7 Ocak 2012

Kışkırtıcı!



Uli Höness'in hem güzel, iyi ve başarılı kısımlarını işledik. Yaş geçince biraz sular duruldu ama Almanya futbolu kadar Alman basını da ona çok şey borçlu zira kimsenin söylemeye cesaret edemeyeceği kelamlar da hep ondan çıkmıştır. O olmasaydı halimiz ne olurdu diye sıklıkla dert yanar Alman basını.. Dahası rakiplerine öyle ifadelerle saldırır ki gıcık olursunuz, nefret edersiniz.. Bayern'in bir başka anlamda rakipleri de Real Madrid, Barça ve Man U. Neyse ki İspanyol medyası burasını yakından takip etmiyor zira bu demeçler çok da sakin karşılanmazdı. Soru Löw'ü 2014'de Real Madrid istiyor, ne düşünüyorsunuz ?

- İspanyol medyasına göre 2014'de Mourinho sonrası Löw düşünülüyormuş?

Ben buna kusura bakmayın ama gülmeliyim! Madrid yetkilileri daha hafta içi nelerin olacağını bilemez iken gerçekten siz onların 2014 yılına dair plan yapabildiğini düşünüyor musunuz? Kalıbımı basarım ki Madrid başkanı Perez'in kendisi dahi 2014 yılında başkan olup olmayacağını bilmiyordur! O elindeki oyuncak ile oynama hevesi kaçtığında çekip gider..

Azer Bülbül


Ben " o " arkadaşımla 1996'da İzmir'de Betonyol'un sonunda bulunan İzmir Hatay Erkek Öğrenci yurdunda tanışmıştım. Üç yıl yurt bir yıl izmir ev ve sonra 6 yıl Ankara ev olmak üzere çok uzun bir yolculuğa çıktık kendisiyle. İşte Azer Bülbül de onun akrabasıydı. Benim arkadaşım Iğdır'lı Azeriydi.. Yıllar sonra ben Almanya'ya o da bir süre bekledikten sonra Iğdır'a gitti..Öyle bir on yıl ki anlatılması ya da yazıya geçirilmesi gerçekten zor.

O arkadaş anlatırdı. Uyurken dahi titrermiş. Hep bu sahneyi aklımıza getirir, gülerdik. Betonyol'un ortasında Azer Bülbül'ün de sıklıkla geldiği akrabalarının kahvehanesi de vardı, arada giderdik ki rastlaşamamıştık hiç kendisiyle. Öyle garip şeyler anlatılırdı ki tanımak filan istiyordum baya baya..Bu vesileyle yer yer Azer Bülbül'ü de kattık çilingir sofralarına.

Ölüm haberini alınca garip oluyor insan. 43 yaşındaymış..Bir şekilde severdim ben bu adamı.

Şarkılar,türküler, ezgiler belirli bir yaşı geçtikten sonra artık muhteşem bir melodi ya da beğeninize oturan bir eser olduğu için değil daha çok o günleri en güzel bir şekilde önünüze koyabildiği için dinliyorsunuz.. 18-25 arası dinlediğim pek çok şeyi bugün dinlemem ama bazıları vardır ki dönemin resmini çizer, o zamanların hatırlatıcısı olur başka olursunuz.. Daha önceden de söylediğim gibi bir daha asla ve asla o şekilde yaşanılamayacağının bilinci çöker, hüzünlenirsiniz..

O günler de Azer Bülbül de gitti.. Bir daha da geri gelmezler.

6 Ocak 2012

Hayatım Futbol #14



Avrupa'nın önemli liglerinin En'leri var bu sayıda. Bir bakın derim ben.. En iyi çıkış, en iyi teknik direktör en en en diye gidiyor liste. Hayatım Futbol Sayı 14!

Fabreagas Röportajı!



..Felsefe hiç değişmiyor, pas yap, topa sahip ol, hücum futbolu oyna.. Yine de Guardiola'nın gelişiyle biraz değişiklik sezdiğimi söyleyebilirim. Onun sayesinde artık daha mücadeleci ve kazanmaya yönelik bir zihniyete sahibiz. Ayrıca taktiksel detaylara da fazla önem veriyor.

-Sence o bir dahi mi?

Onun gibi bir şey! Çalışma tarzı,maça hazırlanması, rakibi analiz etmesi.. Diğer teknik direktörlerden çok farklı şeyler yapıyor.

Tabii biz onun çalışmalarını değil, sahadaki muhteşem futbolu görüyoruz..

Biz de çalışmalarını göremiyoruz! Çalışma odasında onlarca video, defter ve kitap var.Rakibi analiz etmek için inanılmaz bir çalışma yapıyor.En önemli özelliği ayrıntılara çok fazla önem vermesi ve bunları bizimle paylaşması.Bu sayede sahada yaptığımız her şeyin bilincinde olmamızı istiyor.Oyunun içerisinde bir değişiklik yapacak olursak bu geçişe kolayca uyum sağlamak için bizim de bu detaylara önem vermemiz gerek. Sahada neyi yaptığımız kadar onu neden yaptığımızı bilmemiz de fazlasıyla önemli.Biz sadece antrenman yapıp maça çıkmıyoruz, daha fazlası var..

Peki senin tam olarak rolün ne?

Ben de bilmiyorum! Orta saha oynadım, kanatta oynadım, sahte dokuz numara olarak oynadım.. Açıkcası oynamadığım yer kalmadı.Barcelona'da forvet olarak oynayacağımı hiç düşünmezdim.Romario, Patrick Kluivert ve bir çok yıldız oyuncu bu mevkide oynadı.Tabii ben tam olarak bir santrafor gibi oynamıyorum; sürekli gezerek, daha serbest olarak görev yapıyorum.Zaten sahada herkes bu şekilde davrandığından büyük bir uyum içerisinde oynayabiliyoruz.Tabii Lionel Messi'yi saymıyorum. O Hem bizden hem de rakip oyunculardan farklı bir seviyede oynuyor...

.....

İspanya'da oynan futbolla ingiliz futbolu arasında ne kadar fark var?

Dağlar kadar!İnanın bu kadarını ben de beklemiyordum. Bu söyleyeceklerimin yanlış anlaşılmasını istemem. "La Liga Premiere Lig'den daha iyi" demiyorum ancak arada inanılmaz mantalite farkı var.Önceleri en iyi futbolun İngilterede oynanıldığını düşünürdüm çünkü maçlarda daha fazla gol olur, daha fazla hücum edilir ve karşılaşmalar daha heyecanlı geçerdi.Ancak İspanya'ya dönünce neden böyle olduğunu daha iyi anladım.İngiltere futbolu bence kontrolden çıkmış.Her takım bilinçsizce hücum ediyor ve topu ileriye yolluyor.Oyuncular taraftarın tezahuratlarına kendini kaptırıp topu bir an önce rakip kaleye göndermeye çalışıyor. İnsanlar devamlı "Premiere Lig'de kontatağa dayalı futbol oynanıyor" diyor. Neden böyle olduğunu düşündünüz mü? Topu kapan oyuncu bir bakıyor rakibin sol beki yerinde değil, sağ beki ileride kalmış, orta saha oyuncuları da bölgelerini bırakıp hücuma gitmiş. Böyle olunca hızlı bir şekilde hücuma gitmeye çalışıyorlar.Rakip bu kadar boş alan bıraktığında kontratak yapmanız elbette kaçınılmaz oluyor.

İspanya'da böyle olmuyor mu?

İspanya'da oyunculara "bir bek hücuma çıkıyorsa diğeri savunmada kalmalı" deniyor.Böylece savunma dengesi kaybolmamış oluyor.Ayrıca Barcelona ve Real Madrid'e karşı oynayan takımlar savunma güvenliğini fazlasıyla önplana çıkarıyor.Burada savunma pozisyonları çok daha çalışılmış ve organize.İngiltere'de ise doğaçlamaya yönelik.

İngiltere'de daha çok fizik ağırlıklı bir oyun oynanıyor.Daha hızlı, daha sert ve oyuncuların düşünmek için çok fazla zamanları olmuyor..

Öyle görünüyor ancak bu daha ziyade zihinsel bir sorun. İngiliz futbolu duyguların ön planda olduğu ve oyuncuların akıllarından çok kalpleriyle mücadele ettiği bir tarza sahip. Sahada oynanan oyunun hızlı olduğunu söylemek doğru olmaz.Bence oyuncuların aceleci davrandığını ve telaşa kapıldığını söylemeliyiz.Hızlı oynamak ve acele etmek arasında büyük fark var.Hatta futbolcuların bunu bilerek yaptığını da sanmıyorum; atmosfer gereği böyle davranıyorlar.İngiltere ile İspanya arasındaki en büyük farkın taktiksel bilinç olduğunu söyleyebilirim.
...

Simon Talbot'un gerçekleştirdiği bu güzel röportajın tamamını bu ayki FourFourTwo dergisinde bulabilirsiniz.

Bundesliga:TV dağılımı!



Bayern München: 710 bin
Schalke 04 : 520 bin
Hannover 96: 430 bin
Hamburg, W.Bremen: 390 bin
B.Dortmund: 380 bin
B.Leverkusen: 370 bin
B.Mönchengladbach,Stuttgart: 340 bin
K'lautern: 330 bin
Köln, Mainz: 320 bin
Augsburg: 300 bin
Hertha BSC: 270 bin
FC.Nürnberg: 250 bin
Wolfsburg: 230 bin
Freiburg: 210 bin
Hoffenheim: 210 bin..

İşte oranlar bunlar. En iyisi 7 iken en kötüsü 2. 18 Bundesliga kulubünün TV'lerdeki izleycilerinin karşılığı bunlarmış. Kriterler var aslında.. Başarılı olmak(Bayern) ya da geleneğe sahip olmak(Schalke) 1.Bundesligadan hiç düşmemiş(Hamburg) ya da fazlasıyla nefret edilmek (Bayern München)...

İkinci Bundesliganın haritası da en az birincisi kadar sağlamdır. Burada Akhisar Belediye'liyim ama gerçekte Fenerbahçeliyim gibi bir durum yok. Herkesin tek takımı var ister beşinci ligde isterse de birinci.. Naklen yayınlar devam ettikçe, basın üzerine düşeni yapıp bilgilendirme yaptığı sürece her şehir takımı kendi taraftarını yaratacaktır..

Bizim ülkemizde bir engel ortadan kalktı. Süper Lig ve Bank Asya maçları canlı yayınlanıyor ve bu çok güzel. İkincisi de yoldadır.. TV Programları,spor yazarları da üzerine düşeni yapacak ve her takıma eşit mesafede duracaklardır. Bugün hayal olsa da ileride..

5 Ocak 2012

Basti-Sarah



Küfür edebilirsiniz ama yıldıramazsınız:)

Holtby-Fuchs



Schuster'in Getafe başarısı genç ve kiralık oyuncuları biçimlendirmekten ibaretti. Mainz'da olduğu gibi.. Sorun şu ki başarılı olan yoluna kulübünde devam ediyor. Holtby ve Fuchs da geçen sezon Mainz'da kiralık oyunculardı ve şimdi her ikisi de Schalke'de.. Dahası Schalke oyuncusunu geri aldı ve Bochum'un Tuchel'e kiraladığı Fuchs'u da satın aldı. Bunları parlatan Mainz'a da Schürrle hariç gelir getiren olmadı.. Kiralıkları oynatmanın kaçınılmaz sonucu.

Geçen sene sürpriz Mainz performansının iki önemli ismi benim gündemimi fazlasıyla meşgul etmişti. Christian Fuchs ve Sami Allagui.. Gerçi Allagui'den bu sene fazla ses çıkmadı ama Fuchs tam anlamıyla hayatının sezonunu yaşıyor Schalke'de.. "ortaların kralı" derler burada ona. Huntelaar'ın etkili performans göstermesinde etkisi büyük..

Holtby ise bu sene çok farklı bir role sahip. 2011'in Trend Taktiklerini yazacağım ya dergi ya da blog'a. Orada daha rahat görebileceğiniz kilit oyuncu üzerinden maç içerisinde sıklıkla taktiksel dönüşüme gidiliyor. İşte Schalke'de bu anahtar oyuncu Holtby.. Pirlo'da olduğu gibi on numaralar sıklıkla defansif orta saha olarak dönüştürülüyorlar ve fakat farkı şudur ki saha içerisinde her iki mevkiyi de kotararak skora göre farklı dizilimi yaratabiliyorlar..Geride oyun kurucu Holtby ve ileride on numara Holtby.. Selçuk İnan ya da Alper Potuk'la bunlar mümkün olabiliyor.. İleride milli takımda Schweinsteiger-Kroos sonrasına gelecek isim Lewis Holtby olur..

Schalke toplamda muazzam bir sezon geçiriyor ve bu ikisinin yanına Huntelaar-Raul ikisili ve yunan oyuncuyu da(ismini bakmadan yazamam da) eklersek tamamdır..

Rafael van der Vaart



..derler ki Bundesliganın yıldızı çok fazla yok. Bir açıdan katılırım ve fakat hatırlatmak isterim ki daha dün burada Van der Vaart, Edin Dzeko, Demba Ba, Mesut Özil, Khedira, Prince Boateng, Kompany, Miroslav Klose v.s. beraber top oynuyorlardı. Bugün Real Madrid'de Milan'da Premiere Lig'de çılgın atan oyuncu grubu bunlar..

Hani Leverkusen'in Berbatov'u Hoffenheim'ın Demba Ba'sı gibi ortalama bir yıldız oyuncuydu pek çoğu lakin bugün geldikleri konum bir hayli iyi. Üstelik bugün Bundesliganın içerisinde barındırdığı yıldız oyuncular eskisiden daha iyi.. Hani illa ki Manchester'in gelip 50 milyon bayılması gerekmiyor Mats Hummels için.. O şu an için dünyanın en iyi stoperlerinden birisidir ve yıldızdır..

Oyuncular da garip bir şekilde dışarıya açılmak istemiyorlar. Mario Gomez şimdiden kapattı dükkanı.. Neuer keza öyle istemedi. Hadi Bayernliler ezelden beri böyle de Reus Madrid'i Arsenal'i reddetti. Götze olur güzel ama olmazsa da sorun değil diyor. Her bakımdan kendi kendisine yeten, kendi yıldızını yaratan bir lig.. İhtiyacı yok ya da böylesi daha iyi..

Uli Höness 60 Yaşında!


Almanya'ya gelmeden önce çok fazla tanımazdım ben Uli Höness'i. Daha çok Beckenbauer, Rummenigge filan.. Almanya çapında Beckenbauer'in karizması başka elbette lakin mevzubahis konu Bayern Münih ise Kaiser dahi burada konu dışı. Bu dev kulubü tam anlamıyla kalbinde taşıyan, bu günlere getiren Mr.Bayern Münih olarak anılan isim Uli Höness..


