25 Nisan 2009

29.Hafta Bundesliga Cumartesi.!



Bayern - Schalke (Sa.) 0:1 (0:1)
Dortmund - Hamburg 2:0 (1:0)
Stuttgart - Frankfurt 2:0 (1:0)
L'kusen - Karlsruhe 0:1 (0:0)
Bremen - Bochum 3:2 (0:2)
Hannover - Köln 2:1 (2:0

Bayern Münih evinde cok önemli üc puani son dönemin formda takimi Schalke karsisinda Halil'in golüyle birakti. Mike Büskens, Youri Mulder ve Oliver Reck üclüsünü Bundesligada henüz hicbir takim yenemedi, 10.macinda dokuzuncu galibiyetini aldi, bir de beraberligi bulunuyor.. Inanilmaz bir ortalama..

Ilk yirmi dakikanin sonunda gelen gol, dün gece oynanilan Hoffenheim-Berlin macinin bir diger kopyasi gibiydi. Hicbir sekilde saldirmayan Schalke eline gecirdigi ilk firsati degerlendirerek aslinda cok da stresli olmayan bir mac cikarip galibiyeti aldi. Bayern baskili oynunun arkasinda pozisyonu olmadan maci bitirdi ki Toni'nin kaleye sutu yoktu sanirim. Burada üzerinde durulmasi gereken nokta Toni'nin etkisiz oyunun disinda varolan oyun planinda Toni'nin cok da etkili olamayacagi gercegidir. Bayern, Hitzfeld'nin yerlestirdigi oyun planinda cift forvetin önemi büyüktür zira özellikle Ribery kendi kanadindaki oyunculardan siyrilip cizgiden yaptigi ortalarda bosluk yakalanmasi icin orada iki tane forvetin yerlesmis olmasi gerek.. Ya da Hamit-Schweinsteiger-Sosa'nin sag kanatta yapabilecegi tek aksiyon rakibi ekarte edip iceriye ortalamak.. Tüm bunlarin karsilayicisi tek basina Toni oldugu vakit..

Jones oyundan ikinci saridan atilsa da aslinda Van Bommel'in yüzüne gecirdigi vakit atilmaliydi. Ribery atildi ki ben cok sert buldum Fandel'in kararini.. Fandel ki iyi hakem olarak gecer, Fürt-Nürnberg derbisinde de dikkatimi cekmisti her mac mutlaka net bir hatali karari vardir ve hala Merk sonrasi en iyi hakem geyikleri ile hasir nesir olur, hic anlamam..

Klinsmann haliyle son maclarina cikacaktir Bayern ile.. Beckenbauer hazretleri de devre arasinda belirtti ki yenilmek önemli degil Bayern büyüklügünü hissemedigi maclar cikardi bu sene, asil sorun budur diyor, hak veriyorum kendisine..


Elimden geldigince seyrettigim ikinci mac Dortmund-Hamburg maciydi. Hamburg cok önemli oyuncusu Petric'den yoksun cikti maca ve Olic de yedek idi.

Macin yildizi Nuri Sahin. Öyle güzel bir asist yapti ki daha önceden de defansif orta saha olarak asist-gol sayisi inanilmaz olan Sebastian Kehl'e, tek basina bu bitirdi Hamburg'u. Bunun disinda Sahin'in gelisimi inanilmaz ve ben derim ki Türkiye Milli takimi iskeletini bu oyuncunun üzerine kurmalidir. Modern bir orta sahadir ve sessiz bir sekilde gelisimini sürdürüyor, son maclarda da yerini garantiledi Dortmund takiminda..

Bir daha deginmek istiyorum, o ne seyirci be abi.. Insanin cani futbol oynamak istiyor, televizyon basinda izleyici olmaktan bile sikinti duyuyor.. 80 binin üzerindeydi yine. Bu yüzden biraz da Klopp'dan Dortmund evinde bu sene maglubiyet yüzü görmedi. Klopp seriye de bagladi takimi. Frei sorunun cözdü, Hajnal'i Sahin ile biraz daha öne cikardi ve zaten Subotic gibi inanilmaz modern bir defansa sahip.. Kubasidir,Owomoyelasidir yerlesti. Hakettigi bir galibiyeti aldi kesinlikle..



Benim sürprizimdi aslinda.. Yani 1-2 demistim bu mac icin. Bremen UEFA'da yari final oynuyor, Alman Kupasinda Final ve avrupa yolu acik.. Bunun disinda ligde ne ileriye ne de geriye gidebilir, bu rahatlik düsme potasindaki Bochum icin müthis bir avantaj saglayabilirdi.. Mac da bir sekilde Bochum'un istedigi sekilde gelisti, kontralarla iki gol bulup öne gecti.. Lakin bunu korumayi basaramadi. Ikinci yario Özil-Pizzaro gibi hucum elemanlarinin girisi, Naldo gibi inanilmaz ofansif bir defans adaminin golü ve elbette Diego'nun firsatciligi ile Bremen galip gelip önemli bir celme takti alt siralardaki Bochum'a.. Bochum, Hoffenheim'i gecer iken üc gol atan Sestak burada da iki tane daha atti ve fakat yetmedi..



Bu nasil gol arkadas.. Ama iste bu gol kendi evinde Leverkusen'in maglubiyetine neden oldu.

Leverkusen, Skibbe'yi gönderdi zira takim Avrupa Kupalarina katilamadi, UEFA kupasinda da Ceyrek Final sonunda elendi. Ve fakat bizim Fürth'ün basinda bir yil teknik adamlik yapmis ve o takima oldugundan fazla cok da bir sey verememis Labbadia'yi alip getirdi. Biz dedik ki Skibbe üzerine laflarken.. Ikinci devre'nin sonlarina dogru müthis giden bu takimin son on macinda böyle bir maglubiyet serisi yasamasinin aciklamasi takimin kimligiyle de ilintilidir. Bakin, ilk devrenin Hoffenheim ile beraber cok iyi top oynayan takimi ikinci devre cöktü ve Bremenin üc puan önünde 9.durumda.. Cöküse gecen iki takimin ligin ilk yarisinin en iyi top oynayan takimlari olmasi bir yana, ligin en genc kadrosuna sahip olmasi belki birilerine bir seyler anlatiyordur.. 11 mactir yenilemeyen Hoffenheim da Leverkusen'in üzerinde.. Ve diyorum ki Leverkusen ligi 10.bitirecektir.. Hani Skibbe döneminin aksine on milyon euroluk oyuncular transfer edildi, Renato'lar filan.. Durum ortada keza Galatasarayin da "kadro cok iyi ondan hep bu futbol ondannn" diyenlerin durumunun da ortada oldugu gibi.. Futbol tanrisi carpar adami sonra.. Zira bu is temelinde teknik adam iyatar, cok cok nadir olarak sahadaki bir oyuncunun teknik adamvari etkisi olmadigi müddetce bu gercek hep böyledir.. Teknik adam demis iken..




Markus Babbel muhtesem bir teknik adam, takdir ediyoruz kendisini her daim... Leverkusen macinda o takimi bir mat edisi vardi ki inanilmazdi, o zaman dedim simdi de tekrarliyorum ki gelecegin büyük teknik adamlarindan olacaktir bu genc adam.. Stuttgart küme düsecek derken ilk devrede az daha Sampiyonluga oynayacaklardi ki Sampiyonlar Ligi hayal degil..

Frankfurt, ilk devre aslinda cok iyi oynadi.. hicbir sekilde iki sifirlik bir skoru haketmeden golleri gördü kalesinde. Demoralize olduktan sonra da hic sansi kalmadi. Fenin'in bence atmasi gereken golü direge nisanlamasi onlarin kaderini cizdi. Fink, fena degildi ki maci doksan dakika seyretmedim.. Resimde de görüldügü üzere iyi mücadele etti ve fakat Inamato var ki hala nasil forma giyiyor burada anlamak mümkün degil. Son yilidir Bundesligada bu adamin.. Frankfurt takiminda daha cok sag bek Ochs cok etkiliydi.. Stuttgart takimda ise kaptan Hitzlsperger'in olmadigi vakit eski Fürth'lü Lanigi ikinci defansif orta saha olarak Kheidranin yanina dikti. Iste bu noktada orta sahanin yaraticiligi sorun oluyor.. Fink-Ernst ikilisi gibi düsünebiliriz bu yüzden basari icin defansif görevleri olan ama minumum birisinin Trochowski,Jones ve hatta Ze Roberto capinda hucumcu olmasi sart kosuluyor.. Her seye ragmen yine de iki defansif orta saha olabilir eger ki kanatlarda görev yapan oyuncularinizin forvetimsi özellikleri ve etkili ataklari varsa..


Köln yenilmez dedim ama macin basinda domine etti oyunu Hannover.. Fulham'dan kiraladiklari danimarkarli defansif orta sahasi Andreasen'in iki güzel golüyle maci bitirdiler, novakovic atsa da Köln durgundu.. 5 mac kaldi ve düsme potasindan 8 puan yukarida simdilik.. Tehlike cok yok ama kendilerine gelmeleri gerekiyor.. Yarin Gladbach ve Bielefeld'in olasi galibiyetlerinde az da olsa tehlikeyi hissedeceklerdir.. Hannover ise evinde her zamanki gibi kralligini tekrardan ilan etti..

Bochum yenebilir, Köln yenebilir ve elbette Karlsruhe yenebilir dedik.. Sadece birisi Sürpriz yapti. Su saniyeden sonra puan siralamasinin önemi maclarin sonucunda en önemli etken oldugunu hatirlatalim ve tabela su sekildedir:

1 VfL Wolfsburg 28 17 6 5 62:34 28 57
2 Hertha BSC 29 17 4 8 43:35 8 55
3 Bayern München (M, P) 29 16 6 7 59:37 22 54
4 VfB Stuttgart 29 16 6 7 52:37 15 54
5 Hamburger SV 29 17 3 9 42:40 2 54
6 FC Schalke 04 29 14 7 8 43:27 16 49
7 Borussia Dortmund 29 12 13 4 47:33 14 49
8 1899 Hoffenheim (N) 29 12 9 8 54:41 13 45
9 Bayer Leverkusen 29 12 6 11 50:37 13 42
10 Werder Bremen 29 10 9 10 55:41 14 39
11 Eintracht Frankfurt 29 8 8 13 36:47 -11 32
12 1. FC Köln (N) 29 9 5 15 31:45 -14 32
13 Hannover 96 29 8 8 13 41:59 -18 32
14 VfL Bochum 29 6 10 13 35:47 -12 28
15 Arminia Bielefeld 28 4 12 12 22:41 -19 24
16 Borussia M'gladbach (N) 28 6 5 17 34:53 -19 23
17 Energie Cottbus 28 6 5 17 24:51 -27 23
18 Karlsruher SC 29 6 4 19 21:46 -25 22

Benzetmisler Abi..!



Arkadas ise en iyisinden baslamali.. Aslinda Ibra'nin daha iyi bir fotosunu bulsalar kesinlikle ayiredilemeyecek ölcüde benzerlik olabilirdi.. Yüzücü Ian Thorpe ile benzerligi gercekten dikkat cekici. Hayir bakislari, ifadesi de benziyor.. 8,5.



Oha dedim görünce.. Yillar yili gördügümüz loddar abimizi taniyamadim. Su Karl-Theodor zu Guttenberg (Politikaci,CSU) gelse, ben loddarim dese inanirim ben.. 8,5.!




Anelka, Tupac'a benzetilmis burada. Hangisi Anelka diye sormuyorsunuz ama sagdaki oldugunu belirteyim.. Fena degil de burada bir basari cok kolay yakalanilabilir sanki.. Bir de her ikisinin de gecmisi bir baska acidan birbirlerine benzer, allah sonunu benzetmesin diyoruz..

Ronaldino, Star Wars filmindeki Jar Jar Binks'e benzetilmis.. Himm. Gözlerden yola cikilmis ve bir 6 alir benden en fazla.



Kesinlikle fena degil.. 8 veririm buna ben. Nerden baksan benziyo abii



Ribery, Tom Green'e benzetilmis. Eh iste.. 5,5.





Olmus bu. Tevez, Anthony Kiedis'e benzetilmis.. Valla oturmus cok iyi. Her ikisinin da ifadeleri, o cilgin gülüsleri.. Korku filmi karesi gibi ama oturmus, 8,5.


Aslinda Matt Damon ile cok benzemez elbette ama öyle güzel iki kare yakalanmis ki kardes saniriz.. Fena degil, 7 veririm buna.




Ayip denen bir sey var yahu.. Breitner, burada saci sakalinin kurbani olmus.. Saygisizlik olmasin efsaneye 5,5 o da dudaklarinin kivrimlarinin iyi yakalanmis olmasina..




Carlos, Dr. Evil'e.. Su iki karedeki ifade filan güzel oturmus da toplamda cok da benzer iki insan oldugunu söylemek zor. Belki Carlos'un yasliligi..(daha genc o..) olabilir.



Rene Adler, Owen Wilson'a.. Adler daha yakisikli bi kere.. Gerci Owen Wilson'u TV de gören yakinlar bu adamin aurasinin müthis oldugundan ve bu yüzden Kate Hudson gibi bir hatun ile beraberligine sasmamak gerek gibi seyler söylüyorlar da.. Owen kaleye gecsin, Adler'i diger tarafa alalim, Kate de bana kalsin, herkes mutlu olsun derim.

Dicem odur ki 7.



Bunu pek cok yerde gördüm ve her gördügümde de gülerim.. Cok iyi bir zekanin ürünüdür, o gözlükler yeter zaten.. Davids nasil kafamiza kazinmissa artik.. 8.




Javier Bardem ve Rui Costa.

Altinda söyle yaziyordu.. Iste su ikisi ve karanlikta karsilasmak istemeyeceginiz tipler.. Oysa ben her iksinin de yetenegine hayranimdir.. Cok severdim Rui Costa futbolunu ve keza Javier Bardem.. Cok da olmamis gibi.. 6



Rahmetli Marty Feldman'a benzetilmis Mesut Özil.. Resmin altinda yazan da oldukca iyiydi: Her ikisi de kariyerini hipnonist olarak devam edebileceginden bahsediliyor ki hak vermemek olmaz. Üc dakikadan fazla resme bakmamanizi tavsiye ederim.. 8.!



Kesinlikle cok iyi olmus.. 8,5.! Martin Jol ve Shrek.! Yerim dar yoksa bu ikisine dair bir kac kare daha vardi söyle güzelinden.. Yani nerden baksan birbirlerine benziyor adamlarindan bu ikisi.

Bayern Münih - Schalke.!!!



Bayern: Butt - Oddo, Lucio, Demichelis, Lahm - Schweinsteiger, van Bommel, Ottl, Ze Roberto - Ribery - Toni

Schalke: Neuer - Rafinha, Höwedes (Westermann), Krstajic, Pander - Jones, Westermann (Kobiaschwili) - Altintop - Farfan, Kuranyi, Sanchez
Hakem: Fandel

Cok güzel bir mac olacagini simdiden söyleyebilirim. Schalke, bu gecici antrenör üclüsüyle kendisine geldi. Slomka sonrasi da ikisi gelmisti ve o zaman da muhtesem bir performans göstermisti. Cevat Güler ve ekibinin bir benzerleri. bugüne kadar Büskens altinda takim alabilecegi 27 puandan 25'ini almis. Yani 9 mac sonucunda 8 galibiyet ve 1 maglubiyet..(Slomka dönemi de dahil elbette) Bu adamlar bir de gelir gelmez hemen Halil'i kadroya alirlar, Rutten yine oynatiyordu da Slomka gitmeden önce kesmisti, Buskens-Moulder ikilisi sagolsun.. Bu adamlarin altinda Halil da yeniden doguyor.. Gol atti, hem gol hem asistle oynadi ve Bayern karsisinda takimin en formda oyuncusu konumunda Jermain Jones ile beraber..

Bayern ise asagidaki Luca Toni'nin almanca yaptigi basin aciklamasindan da görülecegi üzere Wolfsburg'un baskisi altinda sahaya cikacak.. Berlin galip geldi ve bir puan fark ile Bayern'in üzerine cikti, Wolfsburg üc puan önlerinde zaten.. Olasi bir yenilgide Wolfsburg galip gelirse son bes haftaya alti puan önde girecektir ki sampiyonluk sansini birakmak demektir. Klinsmann'in takimi motive edecek durumu yok zira yüksek ihtimal Barca felaketi nedeniyle sezon sonu gönderilecektir ve bunun farkinda. Yine de onlari kendi evinde yenmek oldukca zor..

Bayern Münih takiminda Klose yok, Schalkede de Bordon.. Ribery yine forvet arkasi oynayacaktir bu durumda ve Halil de keza forvet arkasi ve hatta orta saha-forvet oynayabilir.. Cekismeli ve keyifli bir mac olacaktir zira kendisine güvenen iki takim yarin kozlarini kapisacaklar..

Toni'nin basin toplantisindaki almancasi da sahane, Kuranyi geyigi de yerinde ve en sonunda Ribery sakasi yine az cok karelenmis.. Yarin bir aksilik cikmazsa büyük bir keyif ile su maci seyredecegim ve size de tavsiye ederim kesinlikle.. Bazen su sampiyonluk stresinin yarattigi güzel maclari beklersiniz onca zaman, kacirmamak gerek..




(oke biz cumartesi günü kazaniyoruz... 1-2-3 kuranyi kuranyiiii deneme kuranyiii.. bordonnn bordonnn.. bordonn. rakitic.. iyi oyuncu. kuranyi cok iyi.. ama cumartesi gol yok.. biz kazanacagiz wolfsburg kaybedecek, güzel aksammm... italyancaaa... emaösmfdememd cumartesi schalkeye karsi.. super.! evet.. cumartesi biz schalke'ye karsi oynuyacagiz .. zor ama.. imkansiz degil.. cumartesi biz kazacagiz wolfsburg kabedecek sonra ben cok mutlu olacagim.. kuranyi cok iyi oyuncu ama cumartesi gol yok.. hamit iyi oyuncu schal k schal yeter len ... cok iyi basin aciklamasiiiiiiii)

Hoffenheim'in Cöküsü.!



Tipik bir Hertha Berlin galibiyetini yasadilar yine. Hertha Berlin, her zaman oldugu gibi yaptigi iki hucumdan birisini gol ile sonuclandirip üzerine yatti. Gerekirse üc atak yapar, iki gol bulur onun üzerine yatar.. 40.dakikada ilk defa Hoffenheim kalesine gelip gol attilar ve baska da hicbir sey yapmadilar doksan dakika boyunca.. Her daim bu sekilde oynar ve itici futbollari ile ligin zirvesine oturdular.. Bir elestiri olmasi mümkün degil zira bu kadro yapisi ile bu galibiyet orani bir teknik adam basarisidir. Üstelik en önemli oyuncusu Pantelic olmadan bunu basardilar.. Simdi de Voronin , Arne Friedrich gibi belki de en önemli iki ismi sahada yok ve Pantelic sahnede.. Asil konu ise 11 mactir galibiyet yüzü göremeyen Hoffenheim..

Neden böyle bir cöküs..?

Bence cöküse etkiyen en önemli unsur oyuncularin hicbirisinin gercekten Hoffenheimli olmamasi ve sezon basi hedeflediklerinin yeteri kadar üzerine cikmis olma durumunun yarattigi rahatlik. Bu oyuncularin hicbirisi Hoffenheim'li olarak bir kimligi yok, kadro 23,5 yas ortalamasina sahip. Simdi kim cikip "hadi kazanmaliyiz" gibi bir cümle kurabilir ya da "Biz hep yendik, tarihimiz .." gibi cümleler de kurulamaz.. Ayaga kaldiracak oyuncu karakterinden yoksun.. Rahatsizlik duyacak en ufak bir sorun yok aslinda.. Elinden gelenin fazlasini yapmis oldugu duygusu onlari civiledi yerlerine..

Bunun disinda Ibisevic'in sakatligi. Tek basina bir oyuncunun eksikligi bu kadar kötü etkileyemez ama buna bazen bir macta dört defa olmak üzere Sanogo'nun bugüne kadar direge nisanladigi toplari, cok yetenekli diye göklere cikardigim oyuncu Obasi'nin bes metreden golleri kacirmasini da eklediginiz vakit degisiyor. Ben ki Ibisevic'i pek begenmez iken su Hertha karsisinda ilk yari baskisinda olsaydi golü atardi gibi cümleler kurmaya basladim. Bunun yani sira Eduardo gibi bir oyuncunun yoklugu.. 3 mac yoktu, geldi 5 mac daha ceza aldi. Misal Stuttgart karsisinda maci 4-4'e getiren Hoffenheim uzatma dakikalarin sonunda Eduardo ile bir penalti daha kazaniyor, Salihovic kaciriyor.. Yani bir o kadar da sansizliklar, direkler, oyuncu eksiklikleri de söz konusu. Sanki bir el "durun daha fazla ileri gidemezsiniz" demis gibi durdurdu bu takimi..

Hertha macinda Gustavo-Eduardo gibi iki önemli eksigine ragmen yine de oyunu domine edecek bir kadro gücüne sahip oldugu görüldü ama sansizligi kiracak bir liderleri de yoktu sahada.

Kaptanlari Selim Teber.. Baska acidan en yasli oyuncularindan birisidir.. Asil kaptan Frankfurt'dan bildigimiz yasli kurt Copado'nun gönderilmesi belki de büyük hataydi. Selim, sezon sonu gidecegim diyor, ROGON sirketinin bir oyuncusu oldugunu düsünürsek Türkiye ihtimali cok da uzak degil. Hildebrand var, 30 yasinda ve daha devre arasi takima katildi. Digerleri de 26 yas ve altinda oyuncular. Arsenal da bunun acisini cekti, 35 yasindaki bir Giggs cok sey demektir bazen, bir denge olmak durumunda ve her seyin fazlasi zarardir. Futbolu oynayan insanlardir ve teknik adamlarin büyük bir kismi o insanlarin sahada gerekli enerjiyi vermesi icin caba sarfediyorlar. Motivasyonun futbolda yeri kücümsenemez ve Hoffenheim her türlü motivasyondan yoksun bir görüntüsü var.. Kim neden oynasin ?

Hedefsizlik, tatminkar olma durumu, oyuncu eksikligi, sansizlik gibi faktörlerden dolayi daha uzun süre kendisine gelemeyecek gibi. Simdi Hoffenheim'un üzerine oynayabiliriz zira cok büyük bir motivasyona sahip takim. 11 mactir galibiyet yüzü göremiyorlar..

24 Nisan 2009

12.kez Kovulan Lorant.!



Elbette sevincli bir gün.. Gecenlerde okumustum haberini ve biden keyiflenmistim.. Ahimiz tuttu mu derler ne derler bilmiyorum ama 6-0'lik bir hezimet sonrasi DAC Dunajská Streda klubünden 8 ay sonra kovulmustur. 1860 Munih sonrasi -2001'de birakmisti- 12.Klubu oldu kovuldugu.. Slovan Bratislava ipini cekti yalniz klup baskani Feldkamp misali danisman olarak tutacakmis yaninda.. Daha da kendine gelemez o klup..

.?!



Sanirim Hakeme burada bir sey anlatmaya calisiyor..

Niyaz - The Hunt.!



Niyaz'in solisti süphesiz ki tanidik gelmistir kimilerine.. 300 filminin müziklerinde o muhtesem sesi kendisini göstermistir, Tyler Bates ile calismis ve yine onunla yeni bir proje üzerinde. Azam Ali, 1970 Tahran dogumlu ve 4 yasinda Hindistan'a göcüyor ve iran devrimi sonrasi da 15 yasinda da Amerikaya/Kaliforniya'ya dogru yolculuk.. Vas ve Niyaz ile iki farkli gruba solistlik yapiyor.. ben Vas'i sevemedim ama orada misal Bulgarca da söylüyor,Matrix Revolutions'un film müziginde de yer almasi bir yana System Of A Down grubunun solisti Serj Tankian ile de bir calismasi mevcut. Coma (mutlaka dinleyin) E biliyorsunuz ülkemizde Soad, Ermeni soykirimini kabul ettigi icin türk düsmani sifatini yemistir ve bu adamin Azam Ali ile beraber calismisligi var.. Tam öyle derken bir de söyle bir sey var siddetle bakiniz derim.. ------------->

Hesap Ödeme Sanati.!



Hesap ödeme konusu ikili iliskiler konusunda cok önemli bir ayrintiymis, ben bunu anladim arkadas.. Alman ve Türk, bilindigi gibi bu konuda keskin iki cizgi cekmistir kendilerine.. Yine de toplamda biraz tepkili bir davranis bicimi olarak geliyor hesap ödeme konusuna gereginden fazla önem vermek..

Yirmili yaslarin önünde arkasinda duran insanlardan olusmus bir kac hatundan cikarilan üc tane güzel örnek su sekildedir:

Kiz, cocuk ile yeni bir iliskiye baslamis ve evinden uzakta yasayan bu erkek cocugunu ziyarete gider. Bunun icin cebinden tren biletini öder, onu bir süre beklemeyi göze alir ve sonunda bir yerlere hatta türk dönercisine otururlar. Kiz Romen.. Erkek de Alman. Efendim garibim bir döner yiyor, yaninda hicbir sey icmiyor ve buna karsilik erkek evladi bayagi bir sey yiyip iciyor.. Hesap geldiginde hemen su soru sorulur: Beraber mi ayri ayri mi ?(Zusammen oder getrennt ?) Oglan cocuk cevap verir: ben sunu,bunu,sunu,bunu ödeyecegim.. Kizin bir dürümünü disarida birakacak sekilde yediklerini sayar ve onlari öder akabinde sonuc sudur: Kiz cocugu bu almani terkeder ve o cocuk hala pesinden kosturmaktadir, yaptik bir hata gibisinden.. Pesinden zar zor izin alip baska sehirlere gidecek kadar vuruldugu erkek evladininin bu terbiyesizligi nedeniyle affetmez, sogur ve birakip gider.. Bana bu olayi anlatirken varolan kizginligini görmeliydiniz..

Ikincisi de henüz daha netlesmemis bir durum var. Kiz, erkekle McDonalds'in McCafe'sine gider bir seyler icmeye.. Her ikisi de sanirim Capucchino icerler..(orasini tam hatirlayamadim) Kiz icecekleri ismarlama esnasinda kasaya yakindir, erkek de kizin yanindadir ama kiz cikarip öder, erkek ses cikarmaz.. Alt tarafi ikiden iki kahve dört eurodur ama Erkegin elininin cebine gitmemesi bir yana tesekkür dahi etmemesi kizin tepesini attirir ve bir daha görüsme olmaz.. Evet sadece bu yüzden.. Hayir bana bakma, ben olani anlatiyorum. bana bu hikaye anlatildiginda yahu cocuk belki iki euroyu önemsememistir, bozuklugu yoktur dedimse de kadin affetmedi bu davranisi..

Ücüncüsü en güzeli ve bu yüzden sona sakladim.. Efendim kizi yakindan tanirim zira akrabadir.. Simdi bunlar McDonalds'a gidiyor ve iste ikisi de bir menü ismarliyor.. Cocuk bizim köylü zaten yani kafadan hesabi ödüyor da seyi soruyor : icecek büyük mü kücük mü olsun ? Aslinda gayet dogal degil mi ? Hayir degil bizim hanimefendiye göre.. Son görüsme oluyor bu. Nedeni de o soru.

Belki hepsinin ayrilacagi vardir da kendilerine bahane ariyorlardir, orasini bilemiyorum ama ilk örnekte görüldügü gibi cok da bahane gibi gözükmüyor. Erkegin cimrisi ciddi anlamda cekilmez oluyor toplamda sanirim. Kimse yenilen-icilenden elde edilecek bes kurusluk kar pesinde degil daha cok mentalite olarak paraya düskünlük ya da kendi degerlerini o sekilde hesaplayip duruma bir sekilde tepki koyuyorlar. Hemen hepsinin bu tarz düsünceye sahip olan insanla uzun süreli birlikteligin ne kadar iskence olacagindan bahsetmelerini de eklemeliyim.

Ben her carsamba Alman bir kiz arkadas ile kahve icmeye giderim, yok sevgilim degil hemen öyle atlama. Ikimizin de sevgilileri mevcut zaten. Ben yaklasik otuz defadir bu icilen kahvenin parasini öderim ve otuz sefer de bu alman bana sanki cok acaip bir sey yapmisim gibi tepki verir. Her ikimizin de sevgilileri oldugu vakit bizde kimin ödedigi belli olmaz iken onlarda da durum aynidir. Yalniz sinemaya gidildiginde gördüm ki mevzubahis konu sinema bileti oldugunda almanlar ayriliyorlar.. Adam, kadin ile beraber yasiyor ve fakat bes euronun üzerindeki her aktivitenin ücreti kisinin kendisine birakiliyor. Sinema bileti 7,5 Euro'dur ve partnerler ayri ayri öderler.. Bunun dogrusu yok aslinda ve herkes kendi aliskin oldugu sistemin icerisinde olagani neyse onu yapiyor.. Sadece Türk kadinlarinin cimri erkeklere karsi inanilmaz bir antipatisi var, bunu farkettim. henüz iki insan birbirlerini tanimiyor iken bu ayrinti önemlidir.! Ben de arkadasin cimrisini sevmem ama her arkadas grubunda minumum bir tane olur ve samimiyetten kaynaklanan güzelliklerle biz o cimriligi asmasi konusunda biraz destek cikiyoruz.. Yine de ikili iliskilerde erkek veya kadin tarafindan ziyade ayri ayri hesap ödemek bana hep cok tuhaf gelmistir. Alisamadigim bir sey varsa odur. Yok götürsün sevgilim beni, ödesin hesabi, sorun degil ama her kucuk bir hesap geyiginde herkesin kendi hesabina yönelmesi, ayni evi paylasan insanlarda bu kadar mesafe olmasini pek de olagan görmüyorum, ne zaman görsem bes ayakli insan görmüscesine sasirmaya devam ediyorum..


Baska acidan bir insanla aranizdaki iliskinin niteligi cok da ortada degilse, onun hesabini ödemenizi karsidaki kadinin hakaret olarak kabul etmesi de ihtimal dahilinde. Bir bakima hesabini ödemek aslinda niyetinizi de belli etmektir. Ki ben cevremdeki onyedilik hatunlara verdigim en büyük nasihat kimseye hesabinizi ödetmeyin seklindedir, erkeklerine de artik henüz birbirinizi tanimiyor iken bir sekilde bulusma gerceklesiyorsa hizli bir sekilde kasaya gidip ve elbette caktirmadan hesabi ödemeleridir.. Öküzlük yapip bak benden bu kadar para cikiyor gibisinden gözünün önünde yavas adimlarla o hesabi ödemenin gerzeklik oldugunu da eklemeyi ihmal etmiyorum..

Benim kendi deneyimlerime basvurursak hesap ödemekle dertlerin bitmedigini söyleyebilirim. Yaninizdakinin kim oldugunun önemi yok, birilerinin hesabini ödüyorsaniz -kardesinizin,sevgilinizin misal- o anda dahi yüzünüzün aldigi sekle dikkat edin derim.. Ya da onun görecegi bicimde ödemekten baska bir yolunuz yoksa eger kesinlikle kullandiginiz kelimelere de özen gösterin..

Velhasil her zaman ne verdigin degil nasil verdigin cok daha önemlidir..

Penalti Canavari.!



Almanya kupasi yari final karsilasmasinda Bremen Hamburg takimiyla yenisemedi eskilerin deyimiyle ve mac penaltilara kaldi ve Tim Wiese.. bu kaleci bir degil iki degil kacinci kez penalti konusunda canavarlasiyor bilmiyorum, üc penaltiyi kurtardi ve Bremen'i finale tasidi. Kaledeki durusunu görmelisiniz..

Imdi, genelde basarili penalticilar kaleciye bakip topa nasil vurdugunu görmeden istedigi köseye o topu atabilen oyunculardir. Önceden bir köse secip penalti atisini kulanmak, önceden bir köse secip de o köseye dogru yönlenen kaleciler karsisinda kimi zaman caresiz kalmak demektir ve bu taktigi benimseyenler cok da iyi penaltici olamazlar.. Ama kaleci Wiese ise durum farkli.. Diyelim ki kaleciye bakip atladigi köseyi önceden görmeye calisiyorsunuz .. Wiese o üc saniye icerisinde bir saga bir sola zipliyor ki nereye atlayacagini tahmin etmek cok zor.. Siz de o saskinlik esnasinda bir köse secip vuruyorsunz ve Wiese kahraman..

Wiese öncesinde de birden fazla bir mac icerisinde iki penalti kurtardigini bilirim. Hatta üst üste üc kez iki macta penalti kurtarmisligi da vardir.. Bazen böyle kaleciler final demektir, UEFA Kupasi veya Dünya Kupasi demektir, güzel bir özellik..

Bundesliganin Sert Brezilyalilari.!



BU gibi istatistikleri severim zira oyuncular hakkinda az cok yorum yapma sansini bana veriyor. Efendim sertlik söz konusu oldugunda disiplinsizlikle karistigi vakit Brezilyalilari aklina getiriyor burada.. Listenin basinda

Luiz Gustavo

var.. Hoffenheim'in pek de dikkat cekmese de aslinda bel kemigi bir oyuncudur lakin Bundesliganin ayni zamanda en sert futbolunu oynayandir. 97 kez rakip oyunculara faul yapip hakemlerin düdügü calmasina neden olmustur. Bu su an icin onu Bundesliganin acik ara en cok faul yapan oyuncusu konumuna getiriyor. Ilk devre Köln karsisinda türk hakem Deniz Aytekin ikinci saridan kirmiziyi basmisti, ikinci devre de Karlsruhe karsisinda keza direkt kirmizi görüp takimi yalniz birakti. Ayni zamanda Hannover macinda Bruggink'e yaptiklari kameralardan tespit edilip iki da mac bu sekilde ceza almisliginin yani sira toplamda gördügü 10 sari kart ile bir baska rekora ortak olmasi, 6 mac bir sekilde cezalardan dolayi kadroda yer alamamasina neden olmustur. Bu ligin en sert oyuncusu olarak mimlenmistir artik.. Ve o bir Brezilyalidir.!



Carlos Eduardo

Rangnick onun icin "Zidane" gibi diyor. Hoffenheim'in düsüse gecmesinin en önemli nedenleri arasinda onun takimda olmayisi yatar. Elbette Ibisevic'in boslugunun doldurulamamasi ya da Sanogo'nun direkleri dövmesinin de etkisi olsa da daha cok onun yoklugu etkili olmustur derim ben. Devre arasi arkadaslik macinda Olic ile kavgasi ona üc Bundesliga macina mal olur iken Bochum macinda biraz da refleksif bir sekilde kendisini tutan oyuncuyu ittirmesinin ardindan kisa dönem icerisinde ikinci vukuati olmasi nedeniyle bes mac cezayi yemesine neden oldu. Sadece ikinci devre 8 mac cezali durumuna düstü.. Daha ne diyim ?



Vragel da Silva

Sert bezilyali dediginiz vakit Cottbus'un Da Silvasi olmadan olmaz. Oyuncu istatistiklere belki girmiyor ama su resimdeki gibi sürekli eliyle, koluyla ve daha cok dirsegiyle oynuyor. Üc kez bu yüzden ceza aldi ve Hannover'li Krebs'e yaptigi son müdahaleye alman fedarasyonu televizyon görüntülerinden yakalayinca gecen sezonun ilk devresinin son dönemlerinde "yeter be.! nedir senden cektigim" dedi ve 8 mac cezayi acimadan kesiverdi..



Chris

Bugüne kadar iki kirmizi görmüstü zaten. Schalkeli oyuncu Westermann'a attigi dirsek ile üc mac ceza almasi bir yana Köln macinda Raduya arkadan cift dalmasi sonucu iki mac da burdan. Gladbach macinda da dördüncü sarisini görünce bir mac daha eklendi, etti mi alti ? Ki sakatlik sorunu filan da vardir genelde.. Yani üc-dört mac da bir oyuncu sakatliktan kenarda oturursa senenin yarisini evinde gecirecektir bu arkadaslar..



Rafinha

Simdi söylemeliyiz ki süper bir sag bektir kendisi ve Bayern yolundadir. Son günlerin dedikodusu budur, Rafinha'yi Bayern alacak.. Bir ara Gökhan Gönül de listedeydi diye duymustuk ama bu seneki vasat performansi onun üzerine cizik cekildi demektir. Bu tarafi eksik Bayern'in.. Oddo dolduramadi Sagnol'un boslugunu.. Ki bu Sagnol, Hitzfeld dönemi Milan maci sirasinda sakatlanmasiyla Sampiyonlar Liginden etmistir Bayerni filan.. Diyecegim odur ki süper bir oyuncu ama asla ve asla Türkiye Süper ligine göre degildir hele Bülent Korkmaz'a göre hic.. Uzak dursun bu oyuncu tipinden zira partileri, kartlari ile tam bir Brezilyalidir. Cok faul yapmaz aslinda. 51 faul ile listede 32.siradadir ama iste gördügü toplam 10 sari kart ile Gustavo'ya birincilikte eslik eder.. Sahadaki cirkef oyuncu tanimlamasina da uyar.. Rakibi provake eder, oynadigi 116 Bundesliga macinda toplam 28 kez sari kart görmüstür. Nerdeyse her dört maca bir sari.. Ama iste Süper Modern bir sag bektir, yirmi bes sabriye tercihimdir o cok baska..



Joshue

Magath'in en sevdigi oyuncudur diye tahmin ediyorum.. Ama iste bir sakatlansa yedegi yok.. Cok faul yapar ama akillidir. Bugüne kadar yaptigi 84 faul ile listede diger Brezilyali Gustavo'nun hemen ardinda yer alir ve fakat hic kirmizi görmez iken dört tane de sari kart görmüstür. Defansif orta saha icin kartlar fazla degil. Akilli basmak bir yana akilli bir sekilde faul yaptigini da söyleyebiliriz.. Listede ikinci olup da bu kadar az sari kartin baska bir aciklamasi yoktur sanirim..



Grafite

Gustavo birinci, 97 kez kez faul yapmis. Rafinha ikinci 84 faul yapmis. Peki sonraki gelen Brezilyanin bir golcü olmasi tuhaf midir yoksa Brezilyalilara özgü baska bir durumun ifadesi midir ? Toni ile mukayese edildigi vakit de belirtmistik aslinda.. 76 Faul ile toplamda dördüncü, Brezilyalilar siralamasinda da ücüncü durumdadir kendisi. Bu sene üc sarisi ve bir de sari-kirmizisi mevcut. Toplamda bir yili daha bu devre arasinda gecerken Bundesligada 9 sari kart görmüstür. Kirmizi aldigi zaman karisi kendisiyle üc gün konusmuyormus bu yüzden daha dikkatli olan Grafite kendi haline birakilirsa ortaligi tarumar edecek bir sinire de sahip.. Cok efendi olsa da saha icerisinde bazen kendisini kaybedebiliyor.. Yine de Brezilyalilar icerisinde Lincoln'un kankasi bu futbolcu cok sakin ve disiplinli bir yasam sürer.. Babasi öldügünde ona istedigin kadar kal denilmesine ragmen hafta ici gidip Persembe günü geri dönebilmeyi basarmis ve ayni zamanda o hafta bayern'e de golünü atip allerini de havaya dikmistir bu inancli ve güzel adam..



Antonio da Silva

Stuttgart'daki performansini mumla ariyor Karlsruhe.. Karlsruhe'nin kötü performansinin bir numarali sorumlusudur.. Bilmem kac mac gol atamayan Kennedy bile Da Silva kadar konusulmadi.. Sampiyon takimdan geldi ve simdi de sonuncu, futbol oldukca ilginc bir hale gelebiliyor verdiginiz kararlarla.. Yaptigi 63 faul ile ilk on icerisindeki son brezilyalidir kendisi..

Yasli Kurtlar.!


















Klisnmann, Rummenige ve Malzemicilerin karsilastigi macta durum 13-13 bitmistir. Bir dönemin futboluna damga vuran isimlerin performansi fena da degildir.

23 Nisan 2009

Besiktas'in Michael Fink Transferi.!




Michael Fink'i nasil biliriz ? Iki gündür bana sikca sorulan soru budur. bir kiyas yaparak derdimi daha iyi anlatabilecegimi düsünüyorum. Cok genel bir sekilde degerlendirme yapilacaksa da ortalama Bundesliga takimlarinin kayda deger, istikrali defansif orta saha oyuncusudur. Sampiyonlar Liginde oynayacak bir takima transferi kesinlik kazanmis durumda. Burada Wolfsburg böyle bir hamleyi ancak kadro genisligi acisindan yapabilir zira Joshue'nin yedeklenmesi gerekir ama ilkonbirde oynamasi süpheli olur. Bayern'de oynayacak düzeyde bir performansi yoktur ve Stuttgart-Hamburg takiminda da ihtiyac yoktur.. Haliyle Besiktas'a transferi kesindir bana göre..

Ernst-Fink Farki.!

Her seyden öte biz Ernst'i iyi taniriz. Ernst, büyük takim futbolcusudur ve Fink ile arasindaki en buyuk fark budur. Ernst, Bremen,Schalke gibi üst düzey takimlarda oynamis ve dahasi Sampiyon olup milli takima yükselmistir. Baska acidan uluslararasi deneyimi de hayli fazladir. Bu avantajindan da olasi bir Sampiyonlar Ligi macerasinda Besiktas cok iyi faydalanacaktir. Ernst konusundaki tek sikayet gelisen futbolun icerisinde üst düzey takimlarda yer alan defansif orta sahalarin tekniginin cok daha iyi olmasi gerekirliligidir. Türkiye Süper Liginin daha cok mücadele üzerine kurulu oldugunu ve cagin futboluna henüz ayak uyduramadigi gercegini de düsündügümüzde buraya cok iyi bi sekilde oturmasi cok da sasirtici degil. Bir baska acidan Ernst'in takima yaptigi katkinin bir kisminin türk futbolseverleri tarafindan cok net gözlemlenebilir olusu onun buradaki futbol yasantisini da kolaylastiran etkenlerden.. Hali hazirda Ernst'in futbolunda göze batan özelligi yani bir orta saha oyuncusunun yapmasi gereken savunmayi büyük bir Bundesliga klubunde oynayabilecek seviyede olmasi nedeniyle konumu bellidir.

Fink, Ernst kadar olmasa da mücadelesi de vardir ve bunun yaninda Ernst'den ofansif anlamda takima katkisi daha fazladir. Biraz daha modern bir defansif orta sahadir diyebiliriz. Bu Bundesligada önemlidir ve örnek olmasi acisindan Jermaine Jones ile olan iliskilerini belirtmeliyim sanirim. Ernst'in Fink'den daha kaliteli bir oyuncu oldugu gercegi bir yana Frankfurt takiminda iken Jermaine Jones, Fink'in önüne gecemedi. Ve fakat gerek artan performansi gerekse de cok daha modern bir orta saha oyuncusu olmasi nedeniyle Schalke takiminda Jermaine Jones, siralamada Ernst'in önüne gecmisti. Ve fakat bizim ülkenin liginin oynadigi futbolun ihtiyaci olan oyuncular, Avrupa liglerine göre farkli özellikleri bünyesinde bulunduruyor ve bu acidan Ernst, asagida da incelenecegi gibi cok cok daha iyi bir transferin öznesidir.

Orta saha yerlesimi icerisindeFink, Ernst'in bir adim önündedir. Defansif degil daha cok orta sahanin ortasi asil yeridir. Istikrarlidir, kartlarla iliskisi yok denecek kadar azdir.Hayatinda sanirim tek bir kirmizi karti dahi yoktur. Oynadigi takima katkisi ofans ve defans anlaminda bir büyük takim seviyesinde olmasa da ortalama takimlarin da vazgecilmezidir ve bu lig de Bundesligadir.

Tüm bu gercekleri de dikkate alarak ben size onun en iyi özelligi nedir sorusunun cevabini vereyim. 12 yil boyunca Stuttgart takiminda ögrencilik yapmasindan kelli taktisel acidan kendisini cok iyi gelistirmistir ve bu yüzden Frankfurt takiminin orta sahasinin lideridir. Lider oyuncudur Michael Fink..

Ülkemizde Lider oyuncu kavrami henüz pek anlasilamiyor ve genellikle efendilik ile karistiriliyor. Fink, teknik direktörün iceride verdigi taktigin sahaya yansitilmasinin en önemli aracidir. Alman milli takiminin bu acidan Ballack'idir. Orta sahanin ne yapmasi, nerede durmasi ve dahasi taktisel acilimin getirilerini yanindaki futbolculara verdigi direktiflerle uygulatan insanogludur ve Frankfurt teknik adaminin bu acidan en güvendigi isimdir. Disiplinli, ne yaptigini bilen ve yanindaki oyuncularin lideri konumundadir her zaman.. Bu nedenle cok degerlidir ve bu yüzden Funkel ondan vazgecmek istemiyordu, ortalama bir performans gösterse dahi. Eger ki bu acidan ele alinip transfer ediliyorsa tam isabet derim. Bonservisi elinde ortalama Bundesliga performansini bir ömür sürdürebilecek disiplini de yanindadir. Takima en büyük katkisini liderlik vasfi ve istikrarli bir sekilde sahada olmasiyla saglar. Bir ortalama oyuncu bazen sizin sahadaki kalbinizdir ve bu Fink olabilir. Lakin türk oyunculara liderlik edebilmesinin pek de kolay olmadigini belirtmeye gerek yok sanirim. Her ne kadar Ernst'in o tam olmasi gereken yerde bitmesi ve sahada bulundugu noktalarin ölümcül anlami görülmese de kosmasi, enerjisi ve kaptigi toplarla türk futbolseverlerin kisa zamanda gönlüne taht kurmayi basarmsitir ve bu Fink icin o kadar kolay olmayacaktir. Bunun yaninda Ernst'den daha cok goller atip asist özelligi ile de sahada yer alacak olsa da.. Lincoln meselesi de bir örnektir, sahadaki oyuncuyu teknik adam güzel bir sekilde konumlandirmasi gerekir. Fink'in buna ihtiyaci var, Mustafa Denizli ve Tayfur Havutcu almanca bilmektedir, bu acidan iletisim kolayligi da söz konusu. Frankfurt takiminda oldugu gibi ona bahsettigimiz sekilde sahada rol bicilirse onun cok baska bir özelliginden yararlanip besiktas kendisine en az üc yil bozulmayacak bir sistem insa etmis olacaktir.




Fink neden transfer edildi sorusunun cevabini aramalidir Besiktaslilar. Cisse'den elbette daha iyi bir performans sergileyecektir ve fakat Sampiyonlar Ligi serüveni icin ortalamanin üzeri bir yetenege bence sahip degildir. Mevzubahis salt futbol yetenegi ise bu ne kadar dogru bir tercih orasi tartisilir.. Bielefeld, Frankfurt gibi takimlarin degismez futbolcusu iken Wolfsburg,Stuttgart,Schalke,Bremen gibi takimlarin da degismez yedegi olabilecek bir futbol ortalamasi vardir Almanyada. Ki Frankfurt takiminda bu sene iyi isler yapmasina ragmen sorunsuz bir sekilde oynayip bugünlere gelmesinin en önemli nedeni de Chris ve Bajramovic gibi iki önemli rakibinin sakatligidir daha cok.. Misal bosnak Bajramovic'in oldugu yerde performans olarak birinci tercih degildir gibi.. Ama Funkel onun degerini cok iyi bilen bir teknik direktördür. Antrenörü rahatlatan oyunculardandir der onun icin, en güvendigi oyuncusudur, bir timin basina gecirirsin, direktifleriyle yönetir ve yer yer performansi da buna ayak uydurunca Frankfurt gibi takimin vazgecilmezi olur. Toplamda Fink sadece saha ici performansi degil saha disinda da etkili bir oyuncu olarak degerlendirilmelidir.

Bir baska ayrinti sudur: Menacerlik sirketi Rogon.. Bu sirketin elinin altinda bulunan futbolcularin sürekli Türkiye Süper Ligine transfer ediliyor olmasi da ilginc. Cok fazla futbolcu var, Grafite'den Renato Agusto'ya kadar.. Ernst ve Fink buraya dahildir. Keza Lincoln,Meira,Marcelinho ve hatta dedikodusu olan Marcelo Bordon gibi diger oyuncular da bu sirketin futbolcularidir. Sorumlu insanlar, bizzat kendileri oyunculari görüp üzerine düsmüyorlar, daha cok kendilerine sunulan futbolculardan bir tercih yapiyorlar.Tüm bu ayrintilara ragmen Fink, nerden baksaniz iyi bir transfer öznesi gibi duruyor. Öncelikle Bonservisi yok, Frankfurt takiminda aldigi para yaklasik bir milyon euro idi. Fink daha fazlasini istedi ve bunu ona Besiktas verdi. bu konuda da hemen bir parantez acalim. Ernst Schalke'de aldigi ücretin hemen hemen aynisini burada aldi ve sadece Bremen'de yildiz iken yaptigi sözlesme sona erecekti ve belki Schalke klubü ona 2 milyon Euro'nun üzerinde bir sözlesme teklif etmeyecek idi.Burada ayni parayi üc yil daha garantiledi. Bir fark budur sadece.. Fink ise biraz fazla da asla bir bucuk milyonu en fazla bulur sanirim. Zira uzun süre Frankfurt takimindan istedigi sözlesmeyi beklemistir ama biraz artis olsa da Fink'in istedigi rakama gelmemistir Frankfurt yönetimi. Toplamda iyi bir atilim gibi gözükse de ne kadar bilincli yapildigini sanirim oynadigi zaman görecegiz.

Velhasil;

Michael Fink, defansif ve daha cok merkezi orta saha olarak Türkiye Süper liginde Besiktasi cok rahat idare eder ve fakat Besiktas takiminin sürekli oynayacagi Fink-Ernst orta sahali sisteminde Hagi,Lincoln ayarinda bir ofansif orta sahaya ihtiyaci vardir. Ya Delgado ve Serdar Özkan üst düzey performans gösterecektir ya da Delgado'nun satilip yerine güzel bir on numara alinmasi zorunlu olacaktir. Bu benim on numara askimdan kaynaklanmiyor, Fink yerine defansi da olan ama daha ofansif bir orta saha alinsaydi isler degisirdi. Sistem takimi olup istikrar saglama adina önemli bir adim iken Michael Fink transferi ayni zamanda ne kadar Ernst'den daha ofansif yapida olsa da bu hamleyle iki defansif orta sahali secenegi de isaretlemis oluyorsunuz. Kanatlarda oynayan oyuncularin da Ribery-Messi olmadigi düsünülürse Sampiyonlar Ligi basarisi icin üst düzey bir Delgado-Serdar Özkan performansi ya da tek basina Denizli taktisel mucitesi sart kosulmus oluyor. Eger burada basari saglanmaz ise konu Fink'in basarisizligindan Ernst'e kadar ilerleyecektir Schalke'de oldugu gibi.. Transfer edilen oyuncudan alinan verim onun sizin oyun sisteminizde nasil bir yere sahip oldugu ayrintisinda gizlidir. Bir ihtimal Ernst-Fink ikilisi Serdar Özkan'a yildiz oyuncu olma ya da Delgado'nun yeteneklerini daha rahat sergileme yolunu acabilir.

Nasil bir performans gösterecegini bekleyip görecegiz sanirim..

22 Nisan 2009

Köln'e Dair.!



Gecen hafta Stuttgart karsisinda Daum dünya karmasi bir onbir ile cikti sahaya. Toplamda on farkli milletten onbir oyuncu sahaya sürer iken tek bir almanin bile aralarinda olmamasi da oldukca ilginc ve bu durum haftasonu karsilacagi Hannover teknik adami Decking'in de tekpisini cekmis durumda. Takim ona göre bu uluslararasi karmayla kimligini kaybediyor. Ve Daum elbette cevap vermekte gecikmiyor:

"Benim icin oyuncunun pasaportunda yazdigi milliyetinin hicbir önemi yoktur, Biz Köln takimiyiz, sahada kimin forma giydiginin degil köln formasi atlinda..." Güzel bir cevap. Mesele kimlik ise bunu ugandali ile dahi saglayabilirsiniz..

ve söyle bir kadrosu vardi:

Bir tane Kolombiyali(mondi),Slovenyali(Novakovic),Lübnanli(Mohammed),Kanadali(McKenna),
Fransiz(Ehret) Portekizli(Petit),Ganali(Boateng),Romen(radu),Sirp(Vucicevic).. Akabinde oyuna sonradan giren oyuncularda ise: Pezzoni alman olsa da babasi italyan, Ishiaku Nijeryali, Sanou ise Burkina Fasolu'dur.

Daum, takimin kadrosunun ikici lige göre fazla birinci lige göre yetersiz olarak acikliyordu. Bana göre Cottbus ile beraber ligin aslinda en kötü kadrosuna sahiptir Köln takimi. Antrenörün akliyla ayakta kalip pek coklari gibi düsme tehlikesi yasamiyor simdilik. Öyle ki evinde sadece üc mac kazanmsitir ve hatta bu hafta karsilacaklari Hannover ile ilk devre yaptigi macta aldigi galibiyet de bu sezon kendi evinde aldigi en son galibiyettir. Bayern Münih dahil pek cok takimi deplasmanda yenmeyi basarmistir zira üzerine gelen rakip karsisinda cesitli taktiksel acilimlar ile sürpriz galibiyetler elde etmistir. Kendi evinde oynasa dahi baski kuracak kadro gücünden yoksundur. Seneye ise basta Podolski olmak üzere bu takimi kafaya oynatacak kadroyu kuracaktir zira transfer isinde ne kadar basarili oldugunu Ze Roberto,Ballack,Lucio, Alex gibi isimlere bakarak anlayabilirsiniz.

Ümit Özat ise Kölnde kariyerinin ilk adimini atmis bulunmaktadir. Daum, ögrenmeye bu kadar merakli adam görmedim diyerek onun teknik direktör ve ayni zamanda takima katkida bulunma sevdasini dile getiriyordu. Ümit Özat, ögrenmeye meraklidir, Mehmet Topal gibi. Bu adamlarin sinirini kestiremezsiniz, gelisebilir bir yapisi vardir karakter olarak. Her daim sizi sasirtabilir ki bahsetmistik kaptan beni futboluyla öngörülerimi yikip gecmistir. Antrenör olarak da kesinlikle basarili olacaktir zira bunun planlamasini cok önceden yapmistir. Simdi Özat-Daum ikilisi seneye ne yapar bunun büyük bir merakla bekliyorum.

Köln'de bir haftalik kurs sonucu sinavi basariyla gecip antrenör olmustur. Daum'un altinda calismaya basladi ve seneye yardimci teknik direktör olarak göreve devam edecektir. Co-Trainer..

Daum ise gitmez Köln takimindan. Burada kendine geldi ve cok tartismali bir ayrilik yasadi. Bunun disinda Köln takimindan aslinda ayrilmak cok zordur, futbol sehridir ve tutkulu bir seyirciye sahip. Podolski'yi döndüren, Helmes'e özlem duydurtan ve gidenin aklindan cikamayan bir takimdir. Yakin zaman icerisinde gecmisinde oldugu gibi büyük takimlar arasinda yerini alacaktir diyorum ve bunun icerisinde cok sevdigim Daum da Umit Ozat da olacaktir kesinlikle.. Sonrasinda ise bu hafta sonu Hannover'e yenilmeyecektir, önce 2 arkasindan beraberlik oynanmalidir..

Liverpool - Arsenal: 4-4



Siz benim neye dikkat kesildigimi biliyor olmalisiniz artik. Ben bu maci yorumlamayi reddediyorum her seyden öte. Zira benim aciklayabilecegim seyler degil bunlar. Arshavin'e gelecegim ama bundan da öte böyle bir tempo nasil olabilir ? Liverpool bu kadar baskin oyununu ve presi doksan dakika boyunca nasil yapabilir ? Sampiyonluga oynuyor, kendi evinde ve son derece güclü motivasyonlar söz konusu ama bunlarin hicbirisi bu tempoyu aciklamaya yetmez..

Tamam, burasi Premiere Lig. Bazi seyleri kabul ediyoruz zaten.. Efendim topa sahip olup oynama süresi 0,7 saniyelerin dahi altinda. Almanyada en iyisi 1,1 saniye. Ya da paslarin isabet orani, topun oyunda kalma süresi ve her oyuncunun topa türkiye süper ligindeki en iyi on numara kadar hükmedebiliyor gercegi ve elbette bunlarin dogurdugu baska bir futbolu.. Ama bana bu tempoyu yine de aciklamiyor.!

Arsenal oynamadi, Arsenal iyi bir transfer yapmisti sadece..



Su yukaridaki golü Arda Turan'in da seyretmesini istiyorum ben. Arshavin'in attigi son gole bakin.. Yirmi kez tekrar tekrar izleyin. Ben ayni pozisyonda Arda'nin normal gücünden düstügü icin cok net golü üstelik karsi karsiya kalip da gücsüz düsmesinden atamadigini bilirim. Bir adam o depari macin o dakikasinda nasil atar yahu ? At yarisinda son düzlüge geldiginde rakiplerini ekarte edecek hiza ulasan at gibi geriden gelip rakibini gecti.. Benzer kosulari Ribery'nin de gerektigi yerde yaptigini da ekleyelim, budur efektif ve etkili oyuncu. Bu macin benim icin en güzel keyiflerinden birisi bu kosu anini seyretmek oldu.. Eger Arshavin doksan dakika oyunda bassa bu golü atabilmesi mümkün müdür ? Akilli bir sekilde basmasi gereken yerde hucum edip durduk yere geregi yok iken firsat yaratip bu sekilde degerlendirebiliyorsaniz sizden milyon km fazla kosmus takimi sampiyonluktan dahi edebilirsiniz. Cok yerinde hizli bir sekide basip topu kapip attigi bilmem kacinci gol Arshavin'in . Bu mac normal kosullar altinda 5-0 Liverpool lehine bitmesi gerekirdi eger ki orada Arshavin gibi türünün son örnegi bir adam olmasaydi. Sizler yüksek ihtimal tam da orada bulunma sansina sahip oldugunu düsüneceksiniz, ben ise bu gibi golleri bugüne kadar hep attigini ve daha cok atacagini.. Ne ilk, ne ücüncü besinci ne de sonuncu.. Son bir dakika kala böyle bir oyuncuya sahip olma lüksü nedeniyle hicbir sekilde haketmediginiz galibiyete dogru ilerliyorsunuz ve gerek sakatliklardan gerekse acemi hatalardan son golü yiyip bir adamin size tek basina armagan edecegi üc puandan da oluyorsunuz..

Liverpool takimi inanilmaz basti önde. Arsenal gibi ayaga pas ile cok rahat oyunu domine edebilecek gücte bir takim kendi yari sahasindan cikamadi. Bu baskinin bir daha tekrar etmekte fayda var benzerini uzun yillardan bu yana görmedim. Yirmi dakika olur, otuz olur altmisi da gördük da doksaninci dakika dahi böyle diri bir takim.. Arsenal atak gelistiremedi ve türkiye süper liginin büyük takimlarin anadolu takimlari karsisinda kurdugu o dominant oyunu sergiledi sahada.. Arsenal kendi ceza sahasindan cikamadi son yarim saat.. Iki kisi daha koysaydik Arsenal takimina yine de Liverpool baskin oynayacakti sanirim.

Futbolun tek bir dogrusu yoktur. Herhangi bir özelligi sahada cok iyi bir sekidle sergilerseniz sizi basariya götürür. Ama bugün Liverpool, toplamda rakibinin ortalamasindan cok da üstün bir yetenegi olmamasina karsi sampiyonluk umudunun evinde oynamasi ile birlesiminden dogurdugu yüksek tempo ve pres ile rakibine inanilmaz bir fark atti ve fakat yine de yetengin ve aklin karisimi olan bir adama boyun egmek durumunda kaldi..

Böyle bir macin güzelligine dahi herhangi bir ifadeyi de anlamsiz buluyorum. Angelina Jolie cok güzel bir kadin demek gibi bir sey bu ki o bile tartisilir aslinda ama bu mac..

21 Nisan 2009

Felix Magath...!



Her kosulda basarili olanini görmedim ama bir süre sonra elde ettigi basarinin da verdigi güc ile her sekilde kendi kosullarini yaratip basarili olanini gördüm ve onlardan birisi Felix Magath..Su zamanin tartismasiz en basarili teknik adamidir Felix Magath. Yalniz bugünlere kolay gelmedigini de eklemeliyiz. Belki ülkemizde de eksik olan teknik direktör icin gerekli zamanin verilememesinin ya da ona sunulan futbol ortaminin basarida ne gibi payi oldugunu anlamak icin cok iyi bir örnektir. O Bachirou Salou'nun tanimlamasinda Avrupanin son diktatörüdür. Hocasi Enst Happel'in mottosunu hicbir zaman aklindan cikarmamistir: Senden korkmayan insanin sana saygisi olmaz". Lakabi iskenceden türetilmis, Qualix ve ayni zamanda Saddam'dir. Misal yine Frankfurt'dan eski ögrencisi forvet Jan-Aage Fjörtoft meshur titanic benzetmesi icin söyle der:

"Titanic'in kaptani Felix Magath olsaydi gemiyi kurarabilir miydi inanin bilmiyorum ama su kesin ki canli kalabilen hemen herkes topfit olurdu."



Hamburg takiminin yildiziydi. Üc kere sampiyon olup Sampiyon Klupler Kupasini da alir iken blogda da isledigimiz üzere final macinda Juventus kalesine o muhtesem füzeyi gönderen isimdir. Hambug ile 77'de kupa galipleri kupasini da alir ve nihayetinde 1986 yilinda futbola "futbolcu" olarak nokta koyar iken teknik adamliga soyunuyordu.


Guardiola ve benzerleri gibi futbolu biraktiktan hemen degil de alti yil sonra oynayip da yildizlastigi takimin ikinci takiminin basina gecti. Bir yil sonra da önce Co-Trainer sonrasinda tek basina sorumlu olarak cok sevdigi Hamburg'un basinda buldu kendisini.. Kisa süreli basarilar yakalasa da ardindan gidecegi Nürnberg, Bremen, Frankfurt takimlarindan kovulacakti ve üstelik hep ayni bahane ile son bulacakti isi: Cok sert antrenmanlar yaptiriyor.. Bir baska acidan bu üc takim da Magath'i düsme potasina girdiginde ise aliyor ve bir yil sonra da kovuyordu. Bu yüzden bir baska lakabi da Cankurtaran gibi bir sey oluyordu Almanyada.. Son olarak Frankfurt takimina sezon arasi gelip bir diger sezonun ortasinda gidiyordu. Bunun aciklamasi sudur: bir sekilde kötü giden takimi ligde tutmak icin yeni antrenörün heyecanindan faydalanmak. Bu yüzden geldi yine bu yüzden kovuldu ve artik sinirleri de gerilmis durumdaydi: Takimlarin ligde kalabilmesi icin kurban olmaktan biktim diyordu 2001 yilinin ocak ayinda Frankfurt takimindan kovuldugu vakit..



2001 yilinda iste bu düsünceler ile Stuttgart'in basina gecti Felix Magath.. Stuttgart takiminin digerlerinden cok önemli farklari vardi. Her seyden önemlisi cok genc bir kadrosu vardi, egitilmeye müsait. 25,5 yas ortalamasi ile o dönemin en genc yas ortalamasina sahip takimiydi. Akabinde bugün Wolfsburg'da ona sunulan ortamin bir benzeri burada ona yaratilmisti ya da biraz da sansi yaver gitmisti. Bir teknik adamin basarisinin icerisinde bulundugu kosullar, onun kapasitesinden daha önemli rol oynar demistik Skibbe üzerine yazdigimizda. Bu yüzden Terim'in ve hatta Hagi'nin basarilarinda varolan kosullarin en az futbol becerileri, bilgi ve birikimleri kadar önemli oldugunu dile getirmistik. yine bunun bilincinde Galatasaray takiminin hem yurt ici ve ayni zamanda yurt disi basarilarinin muazzam oldugu dönemde Faruk Süren'in payinin yadsinamayacagi gercegi üzerinde de durduk.. Düsme potasinda aldigi Stuttgart'i kümede tutar iken bir sonraki sezon takimi sekizincilige ve sonrasinda ise ikinci yapip Sampiyonlar Ligi vizesi alir iken o sene yilin teknik direktörü seciliyordu Felix Magath.. zira o takimin hem teknik direktörü ve ayni zamanda menajeriydi..



Gözle görülür bir basariydi bu.. Bir benzerini Daum basarmisti. Derler ki burada eger o bu blogda da videosunun oldugu Daum-Hoeness tartismasi olmasaydi Christoph Daum, Bayernin basindaydi. Bir dönemin yazili olmayan kurallarindan birisidir: her kim ki ister teknik adam isterse futbolcu olarak basari saglar Bundesligada onun yolu Bayerne düser.. Hoeness bakti ki Daum ile bir iliski kurulamayacak ve Bayerne sürekli engel cikaracak, onu baska türlü Bundesligadan gönderdi. Yoksa herkes biliyordu ki aslinda Daum'un yolu da Bayernden gecmeliydi tarihe biraz söyle göz attigimiz vakit.. Velhasil Magath bu muazzam basari sonrasi Bayern'e öncesindeki ve ardili olacak Hitzfeld gibi kapagi atti..



Bu ayni zamanda cok iyi bir satranc oyuncusu olan teknik adam Bayernde de basarisini devam ettirdi. Iki yil üst üste hem Sampiyon ve ayni zamanda da Alman kupasini aliyordu ki bunun bir baska aciklamasi: Duble yapmaktir.. Cok az insana nasip kismet olmustur. Artik o havalardaydi.. 2005 yilinda da ayni sekilde yilin teknik adami olmayi basariyordu. 2005/06 sezonunu sampiyon tamamladiktan sonra bir sonraki dönem ligde Bayern ile kötü sonuclar almaya ve Avrupada da ilerlese de güven vermeyen oynu ile tartisilmaya baslanildi.



Simdi, 2004 sezonunun basinda takimin basina geliyor. 2004/05 yani ilk sezonunda sampiyon oluyor, alman kupasini da aliyor. Bir sonraki sezon yilin teknik adami secilmeler, iki kupa birden almalar.. Ki bu üst üste iki sene hem Sampiyon olup hem kupayi alan tek klup Bayerndir bunu basaran ilk ve hala tek olan isim de Felix Magath'dir. Sampiyonlar Ligi Sampiyonlugu haric hemen her konuda olabilecek en iyisi.. 2006/07 sezonunda ise Sampiyonlar Liginde gruplari gecer iken ligde cok kötü bir performans gösteriyor.. Sadece bu kötü performans nedeniyle gruplardan cikip Real Madrid'in rakibi oldugu dönemde..



..yerini bir daha teknik direktör olarak klup takimi calistirmayacagini aciklayan Hitzfeld'e birakiyor. Haksizliga ugruyor aslinda. Bu gibi durumlarda bugüne kadar benzer örnekleri göz önüne aldigimizda görüyoruz ki ardili olan insanlarin yasattigi hezimetler bu insanlara haklarinin teslim edilmesini sagliyorlar.. Ama iste bu da Hitzfeld. Ben onca teknik adam arasinda bir numaraya koyuyorum, dahasi var mi ? Gelir gelmez Real Madrid'i eliyor akabinde Milan deplasmaninda da beraberlik ile dönüyor ama sakat oyuncular belini büküp kendi evinde teslim oluyor, sezonu da her seye ragmen 4. bitiriyor Hitzfeld.. velhasil kimse Magath'dan bahsetmiyor konu daha cok Hitzfeld'in devam edip etmeyecegi.. Yalvar yakar bir sezon daha HItzfeld kaliyor takimda ki o da Magath'in benzeri bir hakarete ugrayip sözlesmeyi uzatmiyor, iki kupa alarak birakip gidiyor yerini Klinsmann'a.. Bu arada Magath'in nereye gidecegi hep soru isareti.. Ben Stuttgart dedim,Schalke dedim ve hatta Hamburg ama o cok baska bir klube gitmeyi tercih etti..



Wolfsburg. Inanin bana bunu sadece gercekten kendisine güvenen Daum veya Magath gibi bir teknik adam yapabilir. Zira Wolfsburg takimina ilk yilinda yasattigi besincilik derecesi tarihinin en iyi derecesidir ki bu sene onu da asacaktir. Neden Wolfsburg ? O basariyi Stuttgart takiminda hicbir sekilde dokunulmaz oldugu dönemde yasadi. Baska bir teknik adam.. Misal, oyunculara rakip takimin taktigini, güclü ve zayif yanlarini sorar ve bunu bilemeyen olursa o oyuncu kesinlikle Magath tarafindan ciddi bir cezaya carptirilir.. tartisma kabul etmez. St.Pauli'nin efsane kalecisi böyle bir tartisma sonucu isinden olmustur. Wolfsburg'un su an icin her seyi. Teknik Direktörü, Menajeri, Tüm klubun futbol adina calisanlarinin belirleyicisi,Yetenekleri kesfeden Scout ekibinin kurucusu ve daha cok sey.. Üc ana baslikta ayri görevi vardir ve kisaca Wolfsburg'u bastan yaratacak ve hatta yaratmis adamdir.. Ilk sezon devre arasi cok da basarili degildi üstelik geldigi günden bu yana 60 milyon euro harcayip 33 tane yeni ismi takima getirip 30 tanesi ile de yollarini ayirdi. Ikinci devre her daim cikisa gecer takimi zira yorgunluk gibi durumlar Magath'in takiminda asla görülmez. Herkesin bittigi yerde onun takimi daha yeni isinmis oluyor. Grafite'nin ilk günlerde antrenmanda dayanamayip bayginlik gecirdigi ayrintisini de önceden belirtmistik. Gercekten cok sert antrenmanlar yaptirsa da basarinin kacinilmaz yolu buradan geciyor ona göre..

Burada benim icin muhtesem bir ortam var diyor, her karari ben veriyorum misal Münihde kararin verilebilmesi icin Hoeness ve Rummenige ile ortak bir noktada bulusmamiz gerekiyordu diye farki dile getiriyor..

Cok sert antrenman yaptirdigi isminin gectigi her yerde ilk dile getirilen özelligidir. "Biz eger en iyisi olmak istiyorsak digerlerinden daha fazla calismaliyiz". At aahibine göre kisner gerceginin bir baska tezahürüdür futbolda. Onun elinin altindaki futbolcular ne Bundesligada ne de transfer oldugu yerlerde hicbir sekilde buradaki basariyi göstermemistir. Dzeko iyyidi, Cek liginin en iyi yabancisi da olmustu ama bugünkü gibi Ingiltere Premiere Liginin en cok istedigi oyuncu konumuna gelmemisti,Misimovic 19 asisti lig bitmeden gerceklestirir iken toplamdaki asist saysisi Wolfsburg öncesi 19 mudur ki ? Ya da Grafite.. Basarisiz olan italyanlardan ziyade onlarin yerine oynayanlarin gelisimine göz attiginizda teknik direktörün oyuncu verimi konusundaki öneminin bir daha alti cizilmis oluyor aslinda. Magath, Trabzonspor klubunda basarisiz performans gösteren disiplinsiz Marcelinho'yu alir iken onun kumasini ve yeteneginin farkindadir gerisini bana birakin diyor.. Bir zaman pesinden cok kosturdugu Lincoln'e bakin bir Skibbe dönemine bir de Feldkamp-Bülent Korkmaz zamanina.. "oyuncular lincoln'den memnun degilmis, teknik adam ne yapsin "geyigi Magath'in ya da kendini bilen bir adamin calistirdigi takimda hicbir zaman dile getirilemez.. Onun oldugu yerde öyle bir hakkiniz yoktur, bastan kabul edeceksiniz zira bu yüzden bu adam basariyi bu kadar gec yakalamistir ve baska acidan basarisinin sirri da budur, tek basina geminin kaptani olup Titanicleri kurtarmak..

Sonuna kadar katildigim bir düsünce sudur ki Türkiye süper ligine belki de en uygun yabanci teknik direktördür, hicbir sekilde söz hakkiniz olmaz belki ama eski futbolcu simdinin menajeri Horst Heldt'in dedigi gibi;

"Onun yönetimi altinda futbolcu olmak cok iyi bir yasami garanti eder- sert ama adil"