3 Aralık 2010
15.Hafta Bundesliga Tahminleri.!
En azından şu bahisi aksatmayalım diyoruz.. Bazıları bahis kelimesinden öyle ürküyor ki inanılmaz.. Öyle garip eleştiriler geliyor ki.. Şöyle bir kesin kabul söz konusu: Ben burasını sizin istekleriniz doğrultusunda ve sizi kendimi beğendirmem üzerine yazıyorum gibi.. Beğenmediğiniz bir durum olduğunda onu hemen değiştirip beğendiğiniz ile yola devam edeceğimi filan sanıyorsunuz.. Bak evladım senin her türlü ilişkin de güzel gitmez, olduğu gibi sevmeyi öğrenmelisin ki burada sevmesen de olur, ses çıkarma yeter..
St.Pauli - K'Lautern: 0 - 1
St.Pauli kötü gidişe dur demek istiyor zira hakkaten de kötü gidiyor. K'Lautern ise çıkışta.. Stuttgart'ı 3-0'dan yakaladı ve Schalke'yi ise beşledi. Dahası K'Lautern'in St.Pauli'ye karşı çok büyük bir üstünlüğü var ikinci ligden.. Şimdi futbol açısından hemen K'lautern yener deriz ama St.Pauli'nin kendi çöküşüne dur demek istemesini de yabana atamayız.. Beraberlik maçı gibi durur ev sahibi yeterli direnci gösteremezse.. Belki de St.Pauli'nin daha fazla yenilmesini istemiyorum da olabilir. Durum budur.. Çıkışta olan deplasmanda çöküşe dur diyecek olanı yenebilir mi ? Hava şartlarının da iyi olmaması bu gibi durumlarda mücadele gücü daha yüksek olana avantaj sağlar, bu açıdan St.Pauli yenilmez diyorum kısaca..
Stuttgart - Hoffenheim: 1
Yanılma payım oldukça yüksek aslında zira Stuttgart'ın formda oyuncusu Marica oynamıyor ve karşı tarafta da Demba Ba kadroda..
Hoffenheim henüz tarihinde Stuttgart'ı yenebilmiş değil. Dahası Hamburg karşısında on kişi olmalarına rağmen çok da kötü performans sergilemediler.. Stuttgart'ın orta dörtlüsü gereğinden fazla defansif olacaktır. Bugünden konuşmak çok doğru olur mu bilmiyorum ama Hoffenheim 4-3-3'den vazgeçip Sigurdsson'u forvet arkası yaparak 4-4-2'ye dönebilir ve çok şeyi değiştirebilir... Lakin her şey beklenildiği gibi olursa Stuttgart alır bu maçı..
Wolfsburg - Bremen: 1 - üst
İçim yana yana bir diyoruz ama siz garanti olarak gördüğüm üst şıkkını işaretletin ola ki Bremen felsefe değiştirip defansif bir oyun anlayışını benimsemezse.. Marin, Hunt ve sorunlu futbolcuları Arnautovic var ama çok beğendiğim ve çok da önemli olan Wesley yok misal.. Pizzaro yok, Almeida kart cezalısı.. Wolfsburg ise galibiyete hasrat, Diego döndü ve son sekiz maçında bir galibiyet alan takım mutlak suretle yenmek durumunda.. BU maçın sonunda bir teknik adam kaybı dahi yaşanılabilir.. Gollü beraberliği de akılda tutalım ama Wolfsburg yener ve sürpriz olmazsa Tolga Cigerci de ilk onbir'de başlayacaktır..
Frankfurt - Mainz : 0-1
Skibbe vs Tuchel.. Mainz'in henüz Frankfurt'a karşı yine tarihinde bir galibiyeti yok.. Derbidir, havası da bu yüzden başkadır. Skibbe iki haftadır kaybediyor. Yunan sol bek geri geldi ama defansın hırcın cocugu Maik Franz bu seneye elveda dedi.. Chris de yok yani o stoper bölgesi sorunlu.. Keza Svensson da Mainz tarafının eksikliği.. Nedendir bilmem Skibbe alır bu maçı diyor ama objektif olursak bu maç alt ve berabere biter.. Çok emin değilim o da belli oluyordur sanırım...
Borussia Mönchengladbach - Hannover 96 : 1
Bu Hannover için aslında bir kırılma noktası.. Bu maçı alırsa ligi ilk beş içerisinde bitirir, kendisini bu konuda ispatlamış olur ve işin futbolcası Hannover formda bir ekip kesinlikle.. Futbolu da deplasmanları almaya daha elverişli ve fakat yine burada mücadele kazanacak diyorum ve Gladbach aradığı çıkışı Hannover'i yenerek gerçekleştirecektir. Slomka hain bir pusu kurmazsa Gladbach yenebilecektir...
Freiburg - Hamburg : 2
bu maça genelde çok çeşitli yorumlar geliyor ama benim bankolarımdan birisidir. Geçen hafta Hannover karşısında Freiburg'un aldığı sonuç değil oynadığı futbol beni büyük hayal kırıklığına uğratmıştır. Sanırım bir düşüş içerisinde ve bu bir iki hafta daha devam eder.. Veh, gençlerin azmini devreye soktu. Tunay'dır Son'dur hepsi dinamizm kattı takıma ve Nistelrooy faktörü de unutulmaması gerekir.. Dahası Hamburg'un en formda ismi de tartışmasız Pitroipa.. Alacaktır bu maçı.. üst olur bu maç..
Schalke - Bayern : 0
Schalke beş yemiş, Bayern dört atmış filan önemsiz. Bu bir anlamda derbi niteliği taşır ve olan durumun dışında maça etki eden unsurlar söz konusu. Schalke evinde oynayacak ve fakat Van Gaal'in takımı her şeye rağmen çok formda.. Şampiyonluk için isimlerinin hala favoriler arasında yer almasını istiyorsa yenmek durumunda ve diğer türlü de Magath'ın dahi tahtı sallanabilir.. Ne olur ? Bilinmez ve mutlaka izlenmesi gerekir.. üç ihtimalli maç olsa da ben hem alt biteceğini hem de berabere..
Leverkusen - Köln: 1
Görüntüde Leverkusen banko alır.. Bence de alır.. Haftanın bankosu kıvamındadır. Sidney Sam de çok formda.!
FC Nürnberg - Dortmund : 2- 0
Sürprize gebe olduğunu hatırlatalım. Nürnberg savunması iyi bir takımdır. Hele ki o Simons.. Ama Dortmund hala ve inatla çok formda. Şimdilik görüntü Dortmund diyor ama beraberlik beni şaşırtmaz.. Barrios kaybının ne anlama geldiğini bu hafta göreceğiz.. Tüm takımın formda olmasından dolayı kadroya giremeyen ama gayet de kalite olan Lewandovski'nin performansı değil sorun.. Daha çok Nuri ile beraber önde en az Nuri kadar Barrios'un oyun kurucu olmasıdır aslen takımı tökezletecek olan.. Neden böyle emin konuştum bilmiyorum ama sonuçta Dortmund'un yenme ihtimalini göz önünde bulundurmadan yola çıkılmaz..
Behzat Ç.
İstanbulda beni bu dizi karşıladı aslında.. Otelde geçirilen ilk gecenin içerisinde sürekli reklamları dönüp durdu.. Bunun bir ayarı da yok minakoyim diyerekten daha başlamadan nefretimi kazandı.. üç dakikada bir üç dakikadan uzun Ankara Polisiyesi Behzat Ç.. . Dedim yine "Adanalı" kıvamında skindirik bir polisiye dönecek ve güzelim karakteri de yok edecekler.. Orada dizi seyredecek vaktim yoktu pek ama buraya gelince o 'Ankara' öğesi ve dilim varmıyor ama özlemi biraz çekti ve bir iki bölüm izledik.. Çok büyük haksızlık etmişiz, gayet kalite bir polisiye dizi yapmayı başarmışlar. Belki biraz da 'benim' Ankaramı işledikleri için olsa gerek.. Pilli'nin Cem'i sadece müziklerini de değil o Sakarya Caddesinin ruhunu da vermiş diziye..
Emrah Serbes karakteri.. Her temas iz bırakır ve Son harfiyat eserlerinin başkomiser Behzat Ç'si..
Polisiye ve onun can düşmanı klişelerden de klişeleri kullanarak sıyrılmaları takdir edilesidir. Muhteşem bir kurgu yok tabi ama gerçekçi bir dokunuş söz konusu. İzlerken 'aman katil kim' filan demiyorsunuz zira a değilse genelde b çıkıyor ama abartmadan, 'dur yat polis yat yat yat' demeden..
Ben sadece daha fazla hatırlamak için seyrediyorum. Onca içerisinde Ankara olan film, dizi, haber seyrederim ama böyle olmamıştık. Dikmen misal.. Dikmen Caddesinin ortasındaydı üçüncü öğrenci evimiz.. Arkadaş tam yokuşun ortasında ve kışın karda merkezine yukarıya doğru sigara almak için çıktığımızda aşağıya doğru evimize yuvarlanarak gelirdik.. Siyah montlarıyla sigara almaya gönderdiğimiz nice yiğit beyazlar içerisinde dönüşü gerçekleştirdi.. Kayarak karizmayı çizdirmektense kendimizi aşağıya doğru bırakır, çig gibi büyümeden yarı yolda evin önünde inerdik.. Ankara'nın Dikmen'i bir daha gelirsem dit beni demekten de çekinmezdik.. Bu ve onlarca anıları canlandırdı sağolsun..
Pavyonlarına gitmedik zira İzmir'de lisede bıraktım ben o kötü alışkanlığı ama Sakarya'sından da çıkmadık.. Eğlenme amaçlı değil Pilli'sinden Grup Çığına kadar kendi içerisinde bir alem olan müzisyenlerden kurulu bir çevrenin içerisindeydik.. Bir gün başlı başına Can Dostlar'dan Adres'ine.. Geldiğimde Duvar ama giderken Limon olmuş Rak barından ya da Tuana olan ama yine giderken Baraka'ya dönüşmüş her barın içeriğinden Gölge'sine Kavel'ine kapanan İnka'sına kadar Ankara konulu bir başka yazının içerisinde bahsederiz umarım.. O ilgiyi hak eden bir ortam söz konusu..
Mınakodumun zilyon tane film,dizi şu bu yaparlar ve Kızılay'ın göbeğinde bu ülkenin en sağlam canlı müziğinin yapıldığı yüzlerce barın olduğu merkezdeki o koca bölge yok sayılırdı her seferinde.. Misal üst dairelerin devlete ait oldugu, en alt kati otopark olan, girisinde camii bulunan, ortadaki üc kati ise barlara ait olan mühendislik harikasi SSK işhanı genelde görmezden geliniyor, deliriyorum.. Tunalı'yı Bahçeli'yi gelin buraya Augsburg'da da size göstereyim. Kötülemiyorum ama bir şehrin imzasın taşımaktan çok uzak bilindik cadde mekanları çok ilgi çekici gelmez bana.. Neyse dizi diyordum ben..
Olmuş. Gençlerbirliği taraftarı abim oturmuş, herkes hakkını vermiş. Harun ile Behzat götürüyor ortalığı. Kusurları, sorunları vardır elbette.. Ararsan bulursun ama toplamda bana güzel geldi. Ankara'da olması ve sizi fantastik gerçek dışı, dünyanın en iyi, dürüst polis karakteriyle boğmadan polis dizisi çekmek meseledir. Hele ki ülkedeki polisin ortalamasını karakter yapmak çok zor.. Yalana kayacaksınız bir şekilde ve vatan, millet diye gideceksiniz.. başka türlüsü işte bu.
Ben hala daha polisi görünce burada şüpheli değilmiş gibi davranmaktan kendimi alamıyorum korkudan.. Arabanın solunda bir polis arabası belirdi mi birden başlıyorum gevşemeye, müzikle dans etmeye.. Korkmuyorum ki zaten bir şey yapmadım, neden çekineyim bak gülüyorum diye mesaj verme kaygısından.. Polis otosuyla yolum kısa süre içerisinde ayrılsa bile takip ediyorum ki şüpheli olsam hemen kaçardım mesajı gitmesin diye.. 24 yılda oluşturulan öyle kolay geçmez zaten..
Behzat Ç'yi vaktiniz olursa seyredin.. 8 bölüm filan izledim, çok keyifliydi ve her geçen bölümde çok daha iyi oluyor. Emrah Serbes'e bir daha teşekkür ki kaç tane var zaten.. Bunlar şebeke. Alper Canıgüz, Emrah Serbes, Murat Uyurkulak filan.. 70 milyonun az biraz kısmını mutlu etmek için doğmuşlar, yazarak belki düşündüklerinden çok daha fazla değişime neden oluyorlar.. Alper Kamu'ların, Behzat Ç'lerin, Tol'lerin, Har'ların devamını..
30 Kasım 2010
Barcelona - Real Madrid : 5-0
Öncelikle şunun altını çizelim. Geçen sene Guardiola ile Mourinho grup maçlarında karşı karşıya gelmiştir. Her iki maçı da doksan dakika izledik.. İnter evinde Barça ile golsüz berabere kalır iken mahkum bir top oynamıştı, aynen bugünkü gibi.. Xavi-İniesta'lı Barça kendi evinde aynı futbolunu devam ettirir iken Mourinho'nun interine iki gol atıyordu aynı zamanda.. Bir beraberlik ve bir galibiyet ile grup maçları sona erer iken yüzde yetmişe varan bir top hakimiyeti söz konusuydu..
Ve fakat yarı final ilk maçında inter kendi evinde üstelik geriye de çekilmeden, katenaçyo ile yakın uzak ilişki kurmadan Barça'yı 3-1 oynayarak yener iken çok önemli bir eksik de söz konusuydu: Andreas İniesta...
Xavi-İniesta'lı Barça henüz Mourinho dahi kimse tarafından durdurulamamıştır. Bu insan üstü varlıklar 2008 Avrupa Şampiyonasından 2010 Dünya Kupasına kadar bir sezonda alınabilecek ne kadar kupa varsa hepsini alıp daha iyisi olamayacak şekilde tarihe imzasını çakmışlardır.. Robot kurup en iyi futbolu oynatsanız dahi şansınız aslında çok fazla yok zira bunu aslında hayal etmek bile başlı başına bir başarı..
Real Madrid'in bu sezon bütün maçlarını seyrettim. Kısa zamanda çok iyi takım kurdu Mourinho ve Guardiola'nın aksine takımına çok yeni.. Daha Mesut-Di Maria-Ronaldo kaç maç oynadılar ki beraber ? Bu yeni takımın bu kadar ezbere oynayabilen takım karşısında beş metrekareye yığılıp fiziksel olarak golü imkansız kılmadıkça şansları zaten çok yoktu..
Madrid dönemin formda ve iyi takımı ve Barça'lığı filan bir kenara bırakın.. Barcelona tüm takımların dışında bir kimliğe sahip, kısaca çok fazla 'Özel' bir takım. Üstelik Mourinho'nun taktiği gibi misal bir diğeri tarafından kolayca kopya edilemez. Taklit etmek isteyen şimdi başlarsa minumum yirmi yılı var aynısından ben de oynayayım demeye..