Bu adam her şeyden önce inanılmaz başarılı. Futbolcu ve yönetici olarak her kupayı kazanmış. Avrupa Şampiyonu olmuş.. Dünya Şampiyonu olmuş.. Menajer olarak Bayern ile her kupayı kaldırmış ve 30 yıl boyunca istikrarlı bir şekilde başarı hep onun yanında olmuş. Bilmem kaç milyon borçlu aldığı Bayern'i dünyanın zirvesine oturtmuş. Bugün maddi güç olarak Bayern dünyanın en iyisidir. 5-6 yıl sonra Arena'nın borcu bittiğinde asıl şov o zaman başlayacak diyerek şimdiden ufak çaplı tehtit de gönderiyor rakiplerine.. Man U'nun satıldığında borcu inanılmazdı. Madrid Ronaldo'yu bilmem neyi teminat gösterip kredilerle alır.. Barça 400 milyon borç içerisindeydi ve fakat Bayern bugün 100 milyonluk oyuncu alırsa bunu peşin öder.. gücü inanılmaz.Manchester'dan parayı abartırsanız Ronaldo'yu alırsınız ama Ribery'e 80 kusur milyon verseniz de alamazsınız.. Schweinsteiger'i, Lahm'ı alamadıkları gibi.. Bu tamamen bu konularda işbilir olan Uli Höness'in bir başarısıdır.

Mail adresi yok. 30 yıllık menajerlik hayatının büyük bir kısmında bilgisayar da yoktu.

Hemen herkes Bayern Münih'i antipatik bulur ama bugün sosyal romantiklerin dile getirdiği pek çok konuda Bayern başı çeker. Sadece futboldan para kazanırlar.. Kulube ordan burdan para girmez. Futbolcularına ailenin fertleyimişçesine davranırlar. Çok kötü olduğu zamanlarda da hep bir yardım Bayern ailesinden gelir. Bunları fazlasıylan burada konu ettik. Bir aile gibidir derler ya, aynen öyle burası. Şimdi mesela Effenberg-Kahn ve Mehmet Scholl'u istiyor ama tek başına bayern efsanesi olmak yetmez diyor. Bunların başka kuluplerde parayla ilişkilerini iyi olduğunu ispatlamaları gerekir diyerek sınırı çiziyor. Bugün eski futbolculardan oluşan yönetim anlayışının gelecekte de olması için çaba veriyor. Ona göre kulüp her zaman Bayernlilerin yönetimi altında olması gerekir ama onun kadar Bayernli bulmak imkansız.


Hülasa bu adamın biçimlendirdiği bir kuluptur Bayern Münih. Eğer burasını yakından tanıma fırsatınız olsaydı şu an sizde varolan imajının büyük bir kısmının yanlış olduğunu görebilirdiniz. Sadakat, bağlılık, değerler önemlidir. Bazen verim alamayacağı futbolcuya sözleşme imzalatır geçmişteki bağlılığı adına.. Bazen oyuncusunun yanında teknik adamına çıkışır, onu korur.. Bazen tüm taraftarın kabul etmekte güçlük çektiği oyuncuya siper olur.. Bazen oyuncusunun başında hastane kapılarında sabahlara kadar nöbet bekler, evinde misafir eder Mehmet Scholl, Deisler gibi.. Bazen oyuncusuna şampiyonlar ligi maçı sonrası sürpriz doğum günü partisi düzenler, elleriyle pasta yedirir.. Bazen o çim sahadaki karları konumuna bakmadan temizliğe girişir. Bazen diye başlayan bu cümleler Uli Höness'de milyon satır devam eder..

Bırakın Bayern'i.. Almanya bu adama her açıdan çok şey borçlu. 60.yaşına girmiş. Nerden baksan tebrik edilesi, heykeli dikilesi adam Bayern Münih adına..

Kaka & Caroline



Kaka'ya baktığınızda gördüğünüz neyse gerçekte de odur. Karakter olarak da kusursuz bir oyuncu. En büyük rakibi Mesut'a İspanya'da en çok yardım eden oyuncudur. Kompleksiz ve egosuz.. Bu oyuncu 35 de olsa Türkiye'ye gelsin isterim.. 35'inde de iş yapar kesinlikle..

Marco Reus Dortmund'da!



Marco Reus sezon sonu Dortmund'a geçiş yapacak. Sözleşmesindeki madde gereği her kim ki 17.5 milyonu getirir Reus'u alırdı. Aldılar.. Bu miktar bu oyuncu için oldukça "ucuz" olur iken kulubünün pazarlık şansı yoktu. sınırları zorlayarak bir sözleşme sunmuşlar ama kabul edilmedi ve Reus'un kimi kabul ettiğini açıklamasını beklediler. Zira bugünkü açıklamada yer alan haberin ayrıntısı şudur ki Bayern Münih, Real Madrid ve Arsenal'in tekliflerini reddedip köyüne yani Dortmund'a geri dönmüş.

Öncelikle beş yıl önce burada başladı ama onun değerini nedendir bilmem erken bir şekilde algılayamadılar. Sadece Dortmund değil.. Bugün "çalıştığım en iyi oyuncu" diye demeç veren Lucien Favre'ye bu oyuncu Hertha Berlin zamanı sunulmuş ve fakat Favre kabul etmemişti. Gladbach'ta yollar kesişince farklılaştı.

Dortmund girdiği ekonomik kriz sonrası yıllardır en pahalı transferi 5 milyon idi. Her sezon en az bir tane bonservise beş milyon verirlerdi ki bu bile onlar için yüksek bir rakamdı. Sammer dönemi sonrası iflastan kurtulup bugün 17.5 milyonu sorunsuz bir oyuncuya verebilecek konuma ulaştılar. Hatta daha da güzeli 40 milyonluk Götze teklifini reddedebilecek durumdalar..

Nereden nereye.. Watzke işte bu yüzden bu kulubün şu an her şeyi.

Değer mi peki?

Bence bu transfer 12'den vurmak demektir. Klopp takımına daha uygun bu dünyada bir isim var mı bilemiyorum. Zira Marco Reus tam da onların istediği gibi mücadelesi olup da sahada basmadık yer bırakmayan ofansif olduğu kadar defansif yönü de güçlü olan modern çok yönlü bir oyuncudur. Dortmund'un forvet dahil ön bölgesinin tamamında oynayabilir. Oyun zekası inanılmaz iyi.. Bunu görmeniz bir kaç maç sonucunda ancak olabilir belki ama bu oyuncu futbolu satranç gibi oynuyor. Mesut Özil'de olan o sezgisel yeteneğin bir başka biçimi burada var. Hem genç hem böyle savunması olacak ve aynı zamanda da çok yönlü.. oy anam oy.. 17.5 az bile..

Dahası şunu da eklemeliyim. Zirvede yer almak isteyen her türlü ön alan oyuncusu -ister forvet ister kenar ister on numara- mutlaka gol atmalıdır. Bu artık kaçınılmaz.. Mesut Özil'in dahi bu konuda eksiği var, onu engelliyor. Gol atmak durumunda. Artık iş forvetlere bırakılmıyor. Reus bu açıdan da kusursuz..

Madrid ve Bayern'i reddetti. Mantıklı.. Zira Dortmund'da oynama garantisi var ve Şampiyonlar Ligi de garanti gibi.. Bayern'de Höness istediğini açık açık dile getirir iken şunu da söylüyordu; "nerede oynayacak ki" ? Keza Madrid'de forma giymesi de kolay değil. Dolayısla ben Dortmund ve Arsenal diyordum.. Dortmund oldu. Hayırlı olsun..

3 Ocak 2012

Müller's #45





Bu adam sevilir.. Genç, yetenek, takım oyuncusu v.s. her şey var. Ne bir kibir, ne bir ego ne de başka bir şey.. Kendi sevdiğim takıma oyuncu ısmarlasam ya da bizzat ben çizsem böyle bir şey olurdu muhtemelen..

Farfan-Schalke-Obasi



Schalke Obasi'yi kiraladı, sene sonu sözleşmesi bitecek olan Farfan'a da ufak bir tehtit..

