22 Şubat 2014

Kevin Prince Boateng


Bunu twitter'ından paylaştı Kevin Prince Boateng.. Güzel!


Kim derdi bu çocuklardan birisi Bayern Münih diğeri Milan, Schalke gibi kulüplerde oynayacağını? 


Şampiyonu İzle


Bloga reklam aldım. Daha önce gelen pek çok reklam teklifini reddettim ama bunu sevdim. Aranızdan iki şanslı insanı Şampiyonlar LigiFinali’ne gönderiyor. Üstelik her türlü masrafı karşılıyor. Umuyorum ki bu blog okurlarından iki kişi olur. Yapmanız gereken tek şey bu linkteki formu doldurup çekilişe katılmak. 20 saniyenizi alır. Formu dolduran her insan da iki aylığına AIG Sigorta'dan anında cüzdan kaybı  sigortası yapılıyor. Belli mi olur, burdan sizi gönderiveririz final maçına..

Bloga düzenli yazmıyordum. Ama bu reklam sayesinde her güne bir post düşecek şekilde önümüzdei bir ay boyunca yazmayı düşünüyorum. 

KURAYA KATILMAK İÇİN  TIKLA <----- p="">

20 Şubat 2014

Norveç'te üşürseniz..



Yapılan bir araştırmaya göre Norveç halkının yüzde 26'sı ateist.. yüzde 22'si ise herhangi bir yaratıcının olup olmadığından emin değil, şüpheci. Neresinden bakarsanız bakın halkın yüzde 50'si bir dine inanmıyor. İşte bu ülkede üşüyen bir çocuk üzerinden yapılan deneyin sonuçları..

Yaşamım boyunca yapılan bir iyiliğin insanın içerisinde var olan insanlığıyla değil de illa ki bir korku ya da bir ödül itkisiyle gerçekleşeceğine inanları anlamakta güçlük çektim. Bu çocuğu gördüğünüzde sırtınızdaki ceketi ona vermek için sadece bir çocuğun soğuktan üşümesine üzülmeniz yeter. illa ki cehennemlerde yanmak ya da cennetlerde hurilerle vakit geçirmek gibi itekleyici güçler olmuyor. İyi bir dindarın da bu gibi iyilikleri Tanrı'ya olan sevgisinden kaynaklanmak zorunda değil. Cehennemde yanacak dahi olsanız bu çoçuğun üşümesine katlanamıyor olabilirsiniz. Bunun dinle, Tanrı'nın olup olmamasıyla ilgisi yoktur.

İnsanlıktır sadece.






Arsene Wenger - Mesut Özil


Bu memlekette herhangi bir insan Mesut Özil’i ben Orhan Uluca’dan daha ilgili bir şekilde takip ediyorum diyen birisi varsa yalan söylüyordur arkadaş.. 2005 yılında Almanya'da yalnızlığıma denk düşen zamanı futbolla doldurmak istediğimde Eurospor'dan izlediğim Daimler Crysler turnuvasında onu gördüğüm günden bu yana oynadığı her maçı doksan dakika izleme gayreti içerisinde oldum. Halil'e ilk Bundesliga maçında Schalke formasıyla yaptığı asistten dün oynanan Bayern maçına adar.. Örnek vermek gerekirse eğer Real Madrid ile oynadığı lig ve Şampiyonlar Ligi maçlarının yüzde 97’sini doksan dakika izlediğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Arsenal’in sadece bir lig maçını kaçırdım, bir ikisini ise Galatasaray maçına denk geldiği için yarım yamalak da olsa izledim. Hulasa ben severim Mesut Özil’i..  Hakkında sıklıkla olumlu şeyler yazdım.

Bugün dünyanın en iyi teknik direktörü kimdir diye sorarsanız düşünmeye dahi gerek duymadan Pep Guardiola olduğunu söyleyebilirim. Bugün olmasa da önümüzdeki beş yıl içerisinde Guardiola ve diğerleri arasındaki farkın çok daha görünür olacağını da düşünüyorum. Lakin kimin en çok başarılı olmasını istiyorsunuz diye soruyorsanız hiç düşünmeden Arsene Wenger derim. Çok değerli, yetenekli ve güzel bir adam. Ne bahtsızlık ki bu iki adam Şampiyonlar Ligi’nde sık sık karşılaştı. Çokça kez finali hak edecek futbolu takımlarına oynatmasına rağmen erken finaller yaşattılar, Guardiola nedendir bilmem en çok da Wenger’in yoluna taş koydu.  Arsene Wenger yetenekli olduğu kadar iyi niyeti ve karizmasıyla da fazlasıyla etkili bir teknik direktör. Mesutlu ya da Mesutsuz bu teknik direktörün her başarısı bizleri memnun ediyor.

İşte böyle iki insan buluştu.



Mesut Arsenal’a gidince sadece maçlarını değil aynı zamanda Arsenalmania forumundan maç içerisinde yorumlarını da takip ediyordum. Oradaki Arsenal taraftarlarının yakaladığı ilginç bir ayrıntı vardı. Ne zaman Wenger Mesut üzerine konuşmaya başlasa yüzünde çocuksu bir gülümseme olduğunu, çok farklı bir gurur ve sevgi izlenimlerini fark edip yorumlarla aktardılar ve çeşitli videolarla da bunu desteklediler. Gerçekten de Wenger bizim Mesut’u fazlasıyla seviyor ve takdir ediyordu ki yanlış kararlar verecek kadar da bu sevgi büyüyordu.  Son oynanılan maçta kırmızı kart sonrası çıkması gereken ilk oyuncunun Mesut olduğunu Arsene Wenger de biliyordu ama işte.. Ona benzeyen bir yanım varsa budur, inandığım bir konu/insan/fikir olduğunda sonuna kadar ısrar etmek! 

Enterasan gelen kısım ise Mesut’un son dönem formsuzluğu değil de daha çok tavırlarındaki tuhaflık. Ona yakıştıramadığım garip şeyler olmaya başladı.  Önce tüm Almanya’nın iyilikseverliği ve düzgün duruşuyla takdir ettiği Mertesacker ile kavgası gündeme oturdu. Per haklıydı, Mesut haksız. 6 gol de yesen seni çağıran taraftarlara gideceksin. Mesut’un o eli artık sürekli inip kalkmaya başlamış, iyi niyetli yaklaşımları başından defetmeye  girişiyordu artık. En son penaltı kaçırdıktan sonra Flamini’nin teselli edişinde de görebileceğiniz bu el çok fazla kalkmaya ve Arsenal’in teknik adamın hocasına kadar onu sahiplenişine yakışmayacak agresif tavırlar sergilenmeye başlandı. Penaltı konusundaki ısrarı dahi bana "tanıdık" gelmedi.Formsuzluk geçicidir ama bu karakter değişimi kalıcı ve yaralıyıcıdır.

Böyle değildi.

Ama insan değişir. Mesut da değişiyor.  Küfürleri de artık sevimli gelmiyor.  Bana bakmayın, ben onu her zaman desteklerim ama böyle giderse yakın zamanda kariyeri de onun bu olumsuz tavırlarına eşlik edecektir.  Bugün sorun onun performansı değil saha içi ve dışı duruşuyla ilgilidir. Arsenal çok özel bir insanın kurguladığı çok başka bir takımdır. Kupasız da sorunsuz sevilen ender güzel oluşumlardan bir tanesidir. Mesut önce karakteriyle buraya yakışıyordu ve umarım kısa zamanda kendisine gelir. Ben olsaydım bazen sadece arkamda kapı gibi duran Arsene Wenger için oynardım maçlarımı zira bu güzel adamın verdiği desteği başka yerde bulamaz

Oscar goes to..



O nasıl bir hakemi aldatmaya yönelik numara "çekememek" öyle arkadaş..

Manuel Neuer


Nasıl ki Trabzonspor'u 2-1 geçen Galatasaray maçının kırılma anında Fernando Muslera kalitesi gizli kahramansa aynı şekilde Neuer penaltı öncesi muhteşem refleksiyle kurtardığı gol Bayern Münih'e turu getirdi.  Geçtiğimiz günlerde Bayern Münih'in almak istediği Julian Draxler hakkında da "Schalke'de kalmalı" gibi iyi niyetli ilginç açıklamalar yapmıştı.

Arsenal maçı sonrası ise şunları söyledi:

Her iki takımın da onbire onbir oynadığı döneme bakarsak Arsenal’in çok da kötü olmadığını görüyoruz. 11 kişiyle çok başka bir görüntü içerisindeydiler. O pozisyonda neden kırmızı çıktığını bir türlü anlamıyorum çünkü Arsenal zaten penaltı ile cezalandırılmıştı.

Empati önemlidir. Hem rakibin hakkını veriyor hem de kırmızı kartın gereksizliğinden bahsediyor ki sonuna kadar haklı.

Arsenal yaptığı bir faul sonrası: Penaltı ile bir.. Maçın geride kalan kısmını bir kişi eksik oynayacak olmasıyla iki.. oyuncu bir sonraki maça oynamayacak üç..  

Bir faule bu kadar ceza biraz fazla. Neuer ise hem çok iyi bir kaleci hem de çok iyi bir karakter. Çok kısa süre içerisinde takımın abiliğine (Lahm-Schweinsteiger-Ribery masasına)  yükselmesi de boşa değil.

Donis Avdijaj


Geçtiğimiz yılın mayıs ayının ortalarında Mesut'un babası Norbert Elgert'i Real Madrid maçınıa davet etmişti. Biliyor ki Mesut'u Schalke'de keşfeden bu adamdı. Oğlunun ve ailenin geleceğini farklılaştıran bu altyapı hocasına bir teşekkür etti.

Bu işte gerçekten iyi. 17 yıl önce Schalke U19'u çalıştırarak başladı ve hala aynı yerde müthiş keşifler yapmaya devam ediyor

Belki Mesut kaçtı ama Julian Draxler gitmek isterse 45.5 milyon euro getirecek kulübe. Bu parayı verenler de var. Max Meyer.. gitmek isterse 25.5 milyon euro getirecek ve bu parayı daha şimdiden verenler yine var.

Şimdi ise Donis Avdijaj.. 2019'a kadar uzattı. Sıkı durun.. Tek bir Bundesliga maçında dakika almamış genç yetenek eğer gitmek isterse fesih bedeli yaklaşık 50 milyon euro. Geçtiğimiz yıl  25 B Ligi maçında 44 gol atıp 14 asist yaptı bu genç yetenek..  Bu yıl ise A gençlerde 10 maçta 13 gol.  1996 doğumlu bir gol makinası.

Yıllar bana tek başına yeteneğin yeterli olmadığını gösterdi. Ama Schalke'nin Mesut sonrası tedbirli davranması da olağan..

Wenger Şansızlığı

Bayern Münih geçen sene olduğu gibi bu sezon da Arsenal’i deplasmanda iki golle geçerek turu daha ilk maçtan bitirdi.  Maçın ikinci yarısı ve skor Arsene Wenger’in bu maça dair ana planına gerçek bir haksızlık, belki her şeyden önce bunu belirtmek gerekir.

Daha önceden de bu maça dair yazı yazdığım zaman Arsenal’in örnek alması gereken karşılaşmanın Nürnberg maçı olduğunun altını çizmiştim. O maçta ilk gol yine Bayern’den geliyordu ama o gol dakikasına kadar Nürnberg kaleye çekilen şutlarda 6-3 üstünlük sağlarken yaratılan net pozisyonlarda ise 3-0 öndeydi. Nürnberg’in Hollandalı hocası  Verbeek geçtiğimiz yıllarda Mourinho yönetimindeki İnter gibi Guardiola’nın sisteminin dengesini bozmuştu 4-3-3 ön alan presiyle. Arsenal da maça benzer şekilde başladı ve ilk on dakika içerisinde pek çok pozisyon buldu.  Elbette tam bu noktada uzun zaman sonra Lahm’ı yeniden beke çeken Guardiola’nın da yanlış seçiminin payı vardı. Artık savunma önü oyun kurucularının futbol yeteneğinden ziyade “zekası” çok daha önemli oldu modern futbolda. Schalke bu yüzden savunması çok iyi Jones’u gönderip stratejik zekası çok daha iyi olan Neustaedter’i takımda tuttu. Philipp Lahm’ın merkezde olmadığı Thiago’nun da oldukça kötü gününde olduğu bir karşılaşmada o bölgeye Arsenal öyle pres yaptı ki Bayern Münih’in fiyakasını bozdu.  Lahm’ın gizli kahramanlığı da biraz burada yatar. Topu hangi noktaya oynayacağını görmesi, oyun zekası diğer orta sahalardan daha az olan futbol yeteneğini dahi önemsizleştiriyor.

Mesut Özil’in yaptırdığı penaltı şüphesiz ki maçın iki kırılma noktasından birisiydi. Daha önceden Şampiyonlar Ligi maçında penaltı kaçırmasına rağmen topun başına geçmesini ben daha penaltıyı kullanmadan yadırgadım. Üstelik burada Manuel Neuer gibi alt yaş milli takımlardan bu yana beraber oynadığı bir kaleci varsa.. Burada Arsenal iki kez yıkıldı.  Ayağına gelen golü tepmesi bir yana Mesut’un bozulan moralinin maç boyunca düzelmemesi..

Arjen Robben’in müthiş top kontrolü ve kaleciyi oyun dışına iten hamlesi ise maçın ikinci kırılma anıydı. Penaltının kaçırılması dahi önemsiz bir detay olacaktı zira Bayern Münih’e karşı 10 kişi oynamasının yanı sıra Mesut Özil’i sahada tutan Wenger’in takımı savunma açısından güçsüzleştirmesi Bayern’in maçı hentbol müsabakasına çevirmesine yetti.  Guardiola ikinci yarı bütün doğruları yaptı ki oyunu okuması onun belki de en iyi özelliğidir. Lahm’ı merkeze çekti, ikinci sarıdan atılma tehlikesi yaşayan Boateng’i aldı ve Martinez’i de stopere kaydırdı. Nihayetinde Bayern’in ikinci yarıda 328’e 17 gibi paslarda üstünlük sağlayacak oyun hâkimiyeti de bu şekilde sağlanmış oldu. Maçın hemen başında çektiği şutu muhteşem bir şekilde kurtaran kalecinin oyunda olmamasını fırsat bilen maçın görünen kahramanı Toni Kroos’un düzgün vuruşu ile öne geçen Bayern Münih turu o saniyede atmıştı artık.


Arsene Wenger’in kura şansızlığı bir yana iyi oynadığı pek çok maçta hak ettiği sonucu alamamasını artık farklı bir şeye yormak gerekir. Her zaman Şampiyonlar Ligi’nin en iyi oynayan takımını kendisine rakip olarak çeken Arsene Wenger ile teknik adamlık kariyeri daha eskimemiş olan Guardiola’nın üçüncü kez karşılaşmasını açıklamak da zor.  Bu neyle açıklanır ki? Dünyanın en formda takımlarını çekiyor ve herkese inat o takıma hakimiyet kuran oyunun stratejisini belirleyip sahada uygulatıyor ama bir türlü skor ve sonuçlar onun istediği gibi olmuyor. Bazen penaltı bazen bitirici vuruş eksikliği hep onu bu ligde geriye itiyor.  Bayern Münih yine turu geçerdi ama kırmızı kart sonrası olduğu kadar kolay olmayacağı bir gerçekti.

19 Şubat 2014

Arsenal – Bayern/Maç önü yazısı



Burak Balcıoğlu yazdı.

Arsenal

Premier League’de 2007/08 sezonundan bu yana ilk defa şampiyonluk yarışının içerisinde olan Arsenal için son 3 yıldır bir adım ilerisine geçemediği 2. Turu geçmek için yine, yeni bir fırsat. Tam bir sene evvel, yine aynı gün, aynı statta oynanan maçta alınan 1-3’lük skor Arsenal’in tüm tur umutlarını bitirmişti. Münih’teki maça çıkarken takımın tur umudunun mucizelere kalmış olması ve nedenle kaybedecek bir şeyi yokmuşçasına oynaması, Bayern’in ise skora avantajına dayanan şımarıklığı turu az kalsın Arsenal’e getirecekti. Hazır başlarken, Arsenal’in bu seneki büyük maç karnesine bir göz atalım...

Tarih Maç Sonuç

 Şubat 14 Arsenal - M. United 0 - 0
Şubat 14 Liverpool - Arsenal 5 - 1
Aralık 13 Arsenal - Chelsea 0 - 0
Aralık 13 M. City - Arsenal 6 - 3
Kasım 13 M. United - Arsenal 1 - 0
Kasım 13 Dortmund - Arsenal 0 - 1
Kasım 13 Arsenal - Liverpool 2 - 0
Ekim 13 Arsenal - Chelsea 0 - 2
Ekim 13 Arsenal - Dortmund 1 - 2



Şampiyonluk yolunda çekiştiği Chelsea ve Liverpool ile 2’şer kez karşılaşan Arsenal bu maçlardan toplamda 4 puan çıkarabildi. Yarışın gerisinde kalan ama elbette ki büyük sıfatını kaybetmeyen United’dan ise 2 maçta toplamda 1 puan alabildi. Henüz ikinci maçını oynamadığı City’den ise arzu etmediği bir skorla, yine eli boş döndü. Öte yandan Şampiyonlar Ligi grubundaki en büyük rakibi Dortmund’a kendi sahasında yenildi ve deplasmanda aynı skorla kazanmayı bildi. Tüm bu göstergeler Arsenal’in hala büyük maç oynayabilecek kapasitede bir takım olmadığına, küçük (Nispeten istikrarsız görünen) rakiplerine karşı daha etkili sonuçlar aldığına işaret ediyor. Her ne kadar alınan önceden alınan sonuçlar genç yetenekleri bu maç için motive etmeyecek olsa da kendilerini Avrupa arenasında kanıtlamak isteyeceklerdir. Bu sene yine kale ve defansın göbeğindeki Polonyalı – Alman – Fransız ortaklığı geçen senelerdekinden daha iyi oturmuş bir profil çiziyor. Fakat geriye düşülen derbi veya yüksek seviyedeki maçlarda bu üçlünün kolay kolay toparlanıp, organize bir görüntü verebildiklerine şahit olamadık. Szczesny, Mertesacker ve Koscielny’nin 19 Şubat gecesindeki performansı ve “gecelerinde” olup olmadıkları maçın kaderini % 30 oranında belirleyecek. Monreal’den sol beki kapan Gibbs şu anda formda, sağ bek Sagna ise sözleşme yenileme senesi olduğundan gelgitli bir profil çiziyor. Bu iki iyi niyetli (Ofansif) adam bu maç ileriye çok çıkamayacak ve defansif özelliklerini sergilemek zorunda kalacaklar. Ortasaha, yabana atılmayacak 5 adama emanet. Sağlam ve dinamik Flamini (Arteta kart cezalısı) – Wilshere ikilisi (MC’ler) Bayern’in kanat akınları ve Mario Götze ile çok meşgul olacaklar. Bu noktada Mesut, Cazorla ve Rosicky’nin defansa yardım konusunda hem nitel hem de nicel performansları (Hücum zaten onları için Allah’ın emri) maçın kaderini % 20 oranında tayin edecek. Forvette Giroud’un United maçında sergilediği formsuz duruş bu maçta görülmeyecektir. Giroud bu maçta etkili olacak ve Bayern’in sıkıntılı sağ defans tandemini yıpratacaktır.



Bayern Münih

3 kulvarda dolu dizgin ilerleyen Bayern’in sezon içerisindeki (bugüne kadar) en önemli maçı. Geçen sene 19 Şubattaki maçta alınan 1-3’lük skor karşı cephe olan Bayern’in Allianz Arena’ya fazlasıyla rahatlayarak dönmesini sağlamıştı. Bu rahatlık az daha pahalıya patlıyor ve Münih’i elenme noktasına getiriyordu. Bu nedenle bu seneki ilk maç da yine aynı şekilde eşleşmenin kaderini belirleyecek. Bu seneki performansını bilmeyen kalmadığından direkt olarak takımı değerlendirmeye başlayalım. Kalede Neuer, Avrupa’nın en az kurtarış yapması gereken kalecilerinden birisi olduğu halde güven veriyor. Eskiye nazaran yaptığı basit hata sayısında azalma var. Artık sürekli olarak atak oynayan takımın “topa en az dokunan futbolcusu” olmaya alıştı diyebiliriz. Defans hattında Lahm’ın ortaya çekilmesinin yarattığı olumsuz etki şimdilik Lahm’ın ortada çizdiği performans nedeniyle çok belirgin değil. Fakat Rafinha – Boateng tandemi Bayern’in aşili. Sol tandemde solak Dante ile bek Alaba’nın çizdiği etkileyici ve istikrarlı performans da sağın sola göre göze batıyor ve ilgi(sizlik) topluyor olmasında bir etken. Maçın kaderini % 30 oranında tayin edecek faktör Bayern defansının sağ cenahı olacak. Defanstan ortasahaya monte edilen Lahm ile formda Thiago’nun yanına futbola yeniden ısınmaya başlayan Schweinsteiger ve/veya Martinez’den birinin ortasahada kullanması gerekliliği göze çarpıyor. Fakat bu gereklilik, ileri uçtan bir kişinin eksilmesini gerektireceğinden şimdilik hasıraltı durumda. Kanatlarda Robben / Kroos yerine Robben / Müller ikilisinin daha başarılı olacağı aşikar. Bu durumda gerçek ve sahte 9 numaraların da bir arada oynuyor olması durumunda ortasaha yine Lahm - Thiago ikilisine teslim olacak gibi. Bu satıh maçın sonucuna % 20 oranında etki edecek. Ve forvet. Sene başından beri Guardiola’nın sistem değişikliğinin kurbanı olup olmayacağı merak edilen Mario Mandzukic bu maçta forvette yerini alacaktır. Performansı Giroud’dan parlak olmayacak fakat beslendiği kanalların kalitesi Giroud’dan daha etkili gözükmesine neden olacaktır.

18 Şubat 2014

Kaçınılmaz geçiş aşaması sıkıntısı


Galatasaray yine puan kaybetti.

Maçın başında ve sonunda baskılı ve etkili oyun ortaya koysa da ortasındaki o 70 dakikalık oyun sonucunda bu kaybı da hak ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Nihayetinde savunmasında gelişim olsa da sürekli değişen savunma dörtlüsü nedeniyle birlikte oynama yetkinliğine sahip olmadığı için pek çok pozisyon verdiler ve uyumsuzluğun belki de en güzel ifadesi olacak şekilde bir gol yediler ilk yarı sona ererken.

Bu puan kaybı nedir aslında biliyor musunuz?

Sezon ortasında teknik direktör değiştirmesinin sonucudur. Bir sezonda iki farklı planı uygulamanın kaçınılmaz geçiş evresidir. Mancini’nin yaptığı eylemlerin büyük bir kısmını doğru bulmakla beraber nihayetinde sezon ortasında yapılan farklı yapılanmanın şampiyonluğa mal olacağını da söylemiştim.  Burdisso’yu niye oynattı diye sorabilirsiniz ki bu aynı zamanda niye aldı sorusunu da beraberinde getirir. Hajrovic nasıl Ontivero iyi mi Burdisso’yu denesek olur mu gibi pek çok bilinmezi deneme yanılma yoluyla bulurken yanıldığınız her oyuncu size puan kaybettirebileceği gibi sık sık değişen onbirler sonucu birlikte hareket etme kabiliyetinin yitimi ile beraber kötü oynadığınız maçları kazanma şansınız da olmaz.

Roberto Mancini’yi ben seviyorum. Özellikle iş ahlakı takdir edilesidir. Buraya görünce anladım. Ne Galatasaray’ı küçümsüyor ne de galibiyet ve mağlubiyetlerde gereğinden fazla tepki gösterip akıl dışı yorumlar yapıyor. Zamanla oturacak ve olacaktır ama bu devre arası yapılan 19 milyonluk transfer bombardımanın takıma olan etkisinin bu sezon olumlu olacağını söylemek zor.

Galatasaray’ın bir sportif direktörünün olmamasının eksiklikleridir aslında bu yaşanılanlar.  Teknik direktörün üzerinde bir aklın yokluğunda teknik adama bağlı bir gelişim sürecine giriyor her seferinde. Fatih Terim’in futbol aklına göre milyonları sayarak oluşturulmuş takım bir anda boşa çıktı. Asıl soru şudur: Olur da İtalya milli takımı ya da başka nedenlerden dolayı Mancini giderse bu transferler ne olacaktır? Size şu kadarını söyleyeyim: Bundesliga’da Bayern Münih hariç herhangi bir kulüp devre arası 19 milyon euro harcayarak bütçeye sahip değil. Yaşlarının genç olması umut verici olsa da akıtılan paranın çift haneli rakamlara ulaşması düşündürücü.

Galatasaray yönetimi hızlı bir şekilde teknik direktörden bağımsız bir plan oluşturup içerisine gelecek ve gidecek olan teknik adamları eklemelidir. Robert Lewandowski Guardiola’nın değil Bayern Münih’in seçilmiş kurulunun atadığı sportif yönetimin bir tasarrufudur. Diğer oyuncuların transferinde de teknik adamın rolü olsa dahi sportif yönetim ana planın uygulayıcısıdır.  Galatasaray’ın bugün tek sorunu Mancini ile uzun ömürlü bir yol alınmadığı takdirde yaşayacaklarıdır. Böyle bir ihtimal yoksa puan kayıplarını ve hatta belki bu sezon kaçacak olan şampiyonluğun dahi önemi yoktur çünkü bugün yapılan eylemlerle takımın geleceği kurgulanıyor.


Emel Korkmaz: Katillerden hesap sorana kadar dayanacağım..





"Ölüm haktır hepimiz öleceğiz ama bu şekilde bir ölümü.. Canice.. Ara sokakta pusu kurarak.. Bunu kabullenemiyorum, bu bir kader değil."

"Bu yaratıkların yaptığı şeyler ne insanlığa sığar ne de hayvanlığa.."

"Biber gazı sıkınca benim oğlum ara sokağa kaçtı. Hiçkimse bilemezdi orada canilerin bulunacağını.."

"Oğlumu darp edenler kadar doktor da katil. Bir ağrı kesici verip göndermiş.. Kafatasında iki çatlak var, dişi sallanıyor.. Orada müşahade altına alınsaydı ben bugün burada olmazdım ve o doktor hala görev başında"

"Ali İsmail'i kaybettiğimiz gün Eşkişehir valisi açıklama yapıyor arkadaşları yapmıştır diye... Bu bizi daha çok öfkelendirdi. Bir kez olsun Eskişehir'de gerçekleşmiş bu olay için gelip geçmiş olsun demeyen Vali öldüğü gün bu açıklamayı yapıyor.. O bir baba, bırakın valiliği.. Vicdan azabı duymuyor mu ben bunu merak ediyorum"

".. Türk Polisi kahramanlık destanı yazdılar dediler.. Kahramanlık buysa..."

"Ben acıdan ziyade öfkeyi yaşıyorum. Neden biz bu acıları yaşadık.. Sadece Ali İsmail değil Ethem.. Medeni... Neden bu çocuklar öldürüldü"

"O Fadilme Ana 6 ay içerisinde dayanamadı. Öldüğünü duyunca önce ne mutlu ona evladına kavuştu dedim. Sonra ben o çocukların halini görünce pişman oldum dediğim bu laftan. O çocuklar perişandı. O Annenin ayakta kalıp destek olması gerekirdi ama maalesef.. "

"Ali İsmail huzurevine giden bir çocuktu... Ali İsmail onlara moral olsun diye gidip kitap okurdu."

16 Şubat 2014

Deniz Kadah


Daha önceden hakkında yazmıştım ama maalesef pek çok yazı gibi silinip gitti FutbolBurada sitesinden..

Deniz 1986 Şanlıurfa doğumlu. Kürt.. 

2008-09 yılına kadar yavaş adımlarla o dönem ikinci Bundesliga takımlarından Fortuna Düsseldorf'a transfer oluyor.  Nihayetinde 23 yaşında önünde uzun bir gelecek varken bu başarısı daha da yukarıya çıkarabilirdi ama talihsiz bir sakatlık yaşadı. 6 ay sahalardan uzak kaldı ve işin enterasan tarafı dönüşünde de kulüpsüz kaldı. Futbolu bırakmaya ramak kala en dipten yeniden başladı.

FC Oberneuland'a gitti. Sakatlık dönüşü bölgesel ligde 15 maça çıktı 2 gol attı.  Arkasından 2011/12 sezonunda ise Kuzey Bölgesel Lig takımlarından Lübeck'e gitti. İlk 3 maçta burada 8 gol attı. Lakin yine sakatlandı.. Şubat ortasına kadar maç oynayamadı..

İşte her şey aslında bir maçla değişti. Hannover'in rezerve takımına karşı oynayan Deniz Kadah o dönem Hannover sportif direktörü olan Jorg Schmadke'nin dikkatini çeker. Mart ayında başlayan görüşmeler yazın sonuç verir ve Deniz Kadah bölgesel ligden Hannover'in ikinci takımına transfer olur. Çok sevinir Deniz çünkü o biliyor ki sakatlıklar olmasaydı zaten onun yeri Bundesliga'ydı. kendisinden fazlasıyla emin bir şekilde bu teklifi kabul eder etmez Hannover'in birinci takımına sıçrayacağını dile getirir.. 

Öyle de yapar. İkinci takımda 18 maçta 18 gol atar. Slomka onu yavaş yavaş maçların kadrosuna alır, son dakikalarda oyuna da girer..

Nihayetinde sıfırdan zirveye doğru yürüyüşüne sakatlık engel olur, arada kulüpsüz gezer ve amatör ligden birinci Bundesliga'ya en uzun atlayışını geçtiğimiz yaz yapar..

Kendisinin de dediği üzere "Masal gibidir" onun hikayesi.

Çok güçlü, kafa hakimiyeti olan ve bitirici vuruşları her daim onu tanıtan bir özellik olması bir yana fiziğiyle de dikkat çeken Deniz bu ligde iş yapar. 

Umarım bir daha sakatlık yaşamaz..Milli takıma kadar gider yolu.

Daha 19 yaşında..


Fenerbahçe'nin yürüyüşünden bir kare. Ali İsmail Korkmaz'ın anne ve babası. Arkasında ise gülümseyen gencecik bir çocuk.. Oğulları. 



Bugün Kasımpaşa maçında her zaman olduğundan çok daha geniş bir katılımla taraftarlar ismini haykırdı. Ailesi tribündeydi. Mozambik'ten X gelse zoom yapan kameralar hiçbir şekilde göstermedi. Slogana dair yine tek kelam edilmedi. Sosyal medya neyse ki konuyu gündemde tutmaya devam etti.

Ben sloganının Fenerbahçe'nın içerisinde bulunduğu -haklı dahi olsa- birleştirilmesinin manasızlığını belirtmiştim. Bu konuyu ilerleyen zamanda belki bir daha geniş ölçekte değinmem gerekiyor belki ama nihayetinde yine aynı yazıda belirttiğim gibi Ali İsmail'in davasını daha fazla gündemde tuttuğu için bir kez daha teşekkür etmek gerekir. 

Hepsine içten teşekkür..