28 Kasım 2009

Kaiser gider Hoeness gelir.!



Kaiser gider Hoeness gelir.. Hoeness gider Nerlinger gelir. Bayern Münih klubünde beklenen degisim yasanmistir. Toplam oyun yüzde 99,3'ünü alarak Hoeness Bayernin her seyinin baskani olarak Kaiser'in yerine oturdu. En üst tepeye Hoeness geldi, Hoeness'in yerine de Nerlinger.. Biz Hoeness'i surada islemistik. Simdi de bir Kaiser portresi hazirliyorum ama sürer biraz daha.. Bu iki sahsiyeti bakin sadece bu iki ismi mercek altina aldiginiz vakit Bayern Münih tarihine ulasmis oluyorsunuz. Bugün Rummenigge'nin bu ikisinin disinda bir yerde durdugundan bahsedilir iken asla ve asla Rummenigge'nin de icerisinde bulundugu bugünkü yönetimin icerisinden bir Hoeness cikmayacagindan bahsediliyordu. Hoeness'in yönetimin basina gecmesi ayni zamanda ciddi bir tartisma konusu. Eskisi gibi yogun bir sekilde Bayern'in icisleri ile ilgilenemeyecektir. Misal artik hocayi kovma hakki dahi yok.. Pek cok insan Hoeness'in iliskilerini kullanarak yaptigi muhtesem ekonomik acilimlardan bahsediyor ve bu iliskileri kullanmaya devam edip isin ekonomi kismini birakmamasi gerektigini konusur iken ben daha cok futboldan uzaklasacak olmasinin Bayern icin cok da hayirli olmayacagi kanisindayim.. Sadece son zamanlarda Audi ve Arena ile ilgilenip futboldan koptugu vakit neler yasandigi ortada iken böyle bir boslugu ne Nerlinger ne de bir baska isim simdilik dolduramaz gibi.. Yeterli karizmaya sahip degil ve bu yüzden bir kac yil sonra o bölgenin Hoenessi olacak tek kisi var bana göre: Oliver Kahn'dir. Cok yakindir bu.. Hoeness Baskan, Kahn ikinci Hoeness olacaktir..

27 Kasım 2009

Bundesliga Cumartesi.!



Hertha Berlin - Eintracht Frankfurt: 1-3

Frankfurt forumlarina da göz atiyorum arada.. Hemen herkes mac öncesi bu maci kesinlikle kaybedeceklerinden emin konusuyorlardi. Amanitidis sakatlandigindan bu yana galibiyet mucizelere kaliyordu ki sezonu kapatti Frankfurt'un en iyi oyuncusu. Lakin aslen sorun ayni zamanda sezon basi cezalardan dolayi gecen senenin tartismasiz en iyisi olan Patrick Ochs'un yokluguydu.. Bu macin adami Ochs'dur. Bir atti ve bir de attirdi ki inanilmaz iyi oynadi. Liberopoulos, bu 34 yasindaki adam babasini kaybettikten bir hafta sonra sahaya cikip muhtesem bir asist bir de golle sonuclanamayan pas ile macin bana göre diger yildiziydi.. Amanitidis sezonu kapatti, Fenin devreyi kapatti ve baska sanslari yok.. Meier ve Liberopoulas'a bindi yük.. Meier, kac mactir sansizligini kirabilmis degil lakin o da atti bugün..

Bir baska yildiz adayi da Ümit Korkmaz.. Tam bir sol aciktir. Inanilmaz hizli, teknik ve oyunun icerisinde. Skibbe Liberopoulos'u geriye cekerek bir nevi 4-5-1 oynadi. Korkmaz cok etkiliydi keza yunan oyuncu da..

Skibbe'nin ihtiyaci olan iki isim var ki ikisi de gündemdeydi.. Lincoln ve Halil Altintop. Devre arasi bir sekilde bu ikisini kadrosuna katarsa ikinci devre durdurulmaz bir takim yaratabilir. Halil bugün de Schalke'yi kurtaramadi ve kesinlikle devre arasi yolcu edilecektir.. Frankfurt'a yolu düsebilir..

Toplamda sadece galibiyet degil sonuna kadar hakedilmis bir üc puan ile evine döndü Frankfurt. Asil benim icin firtina haftaya kopacaktir. Efendim haftaya Frankfurt evinde Tuchel'in Mainz'ini konuk edecektir.. Iste benim derbim de budur.. Saglam bir yayin yapacagiz diger hafta.. Skibbe-Tuchel karsilasmasi..!



Mainz - Hamburg : 1-1

Labbadia ve Tuchel karsi karsiya geldi. Bu ikisi birbirlerini iyi tanir zira daha üc yil önce beraber antrenör kurslarinda lisans alma pesindeydi. Elbette Tuchel'in sadece Labbadia'dan degil o dönemin toplamda en iyi notunu aldigini söylemek gerekir.. Lakin iste futbolcu kariyeri insani cok baska yerlere götürür.. Labbadia hep hazir ve belirli bir futbol kültürü olan takimlara gitti. Simdi Labadia öncesi Fürth neyse bugün de odur. En ufak bir fark yaratamamistir. Keza Leverkusen.. Skibbe döneminde neyse Labadia döneminde de o olmustur.. Hatta ayni sekilde ikinci devre cökmüstür takim. Bu yüzden tam olaran nedir bilemiyoruz lakin su konumda kendisine pek fazla yüklenilemez sanirim zira sakatliklarla bogusuyor.. En etkili silahlari sakatlandi. Petric-Guerrero, Ze Roberto ve simdi de Elia. Ilginc tarafi en iyi performansi kim göstermisse o hastanenin yolunu tuttu.. Ze Roberto sezonu kapatti..



Bir baska acidan tebrik ettik kendisini mac basi. Marcus Berg saglam bir sekilde durur iken onu kenarda tutup bu 19 yasindaki Tunay Torun'a forma verdi ve daha macin basinda Tunay Bundesligadaki ilk resmi golünü üstelik cok da güzel bir sekilde atti. Gol öncesi 500 kusur dakikadir gol atamayan Bance'in direkten dönen topu macin kirilma aniydi aslinda.. zira arkasindan gelen Tunay Torun golü macin gidisatini degistirdi. Mainz bastirdi ve Hamburg kontraya yatti..

Tuchel her maca farkli bir taktik ile cikabiliyor. Her maca göre onun bir plani var ve mac icerisinde dahi taktiksel degisiklikleri cok fazla ve becerisi bunlari düsünmesi degil futbolculara uygulatablmesidir daha cok.. Toplamda en cok 4-3-3 ve 4-2-3-1 üzerinde gidip geliyor ve bazen 3-4-3 gibi deneyimlemeleri de mevcut. Bu mac üzerinde konusursak 4-2-3-1 ile Hamburg'in cift önliberolu 4-4-2'sine karsilik verdi. Macin basinda gelen gol Hamburg'u geri yaslayinca kim büyük kim kucuk takim karisti.. Bance'i rahatsiz edici forvet konumuna sokup Ivanschietz ile ortadan delme pesinde. Galatasaray'in Skibbe ile Lincoln pozisyonunda oynuyor Ivanschietz.. Oldukca basarili oldugunu da söyleyebiliriz..

Mainz cok net pozisyonlari degerlendiremez iken Hambug da Jansen ile sol taraftan etkili olmaya calisti. Hambug kötü oynasa da Petric-Guerrero-Ze Roberto-Elia sakatliklari sonrasi cok fazla bir sey diyemiyoruz.. Mainz evine en güclü ekiptir. Bayern Münih ve Hoffenheim gibi devleri yener iken henüz yenilgi yüzü görmemistir.. Hambug karsisinda da yenilmemislerdir. Lakin aslen mac haftaya Skibbe'nin Frankfurt'u ile gerceklesecektir bizim adimiza..



Hoffenheim - Borussia Dortmund : 1-2

Mactan önce Watzke'nin aciklamalari ortaligi gerdi ki buna daha sonra deginecegim icin simdilik es geciyorum. Hoffenheim yener demistim ben mactan önce ve fakat Dortmund sürpriz yapti. Klopp bugüne kadar Dortmund tecrübesi icerisinde en genc kadrosunu cikardi. Ortalamasi 23,3 idi takimin.. Sürekli basti ki bakin ben size cok önemli dört tane Dortmund akininin nasil gerceklestigini yazayim. Nuri Sahin orta sahadan ataga kalkmak isteyen Hoffenheim'in topunu keser(cokca kez salihovic'e basar ve alir) ve cok ilginctir ki her seferinde hemen ilerisindeki Barrios'a verir.. Barrios topu sürer ve ya gollük asist verir ya da Barrios kaleci ile karsi karsiyadir.. Inanin bana bu tüm mac boyunca bu cokca kez tekrarlanmistir. Orta sahada isirdi Klopp Hoffenheim'i. Nuri Sahin bu yasinda o penaltinin sorumlulugunu almasi inanilmaz.. Nasil derler tam da Galatasarayin almasi gereken bir orta sahadir o.. Su sistemin iste aranilan oyuncusudur ki yasini hesap ettiginiz vakit kimse size onu vermez..

Penalti tartisilir belki ama cok baska ilginc bir pozisyon yasandi mac icerisinde. Yerde bir oyuncu yatiyor iken Dortmund gole gidiyordu ki hakem maci durdurdu. Burasinin ne kadar adil oldugu tartisilir ki cok ciddi bir sakatlik olmadigi kanisindaydim ben yerde oyuncu yatarken dahi..

Maicousel oyuna girdikten 7 dakika sonra atildi. Eduardo'nun milli olmasi sonrasi Brezilya transferlerine agirlik vereceklerini söyler iken bunlari da hesap etmelidir. Cok gereksiz bir kirmizi kart gördü ki Weidenfeller'in artistik patijanini da mac sonu Hildebrand es gecmedi. Resmen sov yaptin diye üzerine gitti mac bitimi.. Velhasil Dortmund süpriz yapmistir..



Werder Bremen - Wolfsburg : 2-2

Bremen yenilmezlik serisini 21 maca son saniyede Mertesacker'in attigi gol ile cikardi. Gecenin iyi olmasi beklenilen ve fakat kötü maclarindandi. Ilginctir gecen yillar icerisinde evinde kral olan Bremen benim ilk defa sahit oldugum toplam deplasman puani evindeki puanlardan daha iyi olmasi durumunu yasiyor.. Sadece Bremen özelinde degil Bundesliga özelinde evinde iyi takimlarin galip gelmesi zorlaniyor. Aksiyon göstermek reaksiyondan cok daha zor gibi bir analiz söz konusu.

Dzeko muhtesem oynadi Karim Ziani ile beraber. Joshue'nin yoklugunda Ziani ilkonbir cikti ki macin basinda da cok güzel bir asisti olabilirdi gecenin belki de en kötüsü Grafite kolay olani yapip golü atabilseydi. Ikinci asisti de cok güzeldi Dzeko'ya. Naldo, Dzeko karsisinda cok kötü duruma düstü ve yine ofansif yönünü aciga cikarip Almeida'nin golünden önce kafayi güzel bir sekilde cakti..

Özil iddia ederim ki bu ligin en iyi korner-frikik kullanan adami. Süper orta kesiyor ki sayacagim ben kacinci korner golünü attirdi bu takimda.. Bugün gününde degildi ama yine de son saniyede Wiese'nin dahi gol atmak icin ciktigi bir korneri güzel bir sekilde Mertesacker'in kafasina nisanladi.. Per Mertesacker cok anlamli bir gol atti.



Gladbach - Schalke : 1-0

Gladbach Schalke'yi yendi ki 5 mactir yenilgi yüzü görmüyorlar. En son bu seriyi 2005 de yakalamislardi. Schalke'nin gücü var ama etkinligi oyun acisindan yok.. Adamlar resmen savasarak ve karsi tarafi etkisizlestirerek ilerliyorlar ve fakat ben Magath yönetimi altinda Schalke'nin güzel bir oyun sergiledigi maci hatirlamiyorum. Kazaniyorlar lakin asla oynayarak degil ayakta kalarak, savasarak.. Gladbach ise cok ama cok formda bir takim..

Nürnberg evinde Freiburg'a kaybetti. Sonuna kadar kaybetmeyi hakeden bir oyun sergiledi ve gecen hafta bremenden alti yiyen Freiburg bu hafta evinde kazandi. Dutt 6-0 sonrasi televizyon programina cikip iyi futbol oynamak istediklerini ve bunun da bedeli olabileceginden bahsederken cok da hakliydi. Kapanan takimlara inat alti da yese seviyorum ben Freiburg'un felsefesini..

Köln macini izlemedim bir daha da köln maci izlemek de istemiyorum, o denli SIKICI bir takim.. Bochum ile golsüz berabere kaldi ki bu sene bana göre böyle giderse Berlin'den bile daha cok düsmeye aday aslinda..

26 Kasım 2009

Olli Olli.!



Kahn'in yeni hatunu.. 28 yasindaki model Svenja. Güzel kesinlikle.. Bundan öncekileri düsününce hele.. Asil duruyor.. Kahn firtina öncesi sessizligini bu güzel kizimizla sürdürüyor.. Burdan pek bir sey anlasilmiyor diyenleri de suraya alalim o zaman..

Neden Kimse Isyan Etmiyor ?



Cok seyi anliyorum, kizsam ya da degismesini, baska türlü olmasini istesem de neyin nasil gelistigini az cok kavrayabiliyorum aslinda. Seyircisizligi, kalitesizligi ya da kimi kar amaci güden kurumlarin yaptigi büyük takim ayrimciligini. Ve fakat arkadaslar ben bir seyi hicbir sekilde anlamiyorum. Anadolu kluplerinin bu birazdan deginecegim konu hakkindaki anlamsiz/sessiz tavrini. Her türlü konuda her seyi söylerler, cesitli sekilde isyan ederler ki cok konuda haklidirlar.. Amma velakin cok daha hakli oldugu ve inanin bana belki de dört buyuk kavramini ilelebet sonsuza kadar sürdürecek olan bana göre yapilmis bir ahlaksizliga karsi ses cikartmamalarini ben anlamiyorum. Cikarmislarsa da bana kadar gelmeyen bir sessizlik icerisinde gerceklestirmislerdir.. Nedir bu ? Canli yayin absürdlügü..

Bir Bursasporlu, bir Diyarbakirspor ya da Kayserisporlu insanoglu neden kendi maclarinin canli yayinlanmadiginin hesabini sormaz ? Bu cok net bir haksizliktir.! Dört büyükler daha da büyüyecektir ve sehir takimlari kendi kimliklerini bulmakta zorlanacaklardir. Almanyada süphe yok ki Bayern cok büyüktür, digerlerinden bir kac adim ileridedir ama bugün Bayern ile ikinci lig takimi arasinda fedarasyonun denetiminde verilen ilgi acisindan gram fark yoktur. Bayernin de ikinci lig takimlarindan olan misal Koblenz'in de maclari ayni sekilde 90 dakika canli canli verilir. Her insan kendi takimini tribünden seyredemedigi ölcüde televizyondan takip edebilir. Bu hakka sahiptir her seyden önce.. Hangi oyunculari iyi, kötü farkina kendisi varip daha iyi olmasi icin mücadele verebilir. O klube daha kolay baglanir..

Lütfen bana Bursaspor-Genclerbirligi macinin neden canli yayimlanmadigini ama bunun yaninda Fenerbahce-Galatasaray-Trabzonspor-Besiktas maclarinin canli yayimlandigini söyleyin.. Yayimci kurulusun pazarlama stratejisi adina aldigi kendi icerisinde hakli karari degil fedarasyon tarafindan buna nasil izin verildigini aciklayin ? Bu cok net adaletsizlik.. Daha da kötüsü bu konuyu yillardir beklerim kimse gündeme getirmiyor.. Her bir konuda avrupayi kendisine örnek alan insanogullari bu konuda avrupaya yüzünü cevirmiyor, neden ?

Mevzubahis konu türk futbolunun gelismesi ise bu karar kesinlikle alinmasi gerekir.Ve hatta bunun yukaridan dayatilmasi ülke futbolunun gelisimi adina zorunludur. Milli takim icin inanin bana 60 degil 250 oyuncu göz önünde olur ve daha da önemlisi diger takimlarin gelisimi icin mutlaka olmasi gereken en birincil temel haktir canli yayin..

Bu sekilde giderse insanlara kendi sehrinin takimina aidiyet göstermedigi icin kizabilir misiniz ? Ki takim tutma yasini hesap ettiginiz vakit ortada kizilacak bir "insan" dahi göremezsiniz.. Sucun tamamen olusturulan üc büyük icerikli kosullarda oldugunu ve aslen o kosullari yaratan kesimi mercek altina almalisiniz neden sen sehrinin takimini tutmuyorsun diye o insana catacaginiza.. Bu cok acik bir haksizliktir yahu. Yayimci kurulusun ne dusundugu ve neyi istedigi ancak adalet saglandigi zaman göz önüne alinmalidir. Su durumda Ordu ilinde ordusporludan cok üc büyüklerin taraftari olmasi yadirganacak bir durum degildir.

Garip olan ise herkesin ve özellikle bu haksizliga ugrayan kesimin bu olayi cok rahat bir sekilde kabul etmis olmalaridir. Neden bu konu üzerinden bir isyan gerceklesmiyor ?

Bakin gazeteler ya da kar amaci güden cesitli kurumlar takimlara cesitli haksizliklari yaparlar, amaci hicbir zaman bu kurumlarin türk futbolunun gelismesi filan olmamistir, olmaz da. Lakin fedarasyonun denetiminde böyle bir haksizligin olmasini ben anlamiyorum. Sen acik bir haksizlik yapiyorsun, tüm takimlara esit mesafede durmuyorsun. Diger dört takimin daha fazla büyümesine, daha fazla göz önünde olup daha cok reklam almasini hulasa gelismesini saglar iken geride kalan 14 takimin önunu her hafta üc dakikaya zorunlu kilarak tikiyorsun ve arada hali hazirda varolan farki iyice aciyorsun.. Bu adaletsizliktir ve mahkemeye basvurulsa kesinlikle kazanilmasi gereken hakli bir davadir.

Ses cikarmadan hickimse adalet adina bunu gerceklestirmeyecektir. Eger her maca kameralar yerlestirilip yayinci kurulusun daha az kar yapacagini ve ürünü bugünden daha düsük bir miktara pazarlanilacagi konusuluyorsa eger belirtmek isterim ki her macinin doksan dakika yayimlandigi bir durumda geride kalan kluplerin daha kolay bir büyüme gerceklestirip daha baska yerlerden gelir elde edip bu farki kapatacaklardir..

Hic anlamadim, anlamiyorum ve bana kimse bu durumun "normal" oldugundan bahsetmesin..

Zuruck ins Leben.! #2



Zuruck ins Leben.! #1

"Gladbach'da her persembe basin toplantisi olurdu. 1860 Munih'e o golü atinca bir anda basinin ilgi odagi oldum. Bana basin toplantisinda orada olmami ve daha sorulan sorulara cevaplar verip üzerine bir seyler eklemek zorunda oldugumu bildirdiler. Ben ve basin toplantisi ? Hayir istemiyorum böyle bir sey.. Sonrasinda Berlin'de anladim ki bu yeni yaratilmak istenilen kimligin insasinin baslangici.. Sunu hicbir zaman anlamadim: Ben sadece iyi futbol oynuyordum baska bir sey degil. ..daha iyi futbol oynadigim icin tüm hayatimin didik didik edilip insanlarin önüne konulacak konumda bir insan oldugumu düsünmüyorum. ..neden genc insanlara bunu yaparlar ve onlarin sadece ve sadece futbol oynamasina izin vermezler ? Ben o dönem öncesi gayet mutluydum aslinda.. "

Gladbach takiminda yavas yavas ilkonbir icerisinde yer bulmaya baslar ama her sey o 1860 Munih macinda attigi müthis gol ile degisir. Bir bakima kirilma anidir. Depresyonunu baslatan olaylarin baslamasina sebebiyet veren ilgi odagi olma durumunun ilk dönemleri.. O bölüme kadar olan yasantilar daha cok potansiyeli üzerine kurulu iken artik ortada sergiledigi bu müthis performans sonrasi tüm Almanyanin gözlerini ona dikmesine neden olacaktir. Öyle ki bu gol ve sonrasinda sergiledigi performans üzerinden yapilan yorumlarda Beckenbauer-Müller-Breitner gibi isimleri dahi geride birakacagi konusulur iken o bir Ballack- Podolski-Klose kadar dahi olamadan ayrilacaktir futbol sahalarindan.. Bundan önce Deisler'e almanyanin bu kadar umut baglamasini ve belki biraz da oldugundan cok cok fazla gösterilmesine neden olan ilginin temellerine inmek gerek..

19998-99 zaman dilimleri.. Almanyanin cikardigi müthis bir 90 kadrosu vardi. Bu kadronun her futbolcusu futbol yasaminin sonuna kadar Almanya'ya güzel bir sekilde hizmet etmis ve müthis basarilar kazandirmistir. 86'da baslar aslen sürec.. 88 finali, 90 Dünya kupasini kaldirmasi, 92 Avrupa Sampiyonasinda final oynayip Danimarka'ya kaybetmesi.. 94 sorunlu olsa da 96 da Möller ile Avrupa Sampiyonlugu.. Ama artik bir devrin insanlari sona yaklasmistir. Klinsmann birakmis, Voller birakmis efendim Moller 98'de veda ediyor milli takima.. Effenberg var ama o da taraftara hareket cektigi icin alinmiyor takima filan.. Kimse yok sizini anlayacaginiz ve sonra ceyrek finalde Bulgaristan-Hirvatistan elenmeleri basliyor.. Herkes ayni seyi kendisine soruyor, Almanya futbolu bitiyor mu ?

Iste bu esnada bir adam cikiyor, tüm umutlari kendisine bagliyor ve herkesin ilgi odagi oluyor.. Alman futbolunu kurtaracak diye bakiliyor. Sokak futbolunun son isimlerinden olarak aniliyor.. Sebastian Deisler.. taraftarlar ona daha cok Basti-Fantasti diyeceklerdir bir süre sonra..

Ballack dediginiz adam 97 yilinda profesyonel olmustur olmasina ve 4 yas büyüktür Sebastian Deisler'den lakin ilk milli macini ancak Deisler yerine degistirildiginde oynayabilmistir. Bugün Almanyanin uluslararasi arenadaki büyük kluplerdeki tek ismi o dönem itibari ile Deisler'in milyonda biri kadar dahi kiymeti yoktu. Deisler, Alman futbolunun dönem itibari ile son umuduydu, herkesin gözbebegiydi..


Ben diyor nice sakatliklar yasadim lakin bu kurtarici rolünün üzerimde yarattigi baskidan cektigim aciyi hicbir sakatliktan cekmedim..

u20 turnuvasi vardir Nijeryada lakin katilim gösteremez zira klubü düsmemek icin cirpiniyor ve kendisine ihtiyaci oldugundan dolayi gitmesine izin vermiyor ve bu karardan hosnut olmasa da onun profesyonel futbol yasamina gecisinin göstergesidir. Artik cok sey onun isteklerinin disinda bir baskasinin kararlari altinda gerceklesecektir.

Babasi erken emekli olduktan sonra tüm ilgisini ogluna verir ve müthis bir destek cikar. Özellikle de emekli olan insanlarin düstügü boslukta o ogluna ve biraz da onun yetenegine sarilir. Gladbachda yurt hayatina alismakta zorlanan ogullarini her iki haftada bir ziyaret eder aile ve Deisler de ailesine cok düskündür. Yaptigi ilk güzel sözlesme sonrasi onlara bir ev alir ama isler yolunda cok da gitmez. 1860 Munih'e attigi gol sonrasi gelen ilgi ve üzerine kendisine ait olmayan bir kimligi insa edilmesinin yaninda annesi onun aldigi evi terkeder.. Zor zamanlarinda destek olan ailesi kendi icerisinde sorunludur ve Deisler kendi problemlerinin yani sira bunlarla da ugrasmak durumunda kalir zira anne ve baba ayrilmistir artik.

Gladbach o sene düser.. Bu gecmisi müthis basarilarla dolu efsane klup 34 sene sonra ikinci lige adim atar. Rahmetli Enke'nin yani sira o 2001 de son saniye golüyle Bayerni sampiyon yapan Anderson gibi isimleri barindiran kadro bir sekilde basarisiz olur.


Enke'yi anlamak icin belki burada Deisler'e yönelmek gerekir. Berlin'de iken diyor sürekli annemle görüsüyordum ve sehrin tüm insanlarinin beni tanidigi bir yerde olmama ragmen evimde gibi hissetmiyorum. Saatlerce annesine kendi sorununu telefonlarda anlatir iken sonunda annesi belki de en dogru teshisi koyuyor. "Oglum senin profesyonel bir sekilde yardim alman gerekiyor" Annem hakliydi diyor ama yapamadim. Ya basin bunu ögrenirse ? Kompleksliydim ve zayif taraflarimi göstermek istemiyordum ve daha da önemlisi bunu tüm Almanya ile paylasmak istemiyordum, yapamadim ve gidemedim o zaman bir klinige diyor.. Enke babasina bir zaman soruyor ve benim aklimdan cikmaz o hic.. " Baba, futbolu biraksam bana kizar misin ?" Bu gibi insanlarin aldigi kararlari sadece cekirdek aile degil tüm insanlar ögrenecek ve onlara karsi da bir cevap bulup gögüs gerebilirlerse ancak herkesin "dogru" olarak gördügünü yapabileceklerdir.. Deisler, korktugunu itiraf ediyor. Kompleksleri oldugundan bahsediyor ve insanlarin "iste gördünüz, Lörach'dan gelen Deisler yapamadi" diye kendisine bakacagini dusunup bu baski karsisinda yanlis yolda inatla ilerliyorlar.. Profesyonel yardim almadim ve tek basina herkesi ve her seyi yenebilecegimi düsündüm. Bir zaman sonra icinden cikilmaz bir duruma girip birakmaktan baska carem kalmadigi zaman ancak birakabildim ki bunun acisini bugün bile cekiyorum aslinda.. Hatta bazen bu kararim yüzden kendimden utaniyorum..

Kitabin basinda yazar Deisler'in evine gidisini ve evini anlatirken yasadigi evin icerisinde tek bir kupa, resim, forma bulunmadigini velhasil futbola dair evde hicbir seyin olmadigindan bahsediyordu. Deisler futbolu biraktiktan sonra televizyondan dahi olsa tek bir mac bile izlememis. Futbol ile arasina koymak zorunda oldugu mesafe icin cok ciddi bir savas veriyor.. Daha yeni yeni bunu asmaya calistigini ve kimi özet görüntülere bakmaya basladigini söylüyor artik.. Yazar Deisler'in o evini hicbir futbolcuda olmayan futboldan arindirilmis sade bir ev oldugunun altini ciziyordu..

Bugün futbolu biraktim ve futbol sayesinde elbette bundan sonraki hayatim icin para sorunu cekmeyecegim diyor.. Evet para sorunum yok belki lakin ben bunun bedelini fazlasiyla ödedim diye de ekliyordu kitabin simdiki zaman döneminde gecen Deisler kisminda. Belki kimileri haksizlik olarak düsüneceklerdir ama böyle düsünmeden önce benim bes yasindan beri icerisinde bulundugum futbola veda etmemin ne kadar zor oldugunu düsünmelerini isterim. Benim hayatimin anlamiydi futbol ve ben bu karari kolay bir sekilde vermedim. Hayatta yaptigim en iyi isi birakiyorum. Nasil bir bosluga düstügümü ve futbolsuz bir Deisleri hic yasamadigini, bunun ne gibi zorluklari oldugunu futbolu bu denli yogun bir sekilde hayatina sokmayan insanin asla tasavvur edemeyeceginden dem vuruyordu.. Bu para sorunun cekilmedigi kendi hayatimi su haliyle hicbir sevdigim insana bugün ben dilemiyorum yani allah kimseye su bulundugum konumu nasip etmesin diyor sizin anlayacaginiz bir sekilde cevirirsem eger..


Gladbach düsünce menajeri mutlaka transfer olmasi yönünde Deisleri zorluyor. O dönemde Milan,Barca ve Real Madrid'in de icerisinde oldugu 26 teklifin oldugunu söyler iken bunlardan 15'i ile cok ciddi bir yakinlasma icerisine girdigini de ekliyor.. Zurich gazetesi "yüzyilkin yetenegine hucum" olarak manset atiyor Deisler'i.. Misal o dönem Sampiyonlar Ligini almis Dortmund'un Hitzfled'inin okul arkadasi babasi ile konustugunu ya da Hamit'de oldugu gibiHeynckes Hoeness'e tavsiye eder, iki yil icerisinde degeri 20 milyon mark olacaktir der.. UIi Hoeness'in bu tavsiye sonrasi ciddi bir caba sarfettigini.. En sonunda Dortmund-Bayern ve dönemin güclü ekibi olup Sampiyonlar ligine katilim göstermis olan Hertha Berlin digerlerini bir sekilde eliyor. Gerek gecis dönemi asamasi icin almanyada kalinmasi gerekliligi ve elbette ilgi-alaka sonucu pek cogu eleniyor.. Deisler savasi iki kardes arasinda geciyor sonunda. Dieter-Uli Hoeness.. Savasi Dieter Hoeness her seyini ve hatta fazlasini vererek kazaniyor. Berlin'e davet ediyor ve inanilmaz bir ilgi-alaka sonucu imzayi attiriyor Deisler'e. 4 milyon mark bonservisine veriliyor ki dönem itibari ile o yas ve alti futbolcular arasinda Bundesliga icerisinde ödenmis en yüksek bonservis ile rekor kiriyor..

Tüm sehir calkalaniyor, herkes Deisler'den bahsediyor lakin biraz da süphe barindiriyorlar bu umutlarinin icerisinde.. O gercekten bahsedildigi kadar büyük bir yildiz mi ? Sehrin gazeteleri, insanlari 10 Mayis 1999 günü aciklanan Deisler transferi sonrasi Deisler hakkindaoynayacagi ilk macina kadar bikip usanmadan yazip ciziyorlar ve sonunda o adam Berlin'e gelir.. ilk maci aslinda tüm süpheleri bir kenara itip onun ne oldugunu anlamalarina yetecektir..

Basti-Fantasti in Berlin.!

Dzeko Sapsalligi.!



Mac 1-0 ve bu da kirilma ani. Besiktas'in umutlarini minumuma indiren Dzeko sapsalligidir.. Efendim gördügünüz üzere Dzeko burada ofsayt durumunda. Martins güzel bir sekilde vuruyor ve top gole dogru yolculuga cikiyor..



Burada cok iyi görülmüyr belki ama topa artik ne oyuncu ne de kaleci müdahale edebilir.. Peki kim golü önlüyor ? Dzeko.. Golü ben atayim derken atilan golü ofsayta ceviriyor dokunarak.. O zaten gol olacakti eger ki Dzeko denilen yetenek abidesi adam biraz olsun ofsaytta oldugunu kavrayip öyle veya böyle dokunmamasi gerektigini algilayabilseydi..



Yapacak hicbir sey yok.. Milan'a git, nereye gidersen git lakin bu kafayla isin zor senin..

Man U- Besiktas: 0-1



Hayat böyle, her istedigini yapamiyorsun. Cok istedim hem bu Besiktas'in ve ayni zamanda Bayern maclarini izlemek lakin ancak ikinci yarilara yetisebildik.. Besiktas'in durumunu görünce daha cok bu maca konsantre olup sonunu getirdik. Su durumda mac analizine filan girismeyecegiz ki böyle bir ihtiyaci olan kesimi ben hemen Noat'a yönlendireyim.

Simdi soru sudur, bu bir zafer midir ?

Evet arkadasim bu cok net bir zaferdir. Yani siradan bir Avrupa maci galibiyetinin ötesinde bir durumdur diye özetleyebiliriz. 23 mac sonucunda kendi evinde Manchester'in yenilmesi cok ama cok önemli bir psikolojik unsurun ortadan kaldirilmasi anlamini tasiyor rakip takim adina.. Real Madrid dahi olsa o sahada mac yapmadan önce su kadar mactir yenilmiyorlar istatistigini görünce mac baslamadan Man U ilk golü atiyordu. Bu kaybedildi..

Her seyin disinda bir takimin kalecisi doksaninci dakika cikip gol ariyorsa bu macin önemini ortaya koyar zaten. Hangi macta Man U ya da Milan kalecileri son saniyede cikip gol aramis ? O kadar önemli ve yenilmemek ugruna mücadele vermisler.. Peki kadro ?

