7 Kasım 2009

Urs Meier.!



2004'de Portekiz karsisinda iptal edilen gol sonrasi Meier, ingilizlerin düsmanligini kazanmisti. O nefretin en güzel belirgin ifadesi buradadir..

1984: Yok böyle bir mac.!




Loddar postunda Mattheaus'un kacirdigi penaltiyi konu etmistik 1984 DFB kupasi final macinda.. Lakin bu kupanin aslen önemli ve unutulmaz maci yari finalde oynanilan Schalke-Bayern karsilasmasidir. Sanirim Almanya icerisinde oynanilmis maclar arasinda daha heyecanlisini bulmak cok zordur.. Spiker yayin esnasinda tam üc kez "tamam kupa su takima gitti" dese de ücünde de yanilmistir.. Macin yildizi tartismasiz mactan bir gün önce 18 yasina basan bidik Olaf Thon'dur.. Öyle ki teknik adam Lattek mac sonrasi yaptigi basin toplantisinda bu yeni yetme on numaraya hemen bugün 10 milyon marki sayabilecegini söylemistir.. O gün olmasa da bu mactan 4 yil sonra Thon biraz da ucuza 4 milyon mark karsiligi Bayern'e transfer olacaktir lakin onu bir kac gün sonra milli takima sectirecek ve Alman medyasiyla tanistiran hayatinin maci ise bu mevzubahis müthis mac olacaktir. Mac Schalke ve Bayern Münih arasinda oynaniyor lakin durum bugünkünden cok cok farkliydi. Her seyden önce Schalke o dönem bir ikinci lig takimidir.. Rudi Assauer'in biraz da Hoeness gibi digerlerinden farkli bir sportif direktör olarak anilmasinin nedeni takimi buradan alip UEFA kupasini alacak seviyeye getirmesidir..

Bayern ise birakin ikinci lig takimlarini birinci Bundesliganin büyükleriyle dahi arasinda kalite farki cok fazla olandir. Iki tane Rummenige, birisi teknik adamin yaninda klubede olmak üzere iki tane Hoeness.. Bir günde iki maca cikarilacak kadar önemli olan Sören Lerby.. Augenthaler, Pfaff.. Cok güclü Bayern ve deplasmanda 70 bin kisi önünde ikinci lig takimi Schalke karsisina cikiyor.. Tartismasiz macin favorisi.. Bayernin basinda da az önce mavi kazagini konu ettigimiz almanyanin en saygin futbol adamlarindan olan Udo Lattek.. Ve fakat herkesin konustugu isim mac sonrasinda 18 yasindaki genc Olaf Thon..



Mac baslar baslamaz daha henüz 3.dakikada Bayern Karl Heinz Rummenige ile öne geciyor. 12.dakika da ise Mathy durumu 2-0'e getiriyor.. Tamam bu is bitti diyemeden Krus schalke adina umutlari yeserten golü hemen ardindan atiyor.. Arkasindan Thon 19.dakika iki kisiyi yatirip golünü atiyor ve beraberligi sagliyor.. Bu sefer bu golü hic sogutmadan Bayernin diger Rummenigesi ise el atiyor ve devreye Bayern 3-2 önde giriyor..

Ikinci Devre bir süre golsüz bir sekilde ilerler iken günün adami Thon tekrardan sahneye cikip resimdeki sahneyi 1,64 lük boyuyla gerceklestiriyor ve hatta akabinde Stichler'in golüyle bir anda 4-3 öne geciyor macin bitmesine 18 dakika kala.. 80'de kardes Rummenige bir daha sahneye cikip maci uzatmalara tasiyor.. 4-4.

Uzatmalarin ilk devresinde gol sesi cikmiyor, ikinci devrenin sonlarina dogru Hoeness atiyor(112), Dietz buna karsilik veriyor (115).. Herkes bu sekilde bitecek der iken Hoeness bir daha sahneye cikiyor (118).. 6-5. Lakin son anlara gelindiginde bir frikik oluyor.. Hakem macin heyecanindan Thon'a "gel olm bak bu son sans" gibi bir yaklasim icerisinde dahi bulunuyor ve bu yüzden olmasa da bu hakemi Thon sonrasinda Jubilesine dahi cagirmis.. O Son frikikte de top bir sekilde Thon ile bulusuyor ve sonuc.. 6-6. 120 dakikanin son 8 dakikasinda mac kac kere gidip geliyor sayamiyor ama olan daha cok maci sunan spikerin bu macin belirleyici golüydü söylemlerine oluyor.. O dönem penalti uygulamasi yok ve ikinci maca tasiniyor her sey.. Ikinci maci Bayern alip ilk defa penalti atislarinin kullanilacagi Mattheaus'un takimi Gladbach ile finalde karsilasmak üzere yoluna devam ediyor..

St.Pauli..!



Bu yil bitmeden surada olacagiz, aha da suraya yaziyoruz..

Lattek'in Mavi Kazagi.!



1987/88 döneminde Köln'ün sportif direktörü olur Lattek.. Ilk hafta macinda Köln Kaiserslautern ile oynar iken Lattek bu resimde gördügünüz mavi kazagi üzerine gecirir ve mac 1-1 berabere biter.. Der ki Lattek, Köln yenilesiye kadar ben bu kazak ile gelecegim maclara.. Aslinda bir cok insanda vardir bu davranis bicimi. Lakin Lattek gibi kariyeri inanilmaz basarilarla dolu olan bir adamin böyle düsünmesi ilginc geldi.. Ne var ki tuttu mu tutuyor bu totemler ve Köln arkadaslar tam 14 hafta yenilmiyor.. 14 hafta Lattek bu mavi kazagiyla maclara geliyor. Aslinda benim de var böyle totemlerim.. Ne zaman geceleri böyle cok kahve icsem uyuyamayacagima inanirim.. Sonra ne zaman sinav öncesi vur patlasin cal oynasin yapsam kesin o sinavi gecemem filan.. Lan acaba dogru olmasin sakin diye ona yakin sinav öncesi bunu denemisimdir.. bizim totemler böyle de Gary Lineker abininkiler de söyle seylermis:
Mac öncesi isinirken gol atmazmis kalelere zira bosa harcamak istemezmis gollerini. Sayiyla "gol" veriyorlar sanki mac basina gibi.. Sonra devre arasi eger gol atamamissa mutlaka formasini degistirirmis, ola ki devre bitmeden gol atmis, ancak o zaman üzerindeki formayla maca devam edermis.. Uzun süre gol atamadigi vakit kadinlarin bunalima girdiginde yaptigi gibi kuaföre gidermis.. Lineker'in basarisi ortadayken bi düsünmek gerek..



