27 Nisan 2011

' Well Done '



Koşa koşa Neuer'in arkasından gelip ' Well Done' deyip çekip gitti. Arkasından 25 yıldır Man U'da teknik adamlık yapıp onca yıldır zirve futbolunun tepesinde maçlar çıkaran adam şunları dile getirdi:

'Bugüne kadar bize karşı oynanılan maçların içerisinde benim gördüğüm en iyi kaleci performansıydı. İnanılmazdı Neuer..'

Maç öncesi de Alman basını çok iyi bildiği Bayern'e gidişini onaylamak ve aradaki Manchester bağlantısını da sona erdirmek için Neuer'i alacak mısınız gibi soru yönetlmiş ve Ferguson hayır demişti.. İlgi alaka hep kalecinin üzerindeydi ve o da bu maçta hakkını verdi..

Pek çokları -Loddar gibi misal- dünyanın en iyisi diyorlar.. Ben Casillas derim ve daha çok yaşına göre değerlendirildiğinde dünya çapında bir kaleci diyorum.. Eskiden muazzam kurtarışlar yaptığı ölçüde inanılmaz basit hatalar yapardı ve fakat kendisini inanılmaz geliştirdi. Dahası onu sadece kurtarışlarıyla değerlendirirseniz tüm Almanya'nın ona olan ilgisini algılayamayabilirsiniz.. Sadece refklekslerine göre bakarsanız taraftarın onca tepkisine rağmen Bayern'in onu neden almak istediğini yine anlayamazsınız.. Savunmanın en gerisinde duran adam hücumun niteliğini belirleyecek ölçüde oyunun içerisinde iken tüm takımı etkileyen karakteri ise Bayern'in çıldırtan sevdaya tutulmasına neden olmuştur. Yeni Kahn'larını bulmuşlardır bir bakıma...

Hemen herkesin hem fikir olduğu konu şudur ki Schalke ona bir numara küçük..

Manu vs Man U.!



Şampiyonlar ligi yarı final karşılaşmasından ziyade Man U ile Manu arasında geçen bir müsabaka olmuştur. Sayıca fazla olan Man U'lular kendilerine göre daha dar bir alanı savunan ve fakat tek bir kişiden oluşan Manuel Neuer karşısında zorlansa da iki farklı galibiyete ulaşmayı başarmışlardır.

Rooney'nin enfes pası, Giggs'in karizması ve Man U'nun her daim kazanmaya olan inancı ve konsantresinin ötesinde bir şey yazılıp çizilemez..

Bir takım kaybetmeyi hiç bu kadar hak etmemişti diyesim var Schalke için ama Uchida/Sarpei'lerden liseli defansif orta saha Matip'in stoper oynamak zorunda kalmasına ve bu kaos arasında bu noktaya nasıl geldiklerini hala çözemediğimden yine de tebrikler diyoruz..

26 Nisan 2011

Schalke'nin Şansı?



Çok fazla olmadığı kesin..

Son bir iki değil yirmi yıldır Avrupa'nın zirvesindedir Manchester United. Son beş yılda dördüncü kez Avrupa'nın en iyi dört takımı arasına girmeyi başarmıştır. Artık kadronun içerisindeki oyunculardan bağımsız bir şekilde güveniyorsunuz bu takımın başarılı olacağına. Rooney, Giggs ya da Carrick değil bu takımın kendisi, forması galibiyeti getiriyor. Barça ile beraber bu form grafiği içerisinde bana göre her yıl Şampiyonlar Ligi finali oynamaları gereken iki takımdan birisidir. Teknik adam, başarı ve kadro istikrarı inanılmaz. Çeşitli nedenlerden dolayı sevemeyeni anlarım ve fakat o insanların dahi saygısını kazandığına inanırım. Almanların turnvalardaki görüntüsünün bir bakıma kulup takımı kimliği ile sahaya yansımasıdır ve onlar gibi maçın son düdüğü çalmadan yenilmeleri imkansız.

Schalke ise tam da bu tanımın zıttında yer alır. 25 yıldır teknik adamını değiştirmeyen Manchester'ın karşısına Şampiyonlar ligi çeyrek finali sonrası dahi teknik adam değiştiren bir kimlik ile çıkacaklar. Her bir oyuncusunu takımdan ayrı düşünmenin imkansız olduğu yere bugün itibari ile elde kalan son kale Neuer dahil Schalkeli olarak algılanacak tek bir futbolcusunun dahi olmadığı bir kaos sunuyorlar. Nerden baksan birbirlerine zıt bir şekilde varolmuş iki takımın karşılaşması..

Bugün maç ne olur ? Bahis oynasaydım Manchester'in galibiyetine yatırırdım bütün paramı. Maç öncesi hissedilen duygu budur. Schalke bir sürpriz daha yapabilir mi ? Nelere dikkat etmesi gerekir ? Ben bu sene çok fazla Manchester maçı izlemedim ama Spox'den Daniel Börlein güzel bir Manchester analizi yapmış ve kusur olarak iki stoperinin oyun açılımı konusundaki eksikliğinden doğan pres karşısında dağılabilir konusunu işlemiş. Chelsea ve Man City bunu uygulamıştır..










Ön alan presi sıklıkla işe yarar ve fakat sadece Man U'yu değil pek çok takımı rahat bir şekilde bozabilecek olan bu pres neden her takım tarafından her maç uygulanmıyor ?

Öncelikle çalışılmış olması gerekir. Premiere takımları gibi sahanın bir ucundan bir ucuna ışık hızıyla gidebilen makineler karşısında ise iki kat daha fazla risk taşır. Öne çıkan savunmanızın açık verme ihtimali oldukça fazladır. Dahası gol bölgelerinde etkili olması gereken merkez ve dış forvet oyuncuların maç içerisinde yorgun düşüp gerekli zamanda gereken enerjiden yoksun kalması da olasıdır.. Stoperlerden birisinin doğru bir şekilde dikine pas çıkartması sonucu kalenizde gol görebilirsiniz.. Giggs'i Carrick'in yanında ikinci oyun açıcı olarak kullanırsa Ferguson bu pres Man U'ya değil Schalke kalesine tehlike yaşatabilir. Kar-Zarar açısından bakıldığında o pres sizden enerji alır ve tehlikeli bir akını kalenizde görme ihtimalini doğurur iken sıklıkla bu özverinin sonucu aşağıda da görüleceği çokca gibi bir akının başlamamasına, oyunun doğru bir şekilde kurulamamasına olanak verir. Bir başka açıdan bunu sürekli kıldığınız vakit son otuz dakika kalenize hapsolmuş bir şekilde rakibin baskısına boyun eğebilirsiniz..



Ferguson'un takımının savunması ise bugün Avrupa'nın en iyisi olarak kabul ediliyor. Rooney'in rahatsız edici olarak savunmaya katılmasıyla dokuz kişi topun arkasına geliyor. İki dörtlü savunmanın hareket ettirici ve belirleyicisi ise kırmızı şeytanlar.. Rakibin hamleleri sanılanın aksine kısıtlıdır şu durumda. Bu ikili set hücumunda bölgesindeki her oyuncuyu kontrol eden oyuncular kısa süreli çıkışlar/markajlar gerçekleştirse de bu çizgiyi korumaya özen gösterirler..

Zayıf tarafı her şeye rağmen Evra harici defans dörtlüsünün bire bir de çok başarılı olmamasıdır. Dolayısla Farfan ve Raul'un bireysel performansı pozisyon yaratımında önemli olacaktır. Diğer türlü erken bir şekilde golü bulan Man U'ya karşı sabaha kadar hücum edip eliniz boş dönme ihtimaliniz bir hayli fazla. Karambol gollerin adamı Raul karambolden kolay gol yemeyecek bir defansa karşı oynayacaktır bugün. Dolayısla onları önde basarak hazırlıksız bir şekilde yakalamadığınız takdirde işiniz çok zor..

Bu turun favorisi tartışmasız tecrübeli Manchester United.. Her iki maçı da kazanma ihtimali bir hayli fazla. Ve hatta Rangnick'in İnter kadrosunun benzerini çıkartması sonucu fark yemesi dahi olasıdır. Elde kalan tek sürpriz seçeneği Raul'un tecrübesi ve Rangnick'in taktiksel dehasına bağlıdır. Ne olursa olsun bana göre yeteneğin dışında böyle bir tecrübe karşısında Schalke'nin şansı gerçekten çok fazla yoktur.

25 Nisan 2011

Görev Tamamlandı: Hertha Berlin.!



Mission Erfüllt.!

Hertha bu akşam aldığı galibiyet sonucu birinci Bundesligayı garantiledi. Ben hala memleketimin takımı Augsburg'u bekliyorum ki çıksın, seneye kombinesini alalım..

Çok maçını seyrettim. Özellikle büyük maçları öyle güzel ve kolay geçtiler ki başından sonuna temposunu düşürmeden ikinci Bundesligaya fazla olduğunu göstere göstere çıkıverdi birincisine. Başlarındaki isim Stuttgart takımı ile kulubün en iyi ikinci devre performansını sergilemiş olan Markus Babbel.. Ramos'undan Raffael'ine ve Ebert'ine kadar sağlam bir kadroları vardı. Sonuna kadar hak ederek bileti kaptılar..

Başkent takımı olmayan lig mi olurmuş ? Hoşgeldiler..

En çok nerede kazanılıyor?



Sportinginteligence ve ESPN ortak çalışması sonucu 10 ülkedeki 7 farklı spor dalına ait 14 ligden 272 takım araştırılarak çalışanlarına ortalama en çok parayı veren kulupler sıralamaya dizilmiş. Listenin başında ise 5,5 milyon avro ile Barça var. İkinci sırayı ise ezeli rakibi Real Madrid 5 milyon avro ile parsellemiş. New York Yankees ise beyzbol takımı olarak üçüncü sıraya 4,6 milyon avro ile girer iken NBA'den Los Angeles Lakers 4,5 milyon avro ile dördüncü ve Hidayet'in takımı Orlando Magic ise 4,4 milyon avro ile beşinci.. Chelsea, İnter diye giden bir ilk on söz konusu. Almanlara gelirsek: Bayern 4 milyon avro ile 12.sırada.. 56.sırada Schalke 2,4 milyon.. 76.W.Bremen ise 1.9 milyon..

Oyuncusuna ortalama en çok para veren lig ise hemen herkesin tahmin edeceği gibi NBA.. Futbolda ise tartışmasız Premiere Lig..

Doğal Güzellik.!



Olabildiğince sıradan bir kıyafet ile makyajsız bir şekilde yemeğe çıkıyor fransız yavuklusu Benjamin Millepied ile.. Black Swan filmi için bale dersleri aldığı vakit hocasıymış bu adam ve o dönemde tanışıp kaynaşmışlar..

Takipteyiz.!

Burak Kaplan'a Ceza.!



Benim gurbetçilerden en umutlu olduklarımın başında geliyordu Burak Kaplan.. Leverkusen'de çok fazla şans bulamaması olağandı ve doğru bir şekilde Fürth'e kiralandı. Fürth pek çok yeteneği bundesligaya hazırlamıştır ve onun için en doğru yerin olduğunu düşünüyordum ve fakat nedeni belirtilmeden disiplinsiz olduğu gerekçesiyle kulubü tarafından kadro dışı bırakıldı.

Aslında bu nokta belirleyicidir.

Mesut Özil'i bu konuma getiren yeteneği kadar futbola uygun karakteridir. Burak biraz olsun disipline edilebilseydi belki her şey çok başka olurdu. Çok umutluydum ondan ve şu haber ile biraz..

Wolfgang Stark.!



Alman hakem Şampiyonlat Ligi çeyrek finalinde Madrid-Lyon maçını yönetmişti hatırlarsanız.. Veremediği penaltı nedeniyle Mourinho'nun sıkı eleştirilerine maruz kalmıştı ve bugün ise Madrid-Barça yarı final maçını yöneteceği belirlendi. Bir hata daha yaparsa Mourinho nasıl tepki verir kestirmek güç..

İlginç olan ise bu hakemin Kicker'in 286 futbolcunun değerlendirmesini alarak ilk devresinin en kötü hakemi seçmesidir. Lyon maçında da Mourinho eleştirilerinde bence haklıydı da.. Şampiyonlar Liginde hakemler neye göre derecelendirilip maçlara çıkarılıyor anlamış değilim. En fahiş hataları sürekli yapan Howard Webb'in en üst düzeyde finalleri sürekli yönetmesini de anlamış değilim.

Bu arada portekiz medyasına göre aslında bu maçın hakemi Portekizli Pedro Proença olacak iken Mourinho'nun portekizli olması nedeniyle gerçekleşmemiş. Bu ihtimal üzerine Guardiola 'Mourinho sevinir böyle bir şey olursa' demecini vermişti. İyi de bu sefer de Khedira ve Mesut Özil'den dolayı bir yakınlık olmuyor mu ? Yoksa UEFA da Mesut ve Khedira'yı almandan saymıyor?

Bu hakemi sevemedim ben.. Umarım sorunsuz bir maç yönetir..

Neuer Tepkileri.!



Manuel Neuer'in Bayern München'e gidişi aslında Bayern ve diğerleri olarak bakılan Bundesliganın tanımı gibidir. Bayern çağırırsa şansınız çok fazla yok gibi. Lakin taraftar buna nasıl baktı ?

Ne Schalke taraftarı gitsin diyor ne de Bayern Neuer gelsin diyor. Bu transfer taraftarlara rağmen gerçekleştirilmiştir.

Buradaki tepkide gitmesi değil Bayern'e gitmesinin sorun teşkil ettiğini görüyoruz..



Bu karede ise kalsan da gitsen de biz seni seviyoruz içeriği..



25 yaşındaki oyuncusu için '20 yıl için teşekkürler' pankartı sanırım her şeyi anlatıyor.



'Efsane olabilirdin' ve diğer pankart ise efsane olmuş Schalkelilerin arasında Neuer'in çizik yediğinin göstergesidir. Bir tepki..



Biz biliyorduk çok öncesinden.. Bayernliler keza farkındaydı ve aylardır her maça Neuer ile ilgili bir pankart hazırlıyordu taraftarlar.. Neuer'i istemediğini neredeyse Arena'da oynadıkları her maç dile getirdiler.. Bilirsiniz ki Hoeness'in elini sıkmadığı ve hala düşman kaldığı iki isim vardır: Daum ve Lemke.. İşte taraftarlar da başkanına Neuer'in transferinin ne anlama geldiğini anlatıyor bu ikiliyle..

'Senin için Daum'un teknik adam, Lemke'nin sportif direktör olması neyse bizim için de Neuer'in kaleye geçmesi odur' diyorlar..

Hoeness çok ama çok fazla üzüldü burada. ilk defa gole bile sevinemedi. 30 yıldır atılan her gole çılgın atıp yenilen her golde başını eğip üzülen adam bu pankartın etkisinde kaldı. Bayernliler burada kusurludur. Hoeness bu kulubün başarısı için gerekirse Daum'u da takımın başına geçirir Lemke'yi de sportif direktör yapar. Bu dünyada en baba Bayernli tartışmasız bu kubun başkanı ve bu konuma getiricisi olan Uli Hoeness'dir.

Taraftar yeteneğinden kimsenin şüphe duymadığı Neuer'i neden istemiyor ? Cevabı şuradadır.

Rangnick Etkisi.!



Bundesliganın futbola bakışını farklılaştıran isimlerin başındadır Ralf Rangnick. Bir teknik adam olarak kazandığı başarılarının dışında bir değerden bahsediyoruz. Tam anlamıyla futbol devrimcisidir. Mentoru Helmut Gross ile beraber Löw,Tuchel,Dutt gibi isimlerin yetişeceği farklı bir anlayışı Stuttgart bölgesine yerleştirerek Alman futbolunda bir devrim gerçekleştirmiştir. Schalke’de görev yaptığı sırada asistanı olan Slomka bugün Bayern’in önünde bütçesi son derece kısıtlı olan Hannover takımı ile Şampiyonlar Ligi mücadelesi veriyor. Sakatlığını atlattıktan sonra yeniden futbola dönmek için kapısını çalan Tuchel’i genç yaşında teknik adamlığa yönlendirdikten sonra bugün öğrencisi Mainz ile kulup tarihinin puan rekorunu kırıyor.. O bölgeden yetişen Freiburg antrenörü Dutt seneye şampiyonlar ligi mücadelesi verecek olan Leverkusen’in başına geçecek iken Löw ise Alman milli takımında başarılı bir performans gösteriyor.

Aslında onun başarısı dünya futboluna çoktan girmiş olan pek çok kavramı oldukça muhafazakar olan Alman futbolunun içerisine sokmaktır. 1998 yılında canlı yayında Aktuelle Sport Studio’da liberosuz dörtlü defans ve alan savunmasını ayrıntılarıyla tahtada gösterip futbol profesörü ünvanını almasını sağlayan içerik Almanya için oldukça yeni iken İngilteBağlantıre,İspanya,İtalya ve hatta İsviçre için dahi sıkıcılaşmaya başlayacak ölçüde bilindik idi.

BirGün’deki yazıların içerisinde Alman teknik adamlarının düne kadar Türkiye’de başarılı olmasının nedenlerinden birisinin de iki futbol ülkesinin en azından on beş yıl öncesine kadar birbirlerine benzer mentaliteye sahip oluşu olarak belirtmiştim. Almanlarda da sanılanın aksine Taktik kelimesi en azından düne kadar küfür gibi algılanıyordu. Rangnick’in de üzerinde durduğu gibi 1974 dünya kupası finali tam anlamıyla birbirlerine zıt iki futbol açılımının çarpışmasıydı aslında. Kazanma isteği ve Taktiksel anlayış.. Rangnick’e göre düne kadar Almanya Sepp Herberger ayrıntısına rağmen hiçbir maçı ve hatta turnuvayı akıllı bir taktik ile kazanmamıştır. Geçtiğimiz yüz yılın en büyük antrenörü olarak ödüllendirilen taktik dehası Rinus Michels’in iki kez ziyaret ettiği Bundesligada başarısız olması bu yüzden çok da sürpriz olarak addedilmemelidir. Bizden en önemli farkları kazanma isteklerini disipline edip başarıyı sağlayacak ekolün istikrar sonucu oluşturulmasıdır. Temelde her iki ligde de başarı kazanmış olan Kalli Feldkamp tarzında bir ortak payda bulabilirsiniz ve fakat artık burada Feldkamp devri sona ermiştir.

Tam bu noktada belirtmek isterim ki Türk Futbolunun da bir Rangnick’e ihtiyacı vardır. Teknik adam olarak bireysel başarının ötesinde taktikler üzerine kitapların dahi bulunmadığı zaman diliminde video analizleri ile Sacchi’nin Milan’ı ve diğer takımları ayrıntılı bir şekilde ele alıp Stuttgart okuluna dokümasyonlarının dahi kendilerinin hazırladığı bir sistemi oturtmasıdır onu özel kılan.. Bu yüzden bu bölgeden çıkan teknik adamlar temelde benzeşirler. Hannover, Mainz, Freiburg başarılarının ortak noktası teknik adamlarının takıma farklı etkisidir. Gazın bittiği yerdir buraları. 'Çık oyna' değil daha çok her oyuncunun her hareketinin önceden belirlendiği ve belirli bir konsept içerisinde futbolun işlendiği..

Futbolcu olarak üçüncü ligin yukarısına çıkamayan Rangnick 24 yaşında başlamıştır antrenörlüğe. Öncesinde Stuttgart’da sport bilimi ve ingilizce eğitimi görmüş ve ingilizce için İngiltere’ye giderek bir anlamda ingiliz futboluna da ilgi alaka göstererek bakışını zenginleştirmiştir. İlk etapta çocuğunun futbol eğitimi esnasında ‘Sen geride oynayacaksın’ komutunun çocuğun algısında yarattığı belirsizlik üzerinden yola çıkıp futbolu daha bilimsel bir şekilde erken yaşta ele alınması gerektiğini algılamasıyla bakışı farklılaşmıştır. Geride nerede, nasıl ve ne şekilde ? Çocukların ve hatta ileride profesyonel arenada dahi futbolcuların bu belirsizlik içerisinde başarısızlığının biraz da eğitim biçiminde olduğu itirazını ilk kez burada gerçekleştirir.

1984 yılında Viktoria Backnang’da hem oyuncu ve aynı zamanda antrenörü iken aynı yerde hazırlık kampı yapılmasının sonucu Labanovski’nin Dinamo Kiev’i ile yapılan bir hazırlık karşılaşması ise teknik adamlık mesleğinde onun kırılma noktasıdır. Daha maçın onuncu dakikasında oyuncuları saymaya başladım diyor dönemin genç teknik adamı. Her sayışımda rakip takımın da on bir oyuncusu olduğunu görünce inanamadım ve bana göre en az iki oyuncu fazlasına sahip olmaları gerekiyordu diyor. Her rakip oyuncuya karşılık bir adam ile karşılık vermek yerine topun olduğu bölgede adam fazlalığına ulaşacak bir alan savunması karşısında şaşkınlığı ve sonrasında gelen hayranlığı bugünlerin temelini atmıştır bir bakıma. Arkasından yakın takibe aldığı Dinamo Kiev’in antrenmanlarını izlemek için sıklıkla Ukrayna’ya gidecektir.. 1983-85 yılları arasında çalıştırdığı takımı Bezirksliga’dan Verbandsliga’ya çıkarır ve Köln’deki akedemiye 22 yaşında antrenör olmak için gider.. 1,2 ortalama ile antrenörlük lisansını alır ki Tuchel dahi mezun olduğu sene en iyisi olmasına rağmen bu ortalamaya ulaşamamıştır (1,4)


İlk büyük başarısı ise Güney Bölgesel Ligindeki SSV Ulm 1846 ile gerçekleştirir. Diğerlerinden farkını oluşturan dörtlü alan savunması içerisinde yeri sabit olan oyunculardan birisi de bugün Mainz’in başındaki başarılı teknik adam olan dönemin genç oyuncusu Thomas Tuchel’dir. Üç yıl boyunca Rangnick’in yönetimi altında oyuncu olarak çalışmıştır ve takım Bölgesel ligden İkinci Bundesliganın en azından ilk devrenin sonunda zirvesine oturur iken Tuchel de onu futboldan koparacak sakatlık ile karşılaşıyordu. Yıllar sonra Tuchel tekrardan futbola dönmek için Ulm sonrası birinci Bundesliga takımlarından Stuttgart’ın başına geçen Rangnick’e gittiğinde hocası onu antrenörlüğe yönlendirilecektir.

Stuttgart, Hannover ve Schalke ile çalışıp çeşitli başarışar kazanıp birinci Bundesliganın saygı değer antrenörleri arasına yerini sağlamlaştırtıktan sonra ise çok farklı bir yola girip Bölgesel ligdeki Hoffenheim’ın başına geçer. Bu seçiminin temelinde Rangnick’in futbolun getirisi olan para, ün v.s.’den öte futbolun kendisine aşık olması, futbol kaçkını kimliği yatar.

Önce ikinci sonra da birinci Bundesligaya çıkar iken daha ilk sezonunun ilk devresinde Bundesliganın da lideri olur, sadece Almanya değil artık Avrupa onu ve Hoffenheim’i konuşmaktadır. Bu başarının içerisinde çokca kez Hopp’ın parası konuşulsa da futbolcu yatırımı olarak en pahalı transferi 7 milyon avroluk Carlos Eduardo’dur. Tüm bu başarılarının asli içeriği özene bözene seçtiği bir milyonluk oyuncularla uygulanılan bir teknik adam projesidir.

Karısının tüm itirazlarına rağmen tatile gittiği yerde her gün dağları aşıp Zeman’ın Foggia’sı izlemeye gidişi ya da Stuttgart okulunu kurar iken Sacchi’nin Milan’ının her oyununu kare kare kesip bilimsel şekilde işleyerek Almanya’ya yeni bir nefes getiren eylemlerinin dışında onu tanımak için Hoffenheim’e gidişi ve Hoffenheim’dan ayrılışına bakabiliriz. Bir yanda kafasında teorileştirdiği futbol doğrularını pratize etmek için Bölgesel ligde çalışmaktan dahi geri durmayan futbol hevesi var iken diğer yanda futbol başarısını ikinci plana atan Hoffenheim’dan ayrılışı ve geçmiş başarılarından dolayı Red Bull Leipzig’in verdiği onca paraya rağmen hedefinin doğrultusunda adım atışı.. Bir Bundesliga kulubü(Hoffenheim) belki de ilk defa ‘çok fazla azimli’ diyerek bir teknik adamı ile anlaşmazlık yaşamıştır.

Alman teknik adamlar olarak kabaca listelediğinizde Rehhagel’i de diğerlerinden Rangnick gibi ayırabilirsiniz. Taktik üzerine doğru işler yapan Csernai ve benzeri hocaları görmüştür Bundesliga ve fakat kendisinin dışında diğerlerini de etkileyecek bir çalışma içerisine sadece Ralf Rangnick girmiştir. Teknik adam olarak başarısı olmadığı halde bir ekolü derinden etkileyecek atılımları gerçekleştirmiş, isimsiz bir teknik adam iken tüm ülkenin önünde canlı yayında pek çok teknik adamı rahatsız edecek şekilde taktiksel analize girişip bir dönüşümü başlatmıştır.

1998 yılında karısının dahi ‘Ben bile anladım’ diyebileceği şekilde analiz ettiği liberosuz dörtlü defans ve alan savunmasını o gün ve hatta bugün kimi Bundesliga teknik adamları dahi algılayamadığının üzerinde duruyor. Almanyada taktik denilince akla gelen ilk isimdir. Klinsmann 2006 Dünya Kupası öncesi Löw’den önce teklifi Rangnick’e yapmıştır. Zira o bu işin burada bilirkişisidir. Bugün kendisinin dışında asistanı, öğrencisi ve kurduğu okullardan yetişmiş hocaları birinci Bundesliganın zirvesindedir. Alman futbolunun taktiksel tarihinin devrimcisi ve dönüştürücüsüdür. Saygınlığı kazandığı kupalardan değil modern futbolu buraya yerleştiren isimlerin başında olmasından dolayıdır.

Türkiye Süper Ligi sıklıkla değindiğimiz gibi bir anlamda Alman futboluyla benzeşiyordu. En azından aynı sorundan muzdarip bir şekilde ilerler iken burada dönüşümler sergilendi. Rangnick Alman futbolunun kırılma noktasıdır ve o bulunduğu noktayı kırıp farklı yöne doğru gitmesini sağlayan hocadır. Bu lig Hitzfeld gibi nice başarılı, bol kupalı teknik adam görse de Rangnick etkisi bunların dışındadır. Türkiye Süper Ligi de aynı şekilde Fatih Terim gibi kupaları, başarılı olan isim çıkarsa da dönüşümü sağlayacak, sistem kurup gelecek nesilleri etkileyecek bir Rangnick’den yoksundur. Bazen tek bir ismin çabası dahi yetiştirme yani eğitim sorununu çözebilir. Yakın zamanda benzer bir yol göstericinin bizim ligimizi de etki etmesi dileğiyle..