1 Haziran 2011

İvan Perisic Dortmund'da.!



Belçika'da yılın futbolcusu seçildi İvan Perisic.. Dortmund 5 buçuk milyona bitirdi işi. 27 maçta 16 gol 8 asist.. ofansif golcü bir orta saha.

Frikikler muhteşem ya hemen Dortmundlular sevinmeye başlamış.. 'sonunda penaltı atacak birisini aldık' diye.. Kafa da şahane olsa gerek zira atılan gollerin yarısı kafayla.. Videolarına bakınca gerçekten Dzeko'nun ikizi gibi duruyor adam. Bunları boşverelim ve önemli olan ayrıntıyı sunalım.

Yaş 22. Fiyat 5,5 milyon. Bu beşin yanındaki buçuk öyle bir şey ki bu futbolcuyu Dortmund'da son dokuz yılın en pahalısı yapıyor. Bu da şampiyonlar ligi parasının getirisi olsa gerek:)

Israrla ve inatla belirlenmiş olan planın doğrultusunda hareket etmeye devam eden bir kuluptür Dortmund. Lost gibi olmamış kendilerini bozmamışlardır. En azından şimdilik ve fakat acilen bir tecrübeye ihtiyaçları vardır Şampiyonlar Liginde mart ayını görebilmeleri adına. Klose diyeceğim ama Milan,Lazio Everton derken avrupanın yarısı adamın peşinde.. Bir tecrübe.. şart.!

Burak Kaplan Savunması.!



Disiplinsiz dedim. İki nedeni vardı. Fürth'e giderken özellikle ilgi duyduğum oyuncu olmasından dolayı üzerine düşüp bilgi aldığımızda leverkusenli arkadaşların onun hakkındaki tanımı ve akabinde kiralık olarak gittiği Fürth'de aldığı o ceza.

Neden deyim yerindeyse kiralık olarak gittiği Fürth'den kovuldu ? Bir de onun açısından bakmak gerekir.

Maç öncesi Köln'deki bir partiye iştirak etmesi bardağı taşıran son damla olmuştur zira oyuncu ve Büskens bir şekilde anlaşamıyordu. Kiralık oyuncu olmasından dolayı hali hazırda aidiyet sorunu yaşadığı yerde bir de şöyle şeyler olmuş..

Sorun Burak Kaplan'ın deplasman maçlarında oynatılmaması. Diyor ki Burak..

'Ben Leverkusen'de yedek de kalsam paramı alıyordum ama burada maç başına.. Oynatmayacaklarsa neden beni aldılar ?'

Araya girelim.

Fürth geçmiş yılların aksine bu sezon Büskens ile defansif bir takım kimliğine büründü ve her maçı üst geçen takım golsüzlüklere doğru bir geçiş dönemi yaşadı. Büskens de Burak'a defansif açıdan kusurlu olmasından dolayı deplasman maçlarında forma vermiyordu. Bu şekilde yedek beklemekten sıkılan Burak oynama hevesini de kaybedince antrenmanlarda bunu herkese hissettirdi.. Akabinde birinci lige çıkma mücadelesi veren Fürth takımdaşlık adına kiralık oyuncusunu takımdan uzaklaştırdı.

Burak çatıyor ve kendince de haklıdır:

'Nasıl bir oyuncu aldıklarını bilmeleri gerekiyordu.'

Dahası ikinci yarı Fürth performansı şöyle gelişti: FSV deplasman maçında 21.hafta golsüz bitti ve Burak oyuna son bir dakika kala girerek Fürth'deki kariyerine başladı. Akabinde kendi evinde oynadığı maçta ilk on bir başlar, golü Burak atar, hocası onu çıkarır ve haftaya deplasmanda da oynatmaz. Yine kendi evinde oynadığı Bochum maçında Burak oyuna sonradan girip beraberliği sağlar puanı alır ve yine deplasmandaki maça yedek oturtur.. Bir maç doksan dakika oynar deