24 Temmuz 2010

Nuri Sahin Dönemi.!

Yakin zaman icerisinde Türkiye Milli takiminda baslamasini umut ettigim yeni dönemin adi.

Sunu iddia ederim ki eger oyuncu Almanya milli takiminda oynasaydi kesinlikle bugün Khedira'yi kimse ama kimse tanimiyordu. Gecen sezonun en iyi defansif orta sahalarindan birisidir. Hali hazirda Bundesligada önünde Avrupa deneyimi nedeniyle Schweinsteiger ve Van Bommel duruyor aslinda.. Bunun disinda cok iyiye dogru bir gidis söz konusu ve inanilmaz hirsli. Hazirlik macinda direge nisanladigi frikigi nedeniyle sinirden  kendisine gelemedi. Cok iyi hazirlaniyor lakin en büyük sansizligini da kacirdigi penalti sonrasi Sampiyonlar Ligine gidemeyerek bizzat kendisi yaratmis durumda. Zira ona ben bu acidan katiliyorum: Digerleriyle arasindaki fark Avrupa kupalarinda olamayisidir sadece.. 

Ben en iyisi olacagim diyor ve elbette antipatik olmadan digerlerinin de hakkini vererek..

Gecen sene Mesut Özil ve Misimovic'in arkasindan en cok gollük pozisyonu hazirlayan isim olarak dikkat ceker iken önündeki iki rakibinden farki onun defansif orta saha olarak bunu basarmasidir. Toplamda sekiz asist belki azdir ama Barrios'un kacirdiklarini ekleseniz aslinda bu sayi cok daha fazla olabilirdi.

Mac basina 77 topla oynama yüzdesi oldukca iyi iken yüzde 53 ikili mücadele kazanma orani ile oynuyor. Gecmise göre Nuri Sahin acisindan bir ilerleme var burada lakin ortalamasi da "ortalama" bir deger. Bu acidan iyilestirmek zorunda oldugu özelliklerinden birisidir ikili mücadele sanati. Gecmise göre hemen her ayrintisi daha iyiye dogru gidiyor, cok daha iyi olabilecek ve henüz yasi da 21.

Türkiye Milli takiminin yine eksik oldugu bölgenin bir adamidir. Emre harici bu bölgeye alternatifimiz yok ve biz "dogru bir hamle" ile oraya Mehmet Aurelio'yu yerlestirdik. Simdi on yil boyunca Nuri Sahin burada oynayabilir. Vakit bulursam defansif orta sahalar ile ilgili genis bir analiz gelecektir  lakin her teknik adamin vurgusu bu bölgenin sistemin kilit noktasi ve kendiliginden bir liderlik acilimi oldugudur. Taktikleri veren takimin yöneteni burasidir. Bu acidan Nuri Sahin'in Türkiye Milli takiminda oynamasi cok ama cok önemlidir ve fakat sunu da itiraf edelim ki bu cocuk Almanya milli takiminda oynasaydi bugünkü degeri 1o degil 40 milyon euro idi.. Zira kendisinden az biraz farki olan ve yasi biraz daha fazla olan Schweinsteiger 35..

Kicker: Türkiyede Hiddink dönemi basliyor. Sizce bu degisim ülkenizi daha ileriye götürecek midir ?

Hiddink'in klasi belli bir teknik direktör. Sadece o kisa konusmasi dahi beni inanilmaz etkiledi. Daha önce hic bilmedigim seyleri bana söyleyebildi.

Kicker: Nedir bunlar ?

Misal Ispanyollarin nasil hareket ettigini ve neden sürekli topa sahip olduklariyla ilgili ayrintilar.

Kicker: Xavi-Iniesta zaten sizin idolünüz. Siz bu adamlari zaten ezbere biliyorsunuz..

 Ben de öyle dusunuyordum..

Kicker: Size ne gibi tavsiyeler verdi ?

 Topa dogru nasil yerlesim almam gerektigi ya da topu nasil  ve nerede istemem gerektigi ile ilgili önemli ayrintilar. Hiddink dünya capinda bir teknik adam. Hiddink ve Klopp gibi iki güzel teknik adamin ellerinin altinda olmam benim icin büyük bir sans.

Steve McClaren ve Wolfsburg.!



Bundesligayi diger rakipleri olan Avrupanin güclü liglerinden farkli kilan belki de en önemli özelligi muhafazakar bir anlayisla kimi yazili olmayan kurallara siki sikiya bagli olmasidir. Almanca bilmeyen teknik direktörlerin bir iki istisna haric bu ligde takim calistirmasina sicak bakilmamasi da bu kurallardan sadece birisidir. Fatih Terim'in gündeme gelmesine ragmen tercih edilmemesinin en önemli nedeni budur. Karizmasi rahatlikla Bayern München harici herhangi bir klubü calistiracak düzeydedir.

Wolfsburg’un yeni hocasi Steve McClaren bir yaniyla uzun süredir varolan Hollanda-Almanya iliskisinin devami olur iken diger taraftan ilk defa bir ingilizin Bundesligada calismasini gerceklestirerek bir ilke imza atip muhafazakar yapinin bir tarafini yikmayi basarmistir. Bugün varolan on sekiz takimin teknik direktörü icerisinde sadece Ingiliz olmasiyla degil ayni zamanda almanca bilmeyen tek hoca olarak farkli bir konumu mevcut. Elbette takimdaki oyuncularin neredeyse hepsinin ingilizce biliyor olusu da bu yasagin delinmesinde etkili olmustur.

Bayern Münih baskani Uli Hoeness’in son sportif direktörlük hamlesi yirmi sekiz yil sonra Alkmaar’a Sampiyonluk getiren Louis Van Gaal’i takimin basina gecirmek olur iken onun kardesi Dieter Hoeness ise benzer yolu izleyip ayni ligin bir baska takimi olan Twente’ye tarihinde bir ilki yasatip Sampiyonluga ulastiran ingiliz hoca Steve McClaren’i gecen sezonun ikinci devresinde sportif direktör olarak calismaya basladigi Wolfsburg takiminin basina teknik direktör olarak getirmistir. McClaren, Hollanda’da ilk sezonunda Van Gaal’in hemen ardindan ikinci olup yarisi geride tamamlamisti ve simdi herkes bu ikilinin yeni yarisina sahne olacak Bundesliganin baslamasini heyecanla bekliyor. 

Hollanda Ligi-Bundesliga ortaklasligina istinaden Steve McClaren de Schalke'nin Rutten'i almasi sonrasi klube adimini atmistir. Bu acidan baktigimiz vakit hocalarin kalitesi olsa da Twente klubunde iyi giden baska seylerin oldugunu da rahatlikla görebiliriz. Wolfsburg klubu Magath sonrasi bas asagi cöküsüne dur demek icin ilk hamle olarak teknik adamini degistirmeyi degil daha cok Armin Veh'e büyük bir hata yapip verdigi sportif direktörünü degistirmeyi akil edip takimin basina olabilecek en iyisi olan Dieter Hoeness'i getirmesinin altini cizmeliyiz. Tüm ayarlari ceken bugün Dieter Hoeness'tir ve teknik adam bu organizasyonun önemli ama sadece bir parcasidir.

Bundesliganin ilk ingiliz hocasi Steve McClaren, Alex Ferguson’un yanindan ayrildiktan sonra calistigi bütün kluplere ilkleri yasatan hoca olarak farkli bir kimlige sahip. Middlesbrough’a Premiere Ligdeki en iyi derecesi olan yedinciligi yasatmasinin ardindan ilk defa klubün Avrupa Kupalarina katilim göstermesini saglamis ve sonrasinda ayni basariyi ligde tekrarladiktan sonra UEFA kupasinda Middlesbrough’a final oynatarak ilkler caginin devamini saglamistir. Basarisiz gecen ingiltere Milli takim deneyimi sonrasi kaldigi yerden devam eden Ingiliz hoca Hollanda ligine gecip Twente’yi tarihininde bir ilki yasatarak sampiyon yapmis ve henüz yeni klubü ile maca cikmadan Bundesliganin ilk ingiliz hocasi olarak bir ilke imza atmayi her zaman oldugu gibi yine basarmistir.

Avrupanin devlerini pesinde kosturan Edin Dzeko’yu takimda tutma adina büyük savas veren hocanin bir baska önemli ayrintisi ise hazirlik karsilasmalarinin hemen hepsinde ilkonbir baslatip „Yeni Iniesta“ olarak Bundesligada piyasaya sürmeyi düsündügü isim on sekiz yasindaki Türk oyuncu Tolga Cigerci. Grafite'nin McClaren yönetimi altinda oynayacagi 4-2-3-1 diziliminde yer bulamayacagini düsünüyorlar ve Fenerbahce olmasa dahi bir baska klube satilmasi oldukca ihtimal dahilinde zira Dzeko bir sekilde tutulacak. Misimiovic bu sistemin on numarasi olur iken 11 milyon euro'ya aldiklari genc yetenek Simon Kjaer ile Dünya Kupasinin yildizi Arne Friedrich tandeminin olgunlasmasini bekliyorlar zira hazirlik maclarindaki uyum cok da iyi degildi. Olasi bir Misimovic yoklugunda ise Mario Mandzukic'i forvet arkasina yerlestirdigi görülüyor. Dahasi disforvet arayislari da sürüyor.. Grafite'nin satilip bir disforvet alimi gerceklestirdikten sonra alamadiklari Ballack yerine oturtmak istedikleri isim de Tolga Cigerci.

Elbette Middlesbrough'un o dönem sürpriz cikisini ve UEFA kupasinda finale kalisini gördük lakin bu güzel hocayi biraz daha yakindan tanimak, Bundesliga performansini görmek istiyorum ve bu beni heyecanlandiriyor. Heyecan verici bir teknik adam.. Gerek Tolga Cigerci gerekse de Steve McClaren nedeniyle oldukca ilgi cekici bir takim olacaktir Wolfsburg.

23 Temmuz 2010

Almanlarin Derbi Tepkisi.!



Welt gazetesi Gladbach polis sefini konusturmus ve o da sikayetlerini bir bir dile getirmis:

Öncelikle bu stadi Galatasaray kiralamis ve tüm sorumluluk ona ait. Bu Alman Fedarasyonuna kaydolmamis ve dolayisla bir Organizasyon. Sorumlusu da Galatasaray..

Oradaki polis, olagan sehir polisi oysa saglam bir güvenlik atanmasi yapilmasi gerekiyormus. Burada da Galatasarayi maddiyattan kacmakla suclamak bir yana parayi kazanan onlar cefasini ceken bedavaya hizmet veren Gladbach polisi seklinde bir yaklasim da söz konusu. Bedavaya hizmet derken halkin cebinden cikiyor bu para gibi bir ajitasyon da var isin icerisinde. Özel bir organizasyon oldugundan ve cok kisa süre öncesi Polislige bildirildiginden dolayi bu maci ya da eglenceyi engelleme sansi da yokmus diye dert yaniyor Rainer Wendt.

Organizasyonun sahibi olan Galatasaray'in polise bildirdigi tahmini rakam 25 bin kisi. Oysa stada gelen seyirci sayisi 34 bin. Dolayisla bu yanlis tahmin nedeniyle eksik sayida insan stadin icerisinde güvenligi saglamak zorunda kalmis.

Polis özellikle hakemin ikinci bir taskinlik sonrasi maci iptal etmesinden inanilmaz korkmus. Onca seyirci onca yolu tepmis iken macin iptali sonrasi cok büyük sorunlar yasanabilirmis.

Velhasil Galatasaray, Fedarasyona böyle bir maci kaydettirmeden özel organizasyon statüsü icerisinde güvenligi önemsemeyerek büyük bir hata yapmis. Biri agir olmak üzere 3 insan yaralanmis ve pek cogu da tutuklanmistir. Dahasi dedigimiz gibi parayi kazanan onlar lakin sorunlari yasayan bizleriz diye veryansin.. Bir daha böyle organizasyonlar bu sekilde ülkede yapilmasina izin verilmemeli diye isyan eden Gladbach polisi..

22 Temmuz 2010

Schweinsteiger-Khedira Orta Sahasi.!



Spox yine muhtesem bir taktiksel analize imza atmis. Ama ben onlarin tarihsel icerigine bugün dokunmuyorum ve elde edilen materyallerle Galatasaray üzerinden orta saha analizi yapmak istiyorum.

Bu dünya kupasi iste bu gibi ikilileri artik futbolun en yüksek konumu olarak belirlemistir. Van Gaal'in da üzerinde durdugu gibi sistemin en önemli ve onu belirleyici noktasi burasidir. Sistemlerin bugünkü kosullarda kalbidir, burada varolan oyuncularin niteliklerine ve yeteneklerine göre her sey degisir. Bu yüzden Almanya'nin bugün oynadigi 4-2-3-1 ile 2008 ve aslinda bakilirsa 2010 Hollanda 4-2-3-1 arasindaki fark oldukca fazladir. Cift önliberolu sistemler önliberolarin niteligine ve digerleriyle kurdugu iliskiye göre farklilasir.

Hollanda milli takiminda teknik adam Sneijder'a hangi görevi verirse versin sonuc itibari ile bu oyuncunun sahada nerede durmasini gerektigini belirleyen Van Bommel-Nigel de Jong ikilisinin capidir. Almanya'nin ön oyuncularinin aksine Sneijder'in sürekli geriye gelip pek cok maci neredeyse defansif orta saha gibi oynamasinin temelinde yatan da sadece Khedira-Nigel De Jong farki da degildir zira Van Bommel-Schweinsteiger ikilisi muhtesem bir sezon gecirip o hakimiyeti klup takimlarinda saglar iken birisinin yanina Khedira'yi verip digerinin yanina da Nigel De Jong yerlestigi vakit cok sey cok fazla degisiyorsa iste pasör defans diye yirtinmanizin nedenini buraya bakip anlayabilirsiniz.



Oyunun hakimiyetini gerideki defans ikilisinden kenarlardaki beklere kayan oyuncu grubunu defansif orta sahanin yönettigi bir pas organizasyonu sonucunda ancak saglayabiliyorsunuz. Bayern Münih kadrosu icerisinde bazen tek basina Van Bommel ve bazen Schweinsteiger rahat bir sekilde bu pozisyonun hakkini verir iken milli takimlarinda benzer dizilim ile sahaya cikmalarina ragmen yerlesim farkli bir sekilde olmak durumunda kaliyorsa bu yaninda oynayan defansif orta sahadan ziyade aslinda daha cok gerideki oyuncular ile kurulan ilisikinin sonucudur.

Buradan cikarilacak olan sonuc sadece tek bir oyuncu ile pasa dayali hakimiyet kurma eyleminin cok da mümkün olmadigidir.

Ispanya hakimiyeti hali hazirda Xabi Alonso,Busquets,Xavi'nin yani sira geriden Pique'yi alip ileriden Iniesta-Pedro'nun da yardimiyla durdurulmasi cok zor bir defansif orta sahalar grubu yaratmasindan ileri gelir. Orada Iniesta degil de David Villa oynadigi vakit islerin biraz daha kötü olmasinin nedeni oluyor. Hepsi, Iniesta'sindan Pedro'suna kadar istisnasiz hepsi bir defansif orta saha kadar top rakipte iken basiyor ve topa sahip olduklarinda alani genisletip on numara gibi top kullanabiliyorlar. Bir anda alti tane orta sahaya sahip olup her yerde adam fazlaligina ulasabiliyorsunuz.. Üst seviyesidir bu futbolun ve ulasmak cok zordur buraya.Bunlar Total futolun dönem itibari ile en önemli oyuncusunun farkli pozisyondan ürettigi özel adamlardir haliyle bir mevkiden bir mevkiye gecisi cok da zorlanmadan yapabiliyorlar ki yarisindan fazlasi Xavi dahil forvet cikislidir.. Hakimiyetlerin temelinde yatan cok yönlülükleridir bir baska acidan.. Cok baska özeti sahadaki onbir oyuncunun yarisi gerektigi vakit kusursuz bir defansif orta saha olur iken gerektiginde ise kusursuz bir on numara olabilecek degisimi saglamalaridir. Önliberolara dönersek..



Yerlesim icerisinde orta ikilinin kenarinda dahi ön oyuncusunun bulunmamasi önemli bir ayrintidir. Ilerideki oyunculari yardima cagirdiginiz andan itibaren sisteminiz ve bunun gerektirdigi dizilim kendisini tasfiye eder. Bu oyuncular geride oyun kurar iken beraber olan önlibero ikilisi arkadaki defans dörtlüsü ile Ispanya'ya göre daha buyuk ücgenler olusturarak hakimiyeti sagliyorlar. Burada ilerideki ön üclüsü oldugu yerde duruyor, top bu insanlara tasiniyor.

4-2-3-1 2008 Hollanda'nin oynadigidir ve en önemli göstergesi iki ile ücün arasindaki keskin ofans-defans ayrimidir. Skibbe'nin Galatasarayindaki Topal-Baris Özbek ile Arda-Lincoln-Kewell ayrimi gibi.. Almanya ise bunu bir kademe daha öne cikarmis durumdadir. Ayni seyi Hollanda misal De Jong yerine Van der Vaart secimiyle yapabilirdi. Teknik adamlarin secimidir.. Schweinsteiger ve Khedira'nin oldugu yerde defans ofans "sanildigi" kadar keskin cizgilerle ayrilmamistir bu ikili hem defans icerisine cok sik olmasa da ofansda sik sik yer almislardir.. Khedira siklikla öndeki üclüyü dörtlemistir.



Burada Galatasarayin eziyeti basliyor. Top bizde oldugu vakit bir türlü ilerleyemiyor ve Arda gelir, Keita gelir geriden topu almak durumunda kalirdi. Kewell yer yer defansif orta saha oynamak durumunda filan kalmistir gecmis maclarda.. Keita,Arda,Kewell gibi oyuncular eger ileride kenarda forvet kadar tehtit olusturacak kadar kalamazlarsa sistem ,dizilim sizin teoride gelistirdiginizin cok uzaginda kalir. Önden gelen her oyuncu ileriye dogru oynanilacak olan bir oynama noktasini takima kaybettiririr ve kalanlarin daha kolay bir sekilde baski altina alinmasina neden olur. Mesele ön oyunculardan yardim almadan ilerlemektir. Burada iki yuvarlak icerisine girmis iki defansif orta saha presi kiriyor bir sekilde, nasil ?



Sadece bir örnek.. Khedira'nin pesinde Arjantinli oyuncu geliyor, Schweinsteiger burada nerede durmasi gerektigini biliyor ve Khedira'nin acacagi boslugu görüyor. Bunlarin hemen hepsi cok öncesinde ciddi bir calisma sürecinden gecirilmistir. Nerede nasil bosluklar olusur ve buna göre oyun nasil gelismelidir ? Magath tam bu noktayi satranc ile özdeslestirir ve en sevdigi tarafidir belki de..

Önceden de söylemistik, insiyatif burada oyuncular cok fazla alamaz. Teknik adam ve calisma ürünüdür bir bakima.. Plan A olmazsa B olmazsa C diye gider ki cok fazla secenek de yoktur. Bunlar ilerideki aksiyonlara nazaran teknik adamin ögretmesi ve calistirmasi gereken konulardir lakin temelde temel eksiklikleriniz bulunmayacak, topu bir yandan digerine tasir iken sahadaki yerlesiminizi büyük bir ciddiyetle uygulayacaksiniz..



Ortada olusacak olan bosluga göre bir hareketlenme yasaniyor ve bu boslugun degerlendirmesi esnasinda burada Khedira ama genelde Schweinsteiger bir ileri bir geri gidiyor, hareketli bir oyun sergiliyor, oyunun da kalbini olusturuyor. Bunu Servet Cetin ile yapamamanizin nedeni sadece pas yetenegi yeterli düzeyde olmamasindan dolayi degildir; onu cok fazla dikine ve enlemesine pas attirmayacak seviyede orta saha hareketliligi de belirlemektir.

Yoksa Friedrich, Mertesacker ya da diger defanslar Pique gibi muhtesem paslar atan oyuncu degildir.

Su yerlesime bakar misiniz ? Bu yerlesimi bu kadar genis capta olusturan her noktanin bir yerden bir yere yine de hatasiz pas yapabilir olusudur. Burasini kucuk bir preste pek cok Anadolu Takiminin Galatasaraya yaptigi gibi kiramazsiniz, ancak kendinizi yorarsiniz cunku bir yeden bir yere sürekli orta ikilinin hareketli olusu ile ücgenler olusur, fare gibi ordan oraya kosarsiniz.. Burada defans pas veremezse oyun sikisir ve daha dün Fenerbahce macinda oldugu gibi Arda gelir geriye topu almak icin ve kendi alanini bosaltir. Topu alsa da oynama noktalarindan birisi yokoldugundan dolayi savunmasi cok daha kolay olur v.s.



Bu sekilde cikis yapar iken kendi yari sahasinda herhangi bir Alman hucum futbolcusu yoktur. Öndeki üclünün dizilim icerisinde 4-2-3-1 olarak kalabilmesi icin buraya karismamasi gerekir. Bir üc kare geriye gidelim ve ayni adamlarin ileride de nasil hucumu yönlendirdiklerine sahit olalim.



Bu yüzden Alman milli takiminin en önemli mevkisi buradadir. Geride oyunu kurup ileride hucumu yönlendirecek oyunculara topu tasimalaridir. Eger o iki oyuncu cevresindekilerle beraber defansi ya da hucumu kotaramiyorsa top cikamaz ve ayni zamanda ilerideki ön üclü orta sahalasir, gücünden vazgecer bir bakima..

Defansif orta sahalarin adedi de ayni zamanda ne kadar defans ya da ofans oynayacaginizi belirlemiyor. bir ile üc arasi degisebilir ve toplamda ilerideki üc forvetiniz veya kenarlarda oynayan hucum özellikleri fazla olan oyuncularinizi oyunun icerisine ne kadar sokabildiginiz ile de ilintilidir. Keza topu yeniden kazanma süreniz de sizin icin daha cok topa sahip olup daha fazla hucum yapabilmenizi belirler..

Kuranyi Panama'da.!





















13-15 yas arasi Panama'da yasamis. Buraya yiyecek,icecek,forma ve top getiriyor. Bardagindaki isim Panamali milli olmus ve 2009 da kanserden 50 yasinda vefat etmis eski hocasi Jorge Mendez. Buradaki farkirlige ve yasadigi döneme iliskin cok sey anlatmis lakin baska zaman.. Görünen köy kilavuz istemez, durum ortada.. Surada da bahsetmistik zaten neyin ne oldugunu..

Arkadasyazargiller.!



Bu kareye bir de Kucuk Hakan resmini yerlestirin. . Bir kac isim daha sayarim size ben. Yerlilerle dost olup ekranlarda Galatasarayin yerlilerini bir Messi,bir Ronaldo efendim bir Torres yapacak seviyede futboldan uzaklasip görüsüp ettigi oyuncularin derdine düsmüs "arkadasfutbolcu" yazarlari. Acikliyor zaten varolan dostluklarini ve sizden de saklamiyorlar yanli yorumlarin temelinde yatan iliskileri.

Galatasarayin Hagi-Taffarel sonrasi üc-dört degil de alti-yedi yabanci oldugundan bu yana görüntüsü Fransa'nin Dünya Kupasindaki halinden hallice. Dolayisla Ribery,Malouda ya da dünyanin en iyi futbolculari da olsa verim alinamayacaktir . Keza iyi okuyun köstebek icerikli bugünkü yazilari. Dün, Hakan Sükür yine Leo Franco'dan girmis yönetimden ve yabancilara taninilan ayricakliklardan cikmis.. Ridvan Dilmen ve Kucuk Hakan bugünkü yazilarinda 45 dakika icerisinde Cana ve Mustafa Sarp hakkinda bir ayrim görememisler.

Dünyanin neresine giderseniz gidin ve sadece 45 dakika oynamis bir oyuncu hakkinda bu sekilde yargi bizim ülkemizin "bazi" yazarlarina has bir durumdur. Baska yerde adami asarlar aslinda bu gibi capsiz analizler sonrasi.

