19 Haziran 2011
Helalleşmek?
Ertuğrul Özkök şurada üzerinde durduğumuz gibi ölüme yolladığı Ahmet Kaya'nın mezarını ziyaret etmiş.
Geriye baktığımda görüyorum ki; bazı insanlara hoyrat davranmışım. Pişman mıyım? Geri çevrilmesi mümkün olmayan şeylere pişman olmak neye yarar ki... “Üzgün müsün” diye sorarsanız; evet, çok üzgünüm.
Bu samimiyeti sorgulansa dahi önemlidir yine de. Sahte de olsa kandırıktan da olsa önemlidir zira diğer türlüsü insanı çok daha beter yapıyor. Kenan Evren'i izlemiştim Yasemin'in Penceresi adlı bir programda. Orada Erdal Eren'in idama nasıl gittiğini son gören tanıkların ifadesi ile bir anlatımı vardı. Kenan Evren'de izliyor,dinliyor. Herkesin endişe dolu bakışları arasında Erdal yanındakilerin omzuna üzülme dercesine bir şaplak atıp ölüme doğru gülerek gidiyormuş. Son bir kez bakıp son bakışta bir de göz kırpmış.. Öyle bir dramatize edildi ki ben ağlıyordum az daha o sert yaşımda.. Tekrardan Yasemin hanım Kenan Evren'e döndü ve olabilidiğince iyi niyetiyle sordu:
'Bu kadar ölüm.. bu kadar insanın yaşama veda edişi. Yaşlandınız. Daha duygusal daha başka bakıyorsunuz belki artık hayata.. Bir kez olsun 'biraz daha az insanı assaydım mesela Erdal Eren'i asmasaydım dediğiniz hiç pişmanlık duyduğunuz oluyor mu ?'
Kenan Evren: Hayır asla. Bugün olsa yine aynısını yapardım. Biz zaten eşit davrandık iki ordan iki burdan astık..
Bu açıdan bakarsanız Kenan Evren kadar olmadığı için bir kıymeti vardır ama hepsi de budur.
Bu helalleşme isteğini her şeye yorabilirsiniz. Halkın yüzde doksan beşi Ertuğrul Özkök'ün bu ziyaretini vicdanını rahatlatmak ya da 'özür dilemek' için değil daha çok gündemde olmanın yine bir başka yolunu keşfetmiş olarak yorumlayacaktır.Bu ülkede yaşayan her insana ayrı bir paragraf açıp Ertuğrul Özkök'ü tanıtmak istemiyorum.. Herkes istediği gibi yorumlayabilir.
Biz belki affederiz ya da samimi bulmayız ya da buluruz. Bunun bir önemi aslında yok. Mesele de biz değiliz. Helalleşeceği yer, kapısını çalıp özür dileyip üzgün olduğunu belirteceği ve varsa bir helallik onu alacağı insan kızı Melis Kaya'dır. Çünkü en büyük kötülüğü ona yapmıştır. Adres orasıdır.. Ekşi sözlük'te yazılan gerzekçe entryler sonrası iki yıl öncesi yazdığı babasına yakışır nitelikte yazının içerisinde bulabilir kime ne ölçüde zarar verdiğini.. Birazını da biz verelim ona..
' ..evet, benim bir kere babam öldü, 13 yaşındaydım.
Babam beni kardeşlik şarkılarıyla, kardeşlik masallarıyla büyüttü. Bana sevmeyi öğretti, affetmeyi, barışı... Bütün dinlerin, bizleri ayırmak, birbirine düşürmek için değil, bizlere huzur vermek için yaratıldığını öğretti. Bütün dillerin, insanların birbirini anlayabilme, kendilerini en doğru biçimde ifade edebilme ihtiyacı için var olduğunu öğretti. Dinimden, cinsiyetimden, milletimden, ırkımdan sıyrılıp yalnızca insan olduğumu fark etme serüvenimdeki yılmaz süvariydi babam.
Çoğu kişinin, benim Ahmet Kaya’nın kızı olduğum için ne kadar şanslı olduğumu düşündüğünü biliyor ve kendi tercihim olmayan bu durumdan dolayı her gün hayata teşekkür ediyorum. Evet çok şanslıyım, çünkü benim dünyadaki bütün güzellikleri toplayıp her gece başucuma bırakan bir babam vardı. Bir çocuğun azıcık yaşanmış geçmişine, babasıyla geçen 13 hatta hatırlayabildiği 8–9 senesine böylesine korkunç bir şekilde tecavüz edebildiğinize göre, sizler ne yazık ki benim kadar şanslı değilsiniz.
Babam öldüğünde 13 yaşında bir kız çocuğuydum. Bugün hayatı 21 yaşın bakış açısıyla yorumlamaya çalışıyorum ama o gittiğinden beri bir yanım hala çocuk ve hep öyle kalacak. Babama emanet ettim o çocuk yanımı. Belki o yanım biraz büyüyüp diğer yanıma erişebilseydi böyle bir yazı yazmaya gerek bile duymayacaktım ama o çocuk yanım günlerdir hep ağlıyor.
Babam öldüğünde 43 yaşındaydı. Çok büyüktü, görkemliydi, benim masal kahramanımdı. Bugün benim 40’lı yaşlarında arkadaşlarım var ve gözümde onlar o kadar gençler ki…
....
Size elbette ki bunun ya da babama ve aileme dair herhangi bir şeyin hesabını vermek zorunda değilim; çünkü ben 13 yaşında geleceğimin en güzel yarısını verdim, çünkü ben diploma törenlerimi, kazandığım ilk paranın heyecanını, ilk erkek arkadaşımı, doğmamış çocuklarımı, üreteceklerimi, mutluluğumun temellerini verdim.
...
Hiçbiriniz bu hayata dair benim ve benim annemin ödediği bedelleri ödemiş olamazsınız; hiçbiriniz benim çektiğim acıları çekmiş, benim taşıdığım yükleri taşımış olamazsınız. Artık lütfen yorulun bizim canımızı yakmaya çalışmaktan, çünkü biz zaten kalplerimizi Paris’te gömdük. Siz de akılla yaşamanın güzelliğine erişin…
Tüm çocuklara benim babam gibi bir babayla yaşanabilecek en az bir 13 yıl diliyorum; Güzel insanlar olabilmeleri için… Tüm çocuklar adına, bu dünyanın babaların ölümünden artık bıkmasını diliyorum.
...0 yorum....yapilacak yorum bile yok Melis'in yazisina...
YanıtlaSil...yana yana, done done, yine geliriz...
...biz dostuda dusmani da, elbet biliriz...
siktirsinler gitsinler, bari ölülerimizi rahat bıraksınlar...
YanıtlaSil