19 Mayıs 2012
Guardiola & Mourinho
Güzel bir geyik. Mourinho'ya gider yapılır mı? Hayır. Zira bu adam elemeler başladığı andan itibaren Bayern'i favorilerin arasında gördü ve kendisini öyle büyük filan da görmedi. Guardiola'ya gider yapılır mı? Çarpar futbol Tanrı'sı adamı..
Lakin bir an için şöyle ikisini bir arada bu karşılaşmayı izlerken düşündüm de.. Güzel olurdu.
Sınıf savaşımı!
Pek çokları bu konuya yeterince hakim değil aslında. Bayern Münih'i Almanya içi ve dışı olarak iki farklı şekilde değerlendirilmesi gerektiğini unutuyorlar. Daha kolay bir şekilde anlatmak gerekirse bugün Abramovic ile beraber Chelsea'nin temsil ettiği değerlerin tam karşısında Bayern Münih ve Uli Höness durur. İşte bu yüzden futbolu futboldan gelen efsanelerin yönetip futboldan kazandığı paralarla bu piyasanın içerisinde olup "futbol kulübü" olma içeriğini farklı şekillerde dolduran Bayern Münih ile daimi olarak dışarıdan milyonlarca avro akıtılıp yıldızları bünyesinde toplayarak ilerleyen ve kendisinden sonra benzer yolu izleyenlere de örnek olan Chelsea bu gece bir anlamda sınıf savaşının içerisinde yer alıyor.
Uli Höness 1979 yılında bu kulubün başında geçtiğinde 7 milyon mark borçlu olarak almıştı. Kendisi bir milyarder olmadığından bu borcu yoğun çalışma içerisine girip 30 yıl içerisinde senelik 12 milyon mark kazanan Bayern'den 350 milyon "euro" kazanan bir dev kulube çevirdi. Bunu herhangi bir arap şeyhi ya da milyarderin yardımı ile değil zekasıyla başardı. Bugün bırakın borcu kasasında "130 milyon avro" bulunan Bayern Münih haliyle diğer yöntemlere karşı kin kusuyor, haksız rekabeti sonuna kadar dillendirip bir gün bu para girdilerin, zenginlerin işe el atmasının engellenmesini umuyor ve bunun için UEFA'ya da yıllardır baskı yapıyor. UEFA'nın gelecek yıllarda daha da sertleştireceği kanunlarda da Bayern'in etkisi bir hayli fazladır.
Dışarıdan akıtılan paranın yanı sıra ligin kalitesi adına TV gelirlerini de diğerlerinin de en az Bayern kadar ya da ona yakın bir miktar kazandığı sistemi de bozmuyor. Zira tek başına Real, Barça gibi ihaleye çıkarsa minumum 200 milyon avro alacağı geçenlerde dile getirilmişti.
Bayern'de söz sahibi bayernli efsane olan futbolculardır. Bayern'in tüm geliri kendi çabasıyla futboldan kazandıklarından ibaret. Diğer tarafta ise durum belli. Şimdi bu ikisinin savaşıdır da bu final..
Allianz Arena
Çift tıklayıp büyütün önce.
Münih'te oturduğum dört yıl boyunca ziyaret ettik hep. Daha çok Berkant'ın ve Bender kardeşlerin oynadığı dönemde 1860 Münih maçları nedeniyle iştirak edebildik. Zor da olsa bilet bulunca Bayern maçlarını da kaçırmadık.. Dahası hiç gitmesek bile Münih'e her geliş-gidiş'te yanından geçip bir selam çakmadan Münih'e adım atmazdım..
Umarım Münih yenilir diyorum bazen zira eğer bu akşam kırmızılar kazanırsa o şehirde olamamanın acısı katlanılmaz olur, sabaha kadar..
Bu akşam 21:45'te bir başka olacak burası..
Finale dahoam!
Andreas Görlitz Bayern formasıyla 18 maça çıktı ve şimdi ikinci Bundesliga takımlarından İngolstadt'da futbol hayatını devam ettiriyor. Aynı zamanda "Room 77" adında bir grubu var ve bu özel güne dair bir şarkı yapmışlar.. Bavyera aksanıyla "Home Final" anlamını taşıyan "Finale Dahoam"
Hollywood
Skibbe ve Löw
Adamım yine buraya geldi.
La n'olacaktı ya? Karabük'e değil onuncu lige gitse bırakır mıyız peşini? Umarım antrenörlük yaşamı bu ülke içerisinde böyle devam eder de gözümüzün önünde olur. Real Madrid'e gitmese de olur. Güzel takım ve güzel adam yine ligimize renk katacak. Kimileri bu durumu yardırgıyor, hani Löw gibi olacaktı diyor. Cehaletin gözü kör olsun, bilgisizlikleri zaten ayrı bir konu. Dokuzuncu ligde çitlembikspor'lu Zülküf aslında Cristiano Ronaldo'dan daha iyi diye saçmaladın mı iş bitmiyor genelde.
Bir bakalım Joachim Löw'ün yaşamı bizim ülkemize geldikten sonra nasıl devam etmiş..
Löw Fenerbahçe'de sezonu tamamlayamadı. Pek çokları Fenerbahçe'nin en güzel top oynadığı zaman dilimi olarak hatırlasa da(Skibbe-Galatasaray gibi..) başarı gelmemişti. Akabinde bilir misiniz ki Löw ne yaptı ve bugün Beşiktaş'ın ilgilendiği Ralf Rangnick'in Löw'ün kariyerinde çok önemli bir yeri vardır.?
Fenerbahçe macerası sonrası Löw Karlsruhe'nin başına geçer. Oynadığı 18 maç içerisinde sadece 1 galibiyet alınca Löw kovulur. Altı ay sonra Adanaspor'un teklifini kabul eder. Burada da dikiş tutturamaz. Sonrasında Avusturya'da dolaşır.
Almanya devrim niteliğinde bir karar alıp Jürgen Klinsmann'ı milli takımın başına getirir. Klinsmann kendisine bir taktisyen hoca arar ve Almanya'da bu işin en iyisinin Ralf Rangnick olduğunu bilir. Teklif Rangnick'e gelir ve o kabul etmeyince antrenörlük kursundan arkadaşı "işsiz" Löw burada devreye girer. Bugün Barça ve Real Madrid'in dahi listesinde olan adam aslında Rangnick'in teklifi kabul etmemesi sonucu bu konuma gelir. Klinsmann 2006 sonrası bırakıp Bayern'e gidince Löw Almanya'da kalır..
Belki her ikisi de milli takımda teknik direktör mesleğiyle haşır neşir olmamış "yıldız" futbolcuların(Voller-Klinsmann) yardımcılığını yaptı ama henüz Skibbe Löw olamadı, daha sürünmesi gerekir.
Michael Skibbe belki buradan beşinci lige belki de çok başka yere gider, orası bilinmez. Futbol değişiyor ve gelişiyor, buraya ne kadar ayak uydurur göremeyiz. Pek çok yetenekli futbolcu gibi antrenör de kayboldu yıllar içerisinde. Şansı ve seçimleri onu nereye götürür, yine bilinmez ve fakat gittiği her yerde takip edeceğiz. Geçen sene Eskişehirspor ile puan toplayamaz diyengilleri terse yatırdığı gibi bakarsın bu sezon da "ikinci devre çöker onun takımı" geyiklerine bir son verir.
Skibbe Berlin'den kovuldu. Futbol mucizelerini yaratan Rehhagel de onun bıraktığı Berlin'i düşürdü. Löw de Karlsruhe'de 18 maçta 1 galibiyet aldı, Adanaspor'u çalıştırdı ve dahası Bundesligada hiçbir takım ona iş veremeyecek derecede itibarsızlaşmıştı.
Önemsiz bunlar.
Teknik adamın değerini oynattığı futbol belirler, en azından burada. Gidip okuyun iki istatistik, kim kaç kere şampiyon yapmış bakıp hayranlık duyun. Eğer mesele buysa..
Michael Skibbe, üç yıl çalıştırdığı Leverkusen'e güzel futbol oynattı. Galatasaray'a yıllar sonra Avrupa'da başarılı sonuçlar aldırarak yüzümüzü güldürdü. Frankfurt'a son 16 yılının en fazla puanını aldırdı. Eskişehirspor'a geçen sene Antep'i, Bursaspor'u deplasmanda ilk kez ya da yıllar sonra olmak kaydıyla yenerek puanlar aldırıp ilk dördün içerisine soktu.
Şimdi Karabükspor'un başında.. E hadi bakalım.
18 Mayıs 2012
Bundesliga vs Premier Lig
Avrupa'nın en önemli iki ligi. Şampiyonlar Ligi'nde yarın akşam karşı karşıya geliyor. Genelde bana "neden Bundesliga" diye soruyorlar. Bilinçli bir seçim değildi aslında. Takım tutar gibi bir şey bu lige olan ilgi zira ailem Almanya'da yaşıyor ve yazları oraya her yıl ziyaret etmem sonucu takip edip bağımlısı olduk. Sekiz yıl da bu ülkede yaşayınca ilgi kaçınılmaz oluyor. Lakin nesi hoşuna gidiyor diyorsanız eğer Premier Lig'den bana göre en önemli farkını size söylerim; Kulüplerle taraftar ilişkisi daha doğal ve daha gerçek.
Burada herhangi bir zengin bir kulubün yüzde 49'undan fazlasını alamaz. Bu yasalarla da korunan bir "taraftar" hakkıdır. Diğer açıdan statların güzelliği, taraftarların maçlara akın etmesi ve oyun olarak farklılıklar olsa da üst seviyede futbol oynanması ise benzerlikleri.. Bundesliga'nın taraftarla kurduğu ilişki çok daha güzel, çok daha keyifli ve gerçek..
Premier Lig'in artısı dünya çapında daha bilinir ve değeri daha fazla olmasıdır. Yapılan bir araştırmaya göre senede 750 bin turist İngiltere'ye gelip bir stadyunda maç izliyor. Her gelen asgari 900 avro bırakıyor. Bu lig ciddi anlamda ülkenin turistik açıdan ziyaret edilmesini dahi sağlıyor. Diğer bir yandan sürekli olarak zenginlerin kulüpleri alıp şirkete dönüştürmesi taraftarların "taraftar" olma ücretini de günden güne fazlalaştırıyor.
Umsatz: Gelir.. TV-Vermarktung: Televizyon gelirleri Werbung/Sponsoring: Reklam/Sponsor Schulden: Borç.. Spielergehaelter: Oyuncu maaşları Zuschauerschitt: Maçlara gelen ortalama seyirci
Gelirler arasında 700 milyonluk bir fark var. Bu açık günden güne kapanıyor. İki önemli ligin Premier adına farkı daha çok yıldızı içerisinde barındırmasıdır. işte bunun temel nedeni de TV gelirlerinde dünyanın en iyisi olması. Bundesliganın neredeyse 3 katı televizyon gelirine sahip Premier Lig. Almanya da bu açıdan her yıl daha iyiye doğru gitse de Premier Lig'e göre oldukça kötü durumda olmasıdır. Lakin 2013-2017 yılları arasındaki televizyono geliri Bundesliga 2.5 milyar avro. Bu da sezon başına 628 milyon avro yapar. Bugünden yüzde 50 daha fazla olacak demektir. Böylesi bir gelişim Avrupa'nın bir başka ülkesinde yok.
Bugün için konuşursak eğer Premier Lig'in orta sıra takımı Almanya'nın devi Bayern Münih kadar transfer harcaması yapabiliyor. Bremen-Hamburg-Schalke-Dortmund gibi takımlar Bayern'in arkasından ikinci büyük olma iddiasını taşısa da İngiltere'deki alt liglerin takımlarından bile daha az harcama yapıyor. Bu da toplamda "olmuş yılduz oyuncuyu" Bundesligadan uzak tutuyor.. Dahası Almanlar borcu sevmez ve kulüpleri doğru bir ekonomik yapılandırma içerisinde olması için sert kanunlarıyla yönlendirir. Bu açıdan ele alırsanız sanırım dünyanın en sağlıklı ekonomilerine sahip kulüpler buradadır. Bu da borçlar konusunda iki lig arasında uçurumun oluşmasına neden oluyor. Premier Lig'in borçlarının Bundesliga'dan yedi kat fazla olduğunun altını çizelim. Serie A'da durum daha vahim.
Liglerin değeri nedir bilemeyiz belki ama reklam gelirlerinde Premier ile başa baş gidiyor. Yıldız oyuncuların fazlalılığı doğrultusunda oyuncu maaşları arasındaki derin fark da şaşırtıcı olmasa gerek. Lakin taraftarı statlara çekme konusunda Bundesliga daha iyi. Özellikle ingilizler bu konuyu sıklıkla gündeme getiriyorlar. Statların içerisinde ayakta maçı izlemekten bira içmeye ve ucuz bilete kadar Bundesligaya ait pek çok ayrıntı Premier Lig taraftarlarının rüyasını süslüyor. Üstelik İngiliz taraftar günden güne yaşlanıyor. Manchester'in kombine sahiplerinin ortalaması 50 yaş. Dünyada maçların içerisinde yer alan taraftar sayısı konusunda en iyisi Bundesliga. Sadece Amerika Futbol Ligi daha iyi ortalamaya sahip..
Son olarak yarın akşam karşılaşacak olan iki kulubün bilançosunu verelim
Mitglieder: Üye sayısı Umsatz: Gelir nationale Meistertitel: Kendi liginde şampiyonluk sayısı Siege Champions-League und EC Landesmeister: Şampiyonlar Ligi ve Şampiyon Kulüpler Kupası kazanmışlığı Endspiel-Teilnahmen: Final sayısı Zuschauerschnitt(ligde): Maçlarına gelen ortalama taraftar sayısı offizielle Fanclups: Resmi fan kulüp sayısı
2012 Ş.L: Bayern Münih-Chelsea
Şampiyonlar Ligi Kupası yarın akşam Allianz Arena'da sahibini bulacak. Gazete haberi kıvamındaki bu girişten sonra asıl konuya gelirsek; Gollü bir final karşılaşması olabilir.
Bayern Münih eğer buradan da bir sonuç alamazsa 2002 Leverkusen'in kaderini paylaşacak. Üç kupayı da finalde kaybetmenin acısını uzun süre taşıyacak. Üzerine bir de 2002'de olduğu gibi Dünya Kupası değil de Avrupa Şampiyonasında Almanya finalde kaybederse tarih kendisini tekerrür etmiş olur.
Chelsea sürpriz bir şekilde finale imza attı. Artık onlar da bu finali sonuna kadar zorlayacak zira ligde ilk dördün içerisinde olmadığı için Şampiyonlar Ligi bileti bu kupadan geçiyor. Kazanırsa eğer burada alacağı paranın üzerine gelecek senenin Şampiyonlar Ligi parası ve prestiji de eklenecek ve daha da önemlisi Roman Abramovic'in geldiği günde koyduğu hedef biraz geç de olsa gerçekleşecek.
EKSİKLİKLER
Her iki takımın da finalde önemli oyuncuları oynamayacak ve bu oyun planında da kimi değişiklikleri gündeme getiriyor. Gollü bir final yaklaşımının temelinde her iki takımın da geri dörtlüsünün minumum ikisinin finalde yer almayacak olmasıdır. Defans kurgusunda sıkıntılar yaşayacak olan iki takımın da bu karşılaşmada savunma konusunda sorunlar yaşatacak.
Bayern Münih
Üç önemli futbolcusu finalde yok. Gustavo,Alaba ve Badstuber. Bunlardan özellikle David Alaba ve Badstuber'in yokluğu sıkıntı yaratıyor. Bu oyuncuların yerlerine oynayacak olanlar ve takımı nasıl etkileyeceğinin analizini yapabiliriz.
Bastuber-Timoschuk
Hali hazırda yedek stoperi bulunmayan Bayern’in bu yetmezmiş gibi bu dörtlünün düzenleyicisi, defansın şefi ve geriden top çıkarma konusunda bcerikli oyuncusu Badstuber’in cezalı duruma düşmesi sıkıntı yaratıyor. Muhtemelen Anatoli Timoschuk buraya yerleştirilecek. Van Buyten iyileşmiş olsa da çok uzun süren sakatlığın ardından maç eksikliği nedeniyle oynaması çok zor. Anatoli Timoschuk stopere geçerse “bence” sorun hava hakimiyetinin azalacak olmasıdır. Bu da Drogba ya da bir başka futbolcunun kafa golü atmasına vize vermek demektir. En azından orijini defansif orta saha olan oyuncu bir şekilde oyun açma açığını kapatır. Kenar ortaları artık şimdi daha tehlikeli olacak Bayern adına.
David Alaba-Diego Armando Contento
Heycnkes sezona Lahm’ı sol Rafinha’yı ise sağ bek oynatarak başladı. Rafinha'dan beklediği verimi alamaması Robben'i de kötü etkiledi ve burada bir değişime gitti. Orta saha olan David Alaba'yı sol beke yerleştirip Lahm'ı yeniden sağa yerleştirdi. İşte bu hem Ribery'nin hem de Robben'in aynı zaman içerisinde coşmasına etki etti. Ribery ve Robben yüzde yüz arkasındaki beke bağımlı performans gösteriyor ki bunu ayrıntılı bir şekilde burada Lahm üzerinden incelemiştik. Tam da bu noktada David Alaba'nın kaybı Heynckes'i en çok üzen konuların başında geliyor zira bu aynı zamanda Ribery'nin de görece daha etkisiz olacağı anlamına geliyor. Contento ile bir yandan daha "savunma" takımı olurken diğer açıdan daha az Ribery demek ki bu da hücumu etkiliyor. Avantajı ise Bayern’in son dönem futbolundaki açığı Alaba-Ribery’nin bazen gereğinden fazla ileride vakit harcayıp arkada derin boşluklar bırakmasaydı. Heynckes bunu özellikle Real Madrid maçlarında sıklıkla Schweinsteiger’i ve bzen de Kroos’u dönüşümlü olarak Alaba’nın arkasına savunma yapması için göndererek çözmüştü. İşte Kroos bu açıdan önem taşıyordu. Schweinsteiger oraya yardıma geldiğinde Kroos bir adım geriye gelip Gustavo ile beraber merkezi savunurken bu karşılaşmada Thomas Müller’in geriye gelmesi zor. Diğer açıdan Contento, yerine geçtiği Alaba kadar hücumda aktif değil. Bu da Heynckes’in Gustavo açığını hücum gücünü arttıracak şekilde kullanmasına yol açtı.
Luis Gustavo-Toni Kroos-Thomas Müller
Luis Gustavo'nun eksikliği önemli zira top çalmada usta bir isim. Mücadele gücü yüksek bir savaşçı finalde olmayacak. Defansif orta sahalar hücumcu beklerden oluşan boşluğu kapatırken merkezi savunuyordu. Bu ciddi bir problem yaratacak. Diğer açıdan Chelsea, Gustavo’nun yokluğunu değerlendirmek istiyor ve Madrid maçlarınıa nazaran daha ofansif, daha ayağı top yapan ama savaşçı bir orta sahadan yoksun çıkacak olan “ikili” Bayern orta sahasına üç merkez oyuncuyla karşılık verecek. Lampard-Essien-Mikel buradaki boşluğu değerlendirerek oyun üstünlüğünü dahi ele alabilir.
Schweinsteiger-Kroos ikilisi bu bölgenin hakkını verecek bir organizasyonu üstlenecekler. Bu ikiliyi tam da bu şekilde Milli takımda da göreceksiniz. Thomas Müller de bu nedenle ön merkez olarak finalde Ribery ve Robben'in ortasına yerleştirilecek. Alaba'nın yokluğu hücum gücünü azaltırken Gustavo'nun yokluğu ise daha hücumcu bir Bayern ortaya çıkarıyor. Gomez ilk yarıda işi bitirmek durumunda zira bu takım kontralara karşı yeteri kadar iyi donatılmış değil.
Muhtemelen Chelsea geride konumlanıp hızlı kontralarla sonuca gitmek isteyecektir. Bu Chelsea'nin güçsüzlüğünden ve oyun stratejisinden ziyade Bayern'i devirmenin en kesin yoludur. Geride hazırlıksız yakalandığı vakit Kırmızılar, kaliteli ve tecrübeli stoper eksikliğinden sıklıkla hata yapıp golleri bazen kendi kendisine yiyor. Final müsabakasının konsantrasyonu farklı olacağından buraya bir önlem alınacaktır ama diğer yandan Chelsea orta saha kalabalığına güvenip başa baş oynamak isterse sonu kötü olabilir. Zira Schweinteiger ve Kroos'un saha görüşü, pas oranının yüksekliği orta sahada presi rahatlıkla kırabilir ki Madrid dahi bununla baş edemedi, topu Bayern'e vermek zorunda kaldı.
Münih tarafının sorunu topa sahip olduğunda geride set kuran defansa karşı iki önemli kenarını işletemeyebilir oluşu. Tam da bu noktada Chelsea'nin eksikliklerini ne şekilde dolduracağı önem kazanıyor. Ribery ve Robben tehlikeli olduğu kadar ne yapacağı önceden kestirilebilir oyunculardır.
CHELSEA
Premiere Lig'i en azından Bundesliga gibi takip etmiyorum ama sanırım takip edenler dahi bu final karşılaşmasında Di Matteo'nun nasıl bir onbir çıkaracağını bilemiyor. Terry, İvanovic,Ramires ve Meireles cezalı. Bunların yerini nasıl dolduracaği tam olarak netleşmedi.
İki önemli stoperi yok. Terry'nin olmaması çok büyük sorun Di Matteo için. Cahill ve David Luiz hazır gibi duruyor ama kesin değil.Lakin bunlardan da önemli olan iki kenarı kimin koruyacağıdır. Rakip Bayern Münih ve söz konusu Ribery-Robben savunması. Ashley Cole ve Bosingwa şu an için oynaması beklenen adaylar. Dörtlü savunmanın önünde üçlü orta saha savunması yerleştirilebilir. Mikel-Essien-Lampard.. Burada hedef bu orta sahaların zaman zaman kenarlara gelerek Bayern açıklarına üçlü bir savunma hattı oluşturması. Chelsea, aslında Mourinho’nun finalde İnter ile yaptığının benzerini yapacaktır. Ribery ve Robben’i Kalou-Mata (Malouda) ikilisinin dışında Essien-Mikel ile de boğuşturacak ve Bosingwa-Cole ile kızıştırlacak. Alanı mümkün mertebe daraltıp içeride kompakt bir duruş gerçekleştirilecek. Topa sahip olunduğunda ise Lampard yoluyla Kolou-Mata-Drogba’ya ulaşılıp kupayı kaldırmak isteyecekler.
Kilit Oyuncu: Toni Kroos
Eğer bir sürpriz yaşanmazsa Bayern topa sahip olup kendi yarı sahasına kapanmış Chelsea'ye karşı "boşluk" arayacak. Diğer açıdan Chelsea prese başvurur, üçlü merkez ile oyunun kontrolünü ele geçirmek isterse -beklemiyorum bunu- yine Bayern savaşçı orta sahadan yoksun bir şekilde topu doğru yerlere ulaştırıp presi kırmak isteyecek. Chelsea geride kapandığında sanılanın aksine Ribery ve Robben değil merkezden hedefe ulaşma şansı daha fazla. Tüm bunları düşündüğünüz vakit Bayern adına oyunun belirleyici ismi Toni Kroos olacaktır ki ben kendisinden gol dahi bekliyorum; Şutları düzgündür.. Kroos'un performansı Bayern'i hem savunmada hem de hücumda etkileyecektir.
Kim Kazanır ?
Ben her iki takımın da gole ulaşacağını düşünüyorum. 90 dakikanın gollü beraberlik ile bitmesi sürpriz olmayacaktır. Favori Bayern ve fakat ilk golü Chelsea atarsa bu favori rolü benim için o anda biter.! 3-2 Bayern alır diyerek uçuk bir skor tahmini de yapayım.
Diğer ayrıntılar; Bayern gol atar. Chelsea gol atar. Penaltı olur. Kırmızı kart olur. Penaltı kaçırılır:)
Sercan Sararer
Henüz ligler sonlanmadan Sercan Sararer'i analiz etmiştik ama ancak bugüne dergiye yerleştirebildik. Milli takıma da seçildi ve bence geleceği olan güzel bir kenar oyuncusu. Yetenekli.. Yabancılarından verim alan Galatasaray'ın zoraki olarak yöneleceği yerli piyasası için bence çok uygun. Üstelik bu yeni "Terim" takımının eksiği olan gole yakın kenar oyuncusu için biçilmiş kaftan. Büskens yönetiminde forma giyiyorsa "tamamdır" . Burak Kaplan belki daha yetenekliydi Sercan'dan ama olmamıştı, bu güzel bir şekilde oturdu...
"İspanyol bir anne ile Türk bir babadan olma Sercan Sararer, 1989 yılının sonlarına doğru bugün oynadığı Fürth kasabasına bir cadde uzaklıkta olan Nürnberg şehrinde dünyaya geldi. Henüz 11 yaşındayken Bundesliga’ya pazarladığı nitelikli oyuncularla marka olmuş Greuther Fürth altyapısı, Sercan’ı keşfedip kadrosuna dahil eder. Özellikle başlarda isminden sıklıkla söz ettirir ve geleceğin büyük yıldızı olarak bakılır. Futbola forvet olarak adımını atsa da “idolüm” dediği David Villa’vari bir dönüşüm geçirerek kenar forvete dönüştürülür. İlk geldiği yıllarda yarattığı etki ile büyük beklentiler oluşturmasına rağmen çıkışını geciktiren arka arkaya yaşadığı sakatlıkları olur-------------->>>>>
17 Mayıs 2012
Beşiktaş ve Rangnick ya da X Projesi
Beşiktaş ve Rangnick projesi hakkında şu zamanda yazmak istemezdim ama bazen bu kısa yol insana vakit kazandırıyor. Henüz resmiyet kazanan bir durum olmasa da kabaca bir fikir buradan yürütelim.
Öncelikle hangi teknik adam olursa olsun benim için ilk soru; Yerli mi yabancı mı? Bu ülkenin dilini konuşabiliyor mu yoksa tercüman aracılığıyla mı iletişime geçecek? Bu yabancı antrenörün kim olduğundan bağımsız "katkı" payı miktarının bir kısmını götürür. Dahası yabancı buradaki düzeni bilmez ve sportif direktör eksikliği, futbola bilimsel yaklaşımın yokluğundan doğan sorunlarda kendi başının çaresine bakamayabilir. Buradaki düzenin içerisine o "teknik adamı" başarılı şekilde monte etme girişimi başarının asıl anahtarıdır. Bu yüzden arkasını aramanız gereken bugün için teknik direktörün kim olacağı değil bunu kimin belirlediğidir.
Proje nedir? Ne kadar ömrü olabilir?
Beşiktaş'ın da düne kadar var olan futbol yönetimsizliği içerisinde bir teknik direktör-idareci'ye ihtiyaç vardı. Mustafa Denizli bu tarza iyi bir örnek oluşturuyordu ama şu an için oluşan yerli piyasada böyle bir isim yok. Rıza Çalımbay ve benzerlerini kapsayan diğer adaylar ve yabancı teknik direktörler'den önce bakılması gereken nokta futbol idaresi konusunda bu yönetimin fikri nedir? İbrahim Altınsay orada ve ona güven söz konusu ama eskiden yönetimde bulunmuş olsa dahi bu bölgeye yabancı olan güzel adamın ömrü yeni yönetimde ne kadar olacak? Ne kadar dayanabilecek? Bunlar şu an için teknik adamın isminden bağımsız Beşiktaş futbol kulübü adına daha önemli sorular.
Futbol direktörünün önemi altı maç ya da altı aylık değil minumum altı yıl orada kalıp çok uzun süreli projeler gerçekleştirebilmesidir. Teknik adamlardan bağımsız Beşiktaşlılar daha çok "fahri futbol komitesi başkanı" İbrahim Altınsay'ın orada kalması için çaba sarfetmelidir. Zira teknik adam dediğin altı haftada gider altı yılda altı başka isim gelir. Ama tüm bunlar olurken çalışmalar yapılmalı, scout sistemi geliştirilmeli, oyuncu izleme komiteleri ve altyapı.. Bayern'in üç yıl sonra alacağı oyuncu bugünden mercek altındadır. Hannover o Norveç pazarından bir oyuncu alırken minumum iki yıl onun peşinde dolanıyor ve gelen-giden teknik direktörlerden bağımsızdır Abdellaoue-ya Konan-Diouf gibi isimlerin transferi. Bu hemen hemen her kulüpte bu şekilde olagelir. Transferden kupa başarılarına kadar olan bölümde kazanılacak olan paralar da kulüp ekonomisini yakından ilgilendirir.
Kagawa'yı 350 kuruşa alıp milyon avroya satarsan, üzerine şampiyonlar ligi gelirse peşin peşin 20 milyon avro verecek konuma gelirsin 3 kuruşluk ürünlerde dahi tasarruf edecek konumdan..
Hülasa; bir "mantık" bugünlerde var burada. Teknik direktör adaylarından Bielsa ve Rangnick'in ortak özelliği taktisyenliği ve futbol kaçkını olmasıdır. Futbolu bilimsel bir şekilde en iyi yorumlayan iki iyi teknik adam, iki idealist. Beşiktaş'a bir "futbol aklı" girmiş, bu çok net. Ama orada kalabilecek midir? Baskın karakter olabilecek midir? Bu adamların doğru bir şekilde verim alabilecek konumda koruyabilecek mi ? Bizzat kendisinin yabancı olduğu yere bir başka "yabancıyı" getirip sorumluluğunu alabilecek midir? Bunlar önemlidir.
-bu arada Armin Veh ismini duyuyorum ki için kararıyor. Korkutucu isimler bunlar. Kaçının..
Teknik direktör bu işin "futbolcu" gibi bir parçası. Belirleyici olan bu projenin sorumlularıdır. Terim, Güneş, Denizli ve artık yavaş yavaş Aykut Kocaman'da olduğu gibi "menajer" donanımlı teknik adamlarınm varsa sorun değil ve yoksa çok çok büyük bir sorunun var demektir. Carvalhal'ı getirin Freiburg'a, başarılı olur ama burada olmaz. Zira bu iki kulüpte de uğraşmak zorunda kaldığı alanlar çok farklı.
Rangnick'e gelince..
Buraya "alın böyle bir adamı" diye not düşmüştüm Hoffenheim'dan ayrıldığında. Adam Hoffenheim'da rahatı yerinde ve parasını tıkır tıkır alırken yönetimin "hedefsizliği" nedeniyle ayrıldı. Azimli ama çok uzun yıllardır ara vermeden çalışınca biraz sorun yaşadı, heves gitti, içi boşaldı bir şeylerin ve akü bitti. Guardiola'yı da Rangnick'i de anlıyorum ve biraz ara verilmesi daha güzel sonuçlar verebilir. Burada "tükenmişlik sendromu" rahatsızlığı kendisini yeniden gösterir mi? Belki de risklerin içerisinde en alınabilecek olanı budur.
Buraya üzerine basa basa alınması gerektiğinin altı çizilmişti.
Bunun nedeni ise onun futbol konusundaki bilirkişiliği kadar futbol eğitmenliği ve bu konuda gösterdiği üstün başarısı, sistem kuruculuğudur. Stuttgart'a kurulan okulun Almanya çapında önemi büyüktür. Çizgiyi farklılaştırdı. Bilirkişiliği kadar cezbedici tarafı eğitmenliği, idealistliğidir. Bu ikisi birbirlerinden farklıdır.Bundesligayı yıllardır takip eden insan olarak diyebilirim ki bu ülke ligiyle bizim ligimiz bir kaç noktada benzeşiyor. Almanya , liberosuz dörtlü modern savunmaya ancak 2002'de "Rangnick etkisiyle" geçtiğinin altını çizelim. 1998'de zorluyordu bu adam bu sınırı.. tahtada ayrıntılarıyla anlattığı da neden dörtlü modern savunmanın diğerinden daha iyi olduğudur. Tüm Almanya'ya inat neyi neden yaptığını canlı yayında anlattı. Futbolun bu kısmına henüz bu konuların kitapları, videoları, onları bunları olmadığı zamanda eğildi. Alman halkı en az bizler kadar yabancıydı. Bu nedenle buraya da bir şekilde mümkün.
Almanlar basit olanı disiplinli bir şekilde uygulatma konusunda geçmişte bu ülkede başarı kazandı. Onlar da Hollandalıların aksine taktiksel oyun konusunda bizimle benzer çizgide yürüyordu. sonuna kadar savaşmak, bireysel yetenekler ve son saniyeye kadar mücadele v.s. Kalli'nin, Derwall'in devrimleri önemliydi. Bugün ise diğer alanda da devrime ihtiyacımız var.
Stuttgart'a o okulu kurduysa buraya da benzer şekilde üstelik daha kolay bir biçimde gerçekleştirebilir. Yeni gelen gençler onun temelini attığı bir akademik okulda eğitim alabilirler.
Bir daha altını çizeyim, dik kafalı bir adamdır, 70 milyon yüklense dediğini yaptırmak için sonuna kadar kasar. Bazen "yanlış" fikrinde de inat eder o zira insanların büyük bir kesimiyle mevzu bahis konu futbol olduğunda aynı dili konuşmadığını düşünür ki hakkı da vardı böyle düşünmeye. Bir Almanya'yı düşünüyorum doksanlı yıllarda.. bir de bu adamın girdiği tartışmaları, ele aldığı konuları..
Yıldızları -bu 34 yaşındaki Raul dahi olsa- gerekiyrosa koşturur, arasının iyi olduğunu çok söyleyemeyiz. Eğer onun felsefesinde Raul orta sahada koşacak ise koşacak.. Tüm Almanya "ne yapıyorsun sen" dese o yine onu koşturur. Siz tabuları yıkabilen bir karakterin arkasındaki dik kafalılığı hafife alamazsınız, diğer türlü uyumlu olmaya çalışan adamın işi nedir devrimle, tabuları yıkmakla v.s. Rangnick burada futbol devrimicisidir. Robin Dutt, tükenmişlik sendromu sonrası çok net söylemişti "Biz onun açtığı yoldan bugün kendimize iş bulabildik.. Bizim gibilerin yolunu o açmıştır.. Onun sayesinde v.s.
Tüm Almanya'yı karşısına almıştı bir dönem, burada da tabuları yıkabilir. Bu benzerlik nedeniyle böyle bir istek oluşmuştu. Benzer savaşı burada da verir, idealist bir adam, devrimci.
O zaman diyordu 3 bin mark bir video.. Kitap yok, şu yok bu yok. Milan'ı onu bunu bir ileri bir geri sardır sardır videoları bozuyorduk, her güne bir video almak durumundaydık diye de anlatır. Paramız da yoktu der v.s.
Pek çok yabancı teknik direktöre "para için buraya geldi" diyebilirsiniz ama Rangnick'e değil. Hedefleri uğruna beşinci lige de gidebilir, en iyi zamanında teknik adamlığı da bırakabilir. Futbol tutkunu, futbol bilirkişisi bir abi'mizdir. Bielsa gibi futbol kaçkınıdır. Yabancı "bence" işi yokuşa sürmektir ama böyleleri gelecekse şampiyonluğun dışında getirileri olması bakımından alınabilir bir risk..
Bu ülkede gelişime tanınılan zaman yok, bu ülkede futbol yorumlarını düşününce çıldırmaması mümkün değil. İş Rangnick ve benzerlerini getirmek değil bu planı yürütmektir, kolay değil.
Rangnick'e duyduğum saygıyı ve sevgiyi buradaki yazılardan rahatlıkla görebilirsiniz ama buradaki başarı şansı nedir derseniz bu konuda çok fazla ümitli değilim. Burada bu ve benzerlerini yaşatmaları çok zor ama Derwall sonrası bir başka alanda bir futbol devrimcisine bu ülkenin ihtiyacı var.
15 Mayıs 2012
121 Gol 100 Puan 1 Şampiyonluk
Real Madrid kupayı kaldırdı.
Bana göre Jose Mourinho, kendisinden bekleneni gerçekleştirdi. Barça'yı durdurdu. Barça'yı evinde yendi, Şampiyonlar Ligi'den elenme pahasına bunu yapmaktan çekinmedi. Takım içeride ve dışarıda makina düzeninde işledi. İspanya'nın şampiyonu olmayı da başardı. Bayern maçını da ise penaltılar sonucu kaybetti.
Porto, Chelsea, İnter derken şimdi de Real Madrid ile bir şampiyonluk daha kazandı Jose Mourinho.
Kısaca şu şekilde özetleyebilirim durumu: Nasıl ki bu Barça'yı canlı canlı izleyebilme şansına sahip olup gelecek yıllarda anlatılacak olan futbol masalını bire bir yaşadığımız için seviniyorsak Mourinho için de aynı şeyi düşünüyorum. Guardiola için bir başka takımı beklemek durumundayız.. Barça başarısını bir başka takım ile tekrarlarsa Jose'nin dahi önüne geçer, bu çok başka.
Tebrikler Real Madrid ve Jose Mourinho'ya..
14 Mayıs 2012
Ferguson Üç futbolcu istiyor!
Bild sanılanın aksine yalan haber yazmıyor. Elindeki kaynak Almanya'nın en iyisidir. bir telefonla herkese ulaşabilir. Daha iyisi yok. Sporun dışındaki kısımda "niyeti" kötüdür, dili ucuzdur, olabildiğince yüzeyseldir bu başka. Dil kursunda misal "Bild" okumayın, diliniz bozulur derlerdi. Bulvar gazetesi havası hakimdir, üçüncü sayfa haberleri ana içeriğidir, erotizm soslu haberleri her zaman büyük görür. Kısaca "saygınlığı" bu açıdan yoktur. FAZ ya da Süddeutsche gibi değil. Lakin bu ülkedeki transfer haberlerini verenlerin hepsinden çok daha dürüsttür. Spor kısmını ayırmak gerekir aslında..
Bunu tüm yaz sezonu boyunca bu şekilde belleyin derim ben. Bu haberden bağımsız transfer sezonunda dikkat etmenizi öneririm.
Bild'in haberine göre Ferguson 62 mily. avro veriyor üç futbolcuya.. Kagawa, Hummels ve Lewandowski. E olağan.. Freiburg'dan, Hoffenheim'dan giden rekor kırıyor, Dortmund'dan giden neler neler yapmaz doğru bir önerme midir? Burada Jürgen Klopp belki de işin asıl sırrı. Bu üç futbolcu gitse ne olur?
Dortmund Kagawa'nın yerini doldurur, zor olur ama bulur onun yerine bir ön oyuncusu. (Giovinco diyorum Parma'dan misal..) Lewandowski için biraz para harcamak zorunda kalır ama yine onun da yerini doldurur lakin bir tane daha Hummels bulamaz zira bu adam "bana göre" Almanya'nın değil Avrupa'nın en iyi stoperi. Neyi eksik diye sorabilirsiniz.
Nuri'nin gidişi sonrası oyunu kurma görevini dahi üstlenmiş, rahatlıkla defansif orta saha da oynayabiliyor. Hali hazırda bugün Basel'in başında olan Vogel onu Bayern altyapısında forvet oynatma hatasına düşmüştür. Çok yönlülüğü bir yana hem havadan hem yerden iyi olmasının yanınna atik, hızlı ve yerinde müdahaleleriyle çok seri.. Ayağı düzgün ve her bakımdan bana göre kusursuz..
Milli takımda tecrübesi nedeniyle Mertesacker'in onun önünde oluşunu da hiçbir zaman anlamadım.. Bu yaz bu da değişecek.
Kagawa ise maalasef Premiere Lig'e çok uygun. Çok hızlı düşünebiliyor, o tempoda sırıtmaz. Teknik ve daha da önemlisi son vuruşu da gayet iyi. Ferguson tercübesiyle de birleşirse tadından yenilmez kıvama gelir..
Dortmund'lu her oyuncu minumum 10 km koşar. Buradan Premiere Lig'e gidecek oyuncuların tempo sorunu olması mümkün değil. 125 km sınırı dahi geçti bu takım doksan dakika içerisinde..
Cisse ve Demba Ba coştuysa Lewandowski'nin neyi eksik? O merkez ve aynı zamanda "teknik" bir forvettir. Ben olsam isterim ama ısrarım olmaz böyle bir futbolcu için.. Yine de iş yapar.
Haliyle sözleşmelerini de düşünürsek Man U eğer zorlarsa Lewandowski ve Kagawa'yı alır. Hummels'i zor zira hem Şampiyonlar Ligi parası hem bu ikisinden gelecek parayla Dortmund'un durumu iyileşir.. Dahası 40 milyona Götze'yi vermedi, Hummels'i de vermez.. Umuyorum ki vermez..
Söylemeden geçemeyeceğim.. 1997'de Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğunu elde etmiş, maçlarını 80 bin kişi ile oynayan Dortmund bonservisi elinde (yetiştirme bedeli olarak 350 bin avro ödendi) Japon ikinci liginden transfer yapabiliyorsa, senin neyin eksik? Başarılı olursun ya da olmazsın ama bir Carrusca'nın bu transferlerden vazgeçirtmesi de ilginç. 8 yabancının birisi de binlerle anılsın milyonlarla değil,risk olsun.. olmaz mı?
Dormund eze eze..
Alex Ferguson Kagawa için Berlin'de tribündeydi. Sanırım perdeyi açan ve bir de mükemmel bir asist yapan Kagawa Sir'ü ikna etmiştir. Kupayı ellerinde tutan Kaptan Kehl "Kalmasını umuyorum ama korkarım ki o gidecek" diyerek Kagawa adına veda sinyalini de çaktı
Dortmund duble yaparken Bayern Münih'i beş kez üst üste yenmeyi başardı ve yanılırsam düzeltin ama bunu başaran bir başka Bundesliga takımı yoktur.(Frankfurt varmış..) Bayern'e karşı oynadığı son beş maçını da kazandı. Ligi ve DFB kupasını alarak Bayern'i üç finali de kaybeden 2002'nin Leverkusen'i olmak gibi kötü bir kader ile karşı karşıya getirdi. Üstelik bu son zafer tam anlamıyla bir utanç kaynağı oldu Bayern adına zira beş golü bu takım kimden hangi koşulda olursa olsun yemesi rezalet anlamını taşır. Rummenigge de bunun üzerinde durdu zaten.
Bayern bırakın beş golü.. Neuer Bayern formasıyla bir maç içerisinde ilk defa iki golün üzerinde bir sayıyla tanıştı. Heynckes'in takımının savunması rezaletti. Lahm'ın maç sonrasındaki beyanatında olduğu gibi beş golü de bizzat Bayern hazırlayıp rakibine hediye etti.
Klopp artık bu takımın Almanya'nın bir numarası olduğunu net bir şekilde gösterdi. İki finali de kazanarak duble yaptı. Normal koşullarda oldukça iyi bir sezon geçiren ve aslında en az gol yeme rekorunu kırdığı sezondan sadece bir gol fazla yiyen Bayern'e beş atmayı başardı. Şampiyonlar Ligi'nden erken elendi belki ama Şampiyonlar Ligi finalistini de madara etti.
Dortmund Almanya'nın en büyüğü olduğunu gösterdi. Bayern bakalım bu yenilginin üstesinden gelip Avrupa'nın en büyüğü olabilecek mi hep beraber Cumartesi akşamı göreceğiz.
13 Mayıs 2012
Şampiyon
Galatasaray Türkiye Süper Ligi'ni şampiyon olarak tamamladı. Bu başarının hikayesi, yolculuğu önümüzdeki günlerde sayfalarca yazılacaktır zaten. Kestirmeden özet geçmem gerekirse Fatih Terim muazzam bir çalışma içerisinde başarıda en fazla payı olan insan olarak göze çarptı. O burada olup bunu başardığı için pek çok insan bundan faydalanacaktır ama biz gerçeği biliyoruz.
Melo'dur, Selçuk'tur benim için bu başarıda ikinci planda kalan etkenler. Terim değil burada bir başka genç ve hep istediğimiz geleceği olan yerli ya da yabancı bir başka teknik direktör olsaydı bugün Melo'dan başka şekilde bahsediyor olurduk.. Mesele budur.
Terim'i sevmeyebilirsiniz. Geçmişte yaptığı kimi ayrıntıları dile getirip eleştirebilirsiniz ve hatta yanınıza ben dahi eklenebilirim. Ama dürüst olmak, bir başka konuda herhangi bir şekilde fikrinizi belirtirken ciddiye alınmanızı istiyorsanız buradaki Fatih Terim katkısının altını çizmek zorundasınız.
Almanya'da Uli Höness derim. Tanımı oldukça net: Almanya'nın en başarılı spor adamı. İngiltere'de Alex Ferguson ve Türkiye'de ise Fatih Terim.
Eleştirilecek, verdiği her karar tartışılacak ya da hataları da olacaktır ama toplamda bu ülkede mevzu bahis konu futbol olduğunda üzerine çıkacak tek bir yerli ismin olduğunu düşünmüyorum, yabancısı da buraya kolay kolay gelmez.
Çok az insanı kıskanırım bu hayatta. Fatih Terim'in bu fotoğrafından etkilendim. Şunu diyor içinde: "Bu kadar insanı mutlu etmeyi başardım." Bundan daha değerli ne olabilir bu hayatta?
Tebrikler Galatasaray'a.. Hak ederek şampiyonluğu kucakladılar.