12 Ocak 2008
Umit Karan & Maxim Tsigalko
Umit Karan konusunda bir türlü anlasamiyoruz bilgisine güvendigim futbolsever arkadaslarla. Bugün yedek ve ben teknik adam olsaydim da yedek olurdu Karan. Aynen Championship Manager oyunundaki Maxim Tsigalko gibi. Maxim tsigalko dikkat ettiyseniz ne kadar gol atarsa atsin hicbir zaman degeri 10-12 milyon dolari gecmezdi. Bunun nedeni üzerinde kimse düsünmüyor. Simdi Tsigalko'ya baktiginiz zaman her mac gol atan bir adam. Atiyor da nasil.. istatistik kismi incelendigi vakit cektigi sut ve kaleyi bulan sut arasindaki fark bir yana, takimin butun sutlarini tek bir isimin cekmesinin sacmaligi var. Toplamda 12/6 ya da 13/7 gibi bitiriyordu bir maci. 13 tane hucumu harcadigini kimse görmez. Umit Karan da ayni sekilde. Basit bir örnek: Bugun Rize deplasmaninda Sükür'ün asisti sonrasi atilan gole bakin. Eger o top Hakan'a degil de Karan'a gelmis olsaydi kafadan kaleye göndercekti. Az biraz diregi yalayip "helal" deyip atagi gecistirecektik. Bu hadi bir nevi katlanilabilir.. velakin oyunu bozuyor. Teknigi son derece kisitli Hakan Sükür'ün yerden oynayabildigi kadar dahi oyunda yoktur Umit Karan. Varsa yoksa gelen topu abansin kaleye. Mutlaka ki on tanesinden iki tanesi "muhtesem" bir sekilde iceriye giriyor, da oyun oynanmiyor.. Lucescu döneminde cok basariliydi ama hicbir zaman takir tukur oynayan bir Galatasaray yoktu sahada. Boyle bir oyuncu formdaysa, ne ala.. Ama degilse takimi cökertir. Nazarimda Tsigalko'nun cm versiyonudur Umit Karan.. Ceza alaninin her bölgesinden gol atabilir ve malasef bunun farkinda olan Umit Karan o sansini her daim denemek istiyor.. Top Karan'a geldiginde ya gol olmali ya da bitecektir, sonrasi yok pek.. Keyf vermiyor bu yüzden. Shabanini Nonda Hem Sükür hem de Karan'in becerilerini bir arada kendisinde toplamis. Gerektigi yerde Karan kadar bencil, ve ayni zamanda Sükürden kat ve kat daha iyi bir sekilde oyunun icerisinde yer alabiliyor.. Elbette cok az insanda Hakan Sükür gibi kafa hakimiyeti ve oyunu rahatlatma özelligi mevcut. Toplamda hangisi isinize yarar, secin begenin.. velakin ne cm de Tsigalko'yu alirdim ne de teknik adam olsaydim Karan gibi bir forveti takima koyardim.. Elbette son vurus ustaliginda hepsinden iyisidir, bu cok baska..
Eski bir tanidik
Reinhard Saftig..
Su an Armina Bielefeld'in Spor direktörü. Ayni zamanda bir zamanlar Galatasaray,Kocaelispor,Leverkusen,Hannover, Dortmund, Mainz gibi takimlarin yani sira Bayern Munchen'i de calistirmistir. Bu alanda bir rekora da imzasini atmis. Sadece 1 ay 13 gün sürmüs teknik adamligi.. Zira efsane teknik adam Udo Lattek geri dönmüs, yeri bosalmasi gerekiyordu..
Ayak ve Bayrak
Sania Mirza hindistanli bayan tenisci. Klasmanda 31.sirada yer aliyor. Ayagini bayragin yanina yaklastirdigi icin hakkinda islem baslatilmis ve ceza almasi olasi. Bayrak o. Üc renge bulastigi icin bez parcasi degil bayrak. Ister ülkemin bayragi, isterse herhangi bir ideolojinin ya da neyin resmi, göstergesi olursa olsun. Insan ayagi ile yan yana geldigi icin bir insanin ceza almasi, özgürlügünün kisitlanmasi, toplumsal lanetlere maruz kalmasi neresinden ele alinirsa alinsin Trajedidir. Trajik ve Komiktir. Belli ki bir nesneye hakaret amaci tasimadan anlik refleks sonrasi ayaklarini uzatmis tenisci kizimiz, nedir yani ? Hadi derine inmiyoruz, bilincli dahi yapsa cezasi olmali midir degil midir tartismasinin yeri burasi degil. Ama gören, bir saniye dahi fotoya bakan hemen herkes biliyor ki bu kizin kendi ülkesinin degerlerine, bir sekilde sürekli temsil ettigi bayragi asagilamayacagi gayet acik. Nedir burada cezalandirilmak istenilen ? Kadinin kendisi degil. Daha cok diger insanlara gönderme yapmak.. Bayragin önemini, soyut bir yapi olan devletin somut görünümlerinin de olabilecegini hatirlatmak.. Bir benzeri Hulya Avsar'in basina gelmisti. Programinda balonlar havada ucusuyordu ve önüne gelen o balonlari nedendir bilmem tekmeliyorlardi. Sonrasinda dava acildi, o balonlarin üzerinde Atatürk ya da Türk bayragi vardi, nasil olur da tekme atilir? Yine ayak... Ayni durum burada da söz konusu. Hülya Avsar gibi toplumun ortalama degerlerine yalandan sarilip her türlü primi yapmak icin varini yogunu ortaya koyan insandan boyle marjinal bir tepki ya da aksiyon kimse beklemiyor. Biliniyor ki bilmeyerekten bir hata isliyor kanunlar nezdinde.. Hani fener tribününe gidip Fenerbahcenin bayragini yakmak, ya da bir baska ülkede baska bir ülkenin bayragini yakan insanin "saygisizlik" yaptigi ve hatta ceza almasi gerektigi dile getirilebilir, cok baska bir konu. Bahsettigim ise putperestlige vardirilan kutsalliklar..
"Crème de la crème"
Piyango vurdu Klinsmann'a. Kimse boyle bir karari beklemiyordu isin acikcasi. Yorumlarin hemen hepsi sürpriz bir gelisme olarak belirtildi ki yorumlardan gecilmiyor tv ekranlari,, Tarifi mumkun olmayan bir bir iskence var televizyonlarda. Garibim Thomas Schaaf da Antalyadan yine ayni seyleri soylemek durumunda, keza bu sefer Klaus Allofs da katildi. "Beni ilgilendirmiyor fazla" .. Gecenlerde roportajini okudugum icin ve ayni cümleleri sarfettigini bildigimden acisam mi gülsem mi bilemedim.. Ülkede devrim olsa boyle gürültü kopmazdi sanirim. Hemen hemen bütün sunuculardan futbolla ucundan ilgilenen kim varsa artik mikrofonu yapistirmislar "klinsi geldi ne diyorsunuz".
Velhasil, bu konu üzerine yazmaktan baska care yok.. Kacis yok, tecavüz kacinilmaz.
Jürgen Klinsmann basarili bir futbolcuydu. Ayni zamanda nedendir bilinmez futbolculuk döneminde her daim en cok sevilen olmustur. Sadece Almanyada degil gittigi hemen her ülkede bu boyle olmus. Ingiliz milli takimi icin ismi geciyordu zira o Ingilterede ilk defa yabanci olarak en iyi futbolcu ünvanini almistir. Basarili futbol kariyeri sonrasi basarili bir milli takim kariyerini arkada birakti. Sonradan cok ciddi teklifler gelmeye basladi. Özellikle ingiltereden.. Milli takim icin olsun, diger futbol klüpleri icin de ayni sekilde.. Bir kac bundesliga klubu de istedi velakin olmadi iste .. Istemedi, gitmedi, bekledi ve bekledigine de degdi isin acikcasi.
Simdi soru su: Alman milli takiminin Dünya Kupasinda oynadigi güzel futbolun arkasinda yatan isim Klinsmann midir yoksa daha cok Löw mü? Özellikle Klinsmann sonrasi milli takim kaldigi yerden hicbir degisiklik olmamis gibi devam ettigini düsünürsek "Löw" cok daha etkilidir bu basarida. Hemen herkes bunun farkinda zaten. Efsane teknik adam Udo Lattek de bunun üzerinde duruyor.. O daha cok antrenörlükten ziyade seflik yapti takima. "Team Chef". Bu yüzden klup teknik adamliginin ne olacagi muammadir..
Bu adam bu isi kotarir gibi duruyor. Bunun icin gerekli olan iyi bir baslangic yapamasi, aksi takdirde cok kisa bir sürede görevine son verilebilir. Bir sekilde tutturursa, basarir. Neden Klinsmann sorusunun cevaplarini toplasak su cikiyor ortaya: Cunku onun saglam bir karakteri var.
Bugun onu ise alan Hoeness bir zamanlar Klinsmann'in basinda bulundugu milli takimi deli gibi elestiriyordu . Hoeness'a, Beckenbauer'a ragmen bildigini okudu Klinsmann. Gercekten karakterli bir durusu vardi, hic kimseyi sallamadi ve o kaos icerisinden Alman milli takimina güzel futbol + dunya ucunculugunu hediye etti. Ayni seyleri Bernd Schuster icin soylerim, nedense bu devirde cok tutuluyor boyleleri.. ama biz degerini pek bilemiyoruz genelde. (bkz: Georghe Hagi) Bu yüzden diyor Hoeness: Oradan milli takimi bu sekilde cikarabildiyse, burada da basarili olabilir.. Genc, enerjik ve genclerle iyi anlasabilen, modern ve kendi yolunda giden, kendi sistemi olan farkli bir adam.. Bayern'in tam aradigidir diyor tüm elestirilerini unutarak.. Kavgalarin iceriginde gizli bir "sevgi, begeni" var derim ben hep. Bu da bunun bir baska göstergesi sanirim. Bir de halkin ona olan sempatisinden de az biraz faydalanmak da söz konusu elbette. Imaj cok seyin önde gidenidir. Bayern gibi klupler teknik adamlik haric her seyi kendileri halleder, yakinda imaj adina birisini getirip teknik adamligi da üstleneceklerdir Bayern gibi klupler.. Ki zaten her yerde su sekilde geciyor: Klinsman plus.. Klinsman arti.. Yani yeni bir löw gelecek. bu yüzden bu gelisme daha cok Klinsmann'in sevilen bir adam olmasi, karakterli durusu ve benzer nedenlerden gerceklesmistir.. herkes her seyin farkinda zaten.
Bayernliler olumlu karsiladi bu haberi. Bir kaci elbette bizim Kahn'i dünya kupasina almadi diye pek sevinemez iken ortalamasi iyi tepkilerin. Dedim ya, cok kucuktum Bravo Sport tarzi dergileri okurdum futbolculuk döneminde ve Boris Becker ile beraber Jurgen Klinsmann her daim halkin sevgilisi olan sporcularda liste basi giderdi. Sevilir cok, saygi da duydurtan bir kimlige sahip. Bir baska acidan cok cabuk istifa edebilir, kolay bir sekilde firtinalar kopartabilir.. Zira otoriter bir yapisi var. Rummenige bir daha benzer bir hata yaparsa, bu sefer giden Klinsmann olmaz bakarsiniz.. Zira az biraz tepkileri cekmistir hitzfeld olayinda.
Hirsli.. 1-0 'Dan ziyade 4-3 yenmek ister, heyecani size kadar ulasir. hucum Futbolunu sever, iyi de oynatti Almanyayi dünya kupasinda. Bu yüzden Galatasaray ile ilgili kaynagi türk basinindan olan koftiden haber yapildiginda -hem spiegel, hem bild- gelirse sevinirim demistim. Velakin simdi Bayern'in basinda.. Cok sansli bir baska acidan.. oyle muhtesem bir kadroya sahip.. Milli takimin üzerine Bayern teknik adamligina en güzel yorumu spiegel getirmis: "Crème de la crème"
Ama iste beklentiler de az buz bir sey degil. her ne kadar Rummenige ilerleyen on yilda Bundesligadan bir takimin sampiyonlar ligi kupasini kadiramayacagini belirten beyanatlarda bulunsa da öncelikli hedefi Sampiyonlar Ligi sampiyonudur ki baska ne var elde edilecek ? Lig zaten..
Bugun olanlari görünce bir zamanlar simdi ismini hatirlayamadigim bir adamin Bayern üzerine ettigi kelam aklima geldi.
"Bayern Bundesliga ve alman futbolunun önündeki en buyuk engeldir".
kesinlikle cok dogru bir yaklasim.. Katiliyorum sonuna kadar.. Bundesligadan en az dört tane Valencia,Inter,Arsenal cikacak iken bir tane Real Madrid,Man u ayarindaki takima heba ediliyor..
Tepkileri de belirtecegim lakin bir de Oliver Kahn meselesi var. Ikisi de sansli olmali ki biri gidiyor, digeri geliyor. Yoksa Kahn varken isi cok zordu. Madrid'un Raul'u neyse Kahn da odur, daha güclüdür su anda Klinsiden.. Neyse ki birakiyor sezon sonu.
Tepkiler de soyle efendim:
Oliver Kahn: Onun klup antrenörlügü hakkinda hicbir fikri yok. Ama Almanya ile turnuvada isi bir is cikardi.
Franz Beckenbauer: Ben bu karari cesur bulmuyorum daha cok akilli ve gelecege yatirim. O yeni metodu ile milli takimda basarili olmus ve kendisini ispat etmistir.
Joachim Löw: Benim icin bu sürpriz bir karar oldu. Son haftalarda ve aylarda görüstügümde onun yine teknik adam olarak calisacagini biliyordum.
Theo Zwanziger (Bundesliganin Haluk ulusoy'u diyelim) :Milli takim icin cok güzel seyler yapti ve ben onun almanyada tekrardan calisacak olmasina seviniyorum
Udo Lattek: (Efsane teknik adam): Klup ile Milli takim antrenörlügü arasinda cok buyuk farklar var. O simdi heyecanli ama artik tek bir bos dakikasi bile yok. Klinsmann cok zeki birisi ama ayni zamanda inatci da.
Thomas Helmer:(eski güzel bayern dmc si): Benim icin surpriz oldu bu kadar hizli gelismesini beklemiyordum. Benim aday teknik adamim ise yeni ve güclü isimlerdi hep. eh, burada en iyisi de Jurgendir kesinlikle.
Thomas Schaaf: Jurgen Klinsmann dunya kupasinda basarili olmustur. Bayern isini garantiye almak istiyor, her sey iyi gider mi ? bunu dusunmek bana düsmüyor pek.
Klaus Allofs: Benim icin bu cok cok buyuk bir sürpriz oldu. Benim dusumdugum tek sey sampiyon bir takimi almamasi. (efendim bayern bu sene sampiyon olamasin da ne skim yerse yesin diyor, canli canli izlemistim belekten, daha aciklamalari vardi da akilda kalmiyor hepsi, bunlarda bild'den)
Torsten Frings: Bu beni ilgilendirmiyor, ilginc ama bu beni gercekten hic ilgilendirmiyor.!
Jurgen Klopp: En azindan ismimin üzerinde dolasan speklulasyonlarin sona ermesi bakimindan sevindirici bir gelisme. (Güzel abim, asil simdi basliyor, yeni löw yüksek ihtimal sen olacaksin, ya da bunun spekulasyonu sürecektir bir ömür )
Lothar Matthäus: Bakalim klup antrenörlügünde ne yapacak görecegiz. bugune kadar böyle bir deneyimi olmadi. Ayni zamanda kendi klubunede en iyi davanisi sergilemedigi acik.
Simdi surada bir parantez acalim, ne demek istiyor Matthäus ? Öncelikle az biraz kiskanclik söz konusu. Cunku bu teklifi o bekliyordu, ona degilde piyango basta da dedigimiz gibi Klinsiye vurdu. bir baska acidan zamaninda Bayernde oynadigi dönem bu iki isim anlasamazdi hic. iddiaya girmislerdi yanlis hatirlamiyorsam, senede su kadar gol dahi atamaz demisti Matthaus. ama klinsi ne yapti ? O kadar gol atti senede iste. Kazandi iddiayi. Bir de Hoeness ile cok ciddi problemler yasamisti. Misal Önce avukati ile Hoeness kapisti "Bir daha bu adamla ayni masada oturmam ben, daha on dakika oldu bana "sen" diye hitap ediyor, bu nasil olur" Elbette 1995 yilinda Bayern'e geldiginde ilkonbiri garantileyen bir sözlesme imzalamasi da bu problemin ana kaynagiydi sanirim. Sonrasinda Klinsmann Reebok ile muazzam bir reklam antlasmasi yapmisti. bes yilligina 75 milyon mark. bu yüzden Bayern takimi antlasmali oldugu Adidas'a 50 bin mark ceza ödemek durumunda kaldi. Ve hatta Hoeness ona cezayi kesmisti, bir daha bu klubun kapisindan giremez diye.. velakin bugun her sey baska.. yine de Hoeness izin vermeseydi mumkun degil giremezdi o kapidan iceri o ayri tabi... Son olarak annesinin bu gelismeye tepkisini verelim:
Anne Klinsmann: "ah du scheisse"
11 Ocak 2008
Bir Efsane: Uli Hoeness
27 yasinda iken kroniklesen diz sakatligi nedeniyle sadece 11 bundesliga macina ciktigi Nurnberg takiminda futbola veda etti. 1952 dogumlu Uli Hoeness, 1979 yilinda futbola 27 yasinda erken veda ederken toplamda Bayern ile 239 Bundesliga macina cikip 86 gol atip 1972, 1973,1974 yillarinda uc kez üst üste Bundesliga sampiyonlugu yasadi. 1974 yilindan baslayarak üc kez üst üste Avrupa kupasini kaldirdi, keza Alman milli takimi ile 35 maca cikip 5 gol atarken 1972 de Avrupa Sampiyonu, 1976 da Dunya Kupasini kaldiriyordu.. Bayern Munchenin basina menajer olarak geldigi zaman(1979) takim bes yildir sampiyonluk yüzü görmemis ve ayni zamanda 6 milyon euro borcu vardi. Tam 29 yildir takimin basinda bulunan efsane adam yil sonu ayriliyor Bayern'den.. Yoruldum diyor ve artik kaldiramiyor, dinlenmek istiyor.. Ben onun olmadigi bir Bayern'in nasil olacagini tasavvur dahi edemiyorum. Kult bir isimdir Almanya da. Efendim parasi pulu da coktur. Wurst -salam,sucuk,sosis olarak cevrimi mumkun- fabrikasi vardir Nurnberg'de, oglu su an basinda. Bu yüzden lakabi da "sosiscik" ya da "salamcik" olarak cevrilen "Wurstchen".. Bunun disinda milyon eurolarin döndügü oktober fest'e cadirlari, onlari bunlari... Var da var yani. Yardimsever bir adamdir da ayni zamanda. St.Pauli trübünlerinde ismi küfür gibi anilir iken o St.Pauli takiminin en zor günlerinde destek cikmistir. Maddi cöküs icindeki takim Corny Littmann'in parlak ticari zekasinin sonucu olan "retter" tisörtleriinden basar ve satisa sunar. Alicilardan birisi de "Uli Hoeness" dir. Tisortlerin 140.000 adet satmasinda payi yadsinamaz. Ayni zamanda St.Pauli ile o dönem dostluk maci oynayip hasilati st.Pauli takimina veren, "st.Pauli gibi kult bir takim yasamalidir" diye beyanati olan degisik bir adam.. Mehmet Scholl'un onca zaman oynayamamasinin hemen ardindan tekrardan ayagi kirilir, hastanede telefon acar ve bugune kadar olan bagliliginin karsiligi olarak yeni kontrat imzalatir.. Deisler bunalim gecirir, hastaneye düser, ilk yardim yine Hitzfeld ile bu adamdan gelir.. Kuffour'un kizinin vefatindan sonra acele bir sekilde gitmesi icin kendi özel jetini verir, jet hiziyla acili babayi kizinin yanina ucurur, ne zaman kendini iyi hissedersen o zaman gel der filan.. Bir gün Ottobrunn'da seminer verir iken, Seminer arasi karisindan Dietmar Hamann'in kriz sonrasi hastanaye yatirildigini ögrenir.. Hemen semineri ve oradaki her seyi yarida kesip hastaneye kosar.. Gerd Müller onun ve Beckenbauer'in sayesinde Alkol probleminden kurtulur ve Bayern'in Genc takimini calistirmak üzere baska bir hayata baslar ki o üclü zamaninda ortaligi kasip kavurmustur.. Daha saysak yazariz baya.. Udo Bassemir eski amatör takim hocalarindan. Eski olmasina ragmen bugun hala maasini almaya devam eder, kanser tedavisi görüyordur ve yardima ihtiyaci vardir.
benimle iletisim kolay degildir, bunu futbolcular da bilir velakin der, bir seye ihtiyaci olduklarinda bilirler ki ben oradayimdir.. Yardimseverligi meshurdur anlayacaginiz. Ayni zamanda 1982 yilinda Portekize bir macaydi sanirim ucarken kaza yapti ucak ve cok ciddi bir ölüm tehlikesi atlatti. Ormanda kosarken Hoeness'u bulduklarinda "soguk soguk" diyerek bilincsizce mirildaniyormus.. Bugün hala o ucak kazasina dair tek bir anisi yoktur hafizasinda. Belki bu yüzden belki baska baska nedenlerden dolayidir bilinmez ama iyi bir adamdir Hoeness.. Kult bir adamdir almanya da. Bayern demek o demektir, hedef odur, Bayern'in mimari, her seyidir.. Franz Beckenbauer Almanya icin önemli bir isim, Hoeness ise Bayernin Sevdalisidir.. bu yüzden cok kisinin kalbini kirmis, cokca defa küfredilmis, üzerine gidilmis ama bes alti milyon dolar borcla aldigi takim bugün dünyanin sayili kluplerin arasindadir.. ve bu en cok Hoeness sayesinde boyledir..
10 Ocak 2008
Bundesliganin Antalya Aski
"Schalke takimi dalga geyigi yapiyor halil ile.. Cibildak bir tek halil'in olmasi bizi sasirtmiyor elbette. memleketi tabi, azicik rahatligi, havasi olacak"
Feci bir ask bu.. Bremen takimina Leverkusen ve Schalke de eklendi..
Bremenin sportif direktörü Klaus Allofs yerel basina neden Antalya'yi tercih ettigininin sebeplerini acikliyordu yerel gazetelere.. Efendim modern tesislerden konaklama yerini uygun olusuna, hazirlanma sürecinde takimlarin kendisini sinama acisindan ciddi rakiplerin bulunmasindan hava kosullarina kadar pek cok neden siraliyordu.. Ayni sekilde yukarida görülen fotonun altina takimda havanin iyi oldugunu, Schalke'nin bu mevsimde boyle güzel atmosferi yakalamasinin guzelligini yaziyordu alaman basini.. Sizler bunun tam olarak ne anlama geldigini anlayamayabilirsiniz .. Ama yukaridaki belirtilen nedenleri bosverin; iki sey vardir almanlari buraya ceken.. Birincisi hava sartlarinin uygunlugu, ikincisi insanlarin konukseverligi,sicakligi.. Ilkini bir ihtimal Ispanya ya da baska memleketlerde de bulabilirsiniz ve hatta daha iyisini, ama ikisini birden ayni yerde bulmak biraz zor. Bremen takimi tam 8 yildir sezon arasi calismasini Antalyada yapiyor. Bu sene Schalke,Leverkusen de eklendi. Freiburg filan da olsa da Schalke,Leverkusen,Bremen nerden baksan iyi bir üclü. Ucu de güclü ekip, birisi ikinci, digeri dördüncü, Schalke de besinci sirada yer aliyor Bundesligada. Misal az önce DSF kanalinda Bremen Freiburg macini izledim, reklamlarda Cumartesi günü yapilacak olan macin anonsunu isittik, keyflendik ama su fotoda da hüzünlendirdi biraz.. Burada yasayan insanoglu icin bu foto cok sey demektir. Lucio, gecenlerde Ispanyada oynamak istedigini acikladi. Sasirdim, benim bildigim kadari ile Bayern gibi bir takimda üstelik sorunsuz oynayan, her daim istikararli olan bir adamin buradan gitmek istemesi pek mantikli gelmedi. Aciklamayi isittigim zaman "kesinlikle hakli" dedim.. Nedeni: Hava sartlari.. Özellikle kisin evde oturmanin disinda hicbir sey yapamiyoruz kötü hava sartlari yüzünden.. Gercekten o kadar da kötüdür, üzerine bir de soguk alman bakisini serpistirdiginiz vakit ne denli cekilmez oldugunu siz varin düsünün.. Kararliyim ben, Melbourne'a gidecegim, artik geride kalanlar düsünsün etsin..
Saniye saniye Raffael
Adamin Berlin'deki ilk günü. Bild gazetesinden kopiledim buraya.
Hasta misiniz siz kardesim ? Raffael uykuda, Raffael disini fircaliyor.. daha takimla yemek yemesi, onu bunu var.
Bir gününü özetlemisler, hadi diger atraksiyonlar neyse de bu ne ? Uykudayken fotograf mi cekilir daha dogrusu cektirilir ? Para almistir mutlaka da yeni transfer oldun sen daha.. Oha.. Hani adam allahtan evli filan.. yoksa yürümezdi bu evlilik Hertha ile diyecektim. Santa Cruz gibi akli basina 25'inden sonra gelmesin..
Dewrano
"Dewrano - Metin-Kemal Kahraman "
Su cocuklarin resimleri binbesyüz farkli mekanda gösterime sunulmaktadir. Duygu sömürüsü, aman savas ne kötü bir seymis demek, dedirtmek icin koymadim bunu. Sadece bu sekilde gecmisi olan cocuklarin gelecegini düsündüm, degerlerini, yasamdaki sinirlarini.. ve sonra bir baskasi tüm bu karelerden habersiz onlara yüklenecektir.. "cani, katil" diyerek peslerine takilacaklar.. Zira onlar tanklari bilmez, kalesler ile yakin uzak iliskisi olmamis, cocukluk dönemlerindeki tek buyuk sikinti mehmet'in silgisini yere atmasi olmus.. velakin buyuyup de adam olduklarinda sagi solu elestirmek en buyuk hobileridir..
Aslinda herkesin bildigi, farkina vardigi velakin acinin kirmiziliginda kimsenin üzerinde durmadigi gercekler var. Insanoglu siradan yasaminin sonrasinda kalabildigi sakinligi ile olaylari degerlendirir. Yasaminin geride biraktigi zaman diliminin digerleriyle olan ortaklasaliginda kimi benzer sonuclar cikarir.. Hep sorar "neden" .. Ben de soruyorum, hep sordum da.. yillardir sordum, anlamsiz geldi cok sey.. nasil insan boyle olur, nasil bir insan digerini öldürebilir, nasil ceker o tetigi o parmak ? oysa cok da zor degil. sucu yok o ergenligini dahi bitirmemis yetimin be adam dedim.. Halkinin cektiklerinin dönüsümü olmaz o sekilde, yasadiklarinin hincini alamazsin ondan, tüm bu olanlar basit bir matematik hesabiydi bizim ve pek coklari icin ve cikardigimiz sonuc gayet bilimseldi: Canice..
Yillar önce köye gelisimin serefine bir hayvanin köyde kesilmesiyle basladi kendi ic sorgulamam.. sonrasinda insanlarin neden asilip kesildigini, bir insanin digerini nasil ve neden öldürdügünü sorarak devam etti. Bana tuhaf gelenin bir baskasina "Normal" gelmesinin nedenlerini aradim cokca zaman.. Bulamadik ilk basta. Sonradan insani bicimlendiren toplumsal kosullari oldugunu okuduk. Bir baska hayati yasayan insanin bir baska degerleri olabilecegini.. Ben izmire okula gider iken cocukluk arkadaslarim köyde, tozun topragin arasinda kaldi.. Tatillerde bulustugumuzda artik baska baska insanlardik. Kurban bayramlarinda kurbani keserler iken ben degil hayvana bakmak, odadan disari adim atamaz iken benim cocukluk arkadaslarim bicagi bileyliyorlardi.. Cok kisa bir zamanda "sehirli toy cocuk" oldum, onlarsa köyün veletleri.. o yasta tavugu nasil kestiklerini gördüm. Önce o sevimli yaratiklari yakalayisini, boynundan tutup bicagi nasil acimasizca deyim yerindeyse "kitir kitir" bogazinda ses cikartarak ileri geri götürdüklerini.. kafasi kopan tavugun son cirpinislarini.. Bir kac kez bayildigimi da biliyorum. Cok kisa zaman icerisinde digerleriyle ucurum yaratti izmirin yurtlarinda gecirdigim zaman.. Henüz ilkokul dahi bitmemisti. Beni bicimlendiren, beni o sekilde olduran, bir baska sekle ihtimal vermeyen ne benim karakterim ne de genetik herhangi bir özellikten ileri gelen bir gelisim.. Yasanilan hayat.. toplum, cevre.
Ilkokul yurdunun bitip ortaokul cehennemine/yatakhasine düstükten sonra isler degisti. Bicagi bileyliyenler yine onlardi ama koyunu kesen artik bendim. On iki yasindaydim bacaklarindan tavana astigim koyunun derisini buyuk bir titizlikle yüzüyordum. Karsi köyün veletlerini dövme isi dahi hep bana ihale edilmeye basladi. Baska bir insana nasip kismet olmayacak bir sevgi ile baglanilan dede ile gelisinin serefine tavuk/koyun kestigi icin onlarca gün konusmayan insan artik kanlarin icerisinde kendi yiyecegi eti kendi keser oldu.
Size hayatimdan aci hatiralar sunmuyorum, yasamdan kesitler de degil. Oldukca basit bir gercegi dile getiriyorum. Insanoglu canilesiyorsa ve bundan siz toplumsal ölcekte maddi/manevi zarar görüyorsaniz cözüm o kosullarin ortadan kaldirilmasinda yatar. Operasyon üzerine operasyon düzenleyin, tüm gücünüzle saldirin.. Sadece ve sadece sonradan kurulacak olan cehennem kamplarinin, terörist olusumlarin daha korunakli bir sekilde olusmasina vesile olursunuz.. Artik havadan saldirida dahi ayakta kalabilecek sekilde tasarlanmasi icin ön ayak olursunuz, baska bir sey degil.. ne bu ölümler durur, ne de baris, huzur gelir..
Bir ülkenin milyon ile ölcülen nufusu geri kalanin aksine baska düsünüyorsa, degisik bir bakis acisi varsa.. bu bir iki, bes, on degil de milyonlarca insani kapsiyorsa.. o kosullarin ortak sonucudur bu düsünce yapisi. Ortadan kaldirmak istediginiz buysa eger, o bölgeyi baska türlü bicimlendirmek icin varinizi yogunuzu ortaya koyup oraya dogru dönüstürmek üzere yola cikmalisiniz. "küfrederek", "biz daha güclüyüz simdi gör.." "Demek bana ha, al sana" gibi cocukca yaklasimlari birakip daha temiz düsüncelerin olusumuna zemin hazirlamak.. milyon kez söylenildi, milyon kez dile getirildi belki, yine de bir kez daha hatirlatmakta fayda var.. iki jet + atilan on bombanin maliyetine binlercesini ortadan kaldirabilirsiniz.. Elbette hedef ayni hedef ise..
Har
Murat Uyurkulak'in muhtesem eseridir Har.
Önce "Tol" tavsiye edildi, onu ismarladik ülkeye giris cikis yapan akrabagillerden. Velakin o zaman baskisi tükenmis ve Har ile cikip geldiler karsima.(internetten nedense ismarmalamazdik o dönem, yeni gelmistik daha, anca anca kavradik neyi nasil temin edecegimizi ) Eh, bunu okuyalim dedik biz de.. Sonrasinda Tol'e de kavustuk ama Har gibi degildi . Murat Uyurkulak, gercekten Har ile insanin derdigini cesitli sekillerde anlatabilecegini gösteriyor. Dili muazzam bir sekilde kullanirken kurguda da son derece basarili. Hakan Günday, Kinyas ve Kayra da ayni sekilde kayda deger bir is cikardi. 24 yasinda oyle bir romani yazmak her babayigidin harci degil velakin kurgusal olarak hafif cocuksu yanlarini ilk romani olmasina ve ayni zamanda icerigin kurguyu önemsiz kilacak sekilde tasarlanmasini da göz önünde bulundurduk.. parca parca dahi okunabilirdi kitap.. velakin Murat Uyurkulak her bakimdan oturmus bir yazar olarak karsimiza cikti.
Hani deliler gibi güldürerek aciya bal calan bir kalem. Siyasi ve oldukca sert göndermelerin yani sira cümlelerinin icerigine sizan minik seytanin kontrol disi harekete gecmesi hasebiyle trajikomikligin de dibine vurmustur..
.....
"Sen" dedi, "şehit asteğmen bilmem kimin nesi oluyorsun?"
"Abisiyim" dedim, şaşkın.
Astsubayın anında gözleri yaşardı, başladı kardeşimi övmeye:
"Bunca senelik ordu hayatımda ben onun kadar dürüst, onun kadar namuslu, onun kadar becerikli, onun kadar fedakâr, onun kadar temiz, onun kadar disiplinli.."
"Onun kadar"ların sonu gelmek bilmiyordu. Sonra astsubay işi iyice azıtıp beni omuzlarımdan kavradı, kucakladı, iki gözümden şapır şupur öptü ve benden de kardeşim gibi şahane bir askerlik beklediğini söyledi.
Boku yemiştim. Sevgili kardeşimin kusursuz sicili burada da peşimi bırakmamış, düşük ruhuma askıntı oluvermişti. Mümkün mertebe kaytarmaktan, bir fırsatını bulup çürüğe çıkmaktan, hatta alengirli bir vaziyette firar etmekten gayri dini imanı, planı projesi olmayan ben, bir anda, hiç yoktan birliğin örnek askeri olup çıkmıştım. Hemen bir lakap da uydurdular elbet: Numune...
O günden sonra aylarca rahat yüzü görmedim. Astsubay, şefkati dehşetli bir emir komuta üslubuyla en beter işlere beni koşuyor, en tehlikeli görevlere en önde beni yolluyordu. Daha da kötüsü, hiç kabahatim, zerre yamuğum yokken badi kazanmam imkânsız hale gelmişti. Kimse komutanın adamı sayılan biriyle, yakın olmak istemezdi.
Şükür ki günün birinde enseme doğru üflenen "N'aber?" sorusuyla, cehennemin göbeğinde badisiz kalmaktan kurtuldum. Arkamı döndüğümde, kantinci haricinde kimseyle konuşmayan, kimsenin de yanına yaklaşmadığı 'Onüç' lakaplı o tuhaf herifle burun buruna geldim.
Hiçbir muhabbete bulaşmaz, boş vakitlerde herkesten uzak bir köşede öylece oturup sigarasını tüttürerek meçhul âlemlere dalardı. Sebeb-i lakabını bilen olmadığı gibi, hakkında anlatılan hikâyelerin de haddi hesabı yoktu. Kimilerine göre pis işlere girip iflas etmiş, çaptan düşmüş bir mirasyediydi. Bazıları, sabıka dosyası ansiklopedi kalınlığında namlı bir dolandırıcı olduğu iddiasındaydı. Fazla düşünmekten kafayı yemiş mühim bir âlim, fazla düzüşmekten hastalık kapmış mimli bir zampara, fazla kıskançlıktan karısını vurup felç etmiş kıtıpiyoz bir memur olduğunu anlatanlar da vardı. Sapık, dâhi, ermiş, sahtekâr gibi sayısız sıfatın orasına burasına iliştirildiği gayet şekilsiz ve belirsiz bir hacmi vardı. Tam korkulacak adamdı yani. Ama badi badiydi, mühim meseleydi, korkacak halim yoktu.
Bana 'numunelik' bahşeden astsubay, sadece bana değil, bütün birliğe belaydı. Her haltı fazla ciddiye alıyor, abartılı tavırları ve talepleriyle herkesin canına okuyordu. Operasyon dönüşlerinde karşımıza dikiliyor, başlıyordu ders verip nutuk atmaya:
Xırbolar'ın tek gayesi, kendilerine ait saydıkları dört parça işe yaramaz toprağı birleştirip hür olmaktı. Bizim tarafta yaşayan ve aslında Xırbo olup olmadıkları bile pek şaibeli olan cahilleri de bu hayale kaptırıp kandırmışlardı. Yani ülkemiz bölünme tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Şimdi biz, sınırlarımızın ötesinde savaşıyorsak, bu, başkasının bir karış toprağında gözümüz olduğundan değildi. Bizim gayemiz, devletimizin ülkesi ve milletiyle çatlamaz mermerliğini muhafaza etmekti. Gerçi az ötemizde petrolün su misali aktığı şehirler de bizimdi ya, şimdi mevzuyla alakası yoktu. Ama kafamız çok kızarsa oraları da alıp çanına ot tıkayıverirdik Xırbo milletinin...
Herif buna benzer bin türlü mesele anlatıp duruyor, yorulmak, susmak nedir bilmiyordu. Bizim umurumuzda değildi tabii. Onca yorgunluğun üzerine birkaç lokma tıkınıp, iki lafın belini kırıp zıbarmaktan başka derdimiz yoktu. Bizim için mesele gayet basitti: Xırboların alayı başa belaydı ve en makbul terörist ölü teröristti."
9 Ocak 2008
Robert Schlienz
Tarih 14 augustos 1948. Kavurucu bir yaz sicagi.. Robert Schlienz sicaktan bunalmis bir sekilde arabasini sürerken pencereyi acti, kolunu disari sarkitti ve artik sicak biraz daha az rahatsiz ediyordu 24 yasindaki Stutgart'in kaptanini.. Derken olan oldu ve bir araba kazasi.. Tedavi gördügü hastanedeki karar kesindi: Bir kol kesilecek.. Bu 24 yasindaki oyuncu icin Kariyerinin sonu demekti, en azindan basin ve hemen herkes bu sekilde yazdi, cizdi. Kazadan tam on yil sonra hic kimse bir Ispanya- Almanya arkadaslik maci sonrasi Alfredo di Stefano'nun "Sahadaki en iyi adam o tek kollu futbolcuydu. Benim gördügüm hayal dahi edilemez bir seydi" beyanatini verecegini tahmin edemezdi.
Kaza sonrasi aslinda Schlienz dahi kariyerinin sona erdigini düsünüyordu. O dönemin teknik adami Georg Wurzer ise onu nasil oynatacaginin planlarini yapmakla mesguldu. Ikili mücadelerden sakinacak sekilde kanatlarda kullanmanin neler doguracagini hesap ediyordu. Dört aydan dahi daha kisa bir süre sonra Bayern München karsisinda tek kolu ile sahaya cikti Schlienz..
"..Sol köseden topu alan schlienz topu catala takti ve beraberlik golü"
Schlienz defansina yardim ediyor, orta sahayi topluyor ve forvete muazzam bir destek sagliyordu. Macin sonucu 3-2 Stutgart lehineydi ve Sport magazin dergisinin yil sonu yorumu acik ve net :
"Schlienz olmadan Stutgart takimi asla sampiyon olamazdi"
1924 yilinda Zuffenhausen'da dogdu. Yerel takimda babasi tarafindan yetistirildi ve 16 yasinda ciktigi A takimi ile sampiyonluk yasadi. Sonrasinda Stutgart ile sampiyonluk yasayan Schlienz 45 gol atiyordu 30 macta.Toplamda Schlienz 391 macta 143 gol atti. 3 kez milli oldu. Aslinda cokca defa milli olmayi haketmistir ama dönemin teknik adami Sepp Herberger ikili mücadelede ciddi bir sorun yasayacagi korkusuyla onu cagirmaktan hep cekinmistir. 1995 yilinda hayata veda ederken VFB Stutgart takiminin amatör sahasinda su sözler yazili kaldi
"Bir daha Robert Schlienz olmayacak belki ama hala ondan cok sey ogrenebiliriz"
Dortmund'un gicirlari: Rukavina&Hummels
Rukavina bek, hummels defans.. Defansta yasadigi problemleri gidermek istiyor Bundesliga'nin transfer manyagi klubu. Basina ne geldiyse bu transferlerden geldi. Hitzfeld dönemi yine bugun Bayern'in yaptigi gibi yüklendi transfere. takim önce Sampiyon oldu, arkasindan hem Sampiyon olup ayni zamanda Sampiyonlar Ligini kazaninca durdu, düsündü: her seyin basi transfer dedi.. Oysa her seyin basi Hitzfeld idi. Bunu anlayamadilar.. Eh haliyle maddi cöküntü geldi arkasindan.. O gün bugündür toparlanabilmis degildir ki baska acidan dehset fanatik bir taraftar kitlesi vardir Dortmund'un. Hani 65 bin ortalama seyirci ile oynamalari bir yana, bu hafif fasist taraftar grubunun desibel acidan degeri de yuksektir, türkiye'deki seyirciye benzer.. demem odur ki kombineler, satislar hirla, gürle.. buna ragmen maddi acidan Bundesliga'nin en kötü durumda takimlarinin basinda geliyor. Rosicky olsun digerleri hepsi parasizliktan daha cok satilmis..
Bir de Doll icin iki satir;
Begendigim bir teknik adamdir. Hamburg'un basinda biraz sansizlik da yasamistir.. En son yönetim kurulunun halka acik toplantisinda Doll'a muhtesem bir destek vermislerdir.
"doll bu takimda kalacaktir, üstelik bir sonraki üc macin sonucu bu karara hicbir sekilde etki etmeyecektir".
Bu gazi alan Doll ve takimi önce Stutgart'i deplasmanda yenmis, sonrasinda Bielefeld'i 6-1 gibi bir skorla gecmistir. Teknik adamin otoritesinin önemi bir daha aciga cikiyor. Bu acidan Hem Bayern hem de Hamburg takimi ikinci yari sorunlar yasayabilir. zira oyuncular biliyor ki sezon sonu baska bir hoca gelecektir takimin basina.. HItzfeld bunu asar da Hamburg'un gelecegi her bakimdan karanlik bu acidan.. Zira Van de Vaart da sakatliklardan kendisini korumak adina fazla riske girmeyecektir..
Hayirli olsun diyeyim, izlemedim her ikisini de önceden, bakacagiz bakalim..
Hamburg'un Gelecegi
Belirsizdir..
Raffael Van Der Vaart meselesi.
