8 Ekim 2010

Almanya - Türkiye: Kadrolar..



Bild bu şekilde vermiş. En azından Almanya kadrosu doğru gibi.

Kroos burada kullanılacak.. Ben Kroos arkada ve Khedira önde değil de ikisinin de aynı çizgide yer alacağını düşünüyorum.. Kroos'un olması oyun kurma konusunda sıkıntıları giderir iken her şeye rağmen defansif zaafiyete neden olacaktır. Bu Almanya kadrosuna Nuri-Emre-Aurelio orta sahası ve Tuncay-Hamit kenarları ile karşılık vermek güzel ve taktik de önemlidir burada.. Geride kompakt mı duracaklar yoksa önde basacaklar mıdır ? Her halükarda Türkiye orta sahası baskın gelmelidir Almanya'ya.. Hamit top rakipte iken ortayı dörtleyecektir ki bunun yetmesi gerekiyor aslında..

Burası önemlidir. Kroos,Müller,Mesut,Podolski,Klose.. Bunlar koşabilirler ama savunma yapamazlar. Bu açık iyi bir şekilde değerlendirilmelidir. Tuncay burada Emre-Nuri'yi değerli kılacak önemli isim.. Belki de bu maçın en kilit ismidir.. Boateng pres yerse sorun çıkaracaktır.. Westerman'ın düşünülmemesi tuhaf aslında..

Sorun ise Türkiye'nin sol tarafı.. O kenarın savunması iyi olmalıdır.!

Uzun boylu stoperleri olsa da Mertesacker misal yerden iyidir;havadan değil.. Bir Hamit ortasına..

Şu moralsiz, sıkıntılı ve halsizlik içerisinde kıvranırken dahi ben inanıyorum.. Bu orta saha Almanları bozacaktır.. Defansif strateji bir anlamda benimsenecektir zira geniş alan Mesut'u coşturur.. Onların geniş alanı ise..

Bol Şans.!

7 Ekim 2010

1969 - 1994



RKSV zamanları.. 16 yaşındaydım Fernanda'yı tanıdığımda.. O da aynı klubün voleybol şubesinde oyuncuydu. Şampiyonluk maçıma gelmişti ve merak ediyorsanız o bana sordu bir yerlere gidelim mi diye..

El Bacchus'a gitmiştik.. Karanlık ve Müzik vardı.. Sene 1969.. o 16 ben 18 yaşındaydım.. 'Benim bir sevgilim var ama' diyordu ve ben o efsanevi sözleri dile getirdim.. 'Seni sonsuza kadar bekleyeceğim'

Bu sonsuzluk dört hafta sürdü. Diğeriyle ilişkisini bitirmiş bir şekilde tekrardan görüşmeye başladık ve Antwerpen'e gittikten kısa bir süre sonra 1973 yılında o 19 ben 21 iken evlendik. Bizim tutkumuz inancımızdan bile fazlaydı ki o zamanlar gerçekten inançlı bir adamdım. Evlenmeden önce ilişki olmadı v.s.



Fernanda ile beraber bir yuva kurduk. Çocuklarımı doğurdu. 1993 yazında evliliğimizin yirminci yılını bir yerlerde kutlamak için kısa bir tatile çıktık. 20 günün 19'unu hasta olarak geçirdi. Şiddetli nedeni bilinmeyen karın ağrıları.. Çok önemli bir şey olamaz dedik ve bir gün Joan onun hastalandığını söyledi antrenmanda..

..Hemen eve koştum ve sonrasında doktor derken sonuç: Karaciğer kanseri.. Her şeyi denedik. Ameliyat oldu, bir daha oldu bir daha... Bugün bile bu hastalığın bildiğim kadarıyla çaresi yok.

17 ocak 1994 Pazartesi günü onu kaybettim.. Aynı zamanda inancımı da.. Tüm bu acılara izin veren bir Tanrı ile benim işim olamaz.

Bugün şöyle düşünüyorum: Bir Tanrı varsa eğer insanlarına dikkat etmek zorunda.!

Mesleği bırakmalı mıydım ? Çocuklarım daha okula gidiyordu ve onlar bana devam etmem gerektiğini söylediler zira anneleri yaşıyor olsaydı o da bunu istiyor olacaktı.. 1994 yılında Hollanda Şampiyonu olduk ve kazandığım bu başarı diğerlerinden çok daha önemlidir benim için.. En azından ilk aylarında Fernanda da yanımdaydı..

# Van Gaal'in „Biographie“ & „Vision“ eserinden..

Taş Kesil Ulan.!



Tatar Jögi..

Almanları Nasıl Yeneriz ?


4-2-3-1 dizilişi hakkında ayrı bir yazı yazmak isterdim. Bir futbolsever olarak kullanışlı olduğunu ve takımın varolan potansiyelini belki diğerlerinden daha iyi ve zahmetsiz bir şekilde ortaya çıkmasına neden olduğunu kabul edebilirim ama şu kesin ki çok fazla sıradan.. Asla ve asla bir 4-3-3 özel konumuna sahip değildir ve olamayacaktır da.. Dahası bu sistem çok da zorlanmadan çökertilebilir.. Bugünlerde sıklıkla örneklerini görüyorum.

Misal bu diziliş ile sahaya çıkan Dortmund'u Tuchel oynatmayacaktır. 10.hafta.. Dortmund- Mainz.. O dönem gelsin bahse de gireriz sizinle..

Almanya da 2008'den bu yana 4-2-3-1 ile oynuyor. Dahası bu dizilişi her takım çok başka şekilde oynayabilir. Özellikle o 'iki' rakamının oyuncu niteliği çok şeyi değiştiriyor. Skibbe'nin Galatasaray'ı ve Hollanda ile Almanya ya da Dortmund aynı diziliş ile sahaya çıksalar da birbirlerinden farklı oyun felsefelerine sahipler.. Defansif orta saha burada kilit rolü oynuyor.

Schweinsteiger'in Almanya'da ya da Nuri Şahin'in Dortmund klubünde önemi bu yüzden fazla. Sadece oyunu kurup önündeki oyun kurucuya topu vermiyorlar.. Öndeki üçlünün kalenin önünde yerleşim almalarını sağlayıp defansif görevlerden uzak tutup forvetleşebilecek kadar onları kaleye yakın tutuyorlar.. Skibbe'de Lincoln ve Hollanda da Sneijder maalasef orta sahaya yakın durmak zorundaydılar zira arkalarındaki defansif orta sahalar sadece topu geri kazanmada önemli roller oynar iken top kullanım eksiklikleri nedeniyle bu oyuncuları geriye çağırıyorlardı.. Oysa Mesut Özil ya da Kagawa Nuri ve Schweinsteiger nedeniyle forvetin hemen arkasında bekleyebiliyorlardı gibi.. Dortmund'da o 'on numaralığı' Kagawa değil de Barrios yapıyor da çok başka bir hikaye..

Van Gaal'in Dortmund'a İspanya'nın Almanya'ya Bucaspor'un Galatasaray'a yapmaya çalıştığını Türkiye de Almanya'ya yapmak durumundadır. Khedira- Traesch ya da Khedira-Kroos ikilisine karşılık sahaya Hiddink üç basan defansif orta saha sürmek zorunda.. Onları bu şekilde oynatmayarak ve çokca da hazırlıksız yakalayarak hücum planı kurabilir. Arda olsaydı eğer hızlı bir şekilde kenarlara topu açıp merkez forvetiyle vurabilir ya da kenar forvetleri tehlike yaratabilirdi.. Şimdi başka iki bire bir'de etkili kenar adamı koymak durumundadır. Ben Almanya'yı yenmek isteseydim 4-3-2-1 şeklinde sahaya yerleşirdim. oyunu kurmak ve topa sahip olmaktan bilinçli olarak vazgeçerdim.. O iki kenar adamının hızlı ve forvet özelliği olmasına da özen gösterirdim. Hamit böyle bir oyuncu olmadığı gibi hızlı da değil. bu yüzden Arda olsaydı ya Hamit'i orta sahaya çekerdim ya da yedek bırakırdım.. Arda'nın yokluğunda ise oynamak durumunda ve o zaman merkez forvetin işbitirici, kafa hakimiyeti iyi olan bir oyuncu.. Hamit kenarda çıkarsa başka açıdan Semih gibi bir forveti de zorunlu kılıyor bir bakıma diyebiliriz.

İkinci önemli konu ise Lahm-Müller arasına kara kedi sokmak.. Buraya bir önlem alınması gerekir. Sol açık pozisyonunda etkili bir oyuncu olup lahm'ı oraya çivilemek ya da orta üçlü kademeli bir şekilde buraya yardıma gelmelidir. Lahm-Müller ve sonra Mesut ile birleşecek olan sağ kenar aslında Almanya'nın hücumunun merkezidir.. Tehlikeli olan ise İngiltere'nin yaptığı gibi Almanya'nın solunu gereğinden fazla boşlarsanız Mesut'un oraya kaçıp açık alanda 'finish him' yaptıracak asistin de ihtimal dahilinde olmasıdır. Hem Podolski hem de sol kenar bitiricidir. Daha çok bir şekilde kurulan oyununu sonuç veremediği atağın dönüşümlerinde tehlike yaratır.. Sonuç olarak sürpriz performanslar her zaman olsa da Almanya'nın hücumu ile sağ kenarının işlerliği paraleldir.. Burasına mutlak suretle önlem alınmalıdır.. Belki bu yüzden iki sol ayaklı (Emre-Nuri) oyuncunun takımda yer alması Almanya maçında bize avantaj sağlayabilir.. Elbette Nuri'den Bayern maçında olduğu gibi bir Bender fırtınası beklemiyor değilim.. Onun enerjisini de kullanmak gayet mantıklı..Dahası Emre-Nuri pasörlüğünde atağı keser kesmez hızlı bir şekilde oyun kurulabilir ve fakat Arda çok ama çok aranıyor işte bu sistemin içerisinde..


Üçüncü önemli konu ise Schweinsteiger'in yokluğu. Bu pres kabiliyeti yüksek orta üçlü ile kenar adamlarının baskısının merkezden oyun kurma konusunda Almanya'ya sıkıntı yaşatabilme ihtimalini doğurur.. Lahm-Müller kenarı ve merkez Almanya hücumun yüzde doksanıdır. Khedira ya da Kroos'un(Traesch'in) Schweinsteiger kadar mücadele edebileceğini kestirebiliyorum ama onun kadar doğru yere topu gönderip prese karşı topu tutma konusunda başarılı olamayacağını düşünüyorum.. Kısaca baskı topun olduğu her yerde olmalıdır.!


Klose'nin fırsatçılığına, Podolski şutlarına ve Lahm bindirmelerine karşı önlem alınması gerekliliğini herkes algılamıştır. Solda iyileşen Boateng oynarsa zorlandığını, ters ayağı ile pres karşısında çok çabuk dağıldığını da hatırlatmak isterim.. Sahada muhtemelen silik bir görüntü çizse de en önemli aksiyonların başında olacak olan Mesut Özil doksan dakika boyunca da göz hapsinde tutulmalıdır elbette.. Hücum olarak kesinlikle kenarların kullanılması taraftarıyım.. Değişen orta sahası merkezi mücadeleci yapar ama beklerinin savunması Lahm dahil yeteri kadar iyi değildir .Sonrası ise biraz da şansa kalmıştır.

Sürpriz: Sascha Riether'in defansif orta saha oynaması olabilir. Sol beke Badstuber geçerse buradan zorlanmalıdır. Westermann'ı defansif orta sahaya çekerse pres gücü ve takım savunması artar ama Lahm-Müller tarafı gereğinden fazla önem kazanır. O zaman buraya önlem çok daha önemli olur.

Sonuç: Kroos hariç kim oynarsa oynasın Schweinsteiger'in yokluğu merkezden top kapma ve onları hazırlıksız yakalama konusunda avantaj sağlasa da 'iki merkez delicinin (Nuri-Emre) olmasına rağmen merkezden delinme konusunda onları daha güçlü yapacaktır. Oyunu kenarlara yaymak çok daha mantıklıdır. Dahası topa sahip olmadan pres sonucu onları hazırlıksız yakalayarak hızlı düşünerek gollere doğru adım atılır.. 'Önde basmak' ve topu bu şekilde kazanmak çok ama çok önemlidir. Bu hem Almanya'yı bozar ve aynı şekilde sizin hücumunuzu daha tehlikeli yapar.. Oluır ya Schweinsteiger rolünde(Khedira yerinde kalacak) Kroos oynarsa merkezden de delinebilir..

Tribünde olacağız ve gelen herkes ile ancak maç sonu bir yerde görüşebiliriz.. Telefon filan bir şey bırakın devrimderki@gmail.com'a.. Görüşelim.!

6 Ekim 2010

Mesut-Khedira.!



Mesut çıkışı bu diyalog üzerinden de gerçekleştirdi aslında.. u21'de Khedira ile beraberdi.. A milli takıma beraber çıktı ve şimdi Real Madrid takımında beraber oynuyorlar.. Khedira diyor: Sen her zamanki gibi önde işi bitir ben senin yerine de koşarım arkada.. En azından genç milli takımda böyleydi ve A milli takımında da öyle olmuştur.

Peki Nuri Şahin'in o muhteşem futbolu oynamış Peru 2005 U17 kadrosu nerede bugün ? Nuri'nin de milli takımda var mıdır böyle eski arkadaşları ? Belki o zaman daha kolay anlaşılmaz mıydı ? Üzerinde herkes düşünüyor ama sanırım çözüm üretme konusunda sıkıntılar mevcut. 4-4-2(fourfourtwo) dergisine Almanya'nın benzer soruna (1998-2004 arası) nasıl çözüm ürettiğini yazdım.. Vaktiniz ve imkanınız olursa bir bakın derim..

" Ortadaki Bayrak"



Bir Türkiye bayrağı ve o ülkede yetişen insanların ülkesi var. Bir de Almanya bayrağı ve o ülkede yetişen Almanların ülkesi var. Aslında kriterlere göre bir ülke ya da millet olarak algılanamayan ve fakat bence kesinlikle üçüncü bir ülke olarak anılmayı gerçekleştirecek kadar her iki bayrağın temsil ettiklerinden farklı olarak yaşayan üçüncü bir Bayrak ve onun insanları var. işte tüm bu gürültü de buradak kopar..Siz bu bayrağı, milleti kabul etmiyorsunuz.. Sonuçlarına da şaşırıyor ya da eleştiriyorsunuz bir şekilde.. Ben Türk'üm (ne gurur ne de utanç duyarım.. Utanmam beklenirse gurur duyarım ve tersi olursa kafa atarım) lakin kardeşim ortadaki bayrağın insanıdır.. Alaman Türkleri de aynı şekilde.. Nesile ve onların yaşadığı koşullara göre bu üç bayrak skalasında bir yere oturur.. Bazen Türkiye ya da Almanya ya da tam ortası.. ikisi de değil seçeneği.!

Hamit Altıntop SZ'a röportaj vermiş. Nuri Şahin de FAZ'a. İkisi de Almanya'nın en saygın gazeteleridir. Ben daha çok Nuri'yi sevdim.. Hamit ise genelde doğru cümleler kurup ve oldukça samimi duygular içerisinde söylemler gerçekleştirir iken kaçırdığı bir iki nokta var onların üzerinde durmak gerekir. 16 yaşında Schalke'de ilk antrenmanına çıktığı günden beri tanıdığı ve kardeşim kadar yakın dediği Mesut'un kariyer planlaması içerisinde milli takım seçimi gerçekleştirdiğini düşünüyor. Kardeşim gibi seviyorum diyor ama bu düşünceyi onaylamıyorum diye de çizgiyi çekiyor. Duygularıyla hareket edilmesi gerektiği konusunda ortaya sunduğu doğruları Türkler için geçerlidir ama ortadaki bayrağın insanları için değil.. Milli duygular doğuştan sahip olunmaz, oluşturulur.. Bunu unutuyor. O duygu yoksa ya da oluşamayacağı biçimde bir hayat yaşamışlarsa 'doğru' nedir ? Sizin için kestirmeden vatan haini ya da karaktersizdir ama gerçekte nedir durum ? Benim kardeşim de bunların arasında yer alır..



Misal Hamit Altıntop'un koşulları nelerdir ?

Onun zamanında Almanya Fedarasyonu gurbetçiler üzerine eğilmiyordu ve Hamit de Mesut kadar gençliğinde parlamamıştı. Bayern München'e transferinde en az Hoeness'in yakın arkadaşı Heynckes tavsiyesi kadar Hitzfeld'in onu Türkiye maçlarında izlemesi de önemlidir.(belirtmiştir de bunu) Schalke'de Rafinha'nın arkasında yedek bekler vaziyette klubünde oynamaz iken Fatih Terim onu her zaman oynattı. Klubünde forma giymedi ama milli takımda hiç kesik de yemedi. Duyguları hiç zedelenmedi.. Bu sayede Bayern München'e de transferi gerçekleşti. Alt yaş milli takımlarında hep Türkiye adına oynadı. Nuri'nin tam da üzerinde durduğu konu budur. Burada nerede oynarsa ortadaki bayrağın insanları işte oraya aidiyet geliştirir zira pek çokları tam o noktada bir millete bağımlı hissedemeyecek kadar karışık duygular içerisindedir.. Daha çok yaşadıkları nedeniyle sonradan oluşur..

Nuri Şahin'in FAZ'a verdiği röportaja geçiş yapalım. Nuri entegrasyon konusuna da eğiliyor ve Sarrazin'e de cevap veriyor.

Bizim ebeveynlerimiz dili konuşamıyordu. Bu yüzden kendi kendilerine mahkum edildiler, dışarıya açılacak pencereleri yoktu diyor. Yeni neslin böyle bir sorunu yok ve bugün aslında bu kuşağın entegrasyon gibi bir sorunu da yok diyor Nuri Şahin. Sonrasında bir başka yere verdiği röportajın içerisinde bir oyuncunun futbol oynadığı ülkenin dilini konuşamadığı vakit sahada çok iyi mücadele gösterse dahi takım olma olgusunu zedeleyeceğinin üzerinde duruyor. Kendi takımında her oyuncunun nasıl yaşadığını, ne düşündüğünü ve neyi sevdiğini bilmek istediğini de içeren çok çeşitli açıklamalar getiriyor.

Dil çok önemlidir. Hamit'in varolan türkçesi onu buraya bağımlı kılan ve SZ'a 'kalbini dinlemelisin' diye demeç verdirten en önemli ayrıntısıdır. Mesut'un Türkçesini dinlediniz mi ? Üç cümleyi zar zor bir araya getiriyor.. Arkadaşları Alman, ana dili Almanca ve Almanya tarafından iki kuşak öncesinde olduğunun aksine sahip de çıkılmıştır. Eskiden burada yaşamalarına rağmen kolay bir şekilde Türkiye'yi seçen insanlar daha çok ailelerinin dil eksikliği nedeniyle sadece Türkler'le bir arada yaşayarak Türkiyede yaşayan insandan dahi çocuklarının daha fazla milliyetçi duygulara sahip olmalarını sağladı. İnsanların ırkından dolayı yakıldığı zaman var olan ayrımcılıklar da bunları tetikledi ve fakat bugün her şey çok başka.. Nuri'nin dediği gibi bir kaç yıl sonra Türk bir 'başbakan' dahi olabilir..

Size göre bugünün Alaman Türkleri en çok aidiyeti nereye duyar ya da duymaz ?

Hamit onun kariyeri için bu şekilde seçim yaptığını düşünüyor. Doğrudur belki.. Ne oraya ne de buraya bir aidiyet duymacak şekilde yetişmiştir. Bir Mesut mu ? Bugün Mehmet Ekici'yi okudum. Kim bana hangi perspektifi sunar ona bakıyorum seçimlerde diyor.. İlkay,Taner Yalçın,Ömer Toprak ve hemen hepsi aynı şeyleri diyor. Ben diyemezdim.. Hamit ve ondan önceki nesil de.. Çünkü bu yeni gençler tam anlamıyla ortadaki bayrağın insanları.. Duygusal açıdan milliyetsizler..İki tarafa da aidiyet gösteremiyorlar ve haliyle kariyerleri doğrultusunda bir seçim gerçekleştirecekler.. Onlar için bu çok da zor olmayacak..

Bu yüzden 'İlgi gösterin' diye yırtındık sözlüklerde, bloglarda..

Arkadaşım sen her sabah milli marş okuyarak girdin sınıfa.. Dilin Türkçe, yaşadığın yer Türkiye. Türkiye'nin ekonomik gelişimi seni etkiler, buradakileri değil. Milliyetçiliği doğuran ortak çıkar doğrultusunda gelişen bilinçten de yoksun burada doğup büyüyengiller.. Ortak çıkar varsa aidiyetin nereye olacağı da ortadadır. Misal senin çocukluğunda etkilendiğin resmi tarih de yok.. Senin gibi milliyetçi duygulara sahip olmaması onun karakterinden ya da senin muhteşem güzel kişiliğinden kaynaklanmıyor, koşulların bir sonucudur en az senin kadar.!

Benim kardeşimin bayrağı ortadaki bayraktır. Onun dili de odur ırkı da..

İsterseniz Etik açıdan doğruyu arayalım ama o zaman Almanya çok ama çok daha ağır basar, haberiniz olsun. Geriye duygular kalınca onun oluşacağı koşullar hemen hepsinde farklıdır. Boateng kardeşler de çok güzel bir örnektir. Aynı Gana'lı babadan ama farklı annelerden olma bu kardeşlerin seçimlerini belirleyen yaşadığı birbirlerinden farklı koşullarıdır. Annelerinin yanında yetiştiler.. Gana seçimini yapan Berlin'in varoşların da varoşlarında yetişen olur iken Almanya diyen Boateng ise çok başka koşullarda yetişti..

Sonucu değiştirmek istiyorsanız bu yüzden çok küçük yaşta oyuncuyu sahiplenip ona aidiyet duymasını sağlayacak ilgiyi verin ya da vermeyin ama asla ve asla olmadığı için eleştirme hakkınız yoktur.

Ben Hamit gibi düşünüyorum ve seçim şansım olsa bir saniye dahi sizin gibi düşünmeden Türkiye adına oynarım.. Dahası burada benim yaşımda olanların büyük çoğunluğu da bu şekilde düşünür. Ama Mesut ve kardeşlerimin grubu ve sonrası ise çok başka.. Bunlar da acı bir gerçeğin sonucudur ama ona bir başka zaman..

Van Gaal Resimleri.!



Van Gaal'in kitabı sonunda Cuma günü geliyor.. Haftaya bir şekilde alıp okuyacağız ve Bild şimdiden içerisinden resimleri ve bir kısmını okuyucularına sunuyor.. Tüm bu bilgilerden bağımsız tanıdığım Van Gaal'e bir geçmiş yazacak olsaydım böyle bir foto arardım sanırım. Babasını erken kaybetse de otoriter ve disiplinli bir ailenin içerisinde yetişmiş olduğu aslında her halinden bellidir.. Çocukları dahi Van Gaal'a 'siz' diye hitap ediyorsa varın gerisini siz düşünün..



9 kardeşin en küçüğüydüm diyor ve bunu özellikle 'kazanma hırsı' konusunda sıklıkla belirtir hep.. Benim tüm oyunlarımda rakibim çocukluğum boyunca benden çok daha iyi olan kardeşlerimdi. İsyan etmek yoktu ve bir şekilde kazanmanın yollarını aradım hep diyordu.. Şakadan dahi olsa karıma misal tenis oynarken yenilmem diyen bir adam bu.. Mutlu olması için ona bir sayı veririm ama bir seti kazanması için onu hak etmelidir diye bakan başka bir adam..



Bu karede biraz saflık var. Sanki o yılların verdiği baskı ortamından kısa süreliğine kurtulmuş olması bir yana ne yapacağını bilemeyen adamın aptal romantik filmlerin konusu olacak bir muhabbete girişmeden hemen önceki hali gibi.. 1973 yılında evleneceği karısıyla beraber..



Her resmi ve hikayeyi de anlamlandırabiliyorum.. 6 yaşında babası kalp krizi geçiriyor ve dört yıl boyunca 'kötü zamanlar' diye belirteceği hastalık dönemi başlıyor. Annesi yetiştiriyor..Pek çok fotoğraf karesini biraz olsun geçmişine yerleştirebildik ama



bunu anlamlandıramadık... Buradan çıkan adam bugünkü Van Gaal'ın dışında bir karakter olması gerekir ya da çok şey gizlenmiş. Şunu hatırlamakta fayda var:

..fotoğrafı çekilen nesne geri kalan herşeyin yok olmasının izidir sadece. neredeyse kusursuz bir cinayet"

Jean Baudrillard

Erdal Keser..!



Erdal Keser'in söylemlerini daha önce de buraya aldık.. Fatih Demireli güzel bir röportaj gerçekleştirmiş ama bilmediğimiz bir şey söylemiyor. Yine Serdar Taşçı'nın öneminden dem vuruyor filan.. Biz bunları çok çok çok önce dile getirmiştik de zaten.. İlginç bir ayrıntı olarak 'tarafını' seçmiş adamların o taraf adına gol attığında sevinmeleri gerektiğini ve 'show' yapmamalarını söylüyor ki komik bu.. Adam Almanya'yi seçmiş ama Türkiye maçında başka hissediyor, olamaz mı ? Kaç kere Türkiye maçı oynayacak ki ? Podolski'nin Polonya karşısında sevinmemesini örnek vermiş, olmaması gerekir diyor ve samimi bulmuyor.. Ben buluyorum.. Herhangi bir ülkeye gol atmışçasına olmayacağını da düşünüyorum..

Tüm bunların dışında Erdal Keser bu göreve tekrardan döndü. Bir yıldır Almanya'da gurbetçileri kazandırma peşinde ve farkını ortaya koyar iken bence çok açık bir gerçeği de dile getiriyor. Barış Özbek'in Alman Federasyonuna olan isyanı sonrası şunları dile getiriyor.

Keser: Barış bugün şansı olsa hemen Türkiye için oynamak isteyecektir. Kardeşi Ufuk 16 yaşından beri bizde oynuyor, neden bizi seçti biliyor musunuz ? Çünkü ben onunla ilgilendim.

Serdar Taşçı'nın da Dünya Kupasının sonuna doğru neden Almanya'yı seçtiniz diye soran Kicker'e verdiği cevabı da hatırlayalım:

'Çünkü Löw benimle çok ilgilendi'

Toplamda Erdal Keser'in ortaya koyduğu içeriği beğendim ben.. Ömer Toprak en büyük hedeflerinden birisi ve alt yaş gruplarında milli takımlara kazandırıldığında işin büyük bir bölümünün halledildiğinin farkında..

5 Ekim 2010

Schweinsteiger Yerine Kim Oynar ?



Bence bu sorunun tek bir cevabı var: Sami Khedira.. Kroos, Traesch ya da bir başkası olamaz. Çok ama çok önemli bir pozisyondur. Sadece oyuncunun futbol karakteri ile de açıklanamaz.

Löw farklı seçenekleri deneyebilir ve işte o zaman Türkiye'nin şansı bir hayli fazla olur. Neden Khedira'nın oynaması gerekliliği aynı zamanda Nuri Şahin sorusuna da bir cevaptır.

Bunu algılayabilmeniz için özellikle tribünden seyrettiğiniz maçları göz önüne getirin. Bu oyuncu merkez oynayabilecek seriliğe, sahanın tamamını tarayabilecek gözlere ve pas yüzdesinin yüksek olması gibi özelliklerinin yanı sıra 'lider' konumunda da olmalıdır. Takımı çok iyi tanımalıdır ve onlara saha içerisinde taktik verir, ayağıyla olduğu kadar kafasıyla da burasını yönetir.

Ballack bu işi yapıyordu.. Ballack sakatlandığında önündeki Schweinsteiger buraya geçmek durumunda kaldı zira tecrübesi var.. Takımı tanıyordu v.s.. Şimdi o sakatlığında en uygun olanı Khedira'nın bu bölgeye geçmesidir. Onun yanında kimin oynayacağı ise çok da önemli değildir aslında. Futbol yeteneği açısından Kroos ya da daha uygunu Traesch de bunu yapabilir lakin yukarıdaki nedenlerden dolayı Khedira en iyi seçimdir.

Belki ondan daha iyi yapabilecek bir oyuncu daha vardır Almanların arasında (Nuri de Türkiye adına yapabilir misal Emre yerine) lakin bu nitelikten bağımsız uyum ile beraber o takımınm taktiğinin ve bunu uygulatacağı oyuncuların tecrübesine de sahip olması gerekir. Misal Mertesacker ya da Lahm ile olan uyumu da önemlidir. Azerbaycan karşısında yeni bir isim deneyebilirdi belki ama Türkiye karşısında Khedira'dan başka şansı yoktur..

Almanya Dünya Kupası öncesi yine aynı şeyi yaşamıştı. Ballack gitti.. Khedira, Ballack'ın yerine değil Schweinsteiger'in yerine oynamıştır ve belirleyici olan Ballack'ın pozisyonuna geçen Schweinsteiger'in şeflik performansıdır. Muhteşemdi ve bu yüzden Almanya iyi oynadı.. Khedira'nın formu iyi olsa da belirleyici değildi.

Emre de bu yüzden 'şıp' diye kesilemez. Hem hali hazırda bölgesinin en iyi oyuncusu olması ve aynı zamanda da takıma en iyi direktifi verebilecek pozisyonda olması önemlidir. Takımın da en iyi algılayacağı ismin de Emre olmasının önemi gibi..

Geçen Fenerbahçe maçında 135 kez topla buluşmuş.. Nuri de kendi takımında böyledir. Schweinsteiger da keza böyleydi.. Bu isimler oynadığı takımların can damarıdır. Defansın eksikliklerini kapatabildiği gibi hücuma çıkarır ve basketboldaki oyun kurucunun hücumun nereden gerçekleşmesini belirlediği gibi futbolda da bunu gerçekleştirirler.. Basketboldan farkı ise savunma konusunda dahi sahaya yerleşimde bile etkili olmasıdır.

Presi bu şekilde kırarsınız.. Hücumda oyunu yönetebilirler ama Almanya'da daha çok hücumun nereden gerçekleştirilmesi gerektiğini belirlerler.. Bizim için önemli olan ise baskı karşısında Schweinsteiger olmadan dirençlerinin daha düşük olacağıdır.. Yanına ben olsam Traesch'i koyarım ama Löw'ün buraya inatla Kroos'u yerleştirme çabası var zira on numaradan bu bölgeye transfer son günlerin modası haline geldi..

Umarım Khedira o bölgeye geçmez ve yerinde oynar böylece Türkiye'nin şansı da artar..

4 Ekim 2010

GSCİMBOM.!



GSCİMBOM fanzini bizimle söyleşi gerçekleştirdi. Merak edeniniz olursa şuradan okuyabilir..

Podolski Pacino.!




Sen bu şekilde gezen adama kalkıp da 'Şunu eksik yaptın, bunu yanlış yaptın' dersen..




sonucuna katlanacaksın..

Stuttgart Algoritması.!



Lige kötü başlayacaksın.. Üst üste mağlubiyetler sonrası küme düşme potasına yerleşeceksin ve takımın önemli isimleriyle problem yaşayacaksın ve sonra teknik direktörünü kovup yenisini alıp muhteşem ikinci yarı performansı ile ligi tepede bitireceksin.. Kimisinde ikinci yılında şampiyon olursun ama bazen de ikinci yıl aynı şekilde tekrar eder..

Bu nasıl bir futbol kültürüdür anlayabilmiş değilim. Ben Daum'dan sonrasına tanık oldum ve ordan başlayayım..

Entenmann ile sorun yaşadığında klup küme düşme potasının içerisine girmişti ve 1990 kasımında Daum geldi.. Tepeye çıktı ve ikinci yılında takımı şampiyon yaptı.! Sonra misal Magath var.. Yine küme düşme potası ve muhteşem ikinci yarı performansı sonrası Şampiyonlar Ligine bilet aldırmaya kadar ilerledi.. Armin Veh başlangıçta problemliydi belki ama Şampiyonluk sonraıs takımı 14. sıraya geriletecek kadar.. Sonra Babbel var.. Küme düşme potasından aldı ve takımı klup tarihinin en iyi ikinci devresini oynatarak zirveye uçurdu ama hemen sonrasında yine tabelanın sonuna çiviledi.. Sonra işte bugün takımın başında olan Gross geldi.. Yine küme düşme potasından zirveye v.s..

Bugün yine küme düşme potasında.. Arkadaş yıllardır devam eder bu.. Şimdi bir teknik adam daha gelir ve bu takımı zirveye oynatırsa bilin ki o teknik adamdan bağımsız gelişen bir durumdur bu.!

cogacaip bir geleneğe sahip futbol klubüdür Stuttgart..

Hiddink Nuri Şahin'in Peşinde.!



Hep söylediğimi bir daha tekrar ediyorum. Eğer farklı bir sistem ile oynamazsanız Nuri Şahin ve Emre Belözoğlu arasında bir seçim yapmak durumunda kalırsınız. Bakın bugün Bayern karşısında takımın yıldızı muhteşem bir frikik çakmış Nuri Şahin değil onun yanındaki isim Sven Bender'dir. Van Gaal'in bence Dortmund'u en azından ilk yarıda çökerten hamlesinin bu kadar az zararla kapatılmasınn temelinde Bender'in inanılmaz mücadelesi yatar.. Nuri, milli takım aşkıyla dehşet mücadele verir oynar başka ama oynamazsa da Almanya karşısında ben çok büyük sorun olarak görmüyorum. Sizce ona bu değeri vermeyecek gibi mi duruyor Hiddink ? Onu izlediği diğer maç Nuri'nin kötü olduğu tek maç olması biraz şansızlık olsa da bugün artık herkes Nuri Şahin'in değerini biliyor ama şunu sormak gerekir:

Burada Bender değil de Emre olsaydı Dortmund yenebilir miydi ?

Emre, Türk milli takımı için -hatırlatırım Galatasaraylıyım- Nuri'den 'şu an için' daha iyi bir seçenektir. Siz farklı düşünebilirsiniz elbette ama Emre seçeneği de çok başka yorumlanmamalıdır. Hiddink Nuri'nin değerini bilmiyor değil, adam buraya kadar gelip izliyor. Bir kez olsun Fatih Terim'i göremedik biz burada..Ömer Toprak izleniyor, İlkay'ın mücadelesi veriliyor.. Taner Yalçın yerinde izleniyor.. Buradakilere hak ettiği değeri Hiddink yönetimi aldında veriliyor. Üstelik asarız, keseriz sen nasıl pazarlık yaparsın şeklinde değil.. Erman Toroğlunu görevlendirerek hiç değil..

SKY'a röportaj verdi ve Nuri'nin üzerine geleceği kurmayı düşündüğünü açıkladı. Sürekli geleceğin oyuncusu olarak dillendirdi. Bild'e verdiği demeç budur:

'Biz köklü değişim(devrim) içerisindeyiz ve Nuri Şahin bizim için çok çok önemlidir'.

Benim eleştirilerim onun maç kadrosunun dahi içerisine alınmaması üzerinedir. Olası bir Emre yorulması ya da sakatlığı esnasında dahi düşünülmemesi üzerine.. Aynı zamanda performansın klubünde olduğu gibi Milli takıma yansıması için diğer önemli detaylar da söz konusu. Bahsettik tekrar etmeyelim ama Dortmund'a kadar gelmiş Hiddink fotosu da bir postu hak eder..

3 Ekim 2010

Amigo Tuchel.!



Seyredemedim maçları bizzat kendim maçta olduğumdan dolayı.. Sonunda Raul'u da canlı izleyebildik bir şekilde ama bunu kaçırdığıma üzüldüm. Hem Mainz-Hoffenheim maçı güzeldi ama ondan da güzel olan bir şey varsa henüz 37 yaşında olan Tuchel'in taraftarlarla yaptığı bu minik şovu..

Hiç mi hiç o kravatlılara benzemiyor, daha çok bir taraftar gibi.. Video'da önce taraftarlar teknik adamını çağırıyor ve sonra bakın nasıl tribün amigoluğuna soyunuyor an itibari ile Almanya'nın en çok konuşulan ve rekor kıran, 7'de 7 yapan teknik adamı..O bilindik teknik direktör karizmasına alınan bir tavırdır bu..


Gurbetçi Avı.!



Bild haber yapmış. 'Türkiye yeteneklerimizi çalıyor' şeklinde.. Bunlar hep olacaktır ve ben çok takılmıyorum buraya ama Erdal Keser'in açıklamaları biraz beni memnun etti. Diyor ki:

' Aslında sizinle (Almanya) bire bir rekabet içerisinde değiliz çünkü biz daha başka oyunculara bakıyoruz.. Atletik, fiziği iyi olan ve disiplinli.. Bizim en büyük kaybımız Serdar Taşçı'dır. Bizim milli takımın defans hattında sorunları var ve bunu giderme çabası içerisindeyiz..'

Eh biz de tam bunu diyorduk aslında burada.

Erdal Keser Alman U 17'sinin ilkonbirini duvarına yapıştırmış ve elbette Türklerin altını çizmiş.. Ama bugün özellikle İlkay Gündoğan, Ömer Toprak, Taner Yalçın ve Mehmet Ekici üzerinde duruluyor. Hemen hepsi Alman gençlerinde oynasa da geçiş yapabilme şansları var. Özellikle İlkay tam ortada duruyor..

Dün hem Mehmet Ekici'yi hem de İlkay'ı Schalke karşısında canlı canlı izledim.. Ben Mehmet Ekici'den etkilendim. Sonra bunun detaylarına ineriz lakin bu oyuncular kazandırılmalıdır. Almanya'nın biz yetiştirdik geyiğine girmesine gerek yok; Cacau'yu da onlar yetiştirmedi.. Keza az biraz ekmeğini yedikleri Kuranyi de aynı şekilde.. Her ülke kendisine 'kimliksel' bağı olanları değerlendirme çabası içerisindedir.. Türkiye burada istisna olmadığı gibi yanlış da yapmıyor.

Erdal Keser doğru yolda. Takımın neye ihtiyacı olduğunun bilincinde ve eskisi gibi 'pazarlık' yapılmaz geyiğine girmiyor ama şunu da ekliyor:

'Bu oyunculara seçimlerinden dolayı herhangi bir para ödeme kararı benim olduğum zaman gerçekleşmeyecektir..'

Bu da doğrudur. Bu boyutta bir pazarlık olması hoş değil ama ilgilenmek, onlara daha yakından bakıp milli takımdaki geleceğini anlatmak çok da kötü olmasa gerek.. Löw bunu yaptı ve biz yapmadık..

Üstelik bu dönem de bitecektir. Eskiden yüzde seksen bizde oynar derdim şimdi yüzde kırk.. On yıl sonra böyle bir şey kalmayacaktır.. Bir Hamit'in önemi ortada iken bu yılları iyi bir şekilde değerlendirmeliyiz..