28 Ekim 2013

Allianz Arena'da İlginç Misafirler





Bayern München'in hafta sonu Allianz Arena'da Berlin'i 3-2 yendiği karşılaşmanın 11 ilginç konuğu vardı. Siyahlar giyinmiş, senkronize hareket eden grup taraftarların ve tv başındaki izleyicilerin de dikkatini çekti.  Kimisi onlara bakıp güldü, kimisi şaşırdı ya da tuhaf tuhaf baktı ama tüm dikkatleri üzerine çekmeyi başardılar.  

Yalnız şöyle bir fotoşop çalışması var, fena değil. 


Lisa Müller



O Hep Farklıydı


Diğerlerinden daha başka yerde durduğu daha çocukluğundan belli etmiş.

Şöyle anlatayım: Şu an bir takım kursan ve istediğin kaleciyi takımına alsan hangi kaleciyi alırdın? Elbette Manuel Neuer..

Yani o benim için şu an aktüel dünyanın en iyi kalecisi..

27 Ekim 2013

"Ich liebe Mario Mandzukic"

Pep Guardiola "İch liebe Mandzukic"

Mario Gomez'in yedeği olarak 2012 Avrupa Şampiyonası sonrası transfer edildi. Ne Wolfsburg'da aslında ne de Avrupa Şampiyonası'nda dev bir kulübe transfer olacak şaşalı bir başarısı olmadı. Savaşçı yapısı 3 finali de kaybeden Bayern Münih için önemliydi. Daha da önemlisi Mario Gomez'in sakatlığında ceza sahası içi golcüsü yoktu. O dönem transferlerin tamamı bir önceki sezon yokluğunda sorun yaşadığı futbolcuların alternatiflerini oluşturmak üzere yapılmıştı. Misal Schweinsteiger sakatlanınca kaybedilen puanlar sonrası şampiyonluk gitmişti: Javi Martinez alındı.. Gomez sakatlandığında oynatacak ikinci bir golcü yoktu: Mandzukic ve Pizarro alındı. Velhasıl geçen sezonun başında 6 hafta sahalardan uzak kalınacağı açıklanan formda Gomez sakatlanınca Mandzukic formayı aldı ve işin doğrusu bir kez olsun ondan şikayet eden olmadı, o seviyede oynadı..

Dün Hertha Berlin karşısına Guardiola 3.kez sahte dokuz formatıyla sahaya çıktı. Maçın hemen başında Ramos'un kafasıyla gelen gol sonrası yenik duruma düştü. İşler yolunda gitmiyordu. 25.dakikada Robben ve Kroos sakatlıkları nedeniyle oyundan çıkınca yerlerine iki Mario oyuna dahil oldu: Götze ve Mandzukic.. 3 gol de bu iki Mario'nun kafasından geldi. Mandzukic girdikten 4 dakika sonra uçarak kafayı gömdü Berlin ağlarına. 1-1. İkinci yarı ise yine Mandzukic'in kafası ve 2-1.. Maça yedek başlayan adam şu an 7 golle ligin gol kralları arasında zirvede yer alıyor.


İki hafta önce Sportbild'de çıkan haberde Guardiola'nın tüm takımın önünde Mandzukic hakkında yaptığı konuşmanın içeriği vardı. "Böyle bir oyuncuyu hayatım boyunca görmedim. Mandzukic'i çok seviyorum" Böyle bir oyuncu dediği Mandzukic'i yine maç sonrası onore etti: "Ceza sahası içerisinde dünyanın en iyisi.." Aynı cümleleri bu sezonun başarılı takımının hocası Jos Luhukay da yineliyordu "Dünyada ceza sahası içerisinde durdurulması en zor oyuncu Mandzukic"

