8 Şubat 2014
Transfer 11'i
Pek çokları devre arası transfer döneminin hareketsiz geçtiğini söylüyor. Mata gitti, Hernanes keza.. Daha ne olsun?
Bu Transfermarkt'ın hazırladığı en iyi 11.. Her iki bekin de GS transferi olması ilginç olmuş.
Transferler ve Galatasaray yazısı umuyorum ki bu Es-es maçından sonra...
5 Şubat 2014
En Sevilenler..
Almanya'da en sevilenler listesinde zirvede Gladbach ve hemen ardından Dortmund geliyor. Schalke, Bremen, Hamburg diye de gidiyor.. Bayern Münih 8. sırada.. İkinci ligde olmalarına rağmen 30 bin kişilik St.Pauli ile 1860 Münih de listeye girmiş. St.Pauli hadi kult bir takım, seveni çoktur.. 1860 ise daha çok Bayern nefretinin bir simgesi.. Eğer en sevilmeyenler diye bir liste olsaydı zirveyi hiç tartışmasız Bayern Münih alırdı. Almanya'da Bayern nefreti pek çok taraftarın kendi kulübünü sevdiğinden daha şiddetlidir. Stuttgartlı taraftar kendi takımının galibiyetinden çok Bayern'in yenilgisine sevinir, o derece..
Jermaine Jones'u Tanıyalım #1
"Şimdi dürüst olmam gerekirse onu dövmek isteseydim, beni tanıyanlar bilir ki o an onu döverdim. Ama orada ben sadece onunla beraber koşuyordum.."
Arthur Rimbaud
"..Ve bazen gördüm ben, insanın, gördüğünü sandığı o şeyi" Arthur Rimbaud
Aslında Borges kadar yaşamımda önemli bir yer tutar Arthur Rimbaud. Şairlerle aramın iyi olmadığı bir gerçek ama Rimbaud'nun tek bir dizeden oluşan içerikleri başlı başına benim üzerimde devrim yaratıyor. Bu blogun belki de en eski yazılarından birisidir "Ben bir başkasıdır" başlıklı içerik. Öyle ya.. İnsan Rimbaud'ya göre kendisini bir başkası gibi duyumsayabiliyorsa ancak şair olabilir. Bir parçası olduğu bütünün dışına çıkabiliyorsa ancak üstten bakarak kendi üzerinde bir şeyleri kavrayabilir. Şair olmanın temel kıstasıydı bu ona göre ve bana göre de "kendi üzerinde yazma" konusunda yine önemli bir kriterdir kendini bir başkasıymışçasına duyumsama..
Engels diyalektiği açıkladığı zaman bireyin gelişimini "saçmalamaktan daha az saçmalamaya doğru gidiş" şeklinde ifade etmişti. Yanılmaktan daha az yanılmaya doğru bir gidiş de burada söz konusu. Ve bazen öyle olur ki gerçeği bir başkasının yanılgısı olarak dahi görürsün. Belki seni de o şekilde bir başkası..
"Ve bazen gördüm ben, insanın, gördüğünü sandığı o şeyi".
Hakan Günday'ın son kitabı Daha'dan alıntı bu bölüm. Az'daki Türk filmlerini geçen tesadüfleri içeren bozuk kurgunun burada olmaması dileğiyle şimdilik iyi gidiyor diyelim.. İlginç olan şu ki Az'da Oğuz Atay.. burada Arthur Rimbaud.. Bir sonraki kitabında da Borges, Kafka ya da Proust filan olursa tadından yenmez.
"Devrimci olan Klinsmann'dı"
Bazı teknik adamlar benim özeldir, unutulmaz performansları vardır. Dieter Hecking'in ikinci ligde Aachen'da başardıkları önemlidir zira deplasmanda en düşük oranı 2 olan bu takım ikinci Bundesliga'da sürekli kazanır, biz bahis severleri mutlu ederdi. Aynı dönemde İngiltere Championship'te de Reading vardı. Sonra bunlar en üst lige çıksalar da tutunamadılar. Keza Luhukay'ın ilk kez şef koltuğuna oturduğu Paderborn da aynı şekilde..
