Thatcher de 5 yıldır konuşmuyor ve Premiere Lig ne kadar gelişti.
Demem o ki onlarca faktörün rol oynadığı ingiltere futbolunun gelişimini bir noktaya bağlayıp üstelik farklı koşullardaki başka bir ülkeye yamama derdi aslında sadece kanunsuz isteklerin halka "doğruymuşçasına" sunma derdinden doğar. Başbakan'ın bu konudaki bilgisizliği değil sorunu çözme yöntemi mercek altına alınmalıdır. Ben kimseyi herhangi bir konuda suçlu bulmadım ama kurumların "suçu" sabitlediği vakit yapacağı işlemler ortadadır. Dahası bu suçun bedeli konusunda da "bir ses" daha çıkmalıdır.
UEFA bizim ülkeyi bilmez, tanımaz. Başkanı ve yöneticisi aylardır içeride olan bir kulubün hiçbir şey olmamışçasına sportif yaşamına devam ediyor oluşunu algılayabilmesi mümkün değildir. Sonuna kadar da haklıdır burada. Biraz olsun dışarıdan bakabilmeliyiz kendimize. Onun için ortada çok net bir suç vardır zira başka türlüsü düşünülemez ama biz ve sanırım Başbakan dahil öyle düşünmüyoruz. Bazen biz deriz oradaki şahıslarla devletin problemi vardı belki diye.. Bazen sorarız mesele gerçekten işlenilen suçlar ve onlara verilecek cezalardan bağımsız şahıslarla mı ilgili acaba diye.. Mehmet Yıldız'ın itiraf ettiği teşvik gündeme fazla gelmez iken sadece Aziz Yıldırım üzerinden bütün bu davanın dönmesinin başka bir nedeni var mıdır diye sorarız.. Devlet ortadaki suçlardan hedefine uygun olanını seçip kendi içerisinde bir operasyon mu yapıyor diye içimizden geçiririz. Birisi basılmayan kitaptan aylarca içeride tutuklu kalır iken diğeri tecavüze yakın suçtan beraat ettiğinin farkında olarak biz tutuklu kalmaya başka bakarız da Platini ne bilsin bunları.. O yüzden anlamaz şahısların cezalandırılsın talebini, şaşırır.. Biz de Başbakan'da şaşırmayız, hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam ederiz. Bir şekilde "orta yol" için İngiltere'ye kadar gideriz..
Bu yazı 2 Nisan 2012'de BirGün gazetesinde yayımlanmıştır. Burada biraz daha genişletilmiş versiyonu mevcut..
İnsanları hızlı bir şekilde tanıma konusunda yıllardır başarılı sonuçlar aldığım basit bir analizden bahsedeyim size. Sıklıkla çevremdekilere de öneririm bunu. Misal, sevgili adayınızın size gösterdiğine değil eski sevgilileri hakkında söylediklerine ya da eylediklerine bakın, bir gün sizin de yaşayacağınız o anlatılandır aslında. Dostunuzun diğer dostları hakkındaki tavırlarını didikleyin, o aslında aynı zamanda sizin olmadığınız bir yerde sizi nasıl yaşadığına dair çok net bir ipucu. Keza aynı şekilde size yardım diyorum adı altında olsa dahi aşabildiği sınırları, vazgeçebildiği erdemleri ya da yıkabildiği kuralları da mercek altına alıp akılda tutmalısınız. Belirli bir yaştan sonra insan büyük oranda değişmezken çevresindeki insanlardan birisi olarak siz sıklıkla yer değiştirirsiniz; eski sevgili, eski dost ya da düşman olursunuz. O zaman tanımaktan kaçındığınız insanı tanımak için geç kalmış olabilirsiniz.
Başbakan Erdoğan'ın spora ilişkin meselede bulduğu çözüm yoluna, meselelere bakış açısına bakarak ülkeyi de nasıl yönettiğini rahatlıkla görebilirsiniz. Suç işlediğine "devletçe“ inandığı şahısların o suçu aslında yöneticisi olarak bir kulübe ait başarı getirmek adına işlediği çok net ortada olsa da bunları cezasız bırakmak için tüm gücünle kendisini ortaya koyuyor.
Başbakan sorunu çözüyor ama kendi yöntemleriyle. Suç işlediği varsayılan 8 kulübün bir alt lige düşürülmesindense 18 kulübün Avrupa Kupalarına katılım hakkını elinden almanın doğru olacağından bahsediyor. Adalet anlayışı budymuş. Suçun şahsiliğinden bahsedip kişileri yargılayıp yöneticisi ya da başkanı olduğu kulüpleri bu cezadan muaf tutma çabası içerisinde. Uğur Meleke, Hıncal Uluç gibi spor yazarları bu tavrın içerisindeki çelişkiyi gündeme getirdi. İngiltere örneğini verirken cezayı üç beş insan ya da taraftarı olduğu kulüp değil İngiliz futbolu ödemiştir.Holiganizmin toplumsal bir boyutu vardır belki ama şike operasyonu konusunda örnek alınacak tutum İtalya'da sergilenmiştir. Kurumların yöneticileri ile herhangi bir şirketin yöneticisinin yasal olmayan işler yaptığıında ceza ödeme şeklini kıyaslaranız doğruyu hızlı bir şekilde elde edebilirsiniz.
Başbakan Erdoğan'ın spora ilişkin meselede bulduğu çözüm yoluna, meselelere bakış açısına bakarak ülkeyi de nasıl yönettiğini rahatlıkla görebilirsiniz. Suç işlediğine "devletçe“ inandığı şahısların o suçu aslında yöneticisi olarak bir kulübe ait başarı getirmek adına işlediği çok net ortada olsa da bunları cezasız bırakmak için tüm gücünle kendisini ortaya koyuyor.
Başbakan sorunu çözüyor ama kendi yöntemleriyle. Suç işlediği varsayılan 8 kulübün bir alt lige düşürülmesindense 18 kulübün Avrupa Kupalarına katılım hakkını elinden almanın doğru olacağından bahsediyor. Adalet anlayışı budymuş. Suçun şahsiliğinden bahsedip kişileri yargılayıp yöneticisi ya da başkanı olduğu kulüpleri bu cezadan muaf tutma çabası içerisinde. Uğur Meleke, Hıncal Uluç gibi spor yazarları bu tavrın içerisindeki çelişkiyi gündeme getirdi. İngiltere örneğini verirken cezayı üç beş insan ya da taraftarı olduğu kulüp değil İngiliz futbolu ödemiştir.Holiganizmin toplumsal bir boyutu vardır belki ama şike operasyonu konusunda örnek alınacak tutum İtalya'da sergilenmiştir. Kurumların yöneticileri ile herhangi bir şirketin yöneticisinin yasal olmayan işler yaptığıında ceza ödeme şeklini kıyaslaranız doğruyu hızlı bir şekilde elde edebilirsiniz.
3-5-8 kulübün işlediği suçu Türk Futbol'una ödetebilir iken buradaki bütünlükten bahsedebiliyoruz. Lakin bire bir kurumsal ilişki boyutunda 3-5 yöneticinin işlediği bir suç söz konusu olduğunda da suçun şahsiliği devreye giriyor, anlamak pek mümkün değil. X Takımının yöneticisinin işlediği suç ayrı bir şekilde ele alınıp "kuluplere ödetilemez" mantığı güdülecek iken aynı ligde oynamanın dışında birbirleri ile bağı olmayan kulüplerden bir kaçının işlediği suçu tüm kuluplere ve Türk Futbol'una ödeteceksiniz? Çelişki her yerde zira amaç belirli bir yasaya ya da vicdana göre değil çıkara göre şekilleniyor.
Zaten bugüne kadar topladığımız puanlarla UEFA'nın son beş yıl içerisinde ülke takımlarının aldığı puanlara bakarak yaptığı listede zar zor ilk 10'u zorlarken 1 tane takımımızı ancak eleme oynamadan Şampiyonlar Ligine gönderebiliyoruz. Diğeri ön eleme oynarken 2 tane de Avrupa Ligine... Beş değil üç yıl dahi Avrupa Kuplarına katılamayıp 0 çekersek son 5 yıllık listede minumum 10 yıl gerekir tekrardan bu mücadelenin içerisinde bugünkü gibi bir kaç takım gönderebilecek hakkı elde etmek için gereken puanları toplamak adına. Ki aslında bunların hiçbirisinin önemi yok. Başbakan yanlış bilgilendirilmiş olabilir ya da bu konular hakkında bilirkişi değildir amma velakin bakış açısı sorunlu, meselemiz de budur.
Devlet'e ve onun başındaki iktidara göre 8 takım suç işlemiştir. Yasa ortadadır ama bu uygulanamaz. Neden? Çoğunluğun çıkarı adına bu takımlar küme düşemez. Oysa bırakın bir 2 büyüğü 4 büyük düşse ne değişir? Devletin yasal sorumluluların göz göre göre suçun cezasını çıkar ilişkilerine göre belirlemesini kabul etmek mümkün mü? Kitlesi milyonları bulmuyor diye a'ya başka b'ye başka tavır takınmak devletçe yasallaşıtırılıyor. Cezalar kurumların gücüne göre mi belirlenecektir artık? Devletin buradaki bakış açısı diğer meselelerde olmayacak mıdır? Misal..
..zorunlu din dersini düşünelim. Köyümde cami yok, namaz kılmadım hayatım boyunca ve izmir'de üstelik dinle ilişkisi çok da fazla olmayan özel bir kolejde sıranın üzerine çıkıp bilmediğim namazı tüm sınıfın içerisinde kılmak zorunda kaldım. Diğer okullardaki durumu düşünemiyorum bile.Bunu sadece ben değil ülkede köyünün dışında eğitim gören alevi vatandaşlarının hemen hepsi yaşamak durumunda. Diğer açıdan Din Dersi'nin kaldırılması dindar insanlar için toplumsal huzur adına önemli bir eksiklik. Bu zorlamayla çoğunluğun çıkarını en azından kendi bakış açısı içerisinde korur iken biz arada ruhsal açıdan tecavüze uğrasak da bu çok büyük sorun değil.Bir kaç milyon alevi vatandaşımız için 70 milyonun din eğitiminden mi vazgeçeyim denilmiyor mudur?
Devlet'e ve onun başındaki iktidara göre 8 takım suç işlemiştir. Yasa ortadadır ama bu uygulanamaz. Neden? Çoğunluğun çıkarı adına bu takımlar küme düşemez. Oysa bırakın bir 2 büyüğü 4 büyük düşse ne değişir? Devletin yasal sorumluluların göz göre göre suçun cezasını çıkar ilişkilerine göre belirlemesini kabul etmek mümkün mü? Kitlesi milyonları bulmuyor diye a'ya başka b'ye başka tavır takınmak devletçe yasallaşıtırılıyor. Cezalar kurumların gücüne göre mi belirlenecektir artık? Devletin buradaki bakış açısı diğer meselelerde olmayacak mıdır? Misal..
..zorunlu din dersini düşünelim. Köyümde cami yok, namaz kılmadım hayatım boyunca ve izmir'de üstelik dinle ilişkisi çok da fazla olmayan özel bir kolejde sıranın üzerine çıkıp bilmediğim namazı tüm sınıfın içerisinde kılmak zorunda kaldım. Diğer okullardaki durumu düşünemiyorum bile.Bunu sadece ben değil ülkede köyünün dışında eğitim gören alevi vatandaşlarının hemen hepsi yaşamak durumunda. Diğer açıdan Din Dersi'nin kaldırılması dindar insanlar için toplumsal huzur adına önemli bir eksiklik. Bu zorlamayla çoğunluğun çıkarını en azından kendi bakış açısı içerisinde korur iken biz arada ruhsal açıdan tecavüze uğrasak da bu çok büyük sorun değil.Bir kaç milyon alevi vatandaşımız için 70 milyonun din eğitiminden mi vazgeçeyim denilmiyor mudur?
Azınlığın ya da güçsüz'ün hakkı söz konusu olduğunda diğerinin çıkarına ters düşerse yasa, hak, hukuk hak getire demek değil midir bu? Büyüklere değil de anadolu kulüplerine olsaydı bugün bu tartışmaları bitirdiğimizin altıncı ayını doldurmuş olmuyor muyduk?
UEFA bizim ülkeyi bilmez, tanımaz. Başkanı ve yöneticisi aylardır içeride olan bir kulubün hiçbir şey olmamışçasına sportif yaşamına devam ediyor oluşunu algılayabilmesi mümkün değildir. Sonuna kadar da haklıdır burada. Biraz olsun dışarıdan bakabilmeliyiz kendimize. Onun için ortada çok net bir suç vardır zira başka türlüsü düşünülemez ama biz ve sanırım Başbakan dahil öyle düşünmüyoruz. Bazen biz deriz oradaki şahıslarla devletin problemi vardı belki diye.. Bazen sorarız mesele gerçekten işlenilen suçlar ve onlara verilecek cezalardan bağımsız şahıslarla mı ilgili acaba diye.. Mehmet Yıldız'ın itiraf ettiği teşvik gündeme fazla gelmez iken sadece Aziz Yıldırım üzerinden bütün bu davanın dönmesinin başka bir nedeni var mıdır diye sorarız.. Devlet ortadaki suçlardan hedefine uygun olanını seçip kendi içerisinde bir operasyon mu yapıyor diye içimizden geçiririz. Birisi basılmayan kitaptan aylarca içeride tutuklu kalır iken diğeri tecavüze yakın suçtan beraat ettiğinin farkında olarak biz tutuklu kalmaya başka bakarız da Platini ne bilsin bunları.. O yüzden anlamaz şahısların cezalandırılsın talebini, şaşırır.. Biz de Başbakan'da şaşırmayız, hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam ederiz. Bir şekilde "orta yol" için İngiltere'ye kadar gideriz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder