2000-2003 yılları arasında Championship Manager hastalığı bizde başgöstermişti. O dönemde Wattenscheid'ı alırdık sıklıkla zira
Hamit ve Halil Altıntop ikilisini ilk defa orada gördük, duyduk ettik. İkinci kez duyuşum ise Almanya’da gerçekleşti.
Son kez geri dönmek üzere tatil amaçlı gittiğim Almanya'dan dönmeden önce ligin ikinci haftasında bir Ruhr derbisinde patladı Hamit Altıntop. Derbide uzaktan çektiği şutlarla attığı iki gol sonrası hemen herkes yeni bir "Lothar Matthaeus" doğuyor yaklaşımlarını gösterdi. Aradan geçen onca yılın ardından söyleyebilirim ki ona yapılmış belki de en güzel benzetme bu olmalıydı. Biraz daha hızlı olsaydı her şey çok başka da gelişebilirdi. Nihayetinde Yıldıray'dan sonra bir başka Türk oyuncu daha parlıyordu ve CM geçmişinden dolayı sanki biz keşfetmişçesine sahiplendik onu.. Halil'i de beklemeye başladık o dönemde..
O en baba derbide atılmış iki gol içimizin yağlarını eritti..
Bugün Bayern Münih'in başında bulunan Jupp Heynckes'in Schalke'nin başındayken yukarı çıkarttığı adamdır Hamit Altıntop. Uli Höness'in yakın arkadaşı da olan Alman teknik adam, Schalke’de ona forma vermenin ötesine geçip forma bulamadığı zamanda Bayern'e tavsiye edip Bayern Münih gibi bir takıma transfer olmasını sağlayacaktır. Başka açıdan Hamit’in Bayern’e transferini o dönemin Terim'in milli takımında onu sürekli oynatmasının da katkısı var. Benim Almanya’da izlediğim bir karşılaşmada Hamit'li Türkiye’yi Bayern Münih’teki ilk hocası olacak olan Hitzfeld yorumluyordu. Hepsi birleştiğinde olağan duruma aykırı bir şekilde Hamit muazzam bir patlama yapmadan, Schalke'de yedek beklerken Bundesliganın devine transfer olmayı başardı. Slomka onu hiç unutmam Bayern'e imza attığı haberleri sonrası oynatmaya başlamıştı ki bu Schlake'nin Türkler'den yana şansı tutmadı pek. Mesut'dan Halil'e ve Hamit'e kadar ki başlangıcı da Hami'dir.
Belki de Hamit'in en azından bugüne geçerli olacak bilgileri elde etmek için analizi tam da bugünden başlatmak gerekir. O dönemin çok sıkı bir Hamit taraftarı olarak fazlasıyla yakından takip ettik. Dışarıdan gelip Bayern'e transfer oldu, çok şey demekti bu bizim için.. çok..
Schweinsteiger'i kesen Hamit Altıntop..Hamit Bayern Münih'e kendi takımında oynamadığı bir dönemde transfer oldu. Bayern'de ilk hocası benim en beğendiğim teknik adamların içerisinde yer alan Otmar Hitzfeld idi. Magath'ın ayrıldığı ve oldukça kötü geçen bir sezonun sonrasında UEFA kupasında oynayan Bayern'e Ribery,Luca Toni ve Miroslav Klose ile beraber transfer oldu. Uzun zaman sonra Bayern böyle büyük birden fazla transfer gerçekleştirince bonservisi elinde gelen Hamit'in sesi pek çıkmadı başlarda.. Sağ kenarda ise henüz Van Gaal dönüşümü geçirmemiş ama milli takımın da vazgeçilmezi olan
Bastian Schweinsteiger oynuyordu. Kimse bu takımda Hamit'e şans tanımadı, biz hariç. Enişte’nin o dönem hazzetmediği Schweinsteiger’e karşı Hamit cephesinde birleştik. Tam da istediğimiz gibi Hamit oyun sisteminin de avantajını kullanarak Schweinsteiger’i geçip ilk on birin gediklisi oldu Hitzfeld’in takımında.. Sıklıkla övülen adaleti ile başarı sağlamış Hitzfeld formayı Schweinsteiger'a değil de Hamit'e verdi.
İçimizin yağları bir kere daha eridi.. 4-4-2'de başarı sağlıyorToni-Klose forvetine Ribery ile beraber katkı sağlayan diğer kenar oyuncusu Hamit oldu. Zaman zaman orta sahaya da maç içerisinde kayma yaşansa da Hamit burada belki de Bundesligadaki en iyi performansını sergiledi. Keza bu dönemin sonunda Avrupa Şampiyonasında da iyi performansını orta sahaya geçince devam ettirdi. Türkiye'nin yarı final oynadığı turnuvanın en çok göze batan oyuncularının başında yer alıyordu.