Sorsaniz bunlara Nonda, üc Baros ederdi ya da Zan, bes tane Ferrari. Etmiyor, kendileri de görüyorlar ama fikirlerinde bir degisim görüyor musunuz ? Göremezsiniz.Dahasi kendilerini hakli cikarmak icin tüm gücleriyle garip bakis acilari yaratip tuhaf övgüler yaratiyorlar. Bu sorun degil de karsisina koyduklari yabancilarin güzel oynunu görmezden gelip onu yok sayiyorlar.. Daha birinci macinda düsman kesilmesinin temelinde yatan nedir ki ? Onca yil futbol oynamislar, bir baska ülkede cikilan ilk maclarin zorlugunu bilmezler mi sanirsiniz ?

Yazarlar, yazardir. Kendi mesleklerini icra ediyorlar ve bu anlamda yildiz futbolcularla karsilikli cikar iliskisine girmeleri cok da yadirganacak bir durum degil ve fakat Galatasarayin iki yildir icinin sürekli kaynamasi ve yönetici bazinda dahi sularin bir türlü durulmamasi cok ciddi bir her alana kaymis yönetim sorununu barindiriyor. Ne futbolcular ne de bunlari yönetecek yöneticiler arasi bir dedikodunun, sacmaligin yasanmadigi gün gecmiyor. Bilin ki bu yazarlarin hepsi -Basta birici gucccuk olan iki tane Hakan olmak üzere- Galatasarayli oyuncularin yönlendirmesiyle kendi cikarlarini birlestirip ha bire vurup duruyorlar. Kendilerine "övgü" getirmenin en güzel yolu tanidiklara yabanci sikayeti yapmaktir.. Sükür ki Topal gitti ve topalsiz bir Hakan Sükür yazisi da görüyoruz artik..

Rijkaard maalasef bu gibi durumlari Barcelonada dahi yönetememis iken cok daha agirini burada idare etmesi mümkün degil. Hic gitmesin ama giderse bassin parasi neyse Van Gaal ya da Magath'i dikin bu futbolcularin ve elbette yönetimin basina.. Dinsizin hakkindan güler yüzlü kivircik degil imansiz Magath-Van Gaal gelir ancak..

Sonuc itibari ile bu yazarlardan ziyade bu yazarlari besleyen futbolculari da gündeme getirmek gerekir tek tek.. Kimse durduk yere bazi futbolculara düsman kesilmez. Oynayip takimi alip götürdügü zamanda dahi Lincoln yaklasimlari ortadadir. Mesele futbolcunun performansi filan da degildir. Uzun zamandir Galatasaray "galatasaraylilikla" yatip kalkiyor ama söyle bir dönüp bakin yahu son bir kac yildir nedir basarilan.. Basarisizligin temelinde ne yatiyor ? Fransa neden basarisiz oldu gibi..

Galatasaray-Fenerbahce : 0-1

Alman devleti saygili davranmis ve gecen senenin en iyi ortalamasina sahip hakemini vermis. Lakin guzel bir mactan  ziyade bizim taraftarlarin ve derbinin nami önce hakemi sonra da maci etkiledi ve keyifsiz, tatsiz  bir oyun  izledik. Cunku sürekli  kesildi, durdu, kirmizi kart dengesizlestirdi ve en kötü ihtimalle takimlar kendilerini tartabilecek iken öyle bir sans dahi kalmadi. Geriye Arda'nin, Sabri'nin yasadigi tatsizliklar gibi hep zarar.. Bence lig öncesi onca rakip arasindan bu iki takimin birbirleri ile oynamasi dogru degil cunku dogru bir maci ligde dahi cikaramaz iken o derbiye ac taraftarlarin oldugu yerde bu cok daha zor..  Bir daha böyle hata yapmazlar  umarim.


Galatasaray, kimi bölgelerde (hucum aksiyonlarinda) gelisim gösterse de asli problemi konusunda nerede biraktiysak orada duruyor.  Bir gelisme katedilemedi maalasef. Cok önemli bir sorun var ortada.

Oyunun merkezi nerede olacaktir ?

Dizilimleri bosverin, sahada basarisizlik nedeniyle her türlü dizilim mümkün oluyor zaten. Mesele orta saha oyunculari oyunu tutabilecek gücte midir ? Kendi aralarinda topu cevirip oyunun kontrolünü ele alabilmesi mümkün müdür ? Cana bu isin bir parcasi olmasi, buraya yardim edebilmesi adina alindi lakin yabanciligi atip takima alissa dahi bunu tek basina beceremez.

Almanya mi Arjantin mi olacagiz , buna önce bir karar vermeli ve bu  belirlenilen yolda ilerlenmeli bir seyleri zorlamaktan ziyade.  Ikisi birbirlerinden farkli oyun felsefeleri. 

Eger sizin orta sahanizda güclü bir pasörünüz ya da pres manyagi üc adaminiz varsa ancak top tutulabilir ve kenar oyunculariniz dibinizde degil de forvetin kenarlarinda konumlanabilirler. Bu da sistemin ve onu gerceklestirmek icin belirlenen dizilimin teoride oldugu gibi pratize edilmesini saglar.

Elinizde Schweinsteiger-Khedira  ya da Xavi-Xabi Alonso varsa oyunu  tutarsiniz, merkezde hakim olur ileriye dogru "bilincli" bir sekilde gidip set hucumlari yaparsiniz.  Ve fakat Mascherano'dan olusan bir orta saha yardimiyla  ileride pres ile topu kapip sürekli hucum ederek de oynayabilirsiniz.. Ama Dünya Kupasi gösterdi ki artik oyunun kilit merkezi  merkez/defansif  orta sahalar.  Sistemin  "Belirleyici" noktasi burasidir.  Bu yüzden Xavi,Schweinsteiger cok degerli oyuncular olmuslardir.. 

Tandemin pas verebiliyor olusunun önemi de burada ortaya cikar zira orta saha topu ilerideki kenar adamlari geriye gelmeden defans dörtlüsü ile birleserek tutacaktir. Burada Pique ya da Friedrich gibi presi kirma esnasinda biraz öne cikip  defans oyunculari önemli roller alacaklardir..  Orta sahadaki Pasör keza takimin beyni oluyor bu durumda. Oyunun temposunu belirleyip topu geri kazanma ve kaybetmeme asamalarinda en önemli role sahip. Iyi pasör oldugu kadar iyi organize edecek "bilince" de sahip olmalidir. Lakin geride topa sahip olma ya da hakimiyet kazanma acisindan cevresindekilerin pasörlügü de oldukca önemlidir. 

Eger orta saha oyunculari topu ileriden yardim almadan gerideki oyuncular ve beklerle  kendilerinde tutabilirlerse ancak kenara yerlestirdiginiz oyuncular "forvetimsi" rolleri ile 4-3-3'in ileri üclüsünün iki adami olacaklardir. Diger türlü Arda oyun kurmak icin "Sneijder" misali geri gelmek durumunda kalirsa, Pino orta sahadan topu kendisi almak ya da oyunun hakimiyeti icin ortasahalasmak zorunda kalirsa 4-3-3 diziliminde sahaya cikip o sisteme uygun oyuncular yesil zemine  adimini atsa da oynadiginiz bambaska bir sey(4-5-1) olacaktir..Gecen sene oldugu gibi bu daginilikta bir Keita olmadi Arda'nin bireysel oyununa bagli bir sezon gecirekcesiniz ki tek basina kimse tasiyamiyor o yükü..

Fenerbahce ise on kisi kalmasi, skor avantajina sahip olup oyunu kendi bölgesinde kabul etmesi nedeniyle ne oldugunu gizlemek zorunda kaldi. Stoch fena degil kesinlikle  ve Emre Fenerbahce icin hayati önem tasiyor.. Young Boys Maci sonrasi Fenerbahce daha detayli incelenecektir burada..

Arda Turan'i Nasil BIlirsin ?



Kendi taraftarim bezdirdi beni arkadasim. Nasil bilirsin ?