Simdi bu adam gitmek istiyor ve gidecek de sezon sonu. Üstelik 2010 yilina kadar sözlesmesi olmasina ragmen. Juventus aldi ve italyanlar artik röportaj yapmaya geliyor Hamburg antrenman sahasina.
Juventus sezon sonu calacak klubunden Van der Vaart'i. Bu nasil olacak ?
FIFA transfer kurallari geregi madde 17 der ki: Bir oyuncu sözlesme yenilemeden üc yil boyunca bir takimda kaldigi vakit yurt disina istege bagli gidebilir. Yuksek ihtimal yillik aldigi ücretten bir bonservis bedeli belirlenir ki 10 milyon euro civari düsünülüyor. Bu da nerden baksan Van der Vaart in piyasa degerinin yarisi. Örnek de Schotte Andy Webster'i gösteriyorlar. Wigan Athletic bu oyuncuyu Heart of Midlothian'tan bu sekilde aldi. Bonservis bedeli olarak 3 milyon euro istediler velakin FIFA'nin uygun gördügü ücret: 375 000 euro oldu. Su madde akilda kalmasi gerekir bence..
Ayni zamanda Teknik direktör Huub Stevens da sezon sonu yolcu. PSV ile antlasti. Biraz daha anlayisli olabiliyor insanlar Stevens'in gitme nedenleri karsisinda. Karisi agir hasta ve Eindoven hastanesinde tedavi görüyor. Ona yakin olmak icin boyle bir tercih yapti. Baska acidan PSV her daim calistirmak istedigidir, yillarca hizmet ettigi klubudur sonucta.
Hamburg takimi sezon sonu hem yeni bir teknik adam ve ayni zamanda Van der Vaart'in boslugunu doldurmak zorunda. Her ikisi de her bakimdan kolay degil zira aylar yillar sonra kaos evrelerinden gecip huzura kavusmus, Bayern ve Bremen'in ardindan ucunculuge oturmus iken boyle bir bosluk pek de iyi degildir.. gelecegi simdilik karanlik ve Dietmar Beiersdorfer'in isi gercekten zor.
de Araujo Raffael #2
Sevgili besiktaslilara önerim sudur benim. Raffael de araujo 4.5 milyon euro karsiligi Zurich'ten Hertha Berlin'e transfer olmustur. Holosko ile ayni zamanda ve aralarinda bir yas vardir. Ben bu genc yetenegi Zurich'e gelip ilki yilinda on kusur gol attigi zamandan beri takip ederim. Her ne kadar eski performansindan uzak olsa da gayet güzel bir oyuncu. Simdi 4.5 milyon euro da buna vermisler. Holosko'ya da yaklasik 8 milyon euro. Gerci 8 milyon euro vererek Raffael'in takim arkadasi ve gercekten yetenek olan Sikavü kardesimizi de transfer edebilirdiniz ama olsun, aradaki farki ic transfer piyasasinin dengesizligine verelim. Sezon sonu bir karsilastirma yapin, yönetimin ne kadar dogru/yanlis transfer yaptigina iyi kötü bir yaklasim sergileyebilirsiniz o zaman..
Raffael sonunda geldi Hertha Berlin'e, eski hocasinin hemen yanina. Gelir gelmez sorulan su soruya verdigi cevap da sikti hani..
"Hedefiniz nedir Burada ?
"Ben, daha önceleri de yaptigim gibi bana ödenen parayi gollerimle geri almak istiyorum, öncelikli hedefim budur".
4.5 milyon euro icin senede kac gol atip nasil bir performans göstermesi gerekir, bekleyip görecegiz..
Herzlich Wilkommen.!
Koray Avci ve Degerler
Tuhaf bir mazosizm var bende , gercekten tuhaf.. Yine Nilay Yilmaz'i okudum bugün. Ayni sekilde Hincal Uluc'u, Onur Belge'yi, Ömer Cavusoglu'nu, Selcuk Yula'yi, efendim Ercan Saatci'yi de okuyorum. . Bunlarin ortak paydasi hicbir sekilde futbola dair gercekci yazilari yazamiyor oluslari. Nilay Yilmaz okuyarak ve bilgi esliginde yazar oldugu icin yer yer güzel duruslari, iyi yazilari olsa da ortalamasi olmayan, en alakasiz yerde en alakasiz konulari irdeleme ve bunlardan garip sonuclar cikarabilme potansiyeline sahip bir yazardir. Haksizlik olmasin teraziye koydugunuzda 25 tane Ercan Saatci yapar "futbol" konusunda.. Bugün besiktasi ve her zamanki gibi "degerleri" üzerinden elestirmis ve soyle demis Koray Avci'nin takasi konusunda:
"Bu yetenekleriyle ilgili değildir. Bu kişiliğiyle de ilgili değildir. Bu sadece ve sadece Beşiktaş futbol takımının kaptanlarından biri olmasıyla ilgilidir.
Beşiktaş kulübü kaptanını takas edemez. Bu ayıpla ifade edilemeyecek kadar önemli bir şeydir. Bu gerçekten tükenişin yolunu adımlamaktır. Buna sessiz kalmayı da ayıbın ortaklığı olarak görüyorum. O yüzden de yazarak 105 yıllık bir kulübe özürlerimi iletiyorum..."
Bir kaptan takas edilip edilmemesi nasil bir degerdir bunu anlamak isterim öncelikle. Besiktasli degilim ama Koray Avci da "Metin Ali Feyyaz" misali takimin sembolü olmus futbolcusu degildir. Sadece takimin üc kaptanindan birisi. 2005 yilinda gelmis adam takima. Ibrahim Üzülmezdir takimin asil kaptani ve Koray Avciya kiyasla "degeri". Tek basina takimin kaptani olmasi onu sembol yapmaya yetmez. Koray Avci takasi bir ihtimal teknik kadro acisindan anlasilmaz olabilir, önemli bir futbolcudur su an mevcut kadro icerisinde velakin kaptanlardan birisidir. Boyle oldugu icin takas edilemez, bu davranis bicimi de degerlere terstir yaklasimi sacmadir. Boyle bir yorum olabilir mi ? Ne demek kaptanlardan birisi takas edilemez.. gayet tabi edilir. milyon tane kaptan satilmistir cesitli takimlarda.. buyugunden kucugune kadar.. Ferdinand da kaptandi bu yil Aston Villa'ya transfer olan Nigel Reo Coker de kaptandi takimlarinda.. Hadi Ibrahim üzülmez olsa, yirmi yillik takimin emekcisi olsa, sembol bir futbolcu olsa ki ben Ibrahim Üzülmez'i dahi sembol olarak göremiyorum besiktas'ta, bir nevi anlarim diyorum ama yine anlamiyorum. Mesele futbolcunun takas edilmesi ve takasa atfedilen olumsuz anlamda. Bana göre sorun besiktasta kaptanlik yapan futbolcularin ortalama degerinin gecmise oranla "degersiz" olusu. bu da bir nevi iyi bir futbolcu karsiliginda "para arti futbolcu " verirken futbolcu kismina denk düsmesini alcaltici bulunmasi. velakin 2005'de gelmis bir adamin 2007'de gitmesi, basarili olamamasi ve sonucunda takasta kullanilmasi gayet olagandir. Neresi ayip, degerlere ters ? Iki yilda ne yapar ki sembol olur, bir mac adami sembol yapar mi ?
Besiktasin üc kaptani var, zorlarsak besi de buluruz.. nedir ki bu simdi ? Neden takas edilmesin. Zoraki oldugu vakit kaptan filan dinlemez insan, butun futbolculari da kapsayacak sekilde bir "deger" atismasina girersin.. Besiktas'in degerleri vesaire. Seyi hissediyorum ben bir kisim yazar cizer de.. besiktasi sattiniz, degerlerini yok ettiniz elestiri yapmak icin kasiyor. Takim gercekten kötü yönetiliyordur tamam. Kimi degerleri satisa cikarilmistir, kabul. Ama her bir eyleminden de illa ki bir sacmalik, degerler geyigi türetilmez ki. Hani bizim Hakan Sükür de takim kaptani, valla her sey olabiliyor, atilabilir, satilabilir, takas ya da her türlü dalavere söz konusu. hadi bu bizim degersizligimiz olsun da, kaptan olmak aman aman da önemli olmasa gerek su durumda. Hakan Sükür'ün degeri Kaptan olmasindan ileri gelmiyor pek. ayni sekilde hicbir zaman kaptan olmayan Hagi ya da bir baska isimler..
-Simdi efendim biz Fenerbahce klubu olarak Ronaldo'yu alacaz sizden.
-Su kadar para + Semih'i istiyoruz, güzel oyuncu.
-Yok, bu is yatar baba.
-Neden, semihle görüstük biz, gelmek istiyor bize.
-o takimin ikinci kaptani. Takasta kullanamayiz, büyük ayip.
-Yahu adam bizi, biz adami istiyoruz, ne demek olmaz.
-bu klubun yüz yillik degeri, koca kaptani takasta yok mimkin degil haci. yatar bu is.
Ben sunu derim cokca. Herkes kendi cikarina baksin. Teknik adam, oyuncu.. Hepsi. Sagina soluna baksin, ona göre hareket etsin. Klubun degerleri klubu baglar, siz kendi degerlerinize bakin. Tuhaf bir arenadir futbol dünyasi. Siz, takimi yari yolda birakirsaniz hain olursunuz, basarili oldugunuz bir anda gelen teklifleri geri cevirmeniz beklenir. amma velakin basarisizlik durumunda "aman sen iyisin, sezon sonuna kadar kal" derler mi ? aninda o gün saniyesinde kapi disari edilip kovulursunuz. futbolcular yine iyi, hocalar icin bu cok daha acimasizca gerceklesir. Sembol ismi olmaniz da en fazla paf takimiyla antremana cikmanizi saglar. velakin basarili oldugunuz dönemlerde sizden bagimlilik, asalet su bu isterler.. ama en ufak bir yenilgide aninda sezon ortasi, basi demeden kapi önüne konulur. tuhaftir. Gelenek ve görenek de daha cok kisilere endeksli gelisir. Arsene Wenger, Ferguson ya da Hoeness varsa takiminizda baskadir o zaman.. Mehmet Scholl gibi yaptiginiz fedakarligin karsiligini alirsiniz.. Ama bugun 30 yildir takimin basinda olan Hoeness bile gider iken hangi degere ve kime güvenerek fedakarliklar yapip "sadakat" bekleyeceksiniz ? Iki dakikada tüm kadro, yönetim sil bastan olup paf takimi sizi bekleyebilir ? Bu gercegi göz önünde bulundurarak her oyuncu en iyi zamaninda en iyi sözlesmelere imza atma hakki vardir. yalandir o degerler bugünlerde.. bu yüzden bir iki tane "fedakarlik örnegi" görsek her seyin önüne koyuyoruz, seviniyoruz.. keske baska türlü olsaydi elbette..