Dili sivriydi. Terim ile anlaşması da sanırım kolay olmadı. Halil'in kadro dışı kalması Mehmet Demirkol'un anlattığı gibi değil, onun altını çizelim. Spiegel'deki röportajında kardeşinin bahanelerine destek çıkan açıklamaları vardı ama yine de bu oyununu etkilemedi, büyütmedi.
Türkiye basınına yansımayan çok önemli bir maç sonu röportajı vardır. İsviçre maçında yağmur sonrası galibiyeti elde etse de Hamit’in kızgınlığı geçmemişti. Terim’e rağmen Alman kanallarının mikrofonlarına şunu söyledi:
“
Yağmur yağıyor, hoca bize yerden oynamamızı söylüyor. Nasıl yerden oynanır bu ağır sahada.. İsviçreliler önceden çözdü işi, uzun toplarla bitirdiler bizi. Neyse ki yağmur ikinci yarı durdu da biz galip gelebildik”.Bir kere daha içimizin yağları eridi..
4-2-3-1’ e uyumsuz olan Hamit..Saf diziliş değil bu dizilişin gerektirdiği oyun felsefesinde sağ bek hariç herhangi bir mevkide oynaması mümkün olmadı. Hitzfeld'in erken ayrılışı da onu etkiledi. En büyük sorunu hantallığıdır. Bir kenar oyuncusu artık o dönemin her takımına monte edilen sisteminde hızlı, driplingçi ve ortacı değil terse akacak ya da çizgiye inip golün bir önceki adımı olacaktı. Kenar Hitzfeld sonrası Hamit’e verilemedi.. Klinasmann ile yaşanılan kayıp sezonun ardından Van Gaal geldi ve yeni transfer Robben çöktü sonra.. Orta saha ise artık oyunun merkezi ilan edildi ve burada radar gibi gözlere sahip olup çok iyi bir saha görüşüne sahip olmanın yanı sıra hızlı bir şekilde topun dolaşımını sağlamalısınız. “hızlı” nın olduğu yerde Hamit’e yer olmuyordu fazla..
Tüm bu olumsuz eleştirilere rağmen Hamit’i özel kılan ise oyunu aklıyla oynayıp yeteneğini sonuna kadar işin içerisine soktuğundan dolayı her pozisyonda "en kötü" vasatın üzeri bir performans göstermesidir. Hamit varsa sorun yoktur, kötü oyunu azdır ve fakat Bayern-Real gibi kuluplerde ise bundan fazlası istenir. Sırıtmamak değil oyunuyla göze batması gerekir..
Futbol karakteri...Zeki bir oyuncu deyimini pek çok futbolcu için kullanırız ama çok azı bunu hak eder. Hamit oyun zekası üst düzey olduğu için bugünkü konumundadır. Saf futbol yeteneği açısından ele aldığınızda elinizde şutları dışında üst düzey olarak adlandırabilceğiniz pek bir şey kalmıyor ama zekasını yeteneğiyle birleştirdiğinde her pozisyonun asgarisini verip zaman zaman yıldız performanslar da sergiliyor. Benzetmek gibi olmasın ama Zidane ile yeteneğinin dışına çıkan oyuncular içerisinde yer alır. Kategori farklı olsa da derdim anlaşılsın..
Hantallığı onu A Sınıfının içerisinden almıştır. Zekası ise yeteneğinin üzerinde bir kimliği ona bahşetmiştir. Bu da futbol kariyerinin bir kısmında onu yedek bırakır zira yeteneğinin yetmeyeceği kulüplere aklını kullandığı için transfer olmayı başarmıştır.
Sık sık Sakatlanması..Bayern dönemi ya da Schalke.. Çok yakından takip ettiğimiz bu zamanlarda sinir eden bir sakatlık sorunu vardı. Hamit’e şans vermezler, beklerdik. Hamit çalışır, önündeki ismi geçip ilk on bire yerleşir, tam güzel maçlar çıkarmaya başladığı andan sonra sakatlanırdı. Türkiye Süper Ligi’nde vasat performans göstermesi çok zor ve fakat sorun şu ki onun önündeki en büyük engel düzenli oynamaya başladığı anda sakatlanmasıdır. Başka açıdan olumlu ayrıntı şudur ki Fatih Terim’in talebeleri kolay kolay sakatlanmayacak şekilde antrenman ediyor. UEFA kadrosu ya da geçen sezon Galatasaray’a dikkatli bir şekilde baktığımızda da görebiliriz.. Umarım Terim etkisi burada da kendisini gösterir..
Galatasaray’da performansı ne olur?Hamit en doğru tercihi yaptı. Oyun felsefesi açısından olumsuz ayrıntılarını silebileceği bir takıma geldi. Terim’in yeni takımında o pek çok bölgede oynayabilir. Kulağımıza gelen bilgi ise 4-3-3 oynayacak olan Terim’in onu Selçuk-Melo ile beraber birlikte kullanacağı. Acil durumlarda ise sağ kenar-bek de oynayabilmesi önemli. Örnek olması açısından söylüyorum Klopp’un Dortmund’unda Hamit hiçbir şekilde forma yüzü göremez. Real Madrid’de en fazla durumu idare etmesi bakımından sağ bek oynayabilir. İkisi de benzerdir zaten.. Hantallığı, kısıtlı yeteneği ama üst düzey zekasını oyuna soktuğunda inanılmaz yararlı olması durağan takımlarda mümkündür. Topa sahip olup pası atasıya kadar olan süreç kimi takımlarda kabul edilemez. Lakin Terim’in takımında böyle bir sorunu olmayacağı gibi tencere kapak misali uyacaktır.
Galatasaray sezon içerisinde yaşayacağı birden fazla sorunun çözümünü Hamit'i alarak gerçekleştirdi. Üç farklı arenada gidiliyorsa Hamit verilen parayı fazlasıyla çıkaracaktır. Ama sağ bek, ama sol bek orta saha ya da kenar..
Benim fikrimi soruyorsanız eğer çift forvetli 4-4-2 felsefesinde sağ kenarda en iyi perfromansını verir. Yukarıda sayılan kimi olumsuz özelliklerinden dolayı takımın bütünü etkilenmediği gibi kenardaki rakip takımın aksiyonlarını zedeyelebilmesinin dışında Hamit ortaları ve aklıyla da ofansif açıdan olumlu katkı da sağlar.
İnsani yönü..Tüm ülke Hamit karakterine hayran, ben hariç..
Burada belirtmeliyim ki öncesinde yükselttiği beklentinin ışığında yaşanılan hayal kırıklığının etkisi de büyük. Çok sevdiğim Mesut Özil herhangi bir demecinde saçmalasa sorun olmazdı belki ama Hamit’in bende böyle bir lüksü yoktu zira onu blogdaki pek çok posttan görebilceğiniz üzere en üst düzeye yerleştirmiştik..
..Hatta Münih’te aynı yerde yemek yediğimiz için karşılaşmış, ricamı yerine haklı nedenlerden dolayı getiremese de gayet nazik bir şekilde benimle iletişim de kurmuştu ki buraya da taşımıştım.
Lakin..
Hamit gururlu ve kibirlidir. Bunun avantajı da vardır ama fazlası zarar. Benim derdim de burada aşırıya kaçan kibiridir.
“..gururun kişinin kendi değerinin herhangi bir bakımdan üstünlüğü hakkında zaten sabit olan kanısına dayanmasıdır; buna karşılık
kibir, başkalarında böyle bir kanıyı uyandırma arzusudur” A.S
Hala ısrarla ve inatla söylerim; “B
akın bana, altı ay oynamadım ama ne kadar fitim lakin diğerleri çalışmamış” tarzı bir söylemi TV kameralarından dile getirmek takım kaptanına yakışmaz. Ki sormak gerekir Almanya,Hırvatistan maçlarında hazır halinlle ne oynadın v.s.
Mesut Özil’i ve onun gibi farklı seçimleri yapmış diğerlerini çok da tehlikeli zamanda milyonlara varan bir kitlenin(alamancılar) hedefi haline getirmek de ayıp ki kendisinin yine buradaki derdi “bakın o onu seçti ama ben kalbimle..” muhabbetidir. İlkay o dönemde sokakta taciz edilmişti diye gider bunun ayrıntısı. Bayern Münih’ten arkadaşı kaptan Philipp Lahm kitabında barışçıl bir organizasyon içerisinde bir araya geldiğinde çok şaşırdığını ve Hamit’in dilinin de barışçıl olmadığını ve hatta o kesimin “makaslandığını” da belirtmiştir. Konu aynı ve orada makaslanan bir süre sonra Welt’de hepimizin okuduğu o röportaj..
Biliyorum bunlar ilginizi çekmez ve bu ülkede Hamit sevgisi Fenerbahçelilerde bile inanılamz boyuttadır ama benim fikrim budur.
Ben Hamit’i uzunca bir süre sadece karakterinden dolayı da çok sevdim. Daha pek çok güzel demeci de vardır ve iki ayrıntı ile bütüne varan bir yargı olmasa da dikkat edilmesi gereken durumlar olduğu için altını bir daha kalın kalın çizelim.
Misal Uli Höness gibi bir zekanın da yakın arkadaşıydı. Onun gidişine tavrı şu olmuştu
“..
üzülüyorum çünkü En yakın tartışma arkadaşımı kaybettim ben”
Şimdi artık yakından bakılacak. Benim anladığım şudur; Eğer performansı iyi olursa sorun yok, muazzam katkı yaptığı gibi liderlik de edecektir. Lakin.. Bayern’de, Real’de ve hatta Schalke’de olduğu gibi çeşitli nedenlerden dolayı yedek kalıp o kibire dokunursanız Hamit’in diğer yüzünü de göreceğiz sanırım. İkincisine ben şimdilik ihtimal vermiyorum..