23 Mart 2011

Galatasaray ve Beşiktaş farkı.!



Galatasaray ve Beşiktaş kuluplerinin diğer beş büyük Avrupa Ligi takımları ve hatta Türkiye Süper Ligi kulupleri ile arasında bir fark var. Sizce bu nedir ? Bu fiki teknik adam diğerlerinden bizim ülkemizde nasıl ayrılır, istisna olur ?



Bundesliga ile başlayalım. Birinci Bundesligada yer alan on sekiz kulubün bugün hocasının tercüman kullandığı tek bir takım dahi yoktur. Sezon başı istisna olarak Wolfsburg'un başındaki ingiliz Steve McClaren vardı ki iyi bir hoca olmasına rağmen gönderildi. Üstelik ingiliz hocanın her şeye rağmen artısı şuydu ki takımdaki pek çok insan ingilizce konuşabiliyordu.. En başarısızlarından birisi tercüman kullanmak zorunda kalan tek hoca oldu. Başka da yok ve bu da çok fazla önemsenir burada. Almanca bilmeyen hocanın yaşama şansını bırakın seçilme şansı dahi yoktur. Çok sık bu örneği veriyorum ama röportajını canlı canlı izlediğim için biraz da.. Mourinho, Şampiyonlar Ligini kupasını kaldırdığı vakit biraz da laf olsun diye Bundesligaya gelir misin sorusuna ciddi ciddi şu şekilde cevap verdi:

"Bir gün Almanca öğrenebileceğime kanaat getirirsem neden olmasın ?"



Serie A'ya gelirsek.. Sezon başında İspanyol Rafael Benitez İnter'i çalıştırdı ama sonunu biliyorsunuz; Steve McClaren gibi gönderildi. Bunun dışında italyan olmayan hocalara bakarsak üç isim var. İtalyan vatandaşlığını almış ve tam on iki yıl italyada top koşturmuş Mihajlovic Fiorentina'nın başında iken tercümana ihtiyaç duymuyor ve yine bugün İnter'de Brezilyalı Leonardo bulunuyor ki 4 yıl milan'da top koşturup jubilesi için bir yıl daha tekrardan buraya dönmüştür. Şurada tercümana ihtiyacı olmadığını anlayacağınız video mevcut. Son italyan olmayan örnek ise Catania'nın başında yine yakından tanıdığımız Diego Simeone.. İtalya'da altı yıl futbolculuk dönemi geçirdikten sonra tercümana ihtiyacı olmadığını şuradan anlayabilirsiniz. Diğer teknik adamların hepsi yerlidir. Geride kalanlar da italyan zaten..



La Liga biraz karışık çünkü işin içerisinde İspanyolca var. Güney Amerika'nın Brezilya dışında kalan kısmı ispanyolca konuşabildiği gibi portekizce ile ispanyolca arasında da çok ciddi bir farkın olmadığını ben dil kursunda gördüm zaten. Mourinho her ikisine de hakim bir adam ve tercüman kullanmıyor. İspanyol olmayan teknik adamlara gelirsek eğer;

Real Sociedad'ın teknik direktörü Martin Lasarte. Uruguaylı ve haliyle ana dili ispanyolca. Tercüman kullanmıyor, oyuncularıyla ana diliyle anlaşıyor.

Malaga'nın başında Şilili antrenör Manuel Pellegrini. Ülkesinin ana dili İspanyolca, tercüman kullanmıyor.

Espanyol'un başında bulunan Arjantinli genç teknik adam Mauricio Pochettino'nun ana dili ispanyolca ve dahası ispanyol vatandaşlığı dahi var. Real Zaragoza'nın başındaki Meksika'lı Javier Aguirre de keza ana dili ispanyolca olangillerdendir. Mallorca'nın başındaki Danimarkalı Michael Laudrup ise ayrı bir şekilde incelenmelidir. Tercümana ihtiyacı olmadığı gibi bu konu hakkında bir kaç kelam etmişliği de mevcut.



Ligue 1'e geldiğimizde ise değişen çok bir şey yok. Fransız olmayan teknik adama sahip 3 kulup mevcut.

Ligin on dördüncü sırasında bulunan Nancy takımının başında bulunan Uruguay'lı tekik adam. Lakin altı yıl boyunca Fransa liginde top koşturduğundan dolayı tercümana ihtiyaç duymuyor. Şurada da gördüğünüz gibi şakır şakır fransızca konuşabiliyor. Diğer iki fransız olmayan teknik adam ise ligin sonuncu ve sondan birincisidir. Lens takımının başında ve şurada gördüğünüz gibi tercümana ihtiyaç duymadan derdini anlatabiliyor zira Nancy ile beş Rennes ile üç yıl filan Fransa Liginde çalıştığı için ihtiyaç duymuyor. Son Fransız olmayan teknik adam ise ligin sonuncu sırasındaki Arles'in Denizlispor'u da çalıştırmış Bosnalı teknik adam Faruk Hadzibegic. Fransız değil diyorum ama fransa vatandaşlığı var ve tercümana kesinlikle ihtiyaç duymuyor zira hem oyuncu hem teknik adam olarak on yılı aşkın bir süreyi Fransa'da geçirdi. Velhasıl Fransa liginde an itibariyle hiçbir teknik adam tercüman kullanmıyor Serie A , Bundesligada ve La Ligada olduğu gibi..



Çok gerek yok aslında Premiere Ligi detaylı incelemeye. Altı tane İskoç, bir iki tane Gallili teknik adam.. İtalyan Ancelotti'nin böyle bir şeye ihtiyacı yok şuradan da anlaşıldığı üzere. Keza Arsene Wenger'in bırakın ingilizcesini.. Almancası bile muhteşem.! Geçen gördüm şok oldum.. Birleşik Krallığın dışından gelip de burada antrenör olanların ingilizcesi inanılmaz. Hiçbir antrenör tercümana ihtiyaç duymuyor diğer bütün liglerde olduğu gibi..



Bizim ligimiz de bu açıdan diğerlerinden çok farklı değil aslında. Sezon başında tercüman kullanan dört takımın hocası da gönderildi. Bugün Doll yerine gelen yardımcısı Ralf Zumdick, Schuster,Hagi,Rijkaard sonrası tercüman kullanan tek hoca olarak hayatına devam ediyor. Yukarıya oynayan takımların kriter olarak aldıkları beş büyük ligden hiçbir takım tercüman kullanmıyor bugün. Türkiye Süper liginde olduğu gibi Bundesliga ve Serie A'da da tercüman kullanan hocaların hemen hepsi gönderilmek durumunda kaldı; Benitez,McClaren v.s..



Elbette tercüman kullanmak zorunda kalıp da başarılı olan çok fazla teknik adam mevcut. Lakin günümüzde artık futbol ülkeler arası mesafeyi azalttı ve artık detaylar şampiyonlukları belirliyor. Yüzde otuz daha az anlaşıldığınız bir ortam aynı zamanda pek çok ayrıntıya yeteri kadar sahip olmadığınızın da bir göstergesi. Geçmişi boşverin, bugün durum budur. La Liga kendisine ispanyolca konuşamayan bir hoca alıyor mu ? Serie italyanca konuşamayan bir hoca ? peki Bundesligada Steve McClaren, hemen herkesin anladığı ingilizce konuşacağı için neden olay oldu ve istisna olarak yaftalandı?

Şu istatistiğe ulaşmak için kabaca baktığımda; İngiltere, Birleşik Krallığından hocaları kendine seçiyor. Altı tane iskoç ya da Galer'den Hughsler filan. Hiç uruguaylı bir hoca almıyor ligine La Liga gibi. İspanyolca'dan kaynaklı La Liga da Şili,Arjantin,Uruguay'ı seçiyor. Almanya da Avusturya,Hollanda,İsviçre gibi almanca konuşabilen ülkeleri.. Neden ? istisnalar da kovuluyor.

Uçaktaki çizik gibidir tercüman kullanmak.. Belki görünürde çok bir şey ifade etmez ama uçak belirli bir hıza çıktığında o çizik nasıl düşme nedeni ise birbirlerine denk kuvvetlerin yarışmasında tercüman kullanan da çakılmak zorunda kalıyor. Benim beş artı Türkiye Süper liginden çıkardığım sonuç budur. Galatasaray artık kendisine tercüman kullanmadan derdini anlatan bir teknik adam bulmak durumundadır keza Beşiktaş da..

15 yorum:

simonshouts.blogspot.com dedi ki...

Keske Galatasaray'imizin sorunu yalniz teknik direktorler ve tercumanlari olsa. Anlamak isteyen, kapasitesi olan adami, anlatacak saglikli ortami bulduktan sonra basari oyle veya boyle gelir.

http://simonshouts.blogspot.com/2011/03/s10unda-siradaki-gelsin.html

90 + 3 dedi ki...

türkçe konuşan hoca bulsak, bu seferde tercüman sorunumuz var... bizim tercümanın ingilizcesi, tarzanca ile intermediate arası, onu nasıl yapsak?

Unknown dedi ki...

Rafa konusunda yanlış biliyorsun İtalyancası çok iyi Antrenörlük eğitimini italya'da aldı. Bunun dışında 5-6 dili çok iyi bildiği söyleniyor :D

raison dedi ki...

Çözüm tercuman ihtiyacı olmaması demek bir tesipittir ama 6+2+2 yabancı artı yerli oyuncular için tercumansız çözüm türk hoca mıdır yabancı hoca mıdır?

Borges dedi ki...

Serif: Rafa konusunu aksam düzeltirim şimdi cıkıyorum.

Dil sadece futbolcularla anlaşılmsı anlamını taşımamalı, genel anlamda kişinin kendisini doğru bir şekilde ifade etmesidir Raison.

90+3 sen de haklısın

ummagumma dedi ki...

yanlız ligimizin logosu bile kalitesiz arkadaş :D

raison dedi ki...

Teknik direktörün en çok iletişim kurması gereken kişilerdir futbolcular. Ortak dil sadece teknik adam futbolcu ilişkisi açısından değil futbolcu-futbolcu ve takım-taraftar ilişkileri açısından da bir artı.

Bahsettiğin ülkelerde hem futbolcu hem de teknik adam yönünden şöyle bir farklılık var. Üst düzey liglerde kendi ülkelerinden bir antrenör bulunmasa bile yabancı ama o ülkenin dilini bilen bir antrenör getirilebiliyor. Bu liglerdeki futbolcular ve teknik direktörler çalıştıkları ülkenin dilini öğreniyorlar. Avrupalı, Latin kökenli ve aynı dil ailesinden bir dili öğrenirken çok fazla zorluk çekmiyor. Öğrenilen dil ömür boyu sağlanacak kazanç olarak görülüyor. Farklı dil ailesi içindeki Türkçe içinse özellikle kısa vadeli süreçte bir kasıntıya ihtiyaç duyulmuyor. Bu durumda takımlarımızdaki yabancı oyuncu çeşitliliği de eklenince tek bir tercüman dahi yeterli olmayabiliyor.

Sonuç; iletişimsizlik.

İthal antrenör o ülkenin futbol gelişimi açısından önemli olabilir. İspanya da Hollandalıların İngiltere de Fransızların yaptıkları ortada. Eğer tercihimiz yerliden yana olursa ki yerli antrenörlerimizin aldıkları yetersiz okul-hayat eğitimi, yetersiz teknik adam eğitimi ve mesleklerinin gelişimi üzerine çok fazla araştırma yapmayışı, emek harcamayışı gelişimlerini durağanlaştırıyor. Bu da ülke futboluna açıkça yansıyor. Ülkemizde tamamen yerli antrenöre bağımlı kalmak ülke futbolunun-futbolcusunun gelişimine ket vuruyor.

Sonuç; futbolda uluslararası
düzeyde durağanlaşma. Annemizin liginde şampiyonluklar.

Çözüm için ben de net bir şey söyleyemeyeceğim. Belki İngilizce gibi ortak dile yönelmek belki tercüman kalitesini artırmak. Kim istemez ki Morinho gibi tercüman.

Adsız dedi ki...

Tercüme deyince aklıma hep gelir:)
http://www.youtube.com/watch?v=5scktEoInlE

İyi çevir sen de!!

-This is serious...You have to be serious...This is serious...

Borges dedi ki...

Henke;)))

Raison: Laudrup'un Rusya deneyimi sonrası dile getirilenleri burada işledik. Üstelik bu ülkede çalışan antrenörler, burada ele alınan liglerin ötesinde bir eğitimci rolünü üstlenebilmelidir. İşin motivasyon ayrıntısını sıfıra indiren yabancı dil sorunu bir yana derdini anlatabilme konusunda dahi büyük sıkıntılar çekildiğini düşünüyorum. En bariz örneği Rijkaard'ın tercümanı.. Basit, bilindik kilişe söylemleri dahi doğru düzgün çevirilemeyen bir teknik adam burada taktiği, tekniği nasıl anlatacak ?

Schuster söylediklerimi sahada uygulayamıyorlar, taktiği pratize edemiyorlar der iken bir sıkıntısı da dil değil midir ?

Bugün Abdullah Avcı,Aykut Kocaman, Tolunay Kafkas çok da geride değil. Çok azimliler, çok fazla emek veriyorlar.. Bunu görebiliyoruz. Yeterli midir ? Belki değil ama bu yüzde yetmiş anlaşılamama, bulunduğu ortamı yabancılığından dolayı idare edememe gibi sorunlardan dolayı diğerlerinin önüne geçebiliyorlar.

Futbolcu birlikteliği ve uyumu bir başka konudur ve haklısınız orada ve fakat teknik adam futbolcuların toplamından dahi daha değerlidir. Başarı oradan geçer. Hali hazırda iletişim konusunda başarı sağlayan yabancılar burada da başarılı olabiliyorlar.

Genelde seçimlerde benim gördüğüm iki klıstas var. Birincisi dil.. Aynı zamanda bu kültürel ortaklığı da doğuruyor. Neden ingilterede sürekli iskoçlar, galliler ? Neden La Ligada hep güney Amerika ? Misal Uruguaylı bir antrenör Premiere Lig'de yok. Gallili çalıştırıcı La Liga da olmadığı gibi. İsviçre'yi şampiyon yapanın soluğu Bundesligada alması gibi.

Biz ya Alex gibileri teknik adam yapacağız ya da yabancı olsa dahi kimi bu kültüre uzak olmayan birilerini seçmek durumudayız. İşin diğer bir ayrıntısı teknik adam ve ülke uyumunu başarması gereken idarecilerin kusurudur. Kimi aldıklarını bilmiyor, sportif başarı hariç sportif detaya dahi girilmiyor gibi.

QuaresmA dedi ki...

İnter'de ana dili İtalyanca olan doğru dürüst oyuncu yok zaten, İtalyanca bilen hoca bile yaramaz. Oyuncuyla iletişim kuracak hocanın Allah yardımcısı olsun :)

Adsız dedi ki...

Kalemine saglik; eger olur da Abdullah Avci Galatasaray'in basina gecerse eksi'ye bu konuda ben de bir seyler yazmak istiyorum. Zira, uzun uzun dusundukten sonra senin burada belirttigin sebeplere benzer nedenlerden dolayi Turk antrenorun daha iyi olacagina kanaat getirdim ben de. Gecen yil bir yerlerde Mert Cetin'in, Rijkaard'in alan daraltin anlaminda soyledigi Ingilizce ifadeyi geriye cekilin, savunmaya gomulun diye mac icerisinde cevirdigini okumustum (ben bizzat tanik olmasam da). Kisaca su "Lost in Translation" meselesi basli basina bir arastirma/doktora tezi konusudur takimlarimiz icin. Milyonlarca dolarlik isler yapan takimlarimizin basarisinin cevirmenin agzindan cikacak bir kac ifadeye kalmasi akil alir gibi bir sey degil! Sen Rijkaard gibi bir adam getir takimin basina, yanina da Anadolu Lisesi'nde ogrendigi Ingilizce'yi hic gelistirememis, bilmem kimin torpili vesilesiyle Mert Cetin'i getir. Gercekten durum sandigimizdan cok vahim...

thetitans dedi ki...

schuster bence 'dil' acisindan bakilicak olursa tabi bi turk hocadan daha cok yararli olmasi gerekmez mi besiktasa?.4 dili ana gibi bilmesinin yaninda,genelde sahaya surdugu 11 de sadece 3 turk var ve gerisi portekizce ve ispanyolca biliyo,ekrem,ernst,hilbert,ersan(ingilizce) vb. oyuncularda almancayi biliyolar sonuc olarak...bence schusterin olayi bu yazida bahsettigin iletisimsizlikten kaynaklanmadi...

thetitans dedi ki...

schuster bence 'dil' acisindan bakilicak olursa tabi bi turk hocadan daha cok yararli olmasi gerekmez mi besiktasa?.4 dili ana gibi bilmesinin yaninda,genelde sahaya surdugu 11 de sadece 3 turk var ve gerisi portekizce ve ispanyolca biliyo,ekrem,ernst,hilbert,ersan(ingilizce) vb. oyuncularda almancayi biliyolar sonuc olarak...bence schusterin olayi bu yazida bahsettigin iletisimsizlikten kaynaklanmadi...

Borges dedi ki...

thetitans: Dil sadece oyuncularla iletişim aracı değil; kültürün de bir simgesidir. Takımdaki yabancı sayısı her şeye rağmen yüzde elli bile değil. Beşiktaş'ın nerede sorun yaşadığı da ortadadır.

Şen Şef dedi ki...

Enteresan bir bakış açısı olmuş. Benim aklıma fransızca ve italyancası hayli iyi olan (dile yatkın), ama türkçesi veya ukraynacası olduğunu sanmadığım Lucescu geldi bu arada. Onun bu konuda nasıl bir farklılığa sahip olduğunu da belirleyebilsek konuya faydası olabilir?