Valla iyi cocuk, yakisikli degil ama sempatik, komik ve iyi topcu deyip gecmek gerekir. Simdi buraya ben ne yazarsam yazayim bir kesim kafadan "hadi ordan" diyecek buraya göre azinlikta kalan bir kesim de "haklisin" diyecek ve dahasi ne yazdiginin pek bir önemi olmayacak.. Bu sekilde seven ve yine bu sekilde nefret eden var.

Hakkinda ben cok agir seyler de söyledim ama acin bakin eksi sözlüge ve nasil baslamis bu iliski ? Nasil devam etmis.. Neden Arda'nin kendisi dahi bilmez iken tüm bu calkantili hayatin onu nasil etkileyecegini, ben her seye ragmen iyi veya kötü diyeyim ki ?

Tek bir iyi ve tek bir kötü yok.

Iyi oyuncu, oyun zekasi ortalamanin üzerinde. Fark yaratacak calimlari da mevcut iken o boyuyla kafasi da fena degil. Genelde akilli kelimeler cikiyor ve en önemlisi taraftar psikolojisine cok hakim.. Genc ve umut verir, söyledigi kadar olmasa da fena da Galatasarayli degil..

Lakin aptal da degil.

30 milyonluk taraftarin ona "Metin Oktay" benzetmesi filan yaptigi yok yahu. Bizzat Arda Turan taraftarin psikolojisine oynuyor. Sürekli Galatasarayliligini dile getirerek kendisi bu rolü taraftarlardan talep ediyor, ilgiyi her zaman ama her zaman kendisine istiyor. Hic ama hic salak degil, öyle taraftarin ya da onun bunun ilgisi altinda "zavalli" olacak oyuncu hic degil. Zeki, cokca zaman köylü kurnazligina girisiyor. Sonuna kadar istedigi popülerligi almasini cok iyi biliyor, taraftar dedigin senin bir araya gelip ortaklasa bir karar almasi mümkün olmayan kabaca 30 milyon insan. Ama bunlarin arasindan gelme bir futbolcu-yönetici bu kitleyi yönetebilir.

Kiskanilacak bir hayati oldugunun farkinda olarak sürekli yasaminin güzelliklerinden muhtesem bir portre cikarip "elbette bana kizacaklar cunku kiskaniliyorum" diyerek nerede oldugunu cok ama cok iyi farkinda. Kendisi kendi yasamini "Mükemmel" diye tanimlarken biz neden asagilama ya da acima pesindeyiz, onu hic anlamadim.

Sonra..

Hic cekinmiyorum arkadasim. Ridvan Dilmen, Mehmet Demirkol gibi yazarlari coktan kafalamis. Ne yapsa "Arda bir tane" diyecek kadar spor yazarlarinin büyük bir kismi tarafindan seviliyor. Hakan Sükür'ü hatirliyorum, yerden yere vurulurdu yahu.. Ama o teknigine, o yeteneksizligine ragmen rekorlari kirdiran etken de sürekli sifirdan baslamasi ve azmidir.

Kaptan..

NTV'ye küfür etmis az önce.. Ya ben ne diyim yahu ?

Bu pasajin dahasi vardir ve öyle uzun olur ki bitmez hic. Bazen Hakan Balta ya da Sebastian Deisler gibi sessiz sakin bir kisilik de yeteneginden dolayi sanki insanlar sürekli onu gündeme getiriyor gibi bir portre olusturulmasi beni ifrit ediyor. Yok öyle bir sey. Arda son yillarda oynadigi futbol ile bir eylemleri ile on kere gündeme gelmistir ki Hakan Sükür'ün gitmesiyle baslar onun dümeni ele alisi ve o gün bugündür de kupa, basari yok ki zaten.. ?

Hakan Sükür ya da isim hic önemli degil o düzeyde bir abinin sorumluluklari aldigi yerde yavas yavas gelisimini sürdürüp altta sadece futboluyla kalip kendisini gelistirmekle yetinse bugün cok baska olacakti. Sadece futboluyla gündeme gelebilseydi sadece buraya yönelip herkes gibi popüler olma sansina erisebilecekti ama yukaridan baktiginizda George Best'in yakisikli olmasaydim Pele olmustum söylemine geliyor.. Baska türlü olmasaydi bugün futboluyla da bu popülerligi yakalayacak yetenekte bir adamdi.. Lakin ona pek gerek kalmadi, ömrü boyu onu Galatasarayda tutacak bir futbolu var zaten.. Digerini de baska türlü aliyor.

Yönetime filan kizamiyorsunuz ona bu sorumlulugu verdigi icin..

Zira..

..ona kaptanlik verilmedigi, ona güvenilmedigi, onun etrafinda bir takim olusturulmadigi icin varolan baskinin nasil oldugunu cok iyi biliyoruz biz.. Arda Turan taraftari söylemleriyle, demecleriyle, o etkisiz oldugu zaman dilimi futboluyla degil de "kosmalariyla" coktan eline gecirdi ve yönetim bu sorumlulugu, güveni "Haldun Üstünel" gibi taraftar mantigiyla klup yöneten yöneticinin zorlamasiyla yapmak zorunda kalmistir. Kewell'i nasil gönderemediyse Arda Turan'i da baska türlü bu takimda tutamazlardi.

Lakin bu hamleler nedeniyle ülkemizden Avrupa kluplerinde oynayacak düzeye gelebilecek bir oyuncu bir bakima harcaniyor. Cevat Güler diyor, idman sonrasi yarim saat daha ekstra calisma yapmasi gereken yerde klubun bekcisiydi, oyuncularin problemiydi ilgileniyor, cok yanlis oldu onun kaptanligi diye..

Hakli adam.!

Messi,Ronaldo denilen adamlarin bugün cektigi sutlarin yüzde doksani giriyorsa bir bakin yirmi yasalti nasildi durumlari ? Bunlar calisma isi ve Arda Turan uzun zamandir Galatasaray seyircisinin ona hazirladigi kosullar nedeniyle "tembellesti". Elestirilerden dolayi sürekli savunmak durumunda kalip kral koltuguna oturttunuz..

Iki frikik cakti, direge takildi. Hemen dedim, sut calisiyor, eksikliklerinin farkinda ve bu sene kendisini gelistirecek o Mladan Boeslav maclarinin yukarisina tasiyacak futbolunu. Degil diyorlar.. Ama bir Galatasaraylinin bu sekilde bakmaktan baska sansi yok. Öyle veya böyle artik sevmek zorunda olacagimiz bir futbolcudur.. Bugün bunlari yazdim, lig baslar baslamaz iyi niyetlerimi yazmaya devam edecegim..

Altyapidan bir oyuncuya basina konu olacak sekilde araba alip süper iyilik yaparsa bunu da yutacagim, "cok iyi cocukmus helal" diyecegim sizin gibi, iyiligin nasil yapilmasi gerektigini unutarak..

Cunku Galatasarayliyim, baska sansim yok ve bugün de bu capta bir elestiri sondur. Bu vesileyle belirtmek isterim ki blogda en son yazmak istedigim konularin basinda Arda Turan geliyor zira konu iceriginden bagimsiz olarak hükmü coktan sevenlerince veya sevmeyenlerince verilmistir. Ne tadi var ne tuzu.. Bu yüzden yüzde doksan Bundesliga,Avrupa futbolu zaten..

* Arda Turan Analizi.!

21 Temmuz 2010

Heung-Min Son.!



Öyle oldum ki nasil bir futbolcu oldugunu görebilmek icin az daha Hamburg antrenmanina filan gidecegim.. 1992 dogumlu Güney Koreli Heung-Min Son, bu dönemde Hamburglular tarafindan yüzyilin yetenegi olarak aniliyor.Hazirlik maclarinda gösterdigi performans sonrasi cok baska bir yetenegin Bundesligaya dogru hizli adimlarla geldigini hissediyorsunuz..

2008 Agustos ayinda Güney Kore'den Hamburg'a Güney Kore ile yapilan bir degisim projesi nedeniyle geliyor. Son ile beraber iki oyuncu daha Hamburg'da idmana cikiyor. Deneme antrenmanlarina cikip ülkesine geri dönünce Son, tekrardan buraya gelmeyi kafasina koyuyor ve Hamburg'un B Takimina artik Hamburg oyuncusu olarak katiliyor..

B takiminda oynadigi 15 mac icerisinde 9 gol atiyor. Arkasindan A genclere adimini atip 12 macta 6 gol derken rezerveye kadar yükseliyor kisa süre icerisinde. Nijeryada oynanilan u17 icin ülkesi adina oynamaya basliyor ve bes macta üc gol da orada atarak hic durmadan yükseliyor bir sekilde. Veh onu yukari cikariyor, antrenmanlarda gösterdigi performans sonrasi sürekli övüyor, baska bir yere koyuyor. Ciktiklari ilk hazirlik karsilasmasinda ona formayi verir vermez etkisini de gösteriyor ve iki gol atiyor genc koreli oyuncu. Ikinci hazirlik karsilasmasinda ise bes dakikada üc gol.! Juventus karsilasmasinda ise ilkonbir basliyor artik ve gol atamasa da oynadigi futbol ile gereginden fazla etkiliyor cevresini..

Benjamin Collin, ona oynamaktan keyif aliyorum cunku onun top ile yaptiklarini görmek hosuma gidiyor diyor. Bu sekilde devam ederse bizim de bir Thomas Müller'imiz olacak diyerek de ona olan inancini dile getiriyor.

Merakla bekliyoruz kendisini.. Yazmadim ama yakinda "yeni iniesta" olarak cikis yapan Wolfsburg'un Tolga Cigerci'si de yoldadir.. Iki futbolcu hazirlik maclarindaki üstün performansi ile Bundesliganin daha cabuk baslamasi icin bizi heyecanlandiran isimler olmustur..

Aldatilan Matthaeus.!



Aslinda bununla da dalga gecerim cunku bu adam yeri gelmis kendisinin o muhtesem özelliklerini ve bir bundesliga klubu calistiracak karakterini ne ilginctir ki yine kendisi belirtmek durumunda kaldigi vakit digerlerinin özel konumlarina dil uzatmis, belden asagi cekinmeden vurmustur. Ben hic aldatmadim karimi dahi diyerek digerlerine kara calmis, Voller'inden girip Daum'a kadar ulasmistir özel hayat elestirileri. Daum'un Kokain mevzusundan bir baskasinin kacamagina kadar gündeme getirip kendisini paklamistir. Bilirsiniz elestirinin altini kazirsaniz narsizm cikar, "bunlar kötü" derken bakin ben cok iyiyim gibi bir sey söz konusu. O gecisi cokca zaman Lothar cumle icerisinde yasar. Bakin bunlar söyle kötü, ben oysa diye baslayip giden icerikli kelamlari..

Ama iste insaniz bir yerde..

-Kariniz icin savasacak misiniz ?

Futbol sahasinda sonuna kadar savasirim ben ama bu oyunda ben kaybettim. Lilliana canimi cok acitti. Bu davranisin geri dönüsümü yok..



Röportajin icerisinde "Benim sevgim ona yetmedi" diyor bir yerde..

Su bilmem kac yillik Almanya futbolu takip edis sürecinde ilk defa bu adama acidim..

Lakin bugün tüm bu olanlardan sonra karisinin unutamadigi bir sözünü gündeme getiriyor. Aslinda bir anlamda diger sevgililerine de mesaj veriyor.

"Ben hayatin tadini cikarmak istiyorum ve para benim icin cok önemlidir"

E bile bile lades demek gibi bir sey degil midir bu sevgili Matthaeus.. Zamaninda söyle demistik zaten:

 "2007'den beri. Hanim kizimiz azicik genc oldugundan ve Loddar abimizin de söhreti oldukca fazla oldugundan dolayi biraz daha sürer bu iliski.. bitti. "

Gecmis olsun bir dönemin güzel futbolcusu sevgili Matthaeus.!

20 Temmuz 2010

Löwoloji.!



Simdi bu adam güzel giyiniyor ve oldukca da cekici bulunuyor kadinlar tarafindan. 1960 dogumlu ve elli yasinda o gömlegi pantolonun icerisine sokacak vaziyette kendisine bakiyor. Özellikle 2006'dan bu yana karizma fena degil.. Iyi olan her seyi alkislariz ki bu adam fiziksel acidan yasini göstermemesi bir yana giyimi, kusami ile fark yaratiyor.. Ama buraya nasil geldi ?

Ona da bir bakmak gerekiyor..



Genclik halleri.. Altin zinciri, biyigi..



1981.. Eintracht Frankfurt'un belki de en rezil formasi ile beraber Löw..



Forma güzel, Löw iyi.. Normal kosullarda burada durmasi gerekiyor, dogruyu bulmus oldugunu saniyoruz ama degil. 1982.!



1984.! Yine biyik geri gelmis Karlsruhe formasi altinda.

Simdi.. bu "trasa" ne desem bilemedim ben. Benim cocuklugumun modasi olan "amerikan tras"ina benziyor biraz ama yine bu baska bir sey sanki. Iki kere daha bakarsam her gördügümde Löw'ün resmini gülmek durumunda kalacagim icin hizlica geciyorum.

Hep diyordum.. kime ulan kime kime kime diye.. Bu resimde buldum. Jim Carrey.. Konusmasindan tavirlarina filan acaip benziyor bu adam.

Keza bu foto daha da netlestiriyor.


Biz de böyle degisimler oldugu vakit su farki yaratan genelde askerlik oluyordu.. Löw degisimin arifesinde olsa gerek kazimis saclari.

Bugünün altyapisi bu yillarda atilmis olsa gerek. 99'da ne olduysa artik bugüne kadar bir kac beyaz sac disinda pek bir degisim yasamamistir.

2001..

10 Bayrak Adam.!



Noel Bailie.

Tanimiyorum ve transfermarkt verilerine göre yaklasik 24 yildir Linfield FC'de araliksiz top kosturuyor. Su an icin rekor onun elinde. Tanimiyoruz ama yirmidört yilin hatri var sonucta..

1000 resmi maci Linfield icin oynamis ve bu arada sekiz sampiyonluk bilmem kac kupa görmüs. 1994'te de memleketinde yilin futbolcusu secilmis. Bizim icin zaten istatistikten öte bir anlam ifade etmiyor isin dogrusu.



Ryan Giggs

19 yil 7 aydir Manchester United klubunde oynuyor hepimizin bildigi gibi. 1990/91 sezonunda Manchester City'den bedavaya geldi. Bu formayla 800 resmi maci coktan geride birakti. Man U'nun tarihinin muhtemelen en parlak dönemi olarak anilacak zaman icerisinde oynadi. 11 sampiyonluk gördü. Henüz bu oyuncuyu seveni degil de oyuncuya "saygi duymayani" ben cevremde görmedim. Ismini aninda insanin iki dakika gözlerini kapatip söyle bir geriye gidesi, saygi duyasi geliyor.



Francesco Totti

17 yil 6 aydir Roma'da oynuyor ve bu klube 16 yasinda -1 ocak 1993'te- girdi. Seveni kadar sevmeyeni, saha icerisinde cirkef diyeni kadar saha disinda dünyanin en iyi insanlarinin basinda geldigini söyleyeni var. Adina uyarlanilan fikralari kitaplastirip cocuklara yardim etmisligi de var saha icerisinde bildigin tükürük, depme sallamisligi da.. Ben severim, Totti dersen dururm önce.. Yillarca Real Madrid dedikodusuna ve ilgisine ragmen klubunde kalmayi basarmis ve benim icin gercek bir bayrak adam tanimi olmustur.. Zira bu adamin bu klupte kalmasi icin digerlerine nazaran daha zor kosullari vardi. Roma her zaman tepeye oynamadi, her zaman en iyisi olmadi ve en iyiler de uzun süre onun pesinden kostu. Yasayan futbolcular arasinda yila ve süreye bakilmaksizin bayrak adam taniminin en baba örnegi bana göre budur.!




Gary Neville

17 yil 6 aydir Manchester United klubunde oynuyor. Totti ile ayni dönem takimina giris yapti.




Bayrak adamin hasi olangilinden. Su görüntüyü canli canli seyreder iken tüylerimiz ürpermisti ama burada bunu göremiyorsunuz. Dehset bir andi bu 13 ay sonra tekrardan Old Trafford'a ayak basisi..




Paul Scholes

17 yildan bu yana Manchester klubünde. Aslinda 91'de giriyor Manchester'in kapisindan ama daha cok profesyonel sözlesme baz alindigindan rakam 17. Normal kosullarda 20.yilini dolduruyor bu klubun icerisinde Scholes.. Milli takimi da cok erken yasta biraktigindan dolayi klubuyle beraber anilmasi acisindan digerlerinden biraz daha "bayrak" oluyor bu durumda. Mehmet Scholl da Bayern'in en bayrak adamlarindandir ve onu digerlerinden farkli kilan klubunu milli takimin önünde tutmasi olmustur. Net bir klup sevgisi olarak algilanir taraftarlarca..

Insan tabi merak ediyor, 17 yil birarada kalinca nasil bir yakinlasma, kardeslik doguyor filan..




Dogal sonuc.. Siz de esinizden,dostunuzdan daha fazla görüsseniz ve ceyrek asira yaklassa beraber gecirdiginiz zaman..




Alexander Schowkowski

17 yildir Dinamo Kiev'in kalesini koruyor ki coktan efsane sifatini almis ve yola o sekilde devame diyor durumda.. 2006'da Isvicre-Ukrayna macindan hatirlarsiniz belki..120 dakika golsüz sona ermis ve sonunda kurtardigi iki penalti ile Ukrayna'yi ceyrek finale gönderir iken Isvicre de tek bir gol yemeden evine gidiyordu..




Alessandro Del Piero

17 yildir Juventus klubunde. 36 yasini geride birakiyor artik.. Bana Baggio'nun, Totti'nin kardesi gibi gelir cokca. Giggs gibi yaslandikca daha da bir güzellesen oyunculardan olsa da takiminin ikinci lige düsürülmesinden ve bir daha kendisine gelememesi nedeniyle biraz olsun futbolcu kimligi zarar görse de o durumlarda dahi asla ve asla gemiyi terketmemesi bayrak adamligini, taraftarin gözündeki Del Piero'yu daha da sempatik hale getirmistir diyebiliriz. Seviliyor ve ben de severim cok.. Futbol disinda basketboldan müzige kadar cesitli alanlarda da kendisini görebiliyoruz..




Oka Nikolov

17 yildir Frankfurt takiminda kalecilik yapiyor 35 yasindaki Nikolov. Kimler gelip gecmedi ki üzerinden ? Uli Stein Hamburg'da yumrugu gecirir ,solugu Nikolov'un korudugu kalede alir. Köpkesinen gittigi yere mutlaka kaleci transfer eden Magath'in Heinen'ine kadar.. Hepsi geldi, gecti ve Nikolov tüm bu olup biten karsisinda baska yere gitmedi, bekledi.. Her an ikinci kaleci olacakmiscasina birinci kalecilik dönemi yasadi..



Raul.!

1995'den bu yana 15 yildir Real Madrid'in forvetinde görev yapiyor. Bayern München klubünde bayrak adam olmak kolaydir. Keza Manchester United futbolcularini görüyorsunuz biri degil ücü birden on bes yilin üzerine cikabiliyor.. Amma velakin bir anda tüm oyunculari gönderip yerine dünyanin en iyilerini alabilen bir klubün icerisinde defans degil bek degil kaleci hic degil forvet mevkisinde bunca zaman kalabilmek inanin cok zordur. Totti, gitmeyerek, Raul ise kalabilecek performansi ve adamligi göstererek digerlerinden kendisini ayiriyordur.. Görebileceginiz Real Madrid'in belki de son forvet bayrak adamidir Raul..



Javier Zanetti

15 yildir Inter takiminda oynayan..

Hakan Sükür'ün Inter'e transfer oldugu dönemi özellikle Galatasaraylilar cok iyi bilir. O dönem biz Inter maci pesinde kostururduk haliyle.. Torino zamani sadece özet görüntüleri seyredebilir iken Inter zamani pek cok macini doksan dakika izleyebildik.. O dönemin icerisinde bu adamin futboluna asina olduk. Yahu aradan yillar gecmis, cesitli araliklarla hep inter maci izledik. O gün bugündür bu adami bir kez olsun kötü oynar iken görmedim. Bir adam hep mi iyi oynar ? Nasil bir istikrar abidesidir anlamadim gitti. Dahasi o dönem ve sonrasi Inter'in kötü zamanlari. En iyi oldugu dönemde inter'in kupasi yoktur. 2006'da baslar Inter hakimiyeti- On oyuncu geliyor, on oyuncu gidiyordu ve orada durmak gercekten bir basariydi. Simdi kendisini biraz olsun sabitlese de dönemin inter kapisi yalama olmus, giren-cikan belli degildi. Zanetti o kaosta canli kalmayi basaran nadir futbolculardandir ki severim kendisini cok.. Lahm'i en cok bu adama benzetirim.




Degerlendirme elbette bugün hala futbol oynayanlar icerisinde yapildi ama "Bayrak Adam" denilince bu ismi biraz olsun anmadan konuyu kapatmamak gerekir diye dusunuyorum.

Paolo Maldini..

Basin Sagolsun Vorsah.!

Gecenin bir vakti onca abuk subuk seye kafayi takmis iken bir haber okursunuz.. Hoffenheim'in Ganali milli oyuncusu Vorsah'in 19 yasindaki kardesinin beklenmedik ölümü.. Vorsah ile beraber oda arkadasi Tagoe de ona destek olmaki icin Gana'da kalip kampa artik bilinmeyen bir zamanda katilacaklar.. 

Kardesinin ölümünün nedeni hakkinda bilgim yok lakin beklenmedik olusunun yaninda yasini da hesap ettiginde acisini düsünemiyorum. Tasavvur edilemez bir durum bu..  

Sonra kendinize bakar, nelere kafayi taktiginizi düsünür. kardesinizin bir an hayatta oluyor olusuna durduk yere sevinir, Vorsah'a iki kere üzülürsünüz.

Buraya da yaziyorum ki bu sezon ici nasil performans gösterirse göstersin burada en azindan benim tarafimdan elestirilmeyecektir. 

19 Temmuz 2010

Van Gaal Konusuyor.. #5



SZ'a uzun ama bir o kadar da güzel röportaj vermis. Normalde web sitesinin verdigiyle yetinirim ama bu adam konusursa gider o gün gazeteyi alir tamamini mutlaka okurum. Bir gün elimde onun sevdigi kirmizi sarap ile säbener sokagina gidip bir ortam pesinde kosturacagim yeminle.. Cok yoktur benim öyle sevdiklerim. Bu adam raki masamin karsisinda görmek istedigim nadir kisiliklerden.. Ne söylerse söylesin bana güzel geliyor, muhabbet adami.. Kendisini öven insanlar antipatik gelir ama bu adam öyle yapiyor ki aksine sempatik geliyor... Uzun bir röportaj ama biraz alinti biraz akilda kalan ile kabaca söyle toplayabiliriz..

Oyuncularina antrenmanda yer yer "Xavi-Iniesta" diye bagiriyor/cagiriyor. Bugün Dünya Kupasini kazandigi icin degil, uzun zamandir bu böyleymis. Ona göre Xavi-Iniesta ayni zamanda oynadiklari oyun stili ile özdeslestirilmis iki önemli futbolcudur. Ne zaman antrenman icerisinde Xavi ya da Iniesta sesi duyulsa oyunculari o an icerisinde yanlis yere oynadigini/secim yaptigini hemen idrak ediyormus. Bu teknik adam ve oyuncular arasi bir iletisim yöntemi olmus durumda..

Dünya Kupasinda ise Xavi'nin genel performansindan memnun olsa da Iniesta'yi bu turnuvada cok begenmemis. Schweinsteiger'in Uruguay karsisindaki hatasinin üzerinde durup Xavi böyle bir hata yapmaz zira bu oyuncunun her pozisyonu iceren organizasyon kabiliyeti cok ama cok üst düzeyde diyor. Kendisinin da zamaninda bu bölgede oynadigini söyler iken su tavri zaten onu tanimliyor..

"Ben de zamaninda o bölgede oynadim ve hic top kaybetmedim. Bu bölgenin böyle bir lüksü yok ve takimin en önemli mevkisidir."

Hollanda'da beraber calistigim onuc oyuncum ve Almanyada ise yedi oyuncum vardi. Ben Hollandayi tutuyordum. Onlar organize oynayip efektif oldular lakin dominant olmayi basaramadilar ve sonucunda cekici bir fubtol oynayamadilar ki bir antrenör olarak ben daha cok buna bakarim. Sanilanin aksine büyük ekol olmus takimlar kazandiklari kupalarla degil oynadikleri atraktiv, cekici futbollariyla öne ciktiklarini ya da isim yaptiklarini belirtmis.

Dünya Kupasinin özellikle grup maclarindan keyif almamis zira ona göre takimlar gereginden fazla defansif ve hucum yapmayi beceremiyorlar. Sadece dört takimin bunu becerdiginin üzerinde durmus.

Sili,Ispanya,Almanya ve Arjantin.

Geride kalan 28 takimin hucum sorunu oldugunun altini cizmis.

Yine inter maci üzerine ayni söylemleri gelistiriyor, yine Lucio savunmasi yapiyor. Her iki konuda da takintili bir durum söz konusu bana göre. Inter'in yaptigi gibi hucumu her teknikk adamin yaptirabileceginin üzerinde duruyor ama buna ben pek katilmiyorum. Lucio'nun Inter tarzi defansif oyunlarda basarili olacagini ama kendi sistemine uygun olmadigini söyler iken Brezilya ile Dünya Kupasinda gördünüz diye de bitiriyor ki buralara ve Inter taktigini klasik katenacyo ile özdeslestirmesine katilmiyorum. Ama benim su khedira postunun icerisine sikistirdiklarimin bir benzerini dile getiriyor.

Özetlersek hucum oynayan takimlarin yer yer ilerideki futbolcularin günlük form durumuna bagli oldugunu dile getirir iken Isvicre'nin ya da Inter'in oynadigi ona göre her teknik adamin kotarabilecegi oynunun icerisinde oyuncularin o günlük performansi dahi sorun degil diyor. Kolay bir sey arkada oynamak ve geriye buldugunuz bir ya da iki firsati degerlendirip efektif olmak kaliyor diye oldukca kucumseyici bir bakis acisi..

Bu konuda samimi oldugunu da düsünüyorum. Hani yenildigi icin bok atiyor bir görüntüsü yok zira final maci öncesi üzerine basa basa biz bu maci alsak dahi avrupanin en iyi ikinci takimiyiz diyordu böylesine arogant bir teknik adam. Zira ona göre Barcelona yenilse dahi en iyi hucum yapan ve en güzel futbolu oynayan takimdi..

Ve fakat kupayi kazansa dahi inter futbolunun cekici olmadiginin üzerinde durur iken ayni zamanda bizleri seyreden insanlara da bir seyler sunma zorunlululugu oldugunun altini ciziyor. Dolayisla medya güzel futbolun arkasinda olursa ancak biz yer yer basarisiz sonuclara ragmen bu güzel futbolu oynatmaya devam edebiliriz diyor..



Kroos'un on numara oynayacaginin altini cizer iken burada Müller'in üzerine gecerse ancak kadroda yer bulacagini belirtiyor lakin bir sekilde asmasi gereken oyuncuyu da Dünya Kupasinin en iyi topcusu olarak aniyor. Kroos ona göre kenarlarda oynayabilir ama driplingleri Rib-Rob'a göre yavas oldugu icin ortada yaratici oyuncu olarak oynamasi cok daha uygun. Birileri de su kalabaligin icerisine Arda'yi transfer ettirdi ya bir sey demiyorum ben.!

Cok büyük umutlarla bekledigi Kroos gibi Breno'nun gelisinden de umutlu. Burada oyunu hizli bir sekilde ileriye tasiyacak ve acacak defans oyuncusunun eksikligini bu uile kapatacagina inaniyor. Badstuber artik sol bek oynamayacak, stopere gecis yapacak. Sol ayakli olanin tandemde solda oynamasi gerektigi söyler iken artik Badstuber'in bekte olmayacaginin da müjdesini veriyor.

Herkesin beklediginin aksine sol degil de sag bek aranmasinin altinda yatan neden ise oldukca ilginc..

Solda Contento ve Braafheid var. Sagda ise Lahm. Benim icin her bölgeye iki aday gerekiyor, üc ortami bozar diye de ekliyor. Oyuncular kendilerine güvenildigini düsünmesi gerekir. Bir mevkiye üc aday oldugu vakit bu ücünden birisinin motivasyonu kaybolacak ve önünüze rahatsiz edici unsur olarak cikacaktir.

"Van der Wiel'i alabilirim diyor peki ne olacak sonra ? Lahm sola gececek.. Ben calismayi seviyorum, benim yapmam gereken oyunculari daha iyi seviyeye getirmek. Solda Braafheid var Contento var. Bunlari hazirlamaliyim. Bir beke 30 milyon verilmez keza 15 de cok.."

Bu aciklamalari görünce hem Bayern hem Ajax ve ayni zamanda Barcelonada neden genc yetenekler bu adamin elinin altindan ciktigini da cok iyi anliyorum ben.

Schweinsteiger'in yeni konumu hakkinda da Lahm'in sagda oynamasi ile birlestiriyor.

Almanyada calisan kac isci vardir ?

-35 milyon.

Bunlarin yüzde ellisi istemedigi isleri yapiyor ve bu yüzden yeteri kadar basarili degil. Schweinsteiger'in kanatta yaptigi ya da Lahm'in solda oynamasi da biraz budur. Kendisini ait hissedecegi ve sevdigi mevkide oyuncular oynamalidir. Sonuc:Lahm defansi iyi yaptigi gibi ileriye müthis cikislar, ortalar yapar iken Schweinsteiger'in istedigi yerde oynadigi zaman yaptiklari da ortadadir. Her zaman oyuncularimin istedigi yerde oynamasi icin calisirim ben..


Sezona sifirdan basliyoruz. Üc tane kaptanimin (Van Bommel,Lahm ve Schweinsteiger) konumu biraz digerlerinden farkli olsa da kimsenin yeri garanti degil.

Müller olmasaydi Almanya finale kalabilir miydi gibi bir soruya ise onun yerine oynayan oyuncuya haksizlik yapilacaginin üzerinde duruyor. Saygi nerede ? diye de cikisiyor. Dün daha amatörde oynayan oyuncu birden süpercop mu oldu diye de ekliyor. Lakin Müller'i de zekasiyla digerlerinin hislerine göre hareket edisini ve oyun stilini cok seviyor. En önemli özelligi her seye acik ve beynini kullaniyor diyerek burada bahsettigim müller postlarinin icerigini üc-dört cümlede özetliyor bir bakima. Cok iyi bir göze sahip,saha hakimiyeti v.s.

Calistigi bütün kluplerin önemli maddi kazanclar elde ettigini, Ajax'in Arena'yi insa etmesinden Barcanin gelirlerinin arttirmasina kadar örnekler verip sunu da ekliyor:

"Arogant gelecek ama ben kazandiran bir teknik direktörüm."

Milli takimin oynayacagi hazirlik maci icin korkulari var. "Biliyorum ki Lahm,Müller sakatligi sonrasi hemen oynayabilecek konuma gelecektir ama bir Ribery, Robben ya da bir Van Bommel, Schweinsteiger sakatlanirsa haftalar sürebiliyor, lige, kupaya mal olabilir diyor, bunun bedelini size kim ödeyecek diyerek son günlerde artan Milli takim-Klup taritsmasini da alevlendiriyor.

Robben'in final macinda golleri kacirmasinin futbolun icerisinde oldugunu söylese de burada benzer seyi yaparsa yerine Hamit oynar diyerek neden yapmamasi gerektigini ve o konsantrasyonun nereden gelmesi üzerine de bir kac kucuk detay veriyor.

Toplamda takimin ve yer yer oyuncunun degerini belirleme safhasinda baz aldigi en önemli kriter "Oynama/kazanma istegi, motivasyonu" oluyor. Bu takimin her seyi kazanma-ögrenme istegi üst düzeydeydi ve ben bu acidan cok sansliydim gibi güzel seyler de söylemistir.