20 Ağustos 2011

Hemen Vazgeçme.!



Son on gündür çok zor günler geçirdim. Ölümden dönülen bir kaza bile önemsiz bir detay oldu yaşanılanlar içerisinde.. Bir şeylere inanmış bir şekilde yürürken olmayacak diyorsun bazen. Çok şey üst üste gelir ya hazır bırakacağın yerde sana bahane olur. Ama bazen bir şarkı bazen bir resim ve bazen bir hikaye güç verir insana. Dilerim ki şu hikayeler de hedefe giden yolda büyük engellerle karşılaşan insanlara biraz olsun güç verir..



Tek kollu "milli" futbolcu Robert Schlienz'in hikayesini 2008 yılının henüz daha başında blogda işlemiştik ve şimdi okumayan varsa şuraya alalım biz onu: Robert Schlienz.!



Karol Bielecki

Schilenz'e benzer bir hikayesi var.

Haziran 2010'da Polonya milli takımının Hırvatistan ile yaptığı Hentbol karşılaşmasında ağır bir yara aldı sol gözüne. Resimleri ve videoları internette vardır ama o görüntüyü buraya alamadım zira ben bakamıyorum. Operasyon geçirdi ve sol gözünü kaybetti.. Kariyerini de sonlandırdığını söyledi ilk etapta.. Çok değil bir kaç gün sonra bu kararından vazgeçti.

Peki sonra?

Operasyondan altı hafta sonra sahalara döndü. Gözleri için özel bir gözlük takıyor. İlk test maçında 30 dakika bu gözlükle mücadele etti ve daha oyuna girer girmez 1-0'ı kaydetti. Sonrasında çıktığı ilk maçında 11 sayı onun ellerinden geldi..


Oscar Pistorius

24 yaşında. Doğuştan bacakları yok. Bu şekilde dünyaya geldi. 400 metre sprinterleri arasında dünyanın en iyileri arasında..

Henüz daha yaşamın başında engelli olmasına rağmen spor aşkı galip geldi. O Atletizmden önce su topu,tenis ve Rugby oynayabilmeyi başardı. Rugby'de geçirdiği sakatlık onu atletizme yönlendirdi.2007'den bu yana 400 metre performansını sürekli geliştiriyor.19 Haziran'da 45,07 derecesiyle 2011 yılının dünyada en iyi 18.derecesini elde etti. Tek engeli bacakları değildi yarışmasına.. 2008'de Atletizm fedarasyonu (IAAF) protezlerle yarışmasını yasakladı. Spor mahkemesi CAS'a başvuran Pistorius bilimsel bir şekilde protezin yarışta ekstra bir avantaj sağlamadığını kanıtladı ve yarışmalara geri dönebildi.

Şimdi.. İki bacağı olmayan ve bu yetmezmiş gibi bu şekilde yarışmasına engel çıkartanlara karşı savaşarak koşmaya devam ediyor. Biz iki bacaklılar?


Jason Smyth


1987 doğumlu Kuzey İrlandalı atlet. Sprinter.. 2008 Pekin olimpiyatlarında hem 100 hem de 200 metrede rekor kırarak altına ulaştı. Görme özürlü.. Stargardt hastalığının izin verdiği ölçüde görüşü olsa da yüzde on olarak dillendirebiliriz bunu.



Bethany Hamilton

Ailesinden öğreniyor sörf yapmayı. Çok yetenekli ama bu 1990 doğumlu genç. 5 yaşında Quiksilver „Push-and-Ride“ yarışmasını kazanıyor. 8 yaşında „Rell Sunn Menehune“.. 1999 da 23. „Haleiwa Menehune yarışmasını da kazanıyor. Her sene bir yarışma kazanarak 13 yaşına geliyor ve işte her şey orada..

2003.. 31 Ekim sabah 7.30.. Denizde antrenman sırasında bir Köpekbalığının saldırısına uğruyor ve sol kolunun neredeyse tamamını kaybediyor. Sörfçü için bir kolun kaybedilmesi ne demektir? Denge?

Bethany eski formuna kavuşmuş durumda. 2005'te NSSA National Championships de bir numaraya yükseliyor. 2008 de dünya sıralamasında üç numara.. Çeşitli başarıları devam ediyor. zira o daha 21 yaşında.!

