31 Ocak 2011
Robin Dutt.!!
Freiburg'un güzel antrenörü Robin Dutt. Takımının personelinin yıllık gideri 14,5 milyon avro. İşte Bayern'in Ribery'sinin birazcıcık fazlası. Robben maaşı ile bir takım kurulmuş aslında. Eğitici hocalar, sürekli oyuncu yetiştiriyorlar zira futbolu diğerlerinden biraz başka biliyorlar. Ülkenin büyük takımları değil ama zamanla başarıya güzel futbolla ulaşmak isyeten anadolu kuluplerine tavsiye edilir.. Çok da güzel karakteri vardır her daim söylediğim gibi..
Hannover ve hatta diğer maddi olanaksızlık eşiğinde başarı kazanmış kuluplerden farkı sonuç futbolundan ziyade güzel futbol oynatmasıdır takımına..Onun takımında kombinasyonları ve bilinçli/set hucumlarını sıklıkla görebilirsiniz. Freiburg her takıma gol atabilir. Son 20 maçının 19'unda topun fileleri görmesi onun korkusuzluğunu gösterdiği gibi golün oluş biçimine baktığınız zaman teknik adamlığını da ölçebilirsiniz. Kadrosundan geçen hafta olduğu gibi 15 oyuncu eksildiği vakit dahi bu takımın oyun anlayışında büyük değişim yaşanmıyorsa çok net bir teknik adam imzasından bahsedebiliriz..
Soru şudur: Robin Dutt, Bayern München ya da Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe'nin başına geçerse ne olur ? Burada Robin Dutt kimliği altında futbolculuk kariyeri olmayan ve işin bilimsel yönüyle küçük takımlarda başarı göstermiş teknik adamdan bahsediyoruz.
Biraz önce okuduğum röportajının içerisindeki şu tespiti önemlidir.
" ..Tuchel, Slomka, Kurz ya da benim kısmen daha az maddi imkanlarla daha fazla başarı gösterdiğimiz söylenebilir ama yine bu insanların maddi olanakların çok daha iyi olduğu yerde de başarılı olabileceğini önce ispatlamak durumunda.."
Burada hoşuma giden bakış açısı başarıyı koşullarından bağımsız bir şekilde tanımlamıyor. Sıklıkla yapılan hatadır bu. Bu antrenörler bu koşulların içerisinde bir başarı gösterdi ve fakat büyük kuluplere geçiş yapmaları için yeterli değil zira orası başka bir arena.. Farklı bir tavır ve tecrübe istiyor. Werner Lorant 1860 München'i eyalet liginden Bundesligaya çıkarmış ve on yıl boyunca orada teknik adamlık yapmış bir antrenördür. Lakin bir başka takımda ne yapacağını bilebilir misiniz ki ? Fenerbahçe,Kasımpaşa, Sivasspor ve daha on farklı kulup bunu bilemedi.
Freiburg kendi okulundan, özkaynaklarından 7 oyuncu eğitip yukarıya çıkarmış durumda. Bu bir açıdan Freiburg'un altyapısı ile olan ilişkisinin iyi olduğunun göstergesi iken aslında başka açıdan bir zorunluluktur. Peki bu yeteneğin Bayern ya da Manchester City'de önemi nedir ki ? Dutt, oyuncuları geliştirmek, eğitim bizde zorunluluk diyor zira takımın scoutları diyor ki:
"Afrika'nın bilinmemiş bölgelerine dahi gitsek oraya Leverkusen ve Hoffenheim çoktan gelmiş oluyorlar"
Dolayısla bu mütevazi takım ancak onların istemediği ve daha çok yetiştirilmesi zorunlu olan oyunculara yönelmek durumunda ve toplamda oyuncuları geliştirerek bir verim almak seçilmiş bir yöntem değil başarının bu koşullardaki tek formülü.
Başa dönelim..
Kaprisi olmayan, söz dinleyen hülasa ismi olmayan oyunculara saha içerisinde hükmetmek bir anlamda kolaydır. Aynı hocanın Ribery'li, Robben'li, tavır yapan Hamit'li, oynamadığı için küsen Klose'li kadroyu yönetmesi aslında iki farklı mesleğin tanımları gibi.. Birisinde satranç tahtasındaki taşların görevleri önceden belirlenmiştir ve buna göre hamle yaparsınız, bir şeyler oluşturursunuz.. Diğerinde ise Vezirin nasıl hareket edeceği, kalenin saha üzerinde nerelerden geçip geçemeyeceğini siz belirliyorsunuz. Siz ne derseniz onun görevi(genç oyuncular) bundan sonra odur. İşbilen hocalar için bu yeniden kurma aslında avantaj iken futbol oynamaktan başka futbolcuları yönetmeyi seçenler için tam bir karmaşa, zorluktur.Dahası özellikle ön alan kurgusunda çuvallayanlar için tecrübeli oyuncu avantajdır ve bu fark aslında çok önemlidir..
Futbolu teknik açıdan bilen ve saha içerisinde özgün yorumları olan teknik adamların (Van Gaal, Tuchel,Dutt,Rangnick v.s.) insiyatif almaktan kaçınan gençlerle daha başarılı olması tesadüf değil. Sahanın içerisine gençlerle aslında çok daha fazla hakim olup imzalarını net bir şekilde atıyorlar. Bu işi de "ben biliyorum" diyebiliyorlarsa bu maddi imkansızlığın avantaja dönüştüğünü söyleyebiliriz teknik adam açısından baktığınız vakit..
Tam da bu noktada Van Gaal'e ayrı bir paragraf açmak gerekir. O yıldız oyuncuyu bu yüzden istemez. Geçenlerde oynanılan kupa maçı sonrası tecrübe benim için hiçbir şeydir dedi ve 17 yaşındaki Draxler'in golü sonrası turu geçen Schalke'yi de örnek gösterdi. Tecrübe diyen spikere Ajax ile kazandığı şampiyonlar ligi final maçının kadrosunu hatırlattı. Van Gaal böyle düşünebilir zira sahanın içerisindeki her adımı bizzat kendisi oyuncuya insiyatif bırakmadan gerçekleştirmek istiyor ve gençleri kullanmasının temelinde de bu yatar. Tecrübeli ve yıldız oyuncuya saha içerisinde hakim olmak sanılanın aksine çok zor.. Ribery ve Robben'le olan kavgalarının içeriği onlara sunduğu alanları bir süre sonra terk etmeleri nedeniyledir. Lakin Van Gaal gibi karizma ve başarılı bir teknik adam bu oyunculara zor da olsa söz geçirebiliyor iken sahaya yüzde yüz hakim olmak isteyen Tuchel, Dutt ve diğerleri burada sorun yaşayacaktır..
Toplamda henüz büyük takım çalıştırmamış, kariyeri ortada olan insanların yıldızlarla başarılı olup olmayacağını önceden kestirmek zor ve fakat küçük takımlarda başardıkları ölçüsünde büyük takımlardaki performansını belirlemek çok da doğru olmayacaktır.Zira tam da burada futbolun çok büyük kitlenin ilgisine mazhar olduğundan dolayı içeriği farklılaşıyor.
Bayer Leverkusen'in genç ve yetenekli hoca tercihinden tecrübeli Heynckes'e geçişinin temelinde kadrosunun artık eskisi gibi genç ve isimsiz oyunculardan değil en kötüsünün 100 Bundesliga maçı oynamış tecrübeli ve artık ismi olan futbolculardan oluşmuş olmasıdır. Daha doğrusu zaman içerisinde aynı kadronun gelişiminin teknik adam seçimine yansımasıdır. Kulup olarak oyun felsefesi, transferleri hocalardan bağımsız olarak belirlenmesinin yanında artık önemli olanın daha çok bunların idaresi olduğudur. Kulubün başarısı burada teknik adamın maharetinden ziyade proje sahibinin akıllı seçimleri ile ilintilidir.
Pek çok iyi teknik adam vardır dünya üzerinde.. Mesele her zaman şudur:
Siz nesiniz ve sizin neye ihtiyacınız var?
Tam da bu yüzden futbol kuluplerinin teknik adamların seçimleri ile beraber pek çok projesi adına belirlenmiş profesyonel bir futbol aklına(sportif direktör) ihtiyacı vardır. Hamburg'un fedarasyonu karşısına alıp Sammer ile aylardır ilgilenmesinin, buraya büyük emek harcamasının nedeni başka ne olabilir ki ? Bir kulup düşünün ve teknik adam seçimi bu kadar gürültü koparmamıştır zira asıl meselenin ne olduğunun farkındadır.
Yoksa Feldkamp iyi hocadır, Lincoln iyi futbolcudur ama bu ikisinin bir araya gelmemesi gerektiğini kavramak hepsinden çok daha önemlidir. Zira iki tane iyi çok kötü sonuçlar verebilir. Van Gaal için aslında Müller ya da Badstuber alınacak yeni yıldız oyuncudan ve Lucio'dan daha iyi bir seçenek olabilir bütüne hakim olma konusunda.. Şuraya gelmiş iken..
Beşiktaş bugün neden hücum futbolu oynama derdinde ? Kadrosunun içeriği nedeniyle mi yoksa Schuster'in futbol karakteri midir ? İkisi de değil zira anladığımız kadarıyla Beşiktaş'ın futbol aklını oluşturan insanların oyuncular ve hoca gelmeden önce gerçekleştirdiği bilinçli seçimidir hücum futbolu. Oyuncuları ve bunları o şekilde oynatması için teknik adamı da bu yüzden başa getirmişler.Yüksek ihtimal Capello futboluyla sıkılan Madridlilere bir dönem ilaç gibi gelmiş olan Schuster iştahlarını kabartmıştır.
Serdal Adalı en azından bana farklı gelen bir söylem içerisine girdi.
"Biz Schuster ile sözleşme yapmadan hücum futbolu istediğimizi söyledik."
Sonrasında Schuster olmazsa bir başka futbol adamını getireceklerini ve fakat hücum futbolu oynatması gerekliliğinin de üzerinde duruluyor artık. Bu özellikle Galatasaray'a göre baktığınızda alışılmadık bir yönetici beyanıdır. Diğer bütün takımlar her şeyi teknik adamına (çaresizlik, işbilmemezlik) bırakır iken Beşiktaş bu konuda farklı bir yol izliyor.. Barça, Leverkusen ve hatta Bayern gibi bir kulup felsefesi geliştirmek istiyorlar.. Serdal Adalı'nın bu işin profesyoneli olup olmadığını yeterince tartıştık ve fakat anlaşılması gereken odur ki her şey aslında teknik adam gelmeden önce başlaması gerekir.. Bu gibi bakış açılarını da kulupler acı tecrübe sahibi olmadan yapabilmelidirler..
Harika bir yazi, Serdal Adali'nin roportajindan beri aklimda olan sey buydu aslinda. Tek duzeltecegim nokta Serdar Adali degil, Serdal Adali :)
YanıtlaSilsağolasın Pad. Düzelttim hemen
YanıtlaSilBen Türkiye sınırları dahilinde bu seviyede bir futbol bilinci olduğunu düşünmüyorum yönetim bazında. Serdal Adalı bugün bunu söylemiş olabilir, bu böyle bir yanılgı yaratabilir. Ama şu anki manzaraya bakıldığında "Ya iyi hoş da, attığından fazlasını yiyen bir takımız, demek ki olmadı. Haydi sil baştan" demeyeceklerinin ve defansif karakteri ön plana çıkan bir teknik direktör getirmeyeceklerinin garantisi yok. Sebep-sonuç ilişkisindeki durumun çok sağlıklı olduğunu düşünmüyorum özetle.
YanıtlaSil