3 Nisan 2010
Schalke-Bayern Münih.!
Atismalar, tartismalar, kavgalar ve kizisan Sampiyonluk yarisi icerisinde müthis bir mac olacaktir Schalke- Bayern Münih karsilasmasi. Önce Schalke cok faul yapiyor, ardindan kupa maci icin Schalke zemini bilincli olarak degistirmeyip kendi yararina tarla gibi sahada mücadele etmek zorunda birakti bizi gibi cesitli suclamalar hafta ici devam etmis, Milli takim yetkililerine kadar tartisma sicramistir. Hoeness, Schalke baskanina siniri kupa macinda tribünden gösterir iken Magath basin toplantisi ile cevap vermis, Löw Bayern'e destek cikmis, Magath Schalke'nin lobisi yok diye görüs belirtir iken en sonunda akilli bir manevra ile tüm bunlarin önemsiz oldugu konusunda karar kilip ayni zamanda macin kendisinden bizi uzak tuttugu icin hem bir "taktik" saldiri olarak dolayli yönden niteler iken ayni zamanda benim icin macin disinda hicbir seyin önemi yoktur diyerek tartismayi bir bakima sonlandirmistir.. Lakin alevlenmistir artik her iki tarafin seyircileri ve yöneticileri..
Bugün TSI ile 16:30'da Schalke'nin muhtesem stadinda baslayacak macin sonunda biraz olsun Sampiyonluk söylemleri belirmeye baslayacaktir. Schalke bugün lider ve Bayern'in 2 puan önündedir.
Magath Wolfsburg ile gecen sene Sampiyon olur iken bir kez olsun Sampiyon olacagiz demedigi gibi sürekli olarak favori Bayern Münih'dir diye görüs belirtti. Ne zaman ki öne gecip arkasindaki takim ile farki acti ancak o zaman "bu saatten sonra liderligi birakmaya niyetli degiliz" gibi beyanatlarla Sampiyonlugu istedigini belirtmeye basladi ki bu gecen sezonun son üc haftasina tekabül eder. Sezon boyunca Sampiyonlu kelimesini agzina almamistir.. Bu sene basindan bu yana Schalke'de dört yillik bir program icerisinde Sampiyonlugu istedigini belirtir iken ilk sene icin sadece buna hazirlik dönemi olacaginin üzerinde durdu.. Bugün eger Bayern Münih'i kendi evinde yenerse sanirim tekrardan Sampiyonluk vaatleri üzerinde duracaktir..
Bayern Münih ise zorlu bir deplasman serisine basliyor. Schalke-Man U ve Leverkusen gibi üc tane önemli maci arka arkaya oynayacak olmasi bir yana son iki lig macini da kaybetmesi üzerinde büyük bir baski olusturuyor zira bu takim en son 1988 yilinda üc kez üst üste maglubiyet yüzü görmüstür.
Magath gecen senenin aksine sürekli farkli dizilis ve taktikler ile sahaya cikar iken Van Gaal yavas yavas oturttugu sistemi sakatliklar nedeniyle devamliligi saglamakta güclük cekiyor. Ribery'nin ikinci bir doksan dakika cikarmasi pek olasi degil iken Robben'in durumu hala süpheli ve buna karsilik Gomez ile Schweinsteiger muhtemelen sahada olacaktir.
1985 yilinda Hamburg-Sparta Rotterdam karsilasmasinda teknik adamlar birbirlerine karsi mücadele etmis, Van Gaal ne o gün ne de bu sene Magath karsisinda yenilgi yüzü görmemistir.
Magath artik derin ve kesintisiz uyku uyuyamadigini, sürekli olarak aklinda binbir türlü ihtimali düsündügünü belirtir iken Robben'in kendilerine attigi golü tekrar tekrar bir daha kafasinda yasadigini ve nasil tekrarlanmasini engelleriz konusuna deginir iken bu gibi oyunculari asla ve asla tamamen etkisiz hale getirilemeyeceginin altini cizerek belirtiyordu röportajinda.. Buna mükabil hamle önceligi ile oyun oynatmama üzerine de cesitli taktikleri kafasinda belirlemis durumdadir.
Bugüne kadar 80 kez karsilasmis olan iki takim arasindan Bayern 37 galibiyet alir iken Schalke ise 17 kez Bayerni devirmeyi basariyordu. 26 mac beraberlik ile biter iken Bayern'in attigi 160 gole karsilik Schalke 93 gol ile karsilik verebilmis. Bunun disinda büyük Avrupa galibiyetleri sonrasi Bayern Münih yaklasik on yildir (22) Bundesligada mac kaybetmemis. Her türlü istatistik Bayern'den yana olur iken bu mac icin beraberlik galibiyete göre cok daha ihtimal dahilindedir..
Her bakimdan keyifli bir karsilasma olacaktir..
2 Nisan 2010
Van Gaal ve Magath.!
Hafta sonu iki basarili takimin müthis bir karsilasmasi bizi bekler.! Ve fakat daha öncesinde bu iki güzel takimin teknik adamlarini mercek altina Türkiyede Futbol Yönetimi analizi altinda islemek gerekir.
Bu iki güzel hocaya iliskin ayrintilara gecmeden önce bir kac sey belirtmek gerekir. Türkiye'nin belki de "Basari" adina en tepesinde duran isim olan "Hakan Sükür" eger Galatasaray degil de Bochum'da oynasaydi sizce bugünkü geldigi noktanin yarisina dahi erisebilir miydi ?Misal Arda Turan Galatasarayda yaptigi etkiyi genc yasinda muadili olarak addettigim ve yeteneginden asla süphe duymadigim Liverpool'un transfer ettigi Ryan Babel kadar Premiere lig'e etki edebilir mi ? Kucuk Hakan karabük ilinde futboluna devam etseydi bir yetenek göz göre göre kayboluyor diye feryat eden olacak miydi ? Futbolcularin hemen hepsi Galatasaray'a neler verdigini konusur iken neler aldigini pek dile getirmemeleri artik sinirimi bozmaya basliyor. Kewell, Nell gibi oyuncular dünyanin her klubünde ayni basariyi yakalayabilecek konumda olan insanlar lakin Arda Turan da dahil olmak üzere pek cok futbolcunun kendilerine uyumlu olan kosullari yakaladigi ortamlarin disarisina ciktiklari vakit isleri o kadar da kolay olmayacaktir. Özer-Arda farki yetenek degil sahip olduklari kosullarin farkidir. Basarili olma denen nanenin icerisinde bu kosullara uygunluk ayrintisini distalayan yaklasimlari bugün dahi anlamakta zorluk cekiyorum. Hakan Sükür yatsin kalksin Galatasaray'a dua etsin zira o Feldkamp sansina ve Galatasaray gibi bir klubün kendisine sundugu kosullar neticesinde bir basari yakaladi. Ayni söylemler Emre Belözoglu icin gecerli degildir, hangi klube giderse gitsin yetenegini sergileyebilecegi, her kosulda gecerli olan bir futbolu vardir.
Emre Belözoglu, Emre Güngör,Fabian Ernst, Ibrahim Toraman, Ferrari, Nell, Kewell ya da Servet Cetin hangi kosullar icerisinde olursa olsun sergileyebilecekleri yetenekleri ve bunun sonucunda yakalayacaklari basari miktari cok fazla degismeyecektir. varolan yetenekleri her kosulda ayni seviyeye cikabilecek durumda iken Fenerbahce'nin Alex'i, Galatasaray'in Hagi'si, Hakan Sükür'ü, Arda Turan'i, Kucuk Hakan'i daha cok yeteneklerine oldugu kadar bunlari degerli kilacak kosullara sahip olduklari icin de sükretmeliler.. Özellikle Hakan Sükür, tarafrarlarin ona hayranlik besledigi kadar onun da Galatasaray gibi bir klubün icerisinde futbol hayatina devam ettigi icin her gün üc kez Ali Sami Yen'in önünde egilip tesekkür etmelidir. Nankörlük sadece yöneticilerde degil bu kisir yetenekleri ile onlari önplana tasiyan kluplerine yaptigi vefasizlik nedeniyle futbolcularda da vardir..
Nedir mesele ? Her yetenek her kosulda aciga cikmaz.! Bugün bunun en cok farkinda olan adam kimdir derseniz ben size Felix Magath derim. Magath'i digerlerinden ayirip sürekli basarili kilan en önemli artisi varolan yetenegini her sekilde para etmeyecegini ve belirli kosullar olmadan basarisizliga mahkum oldugunun farkinda olmasidir. Van Gaal ise göreve geldigi andan itibaren sistemini ve kosullarini hazirlamak icin 24 saat calisan bir hocadir ve bu yüzden onun basarisi her daim kendisinden süphe edilmeye baslanildigi andan itibaren gelir.. Süresi de budur.!
Siz bir takimin basinda olsaniz hangi hocayi tercih edersiniz ve kriterleriniz nelerdir ? Eminim sizin vereceginiz cevaplarin icerigine bugün milyon dolarlik kluplerin basinda olan yöneticiler oldukca uzak kalacaklardir. Yüksek ihtimal Magath ya da Van Gaal tercihi yapan futbol kluplerinin para babalari/sirket yöneticileri sadece sunu dile getireceklerdir:
Avrupada ismi olan bir hocayi transfer ettik..
Bu yüzden de basarisizlik kacinilmazdir.
Heynckes ve Rehhagel gibi hocalari kovan ve ülkede bir tane olsa yeter de artacak olan Hoeness bunlardan dolayi pismanligini dile getirmistir lakin hicbir zaman kendisinin elinden sampiyonlgu alan Magath pismanligi olmamistir, sizce neden ? Veya Bayern Münih Van Gaal yönetimi altinda cok kötü günler gecirdigi zaman baskanlik nedeniyle verilen röportajlarin icerisinde Van Gaal'e olan güvenlerini dile getirmislerdir, neden ? Magath Wolfsburg öncesi tarihi ve gelenegi olan, Wolfsburg'a göre cok daha iyi bir secenek olan Dortmund klubüne neden gitmemistir ?
Bunlardan hangisi Türkiye Süper Liginde size basariyi daha da önemlisi ne sekilde garanti eder ?
Eger bir klup Felix Magath'i teknik direktör olarak ise aliyorsa o klubün futbola dair ne kadar kurumu varsa hemen hepsini Magath'in yönetmesini saglayacak sekilde yeniden yapilandirmalidir. Futbolun transferinden altyapisina kadar her seyini bu adamin eline vereceksiniz. Sportif direktör diye bir yönetim biciminiz varsa onu da sonlandiracak ya da basina Magath'i getireceksiniz.. O klubün futbol adina en büyük otoritesi olmak zorundadir. O yillar önce futbolculugu esnasinda Süper Kupa Finalinde karsilastigi iskoc takiminin basinda bulunan Ferguson'dan bunu ögrenmis, Ernst Happel'in "Sizden korkmayan insanin size saygisi olmaz" mottosu ile insa etmistir teknik adamligini.. Böyle olmadigi icin Dortmund klubüne gitmemis, Wolfsburg'u secmistir. Meselesi para degil otoritesini saglayacak olan gücü ona Watzke'nin vermemesidir. Bugün Galatasarayli futbolcularin yaptigi gibi yakinmalar, isimsiz gazetelere röportaj vermeler gibi durumlarin hicbir etkisi olmayacaktir. Gerekirse oyuncuyu bes dakika icerisinde sahadan alir, bu Arda Turan bile olsa "satin bunu " diye emir verebilir ve beklentisi ona kosulsuz bir sekilde itaat edilmesidir. Bu senenin basinda ve devre arasinda Stuttgart takiminda oldugu gibi yeniden "yildiz oyuncu" kivamina getirdigi Kuranyi'yi elden cikarmak icin calisti. Magath geldigi klubün yildiz olan tek ismi olacaktir.. Otoritesini saglamayacaginizi düsünüyorsaniz böyle bir adam ne kadar basarili olursa olsun onu takiminizin basina getirmeyeceksiniz.! Basari bagli bulundugu kosullarindan ayri ele alinip degerlendirilemez.!
