25 Şubat 2012

Bi bakın hele..



Hamburg'a dayılarının yanına gitmiştim. Onlar da bizi böyle bir restoranta götürmüştü. "Brasil" idi sanırım adı ama benzer şekilde bir kaç tane aynı formatta restorantlar yan yana sıralanmıştı. İnanılmaz büyük bir restoran olmasına rağmen (bin kişi sığar rahat) kapıda kuyruk vardı. Yer ayırtılmış olmasına rağmen bekledik bir süre.. kişi başına sabit bir fiyat ödüyorsun ve içerisine de içecekler ekleniyor sonrasında..

..resimde Messi'nin Paris'de kız arkadaşı ile bahsettiğim restorantların birisine gitmiş. Siz oturur iken garsonlar sürekli bu şekilde servis ediyorlar.

Bunlardan İstanbul'da da var mıdır? Varsa nerededir? İster mail isterseniz de yorumlara..

G.Fürth - Bochum 6-2


Greuther Furth - Bochum 6:2 Highlights ile FootballKing1992

Fürth'ün Bochum'u dağıttığı karşılaşma. Dikkatle bakmanız gereken ayrıntılar şunlardır:

1- Galatasaray'ın ilgilendiği İnui maçın açılış golünü atıyor, çok küçük bir kuple de olsa görebilirsiniz.

2- Mirkan Aydın çok kötü sakatlandı.

3-Nedendir bilmem çok kimsenin dikkat etmediği Fürth'ün sağ açığı Sercan Sararer.. Muhteşem oynuyor bu sene. 27 maçta 11 golü 10 asisti var. Burada da Asamoah'a attırdığı golü görebilirsiniz.

4- Bochum'un kendi kalesine attığı gol görülmeye değer.

5- Fürth'ün yaramaz çocuğu sol bek Stephan Schröck. Asamoah'a burada topukla gol attıran futbolcu. Burada duralım.

Schröck'ü ben size burada yazmıştım. Tüm anadolu kulupleri için bu oyuncutyu şiddetle tavsiye ediyorum. Hakkında iki kez yazı da yazmıştım. Şurada disiplinsizliği dile getirilir ama bu riski almaya değer bir oyuncudur. Üstelik çok da ucuza kapatılabilir. Filipinler milli takımında oynamayı kuzenlerinin bakımı nedeniyle kabul eden bir insandan bahsediyoruz. Çok teknik, çok klas ve bir bek için oldukça iyi. Büskens gibi onu iyi bir şekilde idare edebilecek olan fazlasıyla ofansif bir bek oyuncusunu almış olabilir. Sol kenarda oynadığı gibi sağ bek ve sağ açık da oynayabiliyor..

6- Büskens gerçekten çok kaliteli bir teknik direktör. Schalke'de teknik direktörler kovulduğunda sezon sonuna kadar sıklıkla Mulders (ve hatta Oliver Reck) ile beraber bu ikiliye takım emanet edilmiş ve her seferinde de inanılmaz başarılar yaşatmıştı. Nedendir bilmem Schalke ona güvenemedi ama Fürth'ün başında kalitesini gösteriyor. Yıllar yıllar yıllar sonra Fürth'ü birinci Bundeligaya çıkarırsa şaşırmam.. Kaliteli bir teknik direktör.

Hamburg ve Tolgay!



Karşılaşma öncesi elbette Bundesliga tahminleri için arayanlar oldu. İlginçtir ki burada ben Hamburg maçı tehlikeli desem de beni tahmin için arayan arkadaşlar beni dahi Hamburg'a ikna etti. Gladbach'ın ülke üzerindeki etkisi oldukça büyük anlaşılan..

Misli.Com'a da şu şekilde yazmıştım:

"Hafta içi antrenmanlarda Japon oyuncu Yuki Otsu'yu denese de Camargo şu an için ilk onbirde oynayacak gibi gözüküyor. Hamburg ise çıkış arıyor ve bu ligin güçlü ekiplerinden. Hermann'ın yokluğuna rağmen Favre'nin oldukça formda ekini Gladbach maçın kesin favorisi. Her şeye rağmen gollü beraberlik de çıkarsa buradan bu sürpriz olmayacaktır."

Maçta sürpriz yoktu.

