5 Nisan 2008

Teknik Direktör Adayim: Jurgen Klopp



Benim Galatasarayin basina teknik adam olarak istedigim isim budur. Jurgen Klopp..

Eger ki Feldkamp'in disiplininden, Soguklugundan sikayet ediyorsaniz aradiginiz adam budur. Futbolculari icin o "arkadas"tir, dünyanin en iyi, en cana yakin teknik adamidir. Teknik adam olarak basarisi, gecen günlerde Bayern'in teknik direktör adaylar arasinda olmasi yeterli kanit olarak alabilirsiniz.. Bugünlerde o da karar verecek, kalacak mi gidecek mi ?

Feldkamp'in istifasi



Aslinda malum soru sudur. Sezon sonu gönderilecegi ya da takimi birakacagi simdiden belli olan teknik adamin olasi basari ihtimali nedir ? Bu sezon sonu HItzfeld, Bayern Münih'de, Stevens Hamburg'da birakacak olup da görevine devam eden isimler.. Lakin teknik adam Feldkamp oldugu vakit isler degisiyor.. Hemen hickimsenin pek de kabullenmedigi kararlari alip sonrasinda yakaladigi basarilar sonrasi otoritesini ortaya koyan bir adamdir.. Dolayisla basari olmadigi vakit takimda huzursuzluk cikmamasi mumkun degildir. O takimi yönetmesi dahi mucizedir zira isleri bastan asagi farkli bir yöntem ile halletme derdindedir..

Yönetim, bunun biraz olsun acisini dindirmek icin abuk subuk mesajlar verme gayretine düstü. Efendim takimi kimin yönetecegini Feldkamp belirleyecek ? (bu neden ki ?) Kimin gidip kimin kalacagina yine o karar verecek imali aciklamalar.. Bu yerinde bir yaklasimdi. zira teknik adamin otoritesini korumaya yönelik bu aciklamalar yine de dindiremedi hali hazirda gidecek olan teknik adamin arkasindan yorum yapmalari, etmeleri..

Velhasil teknik adamin en önemli gücü yok edildi. Korku.. Su saniyeden sonra takimda kalmasi daha cok zarar verebilir iken yerine koyacak adam bulunamamasi ise basli basina yönetimin en buyuk hatasidir. Neden ?

Feldkamp 74 yasinda bir adam idi takimin basina getirildiginde. Yeni bir yapilanma arifesinde uygun bir isim. Kimi köklü degisiklikleri takimin basina getirmek istediginiz isimler yapamaz, altindan kalkamaz, necatiyi degil göndermek klubeye bile koysa soru isaretleri dogar, eder.. Kariyerli bir hoca ve ayni zamanda takimi taniyan, nesteri koyabilecek isim gerekiyordu, Feldkamp bana göre hala dogru bir tercih idi. Velakin dogru/yanlis tercih olmasi bir yana, arkasi daha imzayi atar atmaz düsünülmesi gerekiyordu. Sadece hasta olabilecegi, yataktan kalkamayacagi ihtimaline karsi dahi takimi emanet edebileceginiz ,yer yer birinci adamliga hazirlayacaginiz genc bir teknik adam olmasi gerekiyordu.. Siz, bilmem kac yila yayilmis kalkinma/yeniden yapilanmas isine soyunuyorsunuz ama bunu yaparken bes yasindaki veletin dahi öngörebilecegi bir boslukta ne olacagini belirsizlige birakiyorsunuz.. Bugün Adnan Sezginin takimin basinda sahaya cikmasi basli basina düsüncesizligin somut tezahürüdür..

Benim umutla baglandigim isim idi Feldkamp. Bugune kadar olan emeginin bir analizine giristiginiz vakit kimi köklü degisimleri baslatmasi acisindan olumlu katkilar yaptigini söylesem de teknik adam olarak yaptigi islerin önemli bir kismina katilamadim. Basariyi ise ben degil sonuclar belirler. Schuster de Real Madrid'in basinda basarisiz sonuclar aliyor iken ben de Real Madrid baskani olsam aynen onun gibi önüne ömür boyu sürecek kontrati koyardim.. Zira belli, zaman gerekiyor sadece.. Velakin Feldkamp su haliyle 25 yasinda citir teknik adam olsa dahi supheyle baktiracak islere imzasini atmistir. En önemli eksigi ise bir oyuncudan maksimum verimi alma noktasinda basarisiz olmasidir. Biraz olsun sakin ve akilli bir teknik adam birakin Lincon'u, Barussodan saglam bir verim alirdi su gecen sürecte.. Bu isler biraz da böyledir. Allahin capone'nunu dünya yildizi yapacak seviyede oynatan terim Felipe'yi harcamistir iki macta.. Asi tutmadi mi her sey yikilir, edilir..


Simdi soru sudur; Kim gelecek ?

Bu aslinda önemsiz bir soru. Kim gelirse gelsin, takimin özlemdigi günlere dönmek icin bilmem kac yil daha beklemesi gerektigi gercegini hicbir sekilde degistirmeyecektir..

1941



Stockholm'da Isvec karsisinda Almanya..

Iki isim vardir Alman milli takiminda.. Gottfried Fuchs ve Julius Hirsch. Fuchs, o meshur macta, almanlarin Rusyayi 16-0 yendigi (1912) zaman tek basina 10 gol atan isimdi. Digeri de dönemin en iyi futbolcularindan Julius Hirsch.. bu ikilinin ortak özelligi iyi bir futbolcu olmalari sonucu milli takimda oynamalarinin yani sira yahudi olmalariydi..

Julius Hirsch, 1943'de yakalanir ve Auschwitz'de öldürülür.. Fuchs ise 1937 yilinda Kanadaya kacar ve 1972 yilinda yasama veda eder..

Almanya- Isvicre (1908)






Almanyanin tarihindeki ilk milli maci. Ve haliyle bugün onlarin milli takimlarinin 100.yili..

Mac, Isvicrenin 5-3 galibiyeti ile sonuclaniyor. Meraklisina: almanlarin gollerini atan Fritz Becker(2) (Kicker Frankfurt) ve Fritz Förderer (Karlsruhe) ..

3 Nisan 2008

The Fellowship Of The Blog & Fourfourtwo

Bloglarin kardesligine inanan bir müridim aslinda. Baslik, Flying Dutchman'in bloglinklerinin basligi ve gördügüm andan beri cok hosuma gitmistir zira var böyle bir sey..

Bu ay Fourfourtwo dergisine yazi gönderenler oldukca tanidikti. Efendim, Flying Dutchmann Ajax altyapisi üzerine, Kale Arkasi ve Eksi Sözlük yazari Ich ya da Emre Atasoy - ki bu adamin cok baska güzel isleri vardir zamanla ona da geliriz- Arjantin gezisi ve elbette futbolu üzerine, Hakiki Tosun Blog yazari ve ayni zamanda Fourfourtwo dergisi calisani Onur Erdem Ronaldo üzerine, su satirlarin yazari borges Almanya nin 2008 hazirligina nazaran iki satir karalamistir. Keza tüm bu blog kardesliginin bir dergide toplanmasinin baslica nedeni asker adayi ve Kale Arkasinin mimari Coskun Celik Fenerbahceyi derbisel acidan ele almistir dergide.. Velhasil Nisan sayisi baska olmustur Fourfourtwo ve bizim icin..

Fenerbahce - Chelsea Maci


Fenerbahce yari final icin avantajli bir skor elde etti. Oynamadan kazanmak deyiminin bire bir anlam buldugu bir karsilasma oldu. Takimin kötü oyununa ragmen dagilmayan bir yapisi, saglam bir sistemi var. Kazanilan basarida fenerbahceye yazilmasi gereken bu sistemin saglamligi, her kosulda kendisini koruyor olusudur. Keza Sevilla macinda deplasmanda iki gol yedigi zaman diliminde dahi isine bakan, dagilmayan, en ufak bir disiplinsizlik yasanmamasi varolan güzelligin en önemli ciktisi olsa gerek. Hem ceyrek finale kalisinda ve ayni zamanda yari final icin önemli bir skor avantaji elde etmesinde altinin cilzilmesi gereken bu oturmusluk, istikrar, kadro yapisidir.Tek basina bu basari, takimlarin basariya giden yolda istikrarin, oturmuslugn öneminin altinin cizilmesi adina oldukca önemlidir.

Aziz yildirimin kimi basarisizliklari sonrasinda dahi eskisi gibi transfere yönelmeyip kadroyu korumasi, iskeleti bozmamasi, teknik adam konusundaki israrciligi bugünkü basarinin mimari yapmistir. Barcelona, hemen her alanda basari saglamadan önce yeni teknik adamlari ve ronaldinholari ile beraber düsme potasina girdigi zaman onlara sahip cikan baskanlari neticesinde onlarca kupayi kaldirmistir. Galatasaray, UEFA kupasini aldigi zaman dört yildir beraber oynayan kadroya ve türkiye liginde oldukca zor olan dört yil boyunca ayni teknik adama sahip idi.

Alsinda örnekler cogaltilabilir. Schuster iyi bir teknik adam olmasi bir yana, Madrid'e iyi bir futbol oynatmasina ragmen bugunku basarisizligi takim ile kendi arasindaki uzaklik olarak gösterilebilir.

Bu noktaya gelmek basli basina bir basaridir Fenerbahce adina. bu noktada nasil ilerlediginizin önemi cok da yok aslinda. Sampiyonlar liginin ceyrek finalinden sonra sans oldukca önemli bir etkendir. Mourinho, Liverpool'a elendigi vakit o cok sevdigi kisitli kadrosunun en önemli adaminin sakat olmasi nedeniyle zora düsmüstür. Artik su saniyeden sonra her sey olabilir..

Velhasil, Tebrikler Fenerbahce..