpriz sayilmayacak Maier bu sezon cikis yapmasini bekledigim isimler.. Herkesin dilinde olan genc yetenek Jung'un yani sira Kittel de bir sekilde girecektir yildizlarin arasina..

*Teknik Direktör



Hepimizin yakindan tanidigi Michael Skibbe ve fakat artik o Frankfurt sehrinde cok güclü.. Baskan ve ayni zamanda Sportif direktör olan cimriligiyle ün salmis renkli kisilik Bruchhaggen gibi bir isme istedigini yaptiracak kadar güclü.. Kendisine eristigi zaman sözlesmesini otomatik olarak uzatan puan limitine sorunsuz bir sekilde ulastiktan sonra yeni hedeflere gözünü dikti. Kicker dergisi gectigimiz DK öncesi onun oynattigi ve kisa sürede takimin cehresini degistiren Pas futbolunu Hollanda ile iliskilendirip genis analizine yer verir iken degisen ve hatta biraz da hem oyun hem de kisilik olarak agresiflesen karakterinin de altini da ciziyordu. Leverkusen-Galatasaray ve Frankfurt'da gecirdigi yillar sonrasi en azindan bir sey cok kesin olarak belirginlesmistir: O pas futbolunu gittigi her takima götürüp bunun altini cok kalin bir sekilde ciziyor.. Teknik adam kimligine de güzel bir sekilde yerlestirmistir: Ofansif-Pas futbolu..

* Beklenti



Iyimser olan 7.olacagiz der iken en karamsari da 13.lükten bahsediyor Daha yukarisi icin her ne kadar kadro güclendirilmis olsa da genel ortalamanin altinda. Sampiyonlar Ligine oynayan Bundesliga takimlarinin yillik harcamasi senelik 70 milyon euro olur iken Frankfurt'un hedefledigi 7-12 siralamalarinin ortalamasi ise 41 milyon. Frankfurt ise Skibbe zorlamasiyla 28 milyonluk bir harcama ile yarisa ortak oluyor. Her seye ragmen bu sehirde her mevkinin ikilenmesinin ardindan beklenti bir Avrupa Kupasi katilimidir.. En azindan gecen senenin basinda olan düsme korkusuna kimse sahip degil. Gecen sene hedef puan 46 idi ve bu sene Skibbe 50 olarak acikladi. Hayirlisi diyelim.

Sivasspor - Galatasaray : 2-1



Galatasaray'in lige hazir olmadiginin hemen herkes farkinda olarak futbol acisindan cok fazla bir beklenti icerisine girilmemesine ragmen öyle bir futbol oynandi ki yine de isyan ettirmeyi basardi.Sivasspor ise cok iyi bir görüntü cizmemesine ragmen bu kadar kötü olan rakibini cezalandiracak kadar bir performans göstermeyi basardi ve üc puani alan taraf oldu.

Rijkaard son anda Serdar Özkan rahatsizligi nedeniyle kadrosunda degisime gitmek zorunda kaldi. Aslinda sag kenar eksikligini Kewell ile kapatip Mehmet Batdal ile baslayabilirdi ve fakat tüm hafta boyunca yapilan hazirligi bozmak istememis olacak ki Kewell forvet olarak maca basladi. Bu bir acidan önemlidir zira mac boyunca Kewell bir forvetin yapmasi gerekenleri harfiyen yerine getirme cabasi icerisinde sahada olumlu isler yapti. Kendisini bu maca forvet olarak hazirladi ya da Kewell forvetligine göre bir düzen olusturuldu. Diger türlü mac icerisinde gerceklesen ikinci secenek cok daha dogruydu bana göre.Kewell, geriye gelip ortasahalasarak pasörlük yapti, santrafor oynunu oynadi ve yer yer tehlikeler de yaratti.

Halihazirda orta saha eksikligi icerisinde top tutma zaafiyetinin oldugu bir konumda Sabri sakatligi sonrasi kenar eksikligi nedeniyle oyunu tek kenarli oynamak zorunda kalmasi Galatasaray icin isin tuzu biberi oldu. Sag kenar Serdar-Pino-Sabri'sini kaybedince Ali Turan'in fiyasko performansi ve bu kaosun icerisinde kaybolan genc oyuncu Emre Colak ile yoklari oynadi doksan dakika boyunca..

Verdigi yanlis pas sonucu kalesinde golün görülmesine neden olsa da Hakan Balta, Mustafa Sarp,Kewell ve Arda Turan ile beraber sezona hazir baslayabilen bir kac oyuncudan birisidir ve bu sene belki de bir "Sabri Gelisimini" de onda görecegiz zira hic olmadigi kadar hucuma cikip insiyatif aliyor.. Tartisilacak bir tespit olsa da o can alici hatasina ragmen sadece bu macin degil GS'in oynadigi son maclarda Hakan Balta'yi sahanin en iyilerinden birisi olarak görüyorum.

Sivasspor ise Galatasaray karsisinda kalabalik bir savunma ile rakibini karsilasa da ileride Mehmet Yildiz'in müthis formu nedeniyle buldugu bosluklari güzel bir sekilde degerlendirmesini bildi. Mehmet Yildiz'in kiyaslandigi Hakan Sükür hicbir döneminde topu bu sekilde saklayip bu kadar güzel bir pasörlük örnegi sunmamistir. Zamandan calmasi, hucumda cogalma sorununa kazandirdigi vakit ile cözüm üretmesi ve dogru yerlere topu oynayabilmesinin disinda basina üsüstürdügü insan yigini ile bosluklar acmasi bakimindan bu macin bana göre tartisilmaz Bruno Zita ile beraber en iyi iki isminden birisiydi.

Sivasspor teknik direktörü Bakkal, Rijkaard'in takiminin zaafiyetinin farkinda olarak baskiyi dogru yere uygulayarak rakip takimin top yapmasini biraz da kolay bir sekilde engelledi. Top ancak Neill vasitasiyla ileriye dogru gönderilebildigi vakit tehlike yaratti ve bunun disinda kalesinde cok önemli pozisyon dahi görmeden maci bitirdi.

Sivasspor'un pozisyon vermemesinin temel nedenlerinden birisi rakibe göre daha hazir bir sekilde lige baslamasi oldugu kadar Galatasarayin bugünkü kadro yapisinin 4-3-3'e göre yetersiz olusu da bir baska etken. Orta saha topa sahip olma ve topu ileri tasimada önemli iken bir sekilde ileriye dogru tasinan toplarin yeteri kadar pozisyon üretememesi Arda-Emre gibi disforvet olmayan kenardan ziyade kanat adami özellikleri fazla oyunculardan kurulu olmasidir. Bu sistem nasil ki orta sahasina iki yönlü oyuncu istiyorsa kenarlarina da disforvet özelligi fazla Pino-Kerwell gibi oyunculari sart kosuyor. Bu acidan Batdal tercihi Kewell kazaninimi nedeniyle bana göre cok daha dogru idi.

Mac baslamadan önce koridorda Galatasaray takim kaptaninin "Kornerlerde adam paylasimina dikkat" sözüne ragmen yenilen ASY'deki Belgrad karsilasmasindaki benzer golü görünce; Iyilesme adina umudum cok ama cok fazla azaldi. Arda'nin Emre Colak'a olan tavri,Rijkaard'in kenarda gereginden fazla olan heyecani takimdaki tek sorunun teknik degil biraz da psikolojik oldugunun altini ciziyordu sanki.. Bu macta da kendisini aciga cikaran topa sahip olma sorununun temelinde transfersizlik yattigi kadar sahada dogru bir sekilde yerlesim alamama gibi gerekli taktiksel olgunluga erisilememesi de en az yapilmayan transferler kadar korkutucu bir Galatasaray gercegidir.

Elano-Pino-Serdar-Baros tam olarak iyilesip takima adapte olup üzerine güzel bir orta saha transferi gerceklesse dahi bu yenilen gollerin hatasini aciklamayacaktir. Ligin henüz daha ilk macinda yanlis yapan genc oyuncunun üzerine cullanan psikolojinin nedeni de degildir.

Ne Sivasspor'u ne de Galatasaray'i begendim. Sivasspor icin umut var iken Galatasarayin sorunu iki transfer ile cözülecek gibi degil.