Oyun açısından çok çok bir maç olmamasına karşın bu karşılaşma taktiksel açıdan oldukça iyiydi. İnsanlar Favre'nin muhteşemliğinden bahseder iken ben Hamburg teknik direktörü Fink'in en az Favre kadar bu işi kotarabildiğinden bahsediyordum. Yenilmesi zor bir rakip oldu Hamburg.. Özellikle Rincon'u kullanış biçimi maç içerisinde Hamburg'un farklı dizilimleri ve onların içerdiği sistemi oyuncu değiştirmeden becerebilmesi inanılmaz. Defansif orta saha Rincon iki stoperin arasına girip üçlü defansa geçerek daha hücumcu olabildiği gibi beşli defans ile daha defansif de olabiliyor. İlk devre ise Gladbach'ın kendi sahasının her bölgesinde rakipten her daim bir adam fazla ile rakibi sıkıştırması inanılmaz..

Tolgay Arslan ise Hamburg'luların çok şey beklediği büyük yetenek idi. Deyim yerindeyse sakatlıklar belini büktü. Dortmund alt yapısında 26 maçta 30 gol atarak ofansif orta saha olarak dikkatleri üzerine çekmiş, Hamburg büyük umutlarla transfer etmişti ama sakatlıklar bugüne kadar onu sessiz kıldı. Dün hem beraberlik golünü attı hem de Hamburg'un önde farklılık yaratabilecek zekaya ve beceriye sahip olduğunu gösterdi.

Tolgay sevgili arkadaşım Uğur Karakullukçu'nun söylediğine göre önce Türkiye'yi ardından sorunlu bir şekilde ayrılıp Almanya'yı seçince geri dönme şansı kalmamış. Sanırım bunun da nedeni 21 yaşını doldurmuş olmasıdır. Almanya için en azından şu an fazla şansı olmadığını da düşünürsek yazık etmiş diyoruz hem kendisine hem de bize..

24 Şubat 2012

Rehhagel Motivasyonu!



Kickers Offenbach'da iken Rehhagel'in işleri iyi gitmez. üst üste kötü sonuçlar aldıktan sonra Eintracht Frankfurt derbisi onun tüm bu kötü gidişi sonlandırmak için son umududur ve fakat maçın hemen başında hakem oyuncusuna kırmızı kartı çıkarır. Delirir Otto.. Hakemi suçlar ama hakem de bu sefer Rehhagel'i "kendi oyuncusuna Holzenbein'ın ayağını kır talimatı vermesi" nedeniyle suçlar..

İşler büyür gider..

Sonunda Fedarasyon Rehhagel'e bir ay men ve 5 bin mark ceza keser. Kickers Offenbach yönetimi ilk etapta arkasında durur ve itiraz eder. Fedarasyon araştırmasına devam edince bu ceza olur sana iki ay men ve 10 bin mark.. Dahası yan hakem der ki "eğer duyduklarımın tamamını iletseydim Rehhagel ömür boyu teknik adamlıktan men cezası alırdı" der.. Bu cezanın hemen arkasından da Kickers Offenbahc yönetimi Rehhagel'i gönderir... Ceza biter Rehhagel de birinci Bremen dönemini başlatır ama bu önemlidir.

İkinci Bremen dönemi, sene 1981 rakip de Armina Bielefeld. Norbert Siegmann Bielefeld'li oyuncu Ewald Lienen'i öyle bir biçer ki resimde görüyorsunuz sonucunu. ve fakat burada da Ewald Lienen kenarda konuşulanları duymuş ve bu biçilmişliğin faturasını Rehhagel'e çıkarır o yırtık ile Rehhagel'in üzerine doğru yürür..

Rehhagel mucizeleri başarmıştır ama ayrıntılara indiğinizde başarı yolunda kural tanımaz başına buyruk bir yapısı olduğunun da altını çizelim. Aradan geçmiş 31 yıl ve hala daha Ewald Lienen'in buradaki bu yırtıkla ayağa kalkışının sırrı çözülememiştir.

23 Şubat 2012

El Sıkma Meselesi!



Bayern Münih önemli oyuncusu Schweinsteiger olmadan kazanamamaya devam ediyor. Basel'de bana göre çok tehlikeli bir skorla ayrıldılar ve Man U'ya çıkardığı zorluğu düşünürsek Bayern Münih'in an itibari ile Basel'e elenme ihtimali bir hayli fazla. Herkes gergin ve elbette konu daha çok Ribery'nin çıkarken teknik direktör Heynckes'in elini sıkmama meslesine gelince adamımız deliriyor..

"Bırakın artık bu el sıkma meslelesini.. sıktınız artık" diyor. "Oyuncu bu, her şey kötü gittiğinde elbette o da bir tepki verecek.. çok da önemli değil teknik adamın elini sıkıp sıkmaması.." ya da genel olarak asıl mesele bu değil diyor.

Futbolcu robot mudur ki? Sinirlenecek, kızacak ve belki tepki de verecek sonrasında kendisinin de bakıp çok da onaylamayacağı..

Ben şunu hiç anlamam bak kısaca anlatayım.

Hem futbolcuları gaza getirecek, neredeyse bir savaş ortamı yaratacaksın.. Kazanmayı, oynamayı ve galibiyeti "zafer" ile eş değer tutup adrenali yukarı çıkaracaksın ve aynı zamanda bunların doğal sonucu bu gibi tepkileri de "olağan dışı" "çok kötü" olarak yorumlayacaksın. Çok daha kısa bir şekilde Höness cevap vermiş "bırakın olm artık şu geyikleri" diyor kısaca. futbolcu bu insan, tepki verecek bir şekilde diyor ki çok çok çok çok doğru..

Rehhagel Mucizeleri



Söylemenize gerek yok, çok kötüyüm. Bildiğimi dahi unutuyorum, Bremen'e Berlin A'ya B diyorum neden? Hiçbir fikrim yok.

Dünya Kupası boyunca Lig Radyo'ya bağlandık. İlk telefon bağlantısında inanılmaz heyecanlanmıştım ama sonra Ali Ece ve Mustafa Sapmaz'ın tecrübesi ile arkadaş arası muhabbete dönüştü, geçti gitti. Sonra TRT Spor'da "Almanya'dan Futbol" a yorumcu oldum 3 program. Hiç böyle heyecan yapmamıştık. NTV Spor'da "Yensen de Yenilsen de" aynı şekilde çıktık ama oradaki Bağış Abi'nin ve Banu Abla'nın tecrübesi bir yana kalabalık bir grup olduğumuzdan lay lay lom geçti gitti .. Lakin bu tek başına kamera karşısında monolog çok kötü..

İkidir yapıyorum rezil performans. anlatacaklarımın yarısı uçup gitmiş bazen çok bariz hata yanlış şu bu.. oy anam oy..

Haftaya da olacak ama böyle kötü olmamasını diliyorum:)

22 Şubat 2012

Rumeli Hisarı'nda Büyüleyen Fantastik Gösteri!




Daha önce Galata Kulesi'nde yaptığı project mapping ile dikkatleri üzerine çeken 8x4, yeni ürünleri olan Beauty ve Beast için bu sefer de Rumeli Hisarı'nda görkemli bir project mapping uygulaması yapmış. Fantastik gösteriye, hepimizin yakından bildiği Güzel ve Çirkin masalı ilham vermiş. Birbirine kavuşamayan iki aşığın kötü niyetli ejderhaya karşı olan savaşı konu edilmiş. Ejderha masalın sonunda 8x4'ün yeni kokularına yenik düşüyor ve aşıklar kavuşuyor.

Bu arada söylemeden edemeyeceğim; 8x4 gerçekten de hoş ve güçlü kokulara sahip... Deodorant özelliğinin yanında bir parfüm gibi de rahatlıkla kullanılabilir. Gösteriyi Rumeli Hisarı'nda seyredemeyenler için aşağıda paylaşıyorum.

8x4 dünyasını Facebook'tan takip etmek isteyenler; http://www.facebook.com/8x4Turkiye

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Otto Rehhagel ve Mario Basler



Sergen için ne diyorsanız aynısını da Mario Basler için de söyleyebilirsiniz. Yetenek açısından bakarsanız eğer dünyanın en iyileri arasında yer alırken geldiği nokta yeteneğine göre kıyasladığınızda potansiyelinin çok çok altındaydı. Ve onun "disiplinli" olarak bilinen Otto Rehhagel ile olan anıları da oldukça ilginç.. Türkiye'de Sergen, Barça'da Romario ve Almanya'da da Basler.. Romario'nun da şu kadar gol atarsam ancak antrenmanların hepsine katılırım demecini çok iyi hatırlıyoruz, aynı durum Basler için de geçerliydi..

"Otto bana sonsuz özgürlük verirdi. Misal bir gün antrenmana geç gelmiştim ve kale çizgisindeki topu gösterip Rehhagel bana söyle dedi "Mario eğer o topu kaleden içeriye sokarsan tekrar geri gidebilirsin".Ben de o topu inanılmazı başarıp iki kale direğinin arasından geçirip kalan zamanımı da kendime ayırırdım. Mario Basler'in bir başka önemli özelliği ise kornerden attığı gollerdir.



Sigara tiryakisi Basler'e verilen özgürlük bununla da sınırlı değildi. Doktorlar onun ameliyat olmasını söyledikleri vakit Otto Rehhagel bunu istemiyordu ve çözüm her iki tarafı da memnun ediyordu: Antrenmana sadece cuma günleri gel ve cumartesi maçını oyna git. Bu şekilde aylarca tatil yaptım diyor ama sonuçta da kazandık hep diye ekliyor Mario Basler.

Sonuç itibari ile böyle bir futbolcudan o dönem başka türlü faydalanmak çok da mümkün değildi belki. Bayern Münih macerası pizzacıda karıştığı bir kavga sonrası sona eren Mario Basler'in anıları Sergen'inkiler ile yarışır. Lakin disiplinli olarak bilinen Otto Rehhagel'in bu tavrı ise onun mucizeleri yaratan başarısının şifrelerinden sadece birisi.

ZDN!



Öncelikle bu fotoğrafın orijinal boyutunda olanına şuradan bakınız

Yıllar önce henüz bekım Madrid'de oynar iken bir röportajını okumuştum. Her futbolcu hakkında tek kelimelik bir açıklaması vardı. Raul denildiğinde "Burası Raul'un kulübü" derdi. Raul Madrid olarak açıklıyordu efendim şudur budur derken Zidane'ı ise Balet olarak açıklıyordu. Onunla ne kadar sıklıkla antrenman yapsak da o ve biz bu futbolu çok farklı oynuyorduk diyordu. Tam anlamıyla bir sanatçı olduğunun altını çiziyor ve topla hareket edişinin muazzam bir şey olduğunu anlatmaya çabalıyordu.

O bir "futbol sanatçıcısı" etiketi pek çok futbolcu için söylenir ama bu terim Zidane sonrası Zidane'la beraber sonlanmalıydı.

Feuerwehrmann (Cankurtaran)


Aşağıdaki yazı 20 Şubat 2012 tarihinde BirGün gazetesine yazılmıştır.

................

Bahis oynayanlar çok iyi bilir ki teknik direktörünü değiştiren takım ilk maçında kazanır ya da en kötü kaybetmez. İlk maçında bir şekilde başarılı olur. Elbette istisnalar mevcut fakat bu futbolun yazılı olmayan bir kuralıdır adeta. Peki neden? Henüz daha teknik adam imzasını atacak eylemlerde bulunmamasına rağmen neden çıktığı ilk maçta başarı oranı bu kadar yüksek?

İsimlerden bağımsız bir şekilde "yeni teknik direktör" olması başarıya yetiyorsa bunun açıklaması daha çok oyuncularla ilgilidir. Teknik adamın değişmesi ile oyuncular o "güvenli" yerini kaybeder ve hemen herkes tekrardan yeni patronunun güvenini kazanıp vazgeçilmezi olmak için final maçıymışçasına kendisini gösterir. Aslında gereğinden fazla mücadele eder. Her oyuncu kendisini yeniden kanıtlamak zorundadır artık. Yeni işine başlayan teknik direktörde ise azim, çalışma ve oyuncularına aşılayacağı yüksek motivasyonun da bu geçici başarılı olma durumuna etkisi fazladır. Sıklıkla düşme potasında yer alan takımlar son düzlükte teknik direktör değiştirir. Teknik direktör gemiyi kurtaracak olan kaptandır ve onun artık burada kovulması mümkün değildir. Dolayısla bu zorlu süreçte patronun oyunculardan istediği ağır istekleri de bu ortam içerisinde kabul ettirme gücü vardır. Felix Magath'ın "işkenceci“ teknik adam imajı bu zorlu koşullarda bir dönem sürekli bulunmasından dolayıdır örneğin.

Bu doping etkisini gösteren yeni teknik direktör atama eylemini kulüpler sıklıkla düşme potasında yer aldığı vakit ligin bitmesine az bir süre kala gerçekleştirirler. Bizler bu satırlar içerisinde sıklıkla plan ve programdan bahsedip sabır konusunu işlesek de büyük liglerde teknik direktör değişiklikleri son hızla devam ediyor. Ülkemizde Gaziantepspor, Bundesliga'da Hertha Berlin ve Serie A'da ise Palermo bu sezon içerisinde bu eylemi iki kez gerçekleştiren takımlar.

