11 Haziran 2011
42.101.!
Yine bir rekor.. Bundesligada maç başına ortalama seyirci sayısı 42.101... ilk defa 42 binin üzerine geçilmiş. Dahası DFL'in cuma günü yaptığı açıklamaya göre son on yılda dokuz kez her yıl bir önceki yıldan daha iyi olmak üzere sürekli bir yükseliş olmuş. Bu sene statların yüzde 94'ü doluymuş. Toplamda 12,88 milyon insan 306 birinci Bundesliga maçında stadyumlara akın etmiş.. Geçen sene bu rakam 12,79 imiş ve gelişme 0,7 oranında gerçekleşmiş..
9 Haziran 2011
Galatasaray üzerine konuşabilmek..
Ben Galatasaray hakkında bugünlerde yorum yapmak istemiyorum değil 'yapamıyorum' işin doğrusudur. Bugün Galatasaray'ın omurgası çatırdıyor ve sil baştan yeni yeniden bir kadro şekillenmesi söz konusu. Sizler nasıl yapıyorsunuz? Yeni Fatih Terim ve oynatacağı futbolu bugünden kestirmek mümkün müdür?
Futbolcuya çok fazla inanan insanlardan değilim. Dünyanın en yıldız oyuncusu dahil ancak içerisine gireceği bütüne göre değer kazanır. Çok sevdiğim İbrahimovic Barça'ya geldiğinde deli gibi sevinmedim ve hatta yakıştıramamıştım bile.. aynı futbolcu Dortmund'a ya da Trabzonspor'a Porto'ya gelse çok başka değerlendirirdik muhtemelen.. Her futbolcu için bu geçerlidir. Bugün Galatasaray'a kim gelirse gelsin 'yeni Fatih Terim ve sistemini' algılayamadığımız ölçüde çok bir şey diyemiyoruz.. En azından ben bir şey söylemeyi başaramıyorum. Ne stoper ikilisi ne orta saha ne kaleci ne sistem ne oyun planı ne de takımın kaptanının kalıp kalmayacağı. Bir devre arası transferi olsa bin satır yazacağımız Selçuk İnan'a dahi 'güzel adam' demekten öte bir şey yazamıyoruz..
Aynı bakış açısı içerisinde Barış Özbek'in de gidişine de post atsak da çok fazla anlam yüklenemiyor. Bugünkü başarısızlığı on yıl sonra yorumladığım vakit tüm suçu kadroda bulunan ve çapı kadar oynayan bir kaç yerli futbolcuya atmayacağımı çok iyi biliyorum. Bir ihtimal bir dönemin çok büyük başarı kazanan yerlilerinin sonrasında yarattığı kibirli ortamın ötekinin yaşamasına izin vermeyecek ölçüde tuhaflaştığını kabaca 'Hakan Şükür Etkisini' söyleyebilirim ama Skibbe ya da Feldkamp gibi birbirlerinden belki de taban tabana zıt teknik adamların yönetimi altında zaman zaman çılgın atmış Barış'ından Ayhan'ına kadar olan futbolcular varolan kötü durumun asli unsuru olamazlar. Mustafa Sarp dahi her şeyin yolunda olduğu Rijkaard'ın ilk döneminin yıldızı olduğunu hatırlatacağım..
Bizim aklımızda kalan kısmından oluşan Fatih Terim takımında misal Barış Özbek yeni Hagi'nin yaratıcısı konumunda olabilirdi.. olamaz mıydı ? Önüne koyduk Diego'yu diyelim ? Diego'ların ana vatanı Bremen bu yüzden Barış'ın peşinde oldu imza atasıya kadar.. Selçuk bu sefer problem çıkaramaz mı gibi.. Nereye geldiğini algılayamadığım ölçüde gelecek olan futbolcunun önemi ve değeri belirsizleşiyor. Adnan Polat yönetiminin belki de en kötü etkisi belirli bir plan-program olmadan birbirlerinden farklı teknik adamları kısa süre takımın başına getirerek Galatasaray'ın futbol kimliğini yok etmesidir.
Transfere şu durumda nasıl tepki vermeliyiz ?
Dortmundlular Kagawa'nın Bender'in Subotiç'in Hummels'in transferinde ya da Nuri'nin geri dönüşünde coşku yaşamadı. Barça'lıların Pedro'nun gelişine bile tanık olamadığı gibi. Galatasaray'lılar Karabük'ten alınan Hakan Ünsal'a Gençlerbirliğinden Ergün Penbe'ye Ümit Davala'ya Ankaragücü'nden Hasan Şaş'a kiralık olarak gittiği Konyaspor'dan dönen Suat'a çılgın atmadığı gibi.. Trabzonspor'un Burak,Selçuk geldiğinde havalara uçmadığı..
Fatih Terim'in kafasında belki uzun zamandır kurduğu bir plan var ve buna göre atılmış adımlar da söz konusu. Lakin biz bundan çok haberdar değiliz. Elmander'in çalışlanlığı ve çok yönlülüğünü ne şekilde değerlendireceğimi bilemiyorum.
Kalecimiz yok.. Stoperimiz yok.. Henüz tek maç oynamamış Selçuk hariç orta sahaya güvenebileceğimiz bir başka ismimiz yok. Forvette kartlardan ve sakatlıklardan dolayı birden fazla gün,maç,ay oynamama ihtimali olan Baros hariç bitirici bir forvetimiz yok.. Ne var? Forvet arkası, ikinci forvet.. Stancu,Kazım,Elmander v.s.
Tuhaf bir bekleyiş söz konusu. Transfer beklentisi olsa da bir heyecansızlık,belirsizlik var. Avrupa'sız Galatasaray'ın hüznü.. Bugün bir futbolcu alsak Şampiyonlar Lägä Müziğini dinleme hayalimiz için en az bir yıla ihtiyacımız var ki o da ancak bugün başarılı ve doğru adımı atabilirsek..
Artık.. büyük liglerde dahi uzun vadeli planların başarıları konuşuluyor. Porto'yu Boas'a indirgeyemezsin. Dortmund'u Klopp'la açıklayamazsın keza Barça'yı da Guardiola'nın üç ayda yaptıkları ile açıklayamacağın gibi.. Merceği biraz olsun yakına yaklaştırdığınızda Avrupa'da başarı kazanmış kuluplerin birden değil uzun vaadeli bir programın neticesinde bugünkü konuma geldiklerini görüyorsunuz. Madrid gibi her şeyi satın alabileceğiniz noktada dahi bunun önüne geçemiyorsunuz.. Bayern gibi rakiplerinden beş altı kat daha fazla para harcama lüksü olan dahi disiplinli bir şekilde yıllardır hazırlanan ve dokuz yıl boyunca oyuncu bonservisine en yüksek ödediği rakam beş milyon olan Dortmund'un önüne geçememesi gibi..
Aylar yıllar sonra ben Lincoln transferine sevinmiştim. O dönem onca parasız geçen sürecin sonunda eli yüzü düzgün paralı star alımının ilkiydi.. O gün bugündür ağlıyoruz. Meselenin özü Yıldız ya da ucuz değil 'hedef' transfer yapamacak kadar benliğimizi kaybetmiş durumda oluşumuz. Ortada her zaman bir hedef var ama ona koşacak olan şeyin şekli şemali belirsiz. İşte bu yüzden ben.. uzun uzun Elmander, Selçuk İnan analizi filan yapamıyorum.
Beklentimiz transfer değil doğru bir felsefe. Lakin son dönemde bunun varlığına ilişkin bir algı söz konusu değil. Her yerden karman çorman sesin çıktığı yerde tek umut yeni yönetimin eski tanıdık isimlerinden ziyade Fatih Terim'in ne yaptığını biliyor oluşu..
Saçlar #2
Efendim Rooney saç ektirdi ya muhabbet yine saçlar.. Bulup buluşturmuşlar ve Rooney'e yeni modeli hakkında bir kaç fikir vermeye çalışmışlar. Şöyle de böyle de yapılabilir gibi.. Birinci ve tek güzel örnek Giggs'den.. Bugünlerdeki konumuna da uygun olsun diye düşünülmüş olsa gerek zira buna 'ladylover' diyor 11freunde.. Katılıyorum ama biraz da başka yorumlayarak ilginç bulduğum saçları şuraya taşımak istiyorum....
Frank Lampard Senior.. Bizim bildiğimiz Lampard'ın babası oluyor. Ben söylemesem de resimden de anlaşılır zaten.. 67'de West Ham'ın sol beki olarak 'bu şekilde' başlamış macerası. Buna 'kendi kendisini traş eden adam modeli' denilmiş ve uygun bence. Kendi saçını kendin kessen böyle bir şey çıkar zaten ortaya ya da bilemiyorum biraz daha düzgün olurdu sanırım..
'Kanepeden az önce kalktım' modeli ile Glen Hoddle karşınızda.. Bir de kanepe de babaannenin kanepesi yalnız.
Mark Hateley'de hoşuma giden ayrıntı bu modele takılan isim.. 'Tekel bayii sahibi adam modeli' ehehehe..
'saçlarını dağıtırsııııııııııııın rüzgarlara bırakırsıııııııııııııın' modeli. Seni sevmeyen ölsün Charlie. Ölsün.. Tüdanya'yı da bu şekilde analım dedim ve asıl bombalara geçelim.
Karşınızda Sam Allardyce.. Buna yorum yapabilecek yazı gücüm maalasef yok.. Keşke olsaydı da üzerine konuşsaydık.. Bazen onun yerime kendimi koyup anlamaya çalışıyorum ama.. Sorun saçlarda mı yoksa kombinasyonun her bir parçasında mı çözemedim gitti..
Brian Little.. Klasik kısa düz jölesiz olan saç modelinin arkaya durduk yere saç eklenmiş hali. Söylentiye göre futbol sadece futboldur felsefesi oyuncunun bu saçlarla sahaya çıkmasıyla başlamış. Futbol hariç hiçbir şeye anlam yükleyemeyen futbolseverler kesinlikle futbolun sadece futbol olduğuna kanaat getirmişler. Başka bir şey olmasına bu saçlarla imkan yokmuş zaten..
Seni hiç unutmayacağım Noel Brotherson.. Bir seni bir de şuradaki Günter Keute ile Harold Konopka'yı.. 'Bırak dokunma öyle kalsın.. özgür bir şekilde büyüsün saçlarım' modeli. bu özgürlüğün sonu sizce nereye varır ?
İşte buraya..
..kapanışı da eski dostla yapalım. Karşınızda Vinnie Jones ve onun kendisine has 'nebagıonmunagodumun' modeli..
8 Haziran 2011
Klose Lazio'da.!
Bizim basını dışarıda bırakırsak aslında anlaşılmayacak bir durum yok.
Alman basını iki gündür Lazio'ya gideceğini yazıyor ve dahası Lig TV'nin Klose Galatasaray'da haberinin olduğu vakitlerde de kesin kes Lazio ile anlaştı haberleri dönüyordu. Beklenilen oldu ve Klose Lazio'ya gitti senelik vergisiz net 2 milyon avro ücret karşılığı.
Galatasaray değil... bir ihtimal 2 değil de 3.5 - 4 milyon seneliğine vererek Trabzonspor'a gidebilirdi zira Şampiyonlar Ligi söz konusu. Ama orada da okul mevzusu var lakin istanbulda böyle bir sorun yoktur. 11Freunde'de okuduğum röportajın içerisinde de bu konuya dair şöyle bir soru vardı.
-Siz yurt dışına gitmekten bahsediyorsunuz ama ikizleriniz okula başladı bu sene ?
- Eee.. Yurt dışındaki insanların çocukları okula gitmiyor mu ?
Demem o ki Klose'yi çok ama gerçekten çok istesem de Galatasaray'a gelmesi mümkün değildi ve bunun asli nedeni Türkiye Süper Liginin kalitesi ve Galatasaray'ın Avrupa'da olmaması. Zira Klose'nin çok açık bir hedefi var: 2012 Avrupa Şampiyonası.. Ya güçlü bir lig ya da şampiyonlar ligi tüm bu yaşanılanlar olmadan önce benim ve buradaki hemen herkesin öngördüğüydü.. Güçlü bir ligi tercih etti.
İtalya ligi dahi doğru tercih değil bana göre. İspanya ya da Premiere Lig çok daha iyi bir seçim olurdu.
Yaşını başını kulup takımlarda attığı golü molü sorun edenler yanılıyor: Burada çok fazla iş yapardı. Kendisine çok iyi bakan ve dahası örnek gösterebileceğiniz profesyonelliğe sahip oyuncuydu.
Sevgili Okay Karacan'ın yazısının linkini de barındıran şu yazıyı okumanızı.. Çok istedim ama maalasef olmadı. Karısı filan da ancak bahanedir. Doğru seçimi yaptı zira Gomez ile çok büyük bir yarışın içerisinde..
Ne diyorduk ? Napoli -bir numaram italya'da- Udinese, Roma derken Lazio da içeri giriverdi.
Luis Enrique Roma'da.!
Luis Enrique ilk büyük teknik adamlık deneyimine adımını Roma'da atacak. Bu benim adıma önemli ve sürpriz bir gelişmedir zira istisnai bir durum söz konusu. Diline, kültürüne yabancı bir teknik adam tercihi artık Avrupa'da çok zor bulunuyor. Şurada işlemiştik bu konuyu..
Luis Enrique'nin geçmişi belli. Real Madrid ve sonrası Barça derken emekli oldu. Barça'nın B takımında ise müthiş işler yapmış. Barça B aslında bir üst lige dahi çıkacaktı ama yasa buna izin vermedi. O müthiş Barça futbolunu kanıksamış ve gençlere aşılayabilmiştir. Roma bunun peşinde zira gelen geçen onca teknik adam sonrası en önemli eleştirisi göze hoş gelen futbola olan uzaklığı.. Roma yönetimi nasıl ki futbolcu konusunda Barça kaynağına yönelme olduysa burada da aynı şekilde düşünmüş olacak ki böyle bir adım attı.
Luis Enrique modelini biz çok fazla uyguluyoruz ama bu çok büyük bir risktir. Fazlasıyla merak ediyorum gelişmeleri.. Enrique bir başka yerde uygulanamaz denilen Barça modelinin benzerini ya da kötü de olsa kopyasını kısa sürede Roma'ya yerleştirebilir mi ? İki farklı ülke,lig ve futbol kültürü farkının her ne kadar İtalya ve İspanya arasında bizdeki gibi olmasa da yarattığı uçurumu barça modeliyle kapatabilir mi ?
Roma çok ciddi bir risk almıştır ama artık teknik adam göndermeyi alışkanlık haline getiren bu kulup bir anlamda devrim de yaratacak bir adımı atmıştır.
Napoli, Udinese sonrası bu sene takip edeceğim seni Roma..
Hamburg'un Genç Yetenek Aşkı.!
Kısaca bu aşk oyuncuyu sözleşme altına alıp sağa sola kiralamak ve vakti geldiğinde de birinci lig takımlarına satmak diyebiliyoruz..
Hamburg kulubü uzunca bir süre sportif açıdan yönetilemediği için sorunlar yaşadı. Mesele teknik adam değildi.. Daha çok bir plan proje eksikliği ve futbol aklı konusunda kulubün sorunlu olmasıdır. Sürekli hatalı kararlar alınması v.s. Arkadaş nasıl bir kısmetsizlik varsa kime el attılarsa olmadı. Çok istedikleri isimler reddetti. Biri diğeriyle konuşulmasını bahane etti diğeri Sammer son anda çark etti derken futbolu daha dün bırakmış oyuncusu Bastian Reinhard'ı getirdiler ama biraz endişelilerdi.. Eğitime ve deneyime ihtiyacı olduğunu düşünürken onun da üzerine Frank Arnesen geliverdi Chelsea'den.. Reinhard ise şimdilik bu alınan genç oyuncular ve A takımı arasında köprü olacağı farklı bir göreve atandı. Geleneği -eski oyuncudan sportif direktör yapma- bozmak durumunda kaldılar zira olmadı bir türlü. Rezil kepaze oldular aldıkları red teklifleri karşısında ki başkanı filan da arada kaynadı gitti zaten...
Danimarkalı Arnesen'in futbolculuğundan fazla özellikle PSV'nin başında sportif direktör olduğu 1994-2004 arası yaptığı çalışma muazzamdı. Ronaldo'sundan Robben'inden Nistelrooy'a kadar pek çok yeteneği kazandırmış ve haklı bir üne kavuşmuştu. Tottenham'ın başında bir yıl çalıştıktan sonra futbolcu gibi Abramovic'in sağlam bonservis ödeyip 2008'de Çelsi'nin başına getirdi. Şimdi de Hamburg'a geldi ve aralarında Gökhan Töre'nin de olduğu yukarıdaki üç çelsili genç oyuncu da onun meyvesi. Mancienne direkt takımda oynar (yaş 23) diğerleri de zamanla..
Bugün durum bu. Biz biraz geçmişe bakalım..
Hamburg Almanya'da genç oyuncu keşfinde eskiden de çok iyiydi. İkinci Bundesligada şu oyuncu iyidir diye el attığım her futbolcu Hamburg'un kiraladığı oluyordu. Misal buradan alın diye kendimi yırttığım Sidney Sam Kaiserslautern'de oynuyordu ama Hamburg'un malıydı. Leverkusen buradan aldı ve bu oyuncu şu an yıldız konumunda.. Tunay'lar Son'lar Tolgay'lar filan hemen hepsi Hamburg'un sözleşmesi oyuncusuydu.
Genç oyuncuları keşfedip diğer kuluplere pazarlamaktan öte bir işlevi olmadı Hamburg'un ki nasıl olsun ? Orta ikilisinin yaş ortalaması(jarolim- Ze Roberto) 35 idi. Kalecisi öyle.. İleride Nistelrooy geride keza.. Hep deneyimli ve yaşlı oyuncular..
Teori ve Pratik ?
Mesele tek başına keşfetmekse Hamburg'un üzerine yok. Arnesen öncesi de durum buydu. Lakin oynatma ve genç oyuncu kazandırma konusunda beceriksizler. Artık bugünün mottosu şudur:
'uzun vaadeli strateji kısa zamanda ulaşılacak olan başarıdan daha önemlidir'
Ben Gökhan Töre'yi izlemek istiyorum ama Hamburg'a geldiği için çok fazla sevinmedim. Umarım ki Arnesen ile bu büyük camia bir değişim yaşar ve şu yaşlı kadrosunu gençleştirip Oenning gibi çok beğendiğim bir teknik adamın yönetimi altında nice güzel yıldızları bize izletirler. Michael Oenning Nürnberg'de müthiş işler yaptı ki sık sık üzerinde durduğumuz gibi Bochum'un gençlerinin başından gelmesi ve oradan öğrnecisi İlkay'ı getirmesi gibi önemli artıları vardır genç yeteneği işleme konusunda.. Bugün bu açıdan baktığınız zaman aslında Arnesen-Oenning-Genç yetenekler ve yeni yapılanma doğru bir adım gibi duruyor..
Haydi Gökhan Töre haydi Hamburg diyoruz..
7 Haziran 2011
Şampiyonluk .!
Dortmunder Jungs from Joshua Beyer on Vimeo
Joshua Beyer 'Cinema Out Of Your Backpack' festivalinin kurucusu ve bu kısa filmi çeken insanoğlu. Bu üç dakikalık kısa filmlerin temelinde bir sinema filmi fikri olması gerekiyor. Bu yüzden asıl amacı bir yıl boyunca Dortmund ile beraber yaşayıp şampiyonluğun filmini çekmek..6 Haziran 2011
Xavi Röportajı.!
Bild'e konuşmuş.. Kabaca eve hızlı bir şekilde çevirdim zira en azından internet sayfasındaki çok uzun değil. Orijinaline de bakarım bugün..
Franz Beckenbauer için Barcelona bir Dünya harikası. Bu size neler hissettiriyor ?
Xavi: Böyle cümleleri böyle büyük bir isimden duymak beni gururlandırıyor. Böyle muhteşem bir futbolcu olan isim bunları dile getirdiğinde tüylerim ürperiyor. Bu işimizi iyi yaptığımızın bir göstergesi.
Beckenbauer haklı mı ?
Xavi: Kesin olan şu ki bizim şu anda yaptığımızı çok az insan başarabilir. Futbol hakkında konuşurken bir tane daha Barcelona bulmamız mümkün değil. Biz iyi oynar,kupaları kazanır ve spektakular bir show sunarsak bu zirve futbolunun referansı olduğumuzu gösterir.
Bu Barcelona tüm zamanların en iyi takımı mıdır ?
Xavi: Tarihte çok iyi takımlar vardı. Pele’li Brezilya, Cruyff’lü Ajax, Sacchi’nin Milan’ı. Lakin son 20 yılın en iyi takımı Barcelona.
Bunun sırrı nedir ?
Xavi: Tevazu, Saygı,Çalışmak ve Futbol Sevgisi.
Son beş yılda Dünya Kupasının Sahibi Avrupa Şampiyonu 3 kez lig Şampiyonu ve yine yeniden Şampiyonlar Ligi’nin sahibi bir oyuncu kendisini nasıl motive edebilir ?
Xavi: Oynadığın her finali belki de bu hayatta oynayabileceğin son final olduğunu düşünerek.. Louis Aragones 2008 Avrupa Şampiyonası finalinde Almanya’ya karşı maç öncesi ‘Final oynanmaz final kazanılır..’ demişti.
Antrenörünüz Pep Guardiola neden bu kadar çok başarılı ?
Xavi: O çok zeki, çok fazla futbol aşığı, çok çalışkan ve çok barçavari.
Bir başka kulupte de başarılı olabilir miydi ?
Xavi: O çok harika bir teknik direktör. Onun burada mükemmel bir çevresi var. Bir başka yerde bu koşullara sahip olmadan başarılı olması çok kolay değil ama ben ona güvenirdim.Umarım her zaman bizde kalır. Daha iyisi yok. Mutlaka kalmalıdır. Teknik direktör olmazsa da sportif direktör ya da kulubün başkanı olarak..
Messi olmasaydı nasıl bir Barça olurdu ?
Xavi: Messi tüm zamanların en iyi futbolcusu. O Pele’den Maradona’dan ya da Cruyff’dan bile daha iyi. Onu öyle korumalıyız ki soğuk algınlığı bile yaşamamalıdır. O bizim için belirleyici olandır. Onsuz bugün olduğumuz konumda olamazdık..
Teknik direktörümüz Löw bu kadar başarılı olmanıza rağmen bu kadar ‘normal’ kalabilmenize şaşırıyor. Neden havalanmıyorsunuz hiç ?
Xavi: Çünkü ben bu şekilde yetiştirildim. Terbiyeli olmak, insanlara saygı duymak ve kibirli olmamak.. Ego sahanın içerisine aittir. Evde öğrendiklerim La Massia’da yoğunlaştırıldı ama önemli olan insan kaybedebilmeli ve aynı zamanda kazanabilmelidir de.
Mesut Özil hakkında ne düşünüyorsunuz ?
Xavi: O harika bir futbolcu. Real Madrid’in bazen futbol oynamaması üzücü. Onun futbolunu zedeliyor.
Siz Dünya Kupasında Almanya’ya ve Manuel Neuer’e karşı oynadınız. Bayern onunla kadrosunu ne ölçüde geliştirdi ?
Xavi: Bayern en az Almanya’nın en iyi kalecisine sahip olmalı. Neuer ile muhteşem bir oyuncu kazandı: O genç, güçlü ve onun çok iyi bir geleceği var.
İspanya ve Barcelona’yı ilerleyen süreç içerisinde önemli finallerde kim durdurabilir ?
Xavi: Barselona’da biz dünyanın en iyi takımına sahibiz. Milli takımda ise işler biraz karışık çünkü birbirimizi çok fazla göremiyoruz. Burada biraz beklemeliyiz.. Barselonada ise sürekli ileriye doğru gidilir. Real Madrid bize hayatı zorlaştıran takımlardan birisiydi ama futbol oynayarak değil oyunumuzu bozmak isteyerek.. Manchester bana Madrid’den bin kez daha sempatik geliyor. Bu ikisinin karşılaşmasının sonucunun ne olacağını görmek isterdim.
Mourinho sizin için bir motivasyon unsuru muydu ?
Xavi: Eve o bizi daha da güçlü yaptı. Onun tarzı ve söylemleri bizi uyuklamaktan alıkoydu ve sürekli gaz vermemizi sağladı.
Şampiyonlar Ligi kupasını neden Abidal havaya kaldırdı ?
Xavi: Puyol az oynadığı için bana teklif etti ama ben istemedim. Sonrasında o kupayı Abi’nin kaldırmasını teklif etti. Abidal üç ay önce kanseri yendi ve biz onun bu zaferine olan saygımızı göstermek istedik. Çok güzel bir jestti bu. Bu nasıl bir takım olduğumuzu gösterir.
Meslektaşınız Pique’nin Shakira ile beraber olmasını nasıl buluyorsunuz ?
Xavi: O bizim bereketimiz.(Segen) Birincisi onun konserlerine bedava giriyoruz.. ikincisi de her kutlamamızda yanımızda olarak zaferimizi tarifsiz bir güzellikte kutlamamızı sağlıyor.
5 Haziran 2011
Mario Gomez Aşkı.!
Direklere.. iki kale direğinin ortasına, kaleye yani gole olan bir aşk bu.
Eskiden de ceza sahası içi golcüleri vardı. Bu futbolcuların en önemli yeteneği içgüdüsel olarak gole ulaşma yetileri yani sezgileriydi. Gerd Müller bunların babasıdır. Değeri ancak sezon sonunda gol krallığı yarışında rakibine attığı gol kadar fark bindirdiğinde anlaşılırdı.. Çok teknik çok iyi şutör olmadıklarından dolayı yılda beş tane jenerijlik gol atmanın dışında fayda getirmeyen diğer golcüler daha çok ön planda olurdu.
Hakan Şükür de Jardel de bu oyunculara bir örnektir. Bu gibi golcülerin bir diğer önemli özelliği ise neredeyse her maç sahada olmalarıdır. Dolayısla bir gol makinası aldığınız gibi aynı zamanda üzerine sistem kurabileceğiniz bir oyuncu da alıyordunuz filan..
Mario Gomez ise tüm bu ceza sahası içi golcülerin özelliklerini taşır iken aynı zamanda çalım, şut estetik goller eksiğini de kapatacak yeteneğe sahip. Hem onu hem de bunu başarabilmesine ve 30 milyonluk bonservis ödenmesine rağmen uzunca bir dönem karizması yok denilecek kadar azdı. Birer ikişer değil üçer üçer golleri atmasına rağmen hala ben bu adamı anlatamadım çevremdeki estetik manyağı futbolseverlere..
8 şampiyonlar ligi maçında 8 golü var. Bu sene her şey dahil oynadığı 52 maçta 45 gol 7 asist.. Daha ne ?
Bayern ya da Milli takım belki çok güçlüdür de ondan atıyor diyeceklere uzun uzun onun Stuttgart'da yaptıklarını ve attığı golleri anlatabilirim. 184 Bundesliga maçında 101 golü şans ile atamazsınız. Armin Veh ile Stuttgart'da 25 maçta 14 gol atarak şampiyonluğun en önemli ismi de olmuştur v.s..
Blogda Bayern'e transfer olduğu haberi üzerinde pek çok isim ile büyük tartışmalar yaşanıldı. 30 milyon etmez dediler.. O paraya öküz alırdık Messi'nin sol baş parmağına yatırım yapardık gibi tonla geyik döndü. Da.. Daha neyi atsın adam ?
Bir ceza sahası içi golcüleri iki defansif orta sahalar.. Bu iki mevki üzerinde tartışmaya girmemek gerekir. Böyle golcüleri izlediğiniz bir iki maçta defansif orta sahaları da tribünden izlemediğiniz sürece değerlendirmemek gerekir..
André Schürrle.!
Almanya'da pek çok genç yetenek yetişiyor. Bu senenin en iyi çıkış yapan genç oyuncusu Götze ya da 15 milyon bonservisine verilen Reus v.s.. Çok fazla ama ben iddia ederim ki aralarında milli takıma girecek ve sürekli yükselecek olan oyuncu André Schürrle'dir. Misal 'yetenek' açısından belki Burak Kaplan daha iyidir ama birisi dünya çapına doğru gidecek iken diğeri beşinci ligde dahi oynayabilir..
