7 Nisan 2010

Manchester United - Bayern Münih: 3-2


(hastasiyim su gol sevincinin, yatiyorum yerlere gülmekten.. Emineeee)

Öncelikle sunu bir daha belirtmek isterim ki Türkiyede takimina destek olmak icin tribüne giden insanlar Man U seyircisinin "baski nasil olur", "sahadaki takimi nasil etkilerim" konulu müthis destegini incelesinler. Elbette henüz macin sonuna dakikalar kala bir golün cok seyi degistirecegi bir ortamda stadi terkedecek kadar sinirli-elestirel yapilarini da "kötü örnek" olarak bellesinler.. Batinin iyi tarafi geyigi.

Macin icerigine gecmeden önce sunu söylemeliyim ki cok keyif aldim ben bu Sampiyonlar Ligi Ceyrek final macindan.. Hem tarihleri itibari ile hem de macin önem derecesi nedeniyle oldukca keyifli gecti. Man U her ne kadar 10 kisi kalsa da biraz daha direncli olup baski kurabilseydi muhtemelen nefes alma isini dahi erteleyecektim zira ikinci yari ne cayi ikileyebildim ne sigarami yakabildim ne de baska bir sey.. Tweeter grubu ile beraber muhabbet ede ede seyrettik ki cok cok keyifli idi.

Ferguson'un Rooney blöfü, kötü günlerinde olan Park ve Neville'i birakin ilkonbiri kadroya dahi almamasi, Scholes yerine Gibson'u, Rafael'i Ribery'nin önüne koymasi gibi sürprizlerle basladi mac. Buna mukabil Van Gaal ofansif bir kadro cikardi. Hem Ribery ve ayni zamanda Robben, Müller ve Olic'li kadro cesur bir hamle olarak tarihe gecmelidir. Zira..

...eger Barca'nin tarihe gececek orta saha etkinligi varsa bunun bir benzerini kenarlarda size Manchester yillardir sunuyor. Orta üclüden ikisinin kenarlara gelerek bek ve acik pozisyonundaki oyuncularla birlesip oradan muazzam toplar cikariyor. Sizden fazla bir adam olmalarinin yaninda bire birde de etkili oyuncular ile iceriye orta kesmiyorlar, pas veriyorlar.. Ribery ve Robben ilk yari boyunca teke tek man u'lu oyuncu ile karsi karsiya kalamaz iken Valencia-Badstuber ikilisi sik sik Ribery'den kaynakli carpismak durumunda kalmistir ki ikinci gol de buradan bu sekilde gelmistir. Kenarlarin hucum merkezi oldugu takima karsi kenar savunmasi olmayan iki hucumcu koymak cok ciddi bir cesaret örnegidir. Seyircinin de etkisiyle etkisiz bir yarim saat oynayan Bayern Nani-Valencia show sonucu üc gol ile cezalandirildi.

Gerek alman yorumculari gerekse de diger maci analiz eden insanlar ilk gol icin Manchester'in yoktan yere gol yarattigini söylüyorlar lakin ben bugün sahada olan her aksiyonun öncesinde alinan kararlar ,yapilan eylemler dogrultusunda sonuc verdigini düsünüyorum. O golü cok iyi bir kaleci yemez ve kötü degil ama cok iyi bir kaleciden yoksun oynuyor Bayern Münih. Elbette bu cezalandirilacaktir.. Sene basinda Lucio'yu satan, yanlis sol bek transferleri yapan Bayern ve yine genc Badstuber'in seviyesinin yukarisina cikamayacaktir. Önünde de Ribery oynadigi zaman bu yavas adam Valencia karsisinda belki de bugüne kadar oynadigi en kötü maci cikardi. Ayni sekilde Tevez-Ronaldo satisindan dogan boslugu dolduramayan Man U, Rooney'i sakat sakat oynatmak zorunda kalacaktir.. En basitinden bir Tevez bugün her seyi cok farkli kilabilirdi.. Tüm bunlarin üzerine kagit üzerinde dahi sürprizi mantigin alanina sokan ise sene basinda Ribery'nin satisini engelleyip üzerine Robben'in getirilmesidir... Tüm bu olup bitenler sans, yoktan yere atilan gol degil yapilan hatalarin bedeli ya da dogru eylemlerin sahada tasdik edilmesidir.

Iki farkli devre izledik. Birinci devre Bayern sahada yok iken ikinci devreye yüzde 70 topa sahip olma ile basladi. Özellikle Ribery ve Robben karsisinda hem Evra hem de Rafael cok saglam durdu, gecirmediler ve etkisiz kildilar rakibin iki önemli yildizini.. Buna karsilik Nani'nin müthis formu, seyircinin baskisi karsisinda eli ayagi tutulan Bayern ve gelen goller ile yari finale gider iken her sey aslinda o Olic'in attigi gol ile beraber skordan kaynakli psikolojik etkenlerin girmesiyle degisti, karisti.. Tam bu esnada lider oyuncu eksikligini de cekmistir Manchester United. Takimin taktiginden, eksikliginden ziyade güveni kaybolmus, sonuca coktan razi olmus görüntü icerisindeydi. Cantona,Effenberg gibi adamlarin oldugu yerde bu görüntü asla olusmaz..

ilk devrede Man U'nu sahaya muhtesem bir sekilde yayilmasi ve özellikle kenarlarda etkili olmasi beklenilen rakibinin her kanadina ücer adam ile cikmalari tamamen bir yerlesim güzelligidir. Orta üclüsünden ikisini sürekli olarak Rib-Rob belasina karsi kenarlara gönderen Man U'nun aslinda tek zayif noktasi bu durumda orta saha olmaliydi rakibin hucum varyasyonlarinda.. Sadece bu acidan dahi Thomas Müller'in önemi oldukca fazlaydi. Olic'in attigi golde Schweinsteiger'in pasini asist olarak ileriye götürmenin disinda sahada yoklari oynadi. Bunun disinda ortadan bir akin gelistiremedi, kenarlari da saglam durunca Bayern'in isi biraz daha sabira, Rib-Rob ikilisinin tamamen bireysel yetenegine kaldi..



Bireysel yetenek biraz da böyledir. Alex icin derler, burada da gecerli. Mac boyunca tutarsiniz, bir kere kacarsa isinizi bitirir. Rafael cikasiya kadar bence müthis bir oyun sergiledi lakin deneyimsizligi nedeniyle sari karti oldugunu unutarak taktik faul yapip Man U'nun hali hazirda gerilemeye basladigi noktada takimi geriye civiledi. Ribery, cabalasa ve istese de mac boyunca kaybettigi toplarin miktari bir hayli fazlaydi. Yine de aldirdigi sari kart en az Robben'in golü kadar etkili oldu macin skorunda.

Rakip on kisi kalinca muazzam bir top cevirme örnegini gördük Bayern Münih takiminda. Bunun icerisinde gösterilen sabir ve ne olursa olsun oyun disiplininden kopmayan anlayis tamamen bir Van Gaal-Alman disiplinin karisiminin sonucudur. Yay gibi kapandi Man U ve hali hazirda birisi orta sahadan bozma, digeri de golcü olan iki stoperinin de pas yapabilme yetisiyle on kisi olarak yüklendi Bayern eksik kalan rakibine.. Inanilmaz sabirli ve güzel top cevirdiler, kilidi acacak insanlar belli. Ribery'e geliyor, iyi kapanmissa orta saha araciliyla top Robben'e ulasiyor ve o boslugu büyük bir sabir ile aradilar.. Gole kadar da müthis bir hamle önceligiyle Rib-Rob durduruldu ama her zaman dedigimiz gibi; Nereye kadar ?

Korner'den iki yildizinin anlasmasi sonucu Fiorentina'da oldugu gibi muhtesem bir gol cakip maci Fiorentina skoruna yine ayni isim getiriyordu. Bayern Münih gruplardan beri oynadigi bilmem kacinci ölüm-kalim maci. hem Bundesliga icin hem de Sampiyonlar Ligi icin.. Juventus-Fiorentina, daha dün Schalke.. Hepsi ya tamam ya devam maclariydi ve ne ilginctir ki hemen hepsinden istedigi sonucu almis, "devam" demistir.

Elimde imkan olsa bu macin son dakikalarini Galatasaray'li futbolculara tek tek izletirim. Bir takim nasil yavas yavas ve büyük bir sabirla karsi yakada baski kurar ve daha önemlisi nasil bir takim baski karsisinda paniklemeden pas oyunu ile kendi yari sahasindan cikar.. Bunlar hep calismanin ürünü oldugu kadar bir takimin toplam mental kapasitesinin de sonucudur. Lahm,Van Bommel, Ribery gibi "beyinlerin" yönetimidir..

Simdi Fiorentina'dan bu yana Bayern'in ne kadar hak edip etmedigi tartisiliyor. Arkadasim senin Ribery'in var mi ? Yok. Robben'in var mi ? Yok. BU adamlarin sürpriz yapmasina imkan birakmayacak ölcüde bir skorun var mi ? yok. E dogal sonuc bu o zaman.. Rooney'i gecersek RIbery-Robben seviyesinde iki degi bir oyuncu dahi cikartamayacak takimlarin neden turu hakettigini ben anlamiyorum, siz bir ara anlatin.

Cok uzun zaman olmustu bir Bundesliga takimi Sampiyonlar Ligi yari finali görmeyeli. 9 yil önce bugün Bayern Sampiyonlar Ligini almisti ve simdi o günden sonra ilk defa yari finale cikiyor.. Güclü rakip olsa da Final görme sansi oldukca yüksek, Bundesliga sampiyonu olma ihtimali gibi.. Haliyle ya tamam devam maclarindan alninin akiyla cikan, tonla gergin maclari geride birakan bu takim takdiri hakediyor..

6 Nisan 2010

Galatasaray, Futbol ve Blog.!



Bir konuya aciklik getirelim. Blog yazmak ögrenci olmayan bir adam icin oldukca zor bir is. Zahmetli bir kere ve sanildigi gibi emeginin karsiligini da almiyorsun. Bir grup olusturursun, bir sen bir o yazar olur bak.. Ya da benim de aralarinda bulundugum pek cok insanin yaptigi gibi "artik" arada sirada vakit buldukca zahmeti cok fazla olmayan bir seyler karalarsin olur öyle.. Ama günde üc post seklinde yazmak ancak Flying Dutchman'a özel bir durumdur ve hala bugün nasil bunu basarip sorunsuz bir aile-is yasami oluyor, anlamis degilim, ben yapamiyorum. Simdi gmail hesabi olmayip da mail atan bir tek sen degilsin haliyle benim bu ücünü birlestirsem bir kitap olacak seklinde mailleri okumam imkan dahilinde iken hepsine tek tek yanit vermem mümkün degil. Yer yer okudugunuzu algilamakta güclük cekiyorsunuz. Hepinize bir cevap yazmak yerine asagida hasta bir vaziyette yatan kizarkadasimi da düsünerek toplu maili post olarak atiyorum. Bu blogu okuyorsaniz hepsi bir bütündür. Yüksek ihtimal yazinin sözlükte ve farkli platformlarda linklenmesinden dolayi buraya geldiniz ama burasi görüntünün aksine konuyu cok uzun bir sürecte yavas bir sekilde isler ve bazen sonucu bir asagidaki post gibi tek bir yazida da cikiverir.. Sanildigi gibi bir anda size gördügümü tek bir cümle ile anlatamam, onlarca örnegi vardir, detayli bir sekilde analizler yer alir ve okumak keyifli degildir her zaman.. Ve mümkünse yorum yapmak icin bir gmail hesabi alin ve blogu bastan asagiya bir okuyun.. Bir senedir ayni kelamlari ediyoruz biz.. Küfürsüz, icerikli cok güzel emek verilmis yazilar olsa da bana ulastirdiginiz, genel görüntü icerisinde cok fazla detay ve cok uzun yazisma sürecini gerekli kilmasi nedeniyle malaasef yazdiklariniza gereken degeri veremiyorum her zaman..

Söyle bir genel cerceve icerisinde ne dedigimi anlatmaya calisayim ama sunu özenle belirtirim ki ben sizin kadar futboldan anliyorum fazlasi ve eksigi yok.. Blogger denilen olay siradan insanin futbola bakisini renklendirmesidir. Burasi sanildigi gibi otorite konusuyor degil, insanin bazen yanlis da olsa kendi bakis acisini güzel bir sekilde sunma platformudur. Pek cok insanin aklindan geceni ben kagida geciriyorum, tek fark bu. Siradan insan isidir yahu bu.. Bu yüzden ben hicbir röportaji filan kabul etmiyorum zira komik geliyor bu bana. Yer yer dogrunuza bastim diye Tanri muamelesi yapiyorsunuz onu da kabul etmiyorum zira onun sonu kötü bitiyor genelde. Fark bizim konustugumuzu canlandirmamiz,. Siz de bu kadar yazi yazsaniz, konussaniz degisen bir sey olmayacaktir, siz de bizim kadar dogrulari dile getirirsiniz ama tek fark kitleniz baska olacaktir. Konuyu daha genis bir perspektifden ele alayim ama yogun gündemler oldugu zaman cevap alamayacaginizi bilerek mail yazin..

Ben cocuklugumda yazlari Almanya'da gecirirdim. Ilk defa Aldi adli her seyin bulundugu alisveris ortamini gördügümde aklim cikti. Bir kac yil sonra Tansas, sonra Migros derken hemen hepsi ülkemde de acildi. Sonra misal alisveris merkezi gördüm, benim oldugum yere de ilk defa geldi.. On yil sonra benzerleri teker teker ankara caddelerine konduruldu. Yani bir isadami olsaydim sadece Avrupa görmüslükten dolayi pek cok atilimi ilk kez Türkiye'de yapabilirdim ve bunun icin cok fazla ticari zekaya sahip olmam gerekmiyor, yurt disinda yasamis olmam yetebilirdi.. Bizim futbol isindeki ayricalikli yönümüz de biraz böyle.. Burada görüyoruz ve kiyas yapiyoruz, bunlari aktariyoruz.. Bu yüzden biraz farkli bakiyoruz.. Basarili klupleri inceliyorum, icerigine vakit ayiriyorum, klubün yapisi ne nasil isliyor kafa yoruyoruz.. Basarinin anahtarini arayip bir bakima buraya yillar gecmeden iletme derdine düsüyoruz kendi capimizda.. Yoksa Ahmet iyi oynamamis, Mehmet kötü oynamis cok da farkli yorumlar degil. Yazi ile farkli kilmak mümkün lakin temelde otursak "a bak bunun blogu" var demez kimse.. Gayet siradan insan isi..

Ben Galatasarayliyim. SIKI bir taraftarim. Istedigim klubümün basarili olmasi. Lakin bir seferde bir sans eseri bir kupa almasi ya da bir ara görünüp kaybolmasi degil bu yüzden kendime örnek alarak yillar yili istikrarli bir sekilde basarili olan klupleri baz aliyorum ve hicbirinde teknik direktör tek basina belirleyici degil. O klubün yapisi teknik adam olmadan olagelen pek cok problemi cözebilecek tecrübeye sahip degilse, o sekilde yönetilemiyorsa istikrarsizlik kacinilmazdir. Istikrar sadece teknik adam istikrari ve sabri degildir arkadaslar. Asagida verecegim örneklerin bir kisminda 20 yildir ayni teknik direktör klubün basinda bulunur iken digerinde misal teknik adamliginin ilk yilinda dünyanin belki de en basarili klubü olabilmistir zira basariyi sürekli kilan etken sürekli orada olan bir seydir. BU nedir ? Rijkaard ya da Skibbe'nin basarili olmasi dahilinde yine de istikrarli bir sekilde basarinin olamayacagini bugün ben söylüyorum zira problem göreve atadiginiz teknik adamlarda degildir.. Basarili sürekli olacaksa eger misal degisen teknik adamlara ragmen basarili olan kluplerde sürekli olan bir seyin sizde de olmasi gerekir, temel mantik budur.

Daha ayrintili aciklarsak eger..

..Guardiola ne gariptir ki ilk yilinda alti tane kupa kazandi. Rijkaard'in ardindan gelen hocadir. Size ilginc gelmiyor mu bu durum ? Hepimiz futbola gönül vermis insanlariz, futbolla cocuklugumuzdan bu yana ilgileniriz daha da ötesi burada yazarak futbolun derinliklerine iniyoruz, basariyi formüle etmek üzere caba harciyoruz.. Bu isin zirve noktasi, artik daha iyi olamaz konumu Barcelona.. Bu nasil bir seydir ? Bugün Guardiola bosta olsa dahi misal Milan klubünün Rijkaard ile Guardiola arasindaki tercihinin ne olacagini bilemezsiniz..Mümkün olsa da Guardiola baska bir ülkede baska bir takimi calistirsa .. Belki o zaman cok seyi cok daha iyi anlariz. Bugün benim secme sansim olsa Guardiola yerine yine Rijkaard'i tercih ederim üstelik hic düsünmeden.. Bu fark bir teknik direktörün futbol takimina katkisi konulu cok uzun tartismanin belki de en carpici örnegi olmasidir.

Guardiola'nin sabira ihtiyaci yoktu, sizce neden ? Guardiola yüksek ihtimal baska hicbir klupte böyle bir basariyi yakalayamaz. Ben sana ister Guardiola'dan istersen de daha hakim oldugum Magath'dan girer cikarim ve bu isin teknik taktik kisminin önemli olmasi adina daha önceden nelerin dogru yapilmasi gerekirliklerini sabaha kadar anlatirim. Bu isi en iyi kavramis insan Magath'dir isterse köy takimini dahi sampiyon yapar ama bunun icin belirli kosullari saglamak kosuluyla.. Iste bu kosullar Galatasarayda saglanayamiyor, sorun budur.!

Gecen Schalke maci sonrasi Hoeness tüm antipatikligini sergiliyordu. Bundesliganin en iyi takimi Bayern Münih'tir derken ayni zamanda diger bütün klup taraftarlarini cildirtacak seviyede bir kibir üzerindeydi, peki haksiz mi ? Degil. Bu ligin en iyi takimi 30 yildir Bayern Münih. Neden Bayern Münih sürekli basarili oluyor degisen hocalara ragmen .. ? Hoeness, Hoffenheim'in gecen yillara oranla daha da iyilestirdigi kadrosunun cöküsünü cok öncelerden görebilmis ve bunu o zamanlarda dillendirmis insandir.. Dedi ki: Henüz ismi olmayan, yildiz olamamis insanlari idare etmek baskadir simdi cok baska.. Asil sorunlar simdi basliyor ve bakalim Hoffenheim bunun altindan kalkabilecek midir ? Bir takimin basarili olup olamayacagini basindaki teknik adamdan ve onun yeterliliginden, maddi imkanlarina kadar pek cok konunun disinda yeni kosullarin idare edilip edilemesinin üzerine kurmasi sizce de böylesine basarili bir klubü yaratmis insanin dillendirmesi garip degil midir ?

Ve Hoeness hakli cikti, Hoffenheim yeni kosullarinin yarattigi sorunlarin altindan kalkamadi.. ve bölgesel ligden bu yana basinda bulunan hocasi da degil sorumlu olan.. Yildizlasan oyuncularin üzerine eklenen yeni yildiz oyuncularin cikardigi sorunlardan gitmek isteyenlere kadar yeni pek cok sorunun tecrübesini yasamamis bir kluptür Hoffenheim.. BU yüzden cöküsü kacinilmaz oldu zira bu konuda deneyimli bir futbol yöneticisi yoktu. Gelenegi olmayan, basariya götüren ilkelerden mahrum klup en fazla kisa süreli basarilar ile gündeme gelir, kalici yapan teknik adam degildir... Bunu anlayan ikinci klup Wolfsbug'dur.

Wolfsburg bugünlerde birden costu. Magath sonrasi girdigi cöküse dur dedi ve sence neden ? Sabirli oldu, teknik adamini zamanda dondurup vakit mi gecirdi ? Ya da Baris Özbek'in Essen'deki eski hocasi Köstner mucize mi gerceklestirdi ? Köstner kim biliyor musunuz ? Ya da dün basa oynayan Berlin birden neden sonunculuga oynar duruma neden geldi.. Aciklamasi basit: Sportif direktör degimi, Dieter Hoeness.. Berlin'den cikti gitti ve Wolfsburg'a geldi. Sezon basi gittigi takim cöktü, geldigi takimi da canlandiriverdi oysa Dieter Hoeness taktik-teknik filan karismaz ama bunu uygulayacak oyuncularin uygulayabilecek seviyeye yani hazir konuma getirilmesi de önemlidir... Teknik adam degil, yönetici.. Futbolu yönetmesi icin Wolfsburg klubü cok önemli bir ismi hatri sayilir bir paraya transfer etti.. Guardiola'nin ne kadar teknik-taktik bilemezsiniz yahu alti kupayi aldiracak kadar ne yapabilir üc-dört ay icerisinde bir teknik adam ? Ama yazildi,cizildi ve sorunlarin hepsini nasil cözdügü onlarca kez postlandi.. Barcelona takiminin ne oynayacagini dahi teknik adam belirleyemez zaten.. Oyuncular belirlenmis olan teknik-taktik'e göre yillardir hazirlaniyor lakin bu sahadakilerin psikolojik sorunlarindan gününde olmamalarina kadar tonla futbol disi sorunu halletmis bir adamdir ve sanilanin aksine bu acidan bakildiginda da 14 yasindan beri icerisinde bulundugu yapiyi restore etmistir. Deneyimsiz, yeni genc bir teknik adamin basarilarindan ziyade 20 yillik Barca tecrübesi konusuyor. Sampiyonlar Ligi finalinde iki teknik adam da bahsedilen sekilde birbirlerine denktir. Hem Ferguson hem de Guardiola icerisinde bulundugu yapiyi uzun süredir taniyordu.. Cok iyi taktisyen olduklarindan dolayi degil cok iyi futbol yöneticisi olmalarindan dolayidir.

Basarinin degil istikrarli bir sekilde sürekli tepeye oynamanin bir baska adi süphesiz ki Manchester United.. Bu klubün yildizi denilen oyuncular gitti, sahibi dahi degisti lakin degismeyen tek sey istikrar, basari ve Ferguson. Ferguson'un Manchester United klubündeki görevi tam olarak nedir ? Ferguson esittir Manchester United dersek eger basarinin nedeni ortadadir lakin yaniltici olan tarafi Ferguson teknik adamlik kisminin yukaridaki iki örnek dogrultusunda cok da önemli olmadigidir. Hitzfeld, Ferguson'u över iken onun hakkindaki en önemli ayrintiyi kendisinin gibi sorunlu oyuncularla anlasabilme yetenegi yani isin yönetici kismini önplana getiriyordu..Man U'daki futbola dair her konuda karar alici konumunda olan bir adamin görünürde önemli ama büyük resmin icerisinde basarisinin daha az nedeni olan teknik-taktik mevzularidir. Chelsea'de Mourinho gidince cöküs mü basladi ? Avram Grant'in bile performansi ortadadir.. Ancelotti keza.. Bir seyler yerine oturdu, sabitlendi ve bu Galatasaray'da yok.. Teknik adamin zaman gecirip her seyi yönetebilecek kivama gelmesini bekliyoruz ve bu yüzden zaman diyoruz zira baska caremiz yok..

Galatasaray'in futbolu yöneten idarecilerin izni olmadan Skibbe gerekli gördügü kimi uygulamalari devreye sokamamistir röportajinda da belirttigi üzere. Her futbolcunun kendi belirledigi dogrular cercevesinde ona özel gelisim programi "bunlar degismez" diyerek geri cevrilmistir. Bugün saha icerisinde gezen iki futbolcunun(Servet-Ayhan) futbol disi sorunlarindan misal kendimi bildigim günden beri maclarini izledigim , haberlerini okudugum "ben" ya da burasini okuyan bir baska taraftar bunu görebilir ama Rijkaard ya da Mourinho bunu göremez. Farkli bir dil ve din ve buna bagli olusan kültür icerisinde olagelen pek cok problemi cözmesi yabanci bir teknik adamdan beklenilemez.. Elbette Almanyada yetismis pek cok insanin Türklerle olan münasebetinden disiplin manyakligina kadar artisini eklediginde digerlerine oranla cok ciddi bir avantaja sahiptirler lakin genelde bu da yetmeyebilir.. Mourinho gelip sizin burada kendi kosullarinda farkli dogrulari olan kurumun futbol akli olamaz.. Belirli konularda isbilir olmasi yetmez.. Kendi icerinizden ve mümkünse sizde futbol oynamis, bu klubün icerigine hakim, sorunlarina careyi görebilir akla sahip bir futbol aklini ortaya cikarmaniz gerekir ve bu uzun süreli basarida kacinilmaz olarak ihtiyac halini alacaktir..

Dünyanin en iyi teknik adami da gelse bugün Galatasarayin icerisinde olan kimi problemleri birakin cözmeyi problem olarak dahi göremez. Siradan halktan birisinin cok rahat bir sekilde tespit edip cok da zorlanmadan cözebilecegi kimi konular hakkinda yapabilecekleri cok fazla bir sey yoktur. Size biraz tuhaf geliyor ama futbolun disinda bir yaklasim ile problemi halledilen bir futbolcunun performansini yirmi milyon antrenmanla elde edemezsiniz.. hazir olmayan bir futbolcuya istedigin dogru taktigi, dizilisi ver, nedir ki ? Dolayisla burada hikayelestirmeye kalksam Bundesliganin en basarili takimi olan Bayern Münih'in Hoeness'inin yaptiklarini yaz yaz anlatamam.. Hastanelerde mi kosmadi, Robben'leri mi ikna etmedi basina karsi teknik adamini deli gibi savunmadi mi ? Sadece basit bir futbolcu yönetimi, pedagojiden filan bahsetmiyorum.. Hoeness'in teknik adamin rahat bir sekilde isine konsantre olabilmesi icin neler neler yapiyor, bir fikriniz var midir ? Bir futbolcusu kalp krizi gecirdiginde onlarca kisi önündeki konusmasini kesip yanina ilk giden odur.! Pek cok futbolcu onun adalet anlayisi nedeniyle kendisini Bayern Münihe bagli hissetmis, gönülden oynamis ya da teknik adamin verecegi taktik-disipline hazir hale gelmistir. Robben'i Bayern almistir akabinde Van Gaal sadece telefonla sag kenarda da oynayip oynamayacagini sorup transfere onay vermistir.. Bugün basarili Bayern Münih'in nedeni Bayern gelenekleri ve futbolu yönetenlerinin aklidir.. idaresidir ve Galatasarayda olmayan sey budur.!

Sonuc olarak yabanci bir teknik direktörün ne kadar kariyerli olup futbol konusunda isbilir olsa dahi sizin ilk yilinizda futbolu yöneten akliniz olamaz. Türkiye Ligi, Türk oyunculari, Türk gelenek ve görenekleri, Basin, Müslüman bir kültür icerisinde yetismis olmalarindan kaynakli yerel problemleri cözemez.. Bunlari arkada halleden bir Hoeness, bir Ferguson bir Allofs olmak durumundadir. Bu olmadigi zaman isiniz haliyle dünyanin en iyisi dahi olsa zamana kalmistir. Misal problemi halledilmis bir Ayhan Akman olsaydi belki bugün cok sey cok baska olacakti ama acik bir sekilde suikast düzenler gibi oynamamayi isteyen bir Ayhan Akman vardi aylar boyunca sahada.. Bugün masallahi vardi, kötü iyi oynamasi degil oynamak isteyen, problemi her neyse cözülmüs bir Ayhan Akman.. Ve hala cözülememis bir Servet Cetin.. Istedigin taktigi, idmani ver Servet'in sorunu cok baska..

Basa dönelim. Neden Guardiola konusunda sabirli olmak zorunda degil iken biz Rijkaard konusunda zaman vermeliyiz ?

Guardiola takimin teknik direktörüdür ama 14 yasindan beri o klubün icerisinde ve o ülkenin bir vatandasidir. Becerisi teknik direktör olarak degil sportif direktör konumunda muhtesemdir. Barca da onu zaten teknik adamliktan cikarip genel menajer yapmak istiyor. O bizim teknik adamimiza vermek zorunda oldugumuz zamanin on katini o klubün icerisinde harcamistir zaten. Biz Rijkaard'in kendisini futbol konusunda gelistirmesini istemiyoruz, sorunlari halledecek seviyede klubün icerisinde kalmasini bekliyoruz..

Buraya Van Gaal'i getirin, basarili olma sansi yüzde ikidir. Fatih Terim misal Sportif direktör olarak Kaiserslautern'in basinda basarili olma sansi neyse Rijkaard'dan istediginizin olmasi da o ihtimal dahilindedir ancak.. Guus Hiddink'in tecrübesi olmasina ragmen basarisi ne kadar Oguz Cetin'e bagliysa yabanci bir teknik direktörün icerigine bakilmaksizin burada basarili olma sansi da Galatasaray yönetiminin olmayan futbol aklinin devreye sokulmasi ile ilintilidir..

Sabir bize gerekiyor, baskalarina degil. Biz Rijkaard'dan zaman icerisinde ülkede yasayarak kendisine has kosullari özümsemesini ve buna istinaden olusan problemleri cözebilecek seviyeye gelmesini bekliyoruz, oysa beklemeyebilirdik de.. Bunlar pek cok klubün icerisinde teknik adamin degil sportif direktörün görevidir. Ikisi beraber yürür ve basarida o kadar da etkilidir. Van Gaal, Luca Toni'yi oynatmayabilir, bu karar teknik bir karardir. Ayni zamanda arada bir oynamayacak olan Luca Toni'nin isminden dolayi yedek kaldigi her sürecte takimin huzurunu bozacagi icin gönderilmesi karari da Hoeness'e aittir. Kötü futbolcu ya da Bayern'e iyi bir yedek olamayacagi icin degil olasi problemlerini görüp takimi kötü etkileyecegi icin.. Ve bu en az teknik adamin teknik-taktik konusundaki basarisi kadar önemlidir..

Galatasaray pek cok karari aylardir yanlis veriyor.. Alti yildir oynayan Lincoln oynayamadi, yanlis sportif kararlar neticesinde. Kaptanlik vesaire.. Burada Skibbe'nin ne sucu var ? Önüne gelen Lincoln'e verilen kaptanliktan yaptigi hinci cikariyor, istediginiz taktigi simdi verin, ne olacak ? Meira'nin mutsuzlugu yöneticiler tarafindan dile getirilir iken bunun cözümü icin gram caba harcanamadi.. Daha Skibbe'nin yardimcilarinin görevden alinmasindan Rijkaard'a yapamayacagi görevleri yüklemek gibi tonla sacmalik.. Her seyi Rijkaard yönetsin diye Skibbe'nin aksine ona sportif direktörlügü ilk yilinda yüklemek de komiktir. Hayatinda bes gün kalmamis Türkiyede onlarca problemi Rijkaard ya da Mourinho nasil halletsin ?

Adnan Polat'in yaptigi cok güzel isler var. Su an icin alternatifi bana göre yok ve mesele de futbolu yönetecek, teknik adamin basarili olabilecegi kosullari hazirlayacak bir akla ihtiyaci olmasidir. Adnan Sezin ve Haldun Üstünel ancak bu belirlenmis aklin ihtiyaclarini giderecek yetenekli yöneticilerdir lakin futbol akli maalasef degildir. Rijkaard ya da yabanci bir teknik direktörün de sprotif direktör olabilmesi icin minumum üc yila ihtiyaci var ama ya ikinci yilin sonunda giderse yeniden birisi ve tekrardan sabir mi diyecegiz ? Mesele sadece teknik adama sabir gösterilmesi degil.. Sabir gösterip basarili olacagi zaman cat diye gidiverirse ne olacak bütün emeklerin ?

Teknik adamlara ve oyunculara yüklenmekten vazgecin artik. Evrensel dogru yoktur. Kendi dogrunuza mevcut kadroyu inandirma gücü vardir. Basarili olmus Terim'in dogrusunun önemi yok ve daha cok önemli olan kendi dogrusuna sürekli itaati saglamis olan karizmasidir. Bülent Uygun'un cagdisi yöntemlerini elestirebilirsiniz lakin o bölgeye olan uyumunu da gözardi edemezsiniz.. Bülent Uygun cok iyi taktisyen filan degildi sadece o bölgedeki bir klube uygun bir yapisi vardi.. Orasini yönetebilecek kadar onlardandi cunku.. Rijkaard ne kadar bizden ? Bizdenlemesini beklemek durumunda kalmak aslinda aci degil midir ? Gelir gelmez etki edebilecegi bir sistemin icerisinde olmamasi da belki asil kusur degil midir ?

Polat yönetimi genc-oyuncularla iyi anlasan hocalari denedi (Skibbe,Rijkaard), yaslisini-otoriter olanini denedi (Feldkamp), orta yaslisini gönderdi(gerets).

Skibbe Bundesligada, Gerets Fransa Liginde, Rijkaard La Liga'da, Feldkamp emekliliginde gayet basarili olur iken Galatasaray takiminda hepsi tökezliyorsa burada bir sorun var demektir ve artik Galatasaraylilarin bu sorunu kesfetme zamani gelmistir. Olmadi sabretmeye devam edelim misal Premiere Lig'den bir hoca, Serie A'dan da bir hoca deneyelim yine basa dönelim.. Ama bilin ki yönetim-idare isi inanilmaz önemlidir. Skibbe sadece Lincoln'ü, Frankfurt'da Caio'yu idare edince ortalik yikiliyordu.. Rijkaard Ronaldinho'nun, Messi'nin dilinden anladigi zaman dünya yildizi yaratti. Bunlarin pek cogunu teknik-taktige dokunmadan basardilar.. Lakin yönetilmesi gerekenler sadece oyuncular degil futbola dair her köse..

Neden böyle düsünüyorum ?

Kendinizi benim yerime koyun. Siz bir Bundesliga manyagi ve Barcelona sempatizanisiniz.. Simdi benim önümde alti yil boyunca oynayan oyuncu, teknik adam buralara geliyor (Skibbe,Lincoln,Meira,Gerets v.s..) Büyük bir ask ile izledigim Barcelona'nin basindaki adam buraya geliyor (Rijkaard). Bu isimler hakkinda yapilan analizler internetin pek cok bölgesinde borges ismiyle yayimlanmistir zaten. Sözlük mü dersiniz, cesitli web siteleri, blog..

Hepsi Galatasaray icerisinde basarisiz olup gider iken gittikleri yerde kaldiklari yerden devam ediyorlar.. Lincoln gecenlerde golünü atti, Skibbe Frankfurt ile costu, Gerets Marsilya ile inanilmazi basariyordu vesaire..

Hep mi oyuncular suclu, hep mi bir sorun var ? Belki sorun cok baska bir yerdedir..?

Basarili olmus kluplerin teknik adami her zaman degisebilir lakin o teknik adamin calisacagi ve muhtemelen basarisinin yarisindan fazla olan kosullarda bir süreklilik vardir. Her sey teknik adam olsaydi alirdik en iyisini ve her seyi ona birakir dünya klubü olmasi icin beklerdik.. Lakin böyle olmadigini bugün cok iyi görüyoruz.. Olmadigini gördügümüz gibi böyle de yapildigini biliyoruz..

Sportif Direktör ya da genel menajer futbola dair her alani yönetir. Pek cogu klubün anlasmalarindan ekonomik acilimlarina kadar söz sahibidir. bu konuda Galatasaray yönetimi bir sekilde iyi seyler yapiyor ama futbola dair acilimlari öyle hatali ki.. Skibbe'nin yardimcilarini görevden alip absürd bir teknik adam kosulu yaratan akillarin dogru bir sey yapacagina inanmiyorum ben.. Kendileri anladiklari icin degil basinda öyle yazilip cizildigi icin güvenmedigi Skibbe'Ye ve cok güvendikleri Rijkaard'a her iki acidan da yanlis yaklasilmistir.. Bunun sonu da yoktur eger ki birileri oturup dünya klubü olmus, basarida istikrar yakalamis takimlari ciddi bir analizden gecirmezlerse..

*yazdiginiz yazilarin icerikleri bir sekilde burada karsilanmistir, verdiginiz emege saygimdan böyle uzun..

5 Nisan 2010

Skibbe,Lincoln ve Sivas Maci,!



Futbolun kendisinin konusulmasinin cok da mümkün olmadigi bu macta kaybedilen iki mactan ziyade beni üzen baskanindan futbolcusuna kadar sevemedigim bir klubün istedigini ikina-sikina, kavga-dögüs ve zorla almasidir belki de.. Su kesin ki gelinen bu noktada pek cok analiz mümkündür lakin en son yapilacak olan da macin analizidir. Sadece cikartilan kadronun Rijkaard'in istedigi sistemden ziyade cezaya carptirdigi oyunculardan geriye kalanlardan bir futbol takimi yaratma adina böyle gelistigini söylemeliyiz sanirim. Sadece son saniyelerde Hocanin Gökhan Zan'i oyuna sokma girisimi dahi artik onun sistemden, oyun planindan ve cok seyden vazgecip kimsenin iplemedigi bir üc puanin pesinde kendisini harap ettigini, bu baskiyi kaldiramadigini görebiliriz. Ben hem maci hem de cok tartisilan Rijkaard'i bir kenara birakip gecen sene hakki yenilen, küfürlerle, hakaretlerle gönderilen ve hatta birisinin futbol hayatini dahi bitirme noktasina getiren kosullarin olustugu o günleri hatirlatmak ve herkese hakettiginin en azindan bugün verilmesi gerektigini düsünüyorum.

Tam gecen sene bu zamanlar asagi yukari ayni seyler gerceklesti. Hocalar farkli, oyuncular farkli lakin sikayetler de degisen bir sey olmadi.

Skibbe tecrübesiz, stajer ve bu isi bilmiyor, otorite sorununun üzerinde durup daha baska dogru yanlis pek cok seyler söylenildi. Galatasaray da buna mükabil bu hatanin üzerinden bir hoca getirdiler. Rijkaard'in hem futbolcu hem de teknik adam olarak kariyer sorunu var diyeni futbol Tanrisi carpar. Skibbe nere Rijkaard nere.. Sorun cözülmüs olmasi lazimdi, degil mi ?

Lakin arkadas senin sorunun hep ayni kaldi, hocayla filan ilgisi yokmus demek ki. Senin sorunlu,stajer hoca dedigin bugün Bundesliganin tartismasiz bir sekilde herkesin elbirligiyle yetenegini kabul edip hakkinda sadece benim bugün okudugun onlarca olumlu makale yazdiran Skibbe.. Buradan Rijkaard'i gönder degisen cok bir sey olmayacaktir. O zaman sorun nedir ? Eskiden mesafeler de uzundu, iletisim koptuktu, kim nedir haberi olmazdi. Ama simdi gecen sene kovulan bir hocanin bu sene yaptiklari ile üc-dört yil önce Barca'ya dehset katkilar saglayan hocanin bugün buradaki konumu.. Demek ki sorun hoca degil ki biz iki post asagida yazdik, cizdik, basari ve onu kazandiginiz kosullar birbirlerinden ayri bir sekilde degerlendirilemez..

Lincoln sorunu vardi gecen sene. Ben inanirim ki en büyük haksizliklardan bir tanesi de Lincoln'e yapilmistir. Skibbe röportajinda belirtiyor, ickisi yok, gece hayati yok ve sadece Brezilyali, yetenegine övgü bekliyor, yildiz iste.. Cakma yildiz degil seni sahada yalniz da birakmiyor, kosuyor ediyor ve acik acik pek cok maci da sana aldirmis, hakkini da vermisti futbolun..
Isyan ettiler.. Türlü türlü karaktersizlikleri yapistirdilar. Simdi Brezilya Milli takiminda oynayan Premiere Lig'den buraya Elano ve Jo transfer edildi. Birisi "efektif olma, etkili olma nedir" konusunda Lincoln'ün bes metre arkasindan gelir iken digeri Fenerbahce maglubiyeti sonrasi verdigi partiler, disiplinsizlik ve daha nice konular konusunda Galatasaryli oyunculara ders verir gibi ilahi adaleti sagliyordu. Bugün Jo sonradan girdigi oyunda ayakta duracak hali yoktu.. Disiplinsiz oyuncu mu diyordunuz, nedir ne degildir bugün belki ögrenmistir Galatasarayin kaptanlik yarisina girip oyuna küsen, ona buna tavir yapip isimsiz bir sekilde saga sola demec veren güzel karakterli yerli oyunculari.. Yerli oyuncular.. Bes tane Galatasarayin orta sahasi vardir, dördü bugün ikinci Bundesliga takimi Kaiserslautern'de yedek kalir.. lakin mübareklerin isyani, haksizliklari hic bitmez..


Simdi ben gecen seneden bu yana sabit kalan Galatasarayli yerli futbolcularin düsündüklerini merak ediyorum. Hoca dediniz degistiridiler, Oyuncu dediniz yerine yenilerini getirdiler ama görülüyor ki degisen bir sey olmuyor. Isyanlariniz bitmiyor, gazete gazete geziyorsunuz ve hala sikayet ediyorsunuz birilerini.. Hoca Elano'yu kayiriyormus, Giovanni'ye söz vermis, milli takimda oynatmak icin mis mis..

Ayni zamanda bu takimin bir de kaptani var Arda Turan. Bakin ne giydigine ne görgüsüzlük yapip da sinema kapattigina ne de baska bir durumuna elestiri getiririm. Genc oyuncu, gezsin, tozsun ve ne yaparsa yapsin.. Üstelik Tam Saha'ya verdigi röportaj da muazzam.. Performans olarak da ben kötü bulmuyorum.. Lakin benim kaptani oldugum bir yerde bir kac futbolcu cikip da isimsiz bir sekilde gazetelere röportaj veriyorsa, teknik adami suclayici ve iftira niteligi tasiyan dedikodulari saga sola yayiyorsa orada bir problem vardir ve kaptanin da kusuru on üzerinden ondur.!

Galatasaray takiminda hem icerideki oyuncularin ve ayni zamanda genel anlamda futbolun yönetimi ya da idare edilmesi problemi vardir. Hocalarin, oyuncularin hepsinin birer ayrinti oldugunu herkes gözden kacirip kimisi Rijkaard'i yakaliyor, digeri Jo'yu ve vurup duruyorlar. Gecen sene yapilan o fahis yönetim hatalarindan bu yana burada yazip ciziyoruz.. Sportif direktör, futbolun yönetimi problemidir.. Misal..

Gecen sene Skibbe'nin istifasini getiren maci gözlerinizin önüne getirin. Yüz insandan doksandokuzunun inanci sudur ki Baros o penaltiyi atip beraberligi saglasa maci da cevirecekti. Olmadi.. Skora degil de Bayern Münih'de oldugu gibi oyunun icerigine bakan bir Galatasaray yönetimi olsaydi asla ve asla teknik adami degistirmez, o ortami bozmazdi. Gecen sene Klinsmann ile islerin son bes macta dahi yürümeyecegini anlayan Hoeness ne kadar dogru hareket ettiyse Adnan Polat da bir o kadar yanlis hareket etmistir. Bakin buradan giden ve burasini gercekten cok sevmis olan insanin art niyet icermeyen samimi beyanatlari neler diyor:

"Galatasaray’ın teklifi kabul ederken Galatasaray’ın aslında yüzde 60’ı yabancı yüzde 40’ı Türk olan bir teknik direktör aradığını anlayamadım. Sanırım beklentilerin çakışmamasında en önemli nokta bu oldu. Pişmanlık değil ama bunu daha önce fark etmiş olmayı isterdim."

"Şunu demek istiyorum: Galatasaray yönetimi uluslararası isimlerle çalışırak, iyi isimler transfer ederek ‘Uluslarası’ olmaya çalışıyor. Ama bu formülün tutmasına olanak yok. Aslında eksik olan eğitim. Futbolcular iyi yetişmiş. Ama uluslarası olmak için eğitilmemiş. Gelen yabancılarla arada fark doğuyor. Birey olarak hareket etmiyorlar. Herşeyden önce yabancı dil bilmiyorlar. Almanya’da yetişmiş bir Türk oyuncudan bile mantalite ve bakış açısı olarak eksik olduklarını görüyorlar. Çünkü onlar Almanca ve İngilizce konuşarak geliyor. Bu eksikliği bilmek, fark etmek onları üzüyor."


Bugün Neill'in sinirlendigini,agresif yapisini hemen herkes cok iyi bir sekilde görüyor. Ki Neill yapi itibari ile bizim ligimizin takimlarindan birisinin defansina liderlik yapabilecek karakterde lakin ne kadar zorlandigini görüyorsunuz..

"Yetenekliler. Ama dediğim gibi ‘uluslarası olmak’ eğitim gerektirir. Lafta kalmamalı. Mesela Meira kendi kalitesini gösteremedi. Çünkü burada mutlu olamadı. Onunla konuştuğum zaman Portekizce, Almanca, İngilizce, İtalyanca konuşabildiğini Türkçe için de çok zor olmasına rağmen çabaladığını söylüyordu. Ama Galatasaray defansında kimse bu dillere hakim olmadığı için, solunda Servet, sağında Sabri, önünde Topal, defansı toplaması mümkün olmadı hiçbir zaman... Bu konuda yönetim onları önemsemiyor. Futbolcularına bu manada sahip çıkmıyor."

"Lincoln özel bir futbolcu. Bir kere ona yapıştırılan etiketiler doğru değil. Hiç gece hayatı yok mesela. Ağzına içki sürmez ayrıca. Ama çok yetenekli bir futbolcu ve bu yeteneğine övgü bekliyor. Onu bu konuda serbest bıraktığınızda, yeteneğini takdir ettiğinizi belirtip bunun ona sorumluluk yüklediğini anlattığınızda o da size tam karşılığını vermeye çalışıyor. Bazı maçlarda bunu yapamadı. Ama en azından elinden geleni yaptı. "

otorite konusu:

"Hayır! Ben böyleyim. Sırf ‘otorite prim yapar’ diye kendimi değiştiremem. Değiştirmedim de. Uzun vadede olması gereken bu. "

Galatasaray'in futbol aklinin karisikligina iliskin:

"Beklentilerini daha önce anlamış olmayı isterdim. Haldun Üstünel ve Adnan Sezgin’in yetkilerinin hangi konularda olduğunu ancak 2 ay sonra anlayabildim. Bana baştan bilgi verilmedi mesela. Bir de ben bazı şeylerin temelden değişmesi gerektiğini savunuyordum. Ama bana ‘bunlar değişmez’ diyorlardı."

Cekinmeden söylemek gerekir ki Rijkaard hatalar yapiyor. Daha önceden de belirttigimiz gibi sürekli amatör liglerde, amatör kluplerde top kosturmus, teknik adamlik yapmis ya da böyle gecmisi olan futbolcular, teknik adamlarin bulgar-romen-yugoslav kökeni olan insanlarin buradaki carpiklik karsisinda benzer kültürlerin icerisinde bicimlenmisliklerinden kaynakli serinkanliligini koruyabilir iken Ajax-Milan-Barca seviyesinde üst düzey isler yapan insanin buradaki ortam karsisinda digerlerine nazaran daha tuhaf tepkiler vermesi kacinilmazdir. Bugüne kadar bozulmadiysa da bugün sahada olanlardan ve tribünde oturan amcalarin yüz ifadelerinden tutun da kavgalara kadar yasadiklarindan sonra asla ve asla eski Rijkaard olmayacaktir ve Rijkaard'a gecmis olsun, hepimize de tebrikler.. Güzel benzettik adami.!

Ridvan'in karsisinda Güntekin konusuyordu..

"Siz B plani yok dediniz ama bugün C ,D bir sürü plan var. Bu kadar degisiklik normal degil."

Sorun zaten sizin olagelen her seyi kendi normalizine döndürme baskisinin inanilmaz boyutta olmasidir.. O güzel takima tonlarca kelime elestiri getirir iken bugün rezil bir macin ve hatalarla dolu teknik adamin arkasindan Rijkaard'i seviyorum neden böyle oldugunu anlamiyorum komikligi var. Oysa dogru oranti geregi o takima "iyi hoca degil Rijkaard" diyen adam bugün küfürlerle dolu bir yorum getirmesi gerekirdi.. Ve ben gayet güleryüzlü, Galatasaraya fenerli olarak saygi duydugunu söyleyen mutlu bir adam gördüm.. Bir kac blogger haric bugün herkes sanirim mutlu.!