Paracı futbolcu çok gördük de Farfan gibisini... Geçen sene aslında Peru'lu futbolcu devre arasında Wolfsburg'a satılmıştı. Özellikle McClaren'in sistemi için kilit rol sahibi Farfan'ı almak için Wolfsburg 15 milyonu gözden çıkarmıştı. Transfer bitti derken son anda gerçekleşmedi, neden? Ekonomik olarak zorda olan Schalke'nin bu paraya fazlasıyla ihtiyacı vardı ve fakat Farfan bu satıştan pay istedi.. o zaman dile getirilen yanlış değilse bonservisinden alınacak olandan 1 milyon avro gibi bir kısmını kendisi alırsa imzayı atacaktı.

Bu sezon sözleşmesi bitecek ve yeni anlaşma öncesi yine aynı durum söz konusu. 2.8 milyon olan maaşı 6 milyona yükseltilmesine rağmen Bild abartmıyorsa 14 milyon avro gibi bir rakamı "imza parası" adına istiyor ki bunu haber alan Schalke Hoffenheim'dan Chinedu Obasi'yi şimdilik kiralık olarak aldı.

Obasi ise inanılmaz yetenekli bir oyuncu. Her iki kenarda da müthiş işler yapar, bundan kimsenin kuşkusu yoktur. Bir kere izleyin ve hemen anlarsınız, o derece ortada yeteneği ve fakat müzmin sakat.. Disiplinsizliği giderilebilir lakin sürekli sakatlığı zor.

Hamit Altıntop gibi..

Hamit'i izlerdik Bayern'de.. Kenarda bekler, takıma alışır ve tam form tutturduğu anda sakatlanırdı. Obasi'yi de beklersiniz.. Kadroya girer, tam o formuna ulaştığı anda sakat olduğu haberleri gelir. E hadi yine bekle bakalım sakatlığı geçsin, takıma alışsın ve boşluk bulduğunda da forma giysin.. Bu yüzden ben almazdım ama kim bilir belki Schalke'de biraz daha başka bir yaşam sürer ve istikrarlı bir şekilde oynar.. Lakin Farfan'la sözleşme imzalanması çok zor. O bu sene sonu Rusya'ya göç eder.. Obasi'de sakatlanmazsa yeni yıldızı olur Schalke'nin..

Tolga Ciğerci Mönchengladbach'ta!



Lucien Favre onu uzun zamandır istiyordu. İçeride neler döndü bilmiyorum ama bir gıcıklaşma yaşanıldığı kesin. Magath onu ne Gladbach'a verdi ne de A takıma alıp oynattı. Dün gece açıklanılan bilgiye göre Tolga Ciğerci sonunda Mönchengladbach'a transfer oldu. Şimdilik kiralık olarak anlaşma yapıldığı dile getiriliyor ve her ne kadar içerisindeki detaylar belirtilmese de satış opsiyonu da bulunduğu düşünülüyor.

Özellikle geçen sezonun başında Steve McClaren'in A Takıma çıkarıp ilk onbirde şans verdiği oyuncu başarılı bir performans da ortaya koyduğu sırada sakatlığı sonrası hoca değişimi ile gündemden düşmüştü.

Tolga'nın farkı fiziği ve orta sahadaki oyun anlayışı nedeniyle diğer gurbetçilerden ayrılmasıdır. Taner Yalçın,Emre Can ve Tolga'dan birisinin dahi zirveye yürümesi Türkiye Milli takımının da çehresini değiştirecektir elbette bu oyuncular bizi seçerse..

Gladbach'ta bu bölgede Neustaedter ile Nordtveit oturmuş durumda. Lakin Favre ısrar ediyorsa Tolga için bir plan yapılmıştır. Bekleyip göreceğiz..

1 Ocak 2012

2012!



Yeni yıl size bugünden daha fazla mutluluk getirmeyecek, bunu sen de ben de o da biliyor. Dileğim odur ki 2012'de hayat size ne sunarsa sunsun onu "güzel" bir şekilde karşılayabilecek algınız yeşersin.Yaşam yeni yılda her şeye rağmen güzel ve keyifli olabilsin.