Mick Rock'un Camden Town'da 1972 yilinda yakaladigi bir kare.. Farkli ve oldukca güzel bir zamanin cocugu bu .. Bu güzel dönemin mimarlarindan olan
Ronnie James Dio da sonsuzluga dogru kulac atti.. Sadece onun ölümü degil uzun zamandan beri hep o dönemin gecip gitmesinin yarattigi bir hüznü yasiyorum ben.. Gecmise bakip ah o eski günler demek istemiyorum ama müzik acisindan gecmise binlerce kez bakip "ah o eski adamlar.." demisligim coktur.. Ister aliskanlik isterseniz de baska bir sey deyin ama alisamadigim yegane durum bugünkü varolan her türdeki müzikal üretim.. Bu yüzden listemin yüzde doksaninin üretim tarihi minumum on bes yil öncesine aittir..
Çok güzel bir fotoğraf ya.
YanıtlaSilBana da eski müzik ayrı bir tat veriyor. Led Zeppelin, Pink Floyd gibileri ayrı benim için.
Avuçların arasından kayıp giden şampiyonluktan daha fazla koydu bana Dio'nun gidişi :(
YanıtlaSilGörecek çok şampiyonluk var ama bir Dio daha gelmez bu dünyaya.
2003'te göz göze gelmiştim MAslak Venue'de ama doyamamıştım. 1 ay sonra bir daha buluşacaktık be baba.
Elim klavyeye gitmiyor, boğazım düğümleniyor, o büyülü sesini duyduğumda yutkunamıyorum bile :((
here's no sign of the morning coming
you've been left on your own
like a rainbow in the dark
:(((
Nasil desem ki Alper.. Ölümüne cok üzülmedim, ben onlari buraya gelerek baska türlü öldürdüm cünkü. Simdi Dio'nun hatrina bir kac gündür oldukca uzun zamandir dinlemedigim "Temple of the King" i dinliyorum. Ankara gölge ya da underground mekanlarda gezindigimiz dönemlerinin müzigi, baska bir hayatin arka planinda calan melodi zira baska hicbir sey o dönemin kültürünü, yasantisini ve getirisini Temple of the King kadar anlatamaz bana.. Zamaninin o kadar siradan, o kadar olagan bir melodisi artik hicbir zaman gelmeyecek olan sevgili gibi cigiriyor uzaktan..
YanıtlaSilBasit bir tini/söz degil mesele, onlarin yarattigi bir kültür, yasam bicimi söz konusu. Önce yarattiklari, sonra da kendileri yavas yavas göcüp gidiyor buradan baktiginda..
Nasil derler
"Sessizlikte soloya dairdir"