Son çeyrekte gösterilen başarının asıl sahibi düşme korkusu ve yeni teknik direktörün oyuncular üzerindeki etkisi. Aldatıcıdır. Başarılı olan teknik adamla yeni sezona girerler ve asıl performans ölçümü burada yapılır. Genelde bu şekilde takımı ligde tutan kulüpleri aynı son bekler ve son çeyrekte yine motivasyon üzerinden yürüyecek, üç beş maçı o korku ortamı içerisinde farklı şekilde oynayıp kazanacak bir başka teknik direktörü atayarak geçirecektir ömrünü. Almanya'da tam da bu zamanda takımın başına geçen teknik direktörlere "Feuerwehrmann" (cankurtaran) teknik direktör denir. Kulüplerin zora girdiklerinde başına üşüştükleri bu adamlar takımı ligde tutunca ilk başarısızlığında gönderirler. Zira, onların iyi bir teknik direktör olduğuna inanmazlar.

Bunların en ünlüsü ise Felix Magath'dır. Hamburg'un başına takım düşme potasına girince geçer. Orada o zorlu koşullar içerisinde futbolcularına isteği zorlu idmanları yaptırabilen Magath yeni sezonun içerisinde ise kovulur. Keza, Bremen ve Frankfurt maceraları da aynı şekildedir. Kulüpler Felix Magath'ı düşme potasına girince çağırır ve kümede kalınca da gönderirdi. "Feuerwehrmann“ bir teknik direktörün çok da hoşlanmadığı etikettir ve aslında hakaret niteliği taşır. Magath buradan kendisini sıyırıp büyük teknik direktörler arasında yer alabilmiştir. Peki nasıl?

Başarılı olduğu o korku dolu atmosferi kulüplerin içerisinde daimi kılmıştır. Kendisini kovacak sportif direktörün de yerine geçen Magath oyuncuların pestilini çıkarırken bu eşiği geçtiği Stuttgart'da hemen herkes onun gönderilmeyeceğinin farkındaydı zira takımın sportif direktörü de Magath'dır artık. Lakin toplamda Magath buradan sıyrılıp başarılı ve büyük teknik direktörler arasında yer alsa da sadece bir istisnadır.
Sıklıkla sorulan soru bugünlerde şudur: Michael Skibbe neden dört maç sonunda Hertha Berlin'den gönderildi? Cevap basit: Çünkü o bir "Feuerwehrmann“ değildir. Rangnick, Slomka, Klopp gibi futbolun bilimsel yönünü daha çok işler ve uzun sürecin sonunda etkisini gösterir. Hannover'e mucizeleri yaşatan Mirko Slomka sezon içerisinde aldığı takım ile çıktığı ilk altı maçı kaybetmiştir. Keza Louis Van Gaal asla sezon ortasında takımın başına geçmezken uzun yaz döneminin ardından dahi bocalaması devam eder ve oldukça geç açılır.

Başka açıdan kulüpler her zaman cankurtaran hocalardan ziyade belli bir program içerisinde hareket edecek plancı hocaları arasa da basit bir ligden düşmenin milyonlarca avro zarar olduğu bu yeni futbolun içerisinde cankurtaran hocalara sarılmaya devam ediyorlar. O teknik direktörün isminden bağımsız yeniliğinin kazandıracağı üç beş maç ile ligde kalıp plansız bir şekilde ilerlemeye devam ediyor pek çoğu.

Kral'ın Dönüşü!




Bu skorun altında da Rehhagel'in imzası vardır. Otto "Kral" Rehhagel Bundesliga'ya geri dönmüş ve onun kabaca bir analizini yaptık. Şuraya tıklarsanız okuyabilirsiniz. Kabaca diyoruz zira 40 yıllık meslek hayatının içerisine öyle mucizeleri ve başarıları sığdırmış ki ancak bir kitap yazarsanız gerçekçi bir şekilde Rehhagel'i analiz edebilirsiniz.. Bremen,Kaiserslautern ve Yunanistan başarılarının yanı sıra başarısızlıkları da söz konusu yukarıdaki tabelada olduğu gibi..

21 Şubat 2012

Şubat Top 10! #3



Eh tanıdık bir isim var..

MÖ!






Kimin Ferrari'si diye sormayacaksınız sanırım. Plakaya bakın yeter..