7 Nisan 2009
90'li Yillar: Müzik Yelpazesi & Avrupa'dan Futbol.!
Müzik yelpazesi dediginiz vakit nedendir bilmem Sezen Cumhur Önal'dan hemen sonra bu sarki gelir benim aklima. Zaten bu sarkiyi baska bir yerde dinlemis de degilim. Bizim o dönem imkanlarimiz gercekten kisitliydi. Televizyon seyredebildigimiz zaman dahi sinirliydi. Avrupa'dan futbol, Müzik Yelpazesi ve NBA Action yakalarsam kacirmadigim programlardi.. Sezen Cumhur Önal ile belki cok kisi dalga gecer, cikolata renkli sanatci tasvirini alaya alir filan ama ben yapamiyorum bunu, tapiyorduk adama.. Bugün bile derim, sagolsun, varolsun..
Ben mi bu sarkiyi cok sevmistim yoksa her seferinde bunu dinledigim icin bir zaman sonra kulak asina mi olmustu bilmiyorum ama bekliyordum bunu artik.. Sezen abi ise bize baska baska sarkilar dinletebilen tek programin sunucusuydu ki bir süre sonra sunusundan hangi sarkinin gelebilecegini hemen bilir olduk.. yaklasik yirmi tane sarkiyi iki yil boyunca sunup durdu baska acidan..
Yaz aylarinda baska sarkilari kesfederdim ve fakat bunlari ülke icerisinde hicbir sekilde duyamazdik.. henüz kendime Walkmann alamadigim ve karisik kaset cekemedigim dönemlerdir. Cok siki birkontrol ve disiplin altindaydik ki zar zor su programlari ancak seyrediyorduk.. Simdi benim ve bu dönemin cocuklarinin Sam Brown'u sevmeme, ona tapmama, bakip bakip ic gecirmeme sansi var midir ? Mümkün mü böyle bir sey.. Secim dediginiz sey bizim icin toplamda Mory Kante'nin Yeke ke'siyle Sam Brown'un Stop'u arasinda bir seydi.. Ya öyle olmadi böyle'dir. arasi yok, A ya da B. Formel mantigin henüz gecerliligini en azindan bizim üzerimizde yitirmedigi zaman dilimleridir.. Her türlü deney üzerimizde mümkündü ve acilmamis kutu gibiydik, ne verirsen onu alirdik cunku yerimiz coktu bizim.. Koca bir hafizaya üc klipten ve asagida da görülecegi gibi üc dakikalik özet görüntülerden calabildigimiz bir kac futbolcuyu yayiyorduk.. Simdi benim yirmi milyon kareye böldügüm hafizada futbolun yeri her seye ragmen ne kadaridir ya da müzigin, sarkilarin.. dolayisla tutku tarif edilemez bicimdeydi.. Günümüz veletlerin böyle bir seceneksizligi ve tutkusu olamiyor haliyle..
Avrupa'dan futbol da vardi.. Maradona'yi beklerdik gol atti mi yine diye, Kubilay Türkyilmaz, Avrupada üstelik o dönemin en iyi ligi olan Serie A'da oynayan tek türk ismi olan futbolcuydu ve bir de Anders Limpar..
Bizim defans ve hatta gol atamayan futbolcuyu sevme sansimizin olmadigi zamanlardi.. Bir ihtimal süper kurtarislari yapan kalecilere ilgi duyabilirdik o üc dakikalik görüntülerde ama kahramanlarimizin büyük bir kismi muhtesem gollerin adamiydilar.. Misal Limpar'in da videoda görülen o muazzam asirtmasidir yakin takibe aldiran.. Sonrasi önemli degil, ne kadar basari gösterdigi.. Iste sevdigimiz futbolcu oydu.. Andreas Möller sonraki dönemimin yildizidir.. Bir zaman sonra yavas yavas farkina vardigim ve fakat tasvip etmedigim karakteri beni ondan sogutmamistir.. Limpar, belki de yabanci olarak "aha bu benim adamim" dedigim ilk futbolcuydu.. Müzikteki New Kids on The Block'un Step by Step'i gibi lakin burada mesafe cok acilmamistir ilerleyen zamanlarda..
Bir baska ilginc nokta sanirim sudur. O dönem seyrettigim ilk NBA action programinda haftanin ya da ayin caylagi ya da bir seyi Michael Jordan'di. Acaip sevdik de yalniz degildik bu konuda.. Herkes sevince biraktik.. Bu da ilginc.. Daha sonra biraz da o dönem oynadigimiz pozisyon itibari ile yakin iliski kurdugumuz John Stockton yerini aldi Michael Jordan'in.. Ve o müthis Utah-Chicago final maclarinda biz hep Utah'liydik.. 8 yildir öyleydi finale cikinca da öyle oldu ama sanirim ülkede o dönem Utah'i destekleyen tek insanogluyduk.. Bu dönemi biraz daha iyi tasvir etmek gerekirse Detroit-Portland finallerinin dönemidir(Portland'i tutuyorduk) .. Isah Thomas,Drexler filan.. Oyuncu secimi ve ona olan tutku bir sekilde karakter cizmekle esdeger bir durumdu. Farkli olma hissiyati ya da pek cok etken söz konusu bu secimlerde belki ama onlara olan tutku ise tarif edilemez bicimdeydi..
Söyle bir baktigim vakit Futbol konusunda degisim cok buyuk ölcüde olmadi. Ben hala yari Arsenalli ve düne kadar Stockton'dan dolayi Utah'li bugün de Okur'dan dolayi..
Son olarak su kesindir ki o dönem futbola, futbolcuya, müzige olan tutku su zaman ile kiyasa sokulamayacak ölcüde cok cok fazlaydi.. Yukarida da deginildigi gibi baska bir seyimiz yoktu. Alan genisti. Cok büyük yer kapliyorlardi.
Misal baska acidan benim kadar yetenekli, benim kadar futbola ilgisi olan kardesime bana verilmeyen "futbolcu olma" sansi da verilse de benim kadar ilgili dahi olsa futbola bagli kalamadi, pesinden kosamadi cunku zordu.. Play Station'u var, Bilgisayari var, Cep telefonu var, onu var bunu var ve futbola cok da zamani olamiyor.. Bizim günde yaptigimiz sekiz mac ve bekledigimiz cuma aksamlarinin vazgecilmez programlari Müzik Yelpazesi ve Avrupa'dan futbol o dönemki yasamin tamamini kapliyordu.. Belki bu yüzden belki de baska baska nedenlerden böyle kazinmis hafizaya , silinmiyor..
Kubilay Turkyılmaz ve Bologna deyince aklıma hep Detari gelir. Marca topçu 2. sınıf adam muammelesi görse de benim için sağlam bir futbolcudur. Biraz da tembel olmasaydı. Ya bir de Şu TRT 2'de her perşembe 20.10'da sektirmeden izlediğimiz Avrupa'dan Futbol'un jenerik müziğini bir bulsam. Aradan 17 yıl geçti hala aklımda yer etmiştir birgün bulacağım o müziği elbet...
YanıtlaSilhttps://www.izlesene.com/video/1990lar-avrupadan-futbol-italya-ligi-jenerigi/9851937#_
SilBlue jean dergisinde gördüğüm bütün şarkıcı takımını ilk Sezen Cumhur sayesinde ekranda gördüm ben ,yalan yok komik adamdı ama çok şey öğrendik.Bir de Hollanda milli takımı vardı ,Gullit miydi neydi,saçları muhteşemdi,formaları turuncu,gerçe düşündüm de çok küçükmüşüm o zaman.
YanıtlaSilMustafa Taha: Gecen Uli Stein'in hikayesindeki frikigi cakan Detari'den bahsediyorsun sanirim.. O müzigi biliyorum ama kime ait oldugunu ben de bilmiyorum, ben de gece musait olunca bir arastirayim hem sizim hem benim icin ;)
YanıtlaSilY.: Evet Blue Jean.. Kizlarin da "Hey Girl'"ü.. Gullit,Rjkaard,Van Basten.. Maradonali NApoli'yi durdurmak icin transfer edilen ve durduran isimlerdir.. Ya da belki bizi eledigi icin daha bi ayri öneme sahip olan Sampiyonlar Ligi Final macinin yildizlari..
buna çok benzer düşüncelerin minik bir özetini geçen karaladım bir yerlere... şimdi sen yazdıkça geliyor hafızadan birer birer bir puzzle'ın parçaları gibi...
YanıtlaSilher şeyi biliyorduk o zaman, yani bize verilenler arasından her şeyi... vaktimiz, isteğimiz, arzumuz ve aklımız bugüne göre daha bütündü çünkü...
goygoecha'dır benim ilk gol atmayan kahramanım ama aslında dediğin gibi sadece roller değişiyor... gol ile ilişiği olmayan adamdan kahraman yapmaya yetecek bilgimiz de yetimiz de isteğimiz de yoktu...
littbarskiiii diye bağırıp soldan şut çekmenin keyfi de başka hiçbir şey de yoktu:)
alttaki postta yazdın diye değil ama çocukluğumu geri verdiğin için bir kez daha eline sağlık:)
not: belinda carlisle, na na na (vaya con dios), electrich youth ve pek tabi slow 89-90-91 serileri de unutulmaz... clementine ve küçük golcü tsubasa gibi... sahi hanginiz yazacaksınız acaba bir dönem beni kale direklerine zıplatmaya teşvik eden bu japon futbol motivatörünü:)
Bir dahaki postun müzigi Vaya con dios olacakti aslinda ama bakalim ;)
YanıtlaSil90 dönemi bir dünya kupasinin tamamini izleyebildigim ilk turnuvadir. Dolayisla Pumpido'nun sakatlanmasiyla asil kaleci olan penalti yemeyen Goykochea bizim de kahramanimiz olmustur:) Sorun su ki benim yaz tatili ile yilin geride kalan kismi o kadar birbirine zit ki bir bakima ikisinin savasimi söz konusu. Yazin secenekler cogalir, kisin sectiklerimize kavusma derdinde Avrupadan Futbol,Müzik Yelpazesi basinda beklerdik..
Eni-Sonu cok sey unutulur her sey yine bu iki programin bize sundugu cesitlilik ölcüsünde belirlenirdi..
Tsubasa'yi bir blog islemisti, yanilabilirim ama Jesus Almeyda'nin blogu olabilir bu ve üstelik gayet de güzeldi.. Cizgi filmlere, dizilere, kara simsseklere, he man'lere de konu kayabilir ama bunlar en azindan benim cevremde sürekli isleniyor, unuttuklarima dogru göz atiyorum gün isigi kayboldugunda ve oldukca spontane bir sekilde gelisiyor, yani gecenin ikisiinde o an aklima ne gelir, konu o olur daha cok..
mutlaka işlenmiştir, okunmayan ve yazılmayan bir şey kalmadı aslında diyen kimdi:)
YanıtlaSilbenim iş kaybetmeme yol açacak bu süreç o yüzden çerçeveyi dar tutmaya çalışıyorum:) dutchman efendi ve 12 kişilik dev orkestrası zaten başlı başına 10 blog gücünde olduğu için...
tamam küçüklüğün okuma şampiyonu ve mesleki refleksin verdiği bir yazı hızımız var ama ben de insanım borges bir yere kadar:)
@ borges
YanıtlaSilBuyrun http://jesusalmeyda.blogspot.com/2008/12/efsane-kadrolar-nankatsu-1991.html
Temur: Daha önceden okumustum o yazini, cok iyi bir yaziydi, cok keyiflenmistik;)
YanıtlaSil