Kisa sürede cok da transfer yapmadan size basariyi garanti edecek olan bu adamin Hoeness'e göre uzun sürecte basarisizligi da kacinilmazdir. Cunkü basarisinin temelinde futbolculara gereginden fazla bir yükleme yapilamsi yatar. Bu yükleme esnasinda sakatlik degil ama oyuncu isyani kacinilmazdir. Henüz liseye giden Matip'i, Milli takimda sonu gelmis iken klubünde de verimi tartisilir olup topun agzinda olan Kuranyi'yi, en pahali ve en kötü transfer diye adlandirilan Farfan'i, Rakitic'i, ismini onunla duydugunuz Scmidt'leri kosturmak, her türlü yükleme yapmak imkan dahilindedir ama basariyi yakalamis ve her yerden teklifler alan futbolculara ayni sekilde itaat etmesini bekleyip onlarin yukarisinda olmak kolay degildir. Wolfsburg'da isimsiz onca yildiz oyuncuyu yukari cikarir iken Dünya Kupasi da kazanmis milyonlarlarca dolara patlamis Zaccardo gibi italyan oyunculara etkisi olamamistir. Bayern Münih dahil kovuldugu bütün kluplerden futbolcu isyani nedeniyle gönderilmistir. Hoeness onun iyi bir teknik direktör oldugunu kabul eder ama belirtilen nedenlerden dolayi uzun süreli bir basarinin Magath ile yakalanamayacagi görüsündedir bugün dahi.. Ve Magath Wolfsburg, Bayern, Stuttgart gibi basarili oldugu kluplerde ücüncü yilini dolduramamistir.. Daha da önemlisi bu hafta rakibi olan Van Gaal'den en önemli farki takimdan gittikten sonra geriye cok da bir sey birakmamasidir ve fakat görevde kaldigi süre boyunca size kazandirdiklari cokca zaman yeter de artar bile.. Lakin o basarilarla kutsanan oyuncular da kademe atlamasi nedeniyle eskisi kadar itaatkar olmadiklarindan dolayi ücünün besinin bir araya gelip de sizi görevden almasi, size acik bir sekilde suikast düzenlemesi de kacinilmazdir. bugün Galatasaray'da da olacak olan ve hatta gerceklesen asagi yukari budur.
Magath, isbilmez yönetimlere taktiksel olgunluga erisememis futbolculara ilac gibi gelir ve bu acidan Galatasaray'in ya da Türk kluplerinin vazgecilmezi olabilir. Lakin baskanin futbol yönetimi konusundaki otoritesini de elinden almasi nedeniyle misal Fenerbahce ile ne kadar anlasabilecegi süphelidir. Oyunculardan istedigi Türkiye Süper Ligine göre kotarilmasi ihtimal dahilinde olan eylemlerdir. Basarisi gerekli kosullar saglandigi zaman kacinilmazdir.!
Stuttgart'i düsme potasindan alip Sampiyonlar Ligi vizesi aldirmis olabilir. Bayern'e iki sene üst üste duble yaptirmis ve bu acidan bir ilke imza atmis da olabilir, Wolfsburg gibi tarihinde besinciligi dahi olmayan bir klubü sampiyon yapmis da olabilir.. Isimsiz futbolcularla gün itibari ile Sampiyonluga kosuyor da olmasi da süpriz degil. Tüm bunlar size gelir gelmez basarili olacagi anlamini tasimiyor.
Magath'i alip transferi kendiniz yapmaya calisir, otoritesini sarsacak sekilde oyuncularla iliski kurmaya calisan Feldkamp döneminde oldugu gibi baskanlar olur, iki ay sonra kovulabilir düsüncesini oyunculara yayip yine otoritesini sarsacak kosullari yaratirsaniz her yerde basarili olan gelir siz de basarisiz olur. Gariptir ki ona gerekli kosullari hazirlamakla mükellef olan insanlar kendi basarisizligini degil de hocanin Türkiye'ye uyum saglayamadigindan ya da futbolu bilip bilmedigi konusunda tüm dünyaya ters düsecek seklinde fikir yürütürler..
Mesele Skibbe, Rijkaard ya da Gerets de degildi. Feldkamp dedigin hoca sana bir yilda dört kupa kazandirmis, Almanya'da sampiyonluk görmüs üst düzey bir hoca idi. Ve fakat yildiz oyuncularla arasi olmayan hocanin eline Lincoln'ü verirseniz, Teknik direktör-Oyuncu iliskisi konusunda son derece disiplinli olan bu hocaya arkadan oyun cevirirseniz istifa eder, onca paraya aldiginiz oyuncunun yildizini söndürür vesaire.. Basarisiz olur ama bu hocadan degil neyi aldiginin bilincinde olmayan, "avrupada ismi var" demekten baska analize girismeyen yönetimlerin sportif direktörsüzlügünün ya da futbol aklinin yeterli olmamasiyla ilintilidir.
Van Gaal ise basari acisindan poh pohlanarak en üst seviyeye cikarilan Mourinho'dan hicbir eksigi olmayan bir hocadir. Ajax ile UEFA kupasini da Sampiyonlar Ligini da almis bir hocadir. Gitmis La Liga da üst üste iki yil sampiyonluk yasamis, Alkmaar gibi bir takima sampiyonluk kazandirmis ve her bakimdan kendisini her alanda ispatlamis bir hocadir. Bu demek degildir ki size gelir gelmez basarili olacaktir.. Buna bakip ismi aliyorsunuz ve onu basariya götüren kosullari distalayip hareket ederek basariyi engellediginizin farkinda olmayarak sucu yine hocaya atiyorsunuz..
Van Gaal bir kere Hollandalidir ve bu ülkenin ekolünün güclü bir temsilcisidir. Magath'in tam zittina yönelik bir oyun anlayisi vardir. Bizim ülkemizde yetismis oyuncular ne kadar Magath'in istediklerini sahada yapabilecek yetkinlikte iseler o kadar da Van Gaal'den uzak bir anlayisa sahiptir.
Van Gaal, sahanin icerisinde olagelen her türlü kimildayisi kontrol etmek ister. Bir oyuncunun kosu yolunun mesafesini dahi öncesinden belirleme cabasi icerisindedir. Istedigi sistemi sahada uygulayabilmek icin cok ciddi bir süreyi ister onlardan.. Biyografisinde de dile getirildigi gibi o bütün kluplerden kovulmaya ramak kala basarili sonuclar almaya baslamistir. Son derece disiplinli bir hocadir. Iniesta, onun döneminde yukari ciktigindan bahseder iken yanlislikla calan bir cep telefonuna verecegi tepkiyi hayal bile etmek istemezsiniz diye belirtiyordu. Bu onun amatörlüge ve is disiplininden yoksun olan insanlara olan tavrini aciklamasi bakimindan yeterlidir.
Ülkeye uyarlarsak amatörlüge kesinlikle prim tanimayan, is ahlaki cok iyi olan ve son derece profesyonel alanlarin icerisinde ancak basarili olabilecek bir yapisi vardir. Almanya gibi pek cok bakimdan üst düzey yönetimlerin oldugu yerde dahi pek cok konuda sikayeti olan bir hocanin ülkede calistigini hayal dahi edemiyorum. Burada gecirecegi zamanin yarisini futbolcularina/basina ayar vermekle gececektir ve oyuncularla iliski acisindan Rijkaard-Skibbe ekolünün tam zittinda yer alir.
Sistem hocasi olanlarin en önemli istedigi yetenek degil taktiksel konuda belirli olgunluga ulasmis taktiksel disiplini olan oyunculardir. Bugün Pranjic degil de Badstuber orada oynuyorsa bunun temelinde oyuncular arasi yetenek degil Badstuber'dan Stuttgart okulunun kurucularindan olan rahmetli babasindan kendisine miras kalan taktiksel olgunlugu yatar. Thomas Müller cok yetenekli oldugu icin degil soguk kanli yapisi ile teoriyi sahaya digerlerinden cok daha iyi pratize edebildigi icin Van Gaal'in vazgecilmezidir. Burada bir kiyas yapacak olsak oyunculardan beklentisi acisindan Magath neyse onun tam zitti Van Gaal'dir. Taccardo, italyan basinina Wolfsburg ile tek bir taktik idmani yapmadigidan bahseder iken abarti olsa da ne demek istedigimi cok iyi anlatan bir demecidir. Fizik-Kondüsyon ve Taktik savasimidir Magath-Van Gaal ve secim yapar iken bu gibi kistaslari göz önünde bulundurmazsaniz bugünkü Rijkaard konumu da kacinilmaz olacaktir.. Her ikisinin ortak noktasi otoriter olmalaridir ve yine bu bizim ülkemizde o kadar da kolay degildir.
Iki basarili Hocanin da olasi Türkiye maceralari "basarisiz" olarak sonlanabilir ve inanin bana henüz buraya gelmeden söylüyoruz ki mesele teknik adam ve oyuncular degil tüm bunlarin yönetimini beceremeyen kluplerin futbola amatörce bakisidir.
30 Mart 2010
Bayern Münih - Manchester United: 2-1
Bayern Münih-Man United bugüne kadar 7 kez karsilastilar. 4 beraberlik 2 Bayern ve o Barcelonadaki müthis finalde son dakikada gelen ilk ve simdilik son olan Man U galibiyeti. Son 9 yildir Avrupa Arenasinda cok da sesi cikmasa da ondan önceki yüz yil icerisinde yaptiklarinin gölgesinde hareket edip buradan güc aliyor Bayern.. Münih sehrinde degil Manchester United herhangi büyük bir ingiliz takimi galbiyet ile tanisamadi. Tarih icerisinde tek bir ingiliz takiminin Münih sehrinde galibiyeti var o da 1993/94 sezonu UEFA kupasinda Norwich City'e ait..
Genel görüntüye bakarsak eger Bayern Barcelona'ya ilk defa Sampiyonlar Liginde gecen sene yenildi. Toplamda Real Madrid karsisinda üstün olan taraf Bayern Münih.. Man United ne Münih de ne de Old Trafford'da bir Bayern Münih galibiyeti yasayamadi.. Gecmis bu sekilde kendisini rakamlara vurur iken son on yilda da cok sey degisti. Bugün 2-1'lik skor kesinlikle yeterli olmadigi gibi tur icin Manchester United'i daha avantajli duruma getirdigini dahi söyleyebiliriz.. Keza son yirmi yila bakildiginda da Manchester United her bakimdan Bayern Münih'in daha ilerisinde kendisini konumlandirmistir. Sadece teknik direktör degil basari ve sistem acisindan da dehset bir istikrar sembolü olmus durumdadirlar. Asagida analiz edilecek macin icerisinde yer yer baski yedikleri, sahadan silindikleri durumda dahi öyle bir ataga cikislari var ki buna bir takimin ulasmasi icin cok ciddi bir süre ve caba gerektirdigini hemen anliyorsunuz..
Bu büyük mac öncesi Bayern Münih yakaladigi o müthis formu yavas yavas kaybetmeye baslamasi bir yana en degerli/formda adamini sakatliga kurban vermesi diger yana Schweinsteiger gibi yeri doldurulmasi cok zor olan bir oyuncunun da kart cezali olmasi, 30 milyon euroluk Gomez'in daha pazar günü idmanlara ancak baslamasi nedeniyle umut bu yakada cok fazla yoktu. Mac öncesi en büyük sürpriz ise süphesiz Hamit Altintop'un sag kenara Robben'in yoklugunu gidermesi icin yerlestirilmesidir. Man U icin son günlerde Rooney ne ise Bayern icin de Robben ayni sekilde.. Robben yok, Schweinsteiger cezali, Gomez günler sonra pazar günü idmana baslamis, Klose formsuz, Ribery henüz ikinci yarilarda oyuna giriyor, kendisine gelememis, Demichelis de maskeyle oyunda..
Manchester United klasik deplasman Avrupa taktigi diyebilecegimiz formasyonda sahada yer aldi. Vidic-Rio tandemine Evra-Neville beklerinin önüne üc tane merkezi-defansif orta sahanin ileri uclarina Park-Nani ve en önde buldozer ya da tek kisilik ordu olarak son dönemde kendisine yeni isim bulan ve Messi ile kim dünyanin en iyi futbolcusu yarisina giren Rooney..
Bayern ise bilindik dörtlünün önüne Müller yardimli Van Bommel ve Pranjic orta sahalari ile cikti. Müller'in aslen forvet arkasi pozisyonuna kenarlarda Hamit-Ribery ve en önde "ne ciger var arkadas sen de" dedigimiz Olic..
Mac öncesi Van Bommel golsüz beraberligin dahi kendilerine tur icin avantaj saglayacagini dile getiriyordu. Oysa bu kurgu Demichelis'in son derece gereksiz faulünun ardindan gelen ortaya yine Demichelis'in kayip Rooney'i kacirmasiyla cöpe atiliyordu.Iste bu ilk dakikada gelen gol takimlarin oyun stratejilerini degistirmelerine de neden oldu. Man U kendisini geri cekip Rooney'i kenarlarina kaciracaklari uc elemanlari ile birlestirip tehtit yaratacak sekilde hareket eder iken Bayern merkez forvetsiz ciktigi maca tüm gücüyle saldirma düsüncesi icerisine girdi..
Diger bir acidan yenilen her gol icin mutlaka ki bir önkosul ortaya koyup olmamasi gerektigi ya da tesadüf/kötü gün kaderi seklinde aciklama geliyor. Bunun benzerini Galatasarayimin taraftarlari da yapiyor sik sik.. Oysa Demichelis'in iyilesip zorla kadroya girmesi sezon öncesi yapilmis cok büyük Lucio hatasinin bir bedelidir. O gol Lucio konusunda yüzde bin bes yüz yanlis adim atan Bayern'in kendi kalesine attigi goldür. Nasil ki cok yerinde hareket edip Ivica Olic gibi ismi büyük takimlar icin gecmeyen oyuncuyu belese transfer edip cok kötü günlerinde sürekli onunla ayakta kaldigi gibi..
Man United'in bu yakadaki en önemli güzelligi sahaya yerlesiminin muhtesem olmasidir. Size digerlerinin harcadigi enerjinin daha azini harcayarak top oynayacak alan birakmama konusunda oldukca becerikli bir takim olusudur. Bayern Münih her ne kadar baski kursa da istikrarli bir sekilde yillardir belirli bir oyun anlayisini koruyan Man U'nin cikislarinda yakaladigi pozisyonlar baski karsisinda elde edilenlerden cok daha fazla tehlike yaratiyordu. Rooney ya da Nani yüzde yüzlük o golleri atsalar ikinci mac dahi bugünden önemini yitirecekti.
Golün sokunu üzerinden atlatan Bayern Münih 20.dakikada ilk ciddi atagini Ribery ile gerceklestirdi. Öncesinde ise Nani'nin net bir pozisyonunda oldukca sansliydilar. Bayern Münih baskiyi Scholes-Carrick-Fletcher'in Van Bommel-Pranjic ikilisine üstünlük kuramayip top dagitmasina engel olamamasi nedeniyle oldukca rahat bir sekilde kurdu. Sahanin ikili mücadele kazanma orani olarak en yüksek olan Van Bommel'in bence en önemli avantaji tam bir saha ici lideri olmasindan dolayi tüm oyunculara güven veren olgunlugu, topun ayaginda olmadigi zaman dilimlerinde orta sahayi ve defansi yönetmesidir. Lakin bir kanadinda yeni yeni kendisine gelen Ribery, her ne kadar bugün sahanin en iyilerinden birisi olsa da Hamit diger tarafta Robben'in olmayisi bu kazanilan toplarin yeterli sayida tehlikeli addedilebilecek pozisyon üretemedigini söyleyebiliriz.. Hamit tarafindan gelisen ataklar bir sekilde iceride merkez forvet varmiscasina hareket edildigi icin cok fazla tehlike yaratamaz iken gerek Olic'in mac boyunca bitmeyen enerjisi nedeniyle kazandigi toplar sonucu gelisen ani ataklar gerekse de Ribery'nin biraz da ortaya dogru yayilarak gerceklestirdigi aksiyonlarin icerigi oldukca tehlikeliydi. Velhasil Lahm'in itekledigi Hamit, Ribery'nin kendisine cekemedigi Badstuber dörtlüsünün kenarlardan gelistirdikleri akinlar,kurulan baskinin sonuca dogru yönlendirilmesine ve daha iyi oynuyor görüntüleri icin yeterliydi..
Ferguson'un belki de mac oynadiktan sonra söyleyebilecegimiz en önemli yanlis tercihi Gigs-Park yönünde olmustur. Ne kadar yaslansa da bugün sahada varligini ancak cikarken görebildigim Park'in yerinde bir Gigs tecrübesi maci koparabilecek aksiyonun gerceklesmesini saglayabilirdi. Gigs'in sahada tercih edilmemesini olagan karsiliyoruz ama bu kenarin bu kadar sessiz olmasi, Evra'nin formsuzlugu ve mac öncesi Man U'nin en zayif halkasi olarak lanse edilen Neville'in Ribery karsisindaki dezavantaji Man U'yu sessizlestiren diger unsurlar idi. Bunun disinda bana göre maci koparan etken orta sahada mücadelesini Bayern kazanmasidir. Hamit Altintop cikasiya kadar olan sürecte her iki takimin da icerisinde en cok topla bulusan oyuncusu konumundaydi ki tehlikeli pek cok akinin icerisinde yer alarak mac sonrasi yapilan degerlendirme icerisinde Olic sonrasi en iyi notu Ribery ve Butt ile beraber paylasiyordu.. Velhasil her seyin disinda dört-bes rakip oyuncuyu terse yatirip cikardigi sutun gol olmamasinin acisini bugün hala cekiyorum zira o gol icin beklemisti cokca zaman.. Yine de Hamit bu yoklukta kendisine iyi bir konum elde edebilmistir.
Galatasaray'da bir türlü bulunamayan oyuncu kivaminda olan Van Bommel'in önderliginde kenarlara topu tasiyabilen Bayern Münih yer yer ciddi tehlikeler yaratsa da ilk devre boyunca Hamit Altintop-Lahm ikilisinin isabetsiz ortalari ve Ribery-Olic kombinasyonundan cikan ataklarla oyunu rakip sahaya yerlestirmesine sahit olduk. 20.dakikadan sonra acilan Bayern Ribery-Hamit pozisyonlari dogurdu. Ilk atagin üzerinden 3 dakika gectikten sonra Ribery'nin attigi milimetrik müthis pasi degerlendiremeyen ayni sekilde yine Ribery'nin Neville'i ekarte edip cizgiden kestigi ortasina dogru vurusu yapamayan Hamit oluyordu..
Ribery ile Bayern yüklenirken 36.dakikada gelisen bu Rooney pozisyonu macin kader anidir. Yine büyük resim icerisinde degerlendirirseniz eger yillar önce kendinize bir yedek kaleci secer iken ne kadar titiz davranip bu is üzerinde emek harcamissaniz en azindan bugün onun karsiligini aldiginiz gündür: Butt, burada Bayern icin hayati bir kurtaris yapmistir.
Ikinci yariya degisiklik yapmadan giren her iki takim da zaman ilerledikce ilginc bir sekilde ofansif yönde oyuncu degisikliklerine gittiler. Ferguson, ileride sürekli yalniz kalan Rooney'in yalnizligini gidermek icin Berbatov'u oyuna alir iken Gomez de cok da etkili olamayan Müller'in yerine giriyordu. Arkasindan Carrick Giggs, Hamit-Klose degisiklikleri ile her iki teknik adam da maci almak icin ofansif hamleler yapti lakin Van Gaal'in degisiklikleri 99 trajedesine nazire yaparcasina mevvesini verir iken Manchester United gelenegin dogurduguna boyun egmek zorunda kaliyordu.
Bayern Münih belki erken yedigi golden dolayi belki de kötü günlerinde olan Man U karsisinda daha üstün bir futbol oynamistir. Eger ki ben macin en iyi oyuncusu olarak Van der Sar'i görüyorsam buradan dahi sonuc ortadadir. Lakin bu skor kesinlikle tur icin yetmeyecegi gibi Man U hala turun en büyük favorisi konumundadir. Hamit bugün cok iyi oynasa da Robben'in formsuz evra karsisinda eksikligi cok fazla hissedilmistir. Rövans macinda sahada olmasi beklenilen Robben'in kendisine genis alan bulacagi bir ortam da kacinilmazdir. Bayern Münih daha cok istedi klise bir yorum olsa da gercegi yansitiyor. Zira Rooney haric basmayan Nani-Park karsisinda Olic ve Ribery'nin dahi topun pesinde kostugu bir macin kaderi de kosanlardan yana degisiyordu..
Macin kahramani ise tartismasiz Ivica Olic'tir. Golü atmadan mac icerisinde cokca defa söylendigimi bir daha burada tekrar etmek istiyorum:
Arkadas nasil bir ciger seninkisi..!
Hollandali Uc(ur)abilecek Mi ?.!
99 trajedesini blogda bolca isledik. Bayern Münih icin o final kapanmayan bir yaradir. Sampiyonlar Ligi Kupasi ellerinin arasindan ucup gitmistir. Artik Simaykil abimizin bile korner esnasinda beraberligi yakalayacak golü atmak icin kaleden ciktigi bir macin sonucunda sadece beraberligi degil galibiyeti de yakaliyordu Manchester ve bugün bile gecmeyen bir aciyi bahsediyordu rakibine..
Bugün aksam Bayern Münih ezeli rakibi Manchester United ile bir keza daha karsilasacak. Görünen o ki formda bir Bayern Münih olmadigi gibi Robben ve Schweinsteiger gibi yerlerine koyacagi oyuncusu olmayan futbolcularin yoklugu formsuzlugunun üzerine tuz biber ekiyor.. Buna mükabil karsi yaka oldukca formda ve kupanin iki büyük favorisinden birisi konumunda..
Gomez sakat , Robben sakat, Schweinsteiger cezali, Ribery sakatlik sonrasi henüz ikinci yarilari ancak takima girebiliyor. Dolayisla her sey tamamen taktik üzerinden Van Gaal'in yetkinligine kalmis durumda.. Simdi soru sudur:
Hitzfeld döneminde acilan bu yarayi Hollandali kapatabilecek midir ?
Kanatlari kirik takimi ucurabilecek midir ? Nasil bir dizilim ile sahada yer alacaktir, 4-3-3, 4-4-2 ya da 4-2-3-1 ? Nasil bir oyun felsefesi belirleyecektir zira su an icin Manchster United'i yenmek ya da turu gecmek icin ekstrem bir seylerin olmasi gerekir zira kendi gücsüzlügünün karsisinda inanilmaz formda bir Manchester duruyor..
Beklenti Müller-Pranjic ve Van Bommel'dan olusan bir orta üclünün önüne Ribery-Klose-Olic'li 4-3-3 olacaktir.
Velhasil normal kosullarda kötü sonuc almasi beklenilen Bayern Münih'in elde kalan tek kozu Hollandalinin ucabilme becerisidir. Bu aksam sonucu hep beraber görecegiz..
29 Mart 2010
Bir Film Bir Dizi.!
Hem bu film hem de bu dizi yeni degildir ama ben bunlara gec kaldigim icin belki bir baskasi da benim gibi bunlardan bihaber yasiyordur diye hatirlatmak istiyorum sadece.
Filme gelirsek oldukca güzel, keyifli bir yapim. Ben cok keyif aldim, oyunculuklardan icerige kadar her seyden tatmin oldum. Ilksen Basarir'in ilk yönetmenlik denemesi olan filminde "Korku" icerigin özüdür ya da daha dogru bir sekilde ifade etmek gerekirse korkularinin üzerine giden insanlar yigini da diyebiliriz..
Sagir-dilsiz bir adamla beraber olmaktan korkan kadin, rahatsiz oldugu isyerindeki en dogal hakki olan eylemi gerceklestirmekten korkan isciler, oglunun daha fazla aci cekmesinden korkan anne, bir zamanlar disarida yasadigi talihsiz olay nedeniyle sokaga cikmaya korkan komsu ve babasina verdigi utancdan dolayi konusma cabasindan bile korkan ogul.. Bu filmin icerisinde korkularinizin üzerine üzerine yürüdügünüz vakit belki her zaman olumlu sonuc alamasaniz dahi Korku'nun kendisinden kurtulmanin baska da bir cözüm yolu olmadiginin güzel bir anlatimi vardir.