Operasyondan 3 hafta sonra antrenmanlarına başlıyor açık denizde.. 2007'de biyografisini ve yaşadıklarını yazıyor sonra filmleşiyor bu „Heart of a Soul Surfer" ismi altında.

Daha masa tenisçisi var.. Bisikletiçisi Yüzücüsü güreşçisi.. Bunlar da başka zamana kalsın ve siz efendim hemen vazgeçmeyin.. Aşılır her engel..

18 Ağustos 2011

Raul & Guti.!



Raul yeniden Guti ile burada Beşiktaş'ta buluşabilir mi?

Bir yanlış başka bir yanlışı doğurmasın. Raul şüphe yok ki yıldız bir oyuncudur ve fakat karakteri açısından diğer yıldızları dahi toparlayabilecek konumdadır.Antrenmana ilk gelip son çıkanlardandır.. Hem bir ihtimal belli mi olur Guti'ye daha fazla sorumluluk dahi yükleyebilir. Bunun dışında Raul'lu bir sistem şu kadro içerisinde çok da kolay değil ama neden olmasın ?

Lolita.!



Sevgili Ali Murat Hamarat'ın yazısını okumalısınız elbette.O yazının içerisinde Oğuzumun Atay'ımın en çok etkilendiği yazarlar arasında yer alan Nabokov'un Lolita'sına dair Alev Alatlı'nın alıntısı da oldukça güzel.

Nabokov, romanı önce bir kısa hikâye olarak, Volşebnik (Büyücü) ismiyle 1939′da Paris’te kaleme alıyor. Karşımda duran oğlunun yakışıklı nahoş yüzünün çağrıştırdıklarından birisi de bu tarih: 1939. 1939 Paris’i, büyük ekonomik kriz, İspanya İç Savaşı, İkinci Dünya Savaşı. Hitler Avusturya’yı ilhak ededursun, adam Lolita’yı yazıyor- Viyana, Paris’ten bir kol boyu uzakta. Hitler Polonya’yı işgal ededursun, adam Lolita’yı yazıyor- Varşova da Paris’ten bir kol boyu uzakta. Einsatzgruppen derlerdi, mobil ölüm üniteleri kol gezİyorlardı. Hitler gezici gaz otobüslerinde bir milyon üç yüz binden fazla Polonya Yahudisini o arada boğazlayadursun, adam Lolita’yı yazıyor. Ocak’ta Barselona Franco’nun faşislerine düşüyor, Şubat’ta Katalunya, Mart’ta valencia, sonra Madrid… Adam Lolita’yı yazıyor. Yüz bin İspanyol Fransa’ya sığınıyor, adam Lolita’yı yazıyor. Mussolini Arnavutluk’u işgal ediyor, adam Lolita’yı yazıyor. 1997 Fransa basımı komünizmin kara kitabı, Rusya, Asya, Orta Avrupa ve üçüncü dünya komünist rejimlerinde sistematik olarak öldürülen yüz küsur milyon insanı belgeliyor, adam Lolita’yı yazıyor.

Dünya umurunda olmayan bir yazar, neden yazar?

17 Ağustos 2011

Kral gitmek istiyor..



Son hafta oynadığı karşılaşmalarda girdiği ikili mücadelelerin yüzde doksanını kaybetti. İki pozisyon yakaladı ve onlardan birisini muheşem bir aşırtma sonucu golle sonuçlandırdı. Buna sevinmedi bile.. Kral rahatsız Kral huzursuz.. Gitmek istediğini de yönetime bildirdi amma velakin o takım Blackburn değil diye de belirtti. Heldt Raul'un Blackburn'e gitmek istemediğini ve fakat Schalke'den de ayrılmaya niyeti olduğunu kendilerine ilettiğini belirtti. Yine de Schalke Raul'u bırakmak istemediği bir kez daha belirtmekten çekinmedi.

Neden Raul rahatsız?

Geçen sezonun sonlarında sözleşmesini uzatmak istedi. 2012 değil 2013 olsun istedi ama bu yönetim tarafından kabul edilmedi. Birinci ve bence asıl neden budur. İkincisi ise Rangnick onu son adam olarak değil 4-3-3-'ün ortasında hücuma dönük orta saha oyuncusu olarak kullanmak istemesi. Rangnick dik kafalıdır. Konsept futbolu oynatan teknik direktörlerin en tepesinde yer alır.Vazgeçmez dediğinden.

Bu ne demektir?

Herkes gibi bu yaşında koşacak ve golcülüğü kadar içeriye derin paslarını da konuşturacak ama öncesinde akının kesilmesinde -ki bu oyunun temelidir Rangnick de- pek de küçümsenmeyecek rolü olacak.. Magath'da çok başarılı oldu ve rolü forvet arkası ya da forvet idi. Bugün ise çok başka..

Sözleşmesi yenilenmedi ve yeni rolünü de beğenmedi. Gitmek istedi.. Blackburn'ü kabul etmedi. Şimdi ise Helsinki maçı için kadroya alınmadı. Sportif direktör bunun nedeni olarak suni çimleri gösterdi ve sakatlanmasını istemediğini söyledi bir diğer kadroya alınmayan yeni sakatlıktan kurtulmuş Jones gibi.. Pek çok kişi ise olası bir transferine Avrupa'da oynamış olmasından dolayı zorluk çıkartılmaması için bu kararın alındığını düşünüyor.

..ayıp ediyorlar Kral'a.. O yaşında kendisinden beklenileni vermiş alınma nedeni olan Şampiyonlar Ligi gollerini takır takır atarak kendisine ödenilen paranın mislisiyle geri kazandırmış çok güzel karakteri olan efsane bir futbolcudur. Nereye giderse gitsin gollerini yeteneğiyle değil karakteriyle atacaktır ama umarız ki şu uyum yakalanmış iken burada kalır.. Gözümüzün önünde aşırtmalara devam eder..

Kahn "Eksik olan LİDER futbolcu.! "



Robben de bu eleştiriyi yaptığı için ciddiye almakta fayda var. Hatırlarsanız Arjen Robben Bayern kaptanları için 'lidercik' demişti.

Oliver Kahn sadece eski kulübü Bayern'in değil aynı zamanda Almanya'nın da uluslararası kupaya bir daha ulaşabilmesi için gerçek saha içi liderlerine ihtiyacı olduğunu belirtirken Schweinsteiger ve Lahm'ı da imajlarının başarıdan daha önemli görüyorlar gibi ağır bir şekilde eleştirmekten de geri durmuyor. Bahsettiği futbolcu tarzına verdiği örnekler de Ferdinand, Puyol, Xavi, Terry, Lampard ve Lucio..

Haliyle bu taraftar forumlarından gazetelere kadar her yerde bir tartışma başlattı. Effenberg tarzı lidere kupa kaldırmak için ihtiyaç var mıdır?

İşler ters gittiğinde sazı eline alacak her şeyi yoluna koyacak bir lider eksikmiş Bayern'de. Ben Hakan Şükür sonrası aynı eleştiriyi Galatasaray için de yaparım ve bugün Atletico'ya imza atan Arda Turan'ın güzel karakteri ve yeteneği olsa da kötüden ziyade olması gerektiği gibi bir lider olamadığının da altını çizerim her zaman.. Tam da derbilerde final maçlarında oynaması ve sazı eline alması gereken oyuncu eksikliği.. Herkes düştüğünde herkesi saha içerisinde ayağa kaldırıp arkadaşlarına güç verecek v.s.

Pek çok otorite futbol değişti ve bitti gitti o dönem der iken asıl tartışma daha çok olması gereken liderin özellikleri üzerine duruluyor. Barça örneği sıklıkla veriliyor ve pek çok futbol adamı sorumluluğun Köln'de Podolski'nin kaptanlığının alınmasının altında yatan nedende olduğu gibi paylaştırılması gerektiği üzerinde duruluyor.

Barça güç dengeleri açısından kendisine denk bir takım bulamamıştır. Dolayısla hali hazırda eşit pozisyonda olup o zorlamayı yaşamayan bir takımdır. Bugüne kadar olan Barça kısmı en azından herhangi bir futbol geleneği ve eleştirisi içeirsine örnek olarak sokulmamalıdır. Kahn yine de bu lider futbolcu örneklerinin içerisine Xavi'yi de sokmuştur. Tarzı başka olabilir ama bu da bir örnektir.

Son çeyreğe kadar gidebilirsiniz derim ben. Şampiyonlar liginde yarı final efendim ligde son dönemeç kupada yarı final v.s. Ama işte bu eşiği geçer iken çıkabilecek arızaları düzeltebilecek ve takımı sırtlayacak minumum bir ya da iki lider karakterli kazanmaya inanmış ve inandıracak insana ihtiyacınız vardır. Tuchel de bu ihtiyacın gerekliliğine işaret eder iken kendisinden yola çıkmış olsa gerek ki illa da sahada olması gerektiğine inanmıyor. Galatasaray'da Fatih Terim Wolfsburg'da Magath Madrid'de Mourinho ve elbette Mainz'da da Tuchel gibi saha dışına dair örnekler de mevcuttur.

Hülasa ister saha içerisinde ister saha dışında kupaya uzanan yolda mutlaka minumu bir lider karakterli insanoğlu o takımda yer almalıdır.

16 Ağustos 2011

Neven Subotiç Azmi.!



Neven Subotic Klopp'un Mainz'dan Dortmund'a geçmesiyle hocasının yanında Dortmund'a gelmişti. O dönem burada da yine işlemiştik ki ikinci Bundesliganın yanlış hatırlamıyorsam en yüksek bonservisi ile transfer olmuştu birinciye..

Amerika-Bosna Hersek- Sırbistan-Almanya gibi dört milli takımda da oynayabilirdi ama o babasının memleketi Sırbistan'ı seçti. Neden bu seçim biliyor musunuz peki? Nasıl çıkışı oldu onun..

Sene 2005.. Amerikada GT Bray Park'da babası ile her gün antrenman yapıyor bu çocuk. Azimli.. Çalışıyor ve biraz da şanslı zira o parktaki çalışma esnasında USA U17 milli takım yardımcı antrenörü onu burada keşfediyor. Milli takıma çağrılıyor buradan ve takımla beraber antrenman eder iken U.S.A vatandaşı olur olmaz da U.S.A milli takımının formasını da giyiyor FORVET olarak.. Bugün 20 milyonu aşkın bonservis fiyatıyla defans oyuncusu olmasını daha çok antrenörünün yönlendirmesi sonucu başarıyor..

Dortmund zorluk çıkaracaktır ama yakın zamanda bir Premiere Lig transferi gerçekleştirecektir. Bir taliplisi çok fazla oradan.. İki bu adam tam bir Premiere Lig sevdalısı. Bekliyoruz..

Prag Hatırası.!









Daniel Halfar.!



Sene 2006 Haziran.. Almanya'da futbol seyretmekten öte bir şey yapmıyorum. TV'de gördüğüm izlediğim her yıldızı da sözlüğe yazıyorum. Beş yılı aşkın bir süre öncesi de Daniel Halfar'ı şurada sözlükte yazmıştım ben gelecek vaad eden 18 yaşındaki yetenek diye.. Tek bir entry ile kaldı orada.

Neden?

Dibe vurdu o muhteşem çıkışı sonrası.. Disiplinsizlikleri takımdan ayrılışlar ama en çok da bu resimdeki minik çocuğu.. Kalbi delik doğdu ve nasıl ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Çok ama gerçekten çok ağır bir bunalım dönemini geride bıraktı. Şimdi hem çocuğu hem de kendisi için her şey güzel..

Son hafta öyle goller attı ki.. Bir Robben oldu bir Raul.. 1860 Münih'in bu seneki çıkışında etkisi büyük ve daha o hala 23 yaşında..

Şurada bu hafta attığı iki gol mevcut. Bir Robben bir de bu haftaki Raul golünü nasıl attığına bakabilirsiniz.. Sağlam bir geri dönüş..

Evlenme teklifi..



Çok komik olduğu için buraya koymadım. Çok sıkıntı bir zamanımda bana şöyle sesli bir kahkaha attırabildiği için..

'köfte seni.. '

Spider ~ White Snake



Uzun süredir yazamadım. Prag dönüşü bir kaza yaptım. Cana bir şey gelmedi ama araba haşat. Bu da değil arkasından tonla sorun.. Öyle bir sekiz gün geçirdim ki daha kötüsünü son yedi yılda yaşadım mı bilmiyorum. Bazen keşke o blogun başlarındaki yaşadığımızı yazabileceğimiz ortam olsa da sabah akşam yazsam diyorum sabah akşam.. İleride şu günleri bir daha anacağız diye umuyorum ağlama duvarı olan blogun karalamalar kısmında..

Matthias Holst.!



2010 yazında bir diz ameliyatı geçirdi Rostock'un defans oyuncusu. O gün bıraktığı sakalları bir daha forma giyesiye kadar kesmeyeceğini söyledi. Duisburg karşısında yedekti ve şans o ya.. Defans oyuncusu sakatlandı ve fakat onun yerine uzun süre oynamayan Holst yerine başka bir oyuncu tercih edildi.. Bir ihtimal haftaya diyoruz artık.. Olur da antrenmanda bir daha sakatlanırsa ne yapar onu hiç bilmiyorum.

Darmstadt iyi takım yaaa..





Bielefeld'i dağıttı izledik. Darmstadt çok iyi takım gerçekten.. Nereden mi biliyorum ? Onu anlatayım ben size işte.

Almanya 3.Lig takımıdır ve fakat benim bu lige ayıracak bir vaktim maalasef yok. Keza ilgimiz de sınırlı. Yok denecek kadar az.. Birinci Bundesligaki Cumartesi maçları biri hariç hepsi aynı saatte başlar. Konferans şekilde golden gole seyredersiniz bütün maçları. Tam da bu yüzden maçları daha ayrıntılı bir şekilde yaklaşık 7-8 dakika süren özetlerini açık kanaldan izlemek için bekleşiriz Almanya'da para verip de şifreli kanaldan izleyemeyen diğer milyonlarcası gibi..

ARD'de (devlet kanalı) Sportschau bekliyoruz(Pazar günü de ZDF'de) maçların geniş özeti için ve fakat önce 3.Lig.. En az üç maçının özet görüntüleriyle beraber tabeladır skorlardır pek çok bilgi girilir. Beklediğimiz özetlere az kaldı diyerek tüm bu maçları seyrederken birden Darmstadt'ın bu hafta Bielefeld'i nasıl dağıttığını da izliyoruz haliyle..

3.Lig'i bu şekilde kameraya almanın dahi bir bedeli var. Geçenlerde ARD-ZDF adına hareket eden Sport A gelir-gider dengesi nedeniyle karşılığını alamadığını da dile getiriyordu ama daha Nisan ayında sözleşmesini 2012'den 2016'ya kadar uzattı.

Nedir bu sözleşme?

Fedarasyon paket halinde satıyor. Milli takım maçları elbette pek çok kişinin ilgisini çekiyor ama bunu tek başına alınması mümkün değil burada. Milli maçlar bir paketin içerisinde Kadın Futbolu ve 3.Ligle beraber pazarlanıyor. Gelişmesi gereken iki bölge hali hazırda alıcısı oldukça fazla olan ürün ile beraber pazarlanıyor. 1. ve 2. Bundesliga maçlarının beraber satıldığı gibi..

Alman 1.ve 2. Bundesligasının tüm maçları şifreli kanaldan "Canlı" yayımlanıyor. Bu yüzden siz 3.Ligin gelişimi adına yapılan spor politikasını Bank Asya ile kıyaslayabilirsiniz.




Yukarıda geçmişi çok fazla olmayan bu 3.Ligi görüyorsunuz. Arkadaşlar Alman 3.liginin gelişimi en az benim kadar sizi de çok fazla ilgilendirmediğinin farkındayım ama burada yaşayan bir vatandaş ilgisi olmadığı halde Darmstadt'ın performansından nasıl haberdar oluyor kısmı önemlidir.

2007'de henüz lig kurulmadan yayın haklarını fedarasyon karara bağladı. Lig kurulmadan derken 2.Bundesliga ile bölgesel lig arasına bir yere konumlandırılmadan diyelim. Bugün buraya olan geçmişte de bölgesel lige oluyordu. Alman fedarasyonu bu ligin yayın haklarını 2007-2009 arası ARD ve ZDF'in grubu SportA'ya sattı 10 milyon avro karşılığı. Bugün ise 2016'ya uzatılan sözleşmede bu ligin payına düşen 12 kusur milyon avrodur.

Alman 3.Ligi elbette kuzey ve güney bölgesel kanallarda kuzey ve güney takımları ağırlıklı olarak ele alnıyor ve fakat bölgesellikten öte tam da birinci Bundesliga maç özetlerini ilk defa açık kanaldan izlemek üzere televizyon başına geçenlere izlettirmek de güzel bir politikadır. Bir şeyler kendiliğinden gelişmiyor.