Inanin bu sonucun olacagini düsünseler cok daha temkinli davranilardi. Onlar acik bir sekilde hafife aldilar yoksa Man U gibi bir takim böyle bir seriyi burada sona erdirmek istemezlerdi. Gerek yukarida verdigimiz kaleci örnegi gerekse de Ferguson'un sinirinden her sey zaten ortadadir.

Iki isim hakkinda bir seyler eklemek isterim. Bu mac özelinde belirtmek gerekirse Rüstü inanilmazdi.. Muhtesem kurtarislar yapti üst üste. Tek basina bu maci beraberlikten galibiyete sürükledi ki sonunda Ernst'in Rüstü'ye sarilisindaki güzellik her seyi acikliyordu.

Fenerbahce maci sonrasi post atacaktim bir türlü olamadi.. Herkesin konustugu bir baska isim Ibrahim.. Neyi sevdim biliyor musunuz ? Bu adam kendi oyun tarzi icerisinde asist yapabilir, goller atabilir ki cok takilmazdim ben. O günün kahramani olabilir ki hepsi ihtimal dahilindedir. Lakin böyle bir adam kenara inip belki de bugüne kadar gösterdigi profile tezat bir sekilde gözü kapali orta yapmayip bilincli bir sekilde Fink'i görmesi bir yana digerinde karambombele ya da orta karar oyuncuya ortalamak yerine Tello'ya oynamasi beni bile sok etmistir. O tamamen avrupai bir düsünce yapisinin ürünüdür yoksa goller atar, macin kahramani olur bu tamamen besiktaslilarin küfürü-övgüsüdür. Ben o tasidigi futbol bilincine hayran kaldim ki hala da kendime gelebilmis degilim.

Velhasil cok güzel ve keyifli bir galibiyet oldu. Ben sevindim gercekten zira inönüdeki macta da Man U galibiyeti hakeden bir oyun ortaya koymamisti, yazik olmustu burada dengelendi. Toplamda Ugur Meleke'nin degindigi fikstür dezavantijina da deginmek gerek.. Baska türlü gelisseydi ya da takim biraz daha erken sorunlarini halledip sezona daha hazir girseydi kesinlikle bugün yine Man U bir üst tura cikardi lakin ikinci isim konusunda Besiktas sansini son maca kadar korurdu.. Hem Moskova'dan hem de Wolfsburg'dan asagi bir takim degil..

Helal olsun, cok güzel ve anlamli bir galibiyete imza attilar..

25 Kasım 2009

Kaiser Birakiyor.!



1965'den bu yana Bayern Münchenin icerisinde oyuncu , teknik adam, klup baskani, yönetim kurulu baskani gibi her türlü görevi üstlenmis adam cuma günü resmi olarak bayern ile iliskisini sona erdiriyor.. Yerine Hoeness, Hoeness'in yerine Nerlinger diye giden bir sürec var önümüzde. Höness onu onursal baskan olarak onurlandirma düsüncesi icerisinde.. Beckenbauer'in digerlerinden farki sadece Bayern icin degil tüm Almanya ve hatta Dünya futbolu adina önemli bir isim olmasidir.. Haliyle bu kadar kisa bir paragraf onu anlatamaya yetmez. Devrilen baskan Neudecker'in ardindan en uzun süre klup baskanligi yapan Beckenbauer, Bayerni resmi olarak geride biraktiktan sonra muadilleri gibi -Patini v.s- FIFA-UEFA baskanlik islerine el atmayacagini da belirtti.. Simdilik bu kadar ama ileride bir zaman cok daha genis bir sekilde ele alinacaktir..

Oldelaf - le Café



Saat yine 3 olmus.. Neyse ki sabah erken kalkmadigim tek gün Carsamba. Ama ben diger günler de hemen hemen bu vakitlerde yatiyorum ve sabah kalkar kalkmaz ilk isim kahve icmek.. 3-4 saatlik uykuyla güne baslayabilmenin tek yoludur. Arkasindan mutlaka agir bir is olur ya ders ya program yazmak ya da benzer zorlugu olan.. Yine arkasindan bir kahve.. Tutar birisi cikip gelir ansizin, dur hemen bir kahve yapalim.. Gel surda bulusup iki muhabbet edelim deriz hemen kahvesi güzel olan bir yer arariz maximillian caddesinde.. Günün yorgunlugunu atalim derim bir kahve daha.. Saymak istemiyorum ama cok defa kahve iciyorum ki yaklasik bes yil önce fal baktirmak icin dahi olsa zorla icerdim ben bu mereti ama bugün onsuz yasam oldukca zor.. Bu kahvenin güzelliginden ziyade -ki nefistir orasi ayri- buradaki yasamin kacinilmaz sonucu gibi geliyor bana. Ilk geldigim zamanlarda almanlarin en cok tükettigi sivinin Bira oldugunu sanirdim ve istatistik kisminda kahvenin basi cektigini görünce anlayamadim ama bugün bire bir yasiyoruz bu kahve gercegini.. Demli cay ile Türkiye ayni anlama sahip oldu gönlümde.. Ikisi de cok baska ama bir o kadar da uzak.. Ben cayi o kadar cok severdim ki yapmaya üsendigim zaman ögrenci evimde saga sola misafirlige giderdim ki önüme cay koysunlar diye. Hic öyle cekinmezdim ve gitmeden önce haber verir geldigimde hazir olmasini saglardim.. Bir gün evinize misafir olursam -hayat bu- kahveyi filan bosverin lütfen demli bir cay..

Robben Transferi.!



Sunu da hic anlamadim gitti.. Robben'in madrid de dahi kötü performansi yok denecek kadar azdir. Hemen herkes bu oyuncunun kalitesi konusunda hemfikir. Lakin Real neden satiyor ? Sebebi ortada.. Adam yilin yarisi sakat.. Peki Bayern neden aliyor cok da ucuz olmayan bir miktara ? Cözemedim bu isi.. Sakat idi yine sakat.. Hicbir zaman güvenemeyeceginiz bir adam.. Her an sizi yari yolda birakabilir e birakiyor da.. Bu görüsleri on yasindaki velet de biliyordu ve onun bildigi de bugün yasaniyor.. Tüm bu ortada olan gerceklere ragmen neden transfer ediliyor Bayern gibi bu konuda her daim zeki hamleleri olan klup tarafindan ? Yarin yine yok..

Barcelona - Inter : 2-0



Oy oy oyy... Yok böyle bir keyif her seyden önce.!

Bu macin analizi aslinda olamaz. Sanki birileri haksizlik yapmis farkli siniflardan iki takimi birbirleri ile karsilastirmis gibi bir durum söz konusu. Bir seyler baska, farkli. Barca farkli bir sinifa giriyor desek o sinifta tek basina oturuyor.. Inter ya da Man u.. Yapilacak cok fazla bir sey yok. Aslinda var, Hiddink ya da kimi zayif rakiplerin bilincsizce gerceklestirdigi bir durum söz konusu. O da oyunu cok kucuk bir alana -kendi cezasahana- yigip 22 kisinin muhtesem olsa dahi cok fazla cosamayacagi eski usul savunma.. Nedir avantajlari ?

Barcanin dolasim sistemini öldürürsünüz.. onlarin en önemli avantaji saha icerisindeki disaridan baktiginizda kaos görüntüsünde olan dolasimidir. Her zaman sizin aranizdan gecip bosta bir adami yakalamalaridir. Siz bunu becermeniz icin barca altyapisina sahip olup yirmi yil önce kurulan sistemden xavi-iniesta'lar cikarmak zorundasiniz.. Zira sistemin güzelligi 50 metre icerisinde sizden takim olarak daha iyi dolasim sergilemesidir. Önde ve arkada oynayan oyuncular bir araya gelip topun oldugu bölgede alana hakim sekilde dans ediyorlar.. Kimi nasil tutacaginizi akliniz almiyor, birliktelik, zeka ve beceri ancak en cok da uyum isi. Ve fakat sahanin dörtde ücünü cöpe atip kendi ceza sahanizin önünde yerlesim alirsaniz onlarin cok iyi yaptigi isi yapmis olarak kabul edip kendi sahanizda sizden fazla adam fazlaligina ulasmasini engellerseniz isleri kolay olmuyor Hiddink'in yaptigi gibi.. Sonuc itibari ile alan daralir ve o gole giden bölgede siz her zaman rakibinizle bire bir eslesme sansina sahip olursunuz.. Ki bir de ingilizler gibi fiziksel olarak rakibinizden üstün olursaniz barcanin da sansi kalmayabilir.. Bu belki sonuca giden bir yol olsa da inanilmaz asagilatici bir görüntüsü var. Acik acik golsüzlüge ve beraberlige razi bir oyun ki uzaktan ya da karambolden yediginiz bir gol ile ayni zamanda tüm bu hazirliginiz da cöpe atilmis olmasi gibi tehlikeler söz konusu..

Barca'nin sistemi sir degil. Lakin su kesin kitek basina yetenege bagli bir güzelleme degildir gecen sene de üzerinde durdugumuz gibi. En azindan farki yetenekli oyuncularin birbirleri ile uyumundan cikan ekstra bir güc.. Misal Messi bu takimin tadi-tuzu lakin ana damari degil ve tüm bunlari anlamak kolay olmadigi gibi sadece Guardiola ya da Rijkaard ile aciklamak da cok mümkün degil.. Bir uyum söz konusu. Messi calim atip bireysel yetenegini konusturmuyor ya da bu sistemin ana damari konumunda olan Xavi tek basina hicbir sey yapamaz. Bir kisiye bagli olmasi mümkün degildir zira sonucunda gördügünüz üzere muhtesem bir pas cikarilmiyor.. Dikkat ederseniz topu oyuncunun kosu yoluna muhtesem bir sekilde derinlemesine atmiyorlar ki bu bireysel yetenektir daha cok.. Isin mucizevi tarafi bir sekilde bosta bir adamin olmasi/yaratilmasi ve oraya cok basit bir sekilde topun yuvarlanilmasi. Kimi zaman sikisma oldugu vakit bu adamlar muhtesem calimlar, paslar atiyor -yetenek devreye giriyor- lakin misal 500 pas atilmissa bunlarin büyük cogunlugu her futbolcunun atabilecegi basit yuvarlamalardir. Bu kadar detaya iniyorum ki bir insanoglu daha cikip ne yetenekli adamlar filan demesin.. Bu bir sistem zaferidir. Ortadaki kaosu yöneten iki adamin yetenegi ve insiyatif alip liderlik etmesi dahi sasirtmasin sizi.. Mevzubahis mucize ücgenlerin sonunda bosta olan adamin varligidir. Sag kenar adami kacan alves'i görmesine ragmen Xavi'ye atarak golü garanti eden oyun zekalaridir..

Ise tersden de bakabiliriz. Öyle bir sistem yaratin ki futbol yetenegi cok da fazla olmayan on bir kisiyi öyle bir kosturun ki o topu yuvarlayarak bulusturabilecegi boslukta tek bir adam kalmasin.. Öyle bir bassin ki on bir kisi xavi-iniesta olsa icinden cikamasin. Bu mümkündür lakin tek bir insanin bireysel yetenegi sonucu olacak is degildir. Belirli bir calisma ve formüle edilen bir oyun felsefesinin sonucu olabilir.. Bu kosmalari ve pres sistemini misal en alt yas grubu oyunculardan itibaren calistirmaya baslayin on yil sonra anti-barca sistemi kurun ki kimse size karsi top ceviremesin..

Sonuc itibari ile Mourinho zekasinda bir adamin kendi evinde aldigi ders olmasina ragmen Barca karsisina bu orta sahayi cikarmasini ben yadirgadim isin dogrusu. Ilk macta da durum cok farkli degildi simdi evinde ve galibiyete zorunlu bir barca karsisinda hicbir ekstrasi olmayan bir görüntüyü ben beklemedim.. mahalle arkadaslariyla ciksam ancak etki edebielecegimiz kadar top oynadi inter..

Son olarak sunu unutmayin ki biz barca topu rakibine vermiyor dedigimiz zaman dilimlerinde iniesta filan daha piyasada yoktu. Bugün gelinen uzun zamandir üzerinde durulan sistemin üst asamasidir ve bu sekilde giderse busketler, kirkicler cikacagi gibi xavi-iniestalar da cikacaktir. Beyin Ronaldinho olur, lider deco olur ya da Xavi-iniesta. Önemli degi, önemli olan bir futbol sisteminin sahada yer almasi ve yetenekten tamamen olmasa da bagimsiz bir sekilde zafere kosmalaridir.. 2005 yilinda Rijkaard yönetimi altinda oynanilan bir Madrid maci sonrasi söylemistim bugün takimlari degistirip bir daha üzerinden geciyorum..

"ayip etmistir barca.. o kadar yillik hukukunuz var insan topu biraz arkadasina da verir.."

24 Kasım 2009

Matte'yhus Abimiz.!



Loddar postunda otobüsün arka koltugunda milli takima secildiginden dolayi yazin Avrupa Sampiyonasinda oynayacagi icin agladigindan bahsediyorduk.. Ne icin ? Aha bu resimdeki hatun icin.. Yazin beraber tatil yapamayacaklarmis da ama ona söz vermis mis.. hatun manyakligi buradan belli.. Kac evliligi oldu burada saymistik biz size bir de digerlerine kara caliyor eslerini aldattigi icin.. Millet senin gibi üc-dört evlilik yapamiyor güzelim.. Velhasil cok güzel bir foto.. Yani hic anlatmaya gerek yok, iste budur Loddar abimiz..

Seyircisizlik.!



Galatasaray'in macina bakiyorum.. Bir sürü bos koltuk, inanamiyor insan. Inanin benim aklim almiyor. Stadin tamami 30 bin bile degil. Iddia ediyorum Türkiye Ligi seyirci ortalamasi Almanya birinci degil ikinci degil ücüncü Bundesliganin dahi altindadir.. Ikincisi fark atar Türkiye Süper Ligine. Köln, Kaiserslautern gibi takimlar 40 bin ortalamayla oynadilar ikinci Bundesligada..

Bu seyircisizligin nedeni de fiyatlar filan degil yahu. 20 milyonluk sehirde Galatasaray gibi bir takimin 30 bin seyircisi olmaz mi ? Düsseldorf ücüncü ligde 50 bin seyirciyi topladi yeri geldi.. Ortalamasi da ücüncü Bundesliganin düsükse eger bu ilgisizlikten degil statlarin kapasitesinden kaynaklanir daha cok.. Ki o bile fazladir Türkiye Süper liginden.. Gecelim bölgesel lige.. Ki eminim bölgesel lig ile arasindaki fark cok yoktur ya da ben Türkiye Süper Liginin daha fazla seyircisi vardir diyemiyorum.. Olacak is degil ve acilen cözüm bulunmasi gerekir.. Yapilan tezahuratlarin yetersizligi de cok baska bir konu olsun..

Herkesin dilinde su var: Statlarin icerisinde küfür ve pahalilik. Bu ikisi belki biraz aciklar ama yetmez. Kiyas yaptiginiz zaman cok daha net görülebiliyor.. Misal burada 100 bin kisilik sehrin 30 bin kisilik stadinda yer bulamiyorsunuz ve fakat 20 milyonluk sehrin bilmem kac milyon seyircisi oldugu tahmin edilen takimin stadinda seyirci yok.. Almanya'nin 40 bin kisilik kasabasindan bile daha fazla seyirci cikiyor inanin..

Nedenlere bir daha egilelim. Pahalilik ? Yok arkadas.. Istanbul orasi. O stada gidecek en az bir milyon insan cikarmasi gerekir üstelik o fiyatlara.. Ülkeye geldigimde her türlü para sorunu ile bogusan adamin telefonu milyar liradan basliyor.. Insan istedigine parayi bulur, eminim ben. Para bir ihtimal seyirci profilindeki degisim icin kullanilabilir bir ayrinti iken statlarin boslugunu aciklamaya yetmez.. Icerisindeki küfür ? Derbiye gitmezsin de siradan bir macta cogunluk oldugun yerde gürültü cok da cikmiyor, küfür de bu kadar insani kacirtan bir durum olamaz.. St.Pauli macina bilet bakiyorum kac haftadir, yok arkadas.. zor. Munih dedigin senin 1.5 milyon bile nufusu olmayan sehir, 70 bin insanin tamami her macta ki bilet bulmak cok zor.. 20 milyonluk sehrin degil ülkenin en büyük üc takimi icerisinde yer aliyorsun lakin statlarin hali kuzey bölgesel ligi mahalle takimi kadar ancak dolu..

Fark cok büyük arkadaslar.. Kayserspor örnegi de ortada. Biz bir ihtimal Erciyesspor'un maclarinin seyircisizligini ülkenin ekonomik durumundan statlarin icerisindeki kosullara kadar cesitli ayrintilarla aciklayabiliriz lakin Galatasaray-Fenerbahce-Besiktas üclüsünün tek bir bos koltugunu dahi burada kimseye aciklayamayiz..

Bu daha cok da kültür.. futbol kültürüdür. Büyük bir kesimin böyle bir gereksinimi, kültürü yoktur futbol adina.. Dedesi kahvehaneden seyretmis, babasi da simdi de o.. Böyle gider bu.

Bremengiller'in Rekoru.!



Üst üste bes yildir kiriyorlar rekorlarini.. Toplam gelir bu sene de rekor ve rakam 120,7 milyon euro. 6,2 milyon euroluk kismi kar. Klubün hic borcu yok ve bes yildir hep bir adim daha üzerine koyuyor rekorunun.. Kar acisindan en iyi yili 2007 idi. 8,3 milyon euro. Burada elbette dünya kupasindan dolayi ekstra bir gelir elde edildiginden böyle yüksek..

Siz de bes milyona aldiginiz oyunculari 15 olmadi 20 ya da 35 milyona kakalayin, sizin de rekorunuz ve toplamda kariniz olsun.. Bir hoca yeter bunlar icin aslinda..

Zuruck ins Leben.! #1



Okuyorum ama yavas yavas.. Hem vakitsizlik hem de bitmesin cabuk diye.. Zira bu adami anlamak istiyorum, kolay degildi onun verdigi karar..

Kitap, valla deisler kardes beni affetsin su gece vakti aklima baska örnek gelmiyor Tuna Kiremitci'nin cikis parcasi olan "git kendini sevdirmeden" gibi hem simdiki zamani ve ayni zamanda cocuklugundan baslayan dönemi paralel götürüyor.. Kitabin yazilis hikayesini ve evde kitabi yazan yazar ile olan görüsmeleri bir yandan aktarilirken diger yandan cocuklugundan devam ediyor.

O yani alman futbolunun dönem itibariyle kurtaricisi olarak bakilan adam Basel'e 13 km uzaklikta olan bögründen Hitzfeld'i cikaran Lörach kasabasinda dünyaya geliyor.. Kitaba önsözü Hitzfeld yaziyor hali hazirda.. Öyle ki babasi ve Hitzfeld ayni okula gitmisler.. Baska acidan 5 Ocak 1980 dogumlu. Yani yasitimdir Deisler benim. O yüzden cocuklugundan baslayan hikayenin kahramanlarini taniyoruz ve belki bu yüzden belki de benim bu gibi kitaplara olan düskünlügümden olsa gerek acaip keyif aliyorum..

Deisler'e gelirsek..

..yetenegi dedesinden geliyor olmali zira dede Karl Heberle 50'li yillarda Fransa'nin Strasbourg takiminda forma giymis. Ailesinin durumu orta karar.. Babasi 39 yasinda kalp krizi gecirince erken emekli oluyor. Bu babasinin sansizligi ve Deisler'in sansi olarak yorumlaniyor.. Bebe yasta FV Lorach'a transfer olup 100 gol atiyor.. Akabinde D takiminda ise 215 gol.. Aile cok varlikli degil ve bu yüzden hep baskasinin kramponlarini giyiyor ve ilk kramponunu babasi ona 2,5 mark karsiligi ikinci el bi sey aliyor.. Bu kosullara ragmen hedef olarak hicbir zaman cok para kazanmayi kendisine secmedigini görüyoruz.. O dönem cevresinin en iyisi, en durdurulmazi. "yahu koca Almanyada mutlaka ki benden daha iyileri vardir, oraya gitmem lazim benim" diyor sürekli... Yavas yavas yükseliyor ki blogda Albert Streit ile olan kavgasinda numaradan yere atisini isledigimiz Duisburg'un antrenörü Norbert Meier'dir onu bulan.. O dönemde Gladbachin yetenklerinin basinda ve Deisler'i kesfeden isim budur.. 15 yasinda evden kopus gerceklesiyor zira Gladbach'a yurt yasamina dogru yolculuk yapiyor.. tam anlamiyla futbol bu sekilde hayatinin tamamina yerlesiyor.. O artik kendisi gibi yeteneklerin oldugu futbol okulunda kendisini ispatlama pesindedir..

Gladbach'daki yurtta tanidik bir isim daha var.. Bugün Liverpool da oynayan Andrey Voronin.. Deisler'den bir yas büyük ve o da bir cikis yolu ariyor kendisine. Odessa'dan gelmis.. Bir gün Deisler saclarini Beatles gibi kestirmek istedigini söylüyor ve kendisine yardim edecek birisini ariyor.. O berber kim ? Elbette sakaci Voronin.. Deisler'in sacini öyle bi kesiyor ki ne düzeltilebilir ne de o halde sokaga cikabilir.. Deisler giriyor yorganin altina iki gün ne okul ne antrenman.. Danisman geliyor sonunda lakin Deisler'i o sekilde görünce gülüp geri dönüyor.. Iki gün sonra normal hayatina sifir numarali saclarla tekrardan baslayabiliyor ancak..

Benim icin önemli olan isin psikolojik kisminin analizine gelirsek eger: Deisler boy olarak yasitlarindan oldukca kisa. Kitabin icerisinde varolan resimlerden cok daha iyi bir sekilde anliyorsunuz. Digerlerinin/yasitlarinin cocugu gibi duruyor. Bu onda Alfred Adler amcamin bu dünyaya armagan ettigi kabaca asagilik kompleksi biraz daha kibarca eksiklik duygusuna neden oluyor.. Uzunca bir süre dislanmislik ve digerlerinden farkli-eksik duygusuyla yasiyor.. Aslinda bu yarisi erkenden birakip evine geri dönmeyi düsünüyor lakin o sirada babasi yetisiyor imdadina ve Bertolt Brecht'in "Savasan insan belki yenilebilir ama savasmayan coktan yenilmistir" sözünü hatirlatiyor.. Deisler bu cümleyi öyle seviyor ki odasina her kalktiginda tekrardan okuyabilecegi sekilde duvarina kalin kalin yaziyor.. Ayni zamanda olasi geri dönüsünde onu bekleyen yasamin monotonlugu ve futboldan uzakligi da bir baska ittirici kuvvet oluyor.

O Ronaldinho'nun hemen arkasindan U17'nin yildizi olup parladigi turnuva öncesi 12 ay icerisinde 20 santim uzuyor. Bu hem kendisine güvenini geri getiriyor ve ayni zamanda bunu da sahaya cok iyi bir sekilde yansitiyor.. 1,60 ile 180 arasi fark oldukca önemlidir. Her sey de bu sekilde basliyor.. Misal Alman milli okul takiminda Owen'a karsi oynuyor 1996 senesinde.. Owen sadece iki sene sonra Fransa 98 de tüm dünyayi kendisine hayran birakir iken Deisler henüz cocuk denilecek görüntü icerisindeydi.. Velhasil bu fiziksel görüntüsünden dogan psikolojik baski bir hayli dagitiyor o zamanlarin Deislerini..

u18 icerisinde de parliyor.. Misal o dönem Galatasaraylilarin az biraz tanidigi Voss, Besiktaslilarin kesinlikle tanimaktan ziyade unutamayacagi adam olan Fabian Ernst ile beraber Kicker'in reklam ettigi gelecek vaad eden bes genc oyuncu arasina giriyor. Ernst ve Deisler bu gencler arasindan siyrilabiliyor sadece.. Ernst, Hannover'den Hamburg'a gecis yapar iken Deisler de Gladbach'da birinci takima cikiyor..

u17'de oyunu müthis idi. Burada o dönem Real Madrid'i calistiran alman teknik adam Heynckes onu almak icin cok buyuk caba sarfediyor. Madrid'in o dönem genc yeteneklerinden sorumlu bakani Del Bosque'yi de ikna etme asamasinda Sampiyonlar Ligi kupasini almasina ragmen Madrid'den kovulunca is yatiyor..

Tipik bir 10 numaradir.. Oyun kurma güdüsüne sahip iken kendisine gelir gelmez itina ile calistigi frikikleri, hizi, calimlari... Beckenbauer'den sonra en büyük yetenek olarak anilmaya basliyor Almanya da..

Sonrasi okuyunca gelir insallah.. Simdilik Deisler ilk golünü atmistir Bundesliga'da.. Isin asil önemli kismi Berlin'de yasadiklari ve Bayern Münih maceralari..

Kisa Kisa..!



Gomez

Güzel bir gol atti ve ayni zamanda aslinda hem galibiyeti hem de ayin golünü atiyordu ki Adler kurtardi. Adler zaten o macin da en iyilerindendi.. Gomez'in topugu da Adler'in kurtarisi da mükemmeldi. Demem odur ki Bayern bu adama biraz olsun güvenseydi bugün bulundugu konumdan daha iyi durumda olurdu. Ben ki fazlasiyla Kloseci bir adamim lakin Gomez oynamalidir derim her bakimdan.. Oynadigi zaman öyle veya böyle hep atmistir.. Olmadi Gomez-Klose ikilisinin oynayabilecegi bir sisteme gecilmeli.. Toni'yi anlayamadik biz. Adama hakaret eder gibi Scholl'un takimina gönderdiler, sesi cikmadi.. Arkasindan bir süre unutuldu, tamam dedi.. Tam bu adam bitti der iken cokca Gomezi bazen Klose'yi kesip üst üste hoca forma verdi ve inanin sayisiz gol kacirmasina ragmen forma bulabildigi bir dönemde mactan cikarildiktan(Schalke maci) sonra tepki koyup hemen stadi terketti.. Ilginc. Van Gaal ile ipler koparildi ki kendisine güveni, her seyi gitti adamin.. Lakin teknik adam kadar kendisi de bu gelisen sürecte hatali. Hitzfeld döneminin en basinda da benzer bir durum vardi. Hitzfeld'e sakat oldugu halde oynatmasini rica etmisti, mister ben böyle böyle iyilesiyorum diye konusmustu hocasina. Hitzfeld bunu antrenmansiz bir sekilde koymus ilkonbire.. adam attikca acilmis ki Müller'in rekorunu kiriyordu o sene.. Velhasil Toni'nin yasini da hesap edersek bilmem kacinci comeback'ini yapmasi cok kolay degil ve devre arasi transfer olabilir.. Gomez bir kere yerlesirse su bölgeye daha da bes yil kalir orda..



Albert Bunjaku

Hikayesi ilginc aslinda. Isvicre ikinci liginde Schaffhausen ile güzel bir sezon gecirip takimini birinci lige tasir bu günlerin özellikle benim bölgede cok konusulan ismi Albert Bunjaku. Akabinde birinci ligde iki yila yakin bir zaman dilimi boyunca oynar.. O dönemin alman ikinci bundesligasinin pek de fena takimi olmayan Paderborn'a transferi gerceklesir. Burada on macta bir gol.. Sonrasinda ise bölgesel lige düser ve Rot Weiss Erfurt formasi giyer.. burada kismen basarili olur zira 56 macta 25 gol ki sakatliklari filan da vardi. Iste biz daha cok burada tanidik onu zira Bayern'in DFB kupasinda 2008 yilinin sezon basinda bölgesel ligden Erfurt ile olan karsilasmasinda sonradan girip iki gol atar.. sakatliklarla bogustugundan dolayi cok fazla forma giyemez ama etkilidir yine de. Bu senenin basinda devre arasinda ise Nürnberg'e transfer olur. Mintal-Karistiyas ve hatta Eigler üclüsünden dolayi cok fazla forma sansi bulamasa da sonradan girdigi maclarda goller atar ve bu sezona da bu sekilde birinci Bundesligada baslar. Nürnberg yakindan takip ettigimiz bir takim ve maclarina da gidiyoruz arada.. Defansi inanilmaz lakin ofansif sorun cok fazla.. Hep kendi aramizda bir tartisma konusudur bu takimin bu sene cizecegi performans ve sadece ben Nürnberg'in hocasina güvenirim.. Oennings bu takimi altsiralardan alip birinci Bundesligaya tasimistir. Bochum'un altyapi hocasi olarak geldi ve gayet iyi isler cikardi. Forvet sorunu var zira Mintal istikrarsiz efendim karistiyas malumunuz ve Hamburg'dan kiraladiklari genc ise cok genc. Bunjaku tam da bu sirada benim Frankfurt'umun karsisinda gol atarak takimina ilk puanini kazandirir ve gittikce yükselen bir form grafigi cizer.. Berlin'e de dublesi vardir ki bu haftada da deplasmanda Wolfsburg'un fisini cekmistir.. on bes gün öncesi de Hitzfeld milli takima cagirdi kendisini.. Nerden nereye diyelim biz buna..



Schaaf

Helal olsun bu adama.. Feci takdir ederim, öyle böyle degil. Simdi sorun daha cok su: Kontrati sene sonunda bitiyor ve yazdan beri bütün Bremen halki onun sözlesmesini uzatmasini bekliyor. Bu "sözlesmesi uzatildi" haberi gelmemesi yavas yavas cesitli dedikodulara dönüsüyor.. Bence uzatmasi gerek zira Allofs ve Werder yönetimi de gecen sene onca kötü sonuca ragmen arkasinda durarak bir nevi gereken ilgiyi kendisine göstermistir..

Takdir edilmesi gereken ise ne olursa olsun asla ve asla o bilindik hucum futbolu felsefesinden vazgecmemesidir.. Takim gecen sene düsen takimlar kadar gol yedigi halde hicbir bir zaman iki forvetinden ve forvet arkasindan vazgecmemistir.. Ridvan olsaydi delirmisti coktan B plani yok diye.. Ne olursa olsun ki cok kötü seyler olmustur, her daim on yildir neyse o olmaya gayret göstermistir. Zira biliyor ki cok uzun zamandir sahada uyguladigi belirgin bir taktik anlayisi, oyun felsefesi var.. Bu bazen ona Sampiyonluklar,Kupalar, UEFA'da finalleri getirmistir lakin yer yer de ligi 11.bitirecek konuma kadar sürüklemistir..

Hakkinda cok sey yazdim, onun eline düsen yetenek adam olmuyorsa hicbir zaman adam olamayacaginin bilimsel kanitidir. Sessiz, sakin ama yeri geldiginde lafini da esirgemeyen.. Sadece isiyle gündeme gelip hicbir zaman simarmayan ve simarik görüntüleri olmayan acaip sevdigim bir teknik adamdir.. yillar yili hep Galatasarayin basinda görmek istemisimdir ama ben artik daha cok herhangi bir futbolcu ya da teknik adam hayali kurmak yerine Schaaf'i gecen sene tutan, oyuncusuna sahip cikabilen bir yönetim felsefesi/isleyisi arayisindayim.. Eskiden hoca-oyuncu bakardim ama anladim ki bu isin sirri yönetimin futbola bakisindadir.. Schaaf -ki Rijkaard'dan acaip memnunuz o ayri- her seye ragmen bir gün Galatasarayin basinda görmek istedigim adamdir benim. Bremenlileri kiskanirim bazen zira taraftar olma duygusunu belirgin bir kimlik altinda sonuna kadar yasiyorlar.. Oyun felsefeleri, hocalari ve öne cikmis degerleri ortadadir.. Güzel bir takimin cok da güzel hocasidir ve dileriz ki uzatir..



Eski dost zor durumda.. Sansizliklar öyle böyle degil. Hali hazirda kadro yok zaten.. Bunun üzerine o kadronun en önemli ve sezon basi en formda olan oyuncusu da ameliyat olur.. Amanitidis Nisan'a kadar yok. Bu yokluk belki o zamanin gelecek vaad eden genc yetenegine yarar denildii lakin Fenin de sakatlandi.. Elde kalan iki forvetin birisi olan Liberopoulos'un da babasi vefat edince kalakaldi tek forvet Meier ile birlikte.. Onun da kafalari cizgilerden cikartilinca ve üzerinde formda Gladbach ile oynar iken kendi kalesine atilan gol de eklenince sahasinda yenildi.. Baskanlari inatla transferden kaciyor, herkes her seyin farkinda lakin para sorunu da var sanirim.. "devre arasi kim iyi olan bir forvetini bize verir" diyor Frankfurt baskani.. Halil misal rahatlikla gelir bu takima keza daha baska güzel adaylar da söz konusu.. Transfer sart.. Yoksa su konumunu bile arayacaktir takim.. Haftaya misal üc puan icin artik delirmis durumda bulunan Berlin'e gidiyor ki sansi yok denecek kadar azdir orada..



Sidney Sam

Ikinci Bundesligada Kaiserslautern takiminda oynuyor 1988 dogumlu oyuncu. Az önce macini izledik, golünü de ofsayttan vermediler.. Feci bir yetenek, seviyorum bu cocugu.. Hamburg, kesfedildigi yerden cikardi ki son dönemde ne kadar genc yetenek varsa hemen hepsi Hamburg altyapisinda toplasiyorlar.. Holstein Kiel'den aldilar bunu ve simdilik buraya kiraladilar.. u21'de de oynamaya basladi.. Kanatlardan kopup gidiyor, teknik, hareketli ve gole yakin bir orta saha oyuncusu.. Cok güzel ve izlemesi cok keyifli.. Gelecekte mutlaka ki adindan siklikla bahsettirecektir.. Deniz Naki ile beraber ikinci Bundesligada en gelecek vaad eden orta saha oyunculari arasindadir.. Naki'nin kani nereye dogru akar ,sonu ne olur bilemiyorum ama bu cok yakin zamanda güzel bir yere gelecektir..



Tolgay Ali Arslan

Tunay Torun üzerine yogunlasildi lakin aslen bir baska yetenek de bu 1990 dogumlu cocuktur. Tunay gibi forvet degil aslinda daha cok ofansif orta saha. Dortmund U19'unda ofansif orta saha olarak 26 macta 30 golü atinca Hamburg el atti.. Leverkusen macinda ilkonbir basladi ama ilk yari bitmeden sakatlaninca yerini Tunay Torun'a birakti.. Akabinde Bochum macinda cok da ise sakatlik olmadan ikinci yarinin ortalarinda yerini yine Tunay Torun'a birakti.. Kosullar bu iki türk oyuncu icin son derece iyiydi.. Petric uzun süre yoktu keza Guerrero.. Ama iste bu firsatlari iyi kullandilar mi orasi muamma.. Ben Tolgay'in da Bremene gitmesi halinde parlayacagi görüsündeyim.. Hamburg takiminda onun pozisyonu yok ve forvet oynamak durumunda.. Labadia -ki hic isinamadigim bir adamdir- cift önliberolu 4-4-2 oynatiyor ve haliyle Tolunay forvet oynamak durumunda kaliyor. Gecen yil A genclerin almanya capinda gol krali olan ofansif orta saha ve benim merakla beklediklerim arasindadir kendisi.. Gerci Cekirdek kardesler, Volkan Dikmen filan gibi pek cok futbolcu var lakin oynamalari gerekiyor ki görelim..

Patrongiller #2



Serinin son bölümü de inanilmaz keyifliydi.. Efendim nelerden bahsetmisler ? Misal zamaninda Maradona'yi almak icin cok caba sarfettiginden bahsediyor Hoeness.. Neredeyse sona yaklasmistik ama ne oldu sonunda da olmadi bilmiyorum diyor.. Sonra Gullit'i de ayni sekilde istediklerini ve hatta her seyi halletiklerini ama son anda karisinin hayir dediginden bahsediyor.. Yani tek biz degiliz hatunlardan ceken.. Ribery'nin satisi ise bir baska konu..

Teklifler efendim söyleymis.. En iyisi Chelsea'den gelmis. 65 milyon + Bosingwa. Akabinde 76 ve 80 milyon euroluk teklifler varmis ki inanilmaz.. Neden satmadiniz sorusunun cok baska bir cevabi da kesilen vergi sonrasi elimizde kalan en iyi para 65- 37,5(vergi) = 27,5 milyon euro diyor. Bunun icin Ribery satisi pek de karli degil diyor, sakat olmadigi zaman dünyanin en iyi bes futbolcusu arasindadir diye ekliyor Beckenbauer.. Gitmek istedigini bize söylemedi ve sadece Real Madrid'de oynamayi isterim dedi lakin siz beni tutmak isterseniz sorun yok, burada kalirim diye de Ribery durumu özetlenmis.. Bana göreyse Ribery daha cok söyle diyor: istiyorum gitmek ama siz vermezseniz ne yapalim, burda kalip kaderimize boyun egecegiz gibi..

Daha önceden buraya da eklemistik, SKY'a söylediklerini tekrar etmis. Willi Lemke ve Daum ile uzlasamadigini.. Daum ile aslinda benim sorunum yok ve gördügüm kadariyla onun da bugün benimle cok sorunu yok ama ailem.. Daum zamani oglu-kizi cesitli yerlerde fanatikler tarafindan saldiriya ugramis, tehtitler almislar, arabasi sürekli bomba var mi diye kontrol altindaymis filan.. Elbette bu kokain mevzusunda en önemli hata Daum'un kendi istegiyle kontrola girmesi. Böyle bir sey olmasa Hoeness iftira atmak ile suclanacakti ki hickimse aksini iddia edemezdi.. Daum hem kendisini yakti hem Hoeness'i kurtardi.. Üzerine Alman futbolunun kurtarcisi olarak görüldüm diyor ki alakam yoktur bu sifatla benim diyor Hoeness..(onu biliyoruz)

Eskilere dönersek.. Kahn'in egitim gördügünü ve en az iki yila ihtiyaci oldugunu belirtiyor.. Matthäus'un ise iyi bir hoca olduguna inandigini söylüyor Hoeness. Onun burada kendisini ispatlamasi, alman liginde -bana göre ikinci ligde- bir takimi alip calistirmasi gerektigini belirtiyor lakin sürekli macera pesinde kosturdugunu ve bunu anlamadigini dile getiriyor.. O ikinci lig ayrintisina cok güldüm misal ben.. En güzeli de kaiser'den geliyor.. Loddar'in diyor uluslarlarasi popülaritesi ülke icerisindeki popülaritesinden daha fazla diyerek belki de en güzel tanimi yapiyor.. Almanyada neredeyse herkesin dalga gectigi adam uluslararasi arenada cok baska bir konumda..

Klup ve yönetim kurulu baskanligini birakacak olmanizdan memnun musuz diye sorulans soruya Kaiser söyle cevap veriyor:

"degilim ama Hoeness'in bu konuma gelmesinden fazlasiyla memnunum. 30 yildir calisiyor ve bunu coktan haketmisti diyor..

23 Kasım 2009

...!



En hosuma giden pankartlardan birisi bu Schalkelilerin hazirladigi oldu. "Ölüm ayirir- Ölüm birlestirir". Ölüm Enke'yi bizden ayirdi ama ölüm ayni zamanda tüm futbolseverleri bir noktada birlestirdi bu hafta sonu..







Deplasmanda da olsalar Hannoverliler böyle veda etti kaptanina..



Tüm Bundesliga maclarinda elbette Enke anildi.. Mondragon biraz farkli sekilde.. Lakin biliriz onu biz, candandir, duygusaldir. Ümit Özat yere düstügünde hemen gözünden yaslar akmisti.. Biraz baska bu adam..



Cok güzel bir görüntüydü..



Hannoverliler sadece siyah bant takip cikmamislar ayni zamanda formanin tam ortasina 1 numarayi da yerlestirmisler..

Skandal Haritasi.!



Iste bu ülkelerde cesitli bahis skandallari yasanmis. Inanin burada futbolun yarisi bu konu üzerine dönüyor artik. Tutup da türlü türlü ayrintilari da buraya koymayacagim.. Yok efendim bir sene icerisinde bir milyar euro bahis oynanmis almanya da.. yok gecen sene 300 milyon euro kar yapmis bwin filan felan..

Ama önemli olan sudur ki yayimlanan listeler icerisinde sike yapildigi belirtilen Türkiye liginden mac Ankaraspor-Bursaspor macidir. 4 Nisan 2009'da oynanmis. Ankaraspor'un iki farkli maglubiyetine 10 bin euro basmis birisi ve kazanci da 18 500 euro. Bence bu yeterli bir veri degil ama durum budur. Üst liglerden verilen 6 önemli manipüle edilmis macin bizi ilgilendiren kismi budur.

Bursaspor deplasmanda iki farkli galibiyet aliyor.. (0-2) Simdi düsünün, az biraz lige hakim bir futbolsever olarak gecen sene Bursaspor'un deplasmanda Ankarasporu iki farkli maglup edecegine 10 bin euro yatirir misiniz ?

Bir baska ayrinti da sudur ki sapina kardeslerin bir ortagi Türk.. Yakalanmis, Deniz C diye geciyor haber bültenlerinde.. Bir iki türkün de oldugu sapina kardesleri de iceren grubun organizatörü. Yoksa Galatasarayi dahi düzgün bir sekilde söyleyemen Sapina'nin Ankaraya gidip mac ayarlamasi pek olagan degildi zaten.. Iceriye atmislar bu güzel kardesi. 6 manipüle edilmis mac sonucundan 275 bin euro kazanmis Deniz C. Maclar da Isvicre,Belcika,Slovenya ve Türkiye'den.. 275 bin euro fena bir rakam degil ve fakat avukati aciklama yapiyor.. Bir saat konustum müvekilimle diyor ve her seyi aciklayacakmis dosyalar acildiginda.. yalniz önemle belirtiyor ki o kazandigindan cok kaybetmis. Misal bir seferde 70 bin euroluk kuponu gitmis..

Daha ne diyim buna ben ? Üzülelim mi simdi bu adamin yatan kuponlarina ?

Erman Toroglu'nun da belirttigi gibi asil kiyamet suclular tam olarak aciklandigi vakit Türkiye'nin uygulamasi gereken yaptirimin nasil olacagi konusunda kopacaktir.. Velhasil bugün baslayan bi yirmi-otuz yil bitmeyecektir zira bahis bu.. Ilk korner, ilk faul, ilk kirmizi kart.. biter mi bu sen söyle ?

Durdurulamiyor.!



Inanin cok yerde cok farkli kosullarda onu seyrettik biz.. Moruinho'nun inter'ine, Ronaldhinho'lu Milana karsi ya da Bundesliga olmadi Alman milli takiminda.. Özellikle herkesin kiprasamadigi noktada zorluk derecesi yüksek maclarda daha da aslan kesildigini belirtmek gerekir..

Su an icin Bundesligada 12 mac icerisinde 6 gol 9 asist.. Ve aslinda bundan da fazlasi. Alex iyi korner ya da frikik atiyor degil mi ? Iste onu düsünün, iki ekleyin Mesut'un frikik-korner kullanimini elde edersiniz.. Inanilmaz bir adam oluyor gün gectikce.. Bir gol atti, bir penalti yaptirdi ve iki tane al dokun da gol sana yazilsin babilinden asist yapti.. Bir de calimini kesip Almeida'nin önüne birakinca, Marin'in kimsenin beklemedigi bir anda Frikikten caktigi gol haric alti golün besinde de payi olan adam oldu..

