12 Kasım 2010
Bundesliganın Hayal Kırıklıkları.!
Bundesliganın hayal kırıklığı yaratan transferleri Sportbild listelemiş ve bizim de hafızaya denk düşenlerden ayrıntıları buraya ekleyip anlatalım.. En kötü transfer listesinin kötülüğünün ölçümünü sağlayan pek çok faktör olsa da temelinde beklentinin karşılanamaması yatar..Aslında oyuncuya ödenilen para dahi beklentinin büyümesine ilişkin bir veridir sadece..
Buyrun başlayalım. Sonunda da bir sürpriz olacak..
1- Igor Belanov..
1989 yılında Gladbach'a geldi ve büyük hayal kırıklığı yarattı 1986 yılında dönemin Sovyetler Birliğinden çıkma Avrupa'da yılın futbolcusu seçilmiş ilk oyuncudu.. Siz onu belki o Van Basten'in müthiş golünün atıldığı 1988 Avrupa Şampiyonası finalinde Münih olimpiyat stadında kaçırdığı penaltıdan hatırlarsınız..
Dönemin güzel parası bir milyon mark verdiler ve 24 maçın sonucunda attığı 4 gol sonrası Braunschweig'e 280 bin mark karşılığı transfer oldu ki sonrası yaşı da geldiğinden bölgesel lige doğru gidiyor..
2- Jon Dahl Tomasson
Şimdi yakından takip edebildiğimiz dönemin transferi bu. Bert Van Marwijk ile Feyenoord üstelik Dortmund'u yenerek UEFA kupasını kazanmasının ardından Terim onu ' bedelsiz' Milan'a aldırmıştı.. 2005 yazında ise Stuttgart'ın başında bulunan Trapottoni çok istedi ve Milan'da performans göstermemesine rağmen yine dönemin iyi parası 7,5 milyon euroya Stuttgart'a transfer edildi. Sonuç beklentiye göre fiyasko tabi ve bu para Bundesliganın o dönemi için çok çok fazlaydı.. Goller attı ama beklenilen patlamayı yapamamıştır ki oraya buraya kiralık gönderilerek zor kurtulundu kendisinden filan.. Villarreal'a önce kiralık gitti ve arkasından 500 bin euro bonservis karşılığı iki yıllık bundesliga macerası sonrası satıldı.
Ben Trapattoni'yi her türlü kupayı almış dünyadaki en başarılı hocalardan birisi diye bilir ve saygıda kusur etmezdim ve oynattırdığı futbolu hariç adamın her şeyini ayrı sevdik.. Juventus'ta başardıkları takdire değer ve fakat gerek Bayern'e gerekse de Stuttgart'a deyim yerindeyse 'sıkıcı' futbol oynatıyordu.. Çok fazla durağan ve taktik ağırlıklı oluşu bir yana oyunu domine etmesi de mümkün değildi. Tomasson gibi cezasahası içi golcülerine olabilecek en uyumsuz ortam buradaydı aslında ve gelmeden önce Loddar abimiz bile 'yanlış transfer' diye kahin kesilmişti başımıza..
3- Carlos Alberto
Bu blogun ilk ama ilk okurları bu ismi iyi bilir zira ilk postların konusu buydu. Bremen'in ya da Schaaf'ın adam edemediği ve etmesi de mümkün olmayan bir yetenek idi. Bremen'in o dönemki rekor bonservis ödediği oyuncu Bundesligada 44 dakika oynadı ve kiralik olarak gönderdildikten sonra daha bu yaz Vasco de Gama'ya bedelsiz verildi.. 7.8 milyon euro bonservis bir yana kurtulmak için dahi para vereceklerdi.. Disiplinsiz tanımı filan yeterli olmaz, başka bir şeydi bu abi..
4-Cristian Zaccardo
Bir Magath transferidir.. Tamam para çok verilmiş ve karşılığında verim alınamamıştır ama çok büyük hayal kırıklığı olarak addetmiyorum ben bu transferi. 7 milyon euro'ya gelse de çok kötü performansdan ziyade Sascha Riether'e yerini kaptırdı ve klup onun döneminde tarihinde ilk olarak şampiyon oldu.. Aslen hayal kırıklığı o yerin oynasa da oynamasa da doldurulamayan futbolcudur benim nazarımda.. Ve Vfl için nedir 7 milyon ? cık cık..