8 Ocak 2008
2007 Bundesliga Görünümü #4
Eksik olan kismi da ekleyelim: Forvetler..
Weltklasse: -------------
Internationalen Klasse:
1. Luca Toni 30 Bayern München
2. Miroslav Klose 29 Bayern München
3. Boubacar Sanogo 25 Werder Bremen
Im Weiteren Kreis:
4. Marko Pantelic 29 Hertha BSC
5. Mario Gomez 22 VfB Stuttgart
6. Kevin Kuranyi 25 Schalke 04
7. Mladen Petric 27 Borussia Dortmund
8. Stefan Kießling 23 Bayer Leverkusen
9. Mike Hanke 24 Hannover 96
10. Hugo Almeida 23 Werder Bremen
11. Theofanis Gekas 27 Bayer Leverkusen
12. Ioannis Amanatidis 26 Eintracht Frankfurt
Im Augenblick:
Cacau 26 VfB Stuttgart
Manasseh Ishiaku 24 MSV Duisburg
Enrico Kern 28 Hansa Rostock
Dimitar Rangelov 24 Energie Cottbus
Markus Rosenberg 25 Werder Bremen
Artur Wichniarek 30 Arminia Bielefeld
Dunya capinda yildiz kategorisinde futbolcu olmamasinin ana sebebi Bayern Munchen'in Sampiyonlar Liginde olmamasindan kaynaklaniyor. Liste tek basina futbolcunun toplamda nerede durduguna bakmiyor sadece, 2007 yilinda gösterdigi performans dikkate aliniyor. Bana göre hem Klose hem de Toni dunya capinda bir yildizdir ve ayni zamanda o sekilde formdadir ikisi de. Sakatliklar her ikisinin de belini az biraz bükmüstür.. Sanago ise beklenmedik bir cikis yakaladi. Kaiserslautern'de iken biraz gündeme gelmisti, simdi citayi epey bir yükseltti. Bir alt kategoride Pantelic ilk sirayi almis. Kuranyinindir orasi aslinda. Bu sene gercekten iyi bir performans gösterdi ki sevmem kendisini.. 10 tane pozisyon olacak ki atacak golü Kuranyi. velakin bu sezon gercekten iyiydi.. tek basina 2007'nin ilk dönemi baz alinsaydi bir üste dahi cikardi.. Digerleri de ara ara cosangillerden. Mike Hanke benim aslinda cok da iyi olacak diye bekledigimdir hem bu sezon hem de toplamda oldukca gec acildi. Velakin ikiser ikiser atmaya basladi uzun süre sessizlikten sonra.. Mladen Petric.. Yanarim yanarim da neden dortmund gibi bir takima gittigine yanarim bu adamin. Güzel bir 10 numara. Barbarez gibi. Hucumu yönlendirir, ara paslari, teknigi, frikikleri ile forvet arkasi süper bir adam. Golcülügü de keza .. Hugo Almeida tuhaf bir golcü. Kaleci kaleci ile karsi karsiya her futbolciu golü atar degil mi? Degil. Ikinci inzaghi diyorum ben, kacirmiyor bu adam ve Bremen gibi hucumsever bir takimda oynuyorsaniz tek basina bu güzelliginiz ile gol krali olabilirsiniz.. Güzel bir form yakaldi bu sezon. Göze batanlar arasinda Artur Wichniarek var. Bu adam aslina göze filan batmazdi, sözlesme imzalayacak, ertelendi. onun gaziyla bir dönem sürekli gol atti cok da beklenmedik bir sekilde. Sözlesmeyi imzaladi artik ne gol ne de boyle surpriz form grafigi..
A Vava Inouva - Idir
Burasi Melbourne. Bir gün bu sehre gitmeyi mümkünse bir daha geri dönmemeyi düsünüyorum.
"Ben bu kadar para etmem"
Berbatov delirmek üzere.
Leverkusende oynadigi son dönem maclarinin cogunu izledim. Inanamadim.. Bir dönem hepimizi cildirtan adam inanilmaz bir performans gösteriyordu. 19 gol atti o sezon.. Gol krali olamadi lakin herkesin begenisini kazandi. Sahsen ben Kloseden hemen sonra ikinci siraya yerlestiriyordum kendisini Bundesligada. Sogukkanliligi, bitirici vuruslari, hemen her yerden gol atabilmesi.. Seyri inanilmaz keyf veren gollerin arkasindaki isimdi, nerden baksan "özel" bir futbolcuydu o.. üstelik kanimiz da basta hic isinmamisti, bana göre kacan sampiyonlugun ve Sampiyonlar Ligi finalinin sorumlusuydu o.. biraz geri alayim.
Almanlarin efsane golcüsü, Daum'un sevdicegi Ulf Kirsten sakatlanmis, Neuville sakatlanmis ve o zamanlar 20 yasinda olan Berbatov'a is dusmustu Bayer Leverkusenin Daum sonrasi Topmöller yönetimindeki muhtesem kadrosu ile her yerde firtina estirdigi zaman.. 2002 dünya kupasindan hemen önce.. Leverkusen ilk defa sampiyon olacakti tarihinde. Son uc haftaya alti puan önde girmisti. Diger yandan da Sampiyonlar ligi finali.. Ballack'un meshur üc final kaybetme hadisesi sik sik dile getirilmisti, dunya kupasi finalini de kaybettikten sonra.. Ligi, Sampiyonlar Ligini ve Dünya Kupasini finalde, son anda kaybetmisti. Berbatov Güntekin Onay'in inatla belirttigi gibi "Berbat" bir futbol ortaya koydu tüm bu sürecte. Sampiyonluga dogru gidince bizim türk kanallari da leverkusenin maclarini yayimlamaya basladi.. Halilyle o dönem takimin ismi Yildiray Bastürk'lü Leverkusen idi. Bir üc puan yetecekti ama olamiyordu, her hafta berbatov sayisiz goller kaciriyordu. Velakin oynadigi süre boyunca takimi hem ligi, hem Sampiyonlar Ligini son anda kaybetti. Berbatov'un da ilkonbir ciktigi maclar sadece final dönemi oldugunu düsünürsek, siz varin edin ona olan kizginligi. beni bosverin, Güntekin Onay cildirmak üzereydi, adam mac anlatmiyordu kizginliktan.. o derece..
Almanyaya geldim ve elbette Bundesligayi deli gibi takibe aldik. Gördügüm vakit eski anilar tazelenir "adi gibi berbat bir futbolcu bu" derdim. Gerci o dönem kime önyargi ile yaklasip "kötü" dediysem en cok onlari sevdim. Miroslav Klose de bunlardan birisidir. Ailton muhtesem oynuyordu Bremen'de, takimi sampiyon yapti, gol krali oldu. Schaaf denen adam biraz fazla para isteyen boksor kilikli Ailton'i gönderip kafa ve Penalti harici golleri olmayan Klose'yi transfer etti. Velakin sezon sonu gol krali Miro Klose olurken ikinciligi de Berbatov aliyordu.. Mesele "teknik adam" meselesidir ve güzel olan sadece golleri degil, her iki adamin da yetenegi göz kamastiriyordu..
Beklenilen oldu ve Premiere Ligin yolunu tuttu. Orada da ayni sekilde gollerini atmaya devam etti. nereye gitse atardi, yetenek idi. Bulgarlarin da efsane ismi olma yolunda emin adimlarla ilerliyor. Bugun bütün büyük klüpler pesinde ve tarihin en pahali transferi olacak dedikodulari yayiliyor. Milan, inter istiyor, Man U, Arsenal istiyor, en azindan hepsinin basinda cikmis haberi var ve adam cildirmis durumda.
People'in belirttigine göre Chelsea 42.8 milyon euro bonservisine, kendisine ise haftalik 107 bin euro teklif ediyor ve patliyor sonunda Berbatov:
" isler iyice abürdlesiyor, sacmalik bunlarin hepsi. Gazeteler beni abartiyor, ben bu kadar para etmem, lütfen sakin olalim ve artik huzur istiyorum "
diyor..
Ne denilebilir ki kendisi hakkinda boyle aciklama yapabilen bir adam icin.. her bakimdan "kalite" derim ben.
7 Ocak 2008
Bundesliga'nin en iyi oyuncusu
Kicker, Diego'yu dünya capinda yildiz kategorisine koyamayaz iken, Premiere ve Spox.com'un anketi onu bundesliganin en iyi oyuncusu olarak gösteriyor. Su an degeri 20 milyon euronun üzerinde olan Diego'yu bes milyon euroya satan Porto takiminin o zamanki teknik direktörü Adriaanse soyle demis zamaninda: Cok iyi bir oyuncu ama tek bir kusuru var: Gol atamiyor.. Oysa sahane goller atmistir, her iki golün birisi jeneriktir. Werder Bremen mali acidan oldukca iyi bir tablo cizer iken belirtmistik ki bunda teknik adam Schaaf'in da payi var. Bakin görün iste, milyon eurolara alirsiniz, bedavaya gönderirsiniz. Teknik adamin rolü de gayet belirleyicidir bu konuda. Listeye göz attiginiz zaman sunun hakki yenmis diyemiyorum, Luca Toni belki biraz.. Bana göre iyi bir performans sergiledi lakin takimin bel kemigi her zaman Ribery idi. O oynamayinca digerlerinin iyi oynama gibi bir sansi da kalmiyor. Bir de oy verengillerin ayni takimdan iki insana oy verememesi sonucu Toni arada kalmis gibi duruyor. bu biraz etki etse de genelde benim de ilk onumun degerlendirmesi boyle olurdu, oturup bir degerlendirme yapsaydim eger.. Bir istisna da Leverkusenli Simon Rolfes icin olurdu. Yalniz bu tarz oyuncularin güzelligini görebilmek icin sahada onlari izlemeniz gerekir, topsuz alanda yaptiklari ve seyircinin buyuk bir kismina pek de bir sey ifade etmeyen "siradan" oyuncu kategorisinde cok buyuk isler basarirlar.. Gerrard,Davids gibi hucuma yönelik cok buyuk katkiniz da yoksa arada kaynarsiniz, teknik adamlar harici hakketiginiz ilgiyi göremez, cokca zaman verdiginiz cabanin karsiligini seyirciden alamazsiniz..
6 Ocak 2008
Jurgen Klinsmann Galatasaray'a mi geliyor?
Efendim alaman basinina göre var boyle bir sey. Cok ilginc geliyor bana bu basinin tuhaf karakteri. Simdi yakin zaman icerisinde haber duyacaksiniz Bild ve der Spiegel Klinsmann'in Galatasaray ile anlasmak üzere oldugunu yazdigini yazacaklar.. Bir bakima dogru, boyle bir haber bugün itibari ile yer etmistir alman basininda. Velakin kaynagi da Türk basinidir, hem Bild ve ayni zamanda der Spiegel "Vatan Gazetesinin haberine göre" diye belirtmisler, kendilerinin kesfettigi, duydugu ettigi degil, Türkiyede cikan haberleri konu yapiyorlar.. Hele ki konu Klinsmann ve Feldkamp'i iceriyorsa..
Ben simdiden soyleyeyim fikrimi: Cok iyi olur boyle bir sey olursa.. Klinsi ikinci adamligi kabul etmez ya da bilmiyorum ama güzel bir teknik adamdir, ofansiv futbolu sever, Mondragon ikidir. yüregiyle isin basindadir ve o sekilde takimi oynatir, heyecanlidir, heyecani size de bulasir, keyfli olur. Yalniz biraz zor.. Ingiltere icin dahi adi geciyordu, pek cok klup istedi hicbirisine gitmedi.. Su an icin takim calistirmak istemiyorum diyor sürekli. Ikna edilirse, neden olmasin..
Tek basina Bild haber yaparsa, bilin ki faso fisodur. Hurriyet gecenlerde Bayern Munchenin teknik adam olarak dusundugu isimlerin arasinda Terim'in de oldugunu yazdi, kaynagi da "Bild" idi... oysa boyle bir haber yoktu. Hurriyet Bild'den de beter bir durumda salladi. Aslinda Bild gibi bir gazetede olabilir, orada her türlü dalavere, yalan haber, kulakta duyma, uydurma olur ama bu dahi yoktu.
Diyecegim odur ki; Feldkamp ile hicbir sekilde sorun olmasa dahi basin istedikten sonra boyle yavas yavas gönderir bir adami takimdan. Hicbir sey diyemezsiniz. O yalan haber yapar, öbürü onu kaynak alir isin icerisine sokar, digeri de durmaz üzerine ekler.. Üzerine mutlaka ki hocadan sikayetci olanlar da eklenir, hoop hoca sorunu var.. Hakan Sükür soyle yapti, Adnan Polat boyle.. diye gider. Oyuncular girer isin icerisine "bana baska, basina baska konusuyor" der.. karisir gider bir takim.. Sene basindan beri devam eden ve istenilen budur, basarilmadi da degil hani..
Bu yüzden iletisim cok önemlidir. Oyuncularin, Yönetimin ve Teknik kadronun bu gibi saldirilardan etkilenmemesi icin haftada bir toplanip durum degerlendirmesi yapmalari gerekir, yoksa zor..
Ordan Burdan
#Son günlerde okumaktan ve hatta habere iliskin en ufak bir ayrintiyi görmekten dahi rahatsizlik duydugum iki konudan birisi sudur: Lehmann'in hangi klup ile anlasacagi ve sonunun ne olacagi. 37 yasinda adam nedendir bilinmez baska secenek yok gibi Avrupa sampiyonasinda kaleyi koruyacak.. Korusun da bu kadar tantanaya gerek var mi ki? Konu su: Arsenalda yedek kaliyor, yazin forma giymesi icin bir klube gitmesi ve oynamasi gerek yoksa isi zor diyor löw. Yaklasik alti aydir ayni geyik dönüp duruyor. Hal bu ya, kaleci eksikligi ceken her klubun gözdesi. Wolfsburg buyuk sorunlar yasiyordu; gündeme geldi. geliyor mu gelmiyor mu ? Derken dortmund, derken baska baska klupler.. "düsünmeliyim, ailemin karari da önemli" vesaire diye giden beyanatlar sürüsü. Git onca kalecin var senin bundesliga'da.. Almanya bu, kalecilerin en bol oldugu ülkedir yillar yili. Hildebrand,Enke,oynayan Kahn,Adler,Neuer ve daha niceleri.. Barnsley'deki Müller'i al .. bak herkes pesinde. 30'una yeni geliyor, tam yasi yani. Lehmann da lehmann.. sevemedim ben bu adami bir de. ezelden beri kanimin isinamadigi futbolcularin basinda gelir..
# ikinci irrite edici konu: Bayern'in teknik adami kim olacak.. Bu biraz daha önemli ve anlasilir bir konu, tamam üzerinde durulsun da.. Misal Bremenin cok sevdigim teknik adami Schaaf'i yakalamissin, roportaj yapiyorsun gündem yine bu konu. Adam sorularin on soruya yaklasik ayni cevabi verdi. "Benim kendi takimim var, yeterince sorunum var üzerinde dusunmek zorunda oldugum ve bu yuzden bir baska klubun sorunlari beni alakadar etmiyor" bitiyor mu bunu soyledikten sonra.. hayir, adam sorularinin iceriginde oynama yapiyor.. efendim sizi de dusunuyorlar, fikriniz nedir, teklif aldiniz mi sudur budur.. Anlasildigi üzere almanyada da üc buyuk var. Hepsi de Bayern Munchen.. Ama diyorum ya, tek basina Schaaf buna son verecektir, hadi cift basina olsun " Klaus Allofs" ile beraber..
#Arsene Wenger'in aciklamasi var, yine gündem Hakan Sükür.. Almanya 37 yasindaki kalecisini oynatmak icin cildiriyor, bir baska acidan Türkiye de Hakan Sükür oynatilmali mi sorusu.. Wenger demis, Sükür oynamalidir diye, kafa hakimiyeti yeter en kötü diyor.. bunda sasilacak bir durum yok. Yurt disina ciktiginiz vakit bilinen, takip edilen cok fazla oyuncunuz yok. Garip ama gercek sudur ki; Nihat ispanya gibi bir ligde onca gol atmis, Ronaldo ile cekismis ikincilikte, efendim Villarreal gibi kalburüstü bir takimda oynuyor ama Hakan Sükür'ün onda biri kadar taninmiyor, keza Emre icin de ayni seyi soyleyebiliriz.. Her ülkeden insanlar en kötü bir yildiz futbolcu bilir, eder.. Futbol ile derinlemesine ilgilenemeyen, kendi ligini yeterli görengillerin ortalamasi budur. Yillarca Sükür tek idi. Koca ülkede dikkatleri üzerine ceken ve ayni zamanda herkesin bilmekle yükümlü oldugu ülke stari oydu.. Simdi Emre'si, Tuncay'i, Nihat'i, Hamit'i var.. Var da öne cikan yok.. Hami Mandirali anlatiyordu milli takim kampinda yasadigi kucuk bir ayrintiyi.. "Basindan, ordan burdan geldi insanlar kampa.. biz de gittik ama herkesin konusmak istedigi Hakan Sükür idi biz de cekildik kenara, arz talep meselesi" diye.. Wenger her ülkeyi yorumlamak durumundaydi Türkiye hakkinda soyleyecegi sey ise zamaninda final oynadigi Galatasaray takimindan tanidigi isimler üzerine iki geyik yapmak hepsi bu, bosverin onu bunu, bakin isinize..
#transferler gözüme carpiyor.. Hamburg 18 yasinda defans aldi kimsenin bilmedigi.. belcikali genc yetenegin ismi: Vadis Odjidja Ofoe. ayni sekilde 20 yasindaki beyaz rus Anton Putilo'yu da kadrosuna katti. Schalke yine bir defans aldi gürcü.. Levan Kenia. 17 yasinda.. Gürcülere kafayi takmis durumda. aldigi verimi düsünürsek pek de haksiz degil. Koller efendim 34 yasinda yine transfer oldu Bundesligaya. Nurnberg aldi. Nurnberg cikisi bundesliga eskilerinde görüyor, yunan "karisteyas"dan sonra ikinci bundesliga eskisi Jan Koller.. Dortmund keza sirp defans oyuncuyu Antonio Rukavina'yi kadrosuna katti. Real Madrid silili Sebastián Pinto'yu transfer etti.. transfer konusunda sunu da eklemek gerek. Insanlar artik biraz daha sabirli. Arsene Wenger biraz olsun ders verir nitelikte bu konumda. bir oyuncunun baska bir takima gelmesi, isinmasi zaman ister.. Özellikle yabanci transferinde yaslarin gittikce düsmesinin ana sebebi budur. Alip soteliyorlar, ülkeye alisiyor, takima alisiyor, dilini konusuyor ve bir süre sonra sip diye karsinizda buluyorsunuz.. Bu yuzden yetenek olsun sadece.. gerisi zamanla hallediliyor. Artik gelsin, ilk macinda gol atsin, taraftari ayaga kaldirsin geyigi yok. En azindan genc ve tecrübesiz furbolcular icin bu söz konusu degil..
-to be or not to be continued-
# ikinci irrite edici konu: Bayern'in teknik adami kim olacak.. Bu biraz daha önemli ve anlasilir bir konu, tamam üzerinde durulsun da.. Misal Bremenin cok sevdigim teknik adami Schaaf'i yakalamissin, roportaj yapiyorsun gündem yine bu konu. Adam sorularin on soruya yaklasik ayni cevabi verdi. "Benim kendi takimim var, yeterince sorunum var üzerinde dusunmek zorunda oldugum ve bu yuzden bir baska klubun sorunlari beni alakadar etmiyor" bitiyor mu bunu soyledikten sonra.. hayir, adam sorularinin iceriginde oynama yapiyor.. efendim sizi de dusunuyorlar, fikriniz nedir, teklif aldiniz mi sudur budur.. Anlasildigi üzere almanyada da üc buyuk var. Hepsi de Bayern Munchen.. Ama diyorum ya, tek basina Schaaf buna son verecektir, hadi cift basina olsun " Klaus Allofs" ile beraber..
#Arsene Wenger'in aciklamasi var, yine gündem Hakan Sükür.. Almanya 37 yasindaki kalecisini oynatmak icin cildiriyor, bir baska acidan Türkiye de Hakan Sükür oynatilmali mi sorusu.. Wenger demis, Sükür oynamalidir diye, kafa hakimiyeti yeter en kötü diyor.. bunda sasilacak bir durum yok. Yurt disina ciktiginiz vakit bilinen, takip edilen cok fazla oyuncunuz yok. Garip ama gercek sudur ki; Nihat ispanya gibi bir ligde onca gol atmis, Ronaldo ile cekismis ikincilikte, efendim Villarreal gibi kalburüstü bir takimda oynuyor ama Hakan Sükür'ün onda biri kadar taninmiyor, keza Emre icin de ayni seyi soyleyebiliriz.. Her ülkeden insanlar en kötü bir yildiz futbolcu bilir, eder.. Futbol ile derinlemesine ilgilenemeyen, kendi ligini yeterli görengillerin ortalamasi budur. Yillarca Sükür tek idi. Koca ülkede dikkatleri üzerine ceken ve ayni zamanda herkesin bilmekle yükümlü oldugu ülke stari oydu.. Simdi Emre'si, Tuncay'i, Nihat'i, Hamit'i var.. Var da öne cikan yok.. Hami Mandirali anlatiyordu milli takim kampinda yasadigi kucuk bir ayrintiyi.. "Basindan, ordan burdan geldi insanlar kampa.. biz de gittik ama herkesin konusmak istedigi Hakan Sükür idi biz de cekildik kenara, arz talep meselesi" diye.. Wenger her ülkeyi yorumlamak durumundaydi Türkiye hakkinda soyleyecegi sey ise zamaninda final oynadigi Galatasaray takimindan tanidigi isimler üzerine iki geyik yapmak hepsi bu, bosverin onu bunu, bakin isinize..
#transferler gözüme carpiyor.. Hamburg 18 yasinda defans aldi kimsenin bilmedigi.. belcikali genc yetenegin ismi: Vadis Odjidja Ofoe. ayni sekilde 20 yasindaki beyaz rus Anton Putilo'yu da kadrosuna katti. Schalke yine bir defans aldi gürcü.. Levan Kenia. 17 yasinda.. Gürcülere kafayi takmis durumda. aldigi verimi düsünürsek pek de haksiz degil. Koller efendim 34 yasinda yine transfer oldu Bundesligaya. Nurnberg aldi. Nurnberg cikisi bundesliga eskilerinde görüyor, yunan "karisteyas"dan sonra ikinci bundesliga eskisi Jan Koller.. Dortmund keza sirp defans oyuncuyu Antonio Rukavina'yi kadrosuna katti. Real Madrid silili Sebastián Pinto'yu transfer etti.. transfer konusunda sunu da eklemek gerek. Insanlar artik biraz daha sabirli. Arsene Wenger biraz olsun ders verir nitelikte bu konumda. bir oyuncunun baska bir takima gelmesi, isinmasi zaman ister.. Özellikle yabanci transferinde yaslarin gittikce düsmesinin ana sebebi budur. Alip soteliyorlar, ülkeye alisiyor, takima alisiyor, dilini konusuyor ve bir süre sonra sip diye karsinizda buluyorsunuz.. Bu yuzden yetenek olsun sadece.. gerisi zamanla hallediliyor. Artik gelsin, ilk macinda gol atsin, taraftari ayaga kaldirsin geyigi yok. En azindan genc ve tecrübesiz furbolcular icin bu söz konusu degil..
-to be or not to be continued-
Roy Makaay
Roy Makaay bir dönem Galatasaraya transfer oldu olacak idi. Ikinci terim dönemiydi sanirim. Deportivo, Mallorca'dan Alberto Luque'yi almis, Diego Tristan forma girmis, Makaay'i elden cikarmak istiyorlardi. Öncesinde Djalminha pazarligi vardi ve bu sefer soyle diyordu klup baskani "Djalminha gibi olmasin, gelip alin bu adami, ben Luque'yi aldim takima". Gözden düsmüstü, yanlis hatirlamiyorsam bonservisi de elindeydi ya da cok pahali degildi. Ama olmadi iste, gidilmedi üzerine. O forvet bollugunda o sezon 31 gol atti Makaay. La Ligada Nihat ile Ronaldo ikincilik icin cekisiyorlardi gol kralliginda. Sampiyonlar liginde Bayern'i evinde bes yil sonra yener iken Makaay takimin üc golünü de atarak transferini gerceklestiriyordu bir bakima. Bir zamanlarin bedavaya Galatasaray'a sunulan adam 18 milyon euro gibi bir rakama satiliyordu Bayern München'e. Kendisine ödenilen miktari bana göre sonuna kadar haketmistir oynadigi dört yil icerisinde. Bayern formasi ile ciktigi 128 macta 79 gol atti. Golcü özelligini sonuna kadar hakeden bir adam. Mac icerisinde top ayagina kac defa geliyorsa, bölün onu ikiye, attigi gol iste odur. 90 dakika boyunca silik bir görüntü cizer velakin vurdu mu yüzde seksen bes goldür. Cokca zaman ayagina gelen top sayisi ile attigi gol sayisi ayni olacak mi diye maci seyrettigim olurdu.. Neyse, simdi gitti kendisi. Feyenoord'da bos durmamis, 17 macta 11 gol ile devam ediyor kaldigi yerden...
Roportajini okudum az önce ve orada da "kalitesi"ni göstermistir. buraya birebir ceviremem ama soyle seyler soyledi:
"Gittigim icin pisman degilim, kimseye de beni gönderdikleri icin kirgin degilim. Ben geldigimde gol krali Giovanni Elber gidiyordu elbette simdi sira bende".
"Genel menajer Hoeness ve Bayern klubu ile aram iyi. Bir yillik sozlesmem daha vardi ama gitmem en dogrusuydu, para önemli degil, yedek kalacagimi dusunuyordum ve bu yuzden oynayabilecegim bir yere gitmek istedim ".
"cok fazla teklif vardi, birisi de Bremenden geldi ama Bayern harici bir klupte almanyada oynamanin dogru olmayacagini dusundum. Hedefim zaten Ispanya ve Hollanda idi. Hollanda oldu"
"Neden gönderdiler demiyorum, dogal bir sonuc. Ayni zamanda Bayern beni baska bir klube satip daha cok para kazanabilirdi ama benim secimime saygi duyup kolaylik sagladilar, saolsunlar".
"yerime gelen forvetlerden Klose icin derim ki: Bundesligan in en iyi golcüsü o. Toni'yi canli izlemedim ama buradan gördügüm kadariyla her hafta atiyor, o atmasa Klose. isler yolunda"
"Podolski kendisini kanitlamali. Alman milli takiminda iyi olabilir yalniz klup adina misal bu sene henüz golü yok. Bayerndeki performansi pek göz doldurmuyor. Geleli bir yili gecti, artik zamani gelmistir, ben de Hitzfeld yerinde olsam degistirmezdim Klose-Toni ikilisini.. zira her hafta bu ikili gol atiyor".
"yeni transferler hakkinda ise: Uli Hoeness'i Frank Ribery getirebildigi icin kutluyorum digerleri de olumlu transferler olmali ki takim rayina oturmus bir sekilde gidiyor"
"feyenoord'da bu sene iyi bir performans göstermem sadece bana bagli degil. Defansa bundesligadan gelen Kevin Hoffland ve Tim de Cler, Barcelonadan transfer edilen Giovanni van Bronckhorst ve yine Nuri Sahinin iyi bir performans göstermeleri sonucu olusan durumdur."
"Alman ligi fizige dayali daha cok. Hollanda ligindeki takimlar ise ofansiv oynamak icin kasar, evinde veya deplasmanda farketmez. bu da izleyiciye de oynayan futbolcuya da keyf verir "
Hitzfeld'in Koltugu
Kimileri araya Fatih Terim'i de sokuyor.. O kadar alman basinini okurum, ederim bir kez olsun "Fatih Terim" ismini duymadim. Neyse efendim bu Focus'un düzenledigi anketin sonucu. Toplamda 5561 insan katilmis, sonuc yukaridadir. Jurgen Klopp ismi gündemde. Cok iyi, sevimli ve kaliteli bir teknik adamdir. Arkadas gibidir futbolcularla, hepsi gol sonrasi kosarlar bu adama. Futbolculari oyle bir sever ki, takdir edersiniz.. Velakin Bayern gibi bir klupte ne yapar tamamen muamma. O baskiyi kaldirabilir mi ? Mainz degil ki orasi.. Ki Mainz su an ikinci Bundesligadadir. Iste insanlarin sempatisini kazanabilirsiniz amma velakin o koltuk daha cok Mourinho, Armin Veh gibi isimleri kabul eder.. Ki Mourinho benim adayim.. o da olmazsa eger Marco Van Basten uygun duruyor, digerlerini ikna etmek pek olasi degil. Matthaus önce teknik adamlik diplomasi alsin derim. Bosna'nin teklifini reddetmemesi gerekirdi diye dusunurum. Durum budur..
sonrasinda genel bir degerlendirme daha yapariz .. Benim adayim: Mourinho'dur. Bir sekilde ikna edilemezse Marco Van Basten.. onun ikna etmek gibi sorunu yok, sadece olasi "barca" macerasi engel olabilir ki sanmiyorum..
Secim Sonrasi Kenya #1
Bir iktidar kavgasi söz konusu Kenya'da. Secim sonrasi muhalafet ile iktidarin "secim" kavgasi. Secimlere hile karismis ve sonucunda cikan kavga sonrasi olusan durum sudur: 360 ölü, 250.000 insanin ülke disina kacmasi ve 500.000 ac insan. Ortada Kaos var.. kaos oldugu vakit sinirsiz bir güce ulasan güvenlik görevlileri..
bu insanlar da "güvenligi" saglamak ya da her zamanki gibi iktidarini saglamlastirmak üzere isbasindalar.. burada tuhaf bir durum yok, amaca yönelik hizmet söz konusu. ilk bakista keyfi bir tekme gibi dursa da her daim amaca yönelik hizmet eder o tekmeler.. Ve bilin ki pek cok iktidar, güc bu sekilde korunmus olur..
Secim Sonrasi Kenya #2
Baktiginiz vakit mutlaka ki kabul edilebilir kimi nedenlerden dolayi buradadir.. Bu karelerden cokca zaman bihaberiz. Halk bomba atiyor, halk terör estiriyor, halk, onu bunu yapiyor.. Karsidaki duran insanin insanligi sorgulanmaz cokca zaman. Ondan sonra hepimizin "canice" olarak nitelendirdigi olaylari bir kesim baska türlü bakinca "nasil olur" diyoruz.. böyle böyle oluyor iste..
Patrick Helmes
Patrick Helmes(1984 dogumludur kendisi) , uzun zamandir bekledigi antlasmayi Bayer Leverkusen ile yapti. Genc ve yetenekli bir golcüdür kendisi. Bundesliga II'de 35 macta 20 gol ki nerden baksan muhtesem bir performanstir. Üstelik ikinci ligden milli takima kadar yükseldi. Daum'u yari yolda birakmak durumunda. Gerci orada Novakovic var iken kimsenin boyle bir transferi sorun edecegini sanmam. Neyse efendim rakibimiz Bayer Leverkusen gittikce gücleniyor ve her daim iyi transferleri yapandir ve bu yüzden her zaman üstlerde olacak, biraz da sansi yaver giderse sampiyon dahi olacaktir..
Resimde görüldügü üzere beyaz Porsche vardir altinda. Ama iste bu biraz sorun olmus. Leverkusen takiminin Ford ile antlasmasi var. Menajer Meier telefon acip özellikle soylemis, Ford marka araba süreceksin diye de.. Adam hizli araba seviyor. Altindaki araba 480 PS. 3.9 saniyede 100'e ulasiyor, 140 bin euro buradaki fiyati. 310 maksimum hizi. Simdi zorunluluktan Ford alacak, sürecek filan.. o da zor is yani. Sen kalk onca gol at, star ol, yüksel, milyon euroluk antlasmalara imza at, Ford'dan baskasina binme.