Bremen'e deginmek gerek.. 19 mactir kaybetmiyorlar lakin baska zaman.. Muhtesem bir performans gösteriyor Özil ve acikcasi kendisi sakatlanmadigi sürece onu durduramiyorsunuz.. Özellikle de zor maclarin adami oldugunu bir daha belirtmek gerek... Helal olsun, en büyük keyfim benim onu izlemek..

22 Kasım 2009

Michael Langer.!



Gecenlerde okudugum ilginc bir haberin öznesidir Freiburg'un yedegin yedegi olan avusturyali 24 yasindaki kalecisi Michael Langer.. Manchester tarafindan denenmek üzere ingiltereye davet edilmisti. Lan nasil olur adam burada vasat bir takimda dahi formayi kapamamis derken röportaji imdadima yetisti..

Langer'in danismani her sene basinda Stuttgart'da kamp filan düzenlermis.. Bir bucuk yil önce Man U'dan Eric Steele bunu görmüs ve begenmis.. Bir bucuk yil sonra nedendir bilmem hatirlamis, davet etmis, bakalim kendini nasil gelistirdin bi görelim demis. Ole Gunnar Solskjaer'in yönettigi antrenmana cikmis, az biraz farklari da dile getirmis..

Burada daha fazla teknigin üzerinde duruyorlar der iken ingilterede cezasahasi ici hakimiyetine ve yüksek toplara daha fazla önem atfedildiginden bahseder iken elbette cok daha fazla sert sutlari karsilamak zorunda kaldigini da ekliyor.. Toplamda topa nasil gittiginin cok fazla önemi olmadiginin ve ingilizler icin topu kurtarip kurtarmadigin konusunun önemli oldugunu.. Man U'da buraya göre bir adim daha fazla profesyonelce calisildigini da eklemis.. Tüm dünya ingilizlerin kaleci problemi oldugunu düsünür iken onlarin böyle bir derdi/sorunu olmadigini da belirtiyor..

Ferguson ve elbette orada bulunan diger genc yetenek alman kaleci Ron Robert Zieler ile görüstügünü lakin herkesin konustugu tek konunun Enke oldugundan bahsediyor.. Ferguson'un Enke üzüntüsü ve isin arkaplaninda neler oldugunu bilmek istemesinin disinda bir konu konusulmamis.. Sözlesmesi sona eriyor, bakalim neler olacak.. Lakin adamlarin bir bucuk yil önce bir gün icerisinde gördügü kaleciyi hatirlayip cagirmalarina da hayran kaldim..

Bruggink'in Gözyaslari.!



Bruggink yaklasik 7-8 yil önce cm oynadigim dönem Ronaldinho'mun yedegiydi AMC'de.. "genc yetenek". ucuza kapatip saglam verim aldigimiz oyunculardandi.. Simdi Enke'nin yoklugunda 32 yasinda takimin kaptani oldu. Cok insani izledim bu aciyi ceken ama en acisi buydu sanirim.. Kolay bir sey degil, takim kaldiramiyor ve defanslari mac icerisinde hala aliskanliktan Enke diyor Fromlowitz'e..

Bruggink o bir dakikalik saygi durusunun cok agir oldugunu ve maca basladiginiz vakit futbola konsantre olabildiginizi lakin gerek mac öncesi gerekse de simdi bu aciyi cok fazla hissettiklerinden bahsediyordu.. her seye ragmen takimin bugün iyi bir oyun ortaya koydugunundan.. Bakinca görüyorsunuz cekilen aciyi..

Asagida ise teknik adam Bergmann'in bu gibi duygulari mümkün mertebe disavurmanin gerekliliginden bahsediyor.. Velhasil Hannover agir bir mac cikardi bu hafta sonu ve sunu da ekleyelim Schalke kazanmis olsa da cok iyi bir oyun ortaya koymustur takim..

Galatasaray - Manisaspor: 1-1



Macin hakki da biraz buydu.

Dizilimden baslamak gerekir sanirim. Öncelikle ben olsam kesinlikle bölgesinin en iyi adami olan Keita'yi yedek birakip o bölgeye Elano'yu yerlestirmezdim. Yorgun filan diyecekler icin bine yakin oyuncu sayarim bilmem nereden gelip de macini yapan.. Nedir yahu, Almanya'ya gitti geldi alt tarafi. Baska acidan defansif acidan güzel olsa da orta üclüyü Ayhan'in bu formsuzlugunda bu sekilde sahaya sürmezdim. Elano oynamalidir, katiliyorum lakin orta üclünün icerisinde.. Keita da kendi bölgesinde zira Almanya karsisinda az bir süre de alsa formu gayet yerindeydi.

Sorun belli, rakiplerin ezbere aldigi takimin zaafi da ortada. Önde basildigi vakit sadece defans ikilisi degil bizzat orta üclünün de uyumsuzlugu nedeniyle yerli yerinde bir sey kalmadi. Bakin sadece sekiz dakika icerisinde Kewell ayni bölgeden 4, Topal üstelik can alici noktadan 2, Ayhan 2 top kaptirdi. 8 top kaybi 10 dakika dahi bitmeden benim saydigimdir.. 9.dakikada ilk atagini gerceklestiresiye kadar olan bölüm Galatasarayin önde basilma konusunda öne cikan caresizliginin bir ürünüdür. Burada da sorun sadece defansin muhtesem ara paslari yapamamasi degil köprü görevi olacak olan oyuncularin daha cok tandemin bir üyesiymis gibi ordan alip oraya topu atmasi ki bazen bunu dahi becerememesi.. Üstelik sadece bu kisa süre icin degil macin genelinde topun oyunda oldugu bölgede rakibinden bir adam fazla olacak iken Manisaspor her daim daha fazla oyuncu ile o bölgede yer aldi... Rakip biraz olsun hucum gücü yüksek bir takim olsaydi bu dakikalarda maci bitirmisti aslinda.. Sahaya yayilimi ve fizik kondüsyon velhasil topsuz oyunda ne kadar isbilir durumdaysalar toplu oyunda da bir o kadar kötü bir görüntü cizdiler.. Seyrettigim Fenerbahce macina oranla cok ciddi bir gerilme icerisine girmis Manisaspor..

Imdi Galatasaray hucum pozisyonuna gectigi vakit öndeki üclünün defansif yapisina da güvenerek beklerini tandemin yaklasik on metre yer yer bundan da fazla metre ilerisine civiledi. Tandem kenarlara kaydi ve savunmayi orta üclü ve tandem seklinde gerceklestirdi. Balta'yi kendi yerinde biraz daha az görmenizin nedeni budur. Ortadan delinmedigi müddetce kenarlari da tandemler korudu.. Sik sik Balta ve Sabri'nin yerlerinde olmamasindan dolayi isyanlar vardi yanimda maci yanimda seyreden insanlardan.. Oysa bu bir hucum yerlesimidir. Siz elinizdeki her topu bu kadar kisa süre icerisinde kaybederseniz yapabileceginiz cok fazla bir sey yok.. Servet Balta'nin bölgesini, Zan da Sabri'nin bölgesini savunmak durumunda kaldi ki cokca kez Topal-Sarp yetisti bu bölgelere.. Baska da bir faydasi olmadi bu defansif üclünün diger maclara nazaran... Isin diger tarafi da Balta sol bek olali ilk defa bu kadar hucumsever bir anlayis ile oyunda yer almis oldu.. Cok fazla hucum aksiyonu gerceklestirmis olmasi degil o bölgede haddinden fazla bir süre zaman gecirmis olmasidir. Sabri dönüsümünü de fiziksel yetersizligi nedeniyle gösteremedigi icin o bölgeden geldi Manisa ataklari..

Ilk 15 dakika sonrasinda toparlandi takim.. Topal'in cikardigi sut, sarp'in sutu, Elano'nun ters tarafa milimetrik pasi derken rakip üzerine baski kurdu. Kewell'in golü de bu baskinin dogal sonucu olarak kayitlara gecip ilk yariyi bu sekilde kapatti.

Ikinci yari her seye ragmen ileride baski kurabildi. Lakin burada sorun sudur.. Top cikartamayan Galatasaray'in 4-5-1 oynatacak sekilde kenar adamlarinin geri gelmek zorunda kalmasi. Bunun sonucu hucumda cogalamama gibi sezon basindan beri neredeyse hic yasamadigi bir sorunu yasadi bu mac özelinde. Sistem tek merkez forveti diyor ama oyun stratejisi ileriye dogru yigilma sonucu birden fazla forvetimsi oyuncu cikariyor.. Burada olan ise orta sahanin iletisimi koparmasi nedeniyle birden fazla orta saha cikarmasi yönünde gelisti..

Iyilere gelirsek eger.. Kewell'in oyun karakteri mac basinda arka arkaya kaptirdigi onca topa ragmen tüm takimin güvendigi ilk isim olmasi ve buna yakisir oyunu belki de macin en iyisiydi. Keza Sabri sezon basindan beri sergiledigi güzel ve daha da önemlisi "olgun" futbolunu devam ettirir iken sag tarafta Elano ile yakaladigi uyum da fena degildi. O bölgeden ikisinin alisverisi sonucu yakalanilmasi gereken pozisyonlar gelir iken ortada kalabaliklasilamamasi sonucu bunlarin cogunu degerlendiremedi.. Aslinda muhtesem bir Sabri-Elano paslasilmasi sonucu Kewell'i da cok net pozisyona soktular lakin iki metreden atamadi Kewell.. Ki bunun gibi bir pozisyonu daha var Nonda'nin cikardigi.. bu kacirilan Kewell golleri de oynanilan oyunun biraz olsun gole yansiyamamasinin nedenleri arasindadir.. Bunlarin disinda milyonuncu kornerini kullanan Manisaspor, üc korner bir penalti kuralini bir baska sekilde hayata gecirmis oldu. Attiklari gol oynadiklari cok da anlayamadigimiz hucum ataklarinin bir sonucu degildi daha cok basmalari sonucu sürekli kazandiklari korner-taclarin dogal sonucuydu.. Yani yalanim varsa ne olayim bilmem kacinci kornerlerinde dedim ben "bunlardan birisi artik gol olacaktir" diye..

Toplamda eksiklerin yaninda cok keyifsiz bir mac oldu izleyenler acisindan.. Liderligin gitmesinden ziyade oynanan futbolun keyifsizligi benim canimi sikiyor.. Kazanan takim bozulmaz denildi ama ben bu üc defansif özellikli oyunculardan kurulu orta sahaya hicbir sekilde isinamadim. Bir acidan bunun bozulmasi adina fena da bir gelisme olmamistir. Ben cok pozisyon veren lakin bunun yaninda ikiden fazla her daim gol atan Galatasarayi sevmistim, bi zahmet geri gelsin..