5-Thiago Neves
Tam bir hayal kırıklığı.. En çok da ben şaşırmıştım bu oyuncuya.. Çok ama çok umutluydum HSV'lular gibi.. Van der Vaart sonrası 7,5 milyon bayıldılar ve fakat oyuncu altı bundesliga maçı sonrası geldiği yere devre arasında hemen kiralandı.. Benim için büyük hayal kırıklığıydı zira çok ama çok umutluydum kendisinden..
6- Jose Ernesto Sosa
Keza Neves gibi Bundesligaya teşrif etmeden dikkatimizi çekenler arasındaydı oyuncu.. Estudiantes'de iken Veron deniliyordu ki seyrettiğim bir Boca maçında dehşet de bir frikiği çakmıştı.. Kesin iş yapar der iken.. 9 milyona aldılar ve sonunda 3 milyona Napoli'ye verdiler.. Gelmeden önce ve sonra yaptığını bir yana bırakırsak Bundesliga'da iyi bir yedek dahi olamadan gitmek durumunda kaldı..
7- Marquinhos
Ofansif orta saha ki Leverkusen çok nadir yapar transfer hatası.. En büyük yanlışı aslında Kaka'yı tam alacak iken 10 milyon euro'yu klubün çok fazla bulması. Efsane menajer Calmund ailesini, Kaka'yı ikna etmişti ki kapıdan döndü.. Bu ise daha beter.. 4,5 milyon euro verildi bonservisine ve 6 yıllık anlaşma yapıldı üzerine.. Sonrası ise 13 maç o da ikinci takımında.. gerisine geri yollanıldı geldiği klube resmi tek Bundesliga maçı oynamadan..
8- Mladen Pralija
Burada Uli Stein Hikayelerini işler iken 1987'de oynanılan kupa maçında kendisine ikinci kez golü atıp öne geçen Bayern'in golcüsü Wegmann dibinde sevinmeye doğru gider iken yumuruğu çakıp kalenin içine çivilediğinden bahsetmiştik.. Stein'in bu hareketi sonrası 10 maç ceza alması bir yana Hamburg yetenekli ama sorunlu futbolcusuyla anında ilişkisini kesip yerine Hajdluk Split'den Pralija'yı transfer ediyor.. Daha Agustos ayında çıktığı ilk maçında Bayern'den altı yiyor ki dördü net kaleci hatası.. Gladbach'a 8-2 yenilirken zirve yapıyor bu güzel kaleci ve teknik adam kovulup yenisi gelince antrenman bile yapmadan kadro dışı bırakılıyor.. Willi Reinmann'a 'daha onu antrenmanda görmediniz bile' dedikleri vakit şunu diyor:
'Televizyondan gördüklerim bana yeter..'
87'de gelip 88 yazında da gidiyor Bundesliga'dan.. 14 maçta 35 gol yiyerek.. Şunu da ekleyelim bu kötü performansa:
'Evim yoktu, karım Split'de kaldı çocuğumu cok cok sonra görebildim, dili anlamıyordum ve klup bana bu konularda hiç yardımcı olmadı..'
9- Zeze
Zeze Bundesliganın ilk Brezilyalısıdır. Bu konu biraz derin aslında.. Julius Ukrainczyk savaş sonrası zamanın oyuncu menajeri konusunda en büyük ismidir. Tek başına5 bin tane arkadaşlık maçı filan organize etmiştir bu işler için ve gerçekten çok ama çok büyük paralar kaldırmıştır. ilk gurbetçi Türk olan Çoşkun Taş'ı da transfer etmiş olan Köln başkanı Kremer hiçbir şekilde izlemediği Zeze'yi bu ukraynalı futbolcu pazarlayıcısından öğrenir ve transfer etmek ister brezilyalı forveti.. Haber ilk çıktığında herkes Zeze değil de Pele'yi transfer ediyor diye düşünür, beklenti hep bu yöndedir taa ki havaalanından Zeze inesiye kadar..
Dönemin büyük parası 150 bin mark filan vermiştir izlemediği Brezilyalı oyuncu için.. Peki sonuç ?
5 maç gol yok ve 'kar'a alerjim var benim' deyip sene sonunda giden bir transfer..
10-Marcus Berg
Çok değil geçen sene u21'de 7 gol atıp rekor kırdığında hepimiz hayran hayran seyrettik ki bugün bile iyi oyuncu bu derim ama olmadı mı olmuyor.. u21'in en iyi oyuncusu seçilmişti 2009'da.. Gronningen'den Hamburg çekip aldı ve büyük hayal kırıklığı olmasının sebebi bonservisine verilen 10 milyon euroluk para..
Ben çok büyük hayal kırıklığı olduğu konusunda hem fikir olabilirim çünkü geçen sene Hamburg'un bütün ilkonbir forvetlerinin sakat olduğu dönemde dahi gençlerden misal Tunay Torun dahi önüne geçti bu oyuncunun ama bunun nedeni yeteneği değildi. Hakan Şükür tipi forvet alıyorsanız biraz da ona göre oyun oynamanız gerekir. Antrenör ve o dönem Hamburg takımının futbol açılımına uymuyordu..
Net söylüyorum ki GS, Fenerbahçe ya da Beşiktaş olsam bu şansızlığı iyi değerlendirirdim.. Türkiye'de çok iyi iş yapar.. Değerinin altında alınabilir bir oyuncudur..
11- Anatoli Timoschuk
Keza.. 11 milyon verdi Hoeness bu oyuncuya ve Van Gaal'a girişmesinin temelinde Timo yatar. Bizzat kendi transferi olan oyuncuların (Gomez,Timo) antrenör tarafından ikinci sınıf muamele edildiğine dair eleştiri..
11 milyon verildi ve yıllardır yedekte bekletiliyor. Oysa Şaktar'dan Rusya'ya Ukrayna'nın iç transfer rekorunu kırarak gitti ve Zenit ile UEFA'yı alır iken kaptan oldu filan.. Şimdi şimdi oynamaya başlıyor ama yaşı da var hani artık..
GS'a bakın.. Cana'lar Barışlar, Ayhan'lar, Sarp'lar.. Bunların hepsi bir yerde iyi oyuncudur ama sürekli değişen teknik direktör ve oyun anlayışı içerisinde sapıtma noktasına geldiler.. Kendilerini bir yerde kanıtlamış oyuncuların kötü transfer olarak etiketlenmesinin bana göre yüzde sekseni teknik direktör'ün oynattığı futbol açılımıdır.. Hitzfeld kalsaydı Bayern'de bugün Timo'nun değeri 20 milyon idi.. gibi..
12 -Victor İkpeba
1999 yılında 6 milyon karşılığı Monaco'dan geldi ve 2,5 yıl içerisinde sadece üç gol atıp 1 milyon euro karşılığı Jedda'ya satıldı.
Monaco'da Arsene Wenger yönetimi altında en iyi zamanlarını yaşayan ikpeba Bundesligada tutunamadı ve yaşadıklarının gölgesinde olağan bir durum. Aslında Reggina'ya gidecekti o dönem ama karısının yaşadığı yeri terk etmek istememesi sonucu futbolcuyu imza atılacağı gün eve kitlemesi nedeniyle gerçekleşmedi ve dahası Dortmund'a geldiğinde de form düşüsü biraz olağan zira onu italya'ya göndermeyen üç çocuğunun annesi olan eşi 2000 yılında gögüs kanserinden hayata veda edince futbol oynamak çok da kolay bir şey olmasa gerek..
Ne yaptı sonrasında bilmiyorum ama şu kesin ki benim asla ve asla unutamayacağım futbolcular arasındandır kendisi..
Son olarak.. Hami Mandıralı
1998 yılında 7 milyon mark ki Bundesliga için oldukça pahalı denilebilecek bir bonservise Schalke'ye geldi. Ben hep onun GS'a gelmesini beklemiştim o dönemde ve pek çok Schalke maçlarını da seyrettim onun hatrına.. Nedendir bilmem GS'lıymış gibi çok sevmişimdir ben Hami'yi..
Yaptığı en büyük hata uzaktan çok iyi şut çekebildiğini çok çabuk bir şekilde insanlara göstermek istemesiydi.. Olur olmaz vururdu maç içerisinde ve kendiliğindenliğine bırakamadı biraz da eleştiriler artınca..
Hami'deki temel sorun onu teknik adam Stevens değil efsane menajer Assauer'ın transfer etmesiydi. Dolayısla teknik adam kendi sorumluluğu olmadığı için Hami'ye göre bir oyun düzeni geliştirmedi ya da onu koşturmadan sahanın içerisinde tutup forvet arkası da yapmadı. Sürekli ileri-geri koşmasını istedi ki Hami bas bas bağırdı bu kadar gücüm yok benim diye.. Sondan bir önceki hafta kaleye çektiği ellinin üzerindeki şutun sonunda ilk golünü attı ve sonrasında da iki gol birden ama bu yetmedi Bundesliga'da tutunmasına.. 22 maç oynadı burada.
Biraz daha ayrıntıya gidersek eğer mental açıdan o dönem herhangi bir Türk futbolcunun burada veya dışarıda tutunmasına imkan yoktu. Öyle ki sorunu sürekli dışarıda bir yerde aradılar. Ayrımcılık olduğundan, kendisini anlamayan teknik adamlardan filan.. Oysa misal dil öğrenmeme gibi bizzat uyumsuzluğun çıktıları olan kendi eksikliklerine de kimse yönelmedi..Hami Sürekli şikayet etti.. 'beni koşturuyor, bana güvenmiyor hoca..' Bizim hoca defans oyuncusu olduğundan sürekli bla bla..'.. hiç bitmedi bunlar..
Bir ayrıntı da yanlış hatırlamıyorsam 1998 senesinin sonlarına doğru Hami babasını kaybediyor. Bu da önemli bir ayrıntıdır sonrasında yaşanılanlar için..
Sonuç itibari ile sezon sonunda 4,5 milyona Trabzon'a geri satıldı ve çok da fazla zarar yapmadığını düşünüyorum ama hayal kırıklığı yarattığı kesin. Bu listenin normal koşullar altında 49'uncu sırasındaydı o..
...
Daha var aslında.. Darko Pancev vardır misal bedelsiz İnter'den Leipzig'e gelip de aynı şekilde geri giden.. Ladesma, Jean Pierre Pappin v.s..
hami'yi sürekli istedi galatasaray, hatta hami de hep yeşil ışık yaktı ama trabzonspor satmadı.
YanıtlaSilbir de vefat eden babası değil, abisiydi yanlıs hatırlamıyorsam ve abisinin galatasaraylı olduğu ve haminin galatasarayda oynamasını istediği söyelniyordu..
tabi bunların hepsi hafızada yarım yamalak kalmıs bilgiler, ne kadar doğru ne kadar yanlış hıc emın değilim..
Hami nin sağ çizgide ileri geri koşup top kapmaya çalıştığı bir maç hatırlıyorum tv de izlediğim, şaşırmıştım neler yapmaya çalıştığını görünce.
YanıtlaSilBenim listede en çok üzüldüğüm isim Marcus Berg'dir, şahsen türkiyedeki bir takımın vakit kaybetmeden kapması gerektiğindede hemfikirim.
Hami o 22 macin nerdeyse tamaminda sagbek oynamisti.. Bu da onemli bir ayrinti, o da garibim kaleye ne zaman yaklassa vuruyordu..
YanıtlaSilOlen abisiydi ama Turkiye'ye donmeye yakin zamanlardi diye hatirliyorum..
Ayrica Hami'nin tv'de demeci vardir, ve bende izlemistim gozlerimle. "Galatasaray'da oynamak istiyorum" demistir. Trabzonspor'un 96'dan sonra cokuse gectigi Galatasaray'in ise 2000 jenerasyonunu kurmaya basladigi yillardi.. Galatasaray olmayinca da yurt disina gitti..