7 Mayıs 2010

Amsterdam'a Dogru.!



2003'de Yaz tatili icin gelmistim Münih'e.. Ablam o zamanlar LMU'da ögrenciydi ve onun yaninda geciriyordum sene sonu tatilini.. Türkiye'ye geri dönmeme bes gün kala Fransa'da yasayan kizarkadasim üc günlügüne Paris'e gidecegini ve fakat orada cok caninin sikilacagindan filan bahsediyordu.. Paris ve Can Sikintisi ? Komik geldi bana ve dedim ki gelirim ben.. Paris bu, insanin cani SIKILIR mi yahu orada ? Cocuklugumun romantik sehri Paris'e hic gitmemistim oysa.. Öyle bir anda plan-program yapip bir gece iki tam gün seklinde ayarlayip Paris'e gittim ama binbir zorlukla .. Bilmem neyin oglu degilim, para her zaman sorun iken bu sefer vakit de isin icerisine girdi. Öyle oldu ki muhtesem gecen o iki günlük Paris ziyaretinin hemen ardindan Türkiye'ye geldim ve Paris'te iken kendime mektup yollama firsatina da eristim. Postaya veren ve Ankara'da mektubu alan insan ben olmustum ki hala saklar ederim onlari.. Orada daha iyi farkediyorsun zira yazan da gönderen de ayni kisi olsa da iki birbirinden keskin cizgilerle ayrilmis insanin muhabbeti.. Kendinden kacmanin aslinda seni yaratan kosullarindan uzaklasmak oldugunu ilk defa orada anlamistim.. Kendime mektup yazarken ki takindigim ruh ali ile onu okurken ki benin arasindaki o ucurum..

Velhasil, yazisirken bes saniye icerisinde "evet" deyip gerceklestirdigim bir Paris ziyareti.. Tek kelimeyle mükemmeldi.!

Gecen yaz Facebook üzerinde vakit gecirir iken sevgili Divina'nin cocuklugumun Paris ile beraber mutlaka gitmek istedigim iki sehrinden birisi olan Prag'a Radiohead konseri icin gelecegini duydugumda "ne güzel" diye mesaj atmistim.. Arkasindan iki saniye icerisinde "Beraber gidelim" konumuna geldik.. Ne bir plan, ne bir organizasyon.. Hicbir sey yok, öyle spontane.. O anda karar verildi ve sonrasinda Viyanayi da icerisine alan sekiz günlük güzel bir konser ve tatil..

Daha Almanyada tanidigim belki de kendime en yakin buldugum arkadasim Anil ile beraber birbirinden farkli sehirlere/stadlara/caddelere binlerce kilometre yapmisligimiz var ve hepsi sadece yolculuk öncesi bir saat icerisinde programa dahil edilmis olup bazen geri dönecek benzinimizin dahi süpheli oldugu durumlarda gerceklesti.. Berlin,Frankfurt,Stuttgart v.s.. o Yollar, farkli sehir, cadde,koku..

Üzerine fazla düsünmeden karar verip uygulama benim yasamimin hemen her aninda varolan bir özelligi aslinda. Misal..

..buradaki postlara bakin.. Internet üzerinden gezer iken hemen fotonun alinip üzerine iki dakikada cokca zaman ikinci kontrol dahi olmadan yazilip gönderilmesidir cok sey.. Saygisizlik olarak algilamayin imla hatalarini zira baska türlü yaparsam bu tadi ne ben ne de siz alirsiniz.. Insanlar bilgilenmekten ziyade burada kisinin kendisinin yarattigi degerler üzerinden bakilan futbol dünyasina merak saliyor. Bildiginiz bir haberi buradan ikinci kez duymak degil, daha cok o haberin benim yasamimdaki yerine bir dikiz söz konusu.. Yanlis anlamayin ama toplumu futbol konusunda bilgilendirmek gibi ulvi amaclar neticesinde bir blog acmadim ben ki futbol bu, en iyisi diye adlandirilanlardan dahi herhangi bir taraftarin bakis acisi arasinda cok büyük farklar yoktur.. Cocuklugumdan bu yana futbolla ilgili bir meslegim olsun diye hayal edip bunu basaramamanin bir baska yerde tatmini aslinda.. Futbol yorumculari arkada görüntüler esliginde nasil yorum yapiyorsa biz de basimiza topladigimiz bir kac insanin önünde resimlerle, videolarla yorum filan yapiyoruz ki eglenceli ve her güzel/eglenceli sey gibi hayatimiza zarar verici bir keyif..

Velhasil, kendiligindenlik/Spontane kararlar/yazilar benim yasam bicimimin bir parcasi.

..eger düsünürsem, eger nasil olmasi gerektigi hakkinda öncesinde plan program yaparsam eger ki ben cümlelerin icerigini düzenleme isine girersem,eger ki ben yolculugun getirilerini/götürülerini hesap edip plan program yaparsam belki begenmem, istemem, zararli bulurum ve belki korkarim ya da ortaya cikan da benim istedigimden baska bir sey olur. Hatalari düzeltelim ve güzel bir yazi ortaya koyalim derken resmiyete dökülüyor is ve ayni zamanda vazgeciyorsun cokca.. Gidis-gelis, rezervasyon, vakit, para diye dusunursek cikan onca problem sonrasi vazgeciyorum hareket etmekten ama gidelim deyip son anda her sorunu bir sekilde hallederek hedefe bir sekilde ulasabiliyorum sanirim.. Cunku bu yazilar, bu gidisler, bu eylemlerin pek cogu akil isi degil.. Baska türlü de sürekli dogrularin oldugu yerde ölümün disinda cekiciligi olmayan hayat size kaliyor.. Sorunsuz ama bi o kadar da keyifsiz.. Bu sekilde baskalastiriyoruz, carpitiyoruz ve carpik bir sekilde yasayarak dengeleri sarsiyoruz temelinden.. Dogrularin üzerine gidip yanlisliyoruz onlari ve ivmelendiriyoruz her bakimdan yasami.."Carpitilmamis yasamin geriye kalan tek imgesi ölümdür" diyen Adorno'ya ceviriyoruz yönümüzü..

Iki gün sonrasi hic gelmeyecekmis gibi yasadigimdan dolayi cektigim sikintilari kesinlikle görmezden gelmiyorum ve bu sekilde yasami da kimseye tavsiye etmiyorum zira benim dahi zorlandigim sikintilara katlanmak bir baskasi icin o kadar da kolay olmayacaktir.. Lakin düsündügüm zaman beni eylemekten alikoyan o sorunlarin kendiligindenliginde bulunan cözümlerdir kayda deger yasam kirintilarim.

Velhasil simdi hedef Amsterdam..

Flying Dutchman bir organizasyon yapalim diye fikir atti ortaya ve ben gelirim dedim sadece.. Iki sey icin gidiyorum: Amsterdam ve FDgillerle muhabbet.. Ama aslinda yalan yahu, ben sadece yolculuk icin.. Benim icin güzellik buradan yola kendimi biraktigim anda baslar.. Amsterdam'da yasayacaklarimdan ziyade Amsterdamda gecirilecegini sandigim güzelliklerin keyfi ile alinmis yollardir aslinda isin en güzel kismi.. Paris ziyareti muhtesemdi belki ama ondan da güzel olan bir sey varsa o da Münih-Paris arasi dokuz saatlik tren yolculugudur.. Yalnizlik gittigin yoldan gelir derken Oktay Rifat hedefin kendisinden ziyade hedefe giden yolda hedefin o yolu bicimlendirdiginin üzerinde duruyordu muhtemelen..Güzel bir macin icerisinde aldiginiz keyif hicbir zaman bir derbi maci öncesi o derbiyi izleyeceginiz bilinci ile gecirilen zamandan daha güzel degildir. Hayal edilen, gerceklesenden daha güzeldir..

Farkli bir ülke ve sehir görmek artik tutku gibi..

Bu caddeler artik yeni degil, bu sehir artik bana yabanci degil. Gittigim her yerde yarattigim bu eskisinden de kötü olan ben'i görüyorum. Ben kacsam da gitsem de caddeler, insanlar, cafeler, sehrin kokusu, trafigi bana beni hatirlatiyor. Karamsar bir havada kötü bir ruh hali sunmak istemem ama her insan bagli bulundugu kosullar icerisinde varolan kendinden kacmaya zaman zaman ihtiyac duyar.. Öyle düsünme, etme, kac demesi kolay ama basarmasi cok zor sizi siz yapan cevrenin icerisinde nefes almaya devam eder iken.. Dolayisla farkli bir sehir ve özellikle farkli bir ülke kisinin kendisini kusatanlarin icerisinde varettigi ve cokca zaman SIKILDIGI kendisinden kacmanin en güzel yoludur.

780 km.. dönüs de bi o kadar desek 1600 km yollarda gececek. Kizarkadasim da benim kadar cesur ki baska türlü bu kadar zaman sorunsuz ve güzel bir iliski olabilir miydi ? Kalacagimiz yine iki tam gün bir gece.. Deger mi ? Düsünmüyorum burasini, gitmek istiyorum sadece ve birazdan da yola cikip önce Nürnberg, arkasindan da ver elini Amsterdam.. Giden para, vakit,yol,su bu önemsiz. Ben yarin sabah farkli bir ülkenin baskentinin caddelerinde gezinecegim.. Mutlaka ki müze filan gezeriz ama hicbir zaman bunlar icin bir baska sehre gideyim dedigimi de hatirlamam..

Böyle basladim yazmaya ve burada bitiriyorum. Icerigine bakarsam düzeltmekten bikar, bunu yollamam ve belki de utanirim bu ciplakliktan.. Yolu, sorunlari, onu bunu düsünürsek o yolculuk iptal olur kesinlikle, yazinin cöpe gitmesi gibi ve fakat artik Amsterdam sokaklarindaki Borges'e dogru GITME vakti..

Ben bir baskasidir.!

Gitmek.! #2

Hepinize iyi hafta sonu tatilleri..

6 Mayıs 2010

Hans-Jörg Butt.!



Hans Jörg Butt.

Bu senenin Bundesligasinda pek cok kazanani olsa da Butt bunlarin arasindan "en cok kazanan" oyuncu olmustur. Robben,Van Gaal ve benzer isimler kaybetse dahi belirli bir konumdan asagi düsmeyecek olan kariyerleri nedeniyle kazanclari cok da büyütülemiyor.. ve fakat Butt.. ? Küllerinden dogmustur...

Ondan en cok Juventus cekmistir zira farkli üc takimla kaleci olarak Juventus'a gol atmayi becermis insanogludur(Leverkusen,Hamburg,Bayern Münih) ki hali hazirda 4 farkli kupada gol atabilmis dünya üzerindeki tek kalecidir, muhtesem bir penalticidir..

Rene Adler onu hakkiyla yedege atti. Benfica'ya gitti ve Bayern'e "ikinci kaleci" olarak transfer edildi zira onlar da benim gibi Rensing'e cok güveniyorlardi.. Ben hala da cok yetenekli oldugunu düsünürüm ama kaleci denilen meslek cok nankör, diger on oyuncudan farkli kosullara sahip. Tek bir mac dahi sizin kariyerinizi yerle bir edebilir ve edilmisleri bu bloga cokca defa koydum..

Bu konumda yani ikinci kaleci iken tek bir hatasinda dahi hemen "zaten kötüydü" diye yaklasilacak olan durumda neredeyse hic basit hata yapmadan Sampiyonlar Ligi finaline takimini oynayarak tasimasi ve Dünya Kupasina katilim gösterecek yükselisi gerceklestirmistir..

Adler onu ikinci kalecilige iter iken yine Adler onu milli takim kalecisi yapti.

28 Mayis 1974 dogumludur. 36 yasini da geride birakacak ve tam da bu yaslarinda yeniden dogdu. Leverkusen ile hatirlarsaniz bir senede üc finali kacirdi, 2002 de oynamasa dahi Dünya Kupasinda yine finalde kaybettiler.. Simdi ilk defa 36 yil sonra Sampiyonlugu kucakladi Butt.. Ve bu onun Hamburg,Leverkusen,Benfica yillarinda alamadigidir, ilk kupasidir..

Helal olsun diyorum profesyonelligine.. Bir kez olsun "beni neden ikinci kaleci olarak dusunuyorsunuz, söyle kariyerim filan var" demedi.. konumunu kabul edip elinden gelenin fazlasini yaparak takimina maksimum verimi sagladi ve bugün bence bu yilin en büyük kazanani olmustur o..

13 Nisan 1995.!



Hakemi kandirmaya yönelik hareketler coktur ve ben size bu kandirmacalarin sonucu olarak Sampiyonluk dahi kazansaniz bu isin götürüsü getirisinden fazladir derim. En azindan burada bu böyledir..

1995 yilinda Bundesligada kim Sampiyon oldu desek belki bilirsiniz ama aslen burada o yila ait bilinen olgu daha cok kendisini penalti almak ugruna yere birakilisin babasi sayilacak o aldatma akla gelir..

13 Nisan 1995. 26.Hafta Bundesliga maci.. Borussia Dortmund-Karlsruhe karsisinda.



Bu sekilde galip gelen Dortmund takimi Sampiyon olur, Karlsruhe ise bu yüzden UEFA kupasini kacirir. Lakin bu kadar bariz bir kendisini yere birakilisin oldugu yerde sizce Alman Fedarasyonu ne yapmistir ?

Andreas Möller, bu macin sonrasinda aldatma eyleminden dolayi 2 mac ceza almasinin yani sira 10 000 mark para cezasina carptirilmis ve kisa zaman icin de olsa milli takimdan aforoz edilmistir Berti Vogts tarafindan.. Dahasi imaji sarsilmis, yüz yil gecse de bu görüntülerle de hatirlanacak konuma gelmistir.

Sonrasinda "özür" dilemis ve kendisini savunurken bir baska konu gündeme gelmistir.

Özetle sunu diyordu:

"Ben cokca kez faul ile cezasaahsinda durduruldum ve bunlarin hicbirisine penalti calinmadi, bu zamanlarda bir sey olmuyor da bir kez de biz haksiz da olsa penalti kazandirdigimiz vakit neden bu kadar sorun oluyor ? "

Andreas Möller futbol hayati boyunca cokca kez faul ile durdurulmus ve bunlarin gercekten de pek cogu calinmamistir, bu onun yanlisini dogru yapar mi ? Yapmaz ve fakat ilginc olan su ki gercek bir sekilde penalti verilmedigi zaman cok büyük sorun olmaz iken haksiz bir sekilde penalti kazanimi ise felaket ile esdeger... En azindan Andreas Möller icin böyle olmustur Almanyada..

Muhtemeldir ki fark ortada.. Yanlis yapani cokca kez hakem olarak düsünür ve daha cok göremediginden ya da yetersizliginden dolayi o verilmeyen penaltilari gündeme getirmiyoruz. Peki bilincli olarak faul yapan futbolcu neden sahtekar konumuna düsmüyor ? Adam seni gecer iken dizi koyuyorsun, faul olmamis gibi de devam ediyorsun ve bir penalti güme gidiyor, kimse de bunun hesabini sormaz.. Is tersine döndügünde ise aradan 20 yil gecse yine de gündemden düsmez hic.. Adil degil o kesin..

2010 Dünya Kupasi Almanya Kadrosu.!



Sonunda 2010 Kadrosunu Löw acikladi. 27 kisilik Kadro 1 Haziran sonrasi 4 kisiyi tasfiye edecektir. Aogo,Badstuber sürpriz isimler olur iken Lazio'ya milli takimda oynamak icin giden ve fakat sürekli yedek kalan Hitzslperger ise cagrilmadi.

Kaleciler: Butt (Bayern), Neuer (Schalke), Wiese (Bremen)

En büyük tartisma burada yasaniyor. Almanyanin Kahn gibi öne cikan bir kalecisi olmadi ve digerleri hemen hemen ayni seviyede. Enke, her bakimdan bir numarayi almis ve tartismalari sonlandirmis iken yasanilan aci olay belirsizligi yeniden dogurdu. Rene Adler, diger bütün kalecilerden bir adim öne cikip en azindan 1 numara kim sorusunu netlestirdigi bir durumda sakatlik haberi ile yeniden basa döndük. Simdi Bayern Münih'in ilgisi ile Neuer biraz daha öne cikmis durumda ama Wiese-Neuer ikilisi sürekli olarak konsantre sorunu yasayan ve bu yüzden sahip olduklari üstün kalecilik yeteneklerine ragmen güven vermeyen konumdalar.. Ücüncü kaleci ise daha cok "abilik" yapmasi gereken, futbolculugundan cok tecrübesinden yararlanilmak üzere düsünülüp bir secim yapildi. Bu kadar talihsiz olaylarin yasandigi yerde Butt'u kaleye gecirecek kosullar gerceklesir mi ? Hayat bu.. Bugün sakatlanan Adler, zamaninda Butt'un yoklugunda oynadigi bir Schalke macinda aslan kesilmesi ile bu konuma gelmisti. Simdi de tam tersi.. Sürpriz olmazsa eger Neuer, kaleyi alacak ve sansini iyi kullanirsa bir daha geri vermeyebilir..

Defans: Westermann (Schalke), Lahm (Bayern), Mertesacker (Bremen), Boateng (Hamburg), Beck (Hoffenheim), A. Friedrich (Berlin), Tasci (Stuttgart), Jansen (Hamburg), Badstuber (Bayern), Aogo (Hamburg)

Aogo ve Badstuber sürpriz isimler. Bir baska düsündürücü nokta ise Lahm'in hangi kanadi savunacagidir.. Zira Almanya milli takiminin su durumunda sol bek problemi var. Bugün icin Sol bek olarak alinan Aogo ve Badstuber'in milli gecmisi yok.. Jansen'in sakatligi dolayisla form durumu nedir bilmiyoruz.. Dolayisla burada yüksek ihtimal Lahm oynayacaktir. Stoper ikilisi Mertesacker ve Westermann olur iken sag bek pozisyonu icin sayet kirmizi görmez ya da sacmalik yasanmazsa Boateng.. DÜsük ihtimal Beck.. Ofansif bir kadro olusturmak isterseniz Jansen'i sola Lahm'i saga alabilirsiniz lakin her ikisinin de defansif acidan zayif olmasi ciddi sorunlar olusturabilir.. Badstuber sanilanin aksine kalacaktir zira Serdar'in disinda stoper icin en ciddi ikinci adaydir kendisi.. Butt ve Badstuber, serinkanliliklari, sessiz-sakin yapilari ve konsantre futbollariyla kendilerinden cok daha yetenekli olanlarin önüne gecebilir..

Orta Saha: Ballack (Chelsea), Khedira (Stuttgart), Trochowski (Hamburg), Marin (Bremen), Schweinsteiger (Bayern), Träsch (Stuttgart), Özil (Bremen), Kroos (Leverkusen, Yazdan sonra artik Bayern)

Degisen futbol dünyasinda mevkileri belirlemek de artik iyice zorlasti. Buraya bakarak eksik yok diyoruz ama forvete yazilan Müller ya da geride sol bek olarak algilanan Jansen'in de buraya eklemlenip fazlalik olusturmasi düsünebilir zira bana göre defansin disinda adam cekilecek bölge burasi. Ön bölge icin düsünülen 3 oyuncu Özil,Kroos,Marin,Trochowski.Khedira ve hatta Müller.. Fazla. Dolayisla Trocwhoski'nin 1 Mayis günü aciklanacak olan kadroda yer almayacagini dusunuyorum. Özil-Kroos-Marin üclüsünün kalmasi gerektigini düsünür iken buna göre bir taktiksel anlayisin nasil olacagini da merak etmiyor degilim. Bugün icin Almanya adina en iyi sistemin 4-2-3-1 oldugunu düsünür iken orta sahanin arkasindaki iki ismin de önemine dikkat cekmek gerekir. Frgins'in son dönemde oynadigi oyuna ragmen kadroda olmamasini da anlamis degilim. Träsch ise hem Hitzslperger'in hem de Frings'in olmadigi konumda secilebilecek en iyi adaydi, muhtesem bir performans gösterdi Gross yönetimi altinda.. Ki ayni zamanda on bölgenin artik degisme oyuncusu da Ballack ile beraber Schweinsteiger olmustur, bu da Rolfes,Hitzslperger,Frings, Gentner gibi oyunculardan vazgecmek durumunda kalan Löw'e yapilmis cok önemli bir Van Gaal kiyagidir. Keza Khedira'yi da almazdim ben.. Cok iyiydi ama bu sene degil.

Forvet: Podolski (Köln), Klose (Bayern), Kießling (Leverkusen), Cacau (Stuttgart), Müller (Bayern), Gomez (Bayern)

Normalde 5 forvet olur ama burada bulunan 6.forvet adayi Müller orta saha olarak düsünülmesi cok daha mantikli. Dolayisla buradan bir kayip yasanilacagini düsünmüyorum 1 Haziran sabahi.. Tek merkez forvet oynanildigini düsünürsek eger -misal 4-5-1- burada yer alan Podolski,Müller ve hatta Cacau orta sahanin icerisine yerlestirilebilir.

Kadronun icerisinden 4 kisi eksilecektir ve bana bunlardan ücü su sekilde olacaktir(tahminim): Trochowski, Beck ve Khedira.. Son isim de sondan bir önceki gün aciklayacagim zira bu Süpriz;)

Besiktas Platz.!



Aslinda futbolla ilgisi yok. Besiktas ile Erlangen kardes semt olmuslar. Bes-Er ve Er-Bes gibi dernekler kurulmus iki yakada ve onun bir sonucudur bu. Erlangen belediyesi Belediye ile Sinema arasinda olan meydana "Besiktas" ismini vermis..

Ilginc olan nokta ise "$" harfinin de kullanilmasi.. Erlangen, Nürnberg'e yakin, pek cok arkadasimin oturdugu güzel bir sehir.. Bu gelisme beni bir sekilde mutlu etti. Osman Tok sagolsun iletti bu haberi ve sizinle de paylasalim istedik..

5 Mayıs 2010

Mourinho Zamani Üzerine Van Gaal Röportaji.!



3 Yil boyunca Mourinho, Van Gaal'in asistani olarak calisti.(1997-2000) O günden baslayan ve bugüne kadar süren bir dostluklari var. Her mac sonrasi birbirlerini ararlar, sorarlar ve ayni zamanda birbirlerini de cok seven iki adam.. Bild, röportaj yapmis ve güzel kisimlarini buraya ekliyorum.. (calip cirpma) 22 Mayis öncesi bir aksilik olmazsa iki teknik adamin farkliliklarini ve güzelliklerini iceren bir post atmayi düsünüyorum.. Onun icin bu bir baslangic oLsun..

- Herr Van Gaal, 22 Mayis gecesi rakibiniz Inter ve onun basinda arkadasiniz Jose Mourinho var. Söyler misiniz 1997 senesinde Barcelona'da onu neden asistaniniz yaptiniz ?

Ben aslinda 1997'deki ilk yilimda Sportif direktör olacaktim. Antrenör Boby Robson üc kupa birden kazandi: Kupa galipleri kupasi, Süper Kupa ve Ispanya Kupasi. Nunez, sürpriz bir sekilde bana "antrenör olacaksin ve Robson da sana yardimci olacak" dedi.. Ben de Robson'a "Scouting" görevini verdim..Bu konusma aslinda üc kisi arasinda geciyordu lakin bir de dördüncü vardi, tercüman olarak orada olan Jose Mourinho..

- Mourinho'nun o zamanki görevi "Scouting" miydi ?

Evet ve buna fena bozulmustu.. "Ne ? 3 kupa aldik ve simdi biz mi gidiyoruz" diye tepki göstermisti. Ben de bu reaksiyonunu sevmis ve kendisine bunu iletip asistanim olabilecegini söyledim. Ki bu aslinda benim konseptime de uyuyordu. Her zaman gittigim farkli ülkelerin kültürünün icerisinden kendime bir yardimci secerim, burada da Hermann Gerland'da oldugu gibi..

-Mourinho'dan talep ettiginiz sey tam olarak neydi ?

Ilk üc ay icerisinde benim ispanyolcam henüz yeterli olmadigi icin bana bu konuda yardimci oldu. Bugün Bayern Münih'teki Egon Coordes ile ayni konumdaydi. Mourinho'dan istenilen oynayacagimiz rakibin teknik analizini yapip iki gün icerisinde bana sunmasiydi..

-Memnun muydunuz ondan ?

O bu görevi cok fazla önemsiyordu ve tam zamaninda üstelik evime getiriyordu. Her zaman terbiyeli, ahlakli bir görüntüsü vardi. Onun ilerleyisini/yükselisini izlemek benim icin cok keyif vericiydi. Bu karakterden böyle bir kisilik ortaya cikarmasi görülmeye degerdi.. Bana o zamanlar yardim edebilecegini biliyordum cunku bu konuda inanilmaz tutkulu bir karakter ortaya seriyordu.

Bu yüzden mi "Ben Louis'i seviyorum" diyor ?

O hemen onu gelistirebilecegimin farkina vardi. Ben onu biraz da egittigimi düsünüyorum. Analizleri cok iyiydi ve hemen onun bu isten anladigini farkedebiliyordunuz ve ben biraz bunlarin nasil yapilacagi konusunda onu yetistirdim. Ben diger bütün antrenörler ve insanlardan futbola bakis konusunda farkliyim ve onu da kendi yanima cektim. Sürekli olarak ekibin icerisine dahil ettim ve oyunculari antrenman ettirebildigi gibi Katalan Kupasi maclarinda yer yer benim yerime sahaya antrenör olarak da cikmistir.

Yine de cok ciddi felsefe farkliliklari söz konusu. Siz cekici, güzel futbol oynatmaya calisir iken Mourinho ise total defansif..

Bu böyle. O kazanmak icin oyunculari calistiriyor ben güzel futbol oynayip kazanmak icin mücadele veriyorum ve benim yolum daha zor..



.. Bu arada Mourinho'nun Nou Camp stadinda yaptigini ben asla yapmazdim. Bu kadar provake edici davranislarda bulunmazdim..

- Siz de Demichelis'i degistirdiginizde onu öptünüz, bu da Mourinhovari bir show degil miydi ?

bu spontane gelisen bir olaydir. Ya da ne düsünüyorsunuz ki karimi kiskandirmak icin mi Demichelis'i öpüyorum ? Demichelis, onu oynatmadigim icin bana kirgindi ve sonunda ona "Kim hakliydi" diye sordum ve o da "siz hakliydiniz hocam" dedigi zaman onu öperek karsilik verdim.

-Mourinho ile telefonlasiyor ve hatta sik sik smslesiyorsunuz..

Bunu siklikla yapiyoruz cünkü biz büyük basarilar kazandik. O Chelsea ve Barcelonayi eledi, biz kimsenin bize güvenmedigi bir ortamda Juventus'u ve Manchester United'i disariya cikardik. Bunlar büyük basarilardir.. Ve hey.. Simdi Madrid'te birbirimize karsi oynayacagiz.

-Onu tekrardan Co-Trainer olarak yaniniza almak ister misiniz ?

Sanirim o zamandan bu yana Mourinho kendisini yeteri kadar yukariya cikarmistir ve artik o benim yardimci antrenörüm olmak istemez ama ileride belki ben onun ..

-Onunla birlikte kirmizi sarap ictiniz mi ?

Hayir.. Sanirim onun tercihi daha cok Bira olacaktir.

Krkf.!

Adler Soku.!



Adler, ameliyat olmasina ragmen gecen hafta sonu Berlin'e karsi geri dönüp formasini giymis ve Dünya Kupasinda oynamayacak dedikodusunu da iyi bir performans sonrasi bitirmisti lakin dün ayni zamanda Milli takim doktoru da olan Wohlfahrt'a gidince durum kesinlesti: Dünya Kupasi öncesi ameliyat sart ve o da Kuranyi gibi Dünya Kupasinda olmayacak..

Herkesin sordugu soru su: Madem durumu kritik idi neden Berlin macinda forma giydi ve daha önce ameliyat olmasi icin caba harcanilmadi ? Cesitli cevaplari var ve ben bunlarla cok da ilgilenmiyorum ve sunu derim her zaman:

Bir kaleci kötü maclar cikariyor ya da cok fazla sakatlik yasiyorsa özel hayatina bakin..

Kalecilik meslegi yüksek konsantrasyon isteyen bir mevkidir. Adler ilk defa bu sezon büyük hatalar yapmaya basladi.. Öncesinde Neuer ve Wiese'den en büyük farki istikrari ve basit hatalardan uzak olusuydu.. Wiese ve Neuer muhtesem kurtarislar yaparlar, fotograf kareleri icin calisirlar cokca zaman lakin bir zaman gelir sizi yari yolda birakir. Bakin Neuer, son haftalarda Schalke'yi yarisin disina itecek hatalar yapmistir, Wiese keza yillardir en önemli maclarda yaptigi hatalarla gündemden hic düsmüyor. Sonuc itibari ile yetenekli kaleciler olsa da güven vermiyorlardi. Bu ikisine göre orani oldukca düsük olsa da kendisinden beklenmeyecek hatalar da Adler'den geldi..

Adler'in konsantrasyon sorunu da basgöstermeye basladi. Bir ara baktigim vakit gördük ki kizarkadasindan ayrilmis, onu yasamis, bunu yasamis.. Misal Kahn, Roberto Carlos'un frikigini kollarinin arasindan biraktigi dönemde özel hayati tüm ülkenin gündemindeydi. Hamile kizarkadasini bardaki hatunla adatmis filan.. Adler, tam kendisini toparladi derken bu sakatlik herkesi sasirtti..



Yine de cok karakterli, akli basinda bir insanogludur Rene Adler. Zira..

.. isterse haplarla, agri kesicilerle oynayabilirdi ama bunun digerlerine haksizlik olacagini düsünmüs ve Dünya Kupasinda her bakimdan hazir olan futbolcularin yer almasi gerektigini belirterek Dünya Kupasi öncesi ameliyat olmaya karar vermis. Simdi ise soru basit: Adler'in yerine kaleye kim gececek ? Neuer ? Wiese ? Bir kac insanoglu Lehmann bile diyor..

Hakeden ise.. Kuranyi gibi isinamadigim ve fakat son dönemde oldukca iyi performans göstermis Dortmund'un kalecisi Weidenfeller'in (olmadi Butt) ücüncü kaleci olarak gitmesi gerektigini düsünüyorum ve numara 1 de sizi her an yakabilir ihtimali olsa da Manuel Neuer olmalidir..

4 Mayıs 2010

Kuranyi Dünya Kupasinda Yine Yok.!



Ben ki Kuranyisevmez bir adamim, bana bile koydu bu karar.

Ben O'nun yeteneginin ancak Magath kosullarinda aciga ciktigi zaman "yildiz" konumuna ulasabildigini düsünürüm. 2005'den bu yana Schalke'de gösterdigi performans ortadadir.. Lakin arkadas, üzüldüm cok..

Löw onu kadroya almayacagini sonunda acikladi.

5 Forvet götürecek.. Klose,Podolski,Kiessling,Gomez ve sanirim Cacau. Bunlarin yanina bir de Thomas Müller'i ekleyin..

Cacau ya da Müller Kuranyi'ye tercih edilmistir. Aslinda Kuranyi, yerine secilecek olan Cacau ya da Müller kadar performans göstermistir lakin Gomez-Klose ikilisinin disinda bir oyun yapisina sahip oyuncu olmamasindan dolayi disarida birakilmistir. Digerlerinin disaridan sut cekebilir, kenarlara kayip acik forvet seklinde oynayabilir olusu Kuranyi'nin önüne gecirmistir. Bu Kuranyi'nin zamaninda stadi devre arasinda terk etmesinden dolayi verilen bir ceza sonucu gelisen "ahlaki" degil "teknik" bir karardir.. Daha da önemlisi Kuranyi'nin orada olmamasini saglayan Cacau degildir zira Kiessling ile beraber bu senenin en formda isimlerinden bir tanesidir o da.. Daha cok Klose-Gomez ikilisinden Löw'ün vazgecememesidir..

Performansa göre bir forvet secimi yapilsaydi: 1-Kiessling 2 Kuranyi 3 Cacau 4 Klose 5 Podolski olurdu (Müller'i forvet saymazsak)

Milli takim performansina göre bir secim yapilsaydi : 1-Podolski 2 Klose 3 Kuranyi 4 Gomez 5..

Her ikisinde de ilk ücün icerisindeydi.

Burada sorun Kuranyi tarzi forvetler arasindaki secimde Kuranyi'nin distalanmasidir.

Klose,Gomez,Kiessling v.s.

En önemli teknik detay, Kiessling,Klose gibi oyuncularin digerleriyle daha rahat kombinasyona girebilecek teknige ve oyun zekasina sahip olmalaridir.

Bunlar isin aciklama kismi ama bir de söyle bakin:

Bir sezon boyunca 18 gol atiyorsunuz.. Siz degil de koca sezon boyunca sadece 1 gol atan Podolski ve 3 gol atan Klose Afrikaya gidiyor, üzülmez misiniz ?

Klinsmann sok bir kararla 2006 da Kuranyi'yi disarida birakmisti.

Bugün 2006 milli takim teknik kararlarinin Klinsmann'dan degil de Löw'den ciktigini cok iyi anliyoruz. Iki soku üst üste yasamasinin temelinde teknik olarak Kuranyi'nin Löw'ün sistemine uymamasi yatiyor..

Kuranyi ise öyle bir merhamet diledi ki insanin üzülmemesi imkansiz. Hata yaptim diyor, hem basin önünde hem de bizzat telefonla özür diledigini söylüyor ve acikcasi cocuk hayali olan Dünya Kupasinda forma giyme hayalinin gerceklesmesi icin her bakimdan her seyi yapmis ama yetmemistir bir sekilde..

Ne olursa olsun ne kadar teknik, ahlaki olursa olsun sonucta "adil" degil, bu kesin.. Olur da Klose-Podolski basarisizligi getirecek kötü performans sergilerse Löw'ün de bu sonu olur.

Gecmis oLsun Kuranyi ve artik iyi tatiller..

En Iyi 10 Bundesligist Türk (Asilli) Futbolcu.!



1- Mesut Özil (15.10.1988) Werder Bremen

Sadece Bundesliganin degil Türk asilli futbolcular arasinda Avrupanin (bana göre) en degerlisi bu sezon icin Mesut Özil. Keza Transfermarkt degeri de sanirim en yüksek futbolcu. 20 milyon euro gün itibari ile..

Bu sene toplamda 47 maca cikti Mesut Özil. 11 gol 30 asist ile tamamladi sezonu. Bundesligada ise oynadigi 30 mac icerisinde 9 gol 17 asist.. Normal kosullarda kornerlerin asist sayilmamasi gerekir ama mevzu bahis konu Özil olunca is degisiyor. Zira Özil korneri neredeyse pas niyetine gönderiyor ceza sahasina..

Sezona firtina gibi girdi. Takimina hem Avrupada hem ligde pek cok mac kazandirdi ve bu dönemde milli takima da secildi. Bir ara öyle oldu ki Almanyanin her kösesinde konusulan isim olmustu. Performansini milli takimda da devam ettirdiginden dolayi bitmek bilmedi Özil övgüleri..

Benzetme yapmayi, tam da bunun gibi demeyi de cok sevmem ama Sergen Yalcin'a en cok benzeyen oyuncudur. Oyun zekasi inanilmaz ve saha icerisinde bu zekayi pratize edebilecek yetenege sahip. Kilit acar, golün bir önceki adimidir. Marin ile belki de en büyük farki top onun ayagina geldigi vakit o sikisik durumda ekran basinda siz dahi caresiz kalabilir iken Mesut Özil mutlaka oyunu acacak bir hamle yapar iken durduk yere gol ile burun buruna geliyor takimi. Marin, sizin de görebildiginizi sahada muhtesem bir sekilde gerceklestirir iken Özil'in ne yapacagini ekran basinda kestiremiyorsunuz.. Yetenek, caprazlardan cikardigi sol ayak degil bu yüzden bu sene Löw'ün degismez onbirinde olacaktir. Böyle bir yaraticilik abartmis olmayayim ama cok az oyuncuda vardir. Nasil derler, futbola yönelik calisan bir kafa ile dünyaya gelivermis.. Gönlümün de 1 numarasidir ve sadece onun icin belki Isvicre'den sonra Almanya'yi tutabilirim Dünya Kupasinda..

Hakkinda tonlarca yazi oldugundan daha fazla ayrintiya da gerek yoktur..



2 -Nuri Sahin (05.09.1988) Borussia Dortmund.

"Nuri Sahin, 18 yasalti dünyanin en büyük yetenegidir" Arsene Wenger.

Kendisi hakkinda ne zaman bir makale yazilsa hemen bu yukaridaki söz ile baslanir. Bu sezon Türkiye Milli takiminin en büyük kazanci Nuri Sahin'in gösterdigi performanstir. Ekol yaratmak isteyen bir milli takimin bu ugurda en buyuk yardimcisi olmaya aday bir futbolcudur. Özellikle Galatasaray'in böyle bir oyuncuya ihtiyaci olmasi nedeniyle hep biraz icim giderek maclarini izlemisimdir.. Özil'in oyun tarzini daha cok begenmeme ragmen ne zaman Nuri Sahin'i görsem icim bi tuhaf olur, kiskanclik sarar her bi yanimizi.. Insanlarin bazen futbolu nasil izledigini merak etmiyor da degilim. Galatasaray bugün itibari ile ne Mesut Özil'e ne de Hamit Altintop'a acil ihtiyac duyuyor.. Her ikisi de inanilmaz faydali olacak olsa da bugün Rijkaard'in özlemini cektigi tek türk asilli futbolcu Nuri Sahin'dir.

Jürgen Klopp ile beraber yeniden dogdu demek cok yanlis olmaz. Bu sezon toplamda 37 maca cikti ve 6 gol 9 asist.. Lakin burada yaniltici bir durum söz konusu, Sahin bu istatistiklerden cok daha fazlasi. Bundesliganin en fazla gollük pas atan oyuncusu konumundadir . (103) Barrios her ne kadar iyi bir performans gösterip cok gol atmis olsa da kacirdiklari daha fazladir. Özellikle maske ile ciktigi ilk macta yaptigi Xavivari asistler görülmeye degerdir zira benim onda eksik gördügüm, yer yer Klopp'un onun bu eksikliginden dolayi mücadele gücü cok fazla olmayan kucuk macar adam Hajnal'i öldürücü paslari nedeniyle oyuna alma nedenidir. Yaratici, bitirici derin gollük paslar.. Bu konuda da kendisini gelistirdigini görüyoruz, gelecegi cok ama gercekten de cok parlak konumda bir oyuncudur.

Nuri Sahin her ne kadar ortalamanin üzerinde olsa da Mesuz Özil kadar oyun zekasina sahip olmayabilir. Onun kadar gollük paslari da veremeyebilir lakin arkadaslar Nuri'nin cok önemli bir avantaji vardir ve o da sudur ki: Tecrübe..

21 yasinda takimin kaptani ve orta sahanin lideri. Lider futbolcudur. Düsüsleri ve Yükselisleri 16-17 yaslarinda yasamis bir tecrübeyi geride birakir iken bir yilini disarida harcamasina ragmen bu yasta 100.bundesliga macini geride birakmistir.. Körbel'in 602 maclik rekorunu da kirmaya adaydir kendisi.. 2 yillik evli, 100 Bundesliga macini geride birakmis, cok önemli yükselis-inisleri yasamis,bir yilini yurt disinda gecirmis, her anlamda "olmus" bir orta sahadir. Bu acidan gelecegi belki de en parlak Türk futbolcusudur.



Yazin sakatligindan dolayi hazirlik kampini kaciran oyuncu devre arasi hazirligi ile kendisine tam olarak gelmistir diyebiliriz. "Ben sürekli olarak belirleyici golü atmak ya da öldürücü paslari vermek icin sinirlarimi zorluyorum" diyor.. Bu onun kalibresindeki bir oyuncu icin eksikligini cektigi tek olgudur. Hajnal'a ihtiyac duymayacak ölcüde komple bir ortasaha oyuncuyu olmaya dogru gidisini görmek daha da sevindiriyor biz sevenlerini..

Onun macini izlemediginiz zaman orta sahaya nasil liderlik ettigini göremezsiniz. Kimin nerede nasil oynamasi gerektigini ve geriden takimin ataklarini nasil kurdugunu, hepsinden önemlisi düzeni nasil sagladigini canli canli izlemezseniz göremezsiniz. Mesut Özil'in onu Barca-Madrid düzeyinde oynatacak bir oyun zekasi oldugunu kabul eder iken futbolun sadece futboldan ibaret olmadiginin cok iyi farkinda olan ben, genc yasta edindigi tecrübelerden dolayi Nuri Sahin'i aslinda bir adim daha yukarida gördügümü de belirtiyorum lakin buradaki liste sezon ici performans-genel deger-gelecek üclüsünden olustugu icin yeri "simdilik" ikinci siradadir..



3-Eren Derdiyok (12.06.1988) Bayer Leverkusen

1988 dogumlu ücüncü oyuncu. Kürt, Alevi gibi kimlikleri maalasef onun futbolunda önemli bir yer tutuyor. Isvicre Milli takimi ile Türkiye'ye golü attiklari zaman sevinmediler Hakan Yakin ile beraber.. Ardindan yapilan aciklama cok net idi: Biz Türkiye Milli takiminda oynamak istedik ama teklif gelmeyince kendimizi göstermek icin buraya Isvicre Milli takimi ile geldik diyordu.. Ben Hitzfeld nedeniyle Dünya Kupasinda Isvicre'yi tutuyorum ve haliyle o takimin en önemli isimlerinden birisi Bundesliganin bu sene parlayan yildizlari arasinda yer alan genc golcü Eren Derdiyok..

Nasil Özil'in oyun zekasi üst düzeyde ise Eren'in de kariyer planlamasi da o sekilde. Sadece Almanya'dan 3 klubün onu inatla istemesi ve hatta Hoffenheim ile Leverkusen'in arasini acacak sekilde mücadele edilmesi, Manchester City basta olmak üzere pek cok klubün listesinde olmasina ragmen "bilincli" olarak Leverkusen'i tercih ederken bunun kariyeri icin daha iyi olacak diye görüs belirtmesi oldukca önemlidir. Nuri Sahin ya da Baros da yetenektir lakin dogru bir sekilde kariyer planlamasi yapmazsaniz eger yere cakilabilirsiniz ve her zaman Diego ya da Baros gibi ikinci bir sansiniz olmayabilir...

Eren, 32 Bundesliga macinda 12 gol ve 6 asist yapmistir. Direkten dönen toplarini da buraya koysak muhtemelen Bundesliganin gol krali olacak idi. 1,91 boy, muazzam bir kafa hakimiyeti, hareketli yapisina eklemlenmis bir teknik,hiz.. Bunlarin üzerine Bundesliga tecrübesi eklediginiz vakit yakin zamanda cok daha büyük bir klubün oyuncusu olarak göreceksiniz.. Gecen senenin flas ismi Patrick Helmes'in geri dönüsünü engelleyecek bir Bundesliga performansi ortaya koymustur.

Oynadigi takimin yani Leverkusen'in ilerisinde(Orta saha-forvet-acik) oynayan her oyuncu golcüdür. Barnetta,Kiessling,Kroos.. haliyle Eren tipik bir 4-4-2 ya da 4-5-1 icerisinde cok daha fazla gol atabilecek bir yapiya sahiptir aslinda.. Lakin artik futbol degisiyor. Almanya dahi taktik kelimesi ile barismak durumunda kalmistir, dolayisla fiziksel yetenegin gelisiminin yani sira taktiksel anlamda da futbolcular büyük liglerin büyük takimlarina gitmeden önce kendilerini gelistirmek zorundalar.. Bu acidan cok faydali bir tecrübeye sahip olan Derdiyok'un Dünya Kupasi sonrasi farkli yerde görebiliriz.. olmazsa en fazla bir yili daha vardir..



4- Hamit Altintop (08.12.1982) Bayern Münih

Ben de diyorum bu adami neden seviyorum ? E benim gibi Yay Burcu. Erkek,Kadin farketmez, Yay burcu insanlari baska severim ve Hamit en akilli Türk asilli ya da bildigin Türk futbolcular listesini yapsam bir numaraya yerlestirecegim ilk adamdir. Röportaj okumaya benim gibi bayiliyorsaniz ici dolu cümlelerin sahibi olan bu adamdan cikanlara kulak verin. Cok zeki, cok iyi ve gercek anlamda profesyonel bir oyuncudur.

Lakin sunu önemle belirtirim ki (uzun tartismalar yasandigi icin) Hamit Galatasarayin ihtiyaci olan iki yönlü orta saha oyuncusu degildir. Böyle bir transfer gerceklesirse mutlaka ki cok faydali olacak ve ben cok sevinecegimdir ve fakat merkez orta saha rolünü sahiplenecek hiza ve dagitici pasör rolüne cok da uygun degildir. (Sadece Nuri Sahin)Ki zaten böyle olmadigi icin Van Bommel'in yanindaki bosluga o degil de Schweinsteiger yerlesmis, Sampiyonlar Liginde ne kadar basarili bir iki mac cikarsa da sezonun geneli onun icin cok da iyi gecmemistir..

Bundesliganin Bayern harici her klubünde her zaman oynayabilecek iken burada isler biraz sansa kaldi. Misal Hitzfeld döneminde sag kenarda Schweinsteiger ile girdigi rekabetin kazanani olmus ve iki kupali sezonun en önemli oyuncularindan birisi olarak Avrupa Sampiyonasina katilim gösterip performansini orada da sürdürmüstü.. Lakin bugün Ribery-Robben ikilisini geride birakmasi imkansiza yakin iken merkez orta saha rolü ise bu seviyede yapabilecek konumda degil.. Yavasligi, merkez oynayacak gözlere ve dagitici rolüne olan uzakligi buna engel.

Bu sezon sonradan girmeler, cikmalar dahil 14 Bundesliga macinda forma giymis ve sadece 1 asist yapabilmistir. Bunun yani sira Sampiyonlar ligi maclarinda ise üst düzey bir performans göstermis, yüksek ithimal final macinda da Ribery yerine forma giyerek Sampiyonlar Ligi finalinde forma giyen Yildiray'in ardindan ikinci Türk futbolcusu olacaktir. Bayern onun sözlesmesini uzatacaktir(düsünüyorum) ve yine son iyi sözlesmesi olacagi icin elinde bonservisi olmasinin avantajini da kullanarak farkli bir takima gitmesi olasidir.

"ben olsaydim" sadece parayi düsünerek hareket edecek olsak önce Bundesliganin bir baska takimina ya da Atletico'ya gider, yillik ücretin yaninda iyi bir imza parasi alirdim. Akabinde de Türkiye'ye gelir son "iyi" sözlesmeyi yapardim.. Lakin Hamit ne yapar, kariyerini düsünüp Bayernde kalir mi gider mi bilmiyoruz, bekliyoruz..



5- Tunay Torun (21.04.1990) Hamburg

Onu aslinda kesfeden klüp St.Pauli'dir. 10 yil boyunca burada forma giymis, Bolton,Liverpool gibi takimlarin teklifini reddedip kariyeri icin daha dogru oldugunu düsündügü klup olan Hamburg'u en sonunda kabul etmistir ve aslinda onun keyfi St.Pauli'de oldukca yerindeydi..

"St. Pauli sadece bir kulüp değil, bir semt, bir aile gibidir. Orada herkes arkadaştır. Mesela oyuncular dışarıda gezerken herkesle selamlaşır, herkes onları sever ve iyi davranır. Ayrıca St. Pauli'de yabancı oyunculara çok iyi davranılır. Mesela Almanya'da genel olarak çoğu kulüp yabancılarla çalışmak istemez, zor olur diye uğraşmaktan kaçınır ve Almanlara öncelik tanır. Ama St. Pauli farklıdır. Türkler olsun, Afrikalılar olsun, tüm yabancıları kucaklar St. Pauli. "

Tunay Torun'u Türkiye Galatasaray-Hamburg eslesmesi sonrasi tanidi. Hali hazirda Martin Jol'un altyapidan A takima cikardigi oyuncu eslesmenin ikinci macinda oyuna girecekti, hocasi öyle söylemisti lakin Jol macin heyecanindan onu oyuna almayi unutur..

Torun, St.Pauli'de forvet arkasi oynuyordu ve sadece son yilinda forvet oynayip kendisinden bir yas büyük olan oyuncularin arasinda 20 gol atmayi basarir. Labbadia onu Marcus Berg'e ragmen sürekli ilkonbirin icerisine yerlestirip bu sene beklentinin cok ötesinde bir performansin olusmasinda önemli rol oynadi. Uzaktan cektigi sutlar bir yana kalenin uzaginda da oynayabilmesi, forvetarkasi kimligini forvet pozisyonunda sürekli kullanmasi onu genc yasinda gelecek vaad eden Türk asilli bundesligist futbolcular arasinda bes numaraya yerlestirmistir.

Nuri Sahin ve Hamit Altintop ile beraber Türkiye milli takimini secen Tunay Torun'in milli takim hikayesi de oldukca ilginc. Bir sekilde kesfedilip alt yaslarda pek cok kez forma giyiyor ve fakat sonra unutuluyor bir sekilde. 1 yil ses seda cikmiyor derken bu sirada Alman yetkililer devreye giriyor.. Iste tam da bu sirada Hami Mandirali'nin telefonu geliyor.. Torun, kalbinin sesini dinleyip Türk Milli Takimini seciyor.. Ancak yumurta kapiya dayandiginda ve elbette bir baskasi onu almaya calistiginda akillanan milli takim yetkilileri artik kalbinin sesini cinleyen oyuncu bulamayacaklardir maalasef.. Torun nezdinde bu isler icin calisacak profesyonel bir ekibin olmasi gerektigini bir daha hatirlatmak gerekir.. Gec kalmis telefonlara "evet" demeyecek nesilden faydalanmak gerekir zira bir Eren'li,Serdar Tasci'li, Mesut Özil'li milli takim icin harcanacak diger rakamlar ortadadir..

Tunay Torun, bu sene 19 Bundesliga macinda forma giyip 2 gol 2 asist yapmayi basarmistir. Büyük bir oyuncu olmasi icin gerekli yetenege sahip olan futbolcu eger dogru bir sekilde kariyerini planlayabilirse -Misal bir sene kiralik olarak sürekli oynayacagi bir klube gitmesi- gelecegin en önemli futbolcularindan birisi olacaktir..



6- Serdar Tasci (24.04.1987) VfB Stuttgart

Türk Milli takiminin en cok ihtiyaci olan gurbetci futbolcu Serdar Tasci'dir. Mesut Özil'e dahi Serdar kadar üzülmedim. Üstelik Özil kendi kariyerini düsündügü vakit "dogru" secim yaptigini kabul edersek Serdar icin de Almanya Milli takim tercihi bir o kadar yanlistir. Türk Milli takimina ne kadar uygun bir yapisi varsa Almanya Milli takimi icin üstün yetegine ragmen "siradan" bir futbolcudur. Mertesacker ömür boyu iki stoper mevkisinden birisini dolduracaktir, tartismasiz.. Yanindaki isim icin ise pek cok aday var iken Serdar Tasci'nin forma giymesi ancak o cok bahsedilen Milan,Juventus transferlerinin gerceklesmesi gerekir ki o zaman dahi yine de süpheli olacaktir.. Oysa bu sekilde oyun kuran, mücadele eden bir defans oyuncusu Türkiye Milli takiminin vazgecilmezi olabilirdi..

Normal kosullarda yetenek olarak baktiginiz vakit Mesut,Nuri,Hamit klasindadir.. Ve fakat bu sene gösterdigi performans ile degerini düsürmüstür. Her seye ragmen italyan devleri onunla ilgileniyor ve fakat Stuttgart'in Babbel sonrasi yeni yapilanmasinda elinden kaptanliginin alinmasini da kaldiramayan oyuncunun yetenegi konsunda süphem olmasa da büyük takimlari kaldirabilecek mental olgunlugundan süphelerim var.. bu acidan Nuri Sahin'in bes adim gerisindedir ve bu iyi bir kariyer icin o kadar önemlidir ki Tunay Torun'dan bile sonra anilacaktir ilerleyen yillarda..

Bu sezon 26 Bundesliga,6 Sampiyonlar Ligi maci oynamis olan oyuncu 3 gol 1 de asist yapmistir. 9 sari kart görür iken henüz kirmizisi yoktur..



7- Halil Altintop (08.12.1982) Eintracht Frankfurt.

Halil de Yay Burcu ama biraz baska, demek ki is sadece burcta degilmis.

Öncelikle sunu söyleyelim, büyük klubün bir oyuncusu olamaz ve ayni zamanda da Avrupa büyük liglerinin orta sira takimlarinin da büyük futbolcusu rahatlikla olabilir.

Schalke ya da daha dogru ifade edersek Magath ile anlasamamasinin nedeni biraz yüklenmeye karsi durmasi biraz da aldigi yüksek ücret.. Basarili dahi olsa Magath Halil'i gönderecekti.

Magath'in bir tarzi var. Kosullari, futbolculari ve her sey ona uyumlu olmak durumunda lakin bu demek degildir ki onun yönetimi altinda basarisiz olan oyuncular kötüdür.? Cok bariz bir örnegi mevcut: Ailton.. Magath onu yokeder iken Schaaf ondan Bundesliga krali yapti ve hatta Sampiyonlugun en önemli oyuncusu olmustur. Su kesin ki Halil ve Magath ikilisi cok da uyumlu degil ve buna mukabil Skibbe ile de bir o kadar güzel birliktelik sagladi..

Hamit-Halil ikizleri zeki insanlar, futbol zekalari da oldukca iyi. Sadece bu üst düzey futbol zekalarinin karsiligi olan üst üst düzey yetenege sahip degiller. Forvet mevkisinde oynuyorsaniz üst düzey kluplerde tutunmaniz orta saha-defansa göre cok daha zordur.

Haliyle Halil Altintop, Bundesliganin ilk altisina oynayan orta siranin biraz üzerine cikmis bir klubün cok güzel bir futbolcusu olabilir iken seviyesi de toplamda siralamasi da burasidir.



8- Ömer Toprak (21.07.1989) SC Freiburg

Ikinci Bundesligada muhtesem bir sezon gecirir ve tüm büyük kluplerin gözdesi konumunda iken o talihsiz kaza ile beraber kariyerini dahi sonlandirma tehlikesi ile karsi karsiya kaldi. Ömer Toprak, Galatasaray'in, Milli Takimin olmazsa olmaz ihtiyaci olabilecek futbol anlayisina ve yetenegine sahip güzel bir stoperdir.

Her iki ayagini da ayni sekilde kullanabilen, geriden oyun kurmanin ötesinde kafa hakimiyeti muazzam olup önemli kafa golleri de atabilen güzel bir defans oyuncusudur. Önceleri Türk Milli takim ile oynar iken sonradan Almanya'ya dogru gecis yapmistir ve kaza sonrasi milli takim sonrasi belirsizligini koruyor.. Oguz Cetin'in kendisini izlemesi hosuna gitmistir ama teklif bekliyor. Hemen söyleyeyim: Kim kendisinin gercek degerini ona iletisim icerisinde gösterir, o ülkenin formasini giyer Ömer Toprak.. Ve ben Ömer'lerin,Ilkay'larin, Mesut'larin, Nuri'lerin oldugu yerde nasil Baris Özbek bulup da getiriliyor, bir türlü anlamiyorum. Bu oyuncuyu gecen sene alsaydiniz bir bu sene sonu ise en fazla 3 milyon verirsiniz ki Wolfsburg hali hazirda onu almak icin bekliyor sezon sonunu..

Sakatlik sonrasi tam olarak kendisine gelememis lakin zamanla daha da iyi olmaya baslamistir. Eger o sakatligi yasamamis olsaydi yetenek ve kariyer acisindan Milan-Juventus'a gitti gidecek olan Serdar Tasci'nin da üzerindeydi benim gönlümde.. Lakin simdilik sirasi da mevkisi de budur.



9- Ilkay Gündogan (24.10.1990) FC.Nürnberg

Yaklasik iki yil bes ay önce blogda ismini gecirmistik biz onun.. Ilkay yetenekli bir oyuncu iken bu sene seyrettigim ilk dönem Nürnberg maclarinda benim sansima onu sahada göremedim. Lakin Decking ile beraber ilkonbirin degismez oyuncusu olmustur. Ilk devre boyunca sadece alti macta ilkonbir yüzü gören Ilkay zamanla takima uyum saglamis, performansini ise mactan maca güzellestirmistir.

Babasi onun egitimine daha fazla önem veriyor ve Nürnberg ile ancak okulunda sorun cikarmadan ilerleyecek kosullara sahip olmasi karsiligi anlasmasini yapmistir. Futbol onun babasina göre her an ve saniye seni emekli edebilir iken egitim onun yasam boyu elinde tutacagi meslegi ona bahsedecektir. Hem Abiturunu yapiyor ve ayni zamanda da futbolunu oynuyor. 1990 dogumlu, müthis bir sol ayagi var. O henüz potansiyelini tam olarak ortaya koyamiyor, bunu görüyorum ben ve fakat bir zaman sonra kesinlikle cok iyi yere gelecektir.. U20 Alman milli takim oyuncusu oldugunu düsünürsek kacirilan yildizlardan bir tanesi daha olacaktir..

Bayern macinda yaptigi asist unutulmazdir kesinlikle..



10 - Burak Kaplan (01-02.1990) Bayer Leverkusen

(Aslinda bu sira Deniz Naki'nin.. lakin onu cokca kez isleyecegimiz icin bu isim daha uygun)

Ilk Bundesliga macinda golle tanisti. Ikincisinde ise Hannover karsisinda ilkonbir cikti: Bir gol ve bir asist yapti ki görmelisiniz.. Teknigi, iki ayagini kullaniyor olusu, Bir Marin boyunda olup Özil beynine sahip görüntüsü inanilmazdi. Kendisine güveni olan ve ayagi beyni ile uyumlu, gelecegi olan bir adamdir Burak Kaplan.. Tahmin yapmak durumunda kalsam Ilkay ve Burak'in Deniz Naki'den daha iyi bir gelecege sahip oldugunu söyleyebilirim. Bu iki solak, kaybolmaya ve yildiz olmaya ayni mesafedeler..

Henüz milli takim kararini vermemis olan Burak Kaplan umalim ki tercihini bu taraftan yana kullansin..

Göze Batanlar:

Mahir Saglik: 18.01.1983 dogumlu oyuncu. Paderborn'da kiralik.. Ücüncü ligin gol krali olarak birinci lige Magath'in Wolfsburg'una geldi. Ücüncü lige sigmadi, biriciye de yetmedi ve fakat ikinci Bundesliga tam da ona göre. 26 macta 15 gol atti Paderborn takiminda- ki bazilari görülmeye degerdir kesinlikle.. Anadolu klupleri neden bu oyuncuyu almaz, anlamam hic. Kesinlikle Denizlispor,Eskisehir, Kayserispor gibi kluplerde is yapar.

Halil Savran: (20 Haziran 1985) 3.Ligdeki Dinamo Dresden'in kaptani. Yeni kurulan 3.Ligin ilk golünü atan oyuncudur ayni zamanda. Oberliga'da 27 macta attigi 29 gol ile dikkatleri cekmisti üzerine ki üzerinde durulmasi gereken bir oyuncudur aslinda.. Tam bir cezasahasi ici golcüsüdür. Ben olsam üc-bes kurusa bu oyuncuyu denerdim misal..

Tolgay Ali Arslan: (16.08.1990)2 mac ilk 11, 3 mac sonradan oyuna girerek 5 Bundesliga maci yapti. 1 de kirmizi sigdirdi buraya.. Tolgay Ali Arslan, Tunay gibi forvet arkasi oynuyor lakin Tunay Torun gibi forvete dönüsemedi ve Labbadia'nin cift önliberolu 4-4-2'sinde kendisine yer bulamadi. Dortmund genc takiminda ofansif orta saha olarak gol krali olmustu, büyük yetenek olarak geldi ve fakat henüz kendisini gösterebilmis degil. Tasidigi potansiyel oldukca yüksek ama simdilik "gelecegi" degil "Potansiyeli" olan oyuncu konumunda..

(daha aklima gelen olursa ekleyecegim )

3 Mayıs 2010

Bremen,Bielefeld,Bayern ve Barcelona.!



St.Pauli 2005/06 sezonunda bölgesel ligde yasamini sürdürür iken DFB yani Alman Kupasinda Burghausen ile karsilasir ilk turda.. Bir sekilde turu gecen takim ikinci turda karsisina Bochum cikar.. 4-0 ile bir diger tura dogru kosan bölgesel lig ekibinin bu seferki rakibi Berlin.. Baskent ekibini de kupanin disina iten St.Pauli'nin kupanin ceyrek finalindeki rakibi ise Bremen.. Iste tam bu mac icerisinde böyle bir pankart düzenlerler.. Takim Bremen'i gectikten sonra Bayern ile yari final macina cikar.. Diger yari final karsilasmasi da Bielefeld ile Frankfurt arasindadir.. Her ne kadar St.Pauli Bayern'e kaybeder iken Bielefeld de Frankfurt'a kaybetmis olsa da senaryo yazilmistir.. Bayern'i saf disi birakip Bielefeld ile finalde karsilacaklar ve haliyle "Pokal" da "Bokal" olmustur bu durumda ve son rakip ise B'lerin krali Barcelona.. Bu yari finali oynadigi vakit takim bölgesel ligde idi.. ne o gün ne de bugün 1.Bundesligaya cikmis hali arasinda cok bir fark yoktur.. En azindan seyirci ortalamasi hicbir zaman degismemistir: 1. Bundesligada da Bölgesel ligde de hep ayni olmustur: Tek bir koltuk bile bos olmayacak sekilde dolu olan Millerntor..

2001-2010.!



Bazi klupler digerlerinden ayrilir. Kendilerine has kosullari vardir ve bu yüzden sadece orada gecerli olan basari receteleri söz konusu..

2001 Mayis.. St.Pauli klubü 4.kez Bundesligaya tesrif eder iken bu basarida önemli rol oynayan oyuncusu Holger Stanislawski 1.Bundesligaya cikisi kutlayanlar arasinda..



Ve bugün.. St.Pauli, Greuther Fürth'ü evinde 4-1 yenerek tekrardan 1.Bundesligaya eleme maci yapmadan gecis yapiyor ve basindaki adam...



..gecmiste takimi oyuncu olarak 1.Bundesligaya tasiyan Holger Stanislawski..

Baskent Düserken..!



Hertha Berlin düstü.. ve gelecek sezon Bundesliga Avrupada baskentten takimi olmayan tek lig olarak devam edecektir serüvenine..

Sampiyonlar Ligi bileti ile düsmek arasi gidip gelen bir klubün cok daha detayli bir sekilde incelenmesi gerekir.. Cok fazla oyuncu sirkulasyonu yasamamasina ragmen böyle bir dalgalanmanin nedeni ayni zamanda futbolda basari icin önemli olan kriterleri de derinden etkiledigi icin daha detayli bir sekilde incelenmesi gereken sonu mutlu bitmeyen bir öyküdür Hertha'ninkisi..

Stars of Bundesliga.!



Ligin sonunda bu sene Bundesliganin "her alanda" öne cikan isimlerini inceleriz genelde.. Mesut Özil,Jürgen Klopp,Stefan Kiessling, Van Gaal, Robben,Dzeko,Dieter Hoeness, Olic,Schweinsteiger, Kuranyi, Michael Skibbe, Thomas Tuchel, Nuri Sahin, Barrios,Pizzaro,Toniu Kroos, Thomas Müller, Marco Reus, Matts Hummels, Marko Marin,Christian Gross.. ilk anda akla gelenler.. Cok yani. Benim olmazsa olmazlarim disinda yorumlarda öne cikan ilk on isme isik tutacak, daha yakindan bakacak sekilde bir post atmayi düsünüyorum.. Sizin bu sene icin belirlediginiz yildizlari da yorumlara alirsak fena olmaz..

Mehmet Scholl.!.!



ARD ile anlasti ve Bayern ile yollarini simdilik ayirdi. 1 yillik bir anlasma saglanmistir. Oynadigi dönem boyunca en zeki futbolcu kategorisinde sürekli yer alan bu oyuncunun yorumlarindan faydalanmak istiyor alman devlet kanali.. Lakin isminin gectigi yerde iyi giyiniyor, modayi sürekli takip ediyor diye bir ayrinti sürekli yer alir.. üc farkli yerde üc farkli röportajini/makalesini okur iken hepsi ayni ayrintiyi yeniden islediler..

Zamanin modasi baya bi farkliymis diyerek noktayi koyuyor, yeni isinde de basarilar diliyoruz kendisine..

Deniz Naki..!!



Ikinci Bundesligada üc tane güzel orta saham vardi benim. Augsburg da 1.Bundesliganin sondan ücüncüsü ile oynayacagi eleme maclarini gecip de cikarsa ücü de bu sezon birinci Bundesligada yer alacaktir.. Aslinda favorim Kaiserslautern'i Sidney Sam'i.. Arkasindan resimde gördügünüz Türk asilli fanatik St.Pauli'li Deniz Naki gelir ve en sona da Augsburg'un siyahi oyuncusu Ibrahima Traore..

Deniz Naki seneye 1.Bundesligada ve biraz olsun St.Pauli tutunabilirse bu ligde o da yildizlasacaktir kesinlikle..

1989 dogumlu ofansif bir orta saha. Sanirim Alman Vatandasi olmus durumda ve U21'de oynamisligi var. Bu sezon oynadigi 29 2.Bundesliga macinda 7 gol 11 asist.. Ileride daha da iyi olacaktir kesinlikle..

Kuranyi Ihalesi.!



Schalke 18 gol atsa da Kuranyi'yi göndermek istiyor. Kuranyi gidecek ama nereye ? Öncelikle neden gidiyor ?

3,8 milyon Euro Brut aliyor, net degil. Schalke icin bu cok fazla.. Zira Magath yüksek ihtimal Mainz'den Bance'i alip bir milyon euro verip daha iyi sonuc alabilir ya da Freiburg'un Idrissou'su da ayni sekilde.. Milyon euro'nun asagisindadir hepsi.. Kuranyi de son "iyi" sözlesmesini yapacagi icin gitmesi olagan..

Ona sunulan rakam ise 6 milyon euro net.. Yuh.! Dinamo Moskova diyorlar ama Man City, Fenerbahce ve Besiktas da diger adaylar.

Menajeri Roger Wittman olunca haliyle Besiktas (Fink,Ernst de bu sirkete ait) ve 6 milyon euro da keza Fenerbahce'yi gündeme getiriyor..

Fikrimi sorarsaniz Magath olmadan bu paranin dörtte biri bile etmez.. Guíza felaketi yasamis Fenerbahce, Guiza'yi arayabilir... Yine de siz bilirsiniz ;)

En Sevilen Kaybeden.!



Kendi evinizde Mesut Özil ya da Bremen'e yenilerek Sampiyonlugu bitime bir hafta kala ezeli rakibinize kaybediyorsunuz ve yine de tüm taraftarlar takimin yildiz oyuncusu gibi sizi alkisliyor, mac sonrasi üclü besli cektiriyor ve sanki sampiyon olmuscasina kutlama yapiliyor.. Böyle bir sey mümkün müdür ?

Schalke taraftari Almanya'da pozitif ayrimciliga tabii tutulur. Elit derler, daha zeki, daha akli basinda daha cagdas daha iyi bir sürü sifat takarlar. Ben pek aldirmiyorum ama Dortmundlular da biraz "bauer" yani "köylü" olarak asagilanirlar.. Kaba, saba tavirlari, tutkularinda bile bir ilkellik bulundugunun alti cizilir her daim.. Cok katildigim söylenemez ama bu "zeki" kisminin hakkini da verirler, gercekten Schalelilerin Almanyanin en akli basinda taraftar toplulugu oldugunu söyleyebilirim..

Gecen sene Schalke onca transfere ragmen oldukca kötü sonuclar alir iken taraftarlarin protestosu inanilmazdi. Tam bu noktada misal Galatasaraylilarla kendilerini ayiracak titizligi sergiliyorlardi. Bu insanlar basarisizligin altina ne teknik adami ne oyunculari ne de baskanlarini koydular.. Tek bir ismin istifasini istediler: Burada siklikla nefretle andigim Andreas Müller adli Sportif direktör.. Gecen sene kötü sonuclar sonrasi istifa etmek zorunda kalan ilk isim o oldu.. Arkasindan biraz da Magath ile anlasilmasinin verdigi rahatlikla Rutten'i Hollanda'ya geri gönderen Schalke Magath'i bekledi.. Bugünkü sampiyonluga mal olan yenilginin temelinde dahi gecen sene kovulan menajer Andreas Müller'in hatalarindan birisi olan Mesut Özil yattigini düsünürsek ne kadar dogru bir tepki verdiklerini anlayabilirsiniz..

Klup iflasin esigindeydi.. Her an Schalke batti haberini bekliyordu Almanya. Dolayisla bir dizi ekonomik önlemler alindiktan sonra ikinci degil besinci sinif futbolcularla yola devam edildi. Öyle oldu ki kendi evinde cok da kötü oynadigi Freiburg karsilasmasini kaybedince Magath yine aynen bugünkü gibi taraftarlarin tezahüratlarinda kendisine yer buluyordu.. BU Magath sevgisi ve güveni sezonun en basindan bu yana varligini korudu ve basarilarla daha da percinlendi, en azindan Schalke'de basariyla sevgi dogmadi..



Taraftar olan bitenin farkinda. Rafinha,Kuranyi,Neuer'i cikardiginiz vakit liseye giden talebelerin de icerisinde oldugu ikinci Bundesliga klasmaninda oyuncular ile tamamen fiziksel mücadelenin basarili bir taktigin icerisine yerlestirilip buraya gelinmesinin cok net bir basari oldugunun farkindalar.. Herkes bilir ki bu takim maksimunumun üzerine cikmistir. Verebileceginden daha fazlasini vermis ve ilk yilinda Sampiyonlar Ligi gibi vitrinde boy göstermeyi haketmislerdir ki buradan gelecek paraya öyle ihtiyaclari var ki.. Bu yilin tartismasiz en iyi performansini gösteren oyunculari Kuranyi'yi dahi gözden cikarmak zorunda kalir iken bu Sampiyonlar Ligi bileti vitrinden ziyade para anlaminda kurtariciya dönüsmüs durumda..

Ilginc olan su ki her iki haftada bir parti haberleri cikan, disiplinsiz oldugu icin bazi maclarda kadro disi kalip takimi ciddi bir sekilde yaralayan -Misal Bayern ile oynadiklari Kupa yari final maci- Rafinha'ya kimse sarki bestelememis, mac icerisinde yuhalamamistir.. Oysa rejenerasyon calismasina katilmadigi icin Bayern Münih kupa macinda oynamamis, lig maclarina kadar etki eden bir cezaya captirilmistir Rafinha..

Velhasil Magath son iki haftaya kadar kovaladigi Sampiyonlugu kucaklayamasa dahi Schalke taraftarinin bir numarali sevgilisi.. Bremen maci sonrasi yasanilan sevgi gösterisi her seyi cok güzel bir sekilde anlatiyor. Magath buraya gelirken pek cok nedeni vardi ama bunlardan bir tanesi de bu klubün sayginliginin farkinda olarak Wolfsburg klubünde yasayacagi basarilardan daha fazlasini kendisine sundugu icin buradaydi.. Haksiz sayilmaz pek..

Degismezgiller.!



Topmöller zamanina gitmek gerek.. Ballack'li, Yildiray'li Leverkusen'in bugünün Bayern Münih'i gibi üc kupanin finaline kalip da hicbirisini alamamasini hatirlayalim.. Üstelik Sampiyonluk konusunda öyle güzel bir avantaja sahipti ki sadece son üc haftada tek bir galibiyet almasi onlari sampiyon yapacakti, olmadi, olamadi ve olacak gibi de degil.. Son ceyrek cöküsleri artik futbolun disinda bir yerde aranilmasi gerekiyor.. Klubün kimligine islemistir. Hali hazirda "daimi ikinci" gibi bir sifata sahipler.. Tüm bu olan biteni de futbolla filan aciklayamiyoruz maalasef..

Klup son üc yildir ve neden Skibbe'ci oldugumun da cevabi olan süreyi de icerisine katip alti yildir Bundesliganin en iyi topunu oynayan takimlarin basinda gelir. Iki yil önce Labadia ile ilk devrenin yildizi olur iken Hoffenheim'a liderligi son anda kaptiriyordu, bu sene hem Lider bitirdi ve ayni zamanda 24 hafta yenilgisiz bir sekilde götürdü ligi.. Gelin görün ki herkesin tahmin ettigi gerceklesti ve son ceyrekte öyle bir cöküs yasadi ki Sampiyonluk hesabi yapar iken Sampiyonlar Ligine gitmeleri bile mümkün olmadi.. Lig biraz daha uzun sürseydi Avrupa Kupasina katilim dahi zora girecekti..

Neden ? Bilmiyorum ama psikopata bagladilar yeminle.. Degismez bir Bundesliga gercegidir Bayer Leverkusen'in son ceyrek cöküsleri..



Cok önceleri Christian Gross hakkinda derin bir analiz yapmistim ama yazi bir kazaya kurban gitti ve o kadar emegin bosa gitmesine sinirlenip bir daha da bu konuyu burada hic islemedim. Kendisini kanitlamis güzel bir teknik adamdir.. Basel'de efsane olmus durumdadir.. Özellikle futbolcu iliskileri konusunda cok iyi oldugu söylenir hep.. Su an icin Stuttgart takimiyla ciktigi 21 macta 2,19 mac basina cikardigi puan ki bu senenin en iyisi demektir ve bunu devam ettirmeniz cok da mümkün degildir lakin devamettirilmisi de mevcut. Basel ile ciktigi son bes yilin maclarinda mac basina aldigi puan 2,03.

Bu sene Barcelona iki inter karsilasmasinda da futbol olarak bariz bir eziklik yasamamis, sonuc acisindan daha cok karsi taraf istedigini almistir. Futbol acisindan ciddi anlamda karsi tarafin üstünlügünü Stuttgart eslesmesinin ilk macinda yasamistir Barcelona.. Gross'un takimi Barca'yi dagitmistir resmen ilk yarida.. Sonuca gidememisler ve beraberlik golüyle de her sey ucup gitmistir ama futbol olarak ezmistir. O dönemde de bugün de inanilmaz formda bir Stuttgart..

Ilk yari küme düsme potasina giren Stuttgart bu teknik adam ile hali hazirda 2010 yilinin en iyisi olabilecek seriyi yakalamistir. ikinci yarinin lideri Stuttgart'dir..

Ama be kardesim, bu kac yildir böyle bilir misiniz ki?

Babbel gecen sene ayni sekilde küme düsme potasindan Stuttgart'i Sampiyonlar Ligine ucurmustu.. Magath ayni seyi keza yapmisti. Daum buradan klubü alip ucurmus, sampiyon yapmisti vesaire..

Seneye Stuttgart yeniden cöküse gecip yeniden dirilirse buna sasirmayacagimiz gibi bunun sonuclarindan "futbol" cikaranlar da oldukca sasiracaklardir olup bitene.. Baska bir sey bu, degismezgiller.. Lanet, kader gibi metafizik konulara dalmaniz gerekir saglam bir aciklama icin..



Nürnberg.. Ligin asansör takimi. Bir kere de bir kac yil filan kalin yahu geldiginiz vakit ? Yok.. Düsecekler hemen. Henüz düsmüs degiller ama bunun ötesine de Bundesliganin Bayern Münih sonrasi en cok sampiyon olmus takimi gecemiyor bir türlü.. Olur ya bu sene son macta pacayi kurtarirsa seneye bilin ki ikinci Bundesligada.. Neden ? Bilmiyorum, halici baskanlari da birakti gitti.. "Lanet" gibi bir sey bu sanirim.. Bir de bu sehrin bir cadde ile ayrildigi minik kasabasi konumundaki Fürth'ün ikinci bundesliga serüveni var ki o kader,lanet disinda bir aciklama barindirdigi icin baska bir zamana diyoruz..

2 Mayıs 2010

3'ün 1'i Tamam: Bayern Münih Sampiyon.!



3 Kupanin da finalisti olsa da cok temkinli yaklasiyordu bu duruma sevgili Van Gaal.. Ben Barca'da ayni sekilde bu konuma geldim lakin bir anda hepsi elimizden kayip gitti. ve bu yüzden henüz hicbir sey kazanmadik derken ilk kupasi geldi.. Van Gaal sunlari dile getiriyordu az önce artik ismi Sport1 olmus olan kanalda izledigim röportajinda:

"Yönetimin önceligi bu üc kupadan Bundesliga Sampiyonlugu idi. Ben bir isciyim burada ve benden istenileni yapmak zorundayim. Onlar her seyin basina Bundesliga Sampiyonlugunu yerlestirdiler, biz de bu acidan en büyük hedefimizi gerceklestirmis olduk.."

Bu konusma daha uzuyordu aslinda ama söylenilenler hemen hemen ayniydi. Yönetimin Van Gaal'den istegi öncelikli olarak Bundesliga Sampiyonlugu mevzusu.. Sizce de biraz garip degil midir ? Sonuc itibari ile neredeyse her iki yilda bir aldiginiz Bundesliga Sampiyonlugunu misal Sampiyonlar Ligi Sampiyonlugunun da önüne koyulmasi tuhaf gelmiyor mu ? Van Gaal'in anlatirken ki takindigi yüz ifadesi bu garipligi anlatiyordu bize..

Bayern Münih sunun sanirim cok iyi farkinda. Avrupada liderligi, büyüklügü kaybedebilir, sorun olmuyor bu. 9 yil önce Sampiyonlar Ligine ambargo koymus bir takim, üc yil üst üste final-yari final-final oynamisti. Premiere Ligin de yükselisiyle beraber bu duruma cok ciddi bir süre ara verildi lakin bugün yine Avrupanin zirvesinde. Bayern'in büyüklügü ülke icerisinde kaybolmadigi sürece Avrupada her zaman kendisine gelebilir ve fakat kendi liginde ciddi bir cöküs yasarsa klubün temelden sarsilma ihtimali vardir. Bu acidan bakildigi zaman klubün temeli Almanya ici büyüklügüne dayanir ve burada sorun yasanmadigi sürece diger hedefler sadece zaman meselesidir..

90 milyon insanin yasadigi futbola sevdali bir memleketin en büyügü olabilirseniz/kalabilirseniz diger hedefler cok daha kolay olacaktir gerceginden yola cikiyorlar.

Fenerbahce'nin gerek Teknik Direktör secimini gerekse de Türkiye Sampiyonlugu hedefini kücümseyenleri de ne o gün ne de bugün anlayabilmisimdir. Simdi Sampiyon olurlarsa eger direkt Sampiyonlar Ligine giris ile Avrupada dahi size üc adim fark atabilecek bir konumu kim nasil kücümsüyor yahu ? Bu ikisi hali hazirda birbirlerinden nasil ayriliyor, birisi bana anlatirsa da memnun olacagim.. Bayern Türkiye Ligi takimlarindan cok daha "siklikla" sampiyon olmasina ragmen Sampiyonlar Ligi kupasini dahi ikinci plana atabiliyor ki biraz dikkatli bir sekilde incelediginizde dogru bir yaklasim oldugunu da göreceksiniz..

Tebrik ediyoruz Bayern Münih'i ve Sampiyonlugun hikayesi lig sonunda burada olacaktir..

Geri Geldiler: St.Pauli.!



Tekrardan 1.Bundesligaya..