Joachim Löw Almanya'da tartışılmaya devam ediyor. İyi bir teknik direktör olduğu tartışmasız bir gerçek olarak kabul edilse de "BÜYÜK TEKNİK DİREKTÖR" başlığı altına incelemeye henüz Almanlar ve Dünya Futbol otoriteleri yanaşmıyor. "İYİ" ve "BÜYÜK" arasındaki o boşlukta geziniyor.
Bu çıkışı yapması için gereken ayrıntı Dünya Kupası'nı kaldırmak zira Löw ve oynattığı güzel futbolun övgüsü Balakov-Elber-Bobic ile kurduğu şeytan üçgeni sonrası Stuttgart günlerinden bu yana devam ediyor. Stuttgart şampiyon olmadı sonrasında çalıştıracağı Fenerbahçe gibi ama her iki takıma da oynattığı futbol bugün hala akıllarda. Demem o ki güzel futbol oynatma konusunda becerikli olsa da artık Almanya'nın ve Löw'ün ihtiyacı olan şey Kupa. Bakılan nokta burası.
Şu kesin ki geçiş aşaması için biçilmiş kaftandı. Kurgu konusunda başarılı. Sistem inşa edecek bilgi ve birikime de sahip. Belki de en önemli özelliği kaptan Philipp Lahm'ın üzerinde durduğu gibi sahada pratize edilmesini istediği içeriği oyuncuya olabilecek en iyi şekilde aktabilecek ifade yeteneğine de sahip olması.
Onun başında olduğu takım "makina düzeninde" işler. Çok şey öncesinde söylenmiş, çalışılmış ve başarılı bir şekilde oyunculara aktarılmıştır. Almanya onun yönetiminde sıklıkla ezberden gider. Saha içerisinde her türlü sistemi eyleyebileceği oyuncuları sahip olmasına, farklı sistemleri başarıyla uygulamış olmasına rağmen "ezberden" giden mantığın final maçlarının olağandışı koşullarında çaresiz kalışı biraz da bundandır. B ya da C planı olmadığı için değil farklı koşullara hızlı bir şekilde akıl üretecek pratik zeka ve beceriden yoksun olduğndan kaynaklı olduğu düşünülüyor.
Başka bir ifadeyle Löw'ün problemi yarı final ve final gibi tek bir doksan dakikanın her şeyi belirleyeceği, rakip dahil sahada bulunan her oyuncunun kendini aşacağı ve oyuncuların üzerinde oluşan psikolojik baskı yönetiminin belirleyici olacağı yerde Alman teknik adamın başından sonuna kurguladığı makinanın işletmeye devam etmekten başka çıkar yolu olmamasıdır. Tam bu noktalarda Jose Mourinho, Fatih Terim, Jürgen Klopp ya da Guardiola gibi diğer teknik adamların farkını görüyoruz. "iyi" ile "Büyük" teknik direktör arasındaki fark buradadır.
İnsan gelişir. Her maç bir tecrübedir diğer maça sizi farklı bir şekilde çıkaracak.. Joachim Löw'ün artık bu beşinci büyük turnuvası. İspanya'nın en iyi dönemine denk gelmiş olması talihsizlik. İtalya mağlubiyeti ve Euro 2012 başarısızlığı ise Löw'ün birbirlerinden taban tabana zıt Bayern Münih ve Borussia Dortmund futbolunu tek bir çatı altında birleştirememesinin sonucu olarak görüldü.
Üzerine çok fazla eleştiri gelse de özellikle son 2 yılda Almanya'yı farklı bir yola doğru sürüklediğini ve büyük ölçüde başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Pek çok oyuncunun sakatlık sorunu yaşaması ve milli takımın ana unsurları olan Bayern Münih ile Borussia Dortmund arasında var olan uyuşmazlığı Milli Takım içerisinde ortadan kaldıramaması ise onun en büyük handikapı. Euro 2012'de gelen eleştirilerin en önemlisi Bayernli futbolcularla Dortmund futbolu oynatması olmuştu ki çok da haksız bir eleştiri değildi.
Bu problemi "Hummels" üzerinden anlatabiliriz.
SAVUNMA "Yerden garanti pas"
Spielverlagerung'un analizinde de yer alan Hummels çıkmazı Bayern-Dortmund karşıtlığına iyi bir örnek. Löw'ün saha içi karakterini belirleyen en önemli özelliklerin başında "yerden kısa ve garanti" pas geliyor. Özellikle oyun kurma esnasında havadan uzun ve riskli paslardan kaçınılmasını isteyen Löw tam bu noktada hata istemiyor.
Almanya'nın en iyi savunma oyuncusu ise kuşkusuz Mats Hummels. Dortmundlu oyuncunun en iyi özelliklerinin başında ise geriden dikine yerden ve havadan riskli olsa da isabet oranı yüksek pasla oynaması geliyor. Bu onu değerli kılan en önemli özelliklerinin başında gelse de mili takım formasıyla bundan kaçınılması isteniyor. Zira Mats Hummels Borussia Dortmund forması altında isabetsiz bir pas attığında karınca yuvası gibi kaybedilen topun başında çoğalan Klopp'un talebeleri bu hatayı olabilecek en iyi şekilde telafi ederken milli takımın en zayıf yönü olan pres gücünün yetersizliği bu hatayı kaldırmıyor. Sorun da Hummels ile Löw'ün arasını açıyor.
Pek çok otoriteye göre Hummels'ın bir sınıf aşağısında yer alan Mertesacker tam da bu yüzden Löw'ün kurgusunda savunmanın şefi olmaya daha yakın duruyor. Mertesacker böyle bir beceriden yoksun olduğu için garanti pas konusunda en iyi seçeneği oyun karakteri gereği yıllardır aradığından Hummels'a göre pas yüzdesi daha yüksek. Dortmund futbolunun en önemli içeriği topun kazanıldığı andan itibaren hızlı hücumlar gerçekleştirmek ve bunun da getirisi riskli paslarla dikine oynamak. Lakin olası başarısızlıkta yaşayacaı tehlikeler nedeniyle Dortmund presinden mahrum olan Almanya bu seçeneği işaretleyemiyor.
Hummels'in milli takımda dönüştürülmesi aslında son iki yılda Löw'ün kontradan pas futboluna doğru geçişin ayrıntılarından sadece birisi.
Kontra'dan Pas Futbolu'na Geçiş..
Geçen son iki yılda her koşulda Bayernlilerin fazla olacağı bir milli takım gerçeğini göz önünde bulunduran Joachim Löw 2010'da var olan kontra futbolundan çıkıp pas futboluna doğru geçiş yaptı. Artık Almanya geniş alanda hızlı hücumlarla sonuca giden anlayıştan ziyade yüzde 60'ın üzerine çıkan topa sahip olma oranıyla oyuna hükmeden farklı bir kimlikle sahaya çıkacak. Bu da aslında Euro 2012'nin eleştirilerinin doğal sonucu. Almanya milli takımı Dortmund ve Bayern futbolundan birisini seçmek zorundaydı. Neuer-Boateng-Schweinsteiger-Kroos-Lahm-Götze-Müller gibi Bayernli oyuncuların özellikle orta saha presi söz konusu olduğunda belirleyici olması nedeniyle böylesine bir dönüşü zorunlu kıldı.
BEKLER- Şükür ki Durm var..
Almanya'nın belki de yıllar yılı en sorunlu bölgesi olan kanat bekleri bu turnuvada da Löw'ü kara kara düşündürmeye devam ediyor. Eskiden en azından Lahm'ın sağ beke çakılı olduğu yerde sol bek problemiyle haşır neşirdi. Hatırlarsanız 2010'un en zayıf karnı ve sonrasında yedeğe çekilen sol bek Badstuber olmuştu. Khedira'nın formsuzluğu sonlanmazsa Lahm merkeze çekilmek zorunda kalacak ve bu sefer her iki kanat beki de yeniden ele alınmak zorunda. Portekiz maçını düşünerek ilk etapta sağ beke Boateng düşünülüyor. Sol bekte ise sadece bir yıl önce forvetten savunmaya doğru Klopp'un başarılı bir şekilde devşirdiği Erik Durm'un performansı da göz önüne alındığında Löw'ü en çok sevindiren ayrıntı olduğuna kuşku yok. Üstelik Lahm'ın sol bek oynamayacağı da düşünülürse Höwedes ve zorlarsak Boateng hariç kadroda alternatifi de bulunmuyor ki bu iki oyuncu ile Durm performansı arası uçurum.. Portekiz'e Ronaldo tehlikesi nedeniyle Boateng ile çıkmaya Löw hazırlansa da nihayetinde Lahm bu bölgenin ilk seçeneği olacak. Neuer'in iyileşmesi durumunda ise savunma şu şekilde olacaktır.
"Lahm(Boateng)-Hummels-Mertesacker-Durm"
Yüzde 60'ın üzerinde topa sahip olup oyunu önde oynayan takımlarda bu iki oyuncu farklı bir role bürünürken takımın kaderini tayin edecek öneme sahipler. Böylesi takımlarda sadece "kesicilik" yaparak bu bölgede yer almanız mümkün değildir. Aynı şekilde topa sahip olarak oyunu öne yıkan oyuncularda tandem ikilisinin dahi top tekniği, isabetli pas oranı ve hücum özellikleri bir seviye daha fazla önem kazanıyor. Bazen buraya koyacağınız oyuncunun becerisi bütün problemlerinizi çözer. Ele alınacak olan bir sonraki ülke olan Şili'de Diaz'ın Şili'nin kaderini değiştirmesi gibi. Almanya'da savunma dörtlüsü önündeki o tek oyuncu için gerçekte iki aday var. Philipp Lahm ve Bastian Schweinsteiger. Bu iki oyuncu saha içi dolaşımı, topu isteme, sahip olduğunda kaybetmemek, çevre kontrolü ve sonrasında doğru yere uzun-kısa oynaması konusunda fazlasıyla iyi. Özellikle yerleşim söz konusu olduğunda Lahm'ın zekası parıldıyor. Schweinsteiger'in ise presi kıran hareketliliği ve pas seçeneğinin (uzun-kısa-yerden-havadan) fazla olması Almanların elini rahatlatıyor.
Defansif orta saha ikilisinin diğer eşi, forvete kayan denge bozucu ve pres konusunda takıma avantaj sağlayacak oyuncu açısından en uygun seçenek formda olsaydı bu Khedira olacaktı. Tunus asıllı Alman oyuncu sakatlık sonrası ritmini bulamadığı için Toni Kroos burada formaya yakın duran isim. Diagonal ve oyunun yönünü değiştiren isabetli paslarıyla oyun kurma konusunda yardımcı olurken aynı zamanda "sahte on numara" şeklinde ön alanda Mesut'a da yardımcı olacak. Duran top konusundaki ustalığı, isabetli sert şutlarıyla ribaundlar söz konusu olduğunda hücuma da destek verecek.
Nihayetinde savunma önü için Schweinsteiger ve Lahm öne çıkarken bu iki oyuncuya eşlenecek diğer oyuncular ise Khedira ve Kroos olacak. Kramer ise tüm bunların dışında değerlendirilmesi gereken beşinci seçenek.
ÖN ÜÇLÜ
"Yerden kısa ve garanti pas" seçeneğinin bir başka önemli özelliği ise hücum söz konusu olduğunda olur da çizgiye inilirse burada da kendisini var etmesi. Löw hali hazırda orijini forvet ya da ofansif orta saha olan oyunculardan kenar oyuncu seçimini yapmış ve çizgiye inip tipik kanat akını gerçekleştirecek olan orta saha ya da kanat oyuncusu bulunmuyor. Kenar forvetler içeriye kat ederek Mesut Özil'in pas opsiyonlarını fazlalaştırması, merkezden gelişecek olan atakların "yerden kısa paslarla" çeşitlilik göstermesine olanak sağlaması bekleniyor.
Kiessling'in alınmadığı, Gomez'in olmadığı ve Klose'nin de özellikle pres konusunda eski gücünde olmadığı için tercih edilmeme ihtimalinin olduğu yerde Götze, Reus ve Müller gibi kafa hakimiyeti olmayan oyuncularla gerçekleştirilecek akınların başka türlü olumlu sonuçlanması zor. Bu yüzden Alman milli takımı zorda kalmadıkça topu şişirmeyecek. Khedira'nın henüz kendisine gelemediği noktada Lahm merkeze kaydırabilir ama olur da Lahm bek oynarsa belki 2010'da olduğu gibi müthiş bindirmeleri ve Müller ile kurduğu birlikteliğe Mesut'u da katarak hücum merkezini kanatlara yayabilir.
Lakin oyun büyük ölçüde merkez orta sahalar tarafından bol pas üzerine kurulu olacak şekilde yönlendirilecek. Almanya artık pas futboluna geçiş yaptı. Tam da bu yüzden Mesut Özil form durumu ne olursa olsun Löw'ün vazgeçilmezlerinden olacak. Reus formu ve fark yaratan oyun zekası ile ön alanda Mesut'a eşlik edecek iken Thomas Müller ve Götze de bu ikiliye yardım edecek. Podolski, Klose ise "merkez forvetli" oyun sistemi içerisinde Löw'ün düşüneceği diğer isimler.