Neden ?
Mesut Özil'in dünya çapında yeteneği var ama Madrid'e götüren ya da orada da başarılı olmasını sağlayan asli unsur yeteneği değil. Khedira da ilk onbire girebildi. Nuri Şahin bugün yaptıklarını iki yıl öncesi yapamıyordu ve hala daha dünya çapında bir yetenek olduğunu söyleyemeyiz ama geleceği yine çok parlak.. Hamit şu kısıtlı yeteneği ile dünya devine transfer olmayı başarmıştır.
Neden ?
Disiplin. Tutku. Futbol hedefi belirlemek ve ona uygun yaşam sürmek.
Artık günümüz futbolunda yeteneği sınırlı olanın dahi şansı var iken tembellerin, hedefsizlerin, futbolu ikinci plana atanların şansı hiç yok. Bu Messi ve Christiano Ronaldo'da da böyledir. Messi'nin en sevdiği elbisesi eşofmanları iken Ronaldo gittiği her takımın en çalışkan oyuncusu olmayı başarmıştır.
Schürrle yeteneklilerin bir üst aşamaya geçişini bu şekilde anlatıyor. Pek çoğu yurtlardan gelmedir diyor ve zaten orada yaşayarak fedakarlıklara başlıyorsunuz diye anlatıyor. 16 yaşında diskolara giriş izni çıkıyor ama ben maçlardan öncesi hep buradan kaçındım zira başka türlü performansım düşerdi diye de ekliyor.. neden düşmesin ki ?
Bu adam maç içerisinde 600 metreyi 24 km/h hızla koşuyor ve maç başına 13 km koşarak golleri kovalıyor. Bu onun yeteneği değil futbol tutkusunun bir işaretidir. Dolayısla bu çocuk kendisinden daha yeteneklileri futbol tutkusu ile geride bırakıyor.
Eskiden genç oyuncuların geleceği ile ilgili arkadaşlarımla çok fazla tartışırdım. Son 6-7 yılda yüze yakın genç yeteneği takip etmeye çalıştım ve bugün görebildiğim sonuçlardan çıkarılan aşağı yukarı budur. Oyuncunun futbola uygun karakteri var mıdır yok mudur ? En basitinden Sergen Yalçın yetenek konusunda 134 tane Hakan Şükür eder ama burada insanlar Hakan'ı tanır ve onlara Sergen'i biz tanıtırız..
Magath Korkusu.!
Alexander Baumjohann'ı Bayern'den Magath çekip aldı yeni Schalke'si adına. Magath bu.. 30 oyuncu alır ve bunlardan ancak yarısını kullanır ve diğer yarısını da çöpe atar. öyle bir atar ki kalanlar da o korkuyla oynar eder filan.. garibim Baumjohann Magath zamanı antrenmanlara da dayanamadığından rezerve ligde oynuyordu. Neyse ki Magath gitti Rangnick geldi ve o müthiş inter maçının bir anda kahramanı oldu, yeniden futbola döndü.. Bu ön bilgi.
Oyuncu tatilde ve tivitırdan mesaj atıyor..
'Günaydın.. Schalke'de yeni bir gelişme var mı ?'
Baumjohann'ın takımdan arkadaşı Hans Sarpei de ufak bir şaka ile cevap veriyor bu soruya Brezilya'da tatilden..
'Evet.. Sen Wolfsburg'a (Magath'a) gidiyorsun..'
Baumjohann sanırım önce bir irkiliyor.. Ne oldu lan benden habersiz beni mi kiraladılar diye.. Sonra ise Sarpei'nin sözlerini kopyalayıp yanına şunu ekliyor.
'Hiç komik değil. Bununla şaka yapılmaz.!'
Hakkaten yapılmaz ya.. Bir kere Magath ile çalışan eğer onun yüklemesi sonrası ortalama oyuncudan yıldızlığa terfi edip milyonlar kazanmamışsa bu teknik adamın yönetimi altında çalışmaz istemez. Nerden baksan iki katı idman ve efor sarfedeceksin.. Ve bunun şakası bile korkutuyor adamı..