1 Mart 2008
Hoenesss ve Panenka Penaltilari
1976 senesi Avrupa Sampiyonasi.. Cekoslovakya ve Almanya karsilasiyor turnuvanin finalinde.. Uli Hoeness topun basina penaltiyi kullanmak üzere geciyor. Efendim Belgradin daglarina taslarina yolculuk ettiriyor o mesin yuvarligi.. Geriye düsüyor takimi Almanya..
Sonrasinda bekliyor disarida.. Son penalti. Topun basina Antonin Panenka geliyor. Kalede Almanlarin ünlü kalecisi Sepp Meier.. Hoeness muhtemeldir ki kösede bekliyor, daha az vicdan azabi cekmek üzere Panenka'nin penaltiyi kacirmasini umut ediyor..
O saniyeden sonra Panenka penaltisi olarak adlandirilacak olan vurusu gerceklestiriyor Antonin Panenka.. Kalecinin saga veya sola önceden ucacak olmasini tahmin etmesiyle topu kalenin ortasina yuvarliyor.. Bir kaleci icin eziyetin sahada ifade edilis bicimi budur.. Kalecilerin buyuk bir kismi tekrardan ayaga kalkip kurtarabilecegini dahi düsünür, o denli aci cekerek top yavasca gider ve gol olur..
Sene 2008.. Munih derbisi.. Dakika 120 + 2. Zorlu bir mac penlatilara kalacak, bir bakima sansin sonucu belirleyecegi ve bana göre hangi iki ekip karsilasirsa karsilassin penaltilarda sanslar esittir.. Son saniye, Klose ceza sahasinin disinda düsürülüyor ama Hakem penalti noktasini gösteriyor.. Dönüsü yok, bir vurus ya devam ya da penaltilar.. Hoeness yine kösede bekliyor. Oliver Kahn ortasahaya kadar geliyor "kim cekecek, kim cekecek" diyor.. van Buyten mac sonrasinda Oliver Kahn'in atisi kendisinin atmak istedigini ama Frank Ribery dedikten sonra vazgectigini belirtiyor.. 70 bin kisi kenarda. Topun basinda Frank Ribery.. Vuruyor , tam sag köseye ve gol.. Hakem gecersiz sayiyor, vurus yapilmadan bayernli futbolcular ceza sahasina girdigi icin.. Ikinci kez yine Ribery geliyor topun basina..
Ve..
bir panenka penaltisi daha.. Bu sefer Hoeness seviniyor.. "cool" diyor hatta.
"Kaybetmek istemiyorum " Yazisi Üzerine
CC güzel bir post atmis. Kaybetmek istemiyorum gibi.
Temelde ola giden olaylari farkli algilar insanlar ve akabinde farkli degerlendirmer ile sonuclanir. Bu postta da oldugu gibi Müslüm Gürses'in son icraatlarina olan muhafazakar yaklasim kaybedilenden yola cikarak kendisine bir tanim olusturur. Misal bence muhtesem bir devrim gerceklestirdi Müslüm Gürses. Yaptigini tekrar etmektense, baska bir alanda kendisini var etti. üstelik taraftarlari ve fanatikleri tarafindan toplum icerisinde sürekli kistirikdiklari, rahatsiz ettikleri, üzerine cullandiklari kesime kendisini sevdirmeyi basarmistir. Basardigi yenilir yutulur degil aslinda. Yirmi Yasinda degil ki en iyi eserlerinden sevenlerini mahrum ederek bir baska yola ayrilsin. Ben buna olumlu bakarin, bir baskasi neden gecmiste yaptigini devam ettirmedi gibi baska bir yaklasim sergileyebilir, bakistir eni sonu.
Ben, Arda Turan'in isminin önüne su gelisim sürecinden sonra türk futbolunun geldigi noktada "Ronaldo Arda Turan" demeyi türk fuboluna ve futbolcusuna yapilabilecek en buyuk ayip sayarim. Gelismemisligin bence en buyuk göstergesi budur. Eskiden Sifo yasar iken Sifo diyebiliyorduk, zira gercek belcikali Schifo o kadar uzakti ki bizim icin.. Futbolcular avrupada isim yapmis olan isimlerle kiyasa sokuluyor, henüz yeni girilmis baska bir sinifin en altinda olmasindan dolayi olusan mesafenin acisini yasiyoruz. Amma velakin en azindan Ronaldo Hakan Sükür gibi bir sacmaligin, asagilanmisligin bir daha tekrar etmeyecegini bilmenin huzuru var. Luca Toni ile Hakan Sükür'ü kiyaslarim, hemen her alanda Toni galip cikar, velakin "Toni Hakan Sükür" gibi bir asagilanma yasanmayacaktir, onun "sinifinda"dir türk futbolu.velakin fark vardir, her kiyasda da aciga cikar, bu cok baska.
Bir baska acidan eger ki biz Diego Capel ile Ugur Boral'iu kiyaslamaz isek nasil gelisecektir bu türk futbolu ? Mehmet Topal deli gibi elestirilmezse, Gattuso, Xavi,Vieria gibi isimlerle kiyasa sokulup yer yer asagilanmazsa nasil bir üst seviyeye cikacaktir ? Gelisimi durduran yegane unsur bir futbolcunun kendisine "tamam" demesidir, elestirilmemesidir. Hakan Sükür'ün tüm zamanlari boyunca diger türk futbolcularina oranla daha cok elestirilmesinin en önemli nedeni, türk futbolunun yerlerde süründügü dönemde bir sinif yukariya atlayabilen istisna olmasinda yatar. Aradaki fark ucurumdu lakin kimse "Batistuta Hakan Sükür" diyemeyecek konumdaydi. Saffet Sancakli da ayni sekilde kabzimallik sergilese de "basari" olarak addedilebiliyordu yaptiklari.. zira sinif, klas farki vardi. Kafadan aradaki ucurumu kabul edip kiyasa bile sokmayip "kendi ligimize göre eh iyi" iste diyorduk.. Simdi öyle degil, en iyi on ligin arasina girmis durumda ve elestiri, kiyas bir baska acidan gelismisligin, avrupa ligi gibi algilanmasinin bir baska ciktisidir.
Cok sükür ki Müslüm Gürses, her bakimdan kendisine olumsuz bakan, yer yer kendi mesreplerince asagilma sifati olarak kullanilan ismini cok baska bir yere tasiyarak kendisnin disinda kalan arabesk kültürün disina cikmaya basarabilmistir. Ve ayni sekilde benim ülkemde hic kimse bir daha henüz faal futbol hayatina devam eden bir futbolcunun ismini, kendi isminden öne cikaramayacaktir. Pek cok insan sifo'nun isminin mehmet oldugunu dahi bilmezdi. Bundan daha buyuk asagilama olur mu ki ?
Sinif atlamanin acisi vardir, türk futbolu onu yasiyor. Elestirilerek farkin kapanmasi yolundaki adimlar öne cikacaktir, o azmi varedecektir, kendisine birakilmayacaktir futbolcular.. Tamam bittim diyemeyecek zira artik baska bir sinifin en kötü ögrencileri arasindadir ve orada da zamanla "elestirilerek, yer yer asagilanilarak" basarili olmasi yönünde azmi saglayacagizdir.
Luca Toni'nin Yalnizligi
Luca Toni, yalnizligindan sikayetci. Takima bir tane italyan oyuncu alinmasini istiyor. En yakin arkadasi, konusabilecekleri ortak bir dil dahi olmamasina ragmen Frank Ribery. Bunun disinda takimin kondüsyoneri italyan Riccardo Proietti haric yakin iliski kurdugu kimse yok. Antrenmanlardaki yalnizligi da dikkat cekici.. Italyada Bundesligada oynayabilecek iyi oyuncular oldugunu belirten Toni takima italyan futbolcu transferi hayalini kuruyor.. Zira kültür farki var. Sakalarini kimsenin anlamadigindan yakiniyor.. Bir bakima alman soguk esprisinin baska bir sekilde ifade edilisi diyelim biz buna.
Toni tüm bu yalnizligina ragmen performansi üst seviyede. Boyle bir adamin aslinda oynayamamasi gibi bir durum söz konusu degil. biraz da ortama uyum sagladiginda atak futbolu benimsemis herhangi bir takimda 20 gol barajini zorlanmadan asar. Hakan Sükür'ün üst modelidir. Öyle bir oyuncudur ki aslinda motivasyon ve diger kosullar dahi performansini cok fazla etkileyemez. Bu yüzden bu yalnizligina ragmen basarili oluyor, ama düsünün ki Orta saha veya defans oyuncusu oldugunu..
Özellikle bu mevkilerde oynayan oyuncularin ruhsal durumu, kosullarin futboluna etkisi göz ardi edebilecek gibi degil. Ortalama türk futbolcusu haddini her daim bilir, avrupada kendisini kanitlamis olan insana karsi saygida kusur etmez. Liderligini kabul eder. Baska türlü Haginin Galatasarayda basarili olmasi mümkün degildi, keza bu karakterde bir oyuncunun Real Madrid, Barcelona gibi üst düzey takimlarda Galatasaraydaki kadar basarili olmasi da mümkün degildir. Onun liderligini ve tüm agresifligini tolere edebilecek bir ortamin dogmasi pek mümkün degil. Iste bir nedeni de budur Hagi'nin Galatasarayin disinda basarili olamamasinin.. Yoksa Barcelona, Real Madrid gibi dev kluplerin kendisini transfer edecek kadar yetenegi asikar olan adamin futbolculugu tartisma konusu dahi degildir.
Toni, yalnizligindan dem vuruyor. Boyle bir demeci Bundesliganin hali hazirdaki en cok gol atan adami olmasi bir yana Klosenin formsuzlugu sonrasinda ilkonbiri garanti olan, geldigi günden beri ortaya koydugu performans ile kendisine para harcamis kesimi tatmin edebilmis olmanin huzurlu ortaminda dile getiriyor. Toni, üst düzey liglerin en cok zor gol atilan kismi olan Italyan ligi Serie A da dahi 20 gol barajini her takimla rahatlikla gecebilecek düzeydedir. Van Nistelroy gibi basarisiz olma ihtimali diger futbolculara göre cok az olan nitelige sahip futbolcudur. Bu yüzden yasadigi yalnizlik, uyumsuzluk gibi sorunlar perfromansina etki etmiyor ama buradan yola cikarak Galatasarayin muhtesem zamanlarina romen kabilesinin etkisini ve ayni sekilde bugün Fenerbahcenin basarisinda etkili olan Brezilyalilari hatirlamak da fayda var.
Velhasil, cm'deki verilerde "Adaptation " özelligi gercek hayatta transfer konusunda önemli bir unsur olmasini bosverin, gol sevincine hasta oldugum bir adamdir Luca Toni.
28 Şubat 2008
Derbiler ve Kartlar
Galatasaray-Fenerbahce derbisine iki farkli acidan yaklasabiliriz aslinda. Bu derbi, futbolun disina cikan heyecani ve tutkusuyla tam bir derbi olmustur, baska acidan futbol oynanmamasi ve bana göre rezil bir yönetim gösteren hakemin katletmesiyle aciya dönüsmüstür..
Hakem kararlari komiktir, bu kesin. Daha cok Fenerbahcenin aleyhine olmustur, dogrudur. Velakin toplamda olan Galatasaraya olmustur. Iyi oynuyordu takim, daha da iyi oynayacakti. Yine fenersansizligi nedeniyle elenebilirdi ama Fenerbahceyi sahadan silecek düzeyde ortaya bir futbol koyacagi herkesin malumuydu..
Teknik ve taktik acidan incelemek oldukca zor aslinda ama yine de üzerinde durmakta fayda var.
Ümit Karan, hakkinda yorum yaptigim günden beri beni sasirtmaya devam ediyor, attigi gol olmasa dahi benim icin macin Hakan Sükür ile beraber yildizlarindandi kirmizi tarafin.. Diger taraftan kaleci Volkan, Gökhan Gönül de lacivert tarafin göze batan isimleriydi. Bir paragraf da Semih'e acmak gerek, cok iyi oynadi o kisa süre icerisinde. Tek forvet sisteminde oynayabilecek nadir yeteneklerden aslinda. Üc kisi durduramiyordu Semihi.. Ayni sekilde arkadan intikam amacli gözüken tekmesi de, yedigi tekme sonrasi olayi gereginden fazla dramatize eden kimligine yakisiyordu dogrusu.
Mehmet Topal her gecen gün kendisini gelistiriyor, Baris Özbek ile beraber Fenerbahceyi aciz duruma getiren isimlerin basindaydi.
Teknik adamin beni ve maci beraber seyrettigim insanlari cildiracak olan tutumu dakikalar altmisi gösterdiginde sergiliyordu yetmisten önce oyuncu degistirmem abi mantigiyla. Bir ara sahada 22 tane fenerli futbolcu var gibi görür olduk. Öyle ki kimse yok ortasahada. Takim geriye cekilmis, neden ? Ve baska acidan düsmüs takim, cok acik ve net bir sekilde ortadaydi , bir degisiklik gerekiyordu velakin gol geldi. Bunu görememesini anlayamadik.. Sahaya dogru bir onbir sürmüs, ne kadar sorunlu olsa da Sabri su an icin eldeki en iyi sag bek.. Lincoln'ü aslinda saga dogru kaydirip aynen Bayern Munihdeki gibi sag ve sol aciktan takimi yönetmek fena fikir degil, neden bunun üzerinde durulmuyor anlamis degilim. Ze Roberto ve Van Bommel ikilisini Topal ve Baris Özbek, olmadi Topal ve Barusso ile özdeslestirip Ribery -Lincoln , Hamit -Arda ikilisi gibi.. Baska sansi yok. bir ihtimal de Cakili forvet oynayan Umit Karanin bu sekilde Ariferdemsi oyun yapisina bürünmesi.. Ben bunu imkansiz olarak görüyordum ama insan yanilabiliyor bu hayatta.. Gayet de oyunun icerisine girebiliyor istedigi vakit Umit Karan..
Kartlardan midem bulanmis bir sekilde baska bir derbiye dogru yola ciktik.. Münih derbisi. Bayern - 1860 macina. Ilk defa gercek anlamiyla bir derbi görüyordu Arena. Zira önceki maclar dostluk maciydi, bu sekilde resmi musabakasi/derbisi yoktu Arena'nin. Saha muhtesem ,arena tiklim tiklim, 69 000 kisi gelmis, zemin ayni sekilde ve macin ikinci yarisi.. Derken hoop toni atiliyor.. delirmemek mümkün degil, bir kirmizi kart daha. velakin ikinci saridan atilan Toni'nin son anda caktirmadan salladigi tekmeyi yakalayan hakemi tebrik ediyoruz.. Derken bir kirmizi kart daha.. Bir tane daha.. Cildirdim artik. Iki derbide yedi kirmizi kart gördüm. Velakin ikisi de derbi iste, bu yüzden belki baska güzeller, ne debilebilir ki ?
Maca gelirsek, 1860 iyi bir sekilde kapandi. Bayern baskiyi kurdu, mac uzatmaya gitti. Lucio'nun düsürülmesini hakem es gecti, onun yerine ceza sahasinin disinda yapilan faul -klose düsürülmüstür- penalti calarak son saniyede benim ümitlerimi tüketmistir hakem.
Ribery yine sonradan girdi, ben daha cok oyunun o bölümüne hakimim. Yorumlara bakilirsa yine Ribery'nin girisi sonrasi canlanmis Bayern. Klose de kendisine geliyor gibi..
Velhasil doksan dakikadan ele alirsak henüz o süre icerisinde 1860 Münihi Arenada yenememis bir Bayern..
27 Şubat 2008
Martin Taylor'in Cezasi ?
Diego, su koydugu omuz darbesi nedeniyle üc mac ceza aldi, van Bommel yaptigi hareket sonrasi dört mac ceza.. Peki kasten adam öldürmeye tesebbüse dahi girmesi olasi tekmesinden sonra Martin Taylor'un kac mac ceza almasi gerekiyor ?
Diego uc hafta yok.. Mesut Özil icin iyi bir cikis yakalama sansi.. Iyi kullanmali bu sansini. Cok iyi bir takimda, cok iyi bir teknik adamin elinin altinda. Biliyorum ki Özil burada basaramazsa baska hicbir yerde basaramayacaktir..
26 Şubat 2008
Münih Derbisi #2
Yarin aksam 204.kez karsi karsiya gelecek iki Münih takimi.. Buranin saati ile 20.15 de..
Eduardo Alves Da Silva.!
Bazi oyunculara karsi gereginden fazla sempati beslersiniz.. Cok basarili oldugu icin degil kesinlikle.. Yasam sizi ona dogru götürmüstür sadece.. Andreas Möller vardi Alman Milli takiminda , 90 Dünya Kupasinda ben onun girmesini beklerdim deli gibi , son dakikalarda girerdi hep.. Sonrasinda hep takip ettik, öyle ki türk takimlarinin yabanci takimlarla yaptigi avrupa kupasi maclarinda henüz o dönem kendi ligimizden olan takimi tutuyoruz, Besiktas Dortmund ile oynuyor ,Möller dortmunda gecis yapmis ve ben Dortmund'u tutuyordum, Frank Mill'in golüyle turu gecer iken Dortmund üzülemiyordum Besiktasin kaybetmesine.. Ki dönem itibari ile baskaydi her seyimiz.. Velhasil, Neden Möller derseniz net bir cevabi yok bu sorunun..
Eduardo Da Silva'nin ise cevabi var.. Bana yüklü miktar para kazandirdi zamaninda.. Bir benzeri vardir, Mohammed Tchite. Tchite'yi sözlüge yazdigim zaman Brugge karsisinda attigi gol ile bana üst üste ikinci defa para kazandiriyordu.. Parayi filan bosverin, beni sevindiren kesinlikle ona güvenip yenecegini iddia etmemdir, hakli cikartmistir her daim.. öyle yakinlasiyorsunuz ki bu oyuncularla mutlaka ama mutlaka macini da izlemek üzere harekete geciyorsunuz. Anderlecht oldugu vakit sorun olmuyor ama Dinama Zagrep gibi yirmi bes ligin macini veren kluplerin dahi macini vermedigi, seyretme olanaginiz olmadigi oyuncu icin zorlaniyorsunuz.. Neyse ki sonra alaman takimlarinin rakibi oldu, milli takima secildi, onu yapti, bunu yapti izledik, takip ettik.. Cok da begenmistim ,teknigine hayran kaldik, hizini sevdik, kafa gollerini takdir ettik, dogustan brezilyali kimligini her alanda her seye ragmen gösterisine tanik olduk ve bekledik..
Kim kapacak ?
PSV'ye hayir denildi, rus ekipleri olmadi, Bayern'in gündemine düstü heyecanlandik.. Sonunda Wenger gibi kurt bir hoca kapti..
Arsenal maclarini takip ettirdi, en kötü sonuclarina baktik, yorumlarini okudum, Arsenal taraftari olan kardesten bilgi aldik ne yapiyor, ediyor diye.. Ilk golünü izledim, oyuncularin sevincini de sözlüge yazdik. Velhasil hep takip ettik, en cok da yaza damgasini vuracak diyorduk, Hirvatistan milli takimi benim gibi genc yetenek hastasi adam ici basli basina taraftari olma nedeniydi, üzerine bir de Eduardo vardi.. Ingiltereyi yenecek dedik, babama da Eduardo atacak dedik.. Bir kez olsun yaniltmadilar saolsunlar..
Sonra Taylor'in darbesi ile yere inmesi..
Insanoglu üzüntüsünü anlatamaz, oglunuz degil, kardesiniz degil, tuttugunuz takim da Arsenal degil, nedir yani ? Nasil anlatayim ki ben size.. Kedimin adi Javier Pedro Saviola idi. Ankarada biraktim, neden Saviola diyenlere nasil anlatayim ki futbol ile icli disli olmayangillere? Biz o velet iken maclarini takip eder, yere düsüp adam gecmelerine hasta olur, cm de hemen onu kapmak icin caba harcardik, kesfettigimizde cocugumuz yasindaydi diye soyleyebilir miyiz ki ? Abi neden Corlukayi yorumluyorsun bak su daha iyi Manchester City'de derken kardesime de verebilecegim bir cevabim yok.. Ben onu Eduardo'nun takimini seyrederken kesfettim, güzel dedim, sonra takip ettim desem anlamaz ki ? Bakistir bu sadece. Siz o insanlara baska bakiyorsunuz, aslinda her futbolcunun belgeseli yapilsa, yakindan bir bakis atilsa hemen hepsini sever, eder ilgiyle takip edersiniz.. Sonucta futbol gibi sonsuzlugun icerisinde ilerlerken carpiyorsunuz cokca zaman carpiliyorsunuz ve bir nevi futbolcu asklari doguyor.. Eger ki sadece güzel oyunculara, basarili takimlara karsi bir ilgi olsaydi ya da oyuncu muhtesem performans sergiledigi , dünya capinda ilgi gördügü icin o takimi tutsaydik kesinlikle keyfi de olmazdi böyle.. Hakan Sükür neden böyle sevilir ki ? Biz onun kazmaliginda onu böyle sevmesek, onun yüzünden onca kavgayi etmesek, o sekilde her hareketini iyimser bir sekilde yorulamak icin kasmasak bu kadar yakinlik dogarmiydi ki ? Ilginc bir oyun futbol, derine indikce bildiginiz her seyin yanlislandigi bir oyundur baska acidan..
Eduardo böyle ilgiyle izledigim, her attigi golde sevindigim baska baktigim futbolcuydu benim. Sakatligi sonrasi "ben taylor'u affediyorum demis". Futbol bu diye eklemis, elinde kirik bir bacak ile... Daha ben ne diyeyim ki sana ? Surada biraz yere düstü diye Servet'i katil yapacak Semihlere bakiyorum bir de.. Adamin futbol hayati bitmis, yine de onu bitiren insana karsi insani bakabiliyor iken, futbolun icinde bunlar da olabilir gibi aciklama getirir iken ne denilebilir ki bu adama ?
Cok az yanilirim, ben bu adamdan bu tavri da bekliyordum.
Hala Video'yu seyretmedim, resmi de zorunluluktan dolayi bir kac kere gördüm. Kacamadim.. Saolsunlar, kacirtmadilar.
Velhasil-i kelam, evlat acisi gibi koydu bana..
Eduardo Da Silva'nin ise cevabi var.. Bana yüklü miktar para kazandirdi zamaninda.. Bir benzeri vardir, Mohammed Tchite. Tchite'yi sözlüge yazdigim zaman Brugge karsisinda attigi gol ile bana üst üste ikinci defa para kazandiriyordu.. Parayi filan bosverin, beni sevindiren kesinlikle ona güvenip yenecegini iddia etmemdir, hakli cikartmistir her daim.. öyle yakinlasiyorsunuz ki bu oyuncularla mutlaka ama mutlaka macini da izlemek üzere harekete geciyorsunuz. Anderlecht oldugu vakit sorun olmuyor ama Dinama Zagrep gibi yirmi bes ligin macini veren kluplerin dahi macini vermedigi, seyretme olanaginiz olmadigi oyuncu icin zorlaniyorsunuz.. Neyse ki sonra alaman takimlarinin rakibi oldu, milli takima secildi, onu yapti, bunu yapti izledik, takip ettik.. Cok da begenmistim ,teknigine hayran kaldik, hizini sevdik, kafa gollerini takdir ettik, dogustan brezilyali kimligini her alanda her seye ragmen gösterisine tanik olduk ve bekledik..
Kim kapacak ?
PSV'ye hayir denildi, rus ekipleri olmadi, Bayern'in gündemine düstü heyecanlandik.. Sonunda Wenger gibi kurt bir hoca kapti..
Arsenal maclarini takip ettirdi, en kötü sonuclarina baktik, yorumlarini okudum, Arsenal taraftari olan kardesten bilgi aldik ne yapiyor, ediyor diye.. Ilk golünü izledim, oyuncularin sevincini de sözlüge yazdik. Velhasil hep takip ettik, en cok da yaza damgasini vuracak diyorduk, Hirvatistan milli takimi benim gibi genc yetenek hastasi adam ici basli basina taraftari olma nedeniydi, üzerine bir de Eduardo vardi.. Ingiltereyi yenecek dedik, babama da Eduardo atacak dedik.. Bir kez olsun yaniltmadilar saolsunlar..
Sonra Taylor'in darbesi ile yere inmesi..
Insanoglu üzüntüsünü anlatamaz, oglunuz degil, kardesiniz degil, tuttugunuz takim da Arsenal degil, nedir yani ? Nasil anlatayim ki ben size.. Kedimin adi Javier Pedro Saviola idi. Ankarada biraktim, neden Saviola diyenlere nasil anlatayim ki futbol ile icli disli olmayangillere? Biz o velet iken maclarini takip eder, yere düsüp adam gecmelerine hasta olur, cm de hemen onu kapmak icin caba harcardik, kesfettigimizde cocugumuz yasindaydi diye soyleyebilir miyiz ki ? Abi neden Corlukayi yorumluyorsun bak su daha iyi Manchester City'de derken kardesime de verebilecegim bir cevabim yok.. Ben onu Eduardo'nun takimini seyrederken kesfettim, güzel dedim, sonra takip ettim desem anlamaz ki ? Bakistir bu sadece. Siz o insanlara baska bakiyorsunuz, aslinda her futbolcunun belgeseli yapilsa, yakindan bir bakis atilsa hemen hepsini sever, eder ilgiyle takip edersiniz.. Sonucta futbol gibi sonsuzlugun icerisinde ilerlerken carpiyorsunuz cokca zaman carpiliyorsunuz ve bir nevi futbolcu asklari doguyor.. Eger ki sadece güzel oyunculara, basarili takimlara karsi bir ilgi olsaydi ya da oyuncu muhtesem performans sergiledigi , dünya capinda ilgi gördügü icin o takimi tutsaydik kesinlikle keyfi de olmazdi böyle.. Hakan Sükür neden böyle sevilir ki ? Biz onun kazmaliginda onu böyle sevmesek, onun yüzünden onca kavgayi etmesek, o sekilde her hareketini iyimser bir sekilde yorulamak icin kasmasak bu kadar yakinlik dogarmiydi ki ? Ilginc bir oyun futbol, derine indikce bildiginiz her seyin yanlislandigi bir oyundur baska acidan..
Eduardo böyle ilgiyle izledigim, her attigi golde sevindigim baska baktigim futbolcuydu benim. Sakatligi sonrasi "ben taylor'u affediyorum demis". Futbol bu diye eklemis, elinde kirik bir bacak ile... Daha ben ne diyeyim ki sana ? Surada biraz yere düstü diye Servet'i katil yapacak Semihlere bakiyorum bir de.. Adamin futbol hayati bitmis, yine de onu bitiren insana karsi insani bakabiliyor iken, futbolun icinde bunlar da olabilir gibi aciklama getirir iken ne denilebilir ki bu adama ?
Cok az yanilirim, ben bu adamdan bu tavri da bekliyordum.
Hala Video'yu seyretmedim, resmi de zorunluluktan dolayi bir kac kere gördüm. Kacamadim.. Saolsunlar, kacirtmadilar.
Velhasil-i kelam, evlat acisi gibi koydu bana..
25 Şubat 2008
Es geht kein Weg Zuruck.!
weißt du noch, wie's war
kinderzeit... wunderbar...
die welt ist bunt und schön.
bis du irgendwann begreifst,
dass nicht jeder abschied heißt,
es gibt auch ein wiedersehen
immer vorwärts, schritt um schritt ... es geht kein weg zurück!
und was jetzt ist, wird nie mehr ungeschehen.
die zeit läuft uns davon, was getan ist, ist getan.
was jetzt ist, wird nie mehr so geschehen.
ein wort zuviel im zorn gesagt,
'n schritt zu weit nach vorn gewagt.
schon ist es vorbei.
was auch immer jetzt getan,
was ich gesagt hab´, ist gesagt,
und was wie ewig schien ist schon vergangenheit.
ach, und könnt' ich doch nur ein einz'ges mal die uhren rückwärts drehen,
denn wieviel von dem, was ich heute weiß, hätt' ich lieber nie gesehen.
dein leben dreht sich nur im kreis,
so voll von weggeworfener zeit,
und deine träume schiebst du endlos vor dir her.
du willst noch leben irgendwann,
doch wenn nicht heute, wann denn dann...?
denn irgendwann ist auch ein traum zu lange her.
..
Itaatsiz ile konusurken bu sarki icin en dogru yorumunu bir arkadasinin yaptigindan bahsetmisti.
"Istanbul icin intihar vakti"
Üzerine cok da kelam edilmesi mümkün olmayangillerden. Almanca bir sarkiyi sevmek, almancayi ögrenmekten daha zor aslinda. Sarkilar, türküler ruh halinizle uyumlu oldugunda sizi herhangi bir noktadan sonuna kadar sürükleyebilecek itekleyici güce sahip.
Aslinda sadece herhangi bir anin bir daha yasanamayacagini bilmek bile yeterince tedirgin edici, korkutucu.. Sadece bu düsününcenin altini kazdiginizda elde ettiginiz hüznün miktari sizi yeterince itekleyebilir depresyon denizinde.
Gecmis ile Gelecek arasinda belirgin fark, birisinin belirlenmis, digerinin ise her seye ragmen belirsiz olusudur.
Hüzün.. Kimi zamani insani yasamaktan alikoyar ve cok ciddi bir sorun olarak karsisina dikili insanin. Bu sorunun biyolojik nedenlerden kaynakandigini belirtiyordu Serol Teber, "Melankoli: normal bir anomali" adli kitabinda/incelemesinde.. Ben de sonunda karar verdim, aslinda sorun Karacigerden, Safra kesesinden kaynaklaniyor.. Velakin pek de gercekci gelemedi bu tibbi yaklasim..
Bilinc.. Nihilizme giden "Weg" (yol) , gücün bosa harcanmisliginin bilincine varmasidir insanin.. Hüzne götüren ise, bir daha olamayacaginin, yasanamayacaginin bilincidir.. Gelecege karamsar bakmak degil sadece, o belirsizligin umutsuzlugu da degil yasamdan seni koparan.. Gayet bilimsel bir sekilde bir daha olamayacagini, her seyiyle o kosullarda türetilmis olanin bir daha yasanamayacaginin/tadilamayacaginin farkindaligi..
Ölüm.. ölümün acisi da ayni sekilde bir seylerin bir daha olamayacaginin bilinci ve onun getirdigi yikim.
"Es geht kein Weg zurück"
Geriye dönüs yok.. Tekrari olamaz.
Almanyadaki türkler, uzunca zaman Almanyada yasam sürdükten ve buraya alistiktan sonra canak anten sayesinde eristikleri karsisinda tuhaflasirlar ve maddi problemlerini halletseler dahi pek cogu bir daha asla geri dönmeyi düsünmezler.. Es geht kein Weg Zuruck derler kendi dillerince.. Aslinda Türkiyede, elektrigi dahi olmayan evlerinde kalsalardi hicbir zaman kosullarindan dolayi sikayetci olmayacaklardi.. "ah bu hastaneler hep böyle" gibi isyanlari, "Almanyada olsaydik söyle sorunlar olmazdi" gibi özlemleri ve olasi bir geri dönüste kesinlikle kara cigerine saplanacak olan bir hüzünleri de olamayacaklardi.. Almanyadan Türkiyeye dönecek olanlarin buyuk bir kismi , dogup biraz büyüdügü ülkelerinde yasayamacaklardir.. Mesele medeniyet veya sahip oldugun degil, bir sekilde gecmisin ,gördügün, yasadigin ve senin pesini birakmayacak olandir.. Ülkenin büyük sehirlerinde ve gayet de medeni ortamlarda yasam sürmüs olan benim dahi rahatlikla katlanabildigim kimi sorunlara köyünden göc etmis Alamanci Musa efendi katlanamiyor, ülkeye sürgün edilmis bir kesim de artik burada yasayamaz hale geldi.. Oysa ilk cagdan modernizme dogru gecis yapmadan önceki yasam kosullarina ortalama bir türk insani dahi yasam süremez idi.. Mesele sahip olduklarin degil, görüp de unutamayacagin seviyede yasamis olma durumudur.. Aynisini tersden de isleyebiliriz aslinda.. Türkiyedeki canliligi, yasam dolu iliskiselligi tatmis olan, yeterince bunu yasamis olan insani alamanyanin o lüksü, medeniyeti dahi tatmin etmez, sürekli bir hüzün hali cöreklenir üzerine.. Özellikle bir süre sonra geri dönüsün imkansiz noktaya geldigi anlarda, gitse de geriye özlemlediklerinin coktan yitip gittiginden boslukla carpisacagini bilerek.. Es gibt kein Weg Zuruck.. derler..
Sonra ben.. Sonra Yasemin.. Sonra digerleri.. Oldu bir kere.. Yasadim,sonuna kadar gittim.. Izin verdim kendime, cok kucuk yasta en azindan bir noktada o büyük engeli, "gururumu " kaldirdim. Sonuna gittim.. Lan ne kadar daha olabilir dedim, biraktim.. gittim..
Baya cok olabiliyormus.
Ben beni sevmeyeni sevmezdim arkadas, narsizm bombasiydim. Köyün okuyan, eden tek cocugu olarak her yerde haketmedigim halde sürekli "farkliyimisim" gibi davrandilar, bir daha kendime gelemedim. Ben bulunmaz hint kumasiydim, kimse beni sevememezlik edemezdi. Olur da birisi böyle yaparsa bir kere ben onu sevmezdim. Kovulmuyordum hep istifa ediyordum hayal kirikligi muhtemel asklardan.. Dolayisla dibi göremiyorduk, sansliydik.. Ama bir kere gittik.. Seytanimsi bir seydi sanki.. Nasil deldi o narsist ruhu bilmiyorum, ama deldi, sonuna kadar sevdirdi kendisini..
Simdi bunu ben yasadim, o sarkilari, saniyeleri, hepsini.. Artik geri dönüs yok. Hep ona kayan bir iliskiler silsilesi.. Daha yukarisi olamaz, daha baskasi.. Evlenmis, bes cocugu var, 75 yasinda farketmiyor, aslinda boyleymis hic umrumda degil, olamiyor.. Takili kaliyorsun, bozuk plak misali..
Velhasil, Bozulduk.. Tamiriz de mümkün degilmis..
Tamir olmasi mümkün olmayan nesnenin bozuk bir sekilde yasamina devam etmesidir bir daha mümkünati olmayacak olan tutkunun erken yasta size dokunmasi..
Yasamda bir dengenin olduguna inanirim. Onca köklü degisimi yasadiktan sonra mutlu olma hali ve mutsuzluk durumlarinin cizelgesinde cok da degisim yasanmadigini görmüsümdür, bir denge hep vardir.. Aci cektigin zaman ancak, cektigin acinin siddettinde mutlu olabilme "ihtimalin" vardir. Ve ben tüm bu kivranmalarin karsiligi olan mutlulugu yasamis, bitirmisim, diyetimi ödüyorum baska acidan..
Velakin erken yasamis olmaktan dolayi varolan hakkimi, kesinlikle pisman degilim. Tüm hüzünlerimi, tüm acilarimi verdigim bir kac gece yarisina tesekkür ediyorum tüm yasayamaz halimle.
Geri dönüsün bir yolunu bulmak adina cabalamaktan da vazgecmeden..
Kolombiya
Böyle destekleyenin oLursa.!
A9
Bu i$te para var abi.!
Gecen Hafta Bundesliga #3
BOCHUM - HANNOVER 2:1
LEVERKUSEN - SCHALKE 1:0
FRANKFURT - BREMEN 1:0
WOLFSBURG - HERTHA 0:0
STUTTGART - KARLSRUHE 3:1
DORTMUND - ROSTOCK 1:0
BIELEFELD - DUISBURG 0:2
BAYERN - HAMBURG 1:1
NüRNBERG - COTTBUS 1:1
Bochum cuma günü oynanan macta Hannover'i yendi. Hannover kötüsü gidisine dur diyememekte ve galibiyet yüzü göremedigi besinci maci. Sestak, her bakimdan Bochum'un yildizi. Kanatvari oynuyor velakin golcü de cok. Bochum evinde oynadigi zaman ona Frankfurt kadar güveniyoruz artik.. Sezon basindan beri atak futbol oynuyorlar ve özellikle evinde son derece tehlikeli.. Karlsruhe ile beraber bu yilin sürprizlerinden..
Leverkusen zor da olsa aldi maci. Macin adami istikrarin sembolü olmus durumunda olan Manuel Friedrich.. Biraz da sans bu macta ondan yanaydi. Elle oynamasini "kasti" olarak yorumlamadi hakem ve olasi bir penaltiya sebebiyet vermekten kurtuldu ve ayni zamanda galibiyet golünün asistini verdi.. Schalke, aslinda iyi bir takim kurdu bu sezon. Denge yok sadece.. Fazla genc buluyorum ben takimi, olgun degiller.. Daginiklik söz konusu.. Takimi sirtlayacak liderlerinden, "agabeylerinden" yoksunlar gibi.. Eger ki israr ederlerse gelecek yillarda sampiyon dahi olabilirler, altyapi ve pek cok temel atilmis durumda.. Her sonuca gebedir Schalke'nin oyunu.
Olayli maclardan bir tanesi Frankfurt - Bremen maci. Amanitidis yine atti.. Frankfurt'un evinde galip gelmesi cok da sasirtici degil.. Cok güclü evinde velakin bu galibiyet biraz baska. Diego'nun yunan krygos'un provake etmesine dayanamayip omuzu koymasiyla takimini on kisi birakiyor. Takim on kisi ve ayni zamanda en önemli adami yok. Buna ragmen bastiran, eden Bremendi yine.. Özellikle ikinci yari kalecilerinin de güzel performansi ile Frankfurt galibiyeti korumayi basarbildi ve haliyle Nikolov haftanin ilk onbirinde.. Mactan ziyade kirmizi kart konusuldu.. Diego ikili mucadele sonrasin kendisini yerde bulunca Van Bommel ile baslayan kendisini en cok yere atan oyuncu geyiginden etkilenmis olacak ki yunan defans oyuncusu "ayaga kalk" dercesine hareket yapti, sonra yedi omuzu.. Mactan sonra Diego kendisinin provake edildigini ve ingilizce "stand up, fuck you" dedigini soyledi. Bir baska acidan yunan oyuncu ne almanca bilir ne ingilizce, bu yüzden ropotaj filan hak getire....
Istikrali bir sekilde cikisa gececek dedigim iki takim: Hertha ve Wolfburg.. Kazanani olmayan bir mac olsa da Hertha'nin daha baskili oynadigini belirtelim.. Raffael formda olmasina ragmen kacirdi cok..
Haftanin diger futbolundan ziyade icerisinde yasadigi gerilimlerden dolayi konusulan diger maci Stutgart ve Karlsruhe.. Stutgart yendi. Mario Gomez yine atti. Mac icerisinde Franz ile girdigi ikili mücadelelerden dolayi isyan etti ve mac sonrasi Karlsruheli defans oyuncusu hakkinda pek de hos seyler soylemedi. Kisaca bizim de pek yabanci olmadigimiz "ar$lok" dedi.. DSF kanalina konuk oldu Franz abimiz.. Ismail Güldürenin alman versiyonu mac icerisinde agresiv oldugunu ve oyunun bir parcasi oldugunu dile getirdi. Gomez'in bu hos olmayan aciklamasi sonrasi internet sitesinden yaptigi özürü kabul ettigini ve bunlarin olagan oldugunu belirtti. Federasyon da beyanati inceleyeceklerini, ve para cezasinin olasi oldugunu belirtti.. Hepsini bosverin, Gomez cok formda ve bu sene almanyanin ilk on birinde boyle giderse Klose'yi kesecektir.. Hajnal golünü atti ve besinci sari kartini gördü. Güney bati derbisidir bunun adi ve gerilimsiz gecmesi de mümkün degil aslinda. Sonuna kadar direndi Karlsruhe.. Iyi bir mac oldu diyebilirim...
Dortmund son haftalarin cikista olan takimini Jokeri ile yendi. Klimowicz. alti gol atti -yanilabilirim- ama hemen hepsi sonradan girerek.. Devre arasi transfer ettigi sag bek Rukavinanin asisti golden de önemliydi aslinda.. Petric muhtesem oynamaya devam ediyor. Eduardo ile yikilan moralleri Olic ve Petric'in muhtesem formu ile az biraz cilalayabilir Hirvatistan.. Ki o adam en sevdigim, en cok mercek altina aldigimdi, görüntülerine bugün bile bakamiyorum..
Duisburg yendi Bielefeld'i. Yeni ailton diyorlar I$aku icin.. Taklalari da nani'yi aratmayacak sekilde.. Duisburg iyi oynuyordu zaten ve aksine Bielefeld Hannover gibi pek de iyi bir döneminde degil. Hannover, kaliteli teknik adami nedeniyle kisa sürede düzelir de Bielefeld icin ayni seyi söyleyemiyoruz..
Hamburg'un en sevdigi en zorlu maci. Bayern Arenada üc kez yenilmistir, ikisi Hamburg'a. Bilir misiniz bilmem, Sifiricidir Hamburg. Önce sifiri garanti altina alir, atarsa atar, atamazsa kalir ama sifir her daim cebindedir Stevens'in.. Oynamadi hic. Lucio'nun inanilmaz bir hatasini gole cevirdi ikinci yarinin bir baska yilditi Olic.. Hamit etkiliydi, Umit Özat misali pisburun orta sovu yapti öncesinde iki kez kafasina getirip filelere gönderttigi Toni'ye.. Toni biraz sansizdi ama formdaydi. iyi oynadi.. Ribery isindi, isindi ve girdi, dört kisi arasindan cikariverdi Ze Roberto'ya ve beraberlik golü.. Ama bu hafta sakin, olaysiz gecen bir mac olmasi pek de mümkün degil. Van Bommel son saniyede sari kart gördü. bu onun besinci sari karti oluyordu ve haftaya Schalke macinda yer alamamasina neden oluyordu, belki bundan belki baska baska nedenlerden olsa gerek bizim milli takimda olay yaratan Emrenin hareketini hakeme cekti ve Kirmizi kart.. kac mac ceza alir bilemiyoruz..
Nürberg.. Yeni hocasi ilk Bundesliga golünü gördü velakin galibiyetini pek görecek gibi degil..
Ikinci Bundesliga ve yazamadigim onlarca ayrinti var aslinda.. Dagilmis halde futbola tutunmaya calisiyorum, velakin..
24 Şubat 2008
Aci Devam Ediyor
Galatasaray'in kötü günleri. Daha kötüsü olabilir mi bilmiyorum. Hafta ici tur atlamasi beklenirken UEFA kupasinda rakibinden fark yemesi ve rakiplerinin ücünün puan kaybettigi bir haftada mutlak uc puan ile ayrilmasi gerekir iken lig sonuncusuna evinde yeniliyor.
Maca tuhaf bir dizilim ile basladi Feldkamp. Acikcasi anlamakta su satirlari yazar iken dahi zorlaniyorum. Servet-Song ikilisi ve arkasinda kaleci Orkun Usak üclüsünü bozmadi. Simdi sorun Ugur Ucar sakat ve bir sekilde o bölgeye birisini monte etmesi gerekir. Ben hazir Emre Güngör iyi oynamis iken Song'u oraya ceker Emre-Servet ile baslardim. Bir baska ihtimal da olasidir ki Emre'yi sag bek oynatabilirdi. Yanilmiyorsam Ankaragücünde de oynamistir. Velakin Barusso gibi birazdan deginecegim üzere muhtesem bir oyuncuyu tanimadigi bir bölgeye yerlestirip, yetmiyormus gibi daha da kötüsü Emre'den ön libero yapiyorsunuz. Dolayisla ilk yari boyunca takim kendisine gelemedi, tuhaflasti, her oyuncu kötüyüdü ve sorumlusu tamamen sahadaki dizilisleri. Bu birinci yarida oynanan tuhaf futbolun bana göre baslica sorumlusu.. --->