2 Ocak 2013

Azalan forvet ve kafa golleri



Bundesligada bu sezonun ilk devresinde 444 gol atıldı. Maç başına 2.9. Geçen sene bu rakam 438 idi. Az da olsa artış var.  Lakin kaleye çekilen şut sayısı ise 3883. Bu bilgilerin derlenmeye başlandığı 1992 yılından bu yana en düşük rakam. Bu da efektif olma durumunu fazlasıyla arttırıyor. En ilginç ayrıntı bu gollerin sadece yüzde 38’inin(167) santrforlar tarafından atılmış olması. Ülkemizde ise bu sezonun ilk devresinde neredeyse her takımın santrforları gol konusunda sorun yaşamadı ve merkez forvet gollerinde bir artma olduğunu söyleyebiliriz. Sadece Burak ve Umut’un 20 golü var. Nobre’sinden Sow’una ve Almeida’sına kadar santrforlar fazlasıyla verimliydi.  Atılan 444 golün sadece 108’i kafayla atıldı. Bu da yine son 20 yılın en düşük rakamı. Buna mükabil 97 gol yapılan ortalar sonucu atılmış oldu ki bu da son 7 yılın en iyisi.

 Bundesligada orta sahaların attığı gol adedi toplam gollerin yarısı. Oran yüzde elli.  Son 20 yılın en iyi oranı bu.  Bunun da nedenleri olarak takımların 4-5-1 sisteminin çeşitli varyasyonlarını denemesinden kaynaklanıyor.

Atılan 444 golün yüzde 46’sı Alman pasaportu taşıyan futbolcular tarafından atıldı. Bu da yabancı sınırlamasının kalktığı 2006 yılından bu yana en yüksek rakam.  Üstelik  Mario Gomez de sakattı uzunca bir dönem.  Beş yıl önce bu rakam yüzde 35 idi. Yani nedir? Yabancı sınırını serbest bıraksanız dahi doğru eylemlere imzanızı atarsanız işler istediğiniz şekilde ilerleyebilir.

Gol krallığında 12 golle Stefan Kiessling ilk sırada yer alıyor. Geçen sezon bu kadar golü atmış olan ancak dördüncü sırada yer alabilirdi.

Kaleci fabrikası Almanya

Bundesligada  kaleciler sadece 13 büyük hata yapmışlar ilk devre boyunca ve bu yine bu bilgilerin toplanmaya başlandığı zamandan bu yana en azı. Zaten Adler’in dönüşü, Trapp’ın sürpriz formu, Neuer, Zieler ile beraber bu konuda iyi olma durumunu abarttıkça abarttılar.

Yine rekor düzeyde az faul yapılmış. (4.677) keza sert faullerin azlığı da fazlasıyla dikkat çekici.
893 kez ofsayta yakalanmış takımlar. 2002 yılında bu rakamın üzerine 300 daha eklemeniz gerekiyordu 17 maç sonucunda toplam ofsayt rakamını elde etmek için.

Direkt serbest vuruşlardan ilk devre boyunca 13 gol atılı. Geçen sezonun tamamında bu rakam 12’ydi. Şu bir gerçek ki her alanda duran top organizasyonlarının belirleyiciliği fazlasıyla artmış durumda.
İlginç olan bir detay da neredeyse her hafta topun birisinin eline çarpıp penaltıya sebebiyet vermesi..

Bayern Münih Dominasyonu

Ligde en fazla golü atan, en az golü yiyen, en fazla gollük pozisyon yaratıp kalesinde en az pozisyon gören, yüzde 60 ortalama topa sahip olmasına rağmen ligin yine de en fazla kontra golünü atan, en centilmen takımı 9 puan fark atıp lider olan Bayern Münih. 3 hafta önce ilk yarı liderliğini garantilediler ki bu da tarihin ilk devrenin en erken liderliğini garantileyen takım yaptı onları.

31 Aralık 2012

Abdullah Avcı


NTV'de 90 + programına çıktı ve konuştu. Bir anlamda kendisini de savundu. Ben yine Selçuk konusunda tatmin olmadım. Sadece sol ayaklı olduğu için Emre'yi ve sonrasında ise Nuri'yi tercih ettiğini söyledi.

Emre'yi bir kenara koyuyorum zira ulusal takımda Emre'nin kötü maçı yok ki zaten ben daha çok geriye düşülen maçlarda ve Hollanda karşılaşmasında taktik gereği Selçuk'un uzun paslarının önemli olduğunu düşünürdüm ama bu da kalsın bir kenarda.. Topal'ın alanları daha iyi kapadığını düşündüğünü söyledi ki mantıklı bu. 

Hollanda maçı en iyi maçımızdı diyor. Doğrudur. Van Gaal'in pek çok değişikliği yaptığı, pek çok oyuncuyu transfer görüşmesinde olduğu için çağırmadı ve ilk resmi maçı olduğunu gözden kaçırmamalı. Beklentimiz evimizdeki Hollanda maçının da benzer şekilde geçmesi. 

Diğer açıdan.. Bana yeni bir şey söylemiyor. Samet Aybaba'yı misal keyifle dinliyorum zira samimi sohbeti bir yana farklı şeyler söylüyor, Abdullah Avcı ise ezberimi çalıştırıyor sadece.

Dahası..

"Biz sürekliliği olan, takımlarında oynamış oyuncuları seçiyoruz" dediğinde..

Orada bulunan Metin Tekin, Mehmet Demirkol ve Önder Özen de şu soruyu soramadı:

"Öyle de hocam.. Macaristan maçında İlk 11'e koyduğunuz Mehmet Ekici'nin o ana kadar oynanan maçlarda sadece "10" dakika forma giymiş olması burada oynayan Alper'lere ona buna hakaret değil midir. Siz kadroya çağırdığınızdan bir hafta önce Bremen'in ilk 18'ine dahi alınmamıştı bırakın ilk 11'i. Kadroya çağırmak bir yana "sağ" ayaklı Mehmet'i ilk 11 oynattınız.. Ligin ilk devresinin toplamında Mehmet Ekici 28 dakika forma giydi, siz çağırdığınızda 10 dakika giymişti sadece.."

sorulamadı bu soru..

Yine de umutluyum. İletişimi iyi, çalışkanığı vesaire.. Olacaktır mutlaka ama şimdilik en azından beni etkileyecek nedenlere, içeriğe sahip değil. Bir gün kendisiyle de röportaj yapmak umuduyla zira sorular çok aslında.. 

Salgado-Maradona-Falcao


NTV Spor'daki Maradona belgeselini izledim yine.. Şuna bir daha inandım: Eğer Maradona bugünlerin futbolcusu olsaymış çok daha başarılı olurdu. Ya da her maçta bir kırmızı kartı çıkartırırdı.. 

Cesc


Rangnick ve Gençler


Leipzig ve Salzburg'un sportif direktörü olarak çalışmalarına devam ediyor. Brezilya ve Gana'daki akademilerden iki takımın da altyapısına kadar pek çok ayrıntıyla ilgileniyor. Röportajını okudum ve bir kaç ayrıntıyı şuraya ekleyelim.

Kulüplere temel futbol felsefesini oturtmaya çalışıyor. Agresif, topa karşı ve topla olan ilişkisinde belli prensipleri olan ve daha da önemlisi her yaş grubunda aynı tarzın geçerli olması için çaba gösteriyor. Yine kendisi hazırlıyor pek çok ayrıntıyı. En iyi bildiği iş budur. 

Gençlere önem veriyor ve bugünkü Alman kulüplerinin başarısını yeni ve modern bir şekilde eğitilmiş gençlerden oluşan kadrolar nedeniyle olduğunu düşünüyor. Dortmund'da Weidenfeller ve Kehl'i çıkarın U23 kadrosu gibi diyor. Schalke'de Huntelaar, Farfan ve Jones'u çıkarın aynı şekilde diye gidiyor.

Röportajdan küçük bir alıntı..

-Son on yıldır Bundesliga'nın Almanya'da oluşturulan altyapı performans merkezleri'nin etkisi altında olduğunu görüyoruz. Pek çok  Bundesliga yıldızı buralarda eğitim gördü.  Siz de kendinize bu yapıyı örnek alıyor musunuz?

Biz de Leipzig'de burayı örnek alıyoruz. Ama kolay değil benzer şekilde altyapıyı oluşturmak, yetenekleri keşfetmek v.s.  Son beş yılda dahi futbol inanılmaz değişti. Bir oyuncunun artık maç başına 12 km koşması istisna değil ondan beklenen olağan bir ihtiyaç oldu. Bu fiziksel değişim aynı zamanda antrenman metotlarını da farklılaştırdı.

Bundesligada 20 yaşında olan yıldızlar uluslarası arenada dev kulüplerle görüşüyor. Bugünkü konumda oyuncuların kariyerlerinin hızlı bir şekilde ilerlediğini düşünüyor musunuz? 

"..Thomas Tuchel, Christian Streich ya da  Sascha Lewandowski. Bunlar düne kadar genç takımları çalıştırıyorlardı ama bugün Bundesliga takımlarının başındalar.  Ve bu yüzden Almanya'daki gençler A takımlarda bu teknik adamlar nedeniyle daha kolay yer bulabiliyorlar. Bu da benim gençler üzerine olan tezimi doğuluyor. Başka hiçbir büyük ligde takımların kadrolarının içerisinde bu kadar çok genç yetenek böylesine bir yer kaplamıyor.  Bu Almanya'nın son on yılda altyapıya yaptığı yatırımın ve farklı şekilde eğitmenin doğal bir sonucu. 

Genç oyuncuların ne gibi avantajları var?

Bu oyuncular fiziksel ve mental olarak 15-16 yaşlarından itibaren en iyi seviyede eğitildiler. 3 önemli avantajı var bana göre.  Çabuk iyileşiyorlar, bu fazla yükü daha iyi kaldırıyorlarlar. İki maç arasındaki o kısa sürede kendilerine daha çabuk geliyor, maça daha hazır oluyorlar.  Öğrenme istekleri fazla ve yeni bilgilere karşı zihinleri daha açık. Bugün yapılan antrenmanların pek çoğu mental. Beyin jimnastiği.  Bugünkü -umschaltspiel, agresif oyun tarzı ve topa karşı yapılan mücadelede oyuncuların kendinden vazgeçip bir diğeri için oynama özelliğine sahip olması gerekiyor, yani takım olmak gençlerle çok daha kolaydır.  Gençler daha kolay bir şekilde takım olur, kompleksleri yoktur, öğrenmeye açık ve antrenöre daha bağımlıdır.  Bu üç önemli özellik gençlerle kurulan takımları daha başarılı yapıyor.  Elbette tüm bunlar için yetenek, iyi eğitilmiş olmak, sağlıklı bünyeye sahip olmak şart. Götze, Reus, Draxler, Hummels, Höwedes, Bender kardeşler.. Bunların hepsi zeki, olabildiğince iyi eğitilmiş ve yetenekli oyunculardan bazıları.:

Jürgen Klopp




Real Madrid yönetimi yerinde olsam Mourinho sonrası düşüneceğim ilk isim sanırım Jürgen Klopp olurdu. Bu sene Avrupa başarısıyla her ayrıntıda artık kendisini kanıtlamış oldu. Üstelik Dortmund'un başarısının sırrı büyük ölçüde teknik adam imzası taşıyor. Oynadığı bütün büyük maçların içerisinde yüzde yüz teknik adam farklılığı kendisini net bir şekilde gösterdi. Bu sene sadece bir büyük hata yaptı ve Schalke maçını bu hatası nedeniyle kaybetti. 3-5-2 denedi ve sonuç hüsran oldu. Lakin bu maçın dışında kalan Bayern Münih maçları, Real Madrid, Manchester City maçlarını düşünürseniz hepsinden alnının akıyla çıkmayı başardı. Sonuçlara aldanmayın.. Manchester City en az deplasmanda beşlik olmalıydı ya da Real Madrid maçında Mesut'un frikiği beraberliği sağlasa da oyun olarak rakibi ve Mourinho'yu kilitlediği gerçeği değişmiyor.

Maç içi analizleri, rakibe göre farklı ve sıklıkla doğru taktikle sahaya çıkmasını yanı sıra İlkay Gündoğan örneğinde olduğu gibi oyuncuları dönüştürücü rolü, yeniden yaratması takdire şayan. Akademik olarak futbolla ilgilendiği kadar motivasyon yönü de inanılmaz. Oyuncularla kurduğu ilişki Mainz'da iken zaten gündeme oturmuştu.. 

Spielverlagerung sitesi 2012 yılının en güzel taktik hamlelerinden birisi olarak geçen sezonun şampiyonluk maçında Klopp'un hamlesini ayrıntılı işlemiş. Bir kaç özel ayrıntıyı da ben buraya taşıyorum ama bundan önce "Yensen de yenilsen de" programında bahsettiğim ayrıntıyı burada tekrarlayayım.

3-1 galip geldikleri St.Pauli maçında Kagawa'nın ikinci golü onu çok mutlu etmişti zira tam da çalıştığı gibi gerçekleşmişti. Bu ayrıntı aynı zamanda "Echte Liebe" kitabına da alınmış olduğunu gördük. 

"Cezasahası içi yerleşim daha iyi olamazdı. Biz her zaman en az üç ve sıklıkla dört kişi rakip ceza sahasında olmalıyız. İki kişi de kenarlarda olmalı.Burada da böyleydi. Götze çizgiye kadar topla indi. Penaltı noktasındaki Greukreutz'u gördü. O tam da olması gerektiği yerdeydi. Kevin  vurabilirdi belki ama arkasında Kagawa'nın olduğunu ezbere bildiği için topa dokunmadı ve Kagawa yerden köşeye golü attı. Eğer ki o top kaleciden ya da direkten dönseydi Bender de orada  dönen topu tamamlamak için bulunuyordu. Tam da bizim çalıştığımız gibi.. Muazzam bir "çalışılmış" gol."

Elimde bulunan kitapta öyle ayrıntılar var ki bu çalışmanın sonucunun bugünkü başarıdan dahi fazlası olması gerektiğini düşünüyorsunuz. Oynan maçın her karesini farklı şekidle yeniden izleyip oyuncularına yeniden yaşatıyor. Hataların üzerinden geçiyor ve yeni tekniklerle beraber farklı metotları uygulayıp fark yaratıyor Klopp..

İşte o farkı geçen sezon şampiyonluk maçında da yaratmıştı..



Mevzu bahis konu 4-4-2. Savunmada her iki takım da 4-4-2 dizilimiyle rakibi baskı altına almak ister. Bu savunma diziliminin en önemli getirisi stoperlerle defansif orta sahalar arasındaki bağlantıyı iki forvet baskısıyla kesmesidir. İki forvet sıklıkla iki stopere baskı yapar, oyun kurmasını zorlaştırır. Şunu da hatırlatayım.. Sezon başı Dortmund'un rakipleri oyun kurucu stoper olan Hummels'e baskı yaparak Dortmund'u bir süreliğine etkisizleştirmeyi de başarmışlardı. Ortalama topla buluşması 80 küsur olan Hummels 39'a kadar gerilemişti.  Klopp bunun da üstesinden geldi (başka bir post konusu olsun) Burada ise sorun Bayern'in presi. Bayern-Barça gibi takımlar topa bu kadar çok sahip olurken en önemli özellikleri tam saha presidir. Klopp burada farklı bir şey denedi.


İki defansif orta sahasından birisini iki stoperin arasında değil soluna yani sol bek Schmelzer'in dahi arkasına kaydırdı. Yerleşim 3-3-3-1 oldu.  İki stoper bir defansif orta saha.. beklerle beraber İlkay.. Üç ofansif orta saha ve bir forvet şeklinde. Bu şekilde Bayern presi kırılmış, forvet baskısı etkisizleştirilmiş oldu. İki forvetin(Gomez ve Müller) önünde üç oyuncu yer aldı. Adam paylaşımında ikilemde kaldılar.  İlkay Kehl'in yerine  geçti. Kehl sol bek Schmelzer'in arkasına yerleşti. Gomez ve Müller presi ise deyim yerindeyse anamsızlaştı.  Gustavo hali hazırda Kagawa'ya yapışmış, Kroos ise bir adım geri gelerek pas aldığında İlkay'a baskı yapacak şekilde kendisini konumlandırdı. Lakin Dortmund oyunu geriden bek bölgesinden kurdu zira buraya bir yardım da sol ön oynayan ama savunması güçlü Greuskreutz'u soktu. Bu şekilde hem presi kırdı hem Robben-Lahm gibi Bayern'in en etkili hücüm silahına üç savunma oyuncusuyla karşılık vererek etkisizleştirdi ve toplamda oyun dengelendiği anda sağ kenarında oluşan boş  alandan da sonuna kadar faydalandı..

Hayatım Futbol'a Hamburg analizi yaptığımız vakit Hamburg teknik direktörü Fink'in defansif orta sahasını pek çokları gibi  iki stoperin arasına "oyun kurucu rolünde" sıklıkla yerleştirdiğini ve diğer orta sahayı da hücumda on numara olarak kullandığını belirtmiştim. Geçen sene hatırlarsanız eğer Ersun Yanal da  başarılı bir deneyim olmasa da Dede'yi aynı şekilde kullanmaya başlamıştı. Klopp stoperlerin ortasına değil de kenarına yerleştirerek olası bir top kaybında gelecek kenar ortalarda merkezdeki stoperlerin savunmasından faydalanmaya devam edebildi.   Bayern'in etkili kenarına üç savunma oyuncusu koymuş oldu ve Scmelzer'i bir adım öne atarak daha etkili bir şekilde de kullandı hücumcu bekini. 

Bayern'e göre hazırlanmış muazzam bir maç planıydı.





Mourinho'nun İnter'i 2010 Şampiyonlar Ligi finalinde Robben'i benzer şekilde durdurmuştu. Cambiasso'yu solda Hamit'in de oynaması nedeniyle Robben kenarına kaydırmış ve çalımlarla ilerleyen Robben her seferinde aut çizgisinin dışında bulmuştu kendisini. Burada hem hücum hem de savunma açısından fark yaratacak bir plan kurmuştu Klopp..


Presi kırdıkları anda İlkay ve Pisczek ikilisinin Kagawa ile olan iletişiminin önünde engel de kalmıyordu.. 


Dortmund Lig maçlarında Bayern'e beş maçtır yenilmiyor. Beş maç içerisinde de Jürgen Klopp'un özel taktiği, imzası vardır. 

Real Madrid maçı öncesi söyledikleri çok iyiydi:

"İnsanların anlamadığı ya da yanlış anladığı konu şu: En yetenekli futbolcu saha içerisinde en fazla alana sahip olmuyor"

İki madrid maçında da Real'e alan bırakmadı. Götze gibi teknik bir on numaravari ofansif oyuncu deplasmandaki madrid maçının savunmasıyla maçın adamı oldu. İki maçta da kurgulanmış oyun planı sonuna kadar işledi. Belki ikinci maçın ikinci yarısı Mourinho'nun hamleleri işi değiştirdi diyebiliriz ama 180 dakikanın 130'unda Dortmund daha iyi olan taraftı. 

2012 yılının bana göre en iyi teknik direktörüdür. Yerel başarı: Yılın ilk yarısında hem ligi hem de kupayı aldı. İkinci yarısında ise ölüm grubunu yenilgisiz ve rakiplerine üstün gelerek lider bitirdi. 

Helal..