Simdi Bordo'nun basinda olan Hakan Sükür'lü inter takiminda da oynayan sevgili Blanc misal Barthez'in kelini öpermis maca cikmadan önce.. Arjantin teknik direktörü Carlos Bilardo sürekli ayni kravati takti 86 Meksiko'daki ilk mactan taaa ki 90 finalinde Almanya'ya kaybedesiye kadar.. Bu zihniyet dönemin Arjantini düsünürsek aslinda ne yaparsa yapsin üst üste oynadigi basarili maclar sonrasinda mac öncesi herhangi bir eylemini varolan basarisina eklemleyecek, basarisinin bir nedeni sayacakti bir sekilde.. Öyle de oldu.. Misal 86 Meksiko dünya kupasindaki ilk macta oyuncusundan dis macunu istemis ve bu eylemde nedendir bilmem bir keramet görmüs olacak ki finale kadar devam ettirmis.. Tanri'nin elinin ardinda yatan aslinda oyuncudan alinan dis macunlarinin gücüdür bir bakima.. Arjantin yendikce garibim her seferinde birinden dismacunu dilenmek zorunda kalmis.. Buraya kadar olanini bir nebze olsun anliyorum. Basari öncesi yapilmis herhangi bir eylemi basarinin nedeni olarak görüyorlar. Cok calismak, antrenman etmek, düzenli bir sekilde yasamak oldugu gibi mactan önce yapilmis herhangi baska bir eylem de o basarinin nedeni olabilir pekala.. Ve fakat altmisli yillarda ingiliz milli takiminin oyuncusu Nobby Stiler her mac öncesi zeytinyagi ile ellerini ,vucudunu ovarmis.. Gerci adamlar tarihlerindeki tek dünya kupasini da bu dönemde bu oyuncuyla aldilar lakin nasil aklina geldi böyle bir eylem ? Lan lan lan buldum ben.. eger zeytin yagiyla bi yerleri ovarsam kesin basarili oluruz, isin sirri olin de iki kere rafine mi dedi ne yapti bilemedim.. Nasil gelir insan o noktaya ?

Dikkat ederseniz biraz soguk yaklasiyorum bu totem olayina.. Zira bu totemci grubu ben cok sevmem. Bir Galatasaray macinda rakip takim cok tehlikeli bir sekilde atak gerceklestirdigi esnada pek de tanismadigim yilisik herifin teki heyecandan deyim yerindeyse resmen beni dövdü.. Hayir hayir diye gözlerini kapatip bana gecirdi dumbuzlari.. Vurdu, kirdi bakamadi ve maalasef o atak gol olmadi.. Maalasef diyorum zira adamin totemi ceza sahasina giren her atakta tekme tokat bana girmek oldu.. Adam rakip her ceza alaninda girmeye basladiginda üzerime cullaniyor ,totem yapiyorum diyor.. Sadece tehlikeli akinlarda olsa neyse bizim ceza sahasina her gelme girisimlerinde bana girisiyor.. Bir oldu bir sey demedim, iki oldu macin heyecanindan hissetmedim dumbuzlarini ki daracik yerde on bes kisiyiz ayni anda ayaklariyla dahi bana vuruyor.. Maci da hatirlamiyorum ama penalti oldugu bir pozisyonda artik maci filan biraktim ben sana da totemine de diyerekten.. Tanimadigim insanin durduk yere kirkyillik ahbabmiscasina muhabbet etmesinden bile hazzetmeyen bana sen her atakta totem adina gecir.. Sonra neden sinirleniyorsun..

Her pozisyonda "bak bak kesin simdi su olacak "diye cümle kurup mac izleyeni bir de totemcileri sevmem.. bu ikisi genelde ayni grubun üyeleridir..

Stefan Kiessling.!



Belki de onu en iyi anlatan resim budur. Mücadelecidir Kiessling.. Löw onu biraz da taraftar baskisiyla milli takima Müller ve Hunt ile beraber dahil etti. Kendi kendisini zorla milli takima sectiren adamdir.. Tam anlamiyla savasci bir forvet; Stefan Kiessling..

6 Kasım 2009

Kral Arthur'un Dönüsü.!



Berlin uzun zamandir depresyondan cikamiyordu. Seri maglubiyetler serisinde rekor kirdi kiracak iken teknik adam degisikligi dahi bunun önüne en azindan Bundesligada gecemedi. Funkel, iyi bir hocadir lakin sorun derinlerde bir yerde olmali ki tedavisi bu denli uzun sürdü.. Baska acidan Mr.Bielefeld Arthur Wi$niyarek de bir dönem basarisiz oldugu Berlin'e kendisini kanitlamis olarak geri döndü lakin isler yine istedigi gibi gitmedi.. sürekli elestiri alanlar arasindaydi.. Ve hatta öyle ki gecenlerde yardim dileniyordu, bunalimin esigindeydi ve nedendir bilinmez Berlin ona yaramiyordu bir türlü.

Berlin, Heerenveen karsisinda iki kere yenik düstügü deplasman macinda Wichniarek'in iki asisti ve son saniyelerde attigi gol ile galip geldi. Polonyali oyuncu bu anlamli gol sonrasi her zamanki gibi ellerini yukariya kaldiriyor zira annesi onun her seyiydi.. Enke, nasil cocugunu kaybettikten sonra futbola ve yasama cok baska bakiyor, eskisi gibi hayatinin merkezine futbolu koymuyorsa Arthur da annesinin ölümünden sonra ayni sekilde.. Haliyle bu gayet de anlamli gol sonrasi aklina bir isim geliyor.. En cok da bu insanlari anliyorum ben nedense.. Zira yasam bazen öyle bir noktaya getiriyor ki aslinda cok seyi sadece sevdigininz bir insanin gözünde onun size bakisiyla/sevgisiyle olusturacaginiz yeni kimliginizin insasi adina yapiyor oldugunuzun farkina variyorsunuz ve "O" gittikten sonra geriye cok da bir sey kalmiyor onun yukarida bir yerlerden sizi izledigi inancinin disinda..

Bayer Leverkusen - Eintracht Frankfurt : 4-0



Mac biraz önce bitti. Frankfurt henüz yenilgi yüzü görmemis lig liderinden 11 dakikada 3 gol yedigi vakit her sey icin cok gecti artik..

Daha kadroyu görür görmez "tamam, leverkusen fark atacak" dedik.. Zira yok böyle bir cesaret.. Söyle ki:

Bu ligin neredeyse en iyi hucum yapan ekibine karsi iki forvetli bir sistemin(baklava 4-4-2) icerisine iki tane daha hicbir sekilde savunma yönü olmayan oyuncuyu ekliyorsun.. Meier,Liberopoulos ilerideki ikiliyi olusturur iken Caio ve Selim Teber gibi savunma yönü olmayan iki oyuncu da sag kanat ve oyun kurucu pozisyonundaydi.. Sonuc itibari ile bu kadroyu burada sahaya cikararak Skibbe birinci dereceden sorumlusudur bu sonucun.. 10 dakikada biraz kaleci hatasi biraz da Leverkusen oynayarak üc gol buldu ve maci kopardi..

Ve fakat ilginc bir sey yasandi sonrasinda.. Skibbe, hatasini anladi ve macin henüz yirminci dakikasinda degisiklige gitti.. Caio'yu cikarip yerine Ümit Korkmaz'i aldi.. Bajramovic'i Scwegler ile beraber ortaya cekip kanatlara da Teber-Korkmaz ikilisini yerlestirdi. Ve hatta öyle oldu ki ilerleyen dakikalarda Maik Franz tek basina sag kanadini kullandi ve Teber oyun kurucu olarak Caio'nun bosalttigi alana gecti. Ilk yari boyunca pek de top oynamasa da idare etti takim.. Lakin ikinci yari Leverkusen sahada yoktu ve belki olmasi da gerekmiyordu zira skor yeterince iyiydi.. Bu sahada olmamazligin bir nedeni de Frankfurt'un her yerde topa basmasi ve Skibbe'nin agresif yapisini göstermesi.. 23.dakikada oyuncu cikarmak da bunun bir baska ifadesidir..

Ümit Korkmaz yavas yavas kendisine geliyor. Lan o ne hiz öyle ? Inanilmaz hizli bir oyuncu.. Ileride bu takimin degismezi olacaktir kesinlikle..

Leverkusen ise bu sene Sampiyonlugun güclü adaylarindan.. Kiessling muhtesem ve Kroos da bu takima alismis durumda. Barnetta'sindan Eren Derdiyok'una kadar aslinda her seyiyle sampiyonluga hazir.. Önde basan Kiessling oldugu sürece üc tane ofansif orta saha oynatabilme lüksüne sahip takimda bugün Adler'in yani sira Rolfes ve Renato gibi önemli isimler de yoktu. Hem bunlarin hem skorun hem de zilgiti yiyen Frankfurtlarin basmasi sonucu gecen maclara oranla cok muhtesem oynamadilar, daha cok kontrollü bir oyunu benimsediler lakin istedigini aldilar..

Skibbe, hucum futbolunu, ofansif yönü agir basan oyunculari seviyor lakin bu takimla bu cok zor. Kalecileri yok, forvetleri sakat ve Caio gibi ne yapacagi belirsiz bir oyuncu var elinde. Isi cok zor, sene sonunda ligde bu takimi tutabilirse büyük basari.. Biz takipteyiz, arkasindayiz..

5 Kasım 2009

Dinamo Bükres - Galatasaray: 0-3



Bir mac yazisiyla daha buradayim. En cok buraya bu yazilari yazamamanin acisini cektim aslinda. Öyle garip yorumlar oluyor ki ben bu yorumlari anlamakta güclük cekiyorum. Dizilimden baslayalim..

4-3-3.. Klasik bir 4-3-3 diyoruz, diyorlar. Neye göre ? Orta sahada varolan oyuncularin baskin olan niteliklerinin ayni sekilde teknik adam tarafindan görevlendirilecegi varsayimina göre.. Misal Baris yerine Elano olsaydi muhtemelen klasik 4-3-3 olmayacakti. Lakin gözden inatla kacirilmak istenilen nokta sudur ki bu oyuncular sahada varolan niteliklerinin disinda verilen belirli bir görev ile sahada yer aliyorlar. Baris Özbek defansif orta sahadir, peki bugün Skibbe-Kalli zamanlarinda oldugu gibi süpürücü mü olmustur yoksa yer yer Nonda'dan bile daha ileride ön ic oyuncusu olarak mi sahada yer almistir ? Dakika 8 Kewell'in ara pasinda Baris Özbek kaleci ile karsi karsiya. Daha da önemlisi takimin en önde oyuncusu. Dakika 10 yine Baris Özbek gole yakin.. Trabzonspor macinda Baris Özbek oyuna giriyor.. Üstelik yaptigi görevi cok net bir sekilde ortaya koyacak iki golde de önemli rol oynuyor ve hala daha "defansif orta saha" olarak anilmasindan dolayi dizilimler ve bunun sonucunda sistemler komedi unsuru gibi.. Yahu adam ön-ic oyuncusu olarak sahaya girmis, sag koridorda tamamen sistem geregi Keita-Sabri ile kombinasyona girip iki golün oradan cikmasini saglamistir, defansif orta sahaligi nerededir Baris'in ? Bugün daha macin basinda Kewell'in pasinda kaleci ile karsi karsiya kaliyordu.. Yirminci dakikada Arda ile yer degistirip saga kaydi.. Ki bu degisimler o kadar cok oluyor ki iyi izleyen gözleriniz varsa cok hos sahneler sizi bekler.. Sabri önde pres yaptigi zaman forvet rolüne bürünüyor ve Sabri de olsa bir kac dakika bu göreve devam ediyor Keita en arkada onun yerini bek olarak alir iken.. Nonda bugünkü macta oldugu gibi Kewell'in oldugu bölgede basar iken Kewell forvete kaymis ve forvet rolünü o süre icerisinde devam ettiriyor.. Total futbolun prensipleri olarak aciklandiginda "eheheh ne total filan" diyorsunuz ama bakin bakalim öndeki beslinin ve beklerin sahada ne zaman hangi görevi icra ettiklerine.. ? Arda ve Nonda'nin bölgelerinin belirgin oldugunu söyleyebilir misiniz ? Keza Kewell-Baris.. Ne oynamislardir bunlar.. Bu degiskenligin bir benzerini Almanyada Bremen takiminda görebilirsiniz.. Bremenin en önemli avantaji Mesut'un dün sport-bild'deki röportajinda da belirttigi gibi öndeki beslinin nerede ve nasil oynadigini kimse kestiremiyor.. Herkes herkesin yerine gecebiliyor mac icerisinde.. Özil-Marin-Hunt-Bargfrede ve hatta Pizzaro.. Galatasarayin da becerebildigi ve ileride kendisine cok büyük avantaj saglayacagi durum budur. Lakin tehlikelidir, zaman ister, yetenek kadar digerlerinin durumuna göre futbolcunun kendisini konumlandirabilecegi asinalik gerekir.. Bu yüzden zaman her daim lehine isleyecektir..

Arkadaki dörtlü defans konusunda sükür ki kimsenin sikintisi yok.. Ve fakat özellikle Kewell-Keita sag ve solu paylastigi vakit bir cizgi cekin... Nonda-Baros ikilisinden dahi daha ileride konumlaniyorlar.. Yine de 4-1-4 -9-5- 4-5-4-1-1-1-3-2 gibi gariplikler peydah oluyor ki anlamak mümkün degil. Arda oynadigi vakit forvet arkasi diyorlar, Baris oynadigi vakit defansif orta saha. Bugünkü macta kim daha cok kaleye yakin oynamistir, Arda mi Baris mi ? burun farkiyla ayrirsiniz. Daha dakika 8 Baris karsi karsiya.. 10 baris keza yine kalede.. Ayhan Kewell tarafindan bir orta kesildigi vakit bu Baros'dan cok Keita'yi hedef alir zira sistem geregi disforvet iceriye dogru kaymistir.. Sabri-Keita ikilisi cokca zaman Kewell'i daha forvet yapan aksiyonlarin icerisindedir her daim. Buradaki merkez forvet 4-4- lü sistemlerin icerdiginden cok cok farklidir bugün Nonda ve gecmiste Baros'da gördügünüz gibi. Yanlis anlamazsiniz eger belirtmek isterim ki görev dagilimi acisindan bugünkü Nonda ile Barca'nin Etto'su arasinda hicbir fark yoktur. Keza orta üclünün ilerideki dörtlü defansa karsi denge kurmak adina sik sik iceriye kacmasi gibi.. Ikinci yari Kewell topu iceriye kestiginde Nonda'nin hemen dibinde Mustafa Sarp yer aliyordu..

Galatasarayin sorunu orta üclünün pas hizinin cok yavas olmasidir. Fener-Gs macinda dikkat etmistim Eray'in blogunda. Galatasaray'in topu oyuna sokma hizi Fenerbahce'den daha iyiydi, daha hizliydi istatistik olarak.. Kandirikci bir veri bu. Mesele burada Galatasarayin hizindan ziyade orta sahada basan Fenerin topu daha cabuk oynamak zorunda biraktiran presinin gücüdür. Galatasaray bugünkü mac özelinde konusursak tek kusuru her seye ragmen yavasligiydi.. Keza Fenerbahce macinda da ayni sekilde.. Ayhan haric hizli bir sekilde topu kullanabilecek orta saha yoksunlugu söz konusu. Linderoth biraz daha kendisine güvensin bu sorunu bir nebze cözecektir fakat sorun sadece oyuncularin niteliginden kaynaklanmiyor.. Kapali defansa ya da Fener maci gibi pres yememek icin cesitli taktiksel acilimlar gerekiyor. Sayica fazlalasmak icin sadece forvetin orta sahaya gelmesi kurtarmiyor zira ücgenler, pas alisverisi henüz istenilen seviyede degil.. Toplamda burada bir ilerleme olsa da yavaslik ve ariza söz konusu. Bu arizanin dönüsümü de cok hos olmuyor elbette..

Sunun altini bir daha cizmek gerek, Galatasaray takim savunmasi yapiyor. Tüm takim tek bir bütün olarak hareket etmeye calisiyor ve burada üzerinde inatla durdugumuz "zaman" meselesi cok önemli bir faktördür zira birbirlerinin hamlelerine göre reaksiyon veriyorlar. Ariza ciktigi vakit dünyanin en hizli defansi da olsa sorunu cözmez sadece daha az hasar almasini saglar bu yüzden tandemlerin defansif özellikleri önemli iken aslinda cok hizli veya cok yavas olmalari degildir sorun. Arizadan sorumlu defans dörtlüsü degil takimin tamamidir.. Bu olmadigi vakit defans kendisini garantiye almak icin geriye cekilip klasik savunma yapisina dönüyor ve bu da takimin boyunu uzatiyor (orta saha defans arasi mesafe uzuyor) sistemin disina cikiliyor.. Sorunlarin anasi da budur zaten.. Cok cok pozisyon verip cok cok gol yiyerekten bu dönem bir sekilde asilacaktir ki ben Servet'e katiliyorum.. Galatasarayin Panatinakos ve Besiktas maclari haric cok fazla pozisyon vermeden cok gol yemislerdir.. Sabri'nin/Kewell'in/Baris'in yer yer forvet oldugu, Keita'nin bekte oldugu Baris'in bazen en önde oldugu bir takimin savunmasi sadece orta üclünün direncine indirgenemez.. Payi vardir, etkisi cok önemlidir lakin ana etmen degildir. Uyumsuzluk savunma zaafiyetini daha cok dogurur.. Top sizdeyken onlar gol atamaz ve mesele de topun bazen sizde neden olmadigidir ? Bu da derinlemesine pas atmaktan yoksun orta sahanin basit bir sekilde ileriye kacacak kombinasyon gücüne henüz ulasmaadigindandir.. Sistem insa ediyorsunz ve cok da zor bir sistem isin acikcasi..

Maca gelirsek eger heyecansiz lakin muhtesem gollerin oldugu temiz bir karsilasma oldu. Kewell'in topu önüne alisina ve golüne bittim derken bu senenin en beklenmedik performansini Kewell ile beraber gösteren Sabri'nin cok güzel ortasina cok da estetik bir kafayla ikinci gol geldi. Golün kendisi degil ortayla beraber olmasi onu estetik kiliyordu. Bunlar tamam derken bu dönemin Sabri-Kewell'larin aksine büyük düsüs gösteren Topal'in muhtesem sutu keyifleri iyice arttirdi.. O neydi öyle ? Topal'in buradan dahi görebilecegimiz o alcakgönüllügü ve hirsi var iken bir sekilde kendisini toparlayacagina da inaniyoruz her daim.. Bunun disinda pozisyon vermeden sabirli bir sekilde top cevirerek istedigini sonucu fazlasiyla rahat bir sekilde almistir ..

Lakin rakip takimi da kutlamak gerekir özellikle ilk yari boyunca gösterdigi disiplinli anlayisi. 20-0 olsaydi dahi rakip takim ileriye gitmeden mac 0-0 miscasina devam ediyor gibi öylece durgun bir bekleyis ile kalacaklardi sahada.. Lan iki gol yedin biraz kipirda..

4 Kasım 2009

Nuri Sahin and his Wife.!



Nuri Sahin uzun zaman önce evlenmis.. Bu da sevgili esi Tugba.. Birbirlerine yakistigini söylemek gerek.. Büyük futbolcu olma yolunda bana göre atilmasi gereken önemli bir adimdir evlilik..

Kardes & Deivid De Souza.!



Resimdeki sahislardan birisini taniyorsunuz: Deivid De Souza.. Digeri de Besiktas üzerine yazilan postta anilan benim hasta besiktasli kardesim Ozan. Nasil besiktasli oluyor diyenlere biz ona hangi takimi degil bir takimi nasil tutmasi gerektigini daha cok gösteriyoruz diyorum... Ayni zamanda büyürken de yaninda degildik zaten.. Inatla bu soru sorulur, bunu da anlamam.. En kücügü Galatasarayli diyerek uzaklasiyoruz genelde su sorulardan.

Efendim bizim bu kardes, Hamburgdan gelen misafirlerini gezdirdigi sirada McDonalds'a daliyor ve Deivid De Souza'yi görür görmez zor da olsa taniyor.. Yüksek ihtimal sakatligindan dolayi Bayern doktoru Wohlfahrt'i ziyarete gelmistir.. Sonrasinda ise tam da Deivid yemek yerken yanina yaklasip muhabbet ediyorlar filan.. Gözüne ilisen ayrtintilar hesap öderken tomarla para cikarmasi, yemegini birakip kendileriyle foto cektirip muhabbet etmesi ve son derece mütevazi tavirlari -para cikarma olayi haric- Lakin muhabbetin icerigi de enterasan zira tam bu anda Fenerbahce- Genclerbirligi maci oynaniyor ve Deivid De Souza macin o andaki durumunu kardese soruyor.. O da telefonundan livescore'e girip sonucu ögreniyor.. Fenerbahce'nin önde oldugunu ögrenince sevinip yemegine devam ediyor ve fakat kardesler ona bir metre ileride maci seyredebilecegi türk kahvesinin oldugunu söylese de o yemegine devam ediyor..

Ben bu tavir karsisinda kararsizim biraz.. Yani ben kendimi düsünemiyorum, cok önemli bir isim olmadigi sürece mutlaka her macini seyrederim diyorum lakin isin icinde oldugunuz vakit isler degisebilir. Yine de ilginc gelmisti bana..

Bajar - Ogit(Nasihat)




be oğul, benim güzel oğlum
şivan(ateş) düşürme ocağıma
be kızım, benim güzel kızım
kor düşürme yüreğime

zorla zorla zorla zorla
kopardılar toprağımızdan
zorla gönderdiler sürgüne
ta konya iline

sağır, dilsiz, komşusuz,
kimsesiz, biçare, nasıl kalabilirdik
güneş’e karşı sabah duasını,
ateşin kutsallığını, yaban hayatı unutmadık asla

izlerimizi kaybettirmeden
tüm insanlıkla barış içinde
bu kutsal topraklarda şit’den beri varız..


****Bajar, savaşın doğdukları/doydukları köylerinden göç ettirilerek büyük şehirlerde kendilerine yeni bir hayat kurmaya çalışan Kürtlerin hikayelerini anlattığı ilk albümleri "Nêz Be / Yaklaş"ı yayımladı*****

Besiktas Üzerine.!



Aslinda bu maci yazmak üzere televizyonun basina oturdum. Yakindan tanidigim iki takimin mücadelesi elbette digerlerinden daha keyifli olacakti lakin öyle bir Besiktas seyrettik ki Bayern macina dogru kaydim.. Öyle bir Bayern maci seyrettik ki konferansa gectim.. Üc ekran karesi acikti televizyon ve bilgisayardan.. Besiktas,Bayern ve Konferans seklinde Sampiyonlar Ligi.. Mac sonrasi okudugum bloglardan spor yazarlarina kadar herkes cekilmis bir acinin tuhaf bir tinisi seklinde olunca bizi de etkiledi, hicbir sey yapamadan yattik.. Hasta besiktasli kardesim bilmiyorum ne hallederdedir simdi..

Almanlar kaleciyle ugrasiyor. Süddeutsche Zeitung gibi sayginligi olan bir gazetenin basligi "84" numara oluyor.. Armin Veh'in diger maclarinin aksine taktik konusunda cok detaya girmeden "kaleyi gördügünüz yerden cekin" direktifi verdigini ve daha kaleci üzerine sayisiz geyikler cevrildi. Gecen macta da Rüstü macin en kötüsü secilmisti bizimkilerin pek okumadigi gazetelerin haber sayfalarinda.. Kalede sorun var ama sadece kaleci midir sorun ?

Disaridan bakan ve yanilma payi yüksek bir analiz icerisinde fatura cikarirsak eger Besiktas'in sorunu daha cok yönetimsel sorunlar yüzünden kaybedilen futbolculardir. Buradaki futbolcular bir degil iki degil cok kisi olunca futbolcunun kendisine yönlenmekten bizi alikoyan yönetimsel sorun ortaya cikiyor. Hem Denizli hem de Demirören bu acidan olanlardan birinci derecede sorumludur.

Eldeki kadro elbette Manchester United'i yenemeyebilir, gücü bellidir lakin kendi evinde Almanya liginde gecen seneye oranla büyük bir düsüs yasamis Wolfsburg'u rahatlikla yenebilecek kadro kalitesine sahiptir ve fakat olan sudur ki elde varolan potansiyelin kullanilamama durumu sonucu gelen kalitesizlik..

Efendim Bobo transfer geyigine kaybedilmis bir oyuncudur, Tello, Nobre'nin yaptigi anlasma sonrasi bir daha kendisine gelememis o ücrete oynamayi kesinlikle kaldiramiyor.. Serdar Özkan, gecen hafta Hakan Sükür'ün stadyum programinda gizliden dile getirdigi gibi kimilerinin transfer/sözlesme yenileme öncesi varolan aldatici performanslarina ve buna ragmen sürekli didinen kendisine yapilan haksizliklar karsisinda isyan atesini cakmistir.. Bu cakilan isyan atesinde yalniz degildir ve hedef futbolcularin basinda da Nobre geliyor.. Su resimde gördügünüz Wolfsburg takiminin lideri kimdir, cok bariz bellidir.. Besiktas ta bu kimdir ? Nihat tartisiliyor, Nobre tartisiliyor.. Bunlari basin degil takim kendi icerisinde tartisiyor, kim kime söz gecirecek ? Ernst-Sivok ve Ferrari disinda kafasi rahat futbolcu yok.. Bunlardan birisi olmayinca da durum ortada.

Hepsi potansiyelinin altinda oynuyor..

Fink, eger bilincli bir transfer olsaydi kesinlikle kadroda Ernst'den sonra ismi yazilmasi gereken ikinci oyuncu olmasi gerekirdi. Bazi oyuncular göze batmaz ama kilit oyuncu kivamindadir. Joshue vardir dünkü rakip takimin orta sahasinda.. Magath icin Joshue gecen sene Mismovic, Dzeko ikilisinden bile daha degerliydi ki yanlislikla sakatlansaydi Sampiyonluk filan hikayeydi aslinda.. Fink de Magath'in olasi Joshue sakatligi ihtimaline karsi transfer etmek istedigi bir isimdi.. Besiktas ondan biraz Ernst performansi bekledi ve göze giremeyince kadroda yer alamadi.. Teknik adam yanlisidir bu. Gecenlerde Fink'in nasil transfer edildigini Denizli'nin söylemlerinden okuyunca cok daha iyi anladim. Cisse kötüydü, yenisini alalim ve Fink iste.. Bugüne kadar kadroda sayili defa yer almis Fink'den Funkel'in elindeki Fink futbolunu beklemek cok da mantikli degil. Neden ? Her iki teknik adama da Fink'i sorun aldiginiz cevaplarin farkliliginda ve biraz de yüzeyselliginde göreceksiniz isine egilme noktasindaki teknik adamlarin farkliliklarini..

Ismail eger cok daha baska bir ortama düsseydi yavas yavas siyrilir ve bu ülkenin gelecegine damgasini "simdiden" vururdu.. Lakin benim su yasimda bile kaldiramayacagim bir bonservis baskisi vardir ki isi cok zor.. Daum, Özer konusunda cok dogru adim atsa da "özer neden yok, özer yedek, türkleri sallamiyor tabi yabanci" gibi abuk subuk elestiriler geliyor lakin yapilmasi gereken "dogru" budur.. Yeni transfer edilen oyuncular ne kadar yetenekli olurlarsa olsunlar takimin yükünü onlara yükleyemezsiniz.. Daha kime pas verecegi, soyunma odasi yabanciligi gibi cesitli sorunlari asmasi gerekir.. Oturmus bir takim icerisinde ancak yildizlasabilirler.. Takimi onlar yerine "oturtamaz". Kötü performanslarin icerisinde en cok zilgiti onlar yer ve kaybolma olasiligi oldukca fazladir. Mesut Özil yildiz oyuncu olarak Bremene geldiginde uzunca bir süre ilkonbir yüzü görmedi, alti ay da kendisinden ses seda cikmadi.. hazirlandi.. Özer de bu sekilde hazirlaniyor, Ismail ise bu ortamda harcaniyor daha cok..

Velhasil Bobo'sunden Tello'suna, Fink'inden Kalecisine kadar psikolojik olarak sahada hazir olmayan bir oyuncular grubu var. Hepsi potansiyelinin altinda oynuyor.. Tüm bunlari birlestirecek karizmada bir oyuncu da yok.. Ernst olabilirdi o da mac öncesi yasadigi talihsizlik nedeniyle maca dahil edilmedi. Su an icin sorunsuz futbolcu sayisi cok azdir. Ernst,Sivok,Ferrari ve belki bir de Ekrem..

Baska acidan Galatasaray ya da Fenerbahce Avrupada cok mühim basarilar kazanir iken oyuncularini ve sistemini tüm ülke ezbere biliyordu.. Besiktas sene basinda teknik adamin kararsizligi nedeniyle önemli olan zaman dilimini harcadi. Daha da kötüsü yurt ici transfer geyigine parasindan ziyade zamanini ve enerjisini harcadi.. Eger o zaman dilimi daha dogru bir sekilde degerlendirilseydi bugün bir Topuz parasi kazanmis olacakti takim.. Yukaridaki resimde görebilirsiniz, takimin her seyi Misimovic'tir.. Lakin bu adam kac mactir ilkonbir oynar ve bu konuma nasil yükselmistir, Tabata bu kadar kötü bir futbolcu degil ama Nihat, Ismail,Fink,Serdar Özkan gibi takimin icerisine oturamadigindan dolayi savruk, ne yaptigini bilmez ve sinirli olan bireysel yetenegiyle is götürmeye calisiyor.. Size sayisiz örnek verebilirim ve gercek ortadadir.. Ronaldinho dahi takim degistirirse afallar, Mismovicinden Lincoln'üne kadar sansa güzel bir vurus oturtmazlar ve son anlarda önemli goller atmazlarsa belirli bir mac oynamadan verimli olmalari cok zordur.. Henry'e bakin Barcadaki ya da transfer olmus her futbolcunun ilk dönemine.. Golcüler biraz daha sanslidir lakin özellikle defans ve orta saha icin mac sayisi ve icerisine kendisini konumlandrilabilecegi sabit bir sistem gerekir.. her ikisini de bulamayanin da yetenegi tartisiliyor ama bu futbolcu kadrosunun kalitesinden ziyade tartisilmasi gereken besiktasin iki kupa sonrasi olusan/olusturdugu futbol ortamidir..

Besiktaslilarin aksine ben su ortamda Yildirim Demirören'den fazla Mustafa Denizli'ye yüklenirim. Iki kupali bir teknik adam olarak ayagina kadar gelmis baskanindan her sözü kati suretle dinlenilen bir teknik adam olarak cok daha saglam ve istikrarli bir acilim sergilemeliydi. Sonuc itibari ile Demirören, Aziz Yildirim gibi her seye ragmen benim dedigim olacak diyen bir baskan degildir. Ipleri tamamen Denizli'nin eline vermisti. Oyunculara yaklasim ve transfer konusunda yasanilan sacmaliklar da ortadadir. Su haliyle Besiktas varolan hincini dogru bir sekilde yönetime yönlendiriyor.. zira bu takim yönetilemedigi icin bu noktaya gelmistir.. Kadro kalitesi ancak ceyrek final ve sonrasi icin gündeme gelebilir lakin Kasimpasaspor karsisinda dahi sergiledikleri futbolun iceriginde futbolcularin kalitesi, niteligi degil varolan kosullari, transfer sacmaliklari, takim ici didismelere meyil verecek gelismeler neden olmustur.

Bu yenilgi kongreyi etkileyecek bir sportif basarisizlik olarak hayirli olmustur da diyebiliriz Besiktaslilar icin..

2 Kasım 2009

Kuzey Derbisi St.Pauli'nin.!



Bu maci sadece "kuzey derbisi" olarak yaftalamak cok da dogru degil. Her bakimdan birbirlerine zit iki klubun mücadelesi ve bu mücadele gecen sene nasil gerceklesmisti yazmistik surada. St.Pauli tribünleri gercekten cok baska.. Dügünde tam da St.Pauli'nin merkezinde tükkanlari olan dayilardan bilet bakmasini istedik ve onun planlarini yaptik, bugün de bu önemli maci seyrettik..

St.Pauli, kendi ic kültürüne yöneldi Stanislawski ile.. Teknik adam sonuc itibari ile 11 yil futbolcu olarak klube hizmet etmis bir insanoglu ve üc yildir da öyle veya böyle takimin basinda. Farkli bir antrenör ve sanirim kendine has Stpaulice metotlari var.. Antrenmanda tek tek oyunculari köseye cekip konusur, futbolcularin kendisine gerekirse isyan etmesini, icinde ne varsa dökmesini "lan hoca oynat beni" gibi yaklasimlar sergilemesini ister ve bunun icin psikolojik metotlar uygulayip ekstra caba sarfediyor DSF de genis bir analizinin yayimlandigi programda söylediklerinden anladigimiz kadariyla.. Kadro olarak cok güclü olmasinin nedeni elindekini iyi bir sekilde islemesinden kaynaklaniyor.. Fürth-Nürnberg macinda Fürth formasiyla izledigim Takyi - ki St.Pauli'en gelmisti, tekrardan evine geri döndü- Ayagi inanilmaz ince, teknik ve güzel bir ofansif orta sahadir. Naki ile olan uyumu sadece isimlerinden gelmiyor, saha ici de muhtesemler.. Aachen'dan aldiklari Ebbers denilen Hakan Sükür tipi forvetleri golden cok gole giden yolu insa ediyor.. Leverkusen kökenli Deniz Naki Ahlen kiraligi sonrasi St.Pauli'ye gelip ivmesini arttirip U19 ile de Avrupa Sampiyonu olur iken Kaiseslautern de oynayan Sydney Sam ile gelecegin en güzel ofansif orta sahalarindan diye etiketliyoruz biz.. Gol sonrasi yaptigi sevincini pek hos karsilamasak da kendisini sahiplenen ve bu sene "yildiz oyuncu" olarak varolan kimligini insa eden St.Pauli taraftarlarina kucuk bir geri ödeme olarak nitelendirdigi vakit pek de bir sey demedik.. Genc, bu gibi provakatif hareketlerin ne kadar kötü sonuclara gebe olacagini ögrenecektir diye umuyoruz..

Mac Alman Polisi tarafindan özel önlemler alinmasi gereken olay cikma riski cok yüksek mac olarak nitelendirildi. Haliyle 1500 polis güvenligi saglama adina görev aldi. Gecen sene 15 yarali 52 tutuklama yasanir iken bu sene sadece 4 tutuklama ve 1 insanin hafif yaralanmasi ile sonuclandi..

Rostock aslinda daha iyiydi ve özellikle ikinci yari gole daha cok yaklasan tarafti lakin son vurus eksikligi maglubiyete neden oldu. Macin kaderini ilk defa ikinci Bundesliga macina cikan Rostocklu 18 yasindaki Pannewitz belirledi. Önce hayvani bir sut cikardi ve direge takildi.. Ikinci devre bastiran Rostock cok musait pozisyonda topu Pannewitz ile bulusturdu lakin basarisiz bir kafa vurusu sonrasi yenilen kontradan cikan muhtesem bir frikik golü maci St.Pauli'ye getirdi.. Akabinde defansi iyice boslayan Rostock, ikinci golü yine kontradan Deniz Naki'nin ayagindan yedi ve üst üste ücüncü maglubiyetini aldi.. Takyi ve Naki olmadan maca baslayan St.Pauli hucum futbolunun yaninda güven vermeyen defansina ragmen gecen yillarin aksine deplasmanda da yenmeye basladi ve bu 5.deplasman galibiyeti oluyordu.. Siralamada da ücüncülüge oturmus durumda.. 8 mactir kazanan Bielelefeld'in lider oldugu ikinci Bundesligada önemli bir avantaj sagladi bu galibiyet ile.. Ki bu macin önemi puandan öte bir durumdur St.Pauliler icin.. Bu arada Rostocklu büyük yetenek dedikleri Kroos un kardesi Felix de sahadaydi lakin bi cacik olmaz ondan..

Cok yakin bir zamanda Millerntor'da maci izlemek dilegiyle simdilik..

Edit: Mac sonrasi olaylar cikti ve yaralanma/tutuklanma sayilarinda artis olmus durumda..

1 Kasım 2009

11.Hafta Bundesliga.!



Frankfurt - Bochum 2:1 (1:1)
Freiburg - Hoffenheim 0:1 (0:1)
Schalke - Bayer 2:2 (0:2)
FCN - Bremen 2:2 (2:0)
Köln - Hannover 0:1 (0:1)
Hamburg - M'gladbach 2:3 (1:1)
Stuttgart - Bayern 0:0 (0:0)
Wolfsburg - Mainz 3:3 (2:2)
Dortmund - Hertha 2:0 (0:0)

Cok dogru bulmuyorum bu onbirleri ve daha iyisini yapan bir web sitesi bulursam aninda satacagim burasini. Butt, Dante, Martins, Chris,Kiessling,Hunt, benim özetlerden görüp tamam dedigim oyunculardir.



Hafta sonu emmoglunun dügünü nedeniyle maclari izleyemedim lakin dün gece genis özetlerine bakabildik.. Frankfurt oradan da anlasilabilecegi gibi hakettigi bir galibiyeti aldi Bochum karsisinda. Caio dahi mi deli mi henüz cözemedim.. Resimdeki frikigi bilincli bir sekilde hagivari atmissa; helal olsun.. Iki post asagida konu ettigimiz Maik Franz, hafta ici gösterdigi kötü performans sonrasi üzerine bir de kendi kalesine gol atinca yikildi resmen.. Özet görüntülerinde gol sonrasi tepkisine bakabilirsiniz.. Sürekli ileride gol aradi ki sonunda da buldu.. Ondan daha fazla sevindim desem yeridir, cok güzel oldu.. Frankfurt bu sezon caresizlikten orta siralari hedef belirledi kendisine ve simdilik isler takimin en önemli oyuncusu Amanitidis'in yokluguna ragmen yolunda.. Daha genis analizi yakinda olacaktir ve lütfen bu konuyla ilgili mail atmayin artik.. Blog yasadigi sürece ve Bundesligaya egildigi müddetce Skibbe kenarinda kösesinde her daim yer alacaktir zaten.. Nürnberg dönüsü arabada kaza yapma riskine ragmen sürekli macin sonucuna bakip "aha yemeden galibiyetle bitirdi" hissiyatiyla geldik evimize.. O denli frankfurtlu olmusuz zaten, hic gerek yok mahalle baskisina..



Frankfurt'dan sonra ne yapmis diye baktigim ikinci takimdir Tuchel'in Mainz'i. Öyle oldu ki artik bu genc teknik adamin muhtesem taktiklerinin analizi yayimlaniyor web sitelerinde.. Bundesliga.de egilmis üzerine ama ben daha genis bir sekilde egilecegim bu kazanilan maclarin icerisindeki tuchel sihirbazliklarina.. ligin son sirasinda yer alir dedikleri takimla neyi nasil basaridiginin üzerinden kalin kalin gecmek gerek ki keyifli olacaktir, keyif alacaksinizdir da. Tuchel 36 yasinda "Büyük taktisyen" olarak kendisine kimlik biciyor.. iki güzel teknik adam postunda islemistik.. Takimda ise Avusturalyali yildiz Ivanschitz cosmus durumda.. Mainz efendim Bayerni yendi, Hoffenheim'i yendi ve simdi Wolfsburg'dan kendi evinde puan aldi.. Ivanschitz ise tüm bu güzelliklerin basrolünde ki ligin en cok asist yapan oyuncusu attigi gollerin yani sira.. Cok kaba bir degerlendirme yapacak olursak eger kucuk takimlarin Tuchel gibi adamlara ihtiyaci var ya da tersi. Daum Fenerbahce'de misal cok fazla sistem/taktik degisikligine gitmiyor lakin Köln'de iken cok güzel taktiksel acilimlari vardi özellikle deplasman maclarinda.. Zira üzerinize gelecek olup kendi taktigini/oyun sistemini kurgulayacak olanlara tuzaklar hazirlamak daha kolaydir. Tuchel ise iki yönüyle de muhtesem isler basariyor.. bu istikrarini korursa eger Frankfurt sonrasi her daim takip ettigim olacak ve islenilecek ikinci konudur burada..

Frankfurt ve Mainz sonrasi gönlümün bundesligasinda isler karisiktir aslinda.. Ilk gözagrim Schaaf'in bremenine olan yakinligin yaninda Hoffenheim'a duyulan sempati ve ayni zamanda bunlarin yanina Leverkusen'i de ekleyerek seyretmekten keyif aldigim en güzel Bundesliga takimlari olmasi isleri kizistiriyor.. Bayern ise Almanyada oldugunuz sürece, burada yasar iken gözünüzü kapamayacaginiz büyüklükte genis bir alana yerlestigi icin her daim bir kösede gözümüze ilisip ilistirecegiz biz de bloga.. Lakin gecmisi ve seyretmekten cok keyif aldigim Mesut Özil nedeniyle Bremen geride kalanlarin biraz önünde..


Burada Hunt keza müthis bir performans gösteriyor.. Hunt, takimda Özil'in en iyi anlastigi oyuncu.. Özil bilmem kac haftadir Bremeni tek basina tasiyor ve deyim yerindeyse gecen senenin Diego'su.. Siz ne kadar kapanirsaniz kapanin o siradisi bir aksiyon gerceklestirip kilidi acacaktir zira oyun zekasi üst düzeyde ve o teoriyi pratige dökecek muhtesem bir sol ayaga sahip.. Hunt ise aslinda yetenek, kimsenin kuskusu yok lakin diskolardan cikmiyor, kendine bakmiyor ve sürekli sakatlaniyor.. Ilk defa simdi sakatlanmadan yoluna devam ediyor ki gecen kupa macinda sag kenarda attigi bir calim vardi ki görülmeye degerdi.. Nürnberg karsisinda birisi nefis olmak üzere iki gol ile beraberligi kurtariyordu.. Son kac mactir gol atiyor bakmadim ama cok... cok mactir gol atiyor bu adam. Gecen senin Diego'su belli, Özil'i ise Marin.. Bu üclü ayni zamanda Almanyanin da gelecegi: Özil,Marin,Hunt.. Almanya diger yillarin aksine altyapiya önem verdi.. Bunu U19-20-21 takimlarinin basarisinda da görebilirsiniz.. Gecenlerde yari yolda kaldi ama buradakiler biraz isyan etmeye basladi ve 9 oyuncu gönderilemedi.. Bender kardesler de kurnazlik edilip son maca ancak yetistirildiler filan.. Velhasil Almanya altyapiya verilen önemi iki katina cikardi. Bunun sonuclarini da ileride görecegiz..

Nürnberg'de ise güvendigim isim teknik adam Oennings.. Bu adam bu takimi bu sene birinci Bundesligada tutacaktir diyoruz.. Isi zor ama defansinin yanina biraz ofans olarak güclenirlerse her sey mümkün.. Bazi takimlari cok fazla elestiremiyoruz.. Kadro yok, para yok, transfer yok.. Nürnberg de biraz böyle. Halici baskanlari sonunda birakti ve bu gelecek icin cok güzel bir adimdir.. Dibinde Fürth var, bir cadde var aralarinda.. Fürth her sene istisnasiz iki ya da üc oyuncu birinci Bundesligaya pazarlar, Nürnberg bunu ögrenmesi gerek... Onlar da altyapi uzmani bir hocayi getirdiler, o hoca da altyapida calistigi basta iki türk olmak üzere gencleri.. Hadi bakalim diyoruz.. 2-0 öne gectigi maci verdi ki aslinda 3-0 olmasi icten bile degildi Mintal gününde olsa.. Yine de Bremende puan almak büyük istir, düzelme var.. Kardesim,Eniste filan düsecektir diyor bir ben düsmeyecek bu sene kalacaktir diyorum ve bu acidan bir gözümüz hep burada..



Özet görüntülerinin yarisi Maicosuel'den olusuyordu, Eduardo ile cok iyi anlasiyor gibi bir görüntü cizdi. Hoffenheim Bayern'in siralamada üzerine gecmistir ki bunun onlara ayri bir motivasyon sagladigi ayrintisini eklemek gerek.. Ibisevic sakatliktan tam anlamiyla döndü ve hatta diyebilirim ki gecen sene attigi belesci gollerininin yanina bu sene usta-isi goller eklemeye basladi. Hoffenheim senede 30 mac oynuyorsa 27'sinde keyif verir izleyene.. Eskisi gibi kadro sorunu da yok, birisi giderse yerine oynayacak yenisi mevcuttur efendim.. Maicosuel gercekten iyi bir performans göstermistir ki bir dahaki macini canli izlemeyi düsünüyorum,hareketli, teknik ve bu hafta oldugu gibi cok sik goller atabilecek yetenekte.. Eduardo da milli takima cagrilmis, nerden nereye gelmisligin güzel bir öyküsü yatar burada.. Transfer konusunda Leverkusen'i kendilerine örnek aldiklarini söyler iken ne kadar ciddi olduklarini gördüm.. Brezilya pazarini böyle güzel kullanan kac klup var Almanya da ve ülkemde neden bu kadar az.. ? Burada en azindan kimse Maicosuel'in bu transfer öncesi kac para aldigini ve burada üce dörde katlanmasini kendisine sorun yapmiyorlar.. Rangnick durdugu sürece Hopp'un da maddi destegi ile Almanyanin büyüklerinden olacak köyün ismidir Hoffenheim..

Diger yandan Freiburg'un belki de en önemli ismi klup baskani Stocker'in ölümü nedeniyle futbol teknik adam Dutt'un da belirttigi gibi ikinci planda kaldi.. Klup icin cok önemli bir kayip.. Gecenlerde mac izlemesi yasaklanmisti Stocker'in.. Macin oldugu zamanlarda kopegi ile ormanda yürüyüs yaptigi haberlerini okumustuk, ne diyelim gecmis oLsun Freiburg'a ve toplamda Hoffenheim adim adim "büyük klüp" olma yolunda ilerliyor ve olacaktir da..



Schalke, 2-0 den son dakikalardaki baskisiyla beraberlige getirdigi maci. Iki kücük ayrinti önemlidir burada. Magath, varolan kimliginin bir parcasini takima islemis durumda ve ikinci devre digerlerine oranla daha cok ayakta kalan taraf oluyor.. Baska acidan taktigi ve oyuncularin form durumu istenilen düzeyde olmasa da mücadele gücü üst düzeyde zira kenardaki adamin gücü ortada.. Bu oyuncularin söz dinlemesi veya otoriteye boyun egmesiyle ilgili bremen sportif direktörü Allofs'un cok güzel acilimlari var aslinda.. Biz blogun ilk postlarinda islemistik Bremen'e gelen yeteneklerin basarisiz olma sansinin cok az oldugunu ve bir sekilde yildiz oldugunu ,parladigini ve simdi daha cok dile getiriliyor.. Neden diye sordular Allofs'a.. o da diyor ki: bizim takimda cok oyuncu verimli hale geliyor zira bu takimin basinda 10 yildir Schaaf var.. Hocanin degismeyecegi oyuncular cok iyi biliyor.. Baska acidan bir güven de var. Dolayisla oyuncular bir sorun oldugu vakit bunu teknik adam ya da disarida aramak yerine kendilerine bakiyorlar ve sonucunda daha cok calisiyorlar.. Baskisiz bir ortam olmasindan dolayi da daha kolay uyum sagliyorlar.. otorite belli cünkü diye özet geciyordu.. Yani oyuncularin disiplinli olmasindan verimli olmasina kadar kenarda duran teknik adam-klup iliskisi cok cok önemlidir.. Galatasarayin yetenegi-kariyeri-isbilirligi ne olursa olsun Skibbe konusunda yaptigi hatanin bir baska ifadesidir aslinda. Magath sonuncu dahi olsa bu sene ve diger sene Schalke'de kalacaktir haliyle oynamayacan hocaya degil kendisine bakiyor.. 25 milyon da sehirden güzel bir katki geldi, isler yoluna girecektir bu yakada.. Ikinci ayrinti ise Leverkusen adina.. Kroos müthis ama gercekten müthis bir gol atti ve üzerine Kiessling Hakansükürvari bir kafa cakti ilk yari bitmeden Schalke kalesine.. Ikinci yari ne oldu ? Olan sudur Sami Hypia cikti.. Defans dengesi öyle bir dagildi ki lütfen macin özetindeki gollere bakin.. Hypian'nin cikisi sonrasi gollerin gelmesi bir yana defansin dagilisini cok iyi bir sekilde özetliyor pozisyonlar.. Bu genc defans nasil dagiliyorsa Leverkusen de ikinci yari/ikinci devre bu sekilde dagiliyordu..baska acidan milli takim teknik direktörü Löw de macin izleyenleri arasindaydi ve macin yildizi pek cok yerde Kiessling olmustur hani su Löw bunu neden almiyor diye sürekli konusulan isim.. Gercekten bu adama göre sisteminiz varsa inanilmaz güzel bir oyuncu.. Erken yasta evlenip coluk cocuga karismalari da hunt ya da digerlerinde oldugu gibi istikrarsizlik sorunu yasatmiyor bunlara..



Dortmund gecen sene ikinci yari muhtesem bir performans gösterdi.. Hamburg engeline takildi sonrasinda.. Lakin son bilmem kac mac yenilgi yüzü görmediler ki muhtesemdiler.. Bu sene basinda ise tutuktular.. Nedeni sudur: Sebastian Kehl.. Nuri Sahin'in performansi da etkiliydi ama böyle defansif orta saha zor bulunur.. Bilmem kac asist yapiyor, takimin kaptani milli olmus ve inanilmaz kilit bir oyuncudur.. Bazi mevkilerdeki oyuncular cok önemlidir.. Gecen sene Bremen cok nadir yasadigi bir fiyasko transferi vardir.. 44 dakika oynadi toplamda Bundesligada "Chaos" Alberto. Allofs bu oyuncunun oynamamasinin ve alternatifsizligi de onlarca gol yemesine neden olmustur Bremenin.. Kilit oyuncudur, Kehl de öyledir.. En ofansif DMC dir diyebilirim.. Sene basindan ber iyok ve ciddi bunalimda. Doktorlara inancini da kaybetmis Kehl.. Onun yoklugunu yeni yeni savusturuyorlar aslinda.. Baska acidan Barrios..

Su an 3500 forma satisi ile klubun yildizi olmus durumda.. Yanilmiyorsam son alti mactir gol atiyor yutup golcüsü olarak alaya alinan adam.. Ki sili ülkesinin colo colo takimindan gelen onlarca futbolcu burada nedendir bilmem hep tutturmustur.. Orasi iyi bir kriter Bundesliga icin.. Vidal da Leverkusen'de oradan gelmedir filan.. Barrios ayni zamanda ne icin geldigini, ne yaptigini bilen karakterli bir futbolcudur. Down sendromu yasayan kardesinin bakimini üstleniyor ve ona olan yaklasimindan dolayi futbola ve yasama cok baska bakiyor, disiplinli, calisan, didinen ve boslamayan futbolcu. Futbol karakteri yerindedir bu adamin.. Cok da güzel golleri var, zamanla daha da iyi olacaktir..

Nuri Sahin ise hepten kendine geldi. Oyunun iki öynünü de oynamasi ve bundan da önemlisi genc yasinda edindigi bu tecrübe ile yakin zaman icerisinde Dortmund takiminin her seyi olacaktir.. Her defasinda 25-26 yaslarinda bir adam saniyorum henüz 21 yasindaki bu cocugu.. Cok genc yasta dibi de görmesi onun hayrina olmustur ve gercekten güzel bir adam olma yolunda saglam adimlar atiyor..

.....

Hamburg kenar yönetiminin cok büyük hatasi, Dante'nin müthis formu ve golünün yaninda Bayern ve Babel-Stuttgart iliskileri olsa da yazilacak, futbolsuz daha dogru ifadeyle futbol maci seyredilemeden(GS Maci haric) gecirilen bir haftasonu olmasindan dolayi ancak bu kadar.. . Haliyle bu hafta böyle.. Bir kac saat sonra St.Pauli-Rostock macini seyredecegiz.. Mutlaka izleyin derim..