16 Aralık 2011
Skibbe gitti gidiyor..
Bild,Welt,Sueddeutsche v.s. Hepsi aynı haberi geçerse onun yalan olması çok zor. Hali hazırda menajerleri görüşmenin yapıldığını ve Eskişehir ile sözleşmenin feshi için masaya oturduklarını da söylemiş. Bild, Düsseldorf'da görüşüldüğünün ve anlaşmanın sağlandığını yazdı. Hertha sözlemeşmesi gereği gereken tazminatı ödemeye de hazır. Sanırım burada Skibbe'nin Bundesligadan teklif alırsam şu paraya beni serbest bırakırsınız maddesini koydurtması da söz konusu.
İnsan sinir oluyor, kahroluyor elbette. Eskişehir tam da bu şekilde güzel giderken..
Bahanesi çok Skibbe'nin. Kendisini öne sürmedi fazla zira ben dedi bir kısmını peşin aldım ve fakat oyuncular alamıyor,edemiyor. Dahası yönetimin maddi sorununu geçtim hangi oyuncuyu oynatacağıma karışma cesatine sahip diye de isyan etti. O tartışılan oyuncu da Antep'i ilk defa Eskişehir'in deplasmanda yenmesini sağlayan golü atan Serdar.. Dahası bunlar olmasa dahi kariyeri adına Bundesliga çok daha iyi bir sahne. Bahane çok yani..
Ama işte takımı bu şekilde ilerler iken bırakmak çok da doğru değil. Bugün en kötü Avrupa Ligi şansı bir hayli fazla ve fakat Berlin'de de önüne sürdükleri 2.5 yıllık sözleşme.
Parasızlık, kaos ve türlü sorunlara rağmen edinilen o muazzam başarı kalması için yeterli olabilseydi keşke. Ankaragücü'nü 20 kusur yıl sonra.. Bursa deplasmanı keza öyle. Tarihlerinde ilk defa Antep deplasmanından üç puan çıkardılar v.s.
En çok da Es-es taraftarına acıyorum. Dede'yi tuttular şimdi Skibbe.. Yarın Alper Potuk.. Dahası bu dönemde Eskişehir haberlerini ve yorumlarını merak edip basını takip edince hepten anadolunun nasıl unutulmuş olduğunu gözlemledim. İşleri çok zor oysa dört büyükten birini seçip başarılarıyla tatmin olmak da vardı...
Şöyle küçük bir umut ikinci başkan Mesut Hoşcan'ın açıklaması: "Skibbe'ye teklif geldi ve o da gitmek istiyordu ama kararını değiştirdi, söylentiler doğru değil"
Bakalım..
15 Aralık 2011
HSV - Allstars
Şuradaki Ronaldo 35 Ze Roberto 37 yaşında. İnsan inanamıyor.. Yardım maçında Zidane'nından Hagi'sine kadar bir araya geldiler.. Hagi'nin muhteşem hareketleri her yerde, burada da maçın golleri..
Mesut Eleştirileri..
Sıkı bir şekilde eleştiriliyor. Hiçbir şekilde anlamıyorum zira anlaşılması gerçekten zor bir durum.
Real Madrid bu sene boyunca şampiyonlar ligi dahil sadece iki maç kaybetti. İkisi de La Liga'da. Ligde bunun dışında "1" beraberliği var. Şampiyonlar Liginde altıda altı yaptı. Sezonun değil tarihinin en iyi dönemlerinden birini geçiriyor. Mesut'un katkısı Ronaldo ve hatta Higuain ve Benzema kadar olmadı ama hiç yok da değil. Geçen sezon boyunca oynadığı futbol ortada ve dahası takım oldukça iyi zaten.
Barça yenilgisi gereğinden fazla abartılıyor. Evet, Barça Real'i yendi ama ezemedi eskisi gibi. Çok net bir çıkış söz konusu. Tüm bunları bir kenara bırakıp Mesut'u satacaklarına kadar ileri gideceklerini hiçbir düşünmüyorum ama bugün Mesut için en iyi kulubün Real Madrid olduğundan da kuşkuluyum. Juventus ne kadar yanlış bir tercih olacaksa Manchester United ya da Arsenal o kadar doğru olur onun için..
Eğer giderse Premiere Lig olması gerekir. Özellikle bu gibi yetenekleri çok iyi bir konuma getirecek Ferguson ve Wenger onun geleceği açısından çok da kötü olmaz.
Bunun dışında 18 milyon avro verildi. Bugün dahi bu paranın fazlasını çıkarır kulüp. Hiçbir şekilde zarar etmez, ne ultimatomu, onu bunu anlamış da değilim. Mis gibi kar ediyorsunuz ve hiçbir zaman zarar etmeyeceksiniz. Kaka ile şöyle bir kıyasladığınızda aldığınız verim artı verdiğiniz para ve satışından alacağınız parayı düşündüğünüzde Mesut mu gerçekten büyük sorun?
Sadece Mesut değil Ronaldo dahil insafsızca eleştiriliyor. Guardiola'nın başarılı taktiği de güme gidiyor. O maçın kilit noktasıdır Dani Alves'i açığa gönderip Puyol'u Ronaldo'nun başına sarması ve dahası Busquets'in yer yer stopere geçip yer yer üçlü defans ile Madrid'in çökertmesi. Lakin o 6-2'lik 5-0'lık skorların dışında oyun olarak çok da kötü değillerdi.Ama işte orada hayat böyle..
Şu kesin ki tüm bu eleştirilerin altında doğru olan futbolcuların evlenmesi ya da Ronaldo gibi uzun süreli ilişkide olmaları performansları açısından çok çok önemli.Umarım Mesut da bu gerçeğin farkına yakın zamanda varır..
14 Aralık 2011
Emregiller!
Effenberg'i böyle gülümseyerek gerçekleştirmedi bu güzel tavrını.Milli takımda maçtan çıkarken taraftarlara şu hareketi yaptı. Burada bunun geyiği yapılıyor.
Daha bunun Hagi'si var, Kahn'ı var.. var da var. Kimisi çok yetenekli kimisi çok iyi kimisi başka ama hepsinin ortak özelliği şu: Kaptan, kazandıran ve takımlarının vazgeçilmezi. Daha da ayırt edici özellikleri ise mucizeleri başarmaları.
Bugünkü Hagi hayranlarının yarısı ya Hagi'yi hiç izlememiş ya da çocukluğuna denk geldiği için hatırlamakta zorlanıyorlar. Futbolcu kıyası değil bu. Hagi on gömlek üstündür değildir tartışması hiç değil, aynı siklette bile yer almazlar ve fakat Hagi, Bülent Korkmaz gibi oyuncular saha içerisinde diğerlerine kan kustururlardı. Bülent daha çok hakeme Hagi ise kendi oyuncu grubuna.. Hagi'nin bağrışlarını o dönemki Hakan Şükür hariç pek çoğu isimsiz anadolunun çeşitli bölgelerinden gelmiş oyuncular kaldırabildi bir kaç istisna olsa da.. Zordu. Galatasaray'ın başına gelmiş en güzel şeylerden birisidir Hagi amma velakin ben misal aynı takımda Hagi ile maç yapamazdım, dalardık birbirimize.. yüzde yüz!
Podolski, neden tokatı Ballack'a çaktı ? Sahadaki herkesi uyarır, herkese koşmasını söyler ve dediğini yapmayan olduğu zaman Ballack da sertleşir, azar tonu değişirdi. Bu da son yılların en fazla tartışılan konularından birisiydi.n Podolski dediğin adama kralı gelse tavrı bu, o çok başka.
Kahn'ın kendi oyuncusuna daldığını, tekme tokat girmeye çalıştığını hatırlatmama gerek yok sanırım. Cantona'yı geçtim bekımın kitabında Roy Keane'nin saha içerisindeki arkadaşlarına çektiği azarları nasıl anlattığını biliyor musunuz? Haksız ve gereksiz diyor ama onun oyun tarzı bu deyip önüne bakarak geçiştiriyor..
Emre bu.
İşte tam da bu yüzden bu saydığım oyuncuların hepsi kaptandır. Taktiksel başarı, çalışma ile yarı finale kadar gelirsiniz ve sonra eğer orası sikletiniz değilse sizi böyle bir oyuncu yukarı taşır.
Emre ise biraz farklı. Gattuso'ya benzetirim onu ben. Doğuştan adrenalin sahibi ve sürekli sinir hali içerisinde geziyor. 17 yaşından beri böyledir Emre. Van Bommel bu. Cantona bu.
Uyar, ceza ver, arada bir akıllanacağına inanıyorsan kadro dışı bırak amma velakin elektriği yeniden keşfeder gibi Emre'yi tarif etme.
İki farklı takımla Şampiyonlar Ligini kazanıp çok kere Bundesliga şampiyonu olmuş Hitzfeld en az kendisi kadar başarılı Ferguson ile başarıya giden ortak yanı olarak bu gibi sorunlu oyunculardan verim alma becerisini söylüyor.
Emre'yi biz tanıyoruz, mesele siz yeni mi tanıdınız? Ondan verim alabiliyor musunuz alamıyor musunuz?Ona gereki ayarı yapabiliyor musunuz yapamıyor musunuz? Burada tartışılması gereken Emre değil yönetiminin ne kadar doğru yapılabildiğidir zira değerlidir. Satın, Benfica'ya, Atletico Madrid'e.. sakatlanmadığı sürece onu mevkisinde kesebilecek tek bir oyuncu yoktur..
Bir insan bir insana bu kadar mı benzer ? Gattuso biraz daha fazla ciger sahibi diğeri daha teknik.. Ama saha içi tavır, duruş.. O elin havaya kalkış tarzı dahil..
Collina-Kahn-Türkiye
Collina'yı severiz biz.. Henüz onun yönettiği maçları kaybettiğimizi hatırlamam. En son böyle bir istatistik vardı yanılmıyorsam. Misal evimizde oynadığımız GS-PSG maçını yine o yönetmiş ve 4-2 kazanmıştık tribünde yeni transferler İlie ve Flipescu oturur iken.. Tek bir hatası vardı o da Almanya-Türkiye maçında ofsayt olmayan pozisyonda ofsayt çalması ki bu yanlış da daha çok yardımcı hakeme aitti. Bunun dışında da muhteşemdi. Benim zamanımın tartışmasız uzak ara en iyi ve en sempatik hakemiydi, sevmeyenine şahit olmadım..
Bir tane var ama..
Nasıl ki bize uğurlu, şanslı geliyrosa Kahn'ın da hayatını yıktı yeminle.. O kadar kötü!
1999 Şampiyonlar Ligi finalini hatırlıyor musunuz? Kahn ve Bayern 120 saniyede yıkıldı. Maçın hakemi Pierre Luigi Collina idi.
2002'de elemelerinde bir başka final İngiltere-Almanya maçını? Kendi evinde Almanlar üstelik evinde ingilizlerden beş gol yiyordu. Kalede Kahn hakem Collina..
2002 Dünya Kupası finali? Almanya- Brezilya ve turnuvanın Rüştü ile beraber bir numaralı kalecisi Kahn finalde bariz bir hata yaparak Ronaldo'ya yenik düşüyordu. İkincisi neyse de birincisi Kahn'ı yıkmıştı. Maçın hakemi Pierre Luigi Collina..
O dönem Bayern München bu müthiş hakem Collina yönetimi altında tek bir maçı kazanmış: Nantes'a karşı 5 aralık 2001 tarihinde.. Kalede Kahn'ın yedeği Stefan Wessels oynamıştı!
2002 finali ise unutulmaz aslında.. Collina, orada Kahn'ın yanına gidiyor ve bir anlamda teselli ediyor. Onun felsefesine göre oyuncularla hakem aynı maçı paylaşıyorlar ve duygusal açıdan yıkılmış herhangi bir futbolcuya yardım edilmelidir..
Hülasa Kahn hariç tüm dünya sevdi bu hakemi.. Şimdi Webb'leri filan görüyoruz da nasıl nasıl özlüyoruz..
13 Aralık 2011
büyüyüpte 17'ne geldiğinde..
Sevgili annem, babam ve kardeşlerim;
Sizlere bugüne kadar pek sağlıklı mektup yazamadım. Ayrıca konuşma olanağımız ve görüşmemiz de olmadı. Zaten dışarıdayken de birbirimizi anlayacak şekilde konuşamadık. (Bu konuda sizlere karşı büyük oranda hatalı davrandım. Ancak bunu size karşı saygı duymadığım, bu nedenle böyle davrandığım şeklinde yorumlamamanızı dilerim) Bu nedenle sizlere anlatacağım, konuşacağım çok şey var. Ancak olanak yok. Düşüncelerimi bu mektupla anlatmaya çalışacağım. Şu anda ne durumda olacağınızı tahmin ediyorum. Ama çok açıklıkla söylüyorum ki benim moralim çok iyi ve ölümden de korkum yok. Çok büyük bir ihtimalle bu işin ölümle sonuçlanacağını çok iyi biliyorum. Buna rağmen korkuya, yılgınlığa, karamsarlığa kapılmıyorum ve devrimci olduğum, mücadeleye katıldığım için onur duyuyorum. Böyle düşünmem, böyle davranmam, halka ve devrime olan inancımdan gelmektedir. Ölümden korkmadığımı söylemem, yaşamak istemediğim, yaşamaktan bıktığım şeklinde anlaşılmamalı. Elbette ki hayatta olmayı ve mücadele etmeyi arzularım. Ancak karşıma ölüm çıkmışsa, bundan korkmamam, cesaretle karşılamam gerekir. Biliyorsunuz ki bu ceza işlediğim iddia edilen suçtan verilmedi. Asıl amaçlanan böyle bir olayla gözdağı vermek ve mücadeleyi engellemek hedefine dayalıdır. Bu nedenle sizinde bildiğiniz gibi, kendi hukuk kurallarını çiğneyerek bu cezayı verdiler. Cezaevinde yapılan (Neler olduğunu ayrıntılı bir biçimde öğrenirsiniz sanırım) insanlık dışı zulüm altında inletildik. O kadar aşağılık, o kadar canice şeyler gördüm ki, bugünlerde yaşamak bir işkence haline geldi. İşte bu durumda Ölüm korkulacak bir şey değil, şiddetle arzulanan bir olay, bir kurtuluş haline geldi. Böyle bir durumda insanın intihar ederek yaşamına son vermesi işten bile değildir. Ancak ben bu durumda irademi kullanarak, ne pahasına olursa olsun yaşamımı sürdürdüm. Hem de ileride bir gün öldürüleceğimi bile bile. Sizlere bunları anlatmamın nedeni yaşamaktan bıktığım yada meselenin önemini, ciddiyetini kavramadığım gibi yanlış bir düşünceye kapılmamanız içindir. Bütün bu yapılanlar, başımdan geçenler, kinimi binlerce kez daha arttırdı ve mücadele azmimi körükledi. Halka ve devrime olan inancımı yok edemedi. Mücadeleyi sonuna kadar, en iyi bir şekilde yürütmek ve yükseltmekten başka amacım yoktur. Mesele benim açımdan kısaca böyle. Ancak sizin açınızdan daha farklı, daha zor olduğunu biliyorum. Anne, baba ve evlat arasındaki sevgi çok güçlüdür, kolay kolay kaybolmaz. Ve evlat acısının da sizin için ne derece etkili olacağını biliyorum. Ama ne kadar zor da olsa bu tür duygusal yönleri bir kenara bırakmanızı istiyorum. Şunu bilmenizi ve kabul etmenizi isterim ki, sizin binlerce evladınız var. Bunlardan daha niceleri katledilecek, yaşamlarını yitirecek, ama yok olmayacaklar. Mücadele devam edecek ve onlar mücadele alanlarında yaşayacaklar. Sizlerden istediğim bunu böyle bilmeniz, daha iyi kavramaya çaba göstermenizdir. Zavallı ve çaresiz biriymiş gibi ardımdan ağlamanız beni yaralar. Bu konuda ne kadar güçlü, ne kadar cesur olursanız, beni o kadar mutlu edersiniz. Hepinize özgür ve mutlu yaşam dilerim. Devrimci selamlar
Oğlunuz Erdal
Prib-Mill
Üçüncü sıradaki Greuther Fürth ikinci Bundesliganın ikincisi Eintracht Frankfurt ile önemli bir maç oynadı Pazartesi günü. Son dönem kaybettiği puanlar sonrası direkt çıkış yolu bu maçta en kötü kaybetmemekten geçiyordu ve ben Misli.Com yorumumda da Fürth'ün kaybetmeyeceğini yazdım. aslında golsüz beraberlikle sonuçlanan bu maçı kazanabilirdi de.. Zira Edgar Prib'in kaçırdığı gol yukarıdaki videoda.. Elbette bu akıllara hemen Frank Mill'in Dortmund formasıyla kaçırdığı o müthiş golü getirdi.. Her ikisi de unutulmazlar arasında bir ömür kalacaklardır zira bu golleri atmamayı başarmak herkesin harcı değil..
Almeida: Mesut'u durdursak yeter..
Soru: Son yıllarda Almanya özellikle ofansif anlamda hiç olmadığı kadar çok iyi. Siz Mario Gomez, Miroslav Klose ya da Mario Götze'yi nasıl durduracaksınız?
Almeida: Dürüst olmam gerekirse biz Mesut'u durdurduktan sonra Klose ya da Gomez çok önemli değil. Ben onun takım için ne kadar önemli olduğunu Bremen'den çok iyi biliyorum. Onu durdurabilirsek işin yarısı hallolmuş demektir.
35 yıl önce ve bugün!
35 yıl önce böyle başladı ataride Futbol.. 1977'de
Soccer Pong
Soccer Pong
1985
Five-A-Side Soccer: Commodere 64
1985
Konami’s Soccer: MSX
1988
Micropose Soccer: Commodore 64, Amiga, Amstrad CPC, Atari ST, DOS, ZX Spectrum.Şuradan hasret giderilebilir.
1989
European Championship: Atari ST, Amiga PC
1989
Kick Off: Commodore 64, Amiga, Amstrad CPC, Atar
1991
Play 3D Soccer: Commodore 64, Amiga, Atari ST
1993
Fifa International : PC, Amiga, Game Gear, Mega Drive, Mega-CD, Master System, Game Boy ve SNES
1994
Dream Soccer.. Atari salonlarının vazgeçilmeziydi.
1995
İnternational Superstar Soccer Deluxe: SNES, Mega Drive ve elbette Playstation.
1997
FİFA 98: PC, Mac, Sega Mega Drive, Sega Saturn, SNES, Nintendo 64, Play Station ve Game Boy.
1994
Dream Soccer.. Atari salonlarının vazgeçilmeziydi.
1995
İnternational Superstar Soccer Deluxe: SNES, Mega Drive ve elbette Playstation.
1997
FİFA 98: PC, Mac, Sega Mega Drive, Sega Saturn, SNES, Nintendo 64, Play Station ve Game Boy.
1998
Fifa 99: Windows 98, PlayStation ve Nintendo 64
2002
Fifa Football 2003: Game Boy Advance, Nintendo GameCube, PlayStation, PlayStation 2, Microsoft Windows ve Xbox
2007
Pro Evolution Soccer 2008: PlayStation 2, PlayStation 3, PlayStation Portable, Wii, Nintendo DS, Xbox 360 und Windows
2008
Fifa 2009: Windows, N-Gage 2.0, Nintendo DS, PlayStation 2, PlayStation 3, PSP, Wii, Xbox 360 ve Zeebo
Daha da duracak gibi değil..
Jenerasyon!
(bekım,şols,gigs,bat,nevil kardeşler yani mençiştirin altın jenarasyonu)
Hep bir jenarasyon yakalamaktan bahsedilir. Bizim yorumcularımız işe buradan başlıyor. Yakalanılan jenarasyon. Dahası bu cümlenin içerisine şans faktörü de katılıyor. Pek katılamıyorum buna ben.. Her bir çocuğun üzerinde yapılan çalışma, verilen emek görünmüyor fazla. Biraz görünür kılmak için şu iki yazıyı bir daha okumak gerekir..
Bakım'ın kitabında Ferguson'dan, Haşim Şahin'in kitabındaki Terim anlatısından da Fatih Terim'in çalışmasından çok fazla etkilendim. Ferguson'un 13 yaşındaki çocuk ile ilgilenmesi, ailesini araması ve onu kazanmak için yaptıkları inanılmaz. Bekım mençistir doğumlu değil Rüştü de büyük takımlara yolu düşen bir yetenek değildi. Böyle bir çalışma olmasaydı böyle güzel bir jenarasyonun yakalanması mümkün değildi. Alttan çıkan yetenekler orada çalışma yapan insanlarıın yaptığı işin sonucudur. "Bu sene pek yetenek yetişmedi bizim ülkede" gibi bir bahane komiktir aslında. doğrusu şudur: " biz işimizi iyi yapamadık"
Türkiye bir daha altın neslini ne zaman yakalayacak'dan ziyade böyle bir çalışmayı bir başka zaman kim yapabilir daha doğru bir yaklaşımdır.
Gilardino-Mancini
Daum esiyor..
Christoph Daum desem, ne dersiniz? Pek çoğunuz olumsuz konuşur. Oysa üç tane şampiyonluğu iki tane son maçta kaybettiği şampiyonluk sonrası ikinciliği var bu ülkede. Almanya'da ve Avusturya'da da şampiyon olsa da mevzu bahis konu "başarı" ise bunlar dahi gerçeği yeteri kadar açığa çıkarmıyor. Orta sıra takım olan Köln ile şampiyonluk yarışını yapıp Höness ile kavgaya tutuşacağı son maça kadar taşıması onun asıl çıkışıdır. Üst üste iki kez Köln'ü ikinci yaptı. İkinciliklerin de kralıdır zaten.. Köln,Leverkusen,Fenerbahçe.. Bunlar öyle ikincilikler ki son maça kadar taşınmıştır pek çoğu. Peki toplamında çıkan nedir?
Daum, eski ünlü futbolcu olmasa da onlar gibi motivasyon üzerinden yürüyor. Dolayısla geçmişlerindeki mesleklerinden bağımsız yeteri kadar bu işe emek sarfetmeyen, üzerine titizlikle çalışmayan eski futbolcu olsun olmasın "eski model" teknik direktörler silinecektir yakın bir zamanda. Bu Türkiye'de de görülüyor, Almanya'da da ve biraz daha ileride diğer bütün liglerde. Bundan dolayı ben Daum'un geleceğini çok iyi görmüyordum ama o da tutup bana inat Ferguson'un, Ancelotti'ninMourinho'nun, Guardiola'nın yanlarına gidip kendisini geliştirdi.Güney Amerika'lara kadar gidip ufkunu genişletti. Frankfurt deneyimi çok başarısızdı belki ama henüz Daum nedir ne değildir yeni yeni görüyoruz.
Brugge, Standart Liege'ye yenilince teknik adamının görevine son verip Daum'u getirdi liderin yedi puan gerisinde dördüncü sırada yer alır iken.. Christoph Daum Brugge ile oynadığı dördü lig biri Avrupa ligi olmak üzere toplam beş maçı da galibiyetle tamamladı. Lig maçlarının dördünü de içeride ve dışarıda 1-0'lık skorlarla geçer iken Avrupa liginde 3-0'dan 16 dakikada 4-3'e getirerek mucizevi bir dönüş gerçekleştirdi.
Şimdilik iyi.. 5'te 5 Lakin bu ülkede haksızlığa uğradığını düşünürüm. Birileri takık vaziyette yalakalığından giriyor, aldığı paradan çıkıyor. Oysa bir daha söylüyorum ki Kokain davasından hemen önce Almanya'da kariyerinin zirvesindeyken dahi "yalakalık" yapıyordu bu ülkeye. En tepede milli takım antrenörü olarak sözleşmeyi imzaladığı zamanlarda da.. Uli Höness, ortaya çıkıp onu tam da en aşağıya itmeseydi bugün Fenerbahçe ve o şampiyonluklar, Alex filan da olmazdı belki.
Del Bosque'nin toplamda aldığı para yaptıklarının karşılığı mıdır? Daum üç Türkiye ligi şampiyonluğu kazandı, iki kez de lig ikinciliği. Beş kez Şampiyonlar ligi bileti demektir bu her ne kadar birisini kendisi harcasa da. Köln,Leverkusen ikincilikleri, Stuttgart şampiyonluğu ve Almanya, Türkiye bir yana Avusturya şampiyonluğu.. Şimdi de Belçika!
12 Aralık 2011
Çıtır Yıldızlar!
Maradona (Her zaman her yerde her alanda "birinci" olmayı o hak ediyor, yakından görmek istediklerinize çift tıklayın)
Pele
Bergkamp
Cantona
Totti
Seedorf
Roberto Carlos
Pirlo
Owen(Hiç değişmemiş, burada 14 yaşında)
Maldini (Bunun daha üç yaşındaki hali de mevcut)
Mancini
Henry (Apaçi)
Gattuso
Gascoigne (yazmasam tanıyanı çıkmaz)
Del Piero
Cruyff
Baggio
Cannavaro
Kenny Dalglish
Finish him! Hiç değişmemişsin be Capello..