Dieter Hecking Aachen'da da iyi işler yaptı birinci Bundesliga'ya çıktığı zaman. Bayern Münih'i devirdi. Hani Jan Schlaudraff'ın hem Bremen hem de Bayern tarafından istenildiği zamanlar.. Gel gör ki daha ligin hemen başında teknik direktör olarak hiçbir zaman kazanamadığı ve zamanında formasını giydiği Hannover'den teklif gelince bıraktı Aachen'ı.. Sonrasını biliyorsunuz, Enke'nin intiharı ile sonlanan sürecin ardından Nürnberg ve bugün Wolfsburg.
İyi bir teknik direktördür. Taktiksel ağırlığı fazladır. Geçenlerde çok güzel bir röportajına denk geldim. Jupp Heynckes'in öğrencilerinden ve başarılı hocanın zamanında çok da uysal olmadığını anlatıyordu. Guardiola ile fikir alışverişinde bulunmak ona çok cazip gelirmiş ama Bundesliga'da son dönemde gerçek devrimi ilginç bir şekilde Jürgen Klinsmann'ın yaptığını dile getiriyor.
- Guardiola'yı "devrimci" olarak görüyor musunuz?
Benim için son zamanların en büyük devrimcisi Jürgen Klinsmann. Almanya'da hiçkimse antrenör mesleğini Klinsmann kadar kalıcı bir şekilde değişime uğratmamıştır. O zamanlar meslektaşlarımla nasıl harıl harıl Klinsmann'ın metotlarını tartıştığımızı hatırlıyorum.Zamanla onun farklı metotlarının büyük bir kısmının bütün antrenörler tarafından nasıl kabul edildiğini gördük. Güç antrenmanları ondan sonra Bundesliga'da yeniden tanımlandığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Homofobi deneyi!
Almanya'da statlardaki homofobik oranı görmek adına Schalke-Wolfsburg maçına muhabir arkadaş geçtiğimiz günlerde eşcinselliğini açıklayan Thomas Hitzlsperger formasıyla gitmiş. Sonucu açıklıyorum:
Her 15 kişiden 10'u formada yazan ismi sallamamış, 4'ü tebrik etmiş 1'i tepki koymuş.
Bu orana rağmen yıllar yılı medya ve basın ile beraber Alman federasyonu Eşcinselliğe karşı olan tepkileri dindirmek için vargücüyle savaşıyor. Bizde bu oran nedir sizce?
Süper Baba!
90'lardaki efsane dizi.
Kaç tane vardı ki izlediğimiz? Perihan Abla'nın bitiminden sonra başlayan Bizimkiler'i izledik yıllarca. İlkokul 5 ve Hayat Ağacı, Sam.. Biraz daha sonra da tam kıvamında bitirilen Süper Baba..
Şimdi 2 soru var sadece:
Şu diyaloğa sahip bir dizi bugün yayın hayatına devam edebilir mi?
Haliyle; 90'lara göre.. Aradan geçen 20 küsur yıl sonra biz daha demokratik bir ülke mi olduk yoksa?
Hakan Şükür Mevzusu
Geçenlerde konumuz Hakan Şükür'ün görevine son verilmesiydi. AKP'den istifa edince aslında ne ilginçtir diye devam etmesi gereken cümle mevzu bahis konu Türkiye olduğunda daha çok "beklendiği" gibi diye devam ediyor ve nihayetinde görevine son verildi ile kapatıyoruz konuyu. Bu memleket gerçeğidir. En başta Hakan Şükür o partiye müdahil olduğunda en azından AKPli olmayan, AKP zihniyeti ile çelişen insanların 12 yıla yaklaşan iktidarı altında ne şekilde haksızlığa uğradığını bizzat şimdi kendisi görmüş müdür? Tam da Hakan Şükür gibi mesleğinde donanımlı, yetenekli ve konusunda uzman kişiler AKP'nin medya hakimiyeti ve benden olmayan yaşamasın mantığının sonucu internet köşelerinde yazı yazmaya mahkum edildiğinin farkında mıdır? Yani toplamda ROK'un Sabah'a geçişiyle kendisinin Lig TV'den gönderen zihniyeti dar çerçevede ele almaktansa geniş yelpazeden bakıp kurulan hükümranlığının boyutunun farkında mıdır? Altında yapılan nice haksızlığı düşünüyor mudur?
Çünkü Hakan Şükür bu ülkenin futbol yorumculuğu konusunda bana göre bir numara olsa da herkesin listesinin ilk üçüne girer. Lig TV'de olmayı ondan başka hak edecek bir başka insanı bulmak çok zordur. Buna rağmen üzerine basa basa söylemek gerekirse sonuna kadar hak ettiği o koltuğu altından çekenler, diğerlerine neler yapmıştır tam da bu şekilde, bunu görebiliyor mudur? Nihayetinde hali vakti yerinde olan Hakan Şükür Lig TV olmadan da başka şekilde o parayı kazanır ya da ihtiyacı olmaz ama tek geçim kaynağı yazmak olan nice insan görevinden haksız yere ya da sadece iktidarı eleştirdiği için işinden olanların yerine kendisini koyabiliyor mudur?
Soruyorum çünkü bu insanların "hak" "hukuk" "vicdan" söz konusu olduğunda Mısır'daki öldürülene başka 6 insanın başına çöküp 19 yaşında gencecik çocuğu öldürmesine başka bakıyorlar. Görmüyorlar değil.. Bakın Zaman gazetesi öyle bir değişim içerisine girdi ki birGün'ün manşetini twitter'dan paylaşacak kadar çığır açtılar. Görmüyorlar değil.. İşlerine geldiği gibi her şey.
Daha başka ayrıntılar var bugün maalesef bir başkasını etkileyeceği için dile getiremeyeceğim..
Milliyet'te çalışmaya başladığım dönem bir telefon gelmişti sevdiğim bir abiden. Onu aramışlar, Avrupa Futbolu'na hakim genç kuşaktan birilerini bize önerir misin demişler. Ulusal yayın yapan bir AKP TV kanalı. Ben o dönemde hangi kanal hangi zihniyeti temsil ediyor, haberim bile yok. O da benim ismimi önermiş, bunu haber vermek için de beni aradı. Kanalın eski spor müdürünü tanıyorum. Ben o dönem daldım gittim ama o kanaldan bir başka arkadaş aylar sonra o süreci anlattı bana sonra. ismimi duyar duymaz önce beni tanımadığından sıcak bakmışlar, araştırınca hemen vazgeçmişler. Sergen kadar yetenekli olmasak da Bayern Münih'in Sergen'i isteyip kısa bir araştırma yapması sonrası vazgeçmesi gibi bir şey. Bizi geçin, muhtemelen editörlük tarzında yine bol sömürüye dayanan bir tekliftir ama bu işe yıllarını vermiş, gerçekten de işbilir nice insan neler neler yaşadı ve yaşamaya devam ediyor şu süreçte.. Sadece benim başıma iki kez geldi. Pek çoğunu biliyorsunuz ama pek çoğu basına haber dahi olmadan görevlerinden alındılar..
Başa dönelim. Hakan Şükür'ün iyi bir yorumcu olduğu konusunda da tartıştık yine. Sadece Hakan Şükür değil mevzu. Fatih Terim'in başarılı bir teknik direktör olması ve bu ülkeye bir benzerinin olamayacağı derecede hizmet etmesine kadar pek çok konuda yine anlaşamadık.
Neden?
Sevmedikleri adamların herhangi bir konuda iyi olması diye bir ihtimal yok çünkü. Nasıl anlaşacağız bilmiyorum ama 7 yıl 7 ay Almanya'da kaldıktan sonra sanırım ben gördüğümü söyleme konusunda biraz başkalaştım. Memleketteki kutuplaşmanın her iki tarafıyla da iyi geçindiğimi söyleyemem işin doğrusu. Konuşulmayacak derecede fanatizm söz konusu artık.. Eğer sen bu "gerçeği" vermezsen nihayetinde bütününden çıkaracağın o "gerçek" de hükümsüz kalır, bunu bir anlasalar..
Sonumuz hayrola.
Van der Vaart vs İbrahimovic
ahahahah süper!!
Van der Vaart ile İbra sorunlu bir ilişkiye sahipti. Hollanda-İsveç maçında hakemin faul dahi vermediği ama Van der Vaart'ın İbra'nın müdahalesi sonrası sakatlanması sonrasında tartışma başlar. Van der Vaart her yerde özellikle basına karşı İbra'nın "kasti" olarak bu faulü yaptığını söyler. Pek çok kez kasti olmadığınıı dile getiren İbra ile Van der Vaart arasındaki sorun büyür.
"Ajax'ta oynuyorduk. Ben on numara o forvetti ve her zaman çok iyi anlaşmıyorduk..Karakter olarak da çok uyuşmuyorduk ve her zaman kavga ediyorduk. Ama yani o şimdi çoook uzun.. çok güçlü"
(Kahkaha efekti koyalım buraya)
Moderatör: Eğer bu doğruysa soyunma odasında senin yanına gelmiş ve söyle demiş "Eğer yaptığım faulun kasti olduğunu hala düşünüyorsan bu sefer "kasti olarak " bacaklarını kırarım senin"
Dedi mi bunu gerçekten ?
Van der Vaart: Evet
Moderatör: Yani böyle söyledi sana.
Van der Vaart: Evet aynen böyle söyledi. Ben de ona kızıp hızlıca yanından kaçtım!!
Daha sonra Van der Vaart'ın nasıl intikam aldığını da mutlaka izleyin!!
4 Şubat 2014
Dany ve Jones
Beşiktaş kaliteli iki oyuncu kadrosuna kattı. İlginçtir ikisinin de ortak özellileri mevcut. Olumsuz ve göze çapran detaydan başlayayım.
Her ikisi de saatli el bombası gibi.
Dany
Dany'i izleyen her futbolsever onun hızından, tekniğinden ve eğer denk gelmemişse soğukkanlılığı karşısında büyülenir, aslında çok iyi bir futbolcu olacak ama sanki küçük bir yerde yanlış varmış gibi düşünür. Gaziantepspor'da ilk izlediğim zaman 30lu yaşlarında olduğunu düşünür, genç olsa keşke transfer etsek diye söylenirdim, bu kadar genç yaşta olacağını düşünmeden. Öylesine zor pozisyonda risk alıyor ve başarılı zor pasları gerçekleştiriyordu ki hayran kalıyorduk. Arada bir Dany maçlarını izliyorsanız bu şekilde düşünürsünüz. Galatasaray'da oynadığı dönem ise "yeter artık" dedik. Bu kadar fazla risk, penaltı ve kırmızı kartlar olağan değil.
Dany üst düzey bir stoper olacaktır bana göre. Neden derseniz eğer eksiklikleri daha çok tecrübesizlik ile ilintilidir. Beşiktaş uzun süreli sözleşme yapar, ilk yıllarındaki riskli ama başarısız paslarından oluşan sorunları giderebilirse zamanla bu oyuncu çok iyi bir stoper olacaktır. 29 yaşındaki bir Dany kusursuz bir stoper olabilir. Onun hataları, eksiklikeri ve kusurları maç tecrübesi ve zamanla ortadan kaldırılabilecek eksiklikler. Beşiktaş şu konumda ise sadece arada bir patlayacak olan Dany'nin çok önemli maçlarda bu hataları yapmamasını Tanrı'dan dileyecek.
Jermaine Jones..
Onun hakkındaki değerlendirmem şuradadır.
Jermaine Jones her şeyden önce "çok iyi bir transfer". Bütün tartışmalar bu başlık altında yapılmalıdır. Özellikle Fink transferini burada yorumlarken Ernst ile farkını ortaya koymak adına Fink'in orta sıra takımlarının göze batan oyuncusu olarak anlatmış, aradaki farkı da koymuştuk. Ernst'de olduğu gibi Jones da Alman liginin A sınıfına giren oyuncu kategorisinde yer alır. 32 yaşında bir oyuncu transfer ediyorsanız ilk bakmanız gereken nokta burasıdır. Jermaine Jones Şampiyonlar Ligi oynamış, üst düzey maçlarda sıklıkla sorumluluk almış ve yetenekleri itibariyle kendisine yaklaşık 4 milyon euro yıllık maaş verilmesini sağlayacak performansı geride bırakmıştır. Hali hazırda gönderilmesinin en önemli nedeni yıllık olağan dışı maaşıdır. Zira değişen futbolda o bölge en çok farklılaşmış ve Jones'a her daim ihtiyaç duyulmasına rağmen 4 milyon euro verilen oyuncunun ilk tercih olmaması yolları ayrılma noktasına getirmiştir. Öncelikle bu transferi gerçekleştiren futbol aklını tebrik etmek gerekir.
Öte yandan default olarak provake olmuş bir şekilde saha içerisinde yer alan Jermaine Jones'u buradaki sertlik sonrası işi nereye vardırır, kestirmek güç. Devre arası hakem seminerini izledim. Üç gün boyunca topa olsun ya da olmasın, bilerek ya da bilmeyerek, tehlikeli girişimde bulunacak her oyuncuya sarı kart çıkartılması konusunda ekstra vurgu yapıldı. Yalnız Jermaine Jones analizinde sportif direktör ile girdiği iddiadan bahsetmiştim. Toplamda 5 sarı kartı geçmeyeceğine söz veren Jones erken de olsa bu iddiayı kaybediyor ama nihayetinde sadece 6 sarı kart görüyor. İşin enterasan tarafı ise Jermaine Jones'un kart gördüğü hiçbir karşılaşmayı Schalke'nin kaybetmemesi. Bizler Jones'un belki de geçmişte yaptığı sertliklere takılı kalmış da olabiliriz. Nihayetinde Reus'a yaptığı ve maç sonrası 8 maç ceza aldıran o faulü gördükten sonra imajının temizlenmesi çok güç. Yalnız kartlarına bakınca pek çoğunun da gerekli noktalarda "taktik faullerden" dolayı gerçekleştiğinin de altını çizelim.
Velhasıl atletik, teknik ve iyi iki oyuncu transfer edildi. Eğer bir sorun olursa muhtemelen bu iki nitelikli oyuncunun kalitesiyle değil gerçekleştirilecek olan kurguyla daha çok alakalı olacaktır.
Sabri gol atınca..
Sabri gol attıktan sonra..
-Galatasaray 7 yıl sonra ligde 6-0 lık galibiyet aldı.
-Manchester City 62 maç sonra evinde gol atamadı.
-Barcelona evinde Messi'nın gol attığı bir maçta ilk defa kaybetti.
-Sneijder 7 yıl sonra hat-trick yaptı.
-Atletico Madrid 18 yıl sonra ligde lider oldu.
gibi pek çok espriye konu oluyor. Bu güzel olanı. Ramsey de kim?;)
Rakip takım taraftarlarının takılmasını anlarım da en çok esprili ve sıkça yakışıksız tavırlar bizzat Galatasaraylılardan gelir. Hadi bu ezberin de kendisini tekrar etmesine bir şey demeyelim ama şu adamın oynadığı futbolun hakkını verin. Yine yap sen geyiğini ama oynadığı futbola biraz daha dikkatli bir şekile bakarak olsun mümkünse.
Aynı zamanda..
Şu saatten sonra Sabri'nin olduğu takımda bir başkasının kaptan olması çok da doğru olmaz.
Jose Mourinho
Eskiden sevmediğim bir gerçekti. Zamanla çok şey değişiyor. "Tutarlılık" çok sevdiğim bir kavram değil. Bir dönem haz etmediğim Jose Mourinho özellikle Mesut'un Madrid'e transfer olması sonrasında daha yakından bakma fırsatına erişince fikirlerim değişti. Mesleğinde iyi olmasından bahsetmiyorum, bir karakter olarak Jose Mourinho figürünün zamanla sevimli gelmesi. Hani derler ya ilişkilerde.. Bir insanı olduğu gibi kabul edip seveceksin diye.. Ben onu olduğu gibi kabul ettim ve City maçı sonrası bu söylediklerini de ona yakıştıramadım..
"Şampiyonlukta kendimizi favori görmüyorum. Bu sezon için favorilerim Arsenal ve Manchester City. Onlar Premier Lig'in en iyi futbol oynayan takımları. Bugün biz maçı kazanmış olabiliriz ama bu Manchester City'nin İngiltere'nin en iyi takımı olduğu gerçeğini değiştirmez. Bugün sadece biz daha iyiydik ve kazandık. Derbi maçlarını seven bir takımız ve büyük maçlarda iyi oynuyoruz. Bu sene olmasa bile önümüzdeki yıl Premier Ligi kazanacağımızdan eminim"
Tek başına ligin kalitesini ve keyfini arttıran sıra dışı bir karakter..