Süleyman Koç'un Sportbild'e verdiği röportaj... Kimi ufak düzeltmeler ve değişiklikler daha ayrıntılı bilgi sunmak ve daha iyi anlatım için gerekliydi.
-Sevgili Süleyman
Koç, 2011’de cezaevine girdiniz. Şimdi ise
birinci Bundesliga’da top koşturuyorsunuz. Bu masalsı bir hikaye değil midir?
Elbette. En sonunda hayat bana da güldü diyebilirim zira binlerce
insanın başına bu olay gelir belki ama onlardan sadece birisi böyle bir geri
dönüş gerçekleştirebilir. Babam benimle gurur duyuyor ve annem de artık yeniden
gülmeye başladı.. Ailem kederden ziyade mutluluktan göz yaşı döktüğü zaman ben de
inanılmaz mutlu oluyorum.
Berlin’de katiller ve
tecavüzcülerin de yer aldığı hapishaneden eski kulübünüz Babelsberg’in sizi
yeniden topluma kazandırma şansı vermesi nedeniyle erken bir şekilde çıktınız.
Akabinde Padeborn size transfer teklifinde bulundu. Bu başarıda payı olan
bu kurumlara ne kadar minnettarsınız?
Bu sanki size birileri yeni bir hayat sunmuş gibi bir
şey. Ben onlara sadece teşekkür etmek
değil aynı zamanda iyi performans göstererek bana sundukları bu fırsatın
hakkını da vermek istiyorum.
O günlerde
Bundesliga’da top koşturacağınızı hayal ettiniz mi?
-Hayır! Çocukluğumda dürüst olmak gerekirse sadece koşabiliyordum. 17-18 yaşlarında ise topla ilişkim yine çok iyi
değildi. Futbolcu olarak çok özel bir yeteneğe sahip değildim. Ben Berlin
seçmelerine bile girememiştim. Ama benim hikayem gösteriyor ki..
..İnsan azimle çalışarak
hayallerine kavuşabilir?
Evet! Bugün bazıları geliyor ve şunu diyor: “Çocukluğumuzda
ben A takımında oynarken sen B takımında oynuyordun Süleyman!”. Ben de şunu
diyorum: Sen bugün benzinlikte çalışıyorsun ben ise Bundesliga’da oynuyorum!
Geçmişte benden çok daha yetenekli oyuncular vardı takımda. Onlar var olan
yeteneklerini sahada sergileme ve üzerine koyma konusunda sorun yaşarken ben adım adım çok
çalışıp kendimi geliştirerek ilerledim. Bugün geldiğim noktaya ulaşmak için çok çalıştım.
Devam edin lütfen..
Cezaevinden çıktığımda 106 kiloydum. Hapishanede her gün kilo
alıyordum ve en sonunda dışarı çıktığımda bir boksöre benziyordum. İçeride sadece ağırlık çalışabilirme şansımız vardı. Başka şekilde antrenman yapma imkanım yoktu..Elbette
bununla beraber her gün yarım kilo makarna yemek zorunda kalınca kaçınılmaz
sona doğru ilerledim.
Çok kötü koşullar..
Belki.. ama ben her gün kendime köprü altlarında aç ve susuz
geceyi geçirmek zorunda kalan evsizlerin olduğunu söyledim. Belki ben bir hücre
içerisinde yaşamak zorundaydım ama en azından karnımı doyurabiliyordum. O insanların böyle bir şansı yok. Bu basit gerçekler beni mental olarak diri tuttu.
Yaklaşık 1 yıl
içeride kaldıktan sonra dışarı çıktığınızda neler oldu?
Özgürce dolaşabilmenin tadını aldıktan sonra hemen antrenmanlara başladım. Uzun bir süre içeride kalmıştım ve vücut bu yeni antrenman stiline alışmakta güçlük çekti.
Artık bu antrenman tarzı benim vücuduma yabancıydı. Çok derin acılar çektim bu
dönemde. Her antrenman sonrası ağrılarımın şiddetinden gözümden yaşlar geliyordu. Uyku problemleri başladı ve sürekli antrenman yapmam da mümkün
değildi. En nihayetinde baktım ki olacak gibi değil futbolu bırakıp kendime iş
aramaya başladım.
Ve sonra..?
Babam geldi ve futbola olan yeteneğimi öylece kenara
atamayacağımı söyledi. Cezaevinden şartlı tahliye ile çıktığımda zaten
Babelsberg bana teklif sunmuştu. Takım doktoru iğnelerle antrenman sonrası
çekilen acıları katlanılabilir seviyeye çekti. Bu zamandan sonra üç ay
içerisinde 89 kiloya kadar zayıfladım. Şimdi ise 79 kiloyum
Cezaevi sonrasında
yaşamınızda ne gibi değişiklikler oldu?
Artık daha azimli, kararlı ve ne istediğini direkt olarak
ortaya koyan bir insan oldum. Eskiden her şeye “evet” diyen bir karaktere
sahiptim. Cezaevinde psikoloğumla geçen süreç özgüven
konusunda kendimi geliştirmeme imkan tanıdı. "Hayır" diyebilmeyi öğrendim ki bu benim karakterimin en zayıf unsuruydu.
Bunu daha ayrıntılı
bir şekilde açıklayabilir misiniz?
Naiv bir karakter yapısına sahiptim. Herkesle her şeyi yapma
mecburiyeti hissediyordum çünkü çevremin bana “korkak” demesini ya da insanlar üzülsün istemiyordum.
Doğrusunu söylemek gerekirse çevrenin etkisi bana kötü yansıdı ama bunlar
geride kaldı.
Cezaevindeki psikolog
yardımının bugünkü başarında kilit rol oynadığını düşünüyor musun?
Evet! Bir süre tedavi gördükten sonra istemediğim bir şey olduğunda “Hey ben
bunu yapmak istemiyorum” diyebildiğimi gördüm ve çok faydalı olduğunu hemen anladım.
Artık hayır diyebiliyordum. Yalnız başka kilit noktalar da var.
Nedir?
Cezaevine düştüğünüzde size yardım etmek isteyen çok insanın
olmayacağını görürsünüz. Anneniz ve babanızın dışında yanınızda gerçek anlamda
çok fazla insan olmaz. Bu tecrübe bu açıdan beni bilinçlendirdi. Çok fazla
insana ihtiyacınız olmaz yalnızda gerçek bir arkadaşa sahip olmanız yeterlidir.
O da benim babamdı!
Babanızla çok sık
görüşüyor musunuz?
Ne zaman boş vaktim olsa babamın Berlin’deki cafesine gider
oradaki çocuklara hikayemi anlatırım.
Ne anlatıyorsunuz
çocuklara?
Çocuklara idol olarak kendilerine doğru figürleri
seçmelerinin öneminden bahsediyorum.
Çocukluğumda legal yollarla kazanılmadığı ortada olan parası çok insanlara
bakıp “İşte bu benim adamım” diyordum. Hataydı. Çocuklara tek bir anda köprü
altında annesiz, babasız, parasız bir şekilde kalmaktan memnun olur musunuz
diye soruyorum. Böyle bir ihtimali hartırlatıyorum. Onlar da hayır diyor elbette.
Çevrenizi
değiştirdiniz mi?
Eski arkadaşlarla görüşüyorum ama her zaman değil. Onlara
şunu diyorum: Eğer işiniz var ve düzgün bir şekilde çalışıyorsanız her zaman benimle iletişim
kurabilirsiniz lakin işsiz güçsüz ve çalışmak için mücadele etmeyip de yanlışa
doğru yelken açacaksanz benimle iletişiminiz olamaz.
Yaşamınız hakkında
oldukça şeffaf davranıp her şeyi içtenlikle konuşabiliyorsunuz. Neden?
Çünkü bunlardan dolayı utanmıyorum. Yaptığımın cezasını
çektim ve sonrasında başardıklarımla da gurur duyuyorum
Peki neden Süleyman Koc gibi Gökhan Töre göcmen sporcular daha ön planda Alman medyasinda?
YanıtlaSilNeden olumlu örnekler degil de olumsuz,irkci almanlarin yabanci düsmanligini hakli cikarak kötü örnekler cimbiz ile secilip insanlara sunuluyor?
Mesela medya neden Süleyman Koc´u ön plana cikarirken.Ceyhun Gülselam unutuluyor? Ceyhun Almanyada engellerle karsilasan yüzlerce profesyonel futbolcu gibi 4. ligde oynamaya mahkum edilmisken Türkiyeye gelmesi ve 6 senede belki Almanyada kalsa hic ulasamayacagi Bundesliga seviyesine ulasmasi ve bunu yine kendisi gibi türk-göcmen bir antrenörün yardimi ile yapmasi niye ön plana cikarilmiyor?
Neden türk kökenli bir futbolcu alman milli takiminda oynamasi 50 yil sonra gerceklesiyor?
Hakan Balta dogup büyüdügü Berlinde kalsaydi avrupa sampiyonasi yari finaline kadar giden kariyerin sadece hayalini kurabilirdi ve muhtemelen 3. lig seviyesinde ya da futbolu erken birakmis bir oyuncu olarak hatirlanirdi.
Peki Gökhan Töre nin neden ruhsatli silahi var? Gizli servis destekli NSU cinayetleri,yakilan evler,öldürülen göcmenler ve bunlari alman polisine,devletine güvensizlik,kendi kendini koruma vebunlarin sonucu olarak ruhsatli bir silah alinip gencligin verdigi tecrübesizlikle sacma sapan isler yapilmasi..
Süleyman Koc türkiyede dogup büyüseydi kendi memleketinde belki sucdan uzakbir hayat sürecekti ama almanyada almanyanin yabanci politikasi,medyanin sürekli sorunlu yabancilari ön plana cikarmasi ve bunun etkisiyle yalamnlarin yabanci düsmanliginin artmasi,polisin-devletin yabancilari irkci saldirilara karsi koruyamamasi bunrdaki yabancilari-göcmenlerini agresiflestirip kendini kendsini koruyamaya yöneltiyor!
Fatih Akin in filmlerinde isledigi göcmen-türk elstirili filmlere bakin sonra Faih Akin´ niye bu kadar basarili oldugunu ve almanyada bu kadar sevildigini anlarsiniz.
Almanyada sistem Faíh Akin´a Ayrimcilik,Irkcilik,NSU gibi konular varken krimminel-sorunlu yabancilar,göcmenlerde aile baskisi,katledilen hrant dink konulu filmer yaptiriyor.Senede 1-2 defa tatile gittigin kendi ülkeni elestir ama yasadigin ülkeye saygili ol!
Orhan sen de uzun süre yabanci olarak bir ülkede yasadin.Yaziyi senin yazindan bagimsiz olarak kendi düsüncelerimi belirtmekk icin yazdim.Ama belki sorularimin bazilarina cevap verebilirsin.
Bu konuyla ilgili türkce bir yazi da yazmistim.
http://berlinpostasi.com/alman-medyasi-ve-yabanci-dusmanligi/