Öte yandan sorun şu ki Alman defansif orta sahaların yaratıcılıkları sınırlı. Lahm-Schweinsteiger-Kroos daha çok yaratıcı değil "taşıyıcı" oyunculardır. Bayern Münih'de bu Ribery ve Robben gibi Almanların çok sevdiği "çilingir oyuncu modeli"nden iki tane bulunduğundan sorun teşkil etmiyordu. Reus da bu oyuncu modeline iyi bir örnek teşkil etse de yeterli gelecek mi göreceğiz. Mesut'a nefes aldırmayan bir rakip olduğu vakit Almanlar ön alanda sıkışıyor. Oyun sıkıştığında Guardiola'nın dahi sıklıkla bu sezon başvurduğu kenar ortaları ve yüksek top seçeneğine sahip olmayan Almanya bu açıdan Mesut Özil'e zorunlu. Kenarlarda forvet kullanan ve içeriye kat edecek olan bu oyuncuları en iyi besleyecek olan isim Mesut. Dolayısıyla Reus sonrası yeri en garanti oyuncu konumunda. Mesut'u ön merkeze yerleştirdikten sonra sağ ve sol kenara kimin geleceği ise rakibe ve Löw'ün belirleyeceği sisteme göre değişecek.
FORVET
Kamerun'a karşı Löw'ün sistemi 4-4-2-0 olmuştu. Fovetin sahtesini dahi kullanmadı. İki yıl içerisinde Klose ve Gomez'in sakatlıklarının da etkisiyle Almanya büyük oranda merkez forvet ya da santrfor kullanmadan maçlarına çıktı. Eski gücünden uzak görüntüsü biraz da bu yeni sisteme adapte olamayışlarından kaynaklandı. İşin enterasan tarafı sahte dokuz formatını Messi ile beraber dünya çapında yaygınlaştıran isim olan Guardiola dahi sezon içi pek çok maçta Mandzukic'i kullanarak bu sistemi sezona yaymadı. Dortmund'da ise Lewandowski oldu her daim. Milli takımı besleyen Dortmund ve Bayern'in Polonyalı ve Hırvat merkez santrforlar kullanması sonucu Löw kara kara düşünüyor zira Gomez'in sakatlığı Klose'nin yaşı sonrası sahte dokuza biraz zorunlu. Elbette Müller ve Podolski de santrfor olarak oynayabilecek yeteneklere sahip ve fakat Gomez ve Klose etkinliğinde olmayacağını söyleyebiliriz. Reus ve Mesut'u tahtaya yazdıktan sonra Götze ve golcü özelliği ile Müller de kaçınılmaz olarak ismini tahtaya yazdırıyor. Andre Schürrle özellikle büyük takımlar karşısında ya da skoru korumak adına geriye takım geriye çekildiğinde patlayıcı güç olarak her zaman hazır tutulacak.
2010'un Almanya hücumu sağ merkezliydi. Bunun da nedenleri Lahm'ın sağ bek oynaması ve bindirmeleri, Müller'in kenardaki becerikli aksiyonları ve Mesut'un da buraya kendisini kaydırarak harika hücumların oluşmasıydı. Keza Khedira'nın da bu bölgeye yakın durduğunu hatırlıyoruz. Müller yine bu yüzden sağ kenara yakın durduğu için kaçınılmaz olarak Götze forvet ya da sahte dokuz rolüyle sahaya çıkacak. Kamerun'da denenilen çift on numaranın işlemediğini ve sanırım işlemeyeceğini de Löw anlamıştır.
Problemler:
Almanya'nın Dortmund gibi oynayabilecek pres gücüne sahip olmaması zorunlu olarak Bayern futboluna geçişi sağladı. Aynı zamanda Almanların yüzyıllık futbol kültüründe var olan sonuç futbolunun kaçınılmaz ayrıntısı dikine oynama seçeneği içeriği de topun kaybedildiği anda yapılan presin (gegenpressing) doğru bir şekilde uygulanamadığı için daha az işaretleniyor doksan dakika içerisinde. Bu da kısmen bol pas az aksiyon ile beraber "sıkıcılık" eleştirisini de beraberinde getiriyor zira Hummels'dan başlayıp Mesut'a kadar giden risksiz, yerden kısa pas mottosu ile beraber defansif orta sahaların yaratıcılık konusunda eksik oluşu oyunu sıkıştırıyor. İspanya'nın ardından pek çoklarının Avrupa'da en iyi takım olarak görmesi nedeniyle rakip geriye çekildiğinde problem daha da belirgin hale geliyor. Üstelik pres gücünün yetersizliği Gana ve ABD gibi bu konuda oldukça iyi olan ülkelere karşı da çaresiz bırakıyor. Bu yüzden Almanya'yı kendisine denk olarak gören Portekiz gibi takımlara karşı daha iyi bir futbol oyanacağını öngörebiliriz başta ABD olmak üzere diğer takımların da sürpriz yapmasının ihtimal dahilinde olduğu gibi..