Izlemeyen insanlarin da oldugunu düsünerek icerige dahil cok bir sey söylemek istemiyorum ama sagir-dilsiz bir adam ile yasanilan ask temali film her yerinize öyle güzel ve hissettirmeden dokunuyor ki ürperiyorsunuz.. Senaryosunu da yazan Mert Firat'in oyunculugunu ise digerlerinden ayiriyorum özellikle filmin "vurucu" sahnelerinden birisi olan annesi -Lale Mansur- ile olan kavgasi inanilmaz etkileyici..
--bir yerinde ses kisilir, siz tam o anda Sagir-Dilsizlerin dünyasina girersiniz.. Sadece hic yapmadiginiz bir empati nedeniyle dahi seyredilmesi gereken bu filmin buralara kadar sesini hic duyuramamasini da anlayabilmis degilim. Her bakimdan rahatsiz etmeden güzel, keyifli bir zaman dilimi gecirmenizi saglayan bu filmi seyrettikten sonra siz de benim ve kizarkadasim gibi sagir-dilsiz bir insan ile yasamin nasil oldugu konusunda eminim ki kafa yoracaksiniz.. Onlarin dogasina yerlesmis asabiyetlerini anlayacaksiniz ya da anlamak icin caba harcayaksiniz ve sadece bunu icin dahi cok sevdim ben bu güzel sinema saheserini..
-Büyü artik büyüü.!
-Istemiyoorum..!
Ne Ezel ne Lost ne de baska bir sey.. Spartacus Blood and Sand.! Cumartesi günü ogleye dogru yeni bölümüne ulasabildigim bu dizi son günlerimin en keyifli zamanlarini bana yasatiyor. 18+ yani Kan,Seks ve Vahset üclüsüyle donanmis bir dizi oldugunun üzerini kalin bir sekilde gecerek bütün 18 yasindan kucuk olanlarin ilgisini de cekmek istemiyorum ama bu ülkede sansürsüz bir sekilde bu diziyi yayimlamak mümkün degildir ve aslina bakilirsa mis gibi orijinal dilinden alt yazili seyretmek cok daha güzel..
Bir bölümünü dahi izlememis olup da bu yazidan sonra söyle bir gözatacaklar icin önemle belirtirim ki dizi her yeni bölümünde kalitesini arttirarak ilerliyor.. 5.bölümüne gelmeden ne demek istedigimi anlamaniz cok zor.. Baslarda eglence olsun diye izledigim dizi inanilmaz bir sekilde kalitesinde artis gösterdi ve diger bütün dizileri bir kenara itti.. Her ne kadar bilgisayar efektleri olsa da görüntünün güzelligi, isleyisin muhtesemligi sizi bir sonraki bölüme dogru itekliyor arkadan..
Rome dizisini de beklemis, tarihsel dönemlerin gerceginden ziyade o dönemin yasantisinin resmedilmesine önem verdigimden dolayi Spartacus, Rome'dan cok daha keyifli geldi bana zira o dönem dizinin icerisinde cok güzel bir sekilde resmedilmis.Icerik acisindan basit bir Gladyatörler arasi iliskiyi konu alsa da zekice kurgulanmis entrikalardan iliskilere ve oyunculuga kadar "olmus bu" diyebildigim bir güzel dizidir..
Talihsizlik o ki hangi diziye güzel desem basrol oyuncusu kanser oluyor. Spartacus'u oynayan Andy Whitfield'in kanser teshisinden sonra serinin devaminin gelip gelmeyecegini bilmiyoruz ama daha cok her bölümde artik adamin kanser oldugu gercegiyle yüzlesiyorum ve biraz tadimi kacirdi, aynen Dexter gibi.. Kendisine buradan gecmis olsun dileklerimi de iletmek isterim efendim.
28 Mart 2010
Galatasaray - Fenerbahce : 0-1
Bir derbi daha geride kaldi. Mactan önce macin skoru ne olursa olsun o bekleyis esnasinda sanki dünyanin en güzel masalini birazdan gercege dönüstürecekmisiz gibi hissederek gecirilen zamanlar icin dahi tesekkür etmeli fubtola ve Galatasaray'a diye görüs belirtiyordum ve fakat gördük ki cok büyük konusmamak gerekir ve su an yasanilan duygunun karsiligi olan hazzi size futbolun verip vermedigini bir daha düsünmeliyiz belki de.. Velhasil Galatasaraylilar icin cok aci bir sonuc gerceklesmis ve her gecen yil bozulmayan Fenerbahce seri maglubiyetleri acisini katlana katlana yeniden bize sunmaya devam ediyor.. Maca dair bir seyler yazmam gerekiyor sanirim ama su an itibari ile küfür icermeyen her cümle bilin ki biraz yalandir.
Galatasaray belki klasik dizilisi ile sahaya cikti lakin insanlarin sistem üzerine konusur iken gözden kacirdiklari en önemli nokta o sistemin sahaya yerlesen oyuncularin teknik adamdan aldiklari görev dogrultusunda sahip olduklari niteliklerine göre belirlenmis oyun stratejisi ile belirlendigi gercegidir. Tek basina dizilis sisteme dair önemli olmakla beraber sadece ayrintidir. Söyle bir baktiginiz vakit klasik bir 4-3-3 dizilimi ile sahaya cikiyor takim. Bilindik geri dörtlünün önüne Sarp-Elano-Topal ve aciklara Gio-Keita yerlesimi ile en önde Jo.. lakin strateji nedir ? Oyuncular hangi görevlerle sahaya cikmislar, bunlar da sistemin belirleyicisidir. Misal Mehmet Topal'in bu derbideki görevi ne idi ?
