19 Haziran 2010

Kime Bu Tavir Herr Löw ?



Kime bu havan, bu cakan Löw ?

Sirbistan karsilasmasi daha cok kötü bir teknik direktör performansi nedeniyle kaybedilmistir.

DK öncesi yapilan su analizin icerisinde henüz tek bir mac bile oynamadan sunlari dile getirdik:

"Sol bek konusunda da Van Gaal gibi Badstuber’e zorunlu kalıyorsun. Hadi onun fazla şansı yok, transfer ettiği oyuncular yeterli performans gösteremeyince eldeki stoperden bozma sol beke zorunlu olarak yöneldi. E peki sen? Ayıp yahu. Onca futbolcunun arasında aslında stoper oynamak istediğini söyleyen gencecik bir çocuğu mu oynatıyorsun? Koca Almanya’da hiç mi sol bek oynayacak isim yok? Hadi bulamadın, Lahm’ı koy. Bu inatçılık neden yahu? Lütfen! Lütfen diyorum bak!"

Badstuber aslinda özü stoper olan bir bektir. Zorunluluktan dolayi Van Gaal'in oraya koydugu bir isimdir ve fakat Bayern maclarinda dahi sürekli siritmistir. Su an Bayern Münih'in fildir fildir transfer etmek üzere aradigi bir sol bektir. Bayern München, Lahm tarafindan sezon boyu bes gol yer iken buradan yani Badstuber'in korudugu kenardan iki kati fazla -10- gol yemistir. Manchester United maclari ortada iken Krasic ile orada sorun yasatacagi asikar iken.. Ama Löw galibiyetin de getirdigi cosku ile hicbir sey yapamadi. Ki Cacau, Schweinsteiger destegini de cok fazla arttirabiir bir oyuncuyudu. Cok güzel analizler yapilmis, Schweinsteiger'in yardima geldigi anlarda Krasic etkisizlesir iken teke tek kalinca da Krasic her seferinde etkili olmustur..

Kirmizi kart sonrasi aslinda Almanya oynamaya basladi. Öncesinde ise Stankovic neredeyse adam adama Mesut Özil ile oynayarak güclü bir savunma takimini ortaya koyan Sirbistan takimi, Almanya'yi kitledi. Kendisi ileri cikmadi, oynamadi ama ayni zamanda oynatmamayi da basarmisti. Sonra o kirmizi kart..

Cok agir bir karar. Hakem rezaleti yasandi.. Misal Schweinsteiger'in cok net bir kirmizisini göremedi ama Klose'nin cok olagan bir dokunusunu sari ile degelendirip kirmiziyi cikardi.

Almanya tam da eksik kaldigi andan itibaren oynamaya basladi. Teknik adam müdahale etmese kesinlikle on kisi kalmalarina ragmen sahanin hakimi ve yüksek ithimal en kötü beraberlik ile bitecek bir mac olacakti.

Löw Özil'i forvete koydu.(hata) Onca mactir Özil seyrederim ilk defa öyle kostugunu, depar attigini gördüm ben. Haliyle bitirdi Özil'i ve yorgun olan Özil cikmak zorunda kaldi. Almanya iyi oynuyor iken oynatan adami cikarirsan yerine oynayacak adami koysan da takim oynamayabilir. Özil, Podolski'ye iki müthis asist yapti, bunlar gol olsa degeri bugün bu futbolcunun 50 milyon olmustu.. Atamadi ve Özil-Müller gibi iki yaratici oyuncunun olmadigi yerde Sirbistan daha atak, daha iyiydi ve Badstuber inanilmaz kötüydü..

Sansiziliklar (Kirmizi kart, penaltinin kacmasi,Podolskinin sutlarinin girmemesi) kadar Löw'ün hamleleri de bu maglubiyete neden olmustur. Badstuber israri, on kisi sonrasi Özil'i forvette kosturmasi, bitirmesi ve cikarmasi, daha erken üclü savunmaya girme cesaretini gösterememesi gibi pek cok neden de etkili olmustur maglubiyette..

Efendim maclari canli canli twitter'da yasiyoruz biz, sizi de bekleriz..

http://twitter.com/BorgesBlog

18 Haziran 2010

2010 Dünya Kupasi Almanya Analizi.!



* Bu analiz Dünya Kupasi öncesi yapilmis ve fakat NTV'nin sitesine yerlestirilme esnasinda sorunlar yasandigi icin gün isigina cikamamistir. Keza Isvicre'yi de üzerime aldigim proje kisa zaman icerisinde NTV sitesinde yer alacaktir.

Neden Almanya'dan yana taraf olalim ?

Her Türk, Almanya milli takımına karşı biraz duyarlıdır gibi gelir bana. Zira biz Türkler aslında özümüzde vefalı insanlarızdır. Ülke içerisinde gurbetçi akrabası olmayan bir insanı ben henüz tanımadım. Akraba yoksa da komşusu/tanıdığı filan kesin vardır. Nutella’nın tadına bakıp, Schauma şampuanı ile yıkanmak gibi zorlu ve yer yer tatlı süreçlerden geçtikten sonra durduk yere mutlaka “yürü be Klose” diye kendinizi taraf olarak ekran başında bulmuşsunuzdur. “O kadar Hanuta’sını yedik, Haribo’sunu bir şey sanıp sevindik“ serzenişi bilinç altında bir aidiyet hissi yaratır. Sonuç futboluna ve cazibesi olmayan oyun tarzına rağmen “Neden ben Almanya’nın kazanmasını istiyorum?” sorusunun cevabı biraz da burada yatar. Lakin tersi de mümkündür. Çevrenizde Alamancılar’ın bulunması ve sizin o çukulatalara hayran hayran bakmanızdan ve elbette gurbetçilerin ortalama kimliğinin pek de hoş olmamasından dolayı bir nefret de mümkündür. Nefret veya Sevgi olsa da duyarsız kalamayacağınız bir takımdır Almanya Milli Takımı. Her türlü duygulanımın yanında biraz da “bizden” tarafı da vardır. Şimdi milli takımlarında ismiyle, cismiyle iki tane Türk oyuncu da bulunuyor ya, tamamdır artık..

Bu vefanın yanı sıra yetmiş milyon ülke insanımın büyük bir coğunluğu size “Almanya yenilince biz de yenildik“ esprisini yapmış gibi gelse de henüz bu ortamın içerisinde yer almamış ve bu yaklaşımı ilk defa kendisi ortaya koyuyormuş hissi ile hazırda bekleyen, bunun için yanıp tutuşan nice yiğit vardır. Haliyle Almanya pek çok nedenden dolayı sürekli desteklenen, gizli bir şekilde ikinci memleket damgasını yiyen bir ülkedir. Ülke insanı içerisindeki sese kulak verip bunu rahatlıkla dışarıya vuramasa da hep o gizli destek Almanya’nın maçlarında hissedilir. “Şükrü, hani sen Brezilya’yı destekliyordun, neden Lahm’ın golüne sevindin“ diye şaskınlık içerisinde kalan yurdum insanının hayatında yediği ilk çikolatanın kaynağına, yani çocukluğuna inmesini tavsiye ederim. Tüm bu nedenlerden dolayı Almanya’yı desteklemek zorunda kalanlara güzel haberim şudur ki 2010 Dünya Kupası Almanya’nın tarihine/geleneğine aykırı olacak şekilde güzel futbol oynama üzerine kadrosu oluşturulmuştur.



ANALIZ.!

2008 Avrupa Şampiyonası’na kadar Joachim Löw, Almanlar’ın klasikleşmiş oyun sistemi olan 4-4-2’yi tercih ediyordu. Hırvatistan yenilgisi sonrasi şampiyonaya Hollanda ve yer yer İspanya ile damgasını vuran ve var olana göre biraz daha defansif olarak gördükleri 4-2-3-1 sistemine geçiş yaptı. Turnuva içerisinde bu geçişin ardından finale kadar ilerlenmesinin de getirdiği güzel hava sonucu Löw burada konaklamak istedi. Elbette rakip biraz daha dişine göre olduğu vakit hızlı bir şekilde 4-4-2 geçişi yapacak çok yönlü hücum oyuncularını da elinde hazır tutuyor ama temelde geri dörtlünün önüne yerleştirdiği iki defansif orta sahanın üç tane hücumcu ile birleşip merkez forveti desteklemek, Almanya’nın genel oyun felsefesi olacaktır.

Yakından tanıdığımız Mesut Özil, hücum bölgesinin en önemli ismi, şefi konumunda. 4-2-3-1’de oynarsa klasik on numara pozisyonunda merkezde hücumu yönetmesi beklenir. Olası bir taktiksel değişimde 4-4-2’nin kenarlarında da oynayabilir. Bu, Almanya’nın saha içerisinde çok yönlü ve aynı zamanda Özil’in sahip olduğu futbol zekası nedeniyle de yaratıcı olmasını sağlıyor. Podolski’nin kenardan bindirmeleri ve üst düzey şut tekniğinin yaratacağı aksiyonların yanında sağ kenarda şansını iyi kullanamayan Trochowski’den ziyade Löw’ün formayı vereceğini düşündüğüm genç yetenek Müller’in sağlayacağı hareketlilik Özil ile beraber Klose ya da onun formsuzluğu nedeniyle yerine düşünülen Cacau’nun yine bütünleyici oyunu nedeniyle geçmişe göre oldukça farklı bir hücum anlayışının sergilenmesine neden olacaktır.

Teknik direktör Löw’ün sezon içi yaldızlı performans gösteren Frings ve Kuranyi’yi kadroya almamasının temelinde yatan onun oynatmak istediği akışkan, hareketli ve artık durağan olmayan futbol felsefesidir. Gerek “sadece” defansif görevlerle donatılmış eski model orta sahalar gerekse de ceza sahasının dışında pas alışverişinin içerisinde bulunamayacak derecede tek yönlü forvetler, sezon içerisindeki etkili performanslara rağmen onun tercih etmediği oyuncular olması başlı başına değişen bir oyun felsefesinin göstergesi olarak algılanabilir. Artık Almanya, ön bölgesinde genç, yabancı uyruklu oyuncular ile sonuç futbolundan göze hoş gelen futbola geçişi yapmak üzere kendisini hazırlamış durumdadır.

Bu Dünya Kupası’nda başarılı olamasalar dahi geçmiş ile bugün arasındaki kırılma noktası olarak anılabilecek düzeyde farklılıkların yaşanacağı bir tecrübe olacaktır. Klasik Alman stilinden uzaklaşılmışlığın belki de en önemli göstergesi kadronun içerisinde onun üzerinde futbolcunun ailesinin kökeninin Alman olmamasını da gösterebiliriz. Dolayısla tipik Alman futbolu artık kendisini unutturacak ve daha göze hoş gelen futbol bu dünya kupasında Löw yönetimi altında ortaya çıkacaktır.



Ikinci Adam: Semi Khedira.!

Çok degil üç ay öncesi sistem gereği iki tanecik olan defansif orta saha için adı belki de yedinci ya da sekizinci sırada olan adam, bugün Almanya’nın Ballack’ın yokluğunda doğan boşluğu doldurmak üzere umut kapısı olmuş durumda. Ballack’ın saha içerisindeki rolü Schweinsteiger tarafından doldurulur iken onun yanındaki ismin kim olması gerektiği uzun tartışmalara sebebiyet verdi. Ballack, Rolfes, Träsch sakatlıklarına Hitzslperger’in formsuzluğu ve Frings inadı binince geriye bu mevkinin has adami, Tunuslu bir babadan, Alman anneden olma bir futbolcu kaldı: Sami Khedira. 2009’da Hrubesch’in yönetimi altında kazanılan 21 Yaş Altı şampiyonluk kupasını takım kaptanı olarak kaldıran 23 yaşındaki futbolcu Schweinsteiger’in en büyük yardımcısı konumunda. Hemen önünde oynayan Mesut Özil ile 21 Yaş Altı takımından gelen uyumu da, Löw’ün onu ikinci adam olarak belirlemesinde rolü oldukca fazla.

Defansif orta saha oynamasının gereği olarak ikili mücadele kazanma oranı ve hırsı inanilmaz. Ama belki de onun en gizli silahı yaptığı müthiş doğru koşulardır. 21 Yaş Altı Milli Takımı’nda oynadığı ilk on maçta beş gol atacak kadar ofansif gücü de olan oyuncu, yer yer estetik golleri de atmaktan kaçınmıyor. Bos zamanlarında kendisi gibi gençlerin daha kolay bir şekilde entegre olmasını sağlamak adına çeşitli organizasyonların içerisinde yer alan Khedira, yüzünün verdiği olgunluğu genç yaşında futboluna da yansıttığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Ballack’ın yokluğundan herkesin endişeli olduğu dönemde büyük bir baskı altında takımın en önemli oyuncusunun yokluğunu giderecek mental olgunluğa sahip olmasi belki onun bu Dünya Kupası’nda başarılı olmasını sağlayacak en önemli özelliğidir.



Önemli Mevki: Hücüm Hatti.!

Almanya, tarihine, geleneğine ve geçmişine zıt bir şekilde sonuç futbolundan göze hoş gelen futbol oynamaya dogru bir geçiş yapıyor. Bunun belki de en önemli göstergesi forvetin arkasındaki üç oyuncunun yaratıcı on numaravari oyunculardan kurulu olup yaş ortalamasının 22 civarında gezinmesidir. İlk etapta Özil-Podolski-Müller ile sahne alması beklenilen Almanya’nın performans sorunu yaşasa dahi Marko Marin, Toni Kroos gibi 20 yaş ve altı oyuncularla desteklenecektir. Marin-Özil-Kroos-Müller gibi oyuncuların özellikleri tipik 10 numara olması ve bunlardan minimum iki tanesinin Podolski ile beraber forvet mevkisinin dışında ilk onbirin içerisinde yer alacak olmasıdir. Özil’in futbol aklının sıkıştığı yerde Marin, Müller,Podolski gibi oyuncuların devreye girmesinin yeterince korkutucu olmasi gerekir aslında. Bu güçlü mevkinin biraz daha az gösterişli olmasının temelinde oyuncuların genç olması ve henüz dünya futbol piyasasında kendilerini gösterecek zamanı bulamamalarıdır. Lakin Bundesliga’yı izleyen bir insan, Almanya’nın göçmenlerinden kendisinde olmayan yaratıcı futbolcuları nasıl yetiştirdiğini ve artık bunlardan verim alma zamanının yavaş yavaş geldiğini görebilir.

Kişisel 11:

(4-2-3-1)

1-Manuel Neuer: İnanılmazı kurtarması ile basit hatalar arası gidip gelecek olan, ya kahraman ya hain olacak olan adam!

2- Per Mertesacker: İstatisklerin kralı, en “fair” oynayan oyuncu.

3- Arne Friedrich: Westermann’ın sakatlığı sonrası şansını iyi kullananlardan.

4-Philipp Lahm: İster sağ bek, ister sol bek isterse de defansif orta saha, her zaman ilk onbirin oyuncusu, takımın yeni kaptanı.

5-Jerome Boateng: Kırmızı olmaya en yakın oyuncu, asi ruh! Her ne kadar Löw Badstuber’i solda deneyip saga da Lahm’ı koyacak olsa da umudumuzu yitirmedik. Boateng, oynayacaktır.

6- Bastian Schweinsteiger: Orta sahanın yeni lideri. Ballack sonrasi saha içini yönetecek olan...

7- Sami Khedira: Üzerinde baskı fazla olsa da bunu kaldırabilecek mental olgunluğa sahip, Ballack sonrası umut...

8- Mesut Özil: 4-4-2? 4-2-3-1? Ya da Almanlar düz oynuyor? Tüm klişeleri yıkacak olan futbolcu. Minumum bir korner/frikik ortasında golü yazdıracaktır.

9- Lukas Podolski: Aslen Milli takımda oynuyor, yedek iş olarak bazen kulüp takımlarına forvet filan oynayan oyuncudur. Şut tekniği muazzam.!

10- Thomas Müller: 30 yaşındaymış havasında olan genç yetenek. Benheryerdeoynarımabigillerden. Üç kaleci sakatlanırsa korkarım orada da yıldız performansı sergileyecektir.

11: Miroslav Klose: Dünya Kupası tarihinin en çok gol atan ismi olmaya aday. Gençlerin sevgilisi, karakterlerin en güzeli!

Teknik Direktöre Mesaj:


Löw’ün Dikkatine!!

Her teknik adamın başarıyı yakaladığı oyun felsefesine ve oyuncusuna bağlılığı vardır. Sevgili Löw, Miroslav Klose’nin gerek sezon içi gerekse de hazırlık maçlarında gösterdiği kötü performansın devam etmesi ve yine de formayı her zaman sırtına geçirmesi taraftarları telaşlandırıyor. Arkada onun yokluğunda oyuna giren başta Cacau olmak üzere önemli isimler çok güzel işler yapıyorlar. Ama bir sonraki maça yine Klose ilk onbir başlıyor. Hepimiz bu güzel adamın tarihe geçip Dünya Kupaları’nda en çok golü atan adam olmasını, rekor kırmasını istesek de Klose inadı senin milli takımda sonunu hazırlayabilir! Hali hazırda sezon içi performansına rağmen Kuranyi inadın yüzünden eleştiriliyorsun, üzerine tuz biber ekme bence. Schalkeli taraftarların yanına bir de Stuttgartlıları ekleyip kendi kuyunu kazma. Gördük ki Cacau formda, doğru olanı yapıp formsuzluk esnasında senden beklenilen zamanında sana başarı getirmiş olan isimlerin üzerinde anlamsız bir bağlılık göstermeyip arkada bekleyen formda isimlere formayı vermen. Herkes Podolski, Metzelder değil ki bütün sene boyunca kulüp takımında yatıp milli takımda coşsun?

Sol bek konusunda da Van Gaal gibi Badstuber’e zorunlu kalıyorsun. Hadi onun fazla şansı yok, transfer ettiği oyuncular yeterli performans gösteremeyince eldeki stoperden bozma sol beke zorunlu olarak yöneldi. E peki sen? Ayıp yahu. Onca futbolcunun arasında aslında stoper oynamak istediğini söyleyen gencecik bir cocuğu mu oynatıyorsun? Koca Almanya’da hiç mi sol bek oynayacak isim yok? Hadi bulamadın, Lahm’ı koy. Bu inatçılık neden yahu? Lütfen! Lütfen diyorum bak!

Bu iki sorun nedeniyle başın ağrımazsa daha da bir şey olmaz bu takıma sevgili Löw! Finale kadar yolun var!



Takımın Abisi & Çaylağı: Miroslav Klose - Mesut Özil.

Özil, her zamanki o milimetrik ortalarini keser, Klose de gününde olup kafayı çakarsa Almanya finale koşar iken Klose, tüm Dünya Kupası tarihinin en çok gol atan adamı olma şansını yakalayabilir. Klose gibi tüm takım tarafından sevilen, son derece dürüst, gençlere saygılı olan bir abinin varlığı, Özil gibi ilk büyük turnuvasını genç yaşında oynayacak olan yıldızlar için çok önemli bir şanstır. İkisinin uyumudur başka açıdan başarının anahtarı.

Rakiplere Mesaj:

Almanya’nın yirmi iki yaş ortalamasına sahip hücum gücünü kücümser, tecrübesiz addedersen Dünya’ya yeni Alman yıldızlar kazandırmada emeğin çok büyük olur!

Bunları biliyor musunuz?



• Almanya’nın Dünya Kupası tarihinde 11 kez yarı finale kalıp bu alandaki rekorun sahibidir. (11 yarı finalin 7’sinde finale koşup 3’ünde finaldeki rakibini yenip kupaya ulaşmıştır.)

