24 Kasım 2009

Zuruck ins Leben.! #1



Okuyorum ama yavas yavas.. Hem vakitsizlik hem de bitmesin cabuk diye.. Zira bu adami anlamak istiyorum, kolay degildi onun verdigi karar..

Kitap, valla deisler kardes beni affetsin su gece vakti aklima baska örnek gelmiyor Tuna Kiremitci'nin cikis parcasi olan "git kendini sevdirmeden" gibi hem simdiki zamani ve ayni zamanda cocuklugundan baslayan dönemi paralel götürüyor.. Kitabin yazilis hikayesini ve evde kitabi yazan yazar ile olan görüsmeleri bir yandan aktarilirken diger yandan cocuklugundan devam ediyor.

O yani alman futbolunun dönem itibariyle kurtaricisi olarak bakilan adam Basel'e 13 km uzaklikta olan bögründen Hitzfeld'i cikaran Lörach kasabasinda dünyaya geliyor.. Kitaba önsözü Hitzfeld yaziyor hali hazirda.. Öyle ki babasi ve Hitzfeld ayni okula gitmisler.. Baska acidan 5 Ocak 1980 dogumlu. Yani yasitimdir Deisler benim. O yüzden cocuklugundan baslayan hikayenin kahramanlarini taniyoruz ve belki bu yüzden belki de benim bu gibi kitaplara olan düskünlügümden olsa gerek acaip keyif aliyorum..

Deisler'e gelirsek..

..yetenegi dedesinden geliyor olmali zira dede Karl Heberle 50'li yillarda Fransa'nin Strasbourg takiminda forma giymis. Ailesinin durumu orta karar.. Babasi 39 yasinda kalp krizi gecirince erken emekli oluyor. Bu babasinin sansizligi ve Deisler'in sansi olarak yorumlaniyor.. Bebe yasta FV Lorach'a transfer olup 100 gol atiyor.. Akabinde D takiminda ise 215 gol.. Aile cok varlikli degil ve bu yüzden hep baskasinin kramponlarini giyiyor ve ilk kramponunu babasi ona 2,5 mark karsiligi ikinci el bi sey aliyor.. Bu kosullara ragmen hedef olarak hicbir zaman cok para kazanmayi kendisine secmedigini görüyoruz.. O dönem cevresinin en iyisi, en durdurulmazi. "yahu koca Almanyada mutlaka ki benden daha iyileri vardir, oraya gitmem lazim benim" diyor sürekli... Yavas yavas yükseliyor ki blogda Albert Streit ile olan kavgasinda numaradan yere atisini isledigimiz Duisburg'un antrenörü Norbert Meier'dir onu bulan.. O dönemde Gladbachin yetenklerinin basinda ve Deisler'i kesfeden isim budur.. 15 yasinda evden kopus gerceklesiyor zira Gladbach'a yurt yasamina dogru yolculuk yapiyor.. tam anlamiyla futbol bu sekilde hayatinin tamamina yerlesiyor.. O artik kendisi gibi yeteneklerin oldugu futbol okulunda kendisini ispatlama pesindedir..

Gladbach'daki yurtta tanidik bir isim daha var.. Bugün Liverpool da oynayan Andrey Voronin.. Deisler'den bir yas büyük ve o da bir cikis yolu ariyor kendisine. Odessa'dan gelmis.. Bir gün Deisler saclarini Beatles gibi kestirmek istedigini söylüyor ve kendisine yardim edecek birisini ariyor.. O berber kim ? Elbette sakaci Voronin.. Deisler'in sacini öyle bi kesiyor ki ne düzeltilebilir ne de o halde sokaga cikabilir.. Deisler giriyor yorganin altina iki gün ne okul ne antrenman.. Danisman geliyor sonunda lakin Deisler'i o sekilde görünce gülüp geri dönüyor.. Iki gün sonra normal hayatina sifir numarali saclarla tekrardan baslayabiliyor ancak..

Benim icin önemli olan isin psikolojik kisminin analizine gelirsek eger: Deisler boy olarak yasitlarindan oldukca kisa. Kitabin icerisinde varolan resimlerden cok daha iyi bir sekilde anliyorsunuz. Digerlerinin/yasitlarinin cocugu gibi duruyor. Bu onda Alfred Adler amcamin bu dünyaya armagan ettigi kabaca asagilik kompleksi biraz daha kibarca eksiklik duygusuna neden oluyor.. Uzunca bir süre dislanmislik ve digerlerinden farkli-eksik duygusuyla yasiyor.. Aslinda bu yarisi erkenden birakip evine geri dönmeyi düsünüyor lakin o sirada babasi yetisiyor imdadina ve Bertolt Brecht'in "Savasan insan belki yenilebilir ama savasmayan coktan yenilmistir" sözünü hatirlatiyor.. Deisler bu cümleyi öyle seviyor ki odasina her kalktiginda tekrardan okuyabilecegi sekilde duvarina kalin kalin yaziyor.. Ayni zamanda olasi geri dönüsünde onu bekleyen yasamin monotonlugu ve futboldan uzakligi da bir baska ittirici kuvvet oluyor.

O Ronaldinho'nun hemen arkasindan U17'nin yildizi olup parladigi turnuva öncesi 12 ay icerisinde 20 santim uzuyor. Bu hem kendisine güvenini geri getiriyor ve ayni zamanda bunu da sahaya cok iyi bir sekilde yansitiyor.. 1,60 ile 180 arasi fark oldukca önemlidir. Her sey de bu sekilde basliyor.. Misal Alman milli okul takiminda Owen'a karsi oynuyor 1996 senesinde.. Owen sadece iki sene sonra Fransa 98 de tüm dünyayi kendisine hayran birakir iken Deisler henüz cocuk denilecek görüntü icerisindeydi.. Velhasil bu fiziksel görüntüsünden dogan psikolojik baski bir hayli dagitiyor o zamanlarin Deislerini..

u18 icerisinde de parliyor.. Misal o dönem Galatasaraylilarin az biraz tanidigi Voss, Besiktaslilarin kesinlikle tanimaktan ziyade unutamayacagi adam olan Fabian Ernst ile beraber Kicker'in reklam ettigi gelecek vaad eden bes genc oyuncu arasina giriyor. Ernst ve Deisler bu gencler arasindan siyrilabiliyor sadece.. Ernst, Hannover'den Hamburg'a gecis yapar iken Deisler de Gladbach'da birinci takima cikiyor..

u17'de oyunu müthis idi. Burada o dönem Real Madrid'i calistiran alman teknik adam Heynckes onu almak icin cok buyuk caba sarfediyor. Madrid'in o dönem genc yeteneklerinden sorumlu bakani Del Bosque'yi de ikna etme asamasinda Sampiyonlar Ligi kupasini almasina ragmen Madrid'den kovulunca is yatiyor..

Tipik bir 10 numaradir.. Oyun kurma güdüsüne sahip iken kendisine gelir gelmez itina ile calistigi frikikleri, hizi, calimlari... Beckenbauer'den sonra en büyük yetenek olarak anilmaya basliyor Almanya da..

Sonrasi okuyunca gelir insallah.. Simdilik Deisler ilk golünü atmistir Bundesliga'da.. Isin asil önemli kismi Berlin'de yasadiklari ve Bayern Münih maceralari..

6 yorum:

sawero dedi ki...

kitabı bitirince uzun uzun yazmanı bekliyorum borges, zira çok büyük avm lerin gösterişli kitapçılarında, ''dünyada 100 ünlü futbolcu'' şeklindeki kitaplardan başkası bulunmuyor burda pek.
bu adama ne olduğu benim de hep merak ettiğim bir konu, yani sen öğren bize de anlat bi zahmet:)

Borges dedi ki...

Ne diyeyim ki ben, umarim birileri cevirir ve ülkede de yayimlanir, cok güzel zira..

Okudukca azar azar iki-üc post daha atarim ben..

varol döken dedi ki...

bu çocuk sağ açık oynamadı mı ya uzun süre?

lars ricken ile birlikte hatırlarım ben nedense hep...

Borges dedi ki...

Oynadi ama zorunluluktan.. Özellikle Sag acik oynamak dahi depresif hale getirmistir zira o bölgede oynamayi hic sevemdigi asil yerinin oyun kurucu oldugunu cokca defa belirtmistir.. Bayern de sag acik oynadi ki aslen oyun kurucudur kendisi.. En sevdigi pozisyon da budur, ilk cikis yaptigi vakit hani su biten on numaralarin son örnegi diyerek lanse edilmisti Almanyada..

Morpheus dedi ki...

Yazının devamını sabırsızlıkla bekliyoruz borges

Adsız dedi ki...

sen böyle yazınca insanda kitabı çevirme isteği uyanıyor..oaraya gelişimde ilk fırsatta alıcam sanırım..:)