Kilit Oyuncu: Philipp Lahm
Yukarıda bahsedilen ayrıntılardan dolayı dünyanın saha içi yerleşim alma ve pozisyon bilgisi açısından en üst düzey üç oyuncusundan birisi olan Lahm'ın merkeze geldiğinde göstereceği performans özellikle grup maçlarındaki ABD ve GANA karşısında takımın kaderini tayin edecek. Gerek savunmada pres yediğinde kuracağı organizasyon gerekse de bindirmeleri ve hücumun merkezini tayin etmesi açısından Almanların en önemli oyuncusu ve kilit role sahip.
Yıldızı: Marco Reus
Pek çokları Mesut Özil'e bakıyor ama inandığım odur ki istisnalar hariç Dünya Kupası geride bırakılan sezonun özeti olur. Dolayısıyla formda gelen Marco Reus performansı Almanya'yı bir üst tura taşıyacak olan etken olacak. Özellikle merkez forvet kullanılmayacağını düşünürsek onun yaratıcılığı, dar alandaki spektaküler aksiyonları Alman futboluna da ruh katacak. Mesut ile çok iyi anlaşması ise Dortmund performansının dahi yukarı çıkmasına neden olabilir.
Merak edilen oyuncusu: Christoph Kramer
Yukarıda ismini hiç almadığımız Gladbach'ın koşu canavarı Kramer aslında var olan problemlerin bir kısmını giderebilir. 23 yaşındaki oyuncu ligin maç başına 13 km ile sahada en fazla mesafe kat eden oyuncusu. ikili mücadele kazanma oranı, pres ve ayağının bu özellikleri taşıyanlara göre iyi diyebileceğimiz seviyede oluşu Löw'ün B planı içerisinde oyuncunun yer aldığını söyleyebiliriz. Özellikle maça sonradan girip düşen orta sahayı canlandırması, hareketlilik kazandırıp rakibin oyununu bozmak istediği anlarda Kramer doğru tercih olacaktır. Kramer'in özelliklerinin bir başka defansif orta sahada olmaması onu değerli kılıyor. Aynı şekilde buraya Erik Durm'u da alabilirdik zira alternatifi olmayan oyuncunun göstereceği performans Almanya'yı çift merkezli hücuma dahi yöneltebilir.
Sistemi: 4-2-4(3-1)
Çok farklı dizilimler,sistemler denendi geçen iki yılda. Üçlü savunmadan sahte dokuzlu formata kadar. Lakin kabaca Löw'ün sistemi görevleri belirgin dört savunma oyuncusu ile dört hücum oyuncusu arasında farklı görevleri olan iki defansif orta sahalı bir işleyişe sahiptir. İkinci defansif orta sahanın kendisini öne atmasıyla 1'e de dönüşse de kurgu çok fazla değişmiyor. Değişen ayrıntı ise topa sahip olma oranının artması ve oyuna hakimiyet kurarak bekleri ileri çıkarıp 8 kişi ile Bayern kopyası hücum etme girişimleridir. Lahm-Schweinsteiger-Kroos-Khedira dörtüsünden ikisinin orta saha üzerinden yöneteceği hücumları bir çizgi halinde bulunan Reus-Mesut-Müller-Götze'nin kuracağı üçgenlerle kaleye yaklaşılacak. "Araya adam kaçırmak" ise ana hücum planı. Podolski-Kloseli bir kadro ise 2010'nun bir benzerini yeniden sahneye koyma çabası içerisinde olacak.
Reus da kadro disi.simdi??
YanıtlaSilIcerikler zengin ve doyurucu hocam ama daha az kasip yazsan hem sen hem okuyan daha bir eglenecek gibi geliyor bana.
YanıtlaSilDaha kısaları twitter da yazıyorum zaten. Haklısın ama öte yandan.
YanıtlaSilBu arada hem Alman hem de entellektuel ve acik kafali Low'un Galatasaray'da calismasini cok isterdim. Tam Baskan'in aradigi adam, Turkiye ona tanidik ve de Galatasaray tarzina hitap edebilecek karakter.
YanıtlaSilBen cok severek okuyorum (eskiden daha sik okurdum ama itiraf edeyim) yanlis anlama da 'daha az Alman gibi' yaz bence, hepsi o:)
YanıtlaSilAbi blog yazılarını özlemişiz.Ellerine sağlık.
YanıtlaSil