Nasıl bir oyuncu? Ona dirsek atın, diğer savunma oyuncusu da omuz koysun. Mandzukic yoluna devam eder, o diğer ikisini yerlerden toparsınız.  O topu en zor kaybeden oyuncudur. Savaşçı ve çok güçlü. Üstelik Türkiye-Hırvatistan maçı öncesi burada yaptığım analizde de belirttiğim gibi kafa hakimiyeti inanılmaz. Ben hep söylemişimdir ceza sahası içi golcülere bayılırım. Mesela Arsenal'in Giroud'sunu insanlar beğenmez, bugün takım inşa etsem ilk alacağım oyuncu ya Mandzukic olur ya da Oliver Giroud..
Öte yandan eğer bugün Guardiola olmasayı Bayern hem Mainz hem de Berlin karşısında puan kaybederdi. Şunu diyebilirim ki zekası ve maç içi hamleleriyle iki maçı da çevirdi. Özellikle üç stoperle çıkarak farklı bir taktik deneyen Tuchel'i ikinci yarı 3'lü savunmaya dönerek alt etmesi inanılmazdı. Elbette kadro kalitesi, iç saha avantajı var ama bu Guardiola'nın maçı en iyi okuyan hocalar arasında olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Gidin Ligimizi Tanıtın!



Almanlar ligin tanınırlığının arttırılması için ilginç bir uygulama başlatıyor. Kamp yapmak için Kulüpler Birliği'nin belirlediği ülkelere gidilirse eğer masrafların bir kısmını karşılayacaklar. Bunun için çalışma yapılmış.

Her kulüp farklı şekilde ücretlendirilecek. İki farklı kategorizasyon söz konusu. UEFA'nın 5 yıllık puanlama sisteminde 50 puanın üzerinde alanlara 150 bin euro ödenecek. Şu an için 131 puanlı Bayern ile 69 puanlı Schalke bu kategoriye dahil. (Dortmund'un puanı 46)  25 ile 50 puan arasındakilere ise  100 bin euro ödeyecek. 

Ülkelere göre de ayrım yapılmış. 11 ülke-bölge seçilmiş. Misal okyanus ötesine ziyaret olursa ekstra 150 bin euro daha verecek.. Misal Bayern Çin'e giderse Alman Kulüpler Birliği kulübe 300 bin euro ödeme gerçekleştirecek. Türkiye  hedeflenilen 11 ülke arasında 7.sırada.. Okyanus ötesine 150 bin Avrupa'ya 75.. Almanya'nın yakınlarındaysa çok daha düşük ücret.

Neden?

Bundesliganın en önemli sorunu diğer ligler kadar yurt dışında tanınmıyor oluşu. Son dönem yakaladığı çok ciddi bir artışı hızlandırma çabası bu.  DFL başkanı Christian Seifert 2005'te başkanlığa geldiğinde ligin yabancı ülkelerde yayınından kazandığı para sadece 12 milyon euro idi. Bugün ise 70 milyon euro.   138 ülke Bundesliga maçlarını canlı olarak veriyor belki ama sözleşmelerin içeriği çok da iyi değil.  628 milyon euro ülke içerisinde maçların değeri. Misal Premier Lig'in sadece maçlarını sadece yabancı ülkelere satışısından elde ettiği gelir 560 milyon euro. Yakında sözleşme içeriği değişecek ve toplam gelir 2015'te 150 milyona ulaşacak.. Biraz da bunu geliştirmeye yönelik hazırlık.

En önemli pazar Çin. Onu Rusya ve Kuzey Amerika(ABD-Kanada) izliyor.

Bizdeki Kulüpler Birliği ile buradaki oluşumun yakın-uzak alakası yok. Her şeyden önce yetkileri farklı. DFL burada hangi maçın hangi gün olacağını da belirliyor. Pek çok önemli projeyi yaptırımlarıyla destekliyor. Nihayetnde uzak bir ülkeye giden takım ikinci devrenin ilk maçını kaybettiğinde "o kadar masrafa değdi mi" geyikleri yapılıyordu.. Artık bu olmayacak.

Pierre Bachelet - Emmanuelle Song


Huzur


Az önce yaptım, nasıl olmuş ? 


Az önce arkadaşımla konuşuyordum. Almanya'dan geldiğimde onu anlamamıştım pek. Mesleğinin zirvesinde ve olabilecek en iyi konumda olmasına rağmen bıkkınlığı vardı, isteksizliği. İçimden daha ne istiyorsun yahu diyor, anlamıyordum. 

Bugün anladım.

İlk defa soğudum bir şeylerden. 2011 Eylül'de geldim ve inanır mısınız ilk defa "gerçek" bir tatil yaptım şu bayram tatili esnasında.. Ve bir daha geri dönmek korkutuyor beni artık. 

İşim enterasan tarafı şu ki futbola dair bir mesleğin olduğu zaman futbolun gerçekliğinden kopuyorsun. Daha fazla derinleşeğine yüzeyselleşiyorsun. Herhangi bir parçayı otomatizasyona geçirdiğin ölçüde keyfi de bu yüzden kaçıyor. 

Editörlük yaptım. Bugün de bir gazetenin editörlük teklifini kabul etmedim. Bir futbolsever için olabildiğince kötü bir meslek. Gazeteye olayları özet geçiyorsun. Yerin dar. Bir internet kullanıcısı için çoktan ölmüş bitmiş haberler üzerinde kalem çiziktiriyorsun ki sayfaların dörtte üçü zaten fotoğraf. Muhabirliğin dahi çekici bir tarafı var ve hatta editörlüğe göre çok daha "değerli" bir meslek.  Elbette yine bir yerde editör olarak çalışabilirim, burada lanet ettiğim çok şeyi altılıyı tutturmadığım sürece yapmak zorunda kalacağım belki ama burada dahi "yorum içeriğe" önem veren bir yer olmasına özen gösteririm, siz de gösterin.

Web Sitesi ise "tıka" dayalı olduğu sürece işiniz zor. Keyif alabilmek için çok farklı ve ilginç bir organizasyon kurmalısınız. Diğer türlü çevrede var olan haber sitelerinin yaptığını daha iyi yapmak belki para kazandırır ama bir daha futbolla ilişkiniz eskisi gibi olmayabilir.

Nihayetinde en iyisi haftada bir gazeteye yazı yazmak..  Onun için de hep şunu dile getiririm: Blogda resimli, videolu ve haftada istediğim kadar yazma keyfinin dışında bana ne katıyor?  Kısıtlayıcı olduğu ölçüde işiniz fazlasıyla zorlaşıyor.

Televizyonda yorumculuğu yaşamımın 45'inden sonrasına yerleştirmiştim ama bugün görüyorum ki o zamana internet televizyonları olacak ve ancak o zaman bu iş keyifli hale gelir. Yoksa sporla siyasetin keşiştiği her yerde sesini kısmak zorunda kalacağın bir ortam mevcut. Devlet kanallarında yorum yapan arkadaşlarım gezi parkı olaylarında tivit atamadı, yorum yapamadı. Olimpiyatlar'dan Cenk Akyol meselesine kadar çok şeyde "bir şey" demeniz zorlaşıyor, keyfi fazlasıyla kaçırıyor. Olağan basit bir yorum dahi başınıza dert açabiliyor. Neler neler gördük şu son süreçte.. 

Ben bir süre dinleneceğim. Aralıksız çalıştım. Olabildiğince kısa olan tatillerde yeğenleri sahilde bırakıp lap top'un başına geçtim. İlk defa bu zamanda dinlenebildim. Yeni yılda ne yaparım bilmiyorum ama her ne olacaksa bu geçmişin tecrübesi ışığında olacak..  Hayat öyle ki lanet ettiğiniz işi dahi size yaptırabilir. Çok şükür ki ben mutluluğun tarifine devasa maddi içerikler katmadım. İşte şu yukarıdaki resmin içerikleri her şey.. 

Yazmayı, bir daha okuma ihtiyacı duymadan göndermeyi özlemişim..