Tüm bunların skorla filan ilgisi de inanın yok. Misal çeyrek finalde tutar Rubin Kazan'a elenirler fikrim değişmez. Van Gaal gibi düşünüyorum ben ve o geçen sene inter finali öncesi şunu demişti:
Kim bu finali yenerse yensin, Avrupa'nın en iyi ikinci takımı olacaktır zira birincisi bellidir: Barcelona...
Maç bitti, üzüldüm.. Madrid'i yendiği için değil öyle güzel oynuyorlardı ki bittiğine çocuk gibi üzüldüm.. Bu takım her zaman bu şekilde konsantre olup zirveye yakın durmuyor, 6-2'lik maçta da aynı şeyleri hissetmiştim ki ben o maçı hala daha golün olmadığı topun dolaşımının olduğu dakikaları izler izler dururum, o denli başka..
Kısaca Madrid'e de haksızlık yapılmasın, Barça bugün kategori dışıdır. Sadece La Liga'da değil dünya futbolunda elli yıl sonra dahi herkes bu takımı konuşacaktır. Öyle özel bir yere ait olacak.. Çağının içerisinde bilinmeyen bir zamandan gelmiş insan üstü bir güce sahip yaratık gibi duruyorlar..
İşin doğrusunu söylemek gerekirse benim hayal gücüm daha iyisini kurgulayamıyor.
Sergio Ramos'u Pique'ye basın toplantısında 'Burada ispanyolca konuşulur' diye çıkışından bu yana sevmem zaten. İtici gelir bana böyle tipler.. Christiano Ronaldo dahi daha şirin gelir. Bugün Messi'ye sert faulünü biraz olsun yanlışlıkla Diarra müdahalesi engellemiştir yoksa uzun süre sahalardan uzak kalabilirdi. Puyol'a yaptığı bir yana tavrı, tarzı mide bulandırıcı. Altta onu çıldırtan nedenlerden birisinin de katalan mevzusu olduğunu bilirim. Bu gece iyi uyusun, Puyol kırmızıyı gördürmüştür Xavi diklenmiştir zira akıllı'dır bu bücürler..
Madrid, barça'nın bana göre kategori dışı kaldığı yerde dünyanın en iyisi olabilir ve olacaktır da zamanla zira en iyi futbolcuları, teknik adamı alırlar.. Ama ezeli rakibi öyle bir şey gerçekleştirmiş ki tüm dünyanın en iyi oyuncularını ve teknik adamını toplasan da kar etmiyor..
Durum bu.. Maçın özeti nedir ki ? Barcelona ve 'Diğeri'. Aynı senaryo, benzer goller, aynı şeyler hep.. uyumun gücünün yeşerttiği yeteneklerin ağlattığı çocuklar... Hepsi de tek tek ele aldığında iyi futbolcu, teknik adam ama mesele karşı tarafın futbolu... Buna karşı..
'Yapacak hiçbir şey yok'
Geriye yaslanıp on metrekareye toplaşıp artık o dar alanda yapılabilecekleri Hiddink gibi sınırlayarak bir şeyleri başarabilirsiniz ama toplamda o görüntü değişmedikçe daha iyisi bugün yok diyorum ben..
29 Kasım 2010
Hagi ve Galatasaray.!
Birazdan kendi çapımda küçük bir analiz yapacağım ama her şeyden önce tek iyi bir maçı dahi olmayan Ali Turan'ı geçmiş maçların incelenmesi sonucu kadroya inatla yerleştirilmek istenmesinin açıklaması yoktur. Ne yönetim ne başka bir şey. Tek.. tek iyi bir maçı dahi olmayan ve her daim bek pozisyonunda kötü oynamış bir oyuncuyu üstelik bölgesinin en iyilerinden birisi Sabri'yi göbeğe çekerek oynatılmasını ben futbol dünyasında iki yıl ağır hapse mahkum edecek büyük bir suç olarak görüyorum.. Bunu bana kimse açıklayamaz, saçmalıktır.. Ben Misimoviç yanlışına dahi Hagi hatrına bir 'bahane' bulurum da bunu açıklayamam, işbilmemezliktir bu başka bir şey değil.. Hagi'nin birazdan üzerinde duracağım tüm haklı gerekçelerinden bağımsız derbiyi kendisi 'de' kaybetmiştir..
..lakin ayrıntıların dışında altı lig maçında bir galibiyet, iki beraberlik ve üç mağlubiyetin sorumlusu ise tek başına 'Hagi' olamaz ve onu bugün ne kadar eleştirebiliriz, bunun üzerinde düşünmek gerekir. Sizler gibi 'Hagi ne yapsa yeridir, o hep en iyisidir' demem, şimdiden bunun farkında olun.. Oyuncu Hagi'nin yeri tartışılmaz ama bugün mesele teknik adamlığıdır.
Rijkaard 4-3-3 oynatma sevdasındaydı. Bu sistem içerisinde misal Barça da aynı şekilde iki tane iyi merkez forveti kadrosunda barındıramaz. Misal Ruud Van Nistelrooy'u alsaydı Baros'un arkasında yedek bekletecekti. Bu Rijkaard ile beraber terk ettiğimiz sistem içerisinde daha çok dış forvet konumuna uygun Pino'lar, Kewell'lar olur. Villa'lar, Pedro'lar, Messi'ler olur. Merkez forvet ceza alır, sakatlanırsa bu sistem içerisinde kenarda oynayan takımın merkez forvetine yerleşir ve çok da büyük sorun olmaz zira ortalara kafalar değil bilinçli set hucumlarını tamamlayıcısı olur daha çok..
Hagi, kendi takımını kurmadı ve Rijkaard'ın bir yıldır üzerinde durduğu futbola neredeyse ters orantıda bir felsefesi olduğundan dolayı fizik kondisyon ve zamanında çok sevdiği Hakan Şükürvari bir dokuz numara elinde olmadığından çok büyük sıkıntılar yaşıyor. Bu onun suçu değil daha çok tam da bu zamanda takımın başına geçmek durumunda kalmasının bir sıkıntısı..
Mücadeleye dayalı topa hakim olma felsefesinin ortaya çıkaracağı hücumlar kaba anlamda karambole gelişecektir ve bitirici bir son vuruşçunun önemi de bir hayli fazladır. Rijkaard'dan miras kalan 'tek' merkez forvetin de sakat olması, Batdal'ın da bu anlamda kullanılamaması ya da kaos futboluna yardımcı olan Pino'nun tercih edilmesi kısırlığın ana nedenidir zira pozisyon bulmaktan ziyade bitiricilik asıl sorundur Galatasaray takımının son altı maçının içeriğinde..
Beşiktaş maçında kendi hatası sonucu yenik duruma düşse dahi baskılı oynadığı zamanda ceza sahası içi forveti olsaydı bugün çok da iyi oynamayan Beşiktaş'ı yenebilirdi.. İkinci yarıda Schuster müdahalesinin hakkını versem de maçı ilk yarıda Galatasaray çevirirdi.. Ali Turan ve çeşitli hatalar kesinlikle vardır ama bizim gibi Galatasaray'ı maç maç Romanya'dan takip edememiş ve yanlış öngörüler, iki-üç idman sonucu verilen yanlış kararlar olasıdır.. Misimoviç'e de bahaneyi siz bulun, takımı ateşlendirmek, kazanma hırsı geyiklerine filan da girebilirsiniz...
Rijkaard'a göre hazırlık kampı yapıldı ve onun sistemine göre transferler gerçekleşti. Hagi sezonun büyük bir kısmında takımın başında olacak olsa da tam anlamıyla kendisini ortaya ancak yeni sezonda koyabilecektir. Devre arası hamleleriyle bir nebze kendi ortamını yaratacak olsa da işi bugün çok zor.. Onun istediği ve sonucu alacak olan forvet eksikliği dahi bu kötü tabloda onun teknik adam yanlışlarından daha fazla rol oynamıştır. 'Teknik adamımızın arkasındayız' deyip de sezonun hemen başında onu görevden aldığınız zaman her şekilde bunu yaşayacaksınız..
Rijkaard, bu ülkenin yapısına çok uygun olmayan bir felsefeyi getirmek istedi, olmadı. Hagi ise en iyi zamanlarını dahi bu ülkede geçirdiğinden buradan bağımsız bir futbolu denemeyecektir ama kendisinin oyunculuğunun dışında ne olduğunu da hep beraber göreceğiz.. Şimdilik çok fazla hata yaptığını kabul edelim ve zamanla umarım olur çünkü an itibari ile 'koca' Galatasaray'ın başka şansı yoktur.. Yönetim de değişse en doğrusu Hagi ile sezonu sonlandırmaktır..
Michael Meier Kovuldu.!
Michael Meier kimdir biliyor musunuz ? Köln'den bugün itibari ile kovulan bir adam.. Aslında bir iki post aşağıda işlenilen Dortmund'un Watzke'sinin yerine geldiği adamdır 2005 yılında.. Dortmund'un kara günlerinin sorumlusu olan adamdır da aynı zamanda.. O malum şirketleşme ve klubün hisselerinin bir kısmını büyük hatalar yaparak satan insanoğludur.. Klubü tükkan olarak düşündüğünüzde onun işletmeciliğini üstlenir kabaca görevini anlatırsak eğer..
Dortmund o dönem kötü sonuçlara rağmen sportif direktör Zorc'u yerinde tuttu ve Meier'i kovup Watzke'yi getirdi başına ve o günden sonra çok zorlu bir dönemi geride bırakıp bugünlere geldi..
Bir adam değiştirdi Dortmund sadece.. Meier ile iflasın eşiğine gelen klup Watzke ile yeniden dirildi. İlginç olan ise taraftarlar, medya dortmund'un 2002 sonrası yaşadığı sıkıntıların hepsinin kaynağını biliyordu. Burada yönetim istifa diye bir şey yoktur aslen.. Önce başarısızlığın kaynağı keşfedilir ve sonrasında onun değişimi istenir..
Velhasıl uzun zamandır o ateşli taraftarına rağmen düşme potasından kurtulamayan Köln bana göre doğru hamleyi gerçekleştirmiştir. Michael Meier, Dortmund sonrası Köln'den de kovulmuştur ve bakalım Köln buna nasıl tepki verecektir ilerleyen zaman içerisinde ?
Mesut.!
Derbiye geleceğim sonra.. Hafta sonu evde değildim ve şu güzel Mesut röportajını okurken buraya koymak istedim nedense.. Soru basit cevap da beklendiği gibi ama yine de..
Was macht Real zum größten Klub der Welt? (Real'i dünyanın en büyük klubü yapan şey nedir?)
Die perfekte Organisation. (Mükemmel organizasyon.) Wir Spieler müssen uns hier nur auf den Fußball konzentrieren, alles andere übernimmt der Verein. (Biz oyuncular burada sadece futbola konsantre olabiliyoruz ve geri kalan her şeyi klup üstleniyor) Nach dem Training stehen beispielsweise in der Kabine Getränke bereit, es gibt geschnittenes Obst.. (İdmanlardan sonra misal kabinede içecekler hazır, meyveler kesilmiş bir şekilde duruyor gibi..)
Büyüklüğün tanımına gelince aslında ne Christiano Ronaldo'dan bahsediyor Bremen ile kıyas yapınca ne de kupalardan.. Mükemmel organizasyona sahip bu klup diyor..
Bir de Misimovic'in Haberturk'ün dile getirdiği geldiği günden bu yana madde madde yaşadığı sorunlara bakın.. Galatasaray'ın teknik adamından oyuncularından çıkın da futbol organizasyonuna bakın.. Bir futbolcunun disiplinsiz tavırları dahi yönetim acziyetinin olduğu yerde gerçekleşir, organizasyon eksikliğidir temelde..