2010 Dünya Kupasi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
2010 Dünya Kupasi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Temmuz 2010

DK Sonrasi Degisen Futbolcu Degerleri.!



Dünya Kupasi belirleyicidir ve hemen herkesin gözlerinin dikildigi futbol arenasidir. Burada yapacaginiz maclar bazen hayati önem tasir. Üc güzel performans size transferin yolunu acar. Öncesi ve sonrasi adina degerlendirmeler birbirlerinden oldukca farklidir. Lakin eskisi kadar bir ivmelenmenin olmadigini ya da Dünya Kupasi etkisinin gecmiste cok daha fazla oldugunu düsünüyorum. Artik kimse üc maca bakip milyonlari sacmiyor.. 1998'de Owen ve Ortega Dünya Kupasi sonrasi 14 transfer teklifi almisti ki rakamlar bir hayli ucuktu. Bugün bir iki istisna haric cok büyük dalgalanmalar yasanmamistir. Daha dogru ifadeyle asagida da aciklanayacagi gibi yüksek dalgalanmalar öncesi pek cogunda sezon ici performansi da bekleniyor.

Yine de cikis yapanlar ve degeri düsenler oldu bu Dünya Kupasinda.

Transfermarkt adina Matthias Seidel degerlendirme ve fiyat artisi/inisi konusunda sadece üc maci baz almadiklarini ve sezon ici sergiledikleri performansi da göz önünde bulundurarak bir belirlenime gittiklerini söylediler. Dahasi kisa süre icerisinde Dünya Kupasinda sergiledikleri performansin devamini gördükleri takdirde ancak bir hizli etkiden söz edilebileceginin üzerinde duruyor.. Degisimler sezon ici devam eden performansa göre de ilerleyen zamanda yapilacaktir.

Misal Klose,Arne Friedrich cok iyi bir turnuva gecirmelerine ragmen fiyat artisi yasamayan oyuncular arasinda iken bes dakika bile sahada kalmayan Serdar Tasci iki milyon euro gibi bir artis gerceklestirir iken her mac sahada cok da iyi bir performans gösteren Honda da keza ayni mikarda bir artis gerceklestirmistir. Lakin Arne Friedrich,Miroslav Klose ve benzer nitelikte sezon ici dökülmüs olanlarin varolan Dünya Kupasi bonusunun gecerli olmasi icin bu basariyi takimlarinda da devam ettirmeleri gerekiyor. Dolayisla ucmamislar ve zamana yayarak buradaki etkiyi oyuncu degerine yerlestireceklerdir. Yine de hizli etki eden ve degeri bir anda yükselen-inen oyunculara söyle bir bakalim.

Öncelikle Almanya'dan baslayalim.

23 futbolcunun Dünya Kupasi öncesi degeri 292,5 milyon euro iken yüzde 13,7 lik bir artis gerceklestirerek 332,5 milyon euroya yükselmistir.

Dünya Kupasinin ilginctir ki en büyük fiyat artisi ve deger düsüsü de Alman milli takimindan cikmistir.



Thomas Müller, gösterdigi performans sonrasi fiyatini ikiye katlamanin da ötesine gecip varolan 10 milyon euro degerini 23 Milyona cikararak bu anlamda turnuvanin en büyük cikisini saglamistir. 13 Milyonluk deger artisi tüm futbolcular arasinda en fazla olanidir.. Bunun yani sira Mario Gomez ise 27,5 milyon euroluk degerinden tam 5,5 milyon euro geriye giderek deger düsüsü acisindan da yine rekorun sahibi olmus durumdadir.. En yüksek deger artisi gösteren üc futbolcunun alman olmasi da cok sürpriz olmasa gerek.

Bastian Schweinsteiger turnuva öncesi degeri 24 milyon euro iken turnuva sonrasi 11 milyon euro artis ile 35 milyona cikarip ikinci en cok degeri yükselen oyuncu olur iken 20 milyonluk degerini 27 milyon euro yaparak Mesut Özil de 7 milyon euroluk deger artisi ile ücüncü siraya gecmistir. Real Madrid'e transfer olan Angel Di Maria da oynadigi futboldan ziyade gecis yaptigi klupten olsa gerek 6 milyonluk bir artis göstererek dördüncü sirayi 15.5 milyon euroluk yeni fiyatiyla almistir. Asamoah Gyan'in 3,5 milyon euroluk artisi cok dogru bulmasam da bu verilere göre besinci siranin adami olmayi 11 milyon euroluk degeri ile gerceklestirmistir.

13-11-6-3,5 milyon eurolar en yüksek artis.



Ikinci en büyük degeri düsen futbolcu ise Kader Keita. Sadece oynadigi maclar neticesinde degil ayni zamanda transfer oldugu ülke de etkili olsa gerek. Di Maria'da gerceklesenin bir bakima tersini de burada görüyoruz. Dünya Kupasi öncesi 10 milyon euro olan degeri 5 milyona düsmüstür. 5 milyon euro ve yüzde elli bir kayip söz konusu. Bir baska yari yariya deger kaybi yasayan futbolcu olan Shunsuke Nakamura ise 6 milyon euro olan degerini 3 milyona cekmistir. Bundan sonraki düsüslerin ortalamasi 1,5 milyon euro civarinda..



Bizimkilere söyle bir baktigimiz vakit en iyi durumda olan Diego Lugano. Dünya Kupasi öncesi 12 milyon olan degerine turnuva icerisinde 1,5 milyon euro daha katip 13,5 milyona sabitlemistir kendisini.

Digerleri de söyledir:

Miroslav Stoch ile Giovanni Dos Santos 4,5 milyon euro olan degerlerine 1 milyon ekleyip 5,5 milyona cikartmislardir. Keza 11 milyon olan degerini de Elano oynadigi iki güzel mac sonrasi 1 milyon daha katip 12 milyona getirmistir. Lucas Neill de 4 milyon eder iken 1 milyon artis sonrasi 5 milyona cikartmistir yeni degerini. Ilginc olan ise Robert Vittek'in o güzel performansina ragmen sadece 1 milyon euro deger kazanip toplamda 4 milyon euro ederi olmasidir. Marek Sapara ise 2,5 milyon ile baslayip 3 milyon ile bitirerek 500 bin dolar deger kazanir iken Filip Holosko'ya dünya kupasi 200 bin euro deger katip 6 milyon 700 bin euroya fiyati ulasmistir.

Harry Kewell ise 9 milyon eurodan 1 milyon euro deger kaybedip 8 milyon euroya gerilemistir. Song 3,5 milyondan 2,5'a, Tello da 6 Milyondan 5'e düserek birer milyon deger kaybetmis diger oyuncularimiz. Son olarak Geremi de 2,5 milyondan 2'ye düserek 500 bin euro deger kaybetmistir.

14 Temmuz 2010

Ispanya ve Total Futbol.!


(Cruyff-Michels)

74'te Hollanda topu nasil geri kazaniyorsa, bugünün Ispanyasi da ayni sekilde..

74'te Hollanda nasil ki araliksiz bir sekilde 14 pasi üst üste yapip penalti yaptirdiysa bugün Ispanya 23-24 pas ile golü buluyor.

74 Hollanda nasil ki pres konusunda bir ilke imza atip tüm takimi bu eylemin bir parcasi yaptiysa bugün de Ispanya pres konusunda benzer yolu izliyor. Ve bence bu organizasyon, topa sahip olmalarindan bile daha önemlidir. Hangi teknik adami begendiysem onun Barcelonaya bakisi hep o topun geri kazaniminin muhtesemligi üzerine olmustur.. Biz seyirciler, topun dolasimini izler iken teknik adamlar topun geri kazanimini izlemesinin temelinde bunu oyunculara dogru bir sekilde uygulatmanin ne kadar zor oldugunun bilinci yatiyor olsa gerek..

74 Hollanda'nin ücgenlerinin gelismis hali bugün Ispanya'nin uyguladigidir.

74 Hollanda'nin nasil ki en temel felsefesi "Saldirirsan hucum yemezsin, ileri" felsefesi var ise burada da ayni sekilde..

74 Hollanda nasil ki topa sahip oldugunda genis alana yayilip top rakipte iken alani rakibe dar yapiyorsa; Bugünde ispanya bu sekildedir..

74'te nasil ki beraberligin, uyumun bir göstergesi varsa burada da altyapidan bu yana beraber oynayan alti-yedi oyuncunun birlikteliginden dogmadir. Dünyanin en iyi beklerinden biri de olsa bu futbol icerisinde Sergio Ramos futbolu/ortalari da bu yüzden siritir, tuhaf durur.. Zira Ispanya futbolu degildir oynanilan..

74'te nasil ki Hollanda'yi diger bütün takimlardan ayri bir sekilde degerlendiriyorsan bugün de Ispanya'yi ayni sekilde. Misal 2006 Italya ya da 1998 Fransa icin diger bütün takimlardan farkli bir bakis acisi oturmuyorsun, ama burada bunu yapiyorsun. Ispanya söz konusu oldugunda 4-3-3'ün hic ama hic mi önemi yok, farkindasin sen de..

Bugün Almanyada Frankfurter Rundschau, FAZ,Sportschau, ARD ve daha onca gazete-makale Ispanya icin Cruyff'un "total futbolu" benzetmesini tek tek eslestirerek yapiyorsa hic kusura bakma Hierro'cugum..

Zira Hierro, Cruyff'u hedef alarak bugün oynanilan Ispanya futboludur diye ahkam kesmis.

Ispanya futbolu dedigin sey Barca'dir o da Cruyff'in oyuncu-teknik adam olarak harikalar yarattigi ve bizzat mentoru oldugu kluptur. Ispanya futbolu dedigin sey dünün total futbolunun ister babasi, ister abisi ama bir sekilde yenileren devamidir.

Bilir misiniz ki La Masia'nin icerisine Cruyff ile tanistirilmadan tek bir velet dahi girmemistir bugüne kadar..

Total futbol da yer degistirmeden ve ofsayt taktiginden ibaret bir sey degildir, zamaninin devrim sayilan kimi prensipleri bugün tüm takimlarin uygulamasi bir yana Barca gibi plan-proje sonucu ancak ortaya cikabilir..

Iker Casillas diyor ki :

"Biz bir sey bulduk, tüm takimlari paramparca ediyoruz.."

Sen hic degil siz de degil.. "Johann Cruyff" o güzelim. Bugün teknik adamlarin da üzerinde bir kimligi var mevzubahis konu futbol oldugunda.. Wenger'in cümlesi asagida bir kare olusturur, Cruyff futbola dair iki kelam ederse manset olur genelde..

Ve sevgili Casillas, Barca tüm takimlari ,kupalari aldi, oradan siz de nasiplendiniz. Isin gercegi budur. Üstelik ölüsü Dünya Kupasini aldi desek yeridir hani..

Nasil ki 1988'de Barca'nin basina gecen Cruyff tüm kupalari topladiysa bugün de gerceklesen odur. Ajax'tir, Barca'dir, Ispanya'dir ama biraz da Total futbol'dur..

Michels'in yarattigi ve fakat Cruyff'iun hem oynayip hem devamini saglayip ama en cok da gelistirdigi bir futbol sistemidir. O gün varolan futbol bugün fazlasiyla degismistir, bire bir örtüsme bu acidan mümkün degildir lakin bir devami olmadigini da en azindan burada kimse dillendiremez.. Belki Hierro haric..

BU yüzden Ispanya, oynadigi futbolun ideologlarina karsi mücadele etti diye manset atilir.

1988 öncesi Ispanya ne zaman dünya futbolunda "Hollanda" gibi güzel futbolun temsilcisi olmus ki ? 74 Hollanda icin kullanilan tabirler bile bugün aynidir.

Michels yönetti, Cruyff oynadi.. Cruyff yönetti Guardiola oynadi.. Guardiola bugün yönetiyor.. Aragones, dokunmadi ve Del Bosque'ye de yapmak-bozmak kaldi sadece..

"Abi hani stoper forvet oynamiyor" diye gelene levyeyi beline beline geciririm yeminle.. Azicik bakin, izleyin. Yutup orada.. Farkliliklari "gelisim" olarak algilarsaniz hicbir sorun yasamazsiniz. Tarihin icerisinde hangi hikaye gecmisinden bagimsiz yasiyor ki bugün Cruyff ve onun Hollanda-Ajax-Barcelona hikayesi gecmisinden bagimsiz olsun ?

Di mi Güntekin..

13 Temmuz 2010

Schweinsteiger: "Benim Kaptanim Ballack'tir"



Schweinsteiger'in Welt'e verdigi röportaji okuyorum. Ictenlikle kimi sorulari cevaplamis ve bana göre Lahm'in yaptigi hatayi da cok güzel bir sekilde özetlemis.

Öncelikle kaptanligi bizzat isteyen futbolculari ben sevmem. Arda Turan'in da Lincoln kaptanligi sonrasi aglamasini kendisine hic yakistiramadim. Bir lider asla ve asla "Ben Liderim, Ben Galatasarayin kaptani olmasi gereken insanim" gibi aciklamalarda bulunmaz, o liderligin özü geregi bu anlamsizdir. Daha cok ne olmasi gerektigini degil de ne olmamasi gerektigini bize söyler bu tarz demecler.. Bu kaptanlik görevi her ne kadar yönetim tarafindan insanlara verilse de aslen takimin kendi icerisinde ortaklasa bir sekilde verdigi bir görevdir.

"Ben kaptan olmak istiyorum, ben istiyorum, yapmazsaniz yakarim gemileri " filan diyen en son kaptan olmasi gereken insandir bu dünyada. Lahm'in da "kaptanligi geri vermem" beyanati o kadar kötüdür ki teknik adam olsam direkt alirim o önemli mac öncesi böyle sacma demeci icin..

Simdi..

Schweinstegier diyor ki:

"Kaptan Ballack'tir. O gelince bandi geri alir. Lahm isini iyi yapti ama o sadece onun yoklugunda kaptanlik görevini devraldi, gelince vermesi gerekir. Iki kaptan bir takima fazladir. Benim Kaptanim Ballacktir"




Lahm, Schweinsteiger ile nerden baksan alti-yedi yildir beraber oynuyor Bayern catisi altinda. Ballack ise coktan baska kluplere yelken acmis ve daha Bundesligaya yeni geliyor. Buna ragmen Schweinsteiger, arkadasini degil de Ballack'i kaptan olarak kabul edecegini üzerine basa basa söylüyor.

Ispanya maci gibi cok önemli bir mac öncesi Lahm'in "Kaptanligi Ballack gelse de kendi istegimle vermem" aciklamalarini Schweinsteiger anlamsiz buldugunun altini cizip ona da bunu ilettigini söylüyor.

Lahm'in tek kötü oldugu mactir Ispanya karsilasmasi. Nedeni bu görevini iyi yapmadigi duygusu ile maca cikmis olmasi olabilir mi?En azindan bir kisinin bu konu hakkinda Lahm'i sucladigini biliyoruz ve basin toplantisinda da bu sorularla muhattap olup bir hayli moral bozuklugu yasadigini gördük..

Böyle hata olur mu ? Bu sekilde kaptanlik olur mu ? Digerlerinin dogru davranmasindan sorumlu iken bizzat sen yanlis davranirsan birisi de cikip benim kaptanim Ballack der cunku bu gibi sorunlardan tutun da saha icerisinde liderlik etmenin ne demek oldugunu Schweinsteiger cok iyi anlamis bulunmaktadir. Gana ve Ispanya maclari pek cok futbolcuyu mental acidan yikima götürmüstür. Adler sakatlanmasa ya da oynamayan Butt olmasa tarihin en genc kadrosu etiketine sahip olan bu birlikteligin tecrübe eksikliginden ve haliyle Ballackyoksunlugundan da dem vuruyor..



Schweini, cok iyi bir sezon gecirdi. Gerek ligde, Sampiyonlar Liginde gerekse de Milli takimda merkezde aldigi rolün disinda mental olarak degisimini ve tüm gelismini tek bir nedene bagliyor:

Louis Van Gaal..

Sadece bir yildir onunla calissa da cok fazla etkilendigini ve bu form durumunun bir numarali nedeni olarak onu gösteriyor. Merkezde oynamayi cok istedigini ve daha önceden Jeremies, Hargreaves gibi oyunculardan dolayi firsati olmadigini ve fakat sonunda istedigine kavustugunu dile getiriyor..

Sahada yenilgiyi kabul edemeyen nadir futbolcularin basinda geliyordu genc Almanya milli takiminda.. Her seyin disinda benim Almanya'da eksik buldugum ne varsa benim yerime röportajinda dile getirmesi onu daha da sevdirdi. Ballack sonrasi kaptan olacak adam da kesinlikle budur..

12 Temmuz 2010

2010 DK Altin Ayakkabi:Thomas Müller..




Genc Müller, 2010 Dünya Kupasinin gol krali oldu. Villa,Forlan,Sneijder ile ayni golü atmasina ragmen ikici bakilan kriter olan asist konusunda digerlerinden önde oldugu icin DK'sinin Gol Krali oldu.

Müller'in nasil bir futbolcu oldugunu artik tüm dünya biliyor. Dünya Kupasi böyle bir sey.. Yillar sonra dahi unutulmayacak sekilde hafizaya kaziniyor. Benim bu adamin kiskandigim tarafi tüm bu kosullar icerisinde cok saglam olan psikolojisi..

15 ay önce amatörde top kosturan bir futbolcunun bir yil icerisinde Bundesligada onca mac cikarip Sampiyonlar Ligi finalini oynadiktan sonra Dünya Kupasinda hic siritmamasini ben anlayamiyorum. Ekran basinda gerek Sampiyonlar Ligi gerekse de Gana,Ingiltere,Arjantin maclarinda ben dahi yerimde duramaz iken onun futbolu oynayabilmesi mucize gibi bir sey benim icin..

Bu nasil bir psikolojidir böyle ?



Ilk defa bu sene tam anlamiyla kadronun icerisinde olup oynadigi 66 macta 25 gol ve 21 asist yapmistir. Hicbir seyi üst düzey degil diyorlar belki ama sezgi, icgüdüsel olarak yaptigi kosular, futbolun belki de ögrenilmesi mümkün olmayan dogustan sahip olmasi gereken hissiyatlarda ondan daha iyisi yok.. Nereye oynamasi gerektigini, nasil bir pozisyon alip nerede bulunmasi gerektigini sorsaniz o da size aciklayamacaktir; o sadece biliyor bunu..

Önünde bir aksilik olmazsa 3 Dünya Kupasi daha var. Klose'nin yapamadigini yapabilecek konumda zira öyle güzel bir jenarasyonun da icerisinde bulunuyor.

Sükür ki Altin Top'u Forlan aldi, hak yerini buldu yoksa uzun süre Altin Top'a aday gösterilmedigi icin degil o ödülü almadigi icin tartisilacakti..

Xavi-Iniesta-Puyol gibi Van Gaal'i de unutmadan yolun acik olsun Thomas Müller..

Altin Top: Diego Forlan



Uzun zaman sonra final macini oynamayan bir oyuncu bu ödüle layik görüldü. Tam anlamiyla bir takimin yildizi nasil olunurun dersini verdi. Bir yildiz,büyük oyuncu ne zaman sorumluluk alir, ne zaman sahaya cikar, ne zaman yildizligini göstermesi gerekir bizlere ders niteliginde ögretti. Uruguay'in her seyiydi.. Attigi güzel gollerden ziyade aldigi sorumluluk beni benden aldi..

Yari final macinda misal takimi sahada yok iken attigi gol ile Uruguay'a final sansi dahi vermisti aslinda. Kendisine yaklasan bir oyuncu daha olsaydi belki bugün Ispanya karsisinda Uruguay mücadele edecekti.. Kirilma noktasinda Hollanda'nin golü geldi. Keza oynadigi her maca damgasini bu sekilde vurdu. Sakatligi biraz engel oldu ona lakin yine de bu senenin ve ayni zamanda DK'sinin en güzel adami olmaya basardi..

Tek basina bir takimi, ülkeyi sirtlayacak karaktere sahip.

Kisaca ben "yildiz oyuncu" diye böyle oyunculara derim.. Altin Top onun ve bunu sonuna kadar hak etti.

2006 Zidane da ayni sekilde yildiz performansi gösterdi. Galatasaray'da Hagi de böyleydi.. 10 numara, yildiz, takimi sirtlayan abi görmek isteyen bu tarafa baksin..

2010 Afrika Dünya Kupasinin en güzel adamidir Forlan.. Bir de onay gerekiyordu onu da FIFA es gecmedi sagolsun..

11 Temmuz 2010

Sampiyon Ispanya.!



Bekledigimiz gibi güzel bir final maci olmadi. Hakem hatalari, düdükler ve macin baslamasindan sonra kesilen ispanya ataklari sonrasi sari kartlarin konustugu, oyunun sik sik durdugu golsüz bir mac izledik.

Hollanda ilk ceyrekte afalladi ve kalesinde oldukca net pozisyonlar gördü lakin sonra oyuna dengeyi getirdi. O denge macin sonuna kadar devam etti ki Robben'in yakaladigi iki net pozisyon sonrasi kupaya dahi uzanmalari icten bile degildi.

Macin uzatmalar bölümünde her sey olabilirdi. En az ahtapot Paul'un bir tarafi secmesi gibi kupa da kendisine bir tarafi secti. Macin hali hazirda adami olan Iniesta güzel bir vurusla Dunya Kupasina Ispanya'yi tarihinde ilki yazarak kavusturdu.

Hollanda bekledigim kadar kötü futbol oynadi lakin benim bekledigimin üzerinde "bozguncu" kimligini ortaya cikardi. Ispanya, bu maci yüzde yüz hak ederek aldi diyemeyecek kadar bozguna ugradi. Sadece ilk ceyrek icerisinde etkili olan Ispanya sonrasinda dengeli bir oyun ortaya koydu..

Bu Dünya Kupasinda Ispanya futbolu beni cok fazla etkilemedi ve fakat toplamda bu jenarasyon en azindan Dünya Kupasini en cok hak eden tarafti. Tüm golleri atan isimler Barcelona takimindan ve Xavi-Iniesta Avrupa Sampiyonu olduktan sonra Dünya Sampiyonlugu apoletini de aldi.

Bu bir acidan istedigim idi benim.. Hollanda'nin bu eskisine göre kötü olan futbolunun ödüllendirilmesini istemedigim gibi Xavi-Iniesta jenarasyonunun bir sekilde tarihte bu sekilde yer almasindan dolayi sevincliyim bugün ben..

Daha fazlasi icin vaktimiz olacak tüm hafta boyunca..

Tebrikler Ispanya.!

10 Temmuz 2010

3.lük Maci: Almanya- Uruguay.!



Edit: Bu Almanya kadrosu yalan olmustur. Kalede Butt, solda Aogo, sagda Boateng.. Friedrich,Mertesacker, Schweinsteiger, Khedira,Jansen,Müller,Mesut,Cacau..

Bu mac her seye ragmen seyredilir.

Kroos asil yerinde denenecektir ve Almanyanin ön üclüsünün ortalamasi 21 bile degil. Iki doksan dogumlu oyunun ortasinda doksanbir dogumlu Mesut. Jansen ile beraber iki hucumcu bek sahada olursa nasil olur sorusunun cevabi da bugün verilecektir.

En degerli oyuncu icin belirlenen on adaydan ücü bugün sahada olacaktir: Schweinsteiger,Özil,Forlan. Kucuk de olsa bir ihtimal hala var.

Klose, iki gol atarsa Dünya Kupasi Tarihinin en golcü oyuncusu olacak.

Cavani-Suarez-Forlan üclüsü ve iyilesen Lugano sahada..

Iyi seyirler.!

7 Temmuz 2010

Ikinci Finalist: Ispanya.!



Bu konumda on mac daha yapsalar sanirim degisen bir sey olmayacakti. Bu mac özelinden konusursak hak eden finale yükseldi. Turnuva performansi acisindan Almanya finali hak eder iken son iki yila vurdugunuzda bu Ispanya takimi her acidan bir Dünya Kupasi finalini ve hatta o kupayi hak eden takimdir diyebiliriz..

Macin genis analizini yapacak degilim ve lütfen mac öncesi yazilanlara bakin. Del Bosque, akilli davrandi, Torres'i klubeye cekip Villa'yi merkez forvet oynatti. Bir kisi, sadece bir kisinin orta sahada adam fazlaligina kavusturmasi makina düzeninde yillar yili oynayan bu takimin eski formuna gelmesine yetti ki beklenilen de buydu tarafimdan. Almanya'nin tek kozunun iki forvetli -merkez, dis- Ispanya olmasi karsisinda saglam savunma ile Xavi-Iniesta arasini acip oyun hakimiyetini ele gecirmek idi. Pedro-Iniesta-Xavi-Alonso-Busquets'li besliye Alman orta sahasi karsilik veremez ve öndeki Alman üclü hucum gücünün de her birine bir adam seklinde rahatlikla savunma icerisinde karsilik verebilir..

Hem hucum hem de savunma anlaminda Villa'nin merkezde olup Torres'den yoksun olmasi inanilmaz bir avantajdi. Maceraya kacmadan her zaman oynadiklarini oynayip bir sekilde gole ulasip finale tarihlerinde ilk defa olmak üzere geldiler.. Almanya'nin su konumda yapabilecegi cok bir sey yoktu.

Mini Barca Ispanya karsisinda galip gelen dahi onlara topu kendi istegiyle verip ona göre konum alir iken neden Almanya topa sahip olmadi sorusu oldukca anlamsiz, burada sorgulanacak olan akini bir sekilde kestiginiz anda gerceklestireceginiz hucumun yetersiz kalisidir. Cok begendigim Kroos degil de Marin'in oyuna girmesi bu anlamda önemliydi. Kombinasyon olmuyorsa bireysel maradona gücü devreye girmeliydi ama mac sonrasi konusmak her daim kolaydir her zaman..

Van Gaal nasil Bayern ile Sampiyonlar Ligini alsak dahi Avrupanin en iyi ikinci takimi olacagiz cünkü Barcelona su an icin en iyisi diyorsa; Ispanya da bu konumdadir. Henüz bu pas trafigini cözebilecek bir takim yaratilmadi.

Bir ihtimal Hollanda'nin tuhaf golleri ? Finali bekliyoruz.!

Hak eden finale kalmistir, Tebrikler Ispanya..

Almanya - Ispanya Maci Öncesi.!



Almanya, Ispanya karsisinda Euro 2008 finaline nazaran daha fazla sansi olsa da bu macin favorisi degil.

Ispanya, kalabalik orta sahasi nedeniyle Almanya'nin üc ve bazen dörtlenebilen ofansif orta saha gücüne karsilik verebilecek turnuvadaki iki takimdan birisidir. Turnuvanin basindan bu yana sadece Ispanya ile Brezilya'nin Almanya'yi yenebilecegini düsünmüsümümdür. Daha dogru bir ifade ile herkesin herkesi yenebilecegi bu futbol dünyasinda futbol acisindan üstünlük kurabilecek nadir takimlarin basinda geliyor. Diger bütün ülkeler eski alman mentalitesinden bir parca da olsa tasima gayreti icerisinde güzel futbollarindan vazgecer iken Löw'ün kombinasyon futbolu adi altinda oynatmaya calistigi futbol felsefesi biraz da Barca-Ispanya'dan alinmadir. Bu acidan Ispanya, Almanya'nin bir boy büyügüdür.

Her iki takim da aslinda kabaca 4-5-1 diziliminde sahaya cikacaklar. Ispanya'nin sol kenarina Villa'yi yerlestirme ihtimali kendi adima Almanya'nin en büyük kozudur. Villa, kenarda disforvetlige soyundugu ölcüde bireysel performans olarak basarili dahi olsa hem Almanya'nin Müller olmasa dahi güclü olan kanadini daha güclü yapacak ve ayni zamanda bir orta saha elemanindan yoksun bir sekilde turnuva boyunca gösterdigi gibi daha az kombinasyon futbolunu oynayacagi ortam dogacaktir. 2008 Senna performansinin olmadigi yerde bir eksik orta saha, gereginden fazla geriye kosmak zorunda olan Xavi ile ileri ucun arasini actigi ölcüde Ispanya oyun acisindan sorunlu bir orta sahaya sahip oluyor.Villa, kenarda oyuna bütünlük katamiyor; ancak ve ancak kenardan etkili olup gol atip ya da attirdigi vakit isine yariyor ama genel ispanya performansini baltalayan önemli faktörlerden birisi konumununda olacaktir.

Olur da Del Bosque, yakaladigi dogrudan vazgecmez, Villa'yi merkez forvet ve kenara Iniesta'yi yerlestirip Xavi'nin yanina da Fabreagas'i koyarsa Almanya'nin oyuna eskisi gibi hakim olma konusunda isi oldukca zorlasacaktir.



Almanya, turnuva icerisinde sol kenarindan 29 gollük pozisyon yer iken sag kenarinda(Lahm) bu sayi sadece 10'dur. Dolayisla Ramos tehtiti bu macta önlem almasi gereken durumlardan sadece bir tanesidir. Schweinsteiger'in geride yardima gelip Isvicre gibi Ramos'u iceriksiz ortalara dogru yönlendirmezse sonu Almanya adina kötü bitecektir hikayenin.. Keza Almanya'nin da güclü oldugu sag kenarin hucumunda Villa, gerisinde de Capdevila olursa ibre bu sefer Almanya'dan yana olacaktir.. Her iki takimin da güclü oldugu kanadini zayif bekleri koruyacaktir. Gollü bir macin habercisi olabilir bu..

Ispanya'nin orta saha kalabaligi icerisinde Mesut Özil'in oyun kuracak genis alan bulmasi imkansiza yakin iken Trochowski'nin oynamasi durumunda Podolski'nin dahi geriye yardim ettigi bir ortamda Ispanya'nin kolay bir sekilde hakimiyet kurmasi da o kadar kolay olmayacaktir.

Almanya ise bir sekilde Ispanya'dan bu turnuvada daha formda bir ekiptir. Ispanya, her on bes atagindan sadece birisini gol yapabilir iken bu rakam Almanyada altidir. Dolayisla efektif olma, form durumu ve motivasyon acisindan rakibinden Almanya bir adim öndedir.

Garip istatistikler de mevcut.

Ömrü hayatinda ilk defa Ispanya'nin dünya kupasinda yari finale kaldigi ortamda Almanya 12. kez yari final oynayarak bu alanda rekorun da sahibidir. Penaltilar konusunda ise yine Almanya dört kez sonucuna tur bagladigi ortamda hepsini kazanir iken Ispanya'nin üc penalti eslesmesinde sadece bir kere mutlu sona ulasmistir. Dünya Kupasi tarihinde üc kez karsilasirlar iken Almanya iki galibiyet ve bir beraberlik ile istatistiksel üstünlügünü burada da korumayi basarmistir.

Bana göre bu turnuvanin final macidir. Her iki takim da oynadiklari oyun neticesinde güzel bir yari final karsilasmasini bize vaad ediyorlar. Umalim ki hak edenin, oynayanin kazandigi bir mac olsun.

6 Temmuz 2010

Ilk Finalist: Hollanda.!



Hollanda 2010 Dünya Kupasinin ilk finalisti.!

Bugün Uruguay'dan daha iyiydi sahada. Forlan'in golüne kadar sahanin hakimi olan turuncular beraberlik golünden sonra uzun süre bocaladilar. Uruguay kendisini o kadar cok defansif acidan yerlesime ve kontraya hazirlamis ki eksikliklerin de getirisiyle olsa gerek bir sekilde geriye cekilen Hollanda karsisinda ne yapacagini bilemedi.. Muhtemelen onlar saldirsin, biz kontra yapalim düsüncesi icerisinde oldular ki Hollanda diger kaleye yüklenmeye basladi. Hollanda ise garip gollerine bir yenisini daha ekleyip skor avantajini elde ettikten sonra dagilmisliktan bir gol daha cikarip finale adini yazdirdilar. Son saniyelerde fark inse de biraz heyecan yapmanin disinda bir sorun yasamadilar.

Finale kadar olan sürecte Ispanya ve Almanya'nin aksine hic yenilmediler. Sürekli galip gelerek gecmisinden bagimsiz bir sekilde kontrollü ve disiplinli oyun anlayisla finale kadar yürüdüler. Az önce Hocasinin röportajini dinledim ve Dortmund'da yasadigi süre boyunca Alman futbolundan etkilendigini ve birazda degisimin burada yattigindan bahsediyordu.

Keza Dunga da Stuttgart zamaninda alman felsefesinden etkilendigini dile getiriyordu.

Almanya güzel futbola dogru kosar iken rakiplerinin almanlasmasi oldukca tuhaf aslinda.

Almanyanin Ispanya karsisinda 2008'den daha fazla sansi olsa da favori degil. Olur da Ispanya'yi da gecip Hollandanin karsisinda cikarsa rollerini degistirmis iki ülkenin keyifli rövansina sahne olacaktir. Simdiden sabirsizlaniyoruz ve elbette son olarak..



ustaya selami cakalim. Yine takimi oyunda yok iken yoktan yarattigin bir gol ile final umudunu ülkene yasattin, görevini de yaptin. Herkesten önce yorulman, herkesin 120 dk icerisinde yoruldugu bir vakit ayakta kalmandandir.. Bir gün Bundesliga olur,Galatasaray olur farketmez bir yerde tekrardan karsilasmak dilegiyle sevgili Forlan..

Ugurlar ola..

Kaptanlik Krizi.!



Dün ögle saatlerinde Löw-Schweinsteiger-Neuer'den olusan grubun basin toplantisini izledim. Schweinsteiger, Ballack'in kampta bulunmasi hakkinda ne düsünüyorsunuz sorusuna cevap verirken o duyguyu hissettim ve hatta buraya da yazacaktim. Orada özellikle sunun üzerinde duruyordu ama tam olarak ifade edemediginden dolayi uzun süre kelimeleri ezdi durdu..

"Ballack kampta destek oluyor, cok güzel bir davranis ama eskisi gibi takimin icerisinde degil, takima uzak"

Sonuna bir "sükür ki böyle" diye eklemedi ama her halinden bu uzakligin dogurdugu memnuniyet anlasiliyordu.

Belki saha icerisinde Podolski Ballack'a tokat atmistir ama aslinda tartisma cok önceleri Lahm üzerinden yürüyordu. Ballack azarlamalarini kaldiramiyordu ve bunu Bierhoff ile paylasmisti. Genel kani söyleydi:

"Burada abiturunu yapmis(egitimi,bilgisi olan anlaminda), futbolunu oynayan, zekasi kit olmayan bireylere sen cocuk gibi azarlayip bagirip cagiramazsin. Bu sekilde liderlik tarzi artik olmamasi gerekir. Sahada bulunan oyuncular belirli bir saygiyi hakediyor artik.."

Gerek Schweinsteiger'in merkezdeki Ballacksiz özgürlügü, liderligi gerekse de Lahm'in kaptanlik isinden keyif almasi, eski günlere dönüs olmamasi sonucu gerekli aciklama geldi. Zamaninda "Ballack dönesiye kadar kaptan benim" diyen adam dün söyle dedi:

"Kendi özgür irademle kaptanligi kimseye vermem."

Yani demesi odur ki birisi ondan kaptanligi almadigi sürece Ballack gelse de kaptanligi ona geri vermem..

Dogru-yanlis baska da tam bu zamanda aciklanmasi mi gerekiyor bunlarin ? Mesut'undan Schweinsteiger'e kadar hepsi röportaj veriyor. Hollanda milli takimi tweeter'i bile yasaklar iken bence dogru degil bu kadar disarisi ile hasir nesir olmak.. Dünya Kupasi biter sonrasi uzun uzun bütün her sey aciklanir..

Lahm'in kaptanlik konusundaki israrini anlar, vermemesi gerektigini düsünsem de bu zamanda bu cikisini yadirgadim. Ballack da sanirim olanlar üzerine kampi terketmis..

E hadi hayirlisi diyelim.

5 Temmuz 2010

Diego Forlan Yildizsizligi.!



Bunu anlatmak bazen cok zor. En son bu yakinligi ve arkasindan gelen aci detayi Lucas Barrios'ta görmüstüm. Saha icerisinde öyle bir tavirlari var ki hemen görüyorsunuz o simariksizligi, sorumluluk bilincini ve biraz da "bizden" olan tarafini. Iyi-kötü karsitliginda dile getirmiyorum kesinlikle ama yetenegini asla ve asla tartismadigim büyük futbolcu olan Christiano Ronaldo misal benden uzakta baska bir dünyanin insani.. Ne acisi tanidik ne de kendisini tüm dünyada konusturacak eylemleri algimiza hitap ediyor.. Elestirmiyorum ama uzakligini da Forlan özelinde belirtmek isterim.. Kardesimin sevdigi bir oyuncu ve en az kardesim ve benim hayatimin birbirlerinden farki kadar uzagiz birbirimize...

Lucas Barrios'un üc kizkardesinden birisinde Down sendromu oldugunu ögrendigimde anladim aslinda.. Saha icerisinde baska bir adam ve her halinden görüyorsunuz ama bir sekilde cekilen aciyi ya da üstlenilen sorumlulugun verdigi hirsi.. Benim kötü oynamak gibi bir kaderim olabilir ama mücadele etmemek gibi bir secenegim yoktur cunku kardesimden sorumluyum diyordu röportajinin birisinde..

Diego Forlan..

Sene 1989 yani 10 yasinda iken ablasi bir araba kazasi geciriyor. Talihsiz insanin erkek arkadasi hayata veda eder iken, Alejandra Forlan alti ay hastanede yasam mücadelesi veriyor ve sonunda yasamda kalsa da bir daha asla yürümeyecegini ögreniyor.. Forlan, star olup para kazanma yeminini o hastanenin icerisinde ablasinin yatagi üzerinde ediyor. Ablasinin isminin üzerinden vakif aciyor ve kazandiginin bir kismini da yardima harciyor..



Forlan'in araba markasi: Peugeot 205. Kendi paramla aldigim ilk araba oldugu icin hala onu sürmeye gayret ediyorum diyor. 4 dil biliyor ve ekonomi üzerine egitimi tamamlamis. Babasi Uruguay'in Dünya Kupasinda da oynamis milli stoperi Pablo Forlan..

Onun icin futbol yeri ve zamani geldiginde ablasinin talihsiz olay sonrasi daha iyi kosullarda tedavi edilmesi ve daha iyi bir yasam sürmesi demek olmustur. Cok kucuk yasta sorumluluk almak durumunda kalmistir Paraguay'li Lucas Barrios gibi.

Her ikisi de ablasina bakip yasamda cok daha zor kosullarda yasayan insanlarin oldugunun bilincinde en gergin zamanlarda dahi sorumluluk almaktan kacinmiyorlar. Kosullar, pek cok insani titretirken onlar topa dogru hamle yapip "yildiz" performansi göstermeye devam ediyorlar.. Forlan her yerdeki sorumlulugu en zor zamanlarda alabilir cunku burada olup biten her ne olursa olsun yasamin daha karanlik, cok daha kötü yönünü cok erken yasta tanimis bir insanogludur..

Sahada Forlan'in yildizsiz,kaprissiz ve caliskan bir oyuncu oldugunu yeteneginden bagimsiz olarak iscilik yaptigini görebiliyorsunuz ve bu olgunlugun temelinde pek coklarinda oldugu gibi Forlan'da da maalasef "aci" yatar ve

..acinin büyüttügü evlatlari en cok da biz anlariz..

Trochowski , Kroos ya da Cacau ?



Turnuvanin bence tartismasiz en iyi cikis yapan oyuncusu genc yetenek Thomas Müller, Ispanya karsisinda cezali. Simdi sorun, onun yerine Löw'ün kimi oynatacagidir ?

Trochowski,Kroos ya da Cacau ?

Cacau'nun sakatligini henüz atlatamamis olmasi bir yana Podolski-Cacau gibi iki forveti kenarlara koyacak kadar Löw'ün cesur olacagini en azindan Ispanya karsisinda ben düsünmüyorum. Yüksek ihtimal Ispanya'nin pas trafigini bozmak adina daha fazla hareketlilik saglayacak Trochowski sahada olacaktir ya da bir diger güclü aday Toni Kroos.. Bu iki secimin aslinda bir baska ifadesi daha var.

Trochowski, hizli, cok iyi sutlari olan, teknigi ortalamanin üzerinde bir oyuncu olmasinin yaninda turnuva öncesi Müller yerine ortanin saginda oynamasi beklenilen oyuncuydu. Hazirlik karsilasmalarinda sergiledigi kötü performans ve Müller'in müthis cikisi onu klubeye civiledi. Öyle ki Müller oynamayacak olsa dahi hemen akla gelen secenek olmasi yerine Kroos ile arasinda müthis bir rekabet yasanacaktir.

Trochoski'nin genel performansi bir yana üzerinde durulmasi gereken nokta Klose-Özil-Lahm üclüsüyle ne sekilde anlastigi, birbirlerini ne kadar tamamladigi konusudur. Özellikle bu bek-ic-forvet kombinasyonunda sorun yasadi. Kroos bu bölgede denenmedi hic lakin Trochowski tam bu anlamda soru isareti zira uyum bir sekilde gerceklesmemisti. Lakin..

..rakibin Ispanya olmasi nedeniyle defansif acidan daha cok kosan, pas trafigini kilitlenmesine daha fazla yardimci olacagi düsünülen oyuncu olarak öne cikiyor lakin hucum acisindan Kroos'un gerisinde kaliyor. Cok iyi bir sutör olmasi ve fakat rakibi Kroos'un Bundesliga sezonu icerisinde uzaktan attigi müthis jenerik goller de ona bu konuda avantaj saglayamiyor. Keza diger ofansif özellikleri acisindan Kroos daha iyi bir secenek gibi duruyor.

Trochowski'nin Kroos'a göre önemli avantaji daha cok kontra futboluna cok daha yatkin olan hizidir. Ispanya'nin eskisine göre cok da iyi olmayan hakimiyetini kabul edip oyunu geride karsilamayi düsünürse Löw, Trochowski secimi oldukca anlamli olacaktir bu acidan. Ve fakat Ispanya ile basa bas bir mücadele edecegim dediginiz vakit Kroos kendisini bir adim daha öne cikariyor her acidan..

Her ne kadar Bayern-Leverkusen-Milli takim gecmisinde hic sag kenarda oynamamis olasa da benim gönlüm Kroos'dan yana.. Ilk Bundesliga macini canli canli izlemis bir insan olarak futboluna ve ilk macinda insiyatif alisina olan hayranligim nedeniyle Kroos'un bu isi kotarabilecegini dusunuyorum ve fakat geriden hizli cikis ve daha fazla defansif anlayis acisindan Trochowski'nin bir adim daha önde oldugunu da kabul etmek gerekir..

Cacau ise Podolski'nin gecen maclardaki üst düzey savunma gayreti nedeniyle kadraja giriyor. Dahasi Özil ile aslinda herkesten daha iyi anlasabilir, dörtlü saha ici degisimine cesitlilik katabilir. Üstelik her ikisinden de bitirici vurusu daha iyidir. Bu acidan Müller'e en yakin aday aslinda Cacau'dur da diyebiliriz. Ve fakat rakip Ispanya oldugundan daha baska kriterler de giriyor. Böyle bir rakibe karsi, rakipten bagimsiz kendi oyununuzu oynamak istemeniz teoride kahramanca lakin pratikte rezil bir sonucu olabilir..

3 Temmuz 2010

Almanya - Arjantin : 4-0



Almanya bir baska büyük takimi da dört gol ile turnuvanin disina cikardi. Turnuva öncesi beklentileri en azindan bugün karsilamis oluyor. Gelecegin takimini kurar iken bugünü kacirmadan , bugünün icerisinde olarak bunu yapmasi takdire sayan.

Bizim sevdigimiz tabir ile Panzerler her zamanki gibi maca basladi. Messi'nin basina adam dikmedi, alan savunmasi ile ama en cok da hucum ederek savundu kalesini. Erken gelen gol ile geride alani daraltip hizli ama en cok da organize hucumlarla, kombinasyonlarla ileriye güzel cikislar yapti. Klose'nin kacirdigi gol, bir bakima macin ilk bölümünün kirilma noktasi olur iken ayni zamanda aslinda Maradona'ya maci cevirme sansi veriyordu zira ilk yirmi dakika Almanya sahada antrenman havasi icerisinde hucumlar gerceklestirdi..

Almanya'nin Arjantin ve hatta ispanya haric diger takimlarla arasindaki en büyük fark kisaca Bastian Schweinsteiger olarak özetleyebiliriz. Schweinsteiger, defansif acidan almanyanin sigortasi olur iken daha da önemlisi oyun kurma esnasinda öne cikip diger ön oyuncularini geri getirmeyecek derecede yerlesim almasini sagliyor. Buna mükabil bu macta özellikle Messi topu almak icin geri gelmek durumunda kaldi zira Mascherano'nun ya da icte oynama gayreti gösteren Di Maria - Rodriquez'in topu dagitma -Xavi- özelligi yok. Top ileri tasinamadigi ve karsida sizden korkup da geride yerlesim alan bir takim da olmadigi vakit en önemli özelliginden vazgeciyor Arjantin. Messi ve driplingler vasitasiyla oyunu ileri tasirken iyi yerlesim almis Almanya cok da zorlanmadan akini kesip kendi akinini baslatabiliyor. Akini kesen oyuncu, topu dagitacak oyuncuyu aramiyor, bizzat kendisi bunu yapabiliyor ve bu da oyunun Almanya adina hizinin arttirilmasinin en önemli nedeni. Khedira ciktigi vakit yerine giren aslinda Mesut gibi Marin gibi ofansif orta saha olan Kroos.. zira Löw'ün belki de en önemli farki onun lugatinda "süpürücü" diye bir mevkinin olmamasidir..



Almanyanin öndeki hareketli dörtlüsünün islerligi dahi defansif orta sahalarinin oyunun her alaninda topu tasiyabilecek pas yeteneginin olmasidir. Oyun sagda sikistigi anda Schweinsteiger diger kenara topu tasiyabiliyor ki ilk golün bu kisaca özetidir. Enlemesine sahanin tamamina yayabilmelerin nedeni onu dagitabilecek pasör defansif orta saha/oyun kurucularindan olusmasidir takimin.. Löw bunun icin yeteri kadar mücade etmis ve cesitli elestirilere de gözünü kapamistir.

Almanya'nin attigi iki Klose golünün birisinde Müller, digerinde Mesut önemli roller oynar iken Mesut'un misal sahadaki benzeri Messi'den 2,4 km fazla kosup Schweinsteiger'in 200 metre gerisinde en cok kosan adami olmasinin da bu güzel oyunda payi oldukca fazla olsa gerek.. Bugün "Kahraman" degildi belki Mesut ama ayni zamanda Alman ataklarinin hemen hepsine katilim gösterecek kosuyu saglamasi da kesinlikle takdire sayan bir kondisyon artisi göstermesidir. Müller-Özil ve kamat degistirmese de geriye yardim eden Podolski iyilerdendi bugün..


Arjantin Dunya Kupasinin basindan bu yana dile getirdigimiz üzere üc benzemez orta sahasiya oyuna Almanya ya da Ispanya gibi bir hakimiyet saglamasi mümkün degildi. Sadece oyunu önde kurduklari zaman Di Maria'sindan Tevez'ine kadar muhtesem bir hucum hattina sahip olacak idi ve fakat Almanya karsisinda topun öne tasinmasi en önemli problem idi. Veron'un oyuna girmemesi bir yana 1-0 iken, top bir oraya bir buraya tasinir iken Messi'nin kosu yoluna topu atacak tek bir adamin dahi olmamasi onu geride tuttu ve savunulmasi kolay bir oyuncu konumuna getirdi..

Ikinci önemli elestiri noktasi ise Otamendi. Bir bek bölgesinde Zanetti gibi bir yildizi almama elestirisine ancak ve ancak oraya koydugun isimsiz bir oyuncuyu motivasyonunla büyütüp baska bir oyuncu ortaya cikarirsan karsi durabilirsin. Üzerine bir onu bir bunu denersen insanlik hakli olarak Zanetti ile niye sabitlenmedik ki sorusunu soracaktir.. Eger bugün Löw defansif orta saha problemi yasasaydi hemen herkesin Frings vardi haci diye yaklasim göstermesinin olagan oldugu gibi. Nedenler önemsiz.. Birisi motivasyon digeri oyun felsefesi acisindan hocalar kimi yildiz oyunculardan vazgecerler halkin tepkisine ragmen ve fakat sahada "nedeni" görmek isterler ve bugün Maradona elestirileri hakli bir sekilde yükselecektir..

Messi, Mesut'dan daha yanlis oynayan bir insan olmamasina ragmen pas yüzdesi acisindan Mesut'un yüzde 14 gerisinde kaliyorsa bu teknik adamin yerlesim ve taktik acisindan ne kadar dogru veya yanlis yaptiginin en önemli göstergesidir..




Klose'nin ayakta kalan oyuncularin basinda gelmesi, Löw'ün ne kadar dogru karar verdiginin belki de en önemli kaniti. Macin iyilerindendi ve 14 golle Gerd Müller'i yakaladi. Iki gol daha atarsa Ronaldo'yu da gecerek tarihin en basina ismini yazdiracaktir. Bunu hani dürüst olalim oyunculuguyla degil de -Ronaldo degildir o- karakteriyle hakediyor, varsa böyle bir kategori.


Ve Maradona: Thomas Müller atlet olmadigi gibi Almanya da fizik mücadeleye dayanan bir oyun oynamiyor. Kolay degil üc tane on numaravari oyuncu koyuyor kadrosuna. Defansif orta sahasi bile on numaradir(Kroos) Dahasi Müller atlet de degildir aksine; Nerede duracagini ve ne zaman ne yapacagini cok iyi bilen, her seyden ortalamanin üzeri olan degerli bir oyuncudur. Bu sekilde anlamani istemezdim sahsen..

Almanya üzerine düseni fazlasiyla yapmistir; On yillik bir gelecegin bugün temellerini atmistir. Final gelirse bu "erken basari" olarak kaydedilecektir sadece..

Messi vs Mesut.!



Öncelikle olasi gerzek yorumlar adina su farki ortaya koyalim. Messi, icerisinde bulundugu Dünya Yildizlari grubunun en iyisi iken Mesut o gruba girmeye calisan bir oyuncudur daha. Arada sinif farki vardir gün itibari ile.. Yine de iki oyuncunun takimlarinin ofansif gücünün merkezinde yer almalari nedeniyle bir kiyasi anlamlidir.

Mesut Özil: Iyi bir turnuva cikariyor. En kötü zamaninda dahi oyuna etki edebilecek konumuyla "tehlikeli" sifatini hak ediyor. Almanyanin 13 gollük pasi ile bu alanda zirvesindeki futbolcu. Podolski'nin kötü günü en cok onu vurmustur aslinda.

317 dakika oynamis ve bu süre icerisinde 1 golü, 2 asisti ve 9 gollük sutu bulunmaktadir. 90 dakika basina 72 kez topla bulusmus. 37,8 km kosar iken yüzde 84,4 oraninda pas yüzdesine sahip olmus. 10 kez driplinge kalkisir iken en zayif oldugu nokta olan ikili mücadele kazanma orani da yüzde 37,0.

Lionel Messi: Gol atamasa da cok iyi bir turnuva performansi oldugunu düsünüyorum. Sahadaki varligi takiminin basli basina daha iyi hucum etmesine olanak saglayacak ölcüde rakibi bozuyor, sistemi deliyor. Veron olmadigi vakit daha fazla geriye gelip oyun kurmasi onun hucum performansini düsürüyor, genel kani bu yönde.

360 dakika oynadi ve golü yok bir asisti var sadece. 22 kez kaleyi yoklar iken 90 dk basina 99 kez topla bulusmasi söz konusu. 33,3 km kosar iken yüzde 87,5 pas yüzdesi ile oynuyor. 55,4 ikili mücadele kazanma orani ve dikkat.. 22 kez driplinge kalkismis.


Toplamda birisi Driplinglerin adami iken digeri verkaclarin.. Birisi ayaginda top tutmaz iken digeri topu size bir süre vermemesiyle ünlüdür. Birisi daha cok takimi oynatir, digeri gerekirse kendisi de tek basina oynayabilir. Birisi Dünyanin bana göre en iyisi iken digeri de Dünyanin en iyileri arasina girme savasi veriyor..

Ben ikisini de acaip severim..

Sürpriz Performans: Arne Friedrich.!



Ben onu hep bu kareyle hatirlayacagim. Enke'nin ölümüne verdigi tepki hic cikmiyor aklimdan.. Cocuk gibi agladi ya artik daha baska bakiyorsunuz ki akli basinda aciklamalarin da adamidir Arne Friedrich..

Düsen Berlin takimindan Kacar v.s. haric gündeme gelmeyen iki güzel oyuncu vardi. Kalecileri Drobny ve milli defansi Arne Friedrich..

Kadroya sakatliklar nedeniyle girdi, baska türlü sansi yoktu. Westermann'in sakatligi, Serdar'in formsuzlugu onu Mertesacker'in yanina civiledi. Herkes Mertesacker'den emindi ama Fridedrich ne yapacakti ?

Bir iki macin adami olacak seviyede yanindaki partnerinden dahi daha iyi bir performans gösterecegini kimse düsünemedi. Üstelik..

2 milyon euro bonservis ile Wolfsburg'a gitti ya, inanamadi insan..

Baris Özbek'i oradan bulup getiren kafa, bunu neden görmezsin sen ? Yeminle üc yil defans sorunu yasamazdin..

Wolfsburg'a hayirli olsun bu güzel adam.. Turnuvanin en sürpriz peformansini gösteriyor an itibariyle..

Arjantin - Almanya Mac Öncesi.!



Ne desek yalandir yahu. Sinirler gerilmis, hafif hafif tansiyon yükseltilmis ve macin basinda gol, kirmizi kart her seyi degistirir.. Bu mac icin kirmizi da ihtimal dahilindedir. Cok sevdigim yeni kesfim Werder Blogundan baslayalim öncelikle.

Baklava seklinde bir Arjantin diziliminin Almanya icin fazla ofansif olabileceginin üzerinde duruyor. Mascherano'nun süpürücülügünü üstlendigi yerde Tevez-Higuain'in saginda-arkasinda-arasinda oynayan Messi'li Arjantinin hucum gücünün fazla ve fakat Müller-Özil-Podolski'li Almanya icin yetersiz savunma olabileceginin altini cizip bir ihtimal Veron'u sahaya daha da defansif oynamasi icin sürebilir olusundan bahsediyor..

Katilmiyorum.

Savunmanin bir baska yolu sürekli hucum ya da topa sahip olmaktir.

Arjantin savunma yaparak istese de maci kazanamaz.. Önde daha cok Tevezin basini cektigi pres gücü yüksek futbolcularla kavga edecek ve maci orada oynacaktir. Baska türlü varolan kadro topa sahip olabilecek yeterlilikte degil. Sürekli hucum, daha az atak yemesinin ve savunma yapmasinn en önemli araci.

ve fakat bu oynadiklari sistem de Almanya'nin isine fazlasiyla geliyor. zira oyunun merkezini önde kuran Arjantin geride daha da kötü kosullarda yakalanabilir ki Arjantin defansinin yavasligi da isin tuzu biberi oluyor

Arjantin'de Di Maria'nin bu mactaki performansi oldukca önemli. Lahm'in hucum destegini bir sekilde etkisiz kilmali ki Almanya'nin en önemli hucum merkezi olan sag kenarin yeterince iyi islememesine neden olacaktir. Bayern'de Robben'in, burada Müller'in bu kadar cok iyi hucum etmesinin en önemli nedeni Lahm destegidir. Di Maria'nin üzerine buraya ekstradan Tevez'in de yardima gelmesi gerekir Lahm ipek yolunu bozma adina..



Arjantin Özil icin Mascherano faktörünü ortaya sürecektir. Öndeki üclünün sefi konumundaki adami stoperinizi "Önstoper" seklinde öne sürerseniz her basarisizliginiz arkada biraktiginiz boslukta ingiltere macinda oldugu gibi tehlikeli rakip akinina dönüsecektir. Portekiz gibi dörtlünün önüne bir stopervari oyuncu eklerseniz savunma gücünüz üst düzeye cikar ve elbette buna paralel hucumuz zayiflar. Her yerde oldugu gibi rakibin on numarasina önliberoyu verme eylemi Arjantin icin de gecerlidir. ve fakat geride sigortanin bir adama bagli bir oyun sürmesi en az Özil kadar tehlikeli Müller-Podolski icin hucum güclerinizin biraz daha geride oyunu oynamasi gerekebilir. Bu da Arjantin icin oyunu önde kuramama sorununu dogurur ki ne yaparsa yapsin, bir tek bunu yapmasin diyoruz..



Almanya ise Messi icin öncelikle oyuncunun kötü gününde olmasini bekleyecektir zira Messi isterse ne yapsaniz cok bir fayda etmez. Bunun disinda Messivari oyunculari artik eskisi gibi adam adama savunma yaparak durduramazsiniz. Ona alani dar edeceksiniz lakin tam bu esnada diger tehlikeli oyuncularin bosluk yakalamasini da engellemek gibi zorlu bir kontrol eylemi var. Ikili-üclü savunma digerlerine kapi acacaktir. Basina bir adam daha cok top almamasi nedeniyle konulabilir ama etkili olmayacaktir.. Alan savunmasi ve elbette pas yollarinin kesilmesi en iyi cözümdür. Schweinsteiger ilgilenecektir ve Khedira diger maclara oranla biraz daha defansif bir orta saha olacaktir bu nedenle.. Messi, hicbir sey yapmasa dahi su haliyle sahada bulunmasi Arjantin'in en büyük kozudur. Ona yakin tehlike arz eden Tevez'in varligi,Di Maria'nin Mart ayinda oynanilan macta oldugu gibi cosmasi ve dahasi Higuain gibi bir adamin sahanin icerisinde olmasi isleri zorlastiriyor bu yakada.. Yeteri kadar iyi savunma yapip hizli kontralara cikmayi deneyecektir.

Bugüne kadar olan maclardan cikan sonuc Arjantin'in baskili bir sekilde oynayacagi ve Almanya'nin "bilincli" bir sekilde geride durup kontralarla isi bitirmek istemesi yönündedir.

Her iki takimi da seviyorum ve mümkünse bol gollü, birinin digerine fark atmadigi ve son saniyelere kadar heyecan icerisinde gecen bir mac olsun..

Hicbir sey olmasa dahi bu macin varligi nedeniyle su andan itibaren macin baslayacagi saate kadar olan sürede bana yasattigi sevinc nedeniyle dahi; Futbol cok ya$a.!

Arjantin-Almanya DK Maclari.!



Son yillara baktiginiz vakit Almanya-Arjantin digerlerinden kendisini ayiracak derecede hikayesi bol maclari düzenli araliklarla oynamaya devam ettigini görüyoruz. Bugün sadece Dünya Kupasi tarihinde altinci kez karsilacak bu iki dev futbol ülkesinin maclarinin icerisinde iki Dünya Kupasi Finalini de barindiriyor. Biz en basa dönelim..



1958 Isvec Dünya Kupasinda Arjantin ile ayni gruba düser Bati Almanya ve ilk duello bu sekilde gerceklesir.

O dönemin Arjantin'i kapali kutu. Dünya futbolunca cok fazla taninmiyor zira en son Dünya Kupasini 24 yil önce oynamis. Son üc turnuvayi da boykottan dolayi katilim gösterilememis. Daha da önemli sorunu bir yil önce 1957'de kaldirdigi Copa America kadrosunun önemli isimleri Serie A'da oynuyor ve Dünya Kupasi icin izin alinamamistir.. Dönem baska, futbol baska Arjantin hepsinden cok baska..



Macin hemen ücüncü dakikasinda Arjantin Omar Corbatta'nin golüyle öne gecer. Imdi, Almanya'nin 54 sampiyon kadrosunun iki önemli ismi vardi. Fritz Walter -ki o dönem 38 yasinda -ve diger ismi, galibiyet golünü atan Helmut Rahn.. Rahn, zincirleme trafik kazasina neden olur ve iki hafta hapishanede kalir. Turnuva öncesi ancak affedilmistir ve bu maca da agirligini koyar. Iki gol atar ve ileride Efsane olacak olan dönemin genc yildizi Uwe Seeler'in de fileleri havalandirmasiyla Almanya, Arjantin'i ilk karsilasmasinda 3-1 yenip grubu birinci bitirir; Rakibi sonunculuga demir atar iken..



Gecmis maclarin hikayesi keyifli ve ögreticidir. Bugün Schweinsteiger'in yukari cikardigi tansiyon 2006'da da cok farkli degildi. Daha da ötesi 1958'de de durum ayniydi. Arjantin'in hocasi almanalrin oldukca sert oynadigi bu mac sonrasi söyle der:

"Benim takimim böyle sertlige(vahsilige) alisik degildi.."



ve bazi seyler hicbir sekilde degismiyor. Bild, bugün neyse o gün de odur..



62'yi pas gecip 66'da tekrar karsilasiyorlar.. Bu sefer B grubunda ve yine grup maclarinda savasiyorlar. Oynamiyorlar, savasiyorlar.. Ilk macin genc yildizi Uwe Seeler aradan gecen sekiz yil sonra takimin kaptani olarak sahaya cikar.. Malmö'de 33 bin kisi vardi lakin Birmingham'da Villa Park'ta 51 bin kisi maci izler..



Maci Arjantin 22-11 kazanir. En azindan golü olmayan ve haliyle berabere biten bu macin asil savasi fauller üzerineydi. Sekiz yil önceki mesele unutulmamis olacak ki tarihin en sert maclarindan birine tanik olur izleyiciler.. 33 Faul calinandir ve aslinda o kadar cok sertlik olur ve calinmayan fauller ile öyle bir karsilasma olur ki FIFA bir sonraki dünya kupasina Sari-Kirmizi kartlari devreye sokar zira bu macin icerisinde Hakemin bir oyuncuyu disari atmasi oldukca uzun bir zaman almistir. Cesitli tarsismalar ve itirazlar esliginde Arjantinli oyuncunun sahayi terketmesi yaklasik bes dakikayi bulunca 70'de Sari-Kirmizi kartlar dogmus..



3.Karsilasma ise 1986 Dünya Kupasi finali.. Maradona'nin her seyi belirledigi turnuvanin son ayagi.. Almanyada o dönem topla cok hizli oldugu icin dillerden düsmeyen Loddar'in Maradonayi durdurma imtihani.. Aslinda öncesine gitmek gerekir. 82'de dönemin yildizlarinin Almanya Milli takiminda oynamayi reddetmesi üzerine mini dünya kupasina Loddar'i götürür Derwall.. Brezilya karsisinda Zico'yu durduramaz ama Arjantin ile oynanilan ve ilk defa canli canli gördügü Maradona'yi sahadan siler Lothar Matthaeus.. 4 yil sonra ise Beckenbauer ayni görevi yine Lothar Mattheaus'a verir.. Mesele budur biraz bu Dünya Kupasinda.. Maradona'yi durdurmak.. Bunu becerir ama Almanyanin cok hizli olmasiyla biraz da ünlü olmus Matthaeus'un Maradona tanimi da bugün bile onun icin dile getirilir..

"Ben hizliydim.. Ama o topla, benim topsuz halimden daha hizliydi.."



Maradona, Belcika ve Ingiltere macindaki gibi degildir ama yine de final pasini veren oyuncudur. Lothar onu durdurmus lakin Arjantin yine de kupayi kazanmistir. Tarih tekerrürden ibaret gibi bir durum da söz konusu. 2002'deki Kahn gibi burada da Schumacher turnuvanin en iyi kalecisi konumunda lakin buradaki görüntü 2002'nin bir benzeri.. Schumacher'in ilk golde bosa cikisi beklenilmeyendir..



..tam bu noktada alman spikerin "Toni tut topu.. hayir" söylemi sonrasinda popüler tepkiler arasina girmistir.. Maradona'nin enfes pasinda Jorge Burruchaga golü atiyor. Maradona anilarinda santrada Burruchaga'ya "Hadi, onlar yoruldular, sen ileriye dogru kos ve bitirelim sunlarin isini" dedigini de yazar.. Tam da böyle olmustur, Arjantin de Almanya'yi yenip Dünya Kupasini kaldirmistir..



4.kez yine Dünya Kupasi finalinde karsilasir iki futbol devi ülke. Lakin bu sefer isler biraz baskadir..

Loddar-Maradona, 82'de ilk defa karsilasti ve Matthaeus Maradona'yi tutmak zorunda kaldi. Oldukca da basarili oldu.. 86 ise yine Maradona markaji ile gündeme geldi. Lakin simdi Matthaeus Maradona'dan en azindan bu turnuvada daha tehlikeli bir isim oldu. Turnuvanin basindan sonuna güzel bir performans ortaya koydu. Artik Maradona'yi bir baskasi tutacakti ve O da ..



Guido Buchwald.. Öyle güzel marke etti ki Stuttgartli oyuncu 90 sonrasi Bundesligada "Diego" olarak anilmaya basladi. Lakabi finalde bitirdigi Maradonanin ön ismi oldu Buchwald'in.. Benim izledigim ilk Dünya Kupasiydi ve belki bu yüzden cok sey bugünkü konumuna gelmistir de diyebiliriz..



Almanya bu turnuvanin en iyisiydi. Arjantin'in buraya gelmesi dahi cok da "hakki" degildi. Özellikle Dunga-Careca'li Brezilya karsisinda onca direk sonrasi gelen Arjantin golüne sükretmeliler.. Finale Italya'yi gecip aralarinda Caniggia'nin da oldugu dört oyuncusundan mahrum geldiler. Sahanin hakimi almanlardi.. Ikinci yari 36 dakika sonra ancak Bodo Ilgner'e top gelmsitir ki o da Jurgen Kohler'in geri pasidir. Buradaki penalti konusulur ama maci izleyen herkes finalin ve hatta Kupanin hakkinin Almanya oldugu konusunda hemfikirdir..

Aslinda Almanlarin penalticisi Lothar Matthaeus'tur. Lakin devre arasi ayakkabisini degistiren Lothar batil inanclari geregi sorumluluk almak istemez. Kaledeki kalecinin de o dünya kupasinda yedekten cikip Penalti katili olmasinin da bu batil inancinda etkisi var mi bilinmez lakin Brehme cok dogru bir secim idi. Loddar penaltiyi Hami gibi kullanir, kalecinin üzerine abanir ve bu gibi oyuncularin kacirma sansi sanilanin aksine oldukca yüksektir. Brehme, kaleci dogru köseyi tutsa dahi sansi olmayacak teknik bir atisla Almanya'yi 86'in aksine Arjantin karsisinda öne gecirir ve Dünya Kupasini havaya kaldirir..



2006'daki Ceyrek final macinda ise Arjantinli olarak delirdigimi cok iyi hatirliyorum. Bir teknik direktör elleriyle maci verir mi ? Arjantin teknik adami Jose Pekerman bunu basarmistir. Messi'yi turnuva boyunca yedek oturtmasi bir yana bu macin icerisinde Arjantin'in her seyi olan, her türlü organizasyonu saglayan saha ici sefi Riquelme'yi almasinin ardindan Crespo'yu da kenara cekince Ayala'nin golüyle öne gecen Arjantin karsisinda Klose'nin bu golü kacinilmaz olmustur. Ayni zamanda Arjantin kalecisi Abbondanzieri'nin sakatlanip cikmasi ve yerine Leo Franco'nun girmesiyle degisiklik hakkinin kalmamasi, bu iki hamle sonrasi Pekerman'i caresiz birakmistir ama sonuc ya da skor ne olursa olsun bu takimin icerisinde Riquelme cikarilmamaliydi.. Arjantin'in her mevkisini yasatan, her yere topu tasiyan ve de basindan bu yana cok güzel oynayan oyuncunun cikisi bu macin kilit noktasidir. Mac 1-1 biter ve penaltilara kalir..



Almanya henüz penaltilarda Dünya Kupasinda kaybetmemistir ama o gün Lehmann bir yardim da almistir eski milli kaleci Köpke'den.. Arjantin Cambiasso ve Ayala'nin kacirdigi penaltilar sonrasi elenir ve Dünya Kupasina veda eder.. Bugün Schweinsteiger'in dile getirdigi ve Demichelis'in "bugünkü futbolculari da kapsayan elestirisi" icin adam degilsin diye cikis yaptigi olaylarin baslangici da bu penaltilar sonucu gerceklesir.



Daha sonra Hertha Berlin'e gelip Mertesacker'den özür dilemisti Cufre bu tekmesi icin. Schweinsteiger bu görüntüleri unutamiyor ve pek haksiz degil. Lakin bugünkü tavirlari konusundaki yorumlari da cok "etik" degil. Rakibini asagilayacak derecede hos olmayan analizler sundu basin toplatisinda.. Bugünkü rakibi ama ayni zamanda takim arkadasi da "Adam degilsin" minvalinden cikisti Schweinsteiger'e.. Burada Mertesacker'in intikamini almaya calisan Frings de yari final macindan oldu..

1958'De Arjantin hocasi sertlikten yakiniyordu ve böyle vahsilige aliskin degil benim oyuncularim diyordu mac sonrasi.. 90'da Maradona penalti nedeniyle mafyavari suclamalari yapiyordu.. 2006'da bu görüntüler esliginde uzun süren tartismalar ve kavgalar.. Bugün daha mac baslamadan alevlendi ortalik..

Almanya-Arjantin, bir baska acidan "klasik" olmaya dogru yol aliyor. Yarin da bir sekilde olay cikarsa artik bu maclar baska türlü gelisecektir..

Tansiyon yükselse de her bakimdan cok keyifli bir mac bizi bekler.

2 Temmuz 2010

Brezilya kötü Hollanda iyi ?



Degil tabi.

Ama böyle yorumlar gelecektir yüksek ihtimal

Lakin hesap görülüyor bu dünya kupasinda, onu anladik biz. 1998'de Hollanda oynadigi futbol ile fazlasiyla hem turu hem de dünya kupasini hak eden taraf idi. Lakin beraberlik sonucu penaltilara kalmis ve Taffarel'in kurtarislari sonucu daha kötü oynayan taraf turu gecmisti.

2000'e dönelim ya da 74'e.. Degisen bir sey olmayacak.

Dolayisla oynamasa da kazanmayi yillar yili oynadigi güzel futbolla coktan hak etmistir Hollanda.

Bu turnuvada Brezilya, Hollanda'dan cok daha iyi bir takimdi ve fakat biraz hafife almalarinin sonucunu pahaliya ödedi Dunga'nin takimi. Van Bommel, mac sonrasi yaptigi röportajin icerisinde biz ikinci yari daha iyiydik demek yerine ikinci yari bambaska bir Brezilya vardi söylemini dile getirdi.

Dunga, biraz Kaka'nin formsuzlugu biraz Elano'nun yoklugu ve dürüst olalim biraz da hicbir zaman hesap edemeyeceginiz gollerin sonucu elenmistir. Bana göre Dunga aslinda cok güzel bir is cikarmistir ama tek mac üzerinden oynanilan her mac her sekilde bitebilir.. Ve bu da yaptiginiz isin degerlendirme asamasinda her seyi bir anda tersine cevirir..

Bir gün buraya geri dönüp bakarsam diye not düseyim kendime:

Bugün 1998 ve 2000 yillarinda oldugu gibi sahanin kötüsü kazanmistir bir sekilde. Özeti budur macin.

1 Temmuz 2010

Ingiltere'yi Yikan Gollerin Acilimi.!



Almanya'ya bulundugum süre alti ayi gecince Türk Ehliyetini Alman Ehliyetine dönüstürmek zorunda kaldim. Hem pratigi hem de teoriyi yeniden Almanya kosullarinda yapmam gerekiyordu. Imdi, teoriyi hatasiz bir sekilde gecer iken direksiyon konusunda ufak bir sorun vardi. Sinavdan iki gün önce ne olur ne olmaz diyerek bir kereligine direksiyon dersi aldim, sadece bir kez.. Hoca beni "bisikletliler" hakkinda öyle bir korkuttu ki.. Aslinda hakliydi.. Bisiklet yoluna dikkat etmiyordum zira benim ülkemde böyle bir sey yoktu. Burada adim basi bisiklet yolu ve sürüyle bisikletliler.. Lakin hocanin da tavri beni fazlasiyla strese soktu. Alti aydir sorun yoktu aslinda ama yine de diyorduk. Iki gün sonra bu korkuyla sinava girdim.

Kaldim.

Neden biliyor musunuz ?

Kirmizi isikta, saga dönebilecegimi gösteren yesil levhanin oldugu bölgede gözüm sag taraftaki bisikletlileri kontrol eder iken asli tehlike olan ana caddeye hicbir sekilde göz atmadigim icin. Gereginden fazla bisikletlileri düsünüp onun korkusunu yasadigim icin..



Ingilterenin durumu da biraz buna benzedi aslinda.

Iki gün önce hos bir Alman bloguna rastladim.Terry'nin Almanyanin attigi ikinci golde gereginden fazla Özil korkusu yasayip onu durdurayim derken oyuncuya pres yapma hamlesi ile bos biraktigi alana Thomas Müller'in kacisini anlatiyordu.

Ayni sekilde ben birinci golü de bu minvalden degerlendirmek isterim. Neuer topa vurdugunda Terry Özile basayim derken arkasini bos birakti. Klose de o boslugu cok iyi degerlendirdi.

Ikinci golde ise.. Müller, Özile verir vermez Terry bölgesini terkederek Özile baski uyguluyor. Özil, topsuz alanda müthis bir seziyle Terry'nin bosalttigi alana kacan Müller'i görüyor ve arkasindan gol geliyor. Golün acilimi gereginden fazla "Özil" korkusu.. Onu etkisiz kilma adina arkasini sürekli bos birakiyordu.

Portekiz benzer hamleleri "Pepe" ile yapar iken iki tane dörtlü savunma hatti olusturuyor. Topa sahip olan oyuncuya yapilan benzer baskida Pepe, herhangi bir yerde bos bölge olusmasini saglamiyor. Arkasinda kendisinden bagimsiz dörtlü bir defans hatti var. Pepe, Özgür adam, her yere yardima gidebilir, kalabalik olusturup rakibi ni etkisiz kilabilir iken bu bosluk yaratmiyor. Burada Terry her Özil'e gidisinde Özil o bos alana kacan oyuncuyu görüp gole dogru sürükledi takimi..

Bu bakis acisiyla bir daha seyredin golleri derim ben.

Her seyin fazlasi zarar.. Korkunun da cesaretin de.. Her seyin..