16 Haziran 2012
Çekler'in Değişimi!
Ailton transfer olmaya devam ediyor
Giovanni Trapattoni!
Gomez vs Torres
Xabi Alonso
Date and place of birth: Nov. 25, 1981, Tolosa. Nicknames: El Señor. Teams: Eibar, Real Sociedad, Liverpool, Real Madrid. Games with the national team: 95. Position: midfielder. Height: 1.83 meters. Weight: 77 kilos. Civil status: married with two children. Professional debut: Dec. 1, 1999.
1. On the stove… I’m a limited chef, an interested kitchen boy and a grateful dinner guest. I like things made with love. When I go up to Donosti, I get together with my group of friends and we prepare pork chops with piquillo peppers or suckling lamb.
2. A sandwich with Nocilla (a chocolate spread) or chorizo (a type of sausage)? I’m from the generation that makes sandwiches with Nocilla and chorizo from Pamplona.
3. A childhood memory associated with food: the macaroni with tomato and hard boiled eggs that my grandmother Mertxe made in her house in Tolosa.
4. Being the son and brother of footballers: in our house, my mother was in charge, so we couldn’t speak so much about football. In Euskadi, women are in charge. And what was important to her was that we study. One time I failed a language exam and I couldn’t play football for a month.
5. Living in England: in Liverpool, I learned how to face problems that I had never even imagined. The people there are accustomed to fighting for what they believe, and this character infects you. I felt very good there.
6. First memory of a World Cup: Italy 1990. Míchel’s hat trick and then Stoijkovic’s goal, the elimination.
7. A secret to living with fame: I don’t let it condition my life. Some years ago, in Mexico, I met an Mayan Indian who had just had a child, and he gave him the name of the player he considered the best in the world: Xabi Alonso! Just like that!
8. An actor and an actress: Robert De Niro, Al Pacino, Susan Sarandon, Audrey Hepburn, Scarlett Johansson…
9. A musician: when I was younger, I loved Nirvana. Now I like Sabina, Calamaro, the Beatles, Neil Young, Tom Waits, Coldplay, Loquillo…
10. Mourinho: demanding and hardworking, he’s on top of everything and is very detail oriented. He’s the boss.
11. Cristiano Ronaldo: he’s super ambitious, he always wants to improve, very professional. He’s the type of player that you want to play with, since he makes you better. As a person, he’s very normal, simple, and he’s always thinking about football.
12. Are you shy? Yes.
13. Fears: none.
14. What you value most in a woman: the personality.
15. Your biggest extravagance: that’s not me. I don’t like to splurge.
16. What do you bring to the concentraciones? My laptop, but I don’t surf the Internet very much. I use it to watch movies.
17. Favorite colors: red, blue and white.
18. Superstitions: none.
19. The beach or the mountains? There’s time for everything.
20. Botellón or copazo? I love champagne.
21. When I retire from football, I want to be… I haven’t planned anything yet.
22. A thought about the Eurocopa: it’s a very difficult challenge. Other teams know us better now and the circumstances and conditions are going to be very different than they were in 2008.
23. Favorite city: London. It’s a city that I’ll always return to.
24. A song: “Otherside” by Red Hot Chili Peppers.
25. A movie: Casablanca. I have to re-watch it once in a while because it’s a masterpiece.
26. The worst hit of my life: the one De Jong gave me in the World Cup final was very painful. My entire back and waist area cracked. I was in pain for four days. Since it happened in the front, there were no marks, but it was the kick that injured me the most in my life. However, on television, it looked worse than it was.
2.Maçlar: Top 11
15 Haziran 2012
Casillas!
Ben mesela sevmem Ramos'u.. Muazzam yeteneği olan bir oyuncudur, kalitesini asla inkar etmem ama karakter olarak sevmem.. Lakin pek çok Barçalı'dan dahi daha sempatik bulduğum bir adam varsa o da Casillas'tır.
Yeteneğine tüm dünya hayran.. Karakteri de bir o kadar.. Real'de Raul ve Casillas'ı her daim ayrı tutardım Barça semaptisinden dolayı neredeyse takımın tamamına sinir olduğum dönemlerde.. Şimdi Mesut geldi, Nuri geldi.. Hamit geldi.. Barça maçlarından daha fazla Real 90 dakikalarını izledim.. Üstelik Mesut'un ilk yılında neredeyse Real'i bir lig maçını dahi kaçırmadan izlemiştim.
Hepsini geçin, Casillas'ı tepeye koyun.
2008-11 arası 4 kez yılın en iyi kalecisi seçilen İker Casillas'ın ne olacağı daha çoçukluğunda belli değil midir? 18 yaşında Alman kaleci Bodo İlgner'den aldığı eldivenleri bir daha teslim etmedi. Dün gibi hatırlarım ilk çıktığı maçı.. Helal olsun ona da.. İstikrar abidesi ve Buffon'a rağmen bugün belki de Dünyanın en iyi kalecisi.. Neuer muazzam yetenek ve geleceği olsa da kariyer bakımından Casillas ve Buffon'un çok gerisinde.. Bu ikisinin yanına bile yazmak, biraz haksızlık olur ama gelecekte ne olur bilinmez..
Helal olsun size!
En son Bayern tam 5 gol attığında Dortmund taraftarında görmüştüm bu görüntüyü.. Dortmund fark yemesine rağmen takıma destek sonuna kadar.. Çılgınca ama.. Çünkü onlar hele ki o dönem tek bir kuruşu bulamazken beş yediği takımın milyonlarca avrosu vardı, sonuna kadar destek oldu Dortmundlular takımına..
İrlandalılar.. Renk katmak işte budur. 4-0 olmuş, yine de destek verdiler, eğlendiler.. Sahada İspanya saha dışında ise kesinlikle İrlanda fark atıyordu.. Eh, bir Ronaldo'nun üçte ikisine kurulmuş takım ve buraya kadarmış.. Olsun, yine bekleriz..
Sylvie van der Vaart
Almanya'da iken baya bi popülerdi. Ben güzel bulamadım pek Van der Vaart hanım kızımızı.. Lakin Hamburglular Hollandalı oyuncu giderken dahi "Sen git eşin burada kalsın" diye pankart bile açtılar, sevildçok tüm ülkede..Ve sanırım gittiği her yerde de seviliyor..
Buraya neden aldım derseniz Van der Vaart'ın oğlu.. İkisini de gölgede bırakıyor....
Gerzeklikte sınır yok..
Güzel keklendik..
14 Haziran 2012
Robben Yalnızlığı!
Manchester'a havada gelen topa voleyi ceza sahasının dışından çakıp takımı finale doğru koşturduğunda Robben övgüsü yazmak kolay.. Yoldan çevirsem ilkokul üç çocuğu dahi bugün "Robben çok bencil, hep kendine oynuyor, takım oyunundan uzak" dediği bir ortamda Robben'e saydırmak da ayrı bir keyif. Yanlış-doğru demiyorum ama zaten milyon kişi ağzına sakız yapmış, tekrarın gereği yok.
Gördüğünüz üzere bugün Robben'i benin dışımda seven bir insan daha varsa o da eşidir.
Afellay, iki maçtır olumlu tek eylemi yoktur ama Robben'e sövmek daha güzel, daha keyifli sanki.
Bayern'lilier sevmiyor, Hollandalılar keza aynı şekilde..
Afellay ne yapmış? Van Persie bir attı ama hepsi de o.. kaçırdıkları zaten maçın kırılma anı. Lakin Robben'dir her şeyin sorumlusu ki takım içerisinde de en azından Sneijder'in sevmediği çok açık..
Seveni yok, darbe üzerine darbe yiyor.
Ama dün ne yapmış mesela bir bakalım.
Bak Dakika 10.. Kenarda yalnızları oynayan Robben artık içeriye doğru kıvrılıyor.. Aldığı topu muzzam bir şekilde Van Persie'nin önüne yuvarlıyor. Direkt şut çekmeyip biraz topu sürse gol ile burun buruna gelecek oyunu. Yüzde yüze yakın bir gol şansı var, atamıyor. Öncesinde Van Bommel'in pasında atamadığı gibi.. Maçın başında her şeyi tersine çevirebilecek durumda ama olmuyor. Huntelaar'sız başlayacağını da düşünmemiştim.
Almanya çok daha basit bir pozisyonda golü buluyor. Fark da bu işte.. Almanya da en az Hollanda kadar hücumda sorunlu ama savunma açısından rakibine fark atıyor..
57'de yine Van Persie'yi görüyor Robben ama..
70'de Almanya'nın sol kenarını felç ediyor, muazam bir şekilde Sneijder'e veriyor.. Bomboş pozisyonda top yuvarlanarak önüne geliyor ama Sneijder o golü atamıyor. Suçlu yine Robben..
Bencilliği, savunma zaafiyeti var mı? Var. Lakin Afellay'dan ve hatta pek çoğundan çok daha yaratıcı aksiyonları yaratmadı mı? Golle oyuncuları maçın başında, ortasında burun buruna getirmedi mi? Getirdi.
Robben'in muazzam oynadığını kesinlikle savunmuyorum. Lakin takım içerisinde izole edilmiş bu adamın en azından diğer oyunculardan hücumda "daha faydalı" olduğunun altını çiziyorum..
Eğer bu sezon futbolu bırakmazsa ya da sahada kafayı yemezse, sağlam sinirleri varmış diyeceğim.
Belki yardımcı olması bakımından bugün herkesin övmeye çalıştığı ve fakat Avusturya karşısında bomboş kaleye kaçırdıktan sonra pek çoğunun hedefi olan Mario Gomez'i burada savunmuş, onlarcası da "o da golcü mü be" derken bugünkü gibi kalitesinden dem vurmuşuzdur. Senin de sıran yine gelir Robben, dert etme.. Zira mesele iyi ya da kötü futbolcu olma'dır..
13 Haziran 2012
Euro 2012: Almanya-Hollanda
Scholl'un Gomez Eleştirisi
Arkadaş o kafa golü her şeyi değiştirir mi?
Mehmet Scholl bana göre doğru bir şekilde Gomez'i eleştirdi, neredeyse linç edilecek Gomez'in golü sonrası.. Ki bu adamın yorumları genelde beğenilir. Zeki, esprili ve keyifli olduğu kadar da cesur yorumlardır..Linç ediliyor desek yeridir.
Oysa oldukça doğru noktalara parmak bastı. Üstelik çok da yaralıyıcı değildi. Gomez daha önceden daha çok koşar, daha çok defansa yardım edip daha fazla arkadaşlarına yardım ederdi dedi ki haksız da değil.
Üstelik Gomez tam çıkarken golünü attı. Lakin Gomez'li Almanya önde kısırlaşıyor aynı zamanda ceza sahası içerisinde daha kolay gole ulaşabildiği gibi.. Avantajı olduğu kadar dezavantajı var.
Sonuca gelirsek; Klose ile Almanya kombinasyon futboluna daha yakın duruyor. Sağ kenardan Lahm'ı çekince Müller-Mesut-Lahm üçgeni bozuldu. Klose yerine Gomez girince keza aynı şekilde öndeki verkaçlar, üçgenler yara aldı.. Lahm etkilidir ama Podolski ile çok uyumlu değil. İkili varyasyonlar kapanan takımlara karşı yetmiyor.. Oraya Klose gelemiyor, Gomez bekleyen modunda ve toplamda Almanya Hummels ile Badstuber'in muazzam uyumu ile kazandı ama oyunu yara aldı..
Löw yine Gomez'le başlayacaktır ama Hollanda bugün eğer ilk golü rakibinden önce atmayı başarırsa sonuca gider.. Ama olur da Almanya, rakip yüklenirken -en tehlikeli olduğu zaman dilimidir bu- golü bulursa Hollanda'nın işi zor.
Futbol bu.. Bir korner, bir frikik tüm verileri, ön görüleri alt üst eder. Hele ki ilk golü atanın sıklıkla büyük avantaj yakaladığı bu maçlarda her şey olası. Hollanda'nın çıkaracağı kadroyu görünce daha doğru tahminler yapılacaktır belki ama Scholl bu ülkenin en zeki yorumcularındandır Oliver Kahn ile beraber..
Bu blogda özellikle bizim ülkemizde pek sevilmeyen Mario Gomez'i her seferinde övmüş, eleştirlierden korumuş ve beğenen bir futbolsever olarak yine de Klose ile başlardım. Lakin Gomez'e de yazık ediliyor bir başka açıdan.. Löw de denge kuruyor.. Şimdilik başarılı olsa da risk alıyor.. Bekleyip göreceğiz..
"Bu benim İtalyam"
dedi Prandelli.. üstelik "gurur" duyarak değil sadece bir gerçeğin altını çizmek istercesine..
Taktik dehası olarak üzerinde çok durduk Euro 2012 öncesi.. Hep dedik; O Fiorentina, Van Gaal'in final oynayıp hem ligi hem kupayı da kazanan Bayern'e kök söktüren tek takımdı. Rekor kırdığı Fiorentina sezonunda puanlarının silinmesi de yine bahtsızlığına bir örnek.. Ki eşinin kanser olması, vefat etmesi gibi gerçek acılarla bezenmiş çok başka bir hayatı olduğunu da belirtmiştik..
İspanya'ya karşı ilk defa 3-5-2 oynattı takımı.
Üçlü defansın belki de en önemli zaafiyeti kenarların çizgiye indiğinde yaşatacağı sıkıntı. Lakin İspanya'daki iki kenar oyuncu da çizgiye değil de içeri doğru giren İniesta ve Silva olunca bu taktik en azından maç öncesi oldukça mantıklıydı. Hırvatistan karşısına üçlü defansla çıkacağını düşünmüyorum mesela.. Prandelli burada merkezi kalabalık tutan İspanya'ya karşı özel olarak hazırlanmıştı. Top rakipteyken beşli defans ve önde topun olduğu bölgeye doğru kayan üçlü orta saha ve presten muaf tutulup gerideki pas seçeneklerini kapatması gereken ilerideki ikili.. Topa sahip olduğunda 4-3-1-2'ye dönüyordu yine..
Bu taktik tuttu. Üstelik sağlam bir savunma yaparken takım hücuma her an hazır ve nazırdı. Çok iyi kontralar geliştirdi ama Balotelli'nin disiplinsizliği sıkıntı yarattı.
Lakin Del Bosque'nin de Navas hamlesi kayda değer bir teknik direktör hamlesi olarak hafızaya kazındı. Keza Di Natale..
Çok uzun analizi hak eden muazzam bir maçtı, her açıdan.. Şu ana kadar en keyif aldığım karşılaşma buydu ve bunun nedeni İspanya değil Prandelli'nin yeni İtalya'sıydı..
Bu O'nun İtalya'sı.. Çok güzel, çok keyifli..
..değinmeden geçemedim. Burada Buffon'un sezgisi ve kaleci olarak değil de bir defans oyuncusu olarak kendisinin geçilmesine "sezgisine "güvenerek atacağı çalımın nasıl olacağını önceden kestirip topu alması muazzamdı.. Zaten N'Kono olmasaydı o belki de futbolcu olacaktı..
12 Haziran 2012
Kuba'nın Golü
Mourinho "O" nu istiyor.
O dediğin benim en beğendiğim üç beş futbolcuan birisi: Phlipp Lahm.. İki Madrid maçında da muhteşem oynayan Lahm Mourinho'nun rüyasını süslüyor. Ama Portekizli hoca da çok iyi biliyor ki Bayern'den oyuncu almak çok zor.. 40'dan aşağo fiyatınız varsa konuşmaya gelmeyin demiş sözde.. Daha da yukarı çıksa dahi verilmeyebilir..
Real'in şu an için tek büyük sorunu sağ bekinin olmaması. Lahm'ı alırsa bu sorun biter.. Ama işte o parayı Real kasadan çıkarır mı? 100 milyona yaklaşıldığı vakit dahi Ribery'i bırakmayan Bayern kaptanını bırakır mı?
Lahm ikna edilir gibi geldi bana.. demeçlerinden anladığım bu.
"Umarım takımda eşcinsel yoktur"
İbrahim Altınsay'ın İstifası
11 Haziran 2012
10 Haziran 2012
Hollanda-Danimarka 0-1
Robben'den başlayayım.