Atletico Madrid maclarindan bu yana Rijkaard net bir strateji degisimine gitti. Hucum degil defans takimin önceligi ve oyun felsefesi olur iken takim ileride degil geride mevzileniyor artik. Gerek Mehmet Topal'in bana göre oyunu cirkinlestiren ve artik hicbir takimin uygulamamasi gerektigine inandigim adam markaji gerekse de basarak pozisyon yakalamalarina ragmen geride konumlanip kontraya daha yakin bir sekilde belirlenmis olan oyun felsefesi.. Oysa Ali Sami Yen'de hic kaybetmemis Rijkaard'in ancak baski ile topu önde tutup futbol oynayabilme, rakibine göz actirmama imkani varken bana göre basli basina hatali bir oyun stratejisi sonrasi gerekli baski ve üstünlük rakibin gücsüzlügüne ragmen kurulamamistir..
Biz Orta Üclünün oyun kuramayacagini belirtir iken Rijkaard daha sahane bir uygulamaya gecip oyunu kenarlardan kurma hayalleri icerisine girmistir. Söyle bir maca baktiginiz vakit istisnasiz tüm mac boyunca stoper Nell ileriye dogru eksantrik bir top atmazsa eger takim ya Caner ya da Sabri vasitasiyla kenarlara tasinan toptan medet umar durumdaydi.. Fenerbahce'nin aciklarinin dahi orta saha ya da bek oynayan, savunma yönü güclü oyuncular oldugunu düsündügünüz vakit sikisma kacinilmazdir bu durumda.. Buna ragmen girilen pozisyonlar daha cok bireysel yeteneklerin ürünüdür. Gio'nun hizi,Keita'nin teknigi..
Macin hemen basinda yasanilanlar belirlenmis oyun stratejisinden ziyade motive olmus oyuncularin dogaclamasiydi. Bu bir bakima oyunun nasil olmasi gerektigi konusunda da teknik adama yardimci olmasi gerekir iken Galatasaray birden geriye yaslandi. Mehmet Topal Alex'e kilitledi kendisini.. Elano'yu görebildiginiz zaman genelde dilek tutuyoruz biz, gerceklesme ihtimali Elano'nun mac boyunca kameraya görünme ihtimali kadar vardir. Öndeki baskidan ve kenarlardan ite-kaka olusturulan bilincsiz ataklar degil de Gio ve Keita gibi oyuncularin yetenegiyle ulasilmis pozisyonlar karsisinda da Lugano engeli cikinca yenilen garip gol macin belirleyecigisi oluyordu. Belki de en önemli hissiyat o golün cikarilamayacagini henüz onlarca dakika varken maci izleyen bizlerin hissetmesidir zira Galatasaray bugün galibiyeti haketmedi, rakibinin sakatliklardan ve formda olmamasindan dolayi belki beraberligi alabilirdi o da olmadi.
Rijkaard Arda degisikligi ile Gio'yu ortaya cekip Arda'yi Gio'nun yerine yerlestirdi. Bu hem henüz iyilesmedigi her halinden belli olan Arda'nin kötü oynuna ve ayni zamanda Kasimpasa macindan bu yana kaleye cektigi onlarca suttan birisini dahi iceriye sokamayan bahtsiz mi sut yetenegi mi zayif emin olamadigim ve fakat macin iyilerinden diyebilecegimiz Gio'nun durdurulmasina neden olmustur.. Orta sahada Gio kaybolurken Arda'da ileride ayni sekilde Gio'ya eslik ediyordu..
Ali Sami Yen'de galip gelmesine ragmen Fenerbahce'nin müthis oynadigini da söyleyemiyoruz. Inanilmasi güc, saka gibi bir golün ardindan üzerine düsen görevi yapmis ve sahadan galibiyet ile ayrilmayi bilmistir. Volkan'in müthis kurtarisi, Santos-Vederson savunmasi ve tüm bunlarin da üzerinde Lugano'nun inanilmaz kritik hamlelerinden bahsedebiliriz.. Kenara bir sekilde inen onlarca Galatasaray ataginin kestigi her topa müdahalede bulunma basarisinin disinda oynadigi ekstrem bir futbol olmamasina ragmen Fenerbahce en azindan Galatasaray'in kesinlikle haketmedigi üc puani cebine koymayi basarmistir. Isin cilvesi olsa gerek tüm Fenerbahce ataklarinda yanlis oynayan, akini bitiren ve aslinda o mesafeden sut cekmesi dahi ne kadar dogru oldugu tartisilan bir karar sonrasi Selcuk golü atmistir. Futbol bu demekten baska bir acilimi yok bunlarin..
Kaleci'ye tüm ülke günler boyunca küfredecegi icin sunu söylemek yeterlidir: Nell,Keita,Kewell,Baros oldugu gibi Franco da bu transfer isinin bir parcasidir. Mesele burada Franco transferi degil zira kötü cikabilir, yanilabilirsiniz ve fakat her seye ragmen bugüne kadar oynamasidir tartisilmasi gereken ve fakat bugünkü oyunun belirleyicisi iken genel görüntünün ise en hafif ayrintisidir kaleci.
Türkiye'nin en iyi hakemi diye adlandirilan Cüneyt Cakir ve yardimcilari vasat bir performans göstermistir. Fenerbahce'nin iki önemli pozisyonunu ofsayt ile keser iken Galatasaray'in penaltisini ve her iki Mehmet'e de cikardigi sari kartlarin yanlisligindan tutun da avantaj kuralindan bihaber yönettigi bu sakin derbide sinifta kalmistir.
Ben Fenerbahce'yi hem galibyetiden ve ayni zamanda hem gecen hafta statlarinda astiklari ve bugün de maca cikarken tasidigi pankartlardan dolayi cok cok tebrik ediyorum. Volkan haric taskinlik yapan ya da sacmlayan futbolculari olmadigi gibi genel görüntü icerisinde bunlar da cok sorun cikartmamistir. Keita'nin ise artik kameralarin da bu maci gösterdigini, saha icerisinde kac tane kameranin kendisini görüntülediginden haberdar edilip yere yatip kalmama gibi aliskanliklarindan vazgecmesi gerektigini birileri ona lütfen söylesin..
*Siz de takdir edersiniz ki yorumlarla bu macin derinine inip geceyi daha fazla uzatmak istemiyorum ve bu yüzden bugün benim icin futbol bitmistir.