• 25 yaşındaki Podolski, bugüne kadar 72 kez milli maçta 38 gol atarak en çok gol atmış oyuncular arasında sekizinci sırada. Bu yaşta bu kadar golü Almanya’nın tarihinde hiçbir oyuncu atamamıştır.

• Alman Milli Takımı’nın 2010 Afrika Dünya Kupası’nın yaş ortalaması 24,96’dır. Bu 1934’den bu yana en genç milli takım kadrosu demektir.

• Khedira, Özil, Marin, Neuer, Aogo gibi isimler ilk büyük turnuvasını oynayacak olmasının yanında bir yıl önce Alman 21 Yaş Altı takımı ile Dünya Şampiyonu olmuşlardır.

• Sadece Alman Milli takımı bir final maçında 2-0 geriden gelip maçı lehine çevirmeyi başarmıştır. 1954 yılında Macarlar karşısında maçın başında iki farklı skor dezavantajına sahip olsa da maçı döndürmüş ve bu Dünya Kupası tarihinde ilk ve tek olarak kalmıştır.

Almanya- Sirbistan Maci Öncesi.!



Kadrolar bu sekilde ama ufak bir degisiklik olabilir Almanya tarafinda. Klose yerine Cacau gelebilir ve bu bana göre de mantikli bir degisimdir.

Sirbistan, Gana karsisinda etkili olamadi zira Gana'nin ofansif ve defansif orta sahalari hem ofansif hem defansif role bürünerek kenarlarda Sirbistan'dan her zaman bir fazla adam bulundurabildiler.. Löw'ün mutlak suretle Krasic-Jovanovic kenarlarini kapatmasi gerekir. Cacau, Klose'nin aksine gezgin bir forvet rolünde ve geriye gelerek orta sahayi güclendirebilir, Almanlarin kenarlara daha fazla adam ile savunma yapmasina yardimci olabilir..

Keza yine Cacau, önde Klose'den daha fazla kombinasyonu vaat ediyor size.. Klose'nin etkili oldugu kafa toplarinin da Subotic-Vidic arasinda cok da ise yaramayacagini düsünürseniz makul bir degisikliktir aslinda.. Ama Klose oynar ve yine de cakar kafayi o baska..

Vicid-Subotic hazirlik karsilasmasinda cok kötü bir uyum gösterdiler. Gole götüren yerlesim hatalari söz konusuydu lakin böyle ölüm kalim macinda hata yapacaklarini düsünmüyorum ve Sirbistan'in güclü tarafinin burasi oldugunun altini cizelim..

Sirbistan ilk macta uzun toplarla oynayarak cok büyük bir hata yapmisti. Bu Zigic'in varligini kötü bir sekilde kullanimiydi. Aslinda her sey Zigic'in defansi kendisine baglamasi ve kenarlara daha fazla özgürlük kazandiridip etkili kilmasi üzerine kurulmustu. Gana hem Zigic'i savunur iken kenarlarini da Asamoah-Boateng ikilisinin orta saha ile birlesip iki yönlü oynamasi nedeniyle adam fazlaligina kavusup fizik üstünlüklerini de kullanarak etkisiz kildi. Ne icerisi bosaldi ne de kenarlar bos kaldi.. Antic'in bir B planinin da olmamasi uzun toplara zorunlu kildi Sirbistan'i.. Ben bugün islerse durdurulmasi cok zor olan kenarlari(A planini) bir kez daha deneyeceklerini düsünüyorum..

Almanya ise Özil'in yaraticiligina, Müller'in dinamizmine ve Schweinsteiger'in liderligine güveniyor. Friedrich-Mertesacker ve Schweinsteiger - Khedira uyumlarinin aslinda tam olarak nasil oldugunu test edecekleri mactir.. Gollü biter diyorum, her iki takim da kazanmaya yakin ama son saniye sürprizi olmazsa beraberlik olmaz gibi zira Sirbistan mutlak suretle galibiyet icin cikacaktir bu maca..

Reklam.!!



Tüm bu insanlari birlestiren unsur nedir ?

-gelin gelin mac basliyor birazdan..

Onlarin cocuklari Almanya Milli Takiminda oynuyor.!

Fatih Demireli.!



Fatih ile tanistigimizda Bundesliga'nin resmi sitesinde calisiyordu. Münih dogumlu bir gazeteci. Blogun basindan beri Top 11'leri aldigim web sitesi olan Spox.com'a gecti. Hatta beni de kiyisindan kösesinden bulastirmaya calisti ama pek cok nedenden mümkün degildi bu.

Spox.Com'da Türkiye Ligi icin mücadele verdi. Artik Almanyada yetisen cocuklarin ana dili Almanca ama ana ligi hala Türkiye Süper Ligi. Almanyada bu ligin daha fazla ilgi görmesi icin mücadele etti ve bir sekilde kazandi, artik o cok calistigi sitede Türkiye Süper Ligi sorumlusu da oldu..

Röportajlar yapti. Fabian Ernst, Baris Özbek ve daha niceleriyle.. Türkiye Liginden sanki La Liga,Premiere Lig gibi özetler geciyor alman halkina ve elbette alamanci genclige.. Tuhaf oluyorum hala ben o haberleri gördügümde.. Altindaki imzaya mi sasirayim yoksa Türkiye Süper Ligindeki basit bir haberin milyonlarca okuru olan bir sitede gündemde olmasina mi sasirayim ? Fatih Demireli'nin aslinda Türkiye Süper ligine yaptigi bir katkidir bu..

Sonra Besiktas bir alman teknik adamla anlasti. Bernd Schuster.. O transferi sonrasi Bundesliga.de'den kalma iliskilerini kullanip Schuster ile mail yoluyla bir röportaj yapti. Sorulari sordu, cevaplari sitede yayinladi, baska da bir sey yapmadi..

Bunu yani isini yaptigi icin bugün küfür yiyor, tehtit ediliyor ve daha da ötesi savunma yazisi icerisinde Annesinin takimi diyerek Besiktas'i yüceltmesinden gaza gelen bir grup öküz anasiyla ilgili cümle kurma pesinde.. dahasi..

..Sadece isini yaptigi ve Schuster'den aldigi cevaplari sitede yayinladigi icin Besiktas yöneticileri tarafindan calistigi isyeri asagilaniyor, kendisi de yalanci, düzenbaz bir adam oluyor. NTV spor programi olan Spor Servisi , cok dogru bir sekilde röportaji yapan adami bulup programa cikariyor, gercegi daha da netlestirmek üzere adim atiyor, olan hem Fatih'e hem de Mehmet Demirkol-Fuat Akdag ikilisine oluyor.. BU nasil bir mantiktir arkadasim ?

Burasi cok güzel.. Buradan görüyoruz biz carpikligi.. Bu kadar net bir iftira, camur ve kendi sacmaliklarini bir baska sucsuz insanin üzerine yamamaya calisan yönetim anlayisi.. Yuh diyorum..

Bu insan isini yapmis, röportaji gerceklestirmis ve dogru soruyu sormustur. Eger sorunun cevabi "üc gün önce görüstüm" olsaydi yine bir muamma cözülmüs olacakti. Mesele Fatih Demireli'nin Schuster'den röportaj alabilmesidir, icerigi her bakimdan degerlidir zaten.. Isini yaparken sizin absürdlügünüzü ortaya cikardigi icin üzerine bir sürü kepazeyi salacak kadar acimasiz nasil oluyorsunuz ?

Aksam kafanizi yastiga koydugunuzda azicik düsünün.. iftira kötüdür ve kisinin kendi kusurlarinin acisini bir baskasindan cikarma eylemi de elbet bir gün elinde patlar.. demedi demeyin..

Güzel adamdir Fatih..

Nijeryalilarin Tanridan Istedigi.!



Ohh Tanrim.! Bizi Messi'nin kisa bacaklarindan koru.! (Nijeryali duasi, DK öncesi)

Motivasyon Üzerine Arjantin.!



Yine onun takimi yendi. O yine kazandi.. Arjantin'in Güney Kore karsisinda attigi birinci gole dikkat etmek gerek.. Tevez'in golüdür o. Orta sahada aldi, kendisine cekip verkaca girip ileriye gitti, kaybetti ve iste burasi önemlidir; Pesinden kostu.. köseye kadar takip etti, saldirdi, iki kisi arasindan alip faulu kazandirdi. Kaybedilmis top yeniden kazanildi ama nasil ? Tevez..

Bu golün taktigi yok, bu golün yaraticisi motivasyon.. Bu adamin ihtiyaci olan aynen Fatih Terim'de oldugu gibi kendi Sabrileri, Emreleridir. Baska türlü sansi yok zaten.. Neden kendi yolundan gitmesini anlayamiyorsunuz ki ?

Belki hadi sizin hatrinizi kirmayayim, daha iyi bir teknik direktör olsa, daha iyi "taktisyen" olsa Zanetti ve Cambiasso cok daha islevsel olabilir ama bizzat Motivator bir teknik adamin dehset basarilar yasattigi bir ülkede Maradona'yi ve o kenardaki Terimden beter duygusal tepkisini anlayamiyorsak biraz da biz aynada baska seyler görmüsüz demektir.

Maradona, Dünyanin en iyi teknik direktörüyüm demiyor ve fakat basarili olabilirim dedi ve olacaktir da.. Ben, kac bin km öteden onun heyecanini ve isminin getirdigi o arzuyu hissediyorsam saha icerisini düsünün.. Üstelik cok da kötü degisiklikler, taktik varyasyonlar da yapmiyor gördümüz üzere.

En sacma adami da kadroya alsa kriter olarak baktigi nokta onun Hiddink gibi oyuncuyu yüzde onbes daha fazla iyi yapabilecegi karakteridir. Dünya Kupasi öncesi Arjantin'in sansinin baskidan ve elestirilerden dolayi daha fazla oldugunu söylemistim. Ben bunu Avrupa Sampiyonasi icin de dile getirmistim. Maradona, Fatih Terim gibi karakterleri elestiriler besler, en iyi oldugu özelliginin aciga cikmasini saglar.. Galatasaray ikinci dönem Terim zamaninin en büyük eksikligi de elestiri, baskisizlik, kabuledilmislik idi derdim.. Bu Arjantin medyasi, baskisi ve dünya üzerinde dönen Maradona teknik adam degildir nedeniyle en azindan beklenilenden cok daha iyi futbol oynayacagini düsünmüstüm ve oynuyor da..

Hiddink...!



-Sevgili Hiddink, 2002'de Güney Kore ile yari final, 2006 Avustralya ile ceyrek finalin kapisindan döndünüz. Sizin sirriniz nedir ?

Burada sir yok aslinda. Ben yeni bir takim aldigimda cok dikkatli bir sekilde onun üzerine egiliyorum ve üzerinde calisiyorum. Bir oyuncudan maksimum verim alabilmek icin oyuncuya, onun kendisine güvendiginden sizin ona daha fazla güvenmeniz gerekir. Yasamda da bu böyledir. Herkes yüzde on ya da onbes varolan performansini arttirabilir. Simdi siz koca bir takimin icerisinde bulunan her üyesinin bunu basardigini düsünün, nasil bir sey ortaya cikar ?

Didier Drogba, Fildisi Sahili'nin basina gecmeniz icin sizi ikna etmeye calistigi dogru mu ?

Evet bu dogru. Eger Türkiye ile anlasmis olmasaydim bugün ben Fildisi Sahili'nin basinda bulunacaktim Dünya Kupasinda. Drogba ile ilginc bir degis-tokus gerceklestirecektik ve ayni zamanda Fildisi sahili fedrarasyonu ile bu konu üzerinde güzel bir sekilde konustuk, ettik ama sonunda olmadi. Üc gün Türkiye Milli Takimi ile USA'ya uctukran sonra bir baska takimin basina gecmek ne adil ne de pfofesyonelce olurdu..

Calismak Calismak Calismak.!




Christiano Ronaldo.. Karakterini sevmiyor musunuz ? Kibirini ? Dogaldir.. Ben de sevmem cok.! Messi gibi adamlar basarsin her seyi isterim.! Tavrini,tipini, tarzini ? Bunlarin hepsi futbolculugunun disinda konulardir. Christiano Ronaldo, dünya üzerinde hemen herkesin en iyi ücüne girebilecek capta ve kimilerine göre dünyanin en iyisi.! Sevmeyenleri anlarim ama yetenegini görmezden gelebilecek algisi olanlar ile genelde futbol filan konusmuyorum ben.. O dünyanin en özel iki bilemedin üc futbolcusundan birisi..

Ronaldo'nun digerleriyle arasindaki fark sadece yetenegi degil ve hatta daha cok caliskanligidir.! Dünyanin en iyi calisan,idman yapan futbolcularinin basinda gelir, bunu biliyor muydunuz ? Pek cok futbolcu röportajinda bunu okuduk hep.. Mutfaginda-oturma odasinda ayaginda topla gezen ve hatta misafirleri dahi ayaginda top ile karsilayan, her gün yer yer bes saate kadar antrenman eden futbolcudur. Siz keza diger yildiz Messi'nin sutlarinin etkiliginin dogustan geldigini mi düsünüyorsunuz ? Sut gelistirilir, calisilir.. Ronaldo'yu ilk zamanlarindan cok iyi biliriz, Beckham sonrasi Man U dönemlerinde.. Bu denli sutu yoktu. Keza Messi'yi yer yer ayakta tutan herkesin hayran oldugu calimlari filan degil sonradan gelistirdigi sutlaridir ve hepsinden öte caliskanligidir.. Mourinho ve Ronaldo gibi özellikle kibirli insanlarin kibirinden ileri gelen inanilmaz bir calisma temposuna sahip olmalaridir.. Onlar Dünyanin en iyileri olmak istiyorlar ve bu ugurda inanilmaz bir caba sarfediyor..

Top oynadiniz mi hic ? Ben oynadim.. Formda olmanin, o topa vurmadan önce belirli bir duyguyla ileri ittirmenin, o hissin bazen gelip bazen gitmesinin ne demek oldugunu bilirim. Neden mutfaginizda bile ayaginizda top ile calisiyorsunuz sorusuna Ronaldo'nun verdigi yanit budur, o hissi kaybetmemek , sürekli kilmak.. Ben dünyanin en iyisi oldum ama hedefim efsane olmaktir diyor.. Özür diliyorum ama kicindaki killari bile tras ediyor zira diyor ki bu dahi hiz konusunda bana avantaj saglayacaktir.. Her gün günde 3000 sinavi ceken adamdir.. Metzelder onun sezon boyunca alkol dahi icmedigini söyler, basarili olmak icin gereken her seyi harfiyen yerine getiren cok ama cok özel bir oyuncudur..

Ronaldo, Messi en cok tekniginin ya da yeteneginin ise yaramadigi yerde caliskanliklari sayesinde gelistirdikleri sut teknikleriyle kendilerini sürekli gündemde tutacak golleri atmistir. Bir adamin sutunun zayif olmasi calismamasindan ileri gelir, baska bir sey degil..

Baglayalim Arda Turan'a. Cevat Güler diyor ki kaptanlik verilmesi cok büyük bir hata. Her idman sonrasi ekstra calisma yapmasi gerekir iken o takimin problemleri ile ilgileniyor.. Onun daha iyi olmasi icin calismasina izin verilmeliydi.. Katiliyorum kesinlikle ve hala umut var diyorum. Hagi gibi Ronaldo, Messi gibi siki calisma temposuna girmeyen özellikle günümüz futbolunda tutunamaz.. Sahada ekstra isler yapan, disarida ekstra calisanlardan olacaktir artik..

Enke'ye Yapilan Terbiyesizlik.!



Haberi simdi gördüm gecenin bu vakti sinir kat sayim yükseldi.. Sirp televizyonundan Vladimir Mijaljevic mac yorumu esnasinda kaledeki Neuer icin "Kalede O var cunku Enke sakat" gibi sakat bir yorumda(Espri) bulunmus.. Yuh diyorum ya yuh.. Ne öküzler var su dünyada..

Neuer'i her gördügümde yine aklima gelir, tren gecer önümden, tuhaf olurum hep ben..

16 Haziran 2010

Teknik Direktör Önemlidir: (G)ottmar Hitzfeld.!



Dünya Kupasi sizin icin tatsiz geciyor, benim icin muhtesem.. Eger keyif almak istiyorsaniz seyredeceginiz maclardan önce bir takimi tutacak kadar onun üzerine egilin, taraf olun.! Ister futbolcuyu ister teknik adami isterseniz dizilimi, belirli bir oyun felsefesini ya da gücsüz takimlari tutun, fark etmez ama öncesinde o takim hakkinda bilgi edinin, üzerinde durun.. Hali hazirda mutlaka oyunun icerisinde yer alan tanidiginiz bir kac önemli futolcu vardir ve hepsinin kombinasyonunda cok keyifli bir mac izlemis olursunuz.. Yazmak ile izlemeyi becerebilecek kadar vaktimiz olsa bizzat bilgilendirme eylemininin bir kismini üzerime alip mac öncesi hazirliklarla maclari daha keyifli hale getirmek isterdim ama günde üc mac, zor.. Elden gelen ancak budur.!

Ben iflah olmaz Hitzfeld asigi bir adamim. Bu gibi "begenin" ötesine gecen gönülden destekleme konusunda bende neyin önemli oldugunu ya da aidiyeti doguran etkenin farkina vardim. Mesele su ki ister Skibbe, Lincoln ister Hitzfeld olsun temelinde bir haksizlik olmasi gerekiyor. Ben Hitzfeld'in digerleri gibi hep hakkinin yendigini düsünürüm. Underrated adamlardir benim kahramanlarim .. Basardiklari inanilmaz ama buna ragmen genelde önemli yerlerde adi gecmez. En baba teknik direktör dersem Ferguson,Mourinho veya Wenger v.s diyeceksiniz.. Ama Hitzfeld'i hatirlamaz kimse.. Oysa bu adam öyle ahim sahim olmayan futbolcularla Sampiyonlar Ligini kazanmistir, yakin tamanda 7 kez Bundesligada sampiyon olmustur. 99'da Sampiyonlar Ligi finalinden sonra yari final ve hemen arkasindan 2001 sampiyonlar Ligini kaldirmis.. 3 yil üst üste futbolun en üst seviyesine ambargo koymustur. En cok elinden Ferguson ve Real Madrid cekmistir, bunlari sürekli elemistir cunku. 99 kucuk ,bir dakikalik bir istisnadir.. Ferguson Manchester'i birakacagini acikladiginda yerine düsünülen isim Hitzfeld idi ama kabul etmedi. Keza Real Madrid ve diger büyük kluplerden sürekli teklif almis ama o yine kabul etmemistir. Disarida klup takimi calistirmak dediginde cevabi sudur:

"Disarida bir klup takiminda calismak ? Ben Real Madrid, Manchester United Ve Chelsea'nin tekliflerini kabul etmedim. özgürlük bir insanin yapabilecegi eylemi yapmak zorunda olmasi degil, aksine bir insan yapabilecegi halde yapmak istememe secenegine sahip olmasidir."(kötü bir ceviri yapmisim)

Vuvuzela'ya takimi alistirmak icin idmani vuvuzelali yerel halka acan sevgili Hitzfeld'in portresini zamaninda yapmistik.Sonuc futbolu belki onun teknik adamliginin özetidir. Sonuca giden yolu aslinda basit bir sekilde örer cokca zaman.. Mac boyunca topun ordan oraya yönlendirilmesinden ziyade onun teknik adamliginin özeti mac icerisinde derinlemesine atilan pastir. Bir anda ve tek bir hamleyle rakibi öldürür, oyundan düsürür.. Oyuncularinin isimlerinin önemi cok yoktur; onun sözünün dinlenildigi süre boyunca.. Teknik adamdir o. Chapusiat ya da Mario Basler dünya capinda futbolcular degildir ama dünya capinda basarilar kazandirmistir. Rummenigge'nin aciklamalari sonrasi Van Gaal ile kiyas yapildiginda görülmüstür ki eldeki malzemeye bakildigi vakit basari konusunda kimse Hitzfeld'in yanina yaklasamiyor.. Bayern Münih'in bu sezon oynadigi final basarisi icin oyunculara ödedigi bonservis, elden cikarilan para Hitzfeld dönemi ile karsilastirilamayacak ölcüde fazladir. O su an icin Bayern'in basina gelmis en güzel sey olarak tescillenmistir.. Cunku Hitzfeld karakteri ortada olan bir teknik adamdir, imzasi cok nettir. Oyuncular onun elinde baska olur. Ona gelen sorulardan bir tanesi transfer gerekli midir zira eldeki malzemeden kendisine ihtiyaci olan her seyi yaratabilmistir hep, bahane üretmez cokca zaman.. Hamit, 2008 Avrupa Sampiyonasinda bir Hitzfeld yaratimiydi.. Basler'inden Effenberg'ine, Chapusiat'ina kadar yetenekler ordusu degil sahadaki cokca zaman üstün yetenek olmayan oyunculari yönetmek basarisinin unsurlari olmus ve bugün yine Ispanya'yi yenmistir Isvicre'nin basinda..



Isvicre'nin Ispanya gibi bir takimin karsisinda cikardigi kadroya dikkat etmek gerekir. Dünya Kupasinda trend haline gelen tek forvet ile sahaya cikanlarin aksine iki forvet koydu sahaya.. O gol de ikisinin kombinasyonu sonucu gelmistir bir baska acidan.. Anti-futbol geyiklerinin dönmesi icin ortada bir sinif farki olmamasi gerekir. Barcelona-Inter oynamiyor, bir yanda Puyol diger yanda Lucio yok.. Senderos gibi tüm sezon oynamamis ve hazirlik maclarinda sürekli yerlesim hatasi yaparak takimi yakmis bir defans oyuncusu mac icerisinde sakatlaniyor.. Yerine giren oyuncu Bundesligada tarihinin en kötü sezonunu geciren Berlin'de dahi forma giymekte zorlanan Steve von Bergen.. Takimin elemelerde yaptigi asist-gol orani ile yüzde 60'ini olusturan Frei sakat, onbirin degismez ismi Behrami sakat.. Sol bek keza turnuva öncesi sakatlanan Frankfurt'un kaptani istikrar abidesi Spycher..

Velhasil Derdiyok'a biraz Freivari forvet arkasi görevi verilerek yanina 35 yasinda artik Amerikada top kosturacak Twente'nin güzel adami Nkufo ile beraber sahaya cikti Isvicre. Inler ve Huggel'in kenarlarina Barnetta ve Fernandes yerlestirildi.

Muhtesem bir alan savunmasi gerceklestirdiler. Iki birbirine yakin savunma hatti ve cok az hata yaptilar..

Ispanya'nin topa sahip olma hakimiyetini kiramayacaklarini bilen Isvicre bu özgürlügü onlara baska caresi de olmadigindan biraz da zorunlu olarak verdi. Ve fakat topa sahip olma ile etkili olmak birbirlerinden farkli kavramlardir. Ispanya, Isvicre'nin yerlesim hatasi sonucu kalabalik oldugu bölgede Iniesta vasitasiyla topla 24.dakikada Pique'nin bulusmasi sonucu bir pozisyon buldu.. Ilk yarinin sonlarina dogru Villa'nin kacirdigiyla 45 dakika icerisinde toplam iki pozisyon ile maci tamamladi Ispanya..

Ikinci yari isler Ispanya icin daha da kötü oldu. Geride olan son Avrupa Sampiyonu öyle caresiz kaldi ki yarim saat boyunca topun sag kenardan bilincsiz bir sekilde ortalanmasi disinda hemen hemen hicbir sey yapamadi. Derdiyok'un muhtesem bir sekilde iceri girip ipe dizdigi Ispanya defansinin ardindan yaptigi klas vurus belki gol olmadi ama yine de "güzel hucum" olarak yazilmistir hanesine.. Isvicre, genis alani cok daha etkili bir sekilde kullanacagi Frei ve Behrami'den yoksundu. Bu Hitzfeld'in Isvicresini defans takimi olarak görülmesine neden olmustur ama hangi anti-futbol oynama niyetinde olan takimin iki tane merkez forveti olur ? O gol de iki forvet nedeniyle olusmamis midir ? Aradaki köprü ve cok güzel oynasa da cok basit hatalar yapan Gökhan Inler'dir hucumda daha az etkili gözükmesinin nedeni.. Muhtesem oynayan Inler, Isvicre'yi kestigi anda biraz daha Freivari oynayabilse belki cok daha baska hucumlar da izlenecekti.

Taktik disiplin önemlidir. Senderos'un yerine giren Steve von Bergen, Hertha Berlin'in kadroya giremeysen savunmacisidir ve fakat disiplinli bir sekilde olmasi gereken yerde oldugu zaman isimler degil takim öne cikar. Bugün benim cok begendigim bir adam olan Ramos'un saha icerisindeki disiplinsizligi kötü skorun bir baska sorumlusu yapmistir onu. Isvicre Behrami ve Frei'in yoklugunda kaptigi toplari diger maclarinin aksine kolay bir sekilde kaybetti ve fakat buna ragmen yaptigi düzenli alan savunmasi ile rakibe olmasi gerekenden cok daha az pozisyon verip Ispanya'yi yenerek turnuvanin ilk büyük sürprizini gerceklesmistir.

Hollanda icin de ayni seyleri söyleyebilirim ve keza Ispanya'da icin de.. Van der Vaart her seye ragmen ilkonbire ismi yazilacak futbolcudur; "kenarda"Elia'nin ondan cok daha verimli olacagi gercegine ragmen.. Bugün hazir olmayan, yari sakat bir sekilde oyuna giren Torres de keza ayni sekilde "Büyük isim" olmasinin kacinilmaz kuralini hayata gecirdiler. O esnada Torres yerine Llorente ya da baska saglam bir oyuncu girseydi her sey baska olabilir miydi ? zira Torres, formsuz degil sakat ya da hazir degildi.



HItzfeld'in basarilari:(Kisaca.!)

* Sampiyonlar Ligi.!

o 1997 - Borussia Dortmund

o 2001 - Bayern München

* Kitalararasi Kupa.!

o 1997 - Borussia Dortmund

o 2001 - Bayern München

* Bundesliga Sampiyonlugu.!

o 1995 - Borussia Dortmund

o 1996 - Borussia Dortmund

o 1999 - Bayern München

o 2000 - Bayern München

o 2001 - Bayern München

o 2003 - Bayern München

o 2008 - Bayern München


* Almanya Kupasi.!

o 2000 - Bayern München

o 2003 - Bayern München

o 2008 Bayern München

* Isvicre Ligi Sampiyonlugu.!

o 1973 - FC Basel (oyuncu olarak)

o 1974 - FC Basel (oyuncu olarak)

o 1990 - Grasshoppers Zürich

o 1991 - Grasshoppers Zürich

* Isvicre Kupasi.!

o 1975 - FC Basel (Oyuncu olarak)

o 1989 - Grasshoppers Zürich

o 1990 - Grasshoppers Zürich

Kazandigi Ödüller:

1985: Isvicre Yilin Antrenörü Ödülü.

1997: Dünyanin En Iyi Antrerü.!

2001: Dünyanin En Iyi Antrenörü.!

2001: "UEFA Club Football Awards Yilin Teknik Direktörü "

2008: Almanya Yilin En Iyi Teknik Direktörü.!

15 Haziran 2010

Mesut Özil Manyakligi.!



Gazetelere baktim bugün, inanamadim. Bir Mesut Özil cilginligi yasaniyor. Zidane'a benzeteni mi ararsiniz efendim neden Terim bu oyuncuyu almadi isyani mi dersiniz bitmez bir Özil manyakligi basgöstermis. Oy anam oyy.. Üc ay önce sorsaniz "aman bir gurbetci" derlerdi.. bir yil önce "Bakalim Alman milli takiminda oynayacak mi" sorusu vardi..

Eger Mesut Özil, bugünkü görüldügü gibi degeri Türk basini tarafindan "zamaninda" verilseydi kesinlikle Türkiye adina oynar ve bugün ülke belki de Dünya Kupasinda mücadele ediyor olurdu. Nasil ki Almanya, cok güclü Rusya'yi Rusya'da Özil farkliligiyla yenebilmisse biz de Bosnayi onu bunu her takimi yenerdik, hep böyle yapmadik mi ? Yildiray seni götürmedi mi 2002'ye ? 2008 de seni Hamit tasimadi mi ? Ama simdi böyle bir yardim almadi ve bu yardimi alan da cok baska yerde..

Adam Bremen'de müthis performans göstermis, ses yok.. Iste öylesine bir oyuncu Mesut. Tartismasi yasandigi zaman bugün "Zidane" benzetmesi yapan Demirkol konunun Mesut oldugu Okay Karacan programinda hic izlemedigini söylüyordu.. Izlese, iki gündeme "baska türlü" zamaninda getirse bugün baska gelismez miydi ? Sadece o mu ? Bugün neden bizim takimda degil diye yazan köse yazarlari..

Bugün yazi yazanlar daha bu macla tanidi.. Bizden diyoruz ya, bizden olani daha bu macla ancak taniyabildiler. Oysa bu maca gelmeden misal David Villa, en cekindigi alman oyuncusunun Mesut Özil oldugunu söylüyordu.. Arsene Wenger, Schweinsteiger övgüsünün hemen ardindan baska kim var sorusuna bu mac öncesi Mesut Özil'i ekliyordu.. Almanya hakkinda okudugum milyonu geckin dünya kupasi öncesi rakip takim röportajlarinin neredeyse hepsinde Mesut Özil konu ediliyordu. Ve fakat benim ülkem ancak yeni ve simdi tanidi Mesut'u..

101 BUndesliga macina cikmis bir adam.. Gecen sene ligde 17 ondan önce 15 asist yapmis. Dünya Kupasi öncesi transfermarkt degeri 20 milyon euro olmus adam.. Bunlarin hepsi mactan önce vardi. U21'de Almanya sampiyonluga ulasir iken turnuvanin en göz alici futbolunu oynayan ve birbirinden deli bes asist yapmis Mesut Özil.. Turnuva baslamadan Müller,Marin,Trochowski,Podolski,Kroos gibi oyuncularin oldugu yerde yeri en garanti olan adami biz yeni tanidik..

Hamit, Yildiray sonrasi ilkti. Nuri, yasi kücük oldugundan tüm dünyanin ilgisini cekti ve rekoru kirdigi icin bir baska türlü yaklasildi, o bile unutuldu gitti.. Eger bugün Nuri Sahin Almanya Milli takimin secmis olsaydi kesinlikle Ballack sonrasi o Khedira'nin yerine bir numarali adaydi ve ancak yine mactan sonra konusacaktiniz..

Bu basinin icerisinde Gökhan Inler ne kadar ve daha da önemlisi nasil yer aldi ? Eren Derdiyok'u biz Avrupa Sampiyonasinda tanimadik mi? Serdar Tasci nasil bir oyuncudur sorsak kaci bilir ki defans konusunda bugün Alman milli takiminin yedegini ? Senin böyle bir defans oyuncusu yetistirmen simdi baslasan 10 yili var en az.. Bu gibi oyunculari özel takip etmen gerekmiyor mu ? Bir mac ile Özil'i ve muhtemelen Isvicre maci sonrasi önce Gökhan Inler'i sonra Eren'i kesfederiz..

Simdi allahtan bloglar var. Biz sizin yerinze takip ediyoruz ve siz de az cok bilgileniyorsunuz Avrupa Liglerinden, Türk oyuncularindan.. Fatih Terim kadar bu basinin da ilgisizligi ve bilgisizligi sonucu gurbetci oyunculardan diger büyük ülkeler gibi yararlanamamistir ülke. Dedigim gibi mactan cok önce Mesut'u gerektigi gibi gündeme getirebilselerdi belki cok sey cok baska olurdu..

Siz ne derseniz deyin, 21 yasinda böyle bir yetenegin sizi getirdigi turnuvada sadece "yetenegin" kendisi degil o mili takim kazaniyor genelde. Hamit Altintop ya da Yildiray Bastürk degil, Türk futbolu ivme kazanmistir Dünya Kupasi ve Avrupa Sampiyonasi basarilari sonrasi.. Simdi de evimizde göbek büyütüyoruz ama bu biraz da evinde göbek büyütenlerin spor yazari oldugu bir ülke olmamizdan kaynaklaniyor.. Isin bu ,ac otur iki mac izle, gerekirse ikinci Bundesliga.. Izlemiyorsak da atip tutmamamiz gerekir..

Ballacksizlik.!



Kaptanlik tarzini cok sevmem,kisilik ya da futbol olarak beni aman aman büyüleyen bir isim olmamistir. Galatasaray'in Hakan Sükür, Arda konusunda yaptigi manipülasyonu, farkli görmeyi Almanya, Ballack'a yapar. Yeteneklidir ama asla Almanlarin piyasaya sundugu kadar büyük bir futbolcu degildir. Caresizlikten, uluslararasi yildizlarinin eskisi kadar olmadigi bir dönemde zorunluluktan büyüttüler. Bu büyütmeyi/carpitmayi öyle güzel görüyorsunuz ki.. Ondan bahseder iken ya da haberlerin iceriginde ve aslinda her yerde.. Ayni sekilde bu yetenekli dünya capinda futbolcu yoklugunda ilk vurgunu Deisler'e yaptilar ve cocuk kaldiramadi.. Onun yoklugunda kurtarici rolünü Ballack'a verdiler.. Bu güc, bu karizma ve cok sey Almanlarin onu sunumuyla ilintilidir daha cok..

Ama olan oldu iste.. O güc ve sonrasinda edindigi karizma ile beraber muhtesem maclar oynamasa da cok güclü bir lider oldu. Her seyi kendisine bagladi. En zor maclarda herkesin gözü oradaydi. Almanya kaptanini ya da yerine koyamayacagi ölcüde büyük bir yetenegi degil daha cok liderini kaybetti.. Saha ici gücünü..

4-0 güzel bir sonuc ve iyi bir zafer ama Ballack'in yoklugu adina bir yorum icin cok erken.. Cunku Ballack size ölüm-kalim maclarinda lazim olacaktir. Bu genc kadro bakalim ceyrek finalde, yari finalde, her adimin kupanin kendisi olacagi durumda sinirlerini kontrol edip "yenecegiz" hissi ile oynayabilecek midir ? Henüz "Ballacksizlik" test edilmemistir.

Erken yorumlar yapiliyor burada ve benim icin asil sinav Gana macinda veya üst turdaki ölüm-kalim maclarinda verilecektir ve burada takimin gösterecegi reaksiyonu görmeden konusmak cok dogru degil. Lahm tipi lider oyuncuyu severim ve artik olmasi gerekenin de biraz bu Lahm tarzi demokratik yönetim bicimi oldugunu düsünürüm ve fakat öncesinde buna bir hazirlanma süreci gerektigine inaniyorum.. Simdilik bekleyelim ve görelim..

14 Haziran 2010

4.Gün Maclari.!



Hollanda-Danimarka: 2-0

Hollanda Danimarka macinin özellikle ilk yarisinda cok iyi bir Danimarka vardi sahada. Eger ki ben Hollanda milli takiminin teknik direktörü olsaydim daha birinci yarilarinin ortalarinda Van Der Vaart'i cikarir, Elia'yi koyardim.. Zira kosu yoluna degil de önüne top bekleyen iki kenar oyuncusu söz konusuydu ve bu Hollanda adina oyunun temposunu düsüren önemli bir etkendi. Öndeki dörtlünün kombinasyonlari RVP gibi gezgin, oyunun icerisinde olan disforvete ragmen yok denecek kadar azdi. Bire birde etkili olan Elia ya da Robben'den ziyade formsuz Van der Vaart ve bu durumda ne yapsin Kuyt.. RVP de kötü olunca Hollanda beklentileri karsilayamasa da üc puana razi oldu.

Benzer sistem ile oynayan Almanya ile arasinda derin farklar vardi. Kenardaki oyuncularin gerek on numaralari gerekse de bekleri, forvetleri ile kurulan kombinasyonlardan tehlikeli akinlar olusturuluyordu oysa burada böyle bir sey söz konusu olmadi ve temel problem Sneijder'in aldigi rolde gizliydi. Sneijder, geriye gelip defansif orta sahasinin önünden topu alip oyun kurma pesindeydi.. O top Van Bommel ya da Nigel De Jong vasitasiyla öne tasinmasi gerekiyordu. Ikinci yari Van Bommel, Bayern'deki rolünün aksine yanindaki orta sahadan daha fazla öne cikarak bi nebze takimin daha etkin olmasini saglamistir.. Sneijder, cok daha önde bitirici aksiyonlari yapmasi gereken insan nedendir bilmem gereginden fazla orta saha oynarak gereksiz enerji kaybina neden oldu. Oradan yapabilecegi uzun toplar ise bire bir de cok fazla etkili olamayan kenarlarda söndü kaldi. Ortadan delmek ise gerideki ikili nedeniyle imkansiza yakindi..

Danimarka ise cok iyi bir sekilde kilitledigi Hollanda karsisinda macin cok ama cok iyi adami diyebilecegim Agger'in ters kanada yaptigi paslarla cok güzel ataklar gelistirdiler. Bunlardan birisisinde, sol bek mevkisinden sag aciga Agger'in cikardigi bir pas sonrasi Bendtner'in kafasi az farkla auta gitti. Danimarka adina bence macin kirilma ani budur. Zira bu Olsen'in bütün problemlerini cözecek, gayet güzel isleyen planini da basarili kilacakti, olmadi ve biraz da yazik oldu zira cok iyi bir ilkyari oynadilar..

Arkasindan yedikleri talihsiz gol sonrasi Elia'nin girisiyle Hollanda rahat bir galibiyet aldi. Iki defansif orta sahasi "merkez" rolünü kavramasi gerekir. Iki kenar adami eger ki bire bir aksiyonlari gerceklestirip beklerle tehlike yaratamayacaksa dörtlü kombinasyon demeleri gerekir ve bunun icin Sneijder'in önde olmasi gerekir, arkada top tasimasi, adamin ayaginin dibinden topu alip bes metre ileriye oynamasi degil..



Kamerun - Japonya : 0-1

Günün sürprizi ise Japonya'nin Kamerun'u yenmesi olsa gerek.. Ayni zamanda günün ve sanirim bugüne kadar izledigim maclarin en kötüsüydü. Kamerun'un kadro kalitesi acisindan Japonya'ya göre cok önemli bir avantaji var ve buna ragmen yenemedi. Neden ?

Yunanistan gibi icerisi doldurulamayan bir dizilim ve oyun felsefesi ile sahada yer aldilar. 4-3-3.. Sag kenarda Eto'o, Solda Choup Motin ve forvette Webo. Orta üclü ise maci kaybettiren unsur olarak göze carpar iken ben bu konuda tek tek bireysel olarak kötü olan futbolculara degil de yanlis takima yanlis sistemi oynatan hocaya faturayi kesmek isterim. Matip, süpürücülügün ötesine gecemeyecek gencecik bir insan.. Makoun ve Enoh beklentileri karsilayamadi, Eto'o cirpindi ama yapabilecegi cok fazla bir sey yoktu.

Kenarlarda Eto'o, Moting.. bir de forvet. Orta üclünün önünde oynayan üclü birbirleriyle cok fazla iliskide bulunamaz iken gerideki orta üclüyle iliskileri oldukca sinirli, bir adim gidebildiler.. Olasi bir kombinasyon hak getire ki calisma ister bu.. ekstrem bir orta sahaniz yok ve beraber calisma süreniz kisitliysa 4-2-3-1, 4-4-2 cok daha mantiklidir..

Honda, belki sadece bir kez olmasi gereken yerde bulundu ve aslen ofansif orta saha olan oyuncu bir anlik forvet olup golü attiktan önce ve sonra geriye gelerek takimina destek verdi. Bunun disinda M'bia'nin muhtesem sutu ve Eto'o'nun kenarda üc kisiyi ekarte edip yarattigi pozisyon haric bir aksiyonu olmayan daha cok beceriksizliklerin ve gerceklestirilemeyen aksiyonlarin maci olarak hafizalara kalacaktir..



Italya-Paraguay: 1-1

Hakkini vermek gerekir, mücadelenin en cok oldugu karsilasma bu mactir. Özellikle Paraguay, defansindan forvetine kadar belirli bir yetenegin üzerine cikamamis bir takimdir. Cardazo, Barrios,Santa Cruz vardir belki ama merkez ikilisi, kenarlari yaraticiliktan yoksun olarak sahada yer aldi. Lakin öyle bir bastilar ki Italya'ya nefes aldirmadi takim.. Bu mücadelesi az daha Italya galibiyeti ile ödüllendirilecekti ki kaleci hatasi bu zafere engel oldu.

Italya, Pirlo'sunu aradi. Alan daraltmayi ve savunmayi sanat eseri kivaminda gerceklestiren Paraguay karsisinda ilk yarim saat oyunun hakimiydi. Özellikle Pepe ile sag kenardan Zambratto bindirmeli akinlar göz aliciydi lakin Marchiso'nun gerekli etkinligini saglayamamasi, Paraguay'in Valdez'den baslayan bir savunma gücü karsisinda hakimiyeti cok fazla sürdüremedi. Duran topran yedikleri gol sonrasi daha da beter alani daralatan rakip karsisinda artik hucum degil saviunmayi düsünür oldu.

Böyle güzel alan daraltan, rakibi bozan bir takimin cok degil bir tane yetenekli bir pasörü olsa bugün Italya cok daha kötü bir sonuc ile karsi karsiya kalirdi. Top kapma becerileri kadar topu oyunda tutma, topa sahip olma beceriksizlikleri dolayisla izleyenler keyifli ama mücadelesi bol, pozisyonu az bir mac izlemek durumunda kaldi. Italya'ya her seye ragmen fazla elestiri getirmek cok dogru olmaz cunku böyle bir takim karsisinda kim olsa zorluk yasardi erken baski sonucu gole ulasamazsa eger..

Süphesiz ki macin adami hem golü atan ve ayni zamanda önleyen Alcaraz idi.. Her iki takimin da bu formunu sürdürebilirlerse el ele gruptan cikma ihtimali bir hayli fazla.

Arjantin'in Golünün Hikayesi.!




-Gol nasil oldu ?*

Heinze'nin kafa golü tamamen Diego'nun calismasinin ürünüdür. Diego, Nijerya analizinde onlarin kornerlerde sadece alani savunduklarini gördü. Biz rakibi cezasahasi icerisineki o bes metre alaninda tutacaktik ve Veron da ortayi bu alanin disinda kalacak olan Heinze'ye kesecekti. Her sey Diego tarafindan mükemmel bir sekilde organize edildi ve antrenmanlarda bol bol bunun calismasini yaptik. Bu gol tamamen ona aitti..

*Demichelis'in Bild'deki röportajindan alintidir.

O.!



Baskalarinin ya da dünyanin geride kalan insanlarinin ne düsündügünü umursamam kimi konularda.. Cok sevmeleri ya da tersi, umrumda degil. Bugün bu sölenden bu kadar keyif aliyorsam temeli buradadir. Biz seksenlerin sonu doksanlarinin basinin yetistirdigi/sekillendirdigi evlatlariz.. Önce Maradona gelir, sonra digerleri.. Hep böyle kalacaktir iste gönlümüzde.. Yürü be Arjantin diyorum hele ki bir de O varken basinda..

13 Haziran 2010

Almanya - Avustralya: 4-0



Almanya, beklenenden cok daha rahat bir sekilde farka kostu Avustralya karsisinda.

Ilk bes dakika haric oyunun geneline hakim oldu ve farkli skoru güzel bir oyun sonucu almayi basardi. Gerek Lig Radyo programlarinda gerekse de Bagis Erten'in projesi icerisinde Almanya degerlendirmesinde hep sunun üzerinde durdum. Almanya, farkli bir sekilde Turnuvaya gelecektir ve gecmis ile arasindaki bagi koparacak ölcüde farkli bir futbol ortaya koyacaktir. Farkli skor kimseyi aldatmasin bu takim Gana karsisinda dagilabilir ya da yenilebilir de.. Lakin ortaya koyacagi futbol seyir zevki acisindan oldukca keyifli olacaktir. Lahm buna benzer söylem gelistirir iken bu degisimin en önemli nesnesi olarak Mesut Özil'i ortaya cikariyor. Biz onun yaraticiligi ve teknigi ile cok daha baska takim olacagiz diyordu ki haksiz da sayilmaz..

Maca biraz gergin baslayan Almanya cok kisa süre icerisinde kontrolü eline aldi. Geride defans dörtlüsünün Schweinsteiger ve Khedira ile oyunu öne tasimak icin aceleci davranmadi. Sabirli bir sekilde top cevirdiler, öncelikle Ingiltere analizinde üzerinde durdugumuz mevzuyu yani oyunun hakimiyetini ezeli rakibinin aksine ellerine aldilar.. Sonrasinda gelisenler ayri bir paragraf icerisinde degerlendirilecektir ve fakat Schweinsteiger ve Khedira ile arkadaki dörtlünün kurdugu baski Lampard-Gerrard ile Ingiltere yapamadi.. Arjantin icin de ayni sekilde.. Arjantin, Ingiltere'den farkli olarak oyunun merkezini öne tasidi, oyunu önde oynadi.. Almanya önce hakimiyeti eline aldi, sonrasi ise güzel bir hikaye.



Özil'in sagina ve soluna konuslanan iki kenar oyuncusu var. Podolski daha cok golcü, Müller ise daha cok orta saha. Her ikisi de hem ortasahaligi hem de golcülügü bugün iyi becerdiler ve fakat genelde Müller'in teknigi Özil ile daha iyi bir birliktelik saglamasi bir yana Klose'nin destegi ve elbette burasini farkli kilan Badstuber'a nazaran Lahm'in arkadan destegidir. Sag kenar Almanyanin vurus öncesi hazirliginin yapildigi yerdir..Özil-Müller-Klose ya da Lahm'li birlikteligin önünü kesmek icin rakip teknik adam ekstra hamle yapmak durumundaydi..

Hucum aksiyonlarinin hemen hepsi tekrar tekrar izlenesidir. Schweinsteiger'in Özil'i görüsünün ardindan gelisen üc pas ile gelen ilk gol her bakimdan takdir edilesidir. Bunun disinda Özil-Müller-Podolski'li kosular, bekler ve orta sahalar ile kurulan kombinasyonlar aslinda Löw'ün bir eseridir. Bunun icin tek yönlü orta sahalari ve ayni sekilde forvette golü atmanin disinda oyunun disinda kalan Kuranyi gibileri distaladi. Kendi futbol felsefesine göre bir kadro olusturdu ki bunun savasini da vermistir. Almanya'nin forvetlerinin hemen hepsi oyunun icerisinde ortasahalasabilecek kadar oyun anlayisi olan ve akiciligi kesmeyen tipte futbolculardir.Özellikle sik sik ileride görülecegi gibi Cacau girdigi vakit dörtlü bas döndürecek sekilde pozisyon ve mevki degisimleri esliginde sürekli döneceklerdir ki Löw'ün Stuttgart deneyiminde tüm Almanya'nin takdirini kazanan Bermuda Seytan Ücgeninin dörtgen seklinde yeni formasyonu olacaktir.

Tüm bu güzellikler bir acidan Avustralya'nin sol bekinde eskiden takimin otobüs soförlügünü yaptigini ögrendigimiz Chipperfield'in ve maalasef Neill'in kötü performansi ve Cahill'in kirmizisi da neden olmustur. Bu mac farka gitmeseydi eger 25 bile olmayan yas ortalamalasina sahip Alman takimi nasil tepki verecekti bir muammadir. Öndeki üclüye baktigimiz vakit Gana karsisinda fiziksel dezavantaja sahip olacaklardir yine gelenegine ters bir sekilde.. Bu fizik-teknik savasini kim kazanacaktir, bugün yine bilemiyoruz. Almanya, neler yapabilecegini zayif rakibi karsisinda gösterdi ve ilerisi icin sadece bir umut isigi oldular.. Bence Almanya'nin turnuvada neler yapabilecegini daha iyi bir sekilde grubun son macinda karsilasacaklari Gana maci aciga cikaracaktir. Sirbistan ise seyri bu mactan daha iyi olacaktir zira her iki takim da oynayacaktir orada futbol..



Avustralya ise basta Cahill'i en önde oynatarak yanlisla basladi bu maca. Bunun disinda defans kurgusunda yapilan hatalar, macin basinda kacirdiklari golün üzerine haksiz yere gördükleri kirmizi kart da eklenince cok büyük bir darbe aldilar. Almanya bu formunu devam ettirirse bir ihtimal Sirbistan galibiyeti sonrasi Gana maci belirleyici olacaktir ama Cahill gibi bir adami kaybetmenin acisini yasadilar maglubiyetten ziyade.. Kewell ise dogru bir sekilde riske edilmedi. Artik takimin en büyük umudu olmus durumda..

Ben Löw'ün sonuc futbolundan güzel futbola olan yürüyüsünü cok sevdim. Mesut Özil'in her zaman o kaos icerisinde adam eksiltecek derinlemesine paslarini, oyun zekasini ve bu formunu yine cok sevdim. Daha gecen sene 100 kisi önünde bölgesel ligde maca cikan Badstuber-Müller rahatligina da hayran kaldim.. Bu takim en az yari final oynamali ki Almanya bu 2009 sampiyonu genc yetenekleri ile devam etsin yola.. Genc takimlarindan bu yana birlikte yetisen müthis bir nesil geliyor, yaklasik 12 yil ekmegini yiyeceklerdir..

Grella ve hatta Neill, Cahill.. islemeyen ve tamamen dagilmis bir takimin herhangi bir oyuncusunun degerlendirilmesini bu maca göre yapmak cok da saglikli degil. Hatirlatalim..

Sirbistan - Gana: 0-1



Benim icin Dünya Kupasinin ilk sürprizi gerceklesmistir. Grubun en zayif halkasi diye nitelendiridigim Gana, Sirbistani yenmeyi basarmistir ve daha da önemlisi bunu haketmistir.

Sirbistan, bir süpriz ile cikti sahaya. Hazirlik maclarinda inanilmaz uyumsuz gözüken Vidic-Subotic'ten daha iyisini sahada birakip Subotic yerine Lukovic'i yerlestirdi. Bunun disinda her sey beklenildigi gibiydi..

Taktiksel acidan Bayern Münih'e oldukca benzer bir yapi sahadaydi. Iki merkez orta sahaya iki cok etkili kanat.. Forvet arkasina gelen Ilicvari Pantelic'e eklemlenmis Zigic. Geride ise Lukovic-Vidic tandemine Kolarov ile Ivanovic.. Istenilen ise iki tane etkili kenar adamini Pantelic ile birlestirip etkili hucumlar gerceklestirmek.. Hicbir sekilde basarili olamadi Zira..

Gana sahaya sözde 4-2-3-1 dizilimi ile cikti. Annan ile Boateng'in önüne Tagoe-Asamoah-Ayew üclüsü ve en önde bu sezon atilan 9 golün 4'üne imzasini atmis Gyan..

Sirbistan'i durduran Ganali oyuncularin dizilimin disinda iki kisilik oynayabilecek bir yapiya sahip olmasi. Öndeki üclü icerisinde yer alan Asamoah geriye cekilip üclü bir orta saha seti cekti. bekler ile birlesip Sirbistanin kanatlarini cok adamla basip etkisiz kildi. Asla ve asla yapilmamasi gerekeni yapan Sirbistan sürekli uzun top kullanmak zorunda kaldi cunku baska caresi yoktu.. Her kenar adaminin basinda her zaman iki ve bazen üc tane ganali bulundu. Arkada defansif orta saha olarak görevi olan Boateng, Asamoah'in geri gelmesi gibi o da ileriye dogru sürekli cikis yapti ve dörtledi önü.. Bu hareketlilik sonucu fizik gücünün de etkisiyle sadece hucumda degil savunmada da etkisiz olup az adamla basilmasi sonucu Zigic geri gelmek durumunda kaldi.. Ki bu kenar adamlarinin oldugu yerde Zigic'in maalasef yeterli takim oyunu oynanamadigindan disari alinmasi taraftariyim.

Krasic cok kötüydü. Cok adamla basilip top kaptirdigi icin degil oyun disiplininden kopuk oynadi. Bayern, Ribery ve Robben ile cok nadir de olsa oynadigi zaman (genelde birisi sakat idi) en önemli sorun bu iki yildizin takim savunmasindan/takim oyunundan bihaber seklinde sahada gezinmeleri sonucu savunma zaafiyeti olusturmalariydi. Krasic, Ribery-Robben'den beter. Bu oyuncu kenarda degil en önde Messi gibi serbest oynamasi gerekir baska türlü cok zor.. Jovanovic cok daha basarili bir mac cikardi ama defansif zaafiyetin olusmasina ve arkasindaki Tagoe'nin sürekli etkili olmasinin da nedeni oldu..

Bu maci Antic yenilmistir, Kuzmanovic'in elinden ziyade.. Gana penalti olmasa da hakeden taraf idi.

Bu arada bu nasil bir turnuvadir ki oyuna sonradan giren on bes dakika icerisinde ya penalti, ya kirmizi kart.. Simdiye kadar olan durum: 2 kirmizi, 1 penalti.. hepsi de sonradan oyuna girip ilk on bes dakika icerisinde gerceklestirilmistir. Kirmizilar da iki saridan.. siz düsünün gerisini..

Beni yaniltan ilk takim Gana olmustur. Almanya, Gana karsisinda farkli bir düzen ile sahaya cikmasi gerekir diye düsünüyorum..

Artik benim macima az bir zaman kalmistir diyerek huzurlarinizdan..

Slovenya - Cezayir: 1-0



Su ana kadar izledigim en SIKICI mac oldu bu. isimlere filan önemsemiyoruz ama sürekli top kayiplari, beceriksizlik ve asilamayan yollarin sonunda ortaya cikan futbolun bir degerlendirmesi de cok mümkün degil. Slovenya, Bundesliganin Köln'ü gibi SIKICI bir futbol ortaya koydu ve sonunda bir sekilde kazanmasini bildi. Macin hakki daha cok beraberlik idi..

Gelenekleri olustu bu Dünya Kupasinin.. Nedir onlar ? Forvetler gol atamaz. Kirmizi karti sonradan giren oyuncu on bes dakika icerisinde iki sari yiyerek alir.. Kaleci hatalari.. Hepsinden bir parca burada da vardi.

Cezayir, Uruguay'a cok benzer bir sekilde 3-4-1-2 formatiyla sahada yer aldi. Üclü defansin önünde dörtlü bir set cekip on numara ve iki forvet seklinde.. Uruguay'dan farki ise öndeki on numara konumunda oynayan Ziani'nin Barca'nin dahi gündemine gelen ve macin en nitelikli oyuncusu olan Belhadj'nün önüne gecerek bir sira kaydirip 4-4-2'ye yer yer dönüsmesi.

Belhadj'i ben cok begendim. Özellikle ilk yari iyi bir mac cikardi ve tekniginin yani sira terse cikardigi bir top vardi ki görülmeye degerdi. Ve fakat takimin futbol kalitesi öyle bir seviyede ki cok özel hamleler iki adim sonra kaleye gidemeden sonucsuz kaliyor, bu da seyir zevkini düsürüyor zira parca parca güzellik ariyoruz..

Son olarak Cezayir takiminda oynayan yine Porstmouth'lu 19 numara Yebda geride cok önemli isler yapti. Sadece "Defansif orta saha" deyip gecmeyelim, bunun tarzi nedir ? Galatasarayin bu tip bir oyuncuya ihtiyaci var. Tüm defansi yönetip takimi ileriye tasidi ama dedigimiz gibi bir adim sonrasi felaket olunca arada kaynayan isimlerden oldu..

Macin kayda deger en önemli görüntüsü golden ziyade yukaridaki resimdir..

Almanya Takim Otobüsü Yerlesimi.!




2-2-1-2-2-2-2-1-2 diye gidiyor.. Cok ofansif ama bir o kadar da defansif... Resme tiklayin, büyük boy görün kim kimle kanka, kim yalnizlari oynuyor filan..

Almanya- Avustralya Maci Öncesi.!



Bild vermis kadroyu ama güvenebilirsiniz. Almanya'da durum budur. Bir ihtimal tecrübesizligi nedeniyle Müller yerine Trochowski tercihi olabilir ama onun disinda her sey cok önceden belirlendi.

4-2-3-1 Avrupa Sampiyonasindan bu yana artik sürekli sahaya ciktiklari dizilim. Gole ihtiyac olundugu vakit ya da zayif rakipler karsisinda Podolski'yi ileriye Mesut'u (Marin'i) kenarlara cekip 4-4-2'ye gecis yapabilirler. Olasi Klose formsuzlugunda Gomez degil de Cacau girerse öndeki dörtlü basinizi döndürecek sekilde "Total öncephefutbolu" oynayabilirler.. Neuer kahraman ya da hain olabilir, ayni mesafede her ikisine de..

Turnuvada cikis yapmasini bekledigim oyuncu Mesut Özil. Futbol aklina güvendigim kadar baskiyi kaldirabilecek karaktere sahip oldugunu da biliyorum. Sonradan girecek olan Marin de Cacau da cok formda.

En cok tartisilan isim Miroslav Klose. Eger bu mac tüm Almanya'nin bekledigi golü atamaz ya da kötü bir performans sergilerse turnuva boyunca o formayi bir daha giyemeyebilir. Bunun yaninda ben Özil ile ikisinin uyumunu biliyorum ve Özil-Klose'den bir gol gelecegini düsünüyorum.

Khedira bu takimda ikinci önemsedigim oyuncu. Ofans gücünü insanlar kücümsüyor ama bu turnuva icerisinde hücumda da önemli roller alacagini düsünüyorum. Badstuber ise Almanya'nin sorunlu tarafidir.

Avustralya'da ise tanidik isimler var. Kewell Lahm tarafini zorlayabilir, o futbol akli onda oldugu sürece karsi tarafin kalitesinin önemi cok fazla olmuyor. Neill ise macin adami olabilir. Kennedy var bir de.. Karlsruhe'den bilirim, koca sezon forvet oynayip da bir gol dahi atamayan adamdir ama Nürberg'den bilirsek eger devre arasi transfer olup da üst üste goller atan adam ve fakat toplamda Cahill-Kewell kalitesinin cok cok asagisinda bir adamdir..

Almanya, göcmenlerinden olusturdugu yeni ön cephesiyle gecmisiyle baglarini koparacak ölcüde cilgin atabilir ya da tecrübesizliginin kurbani olup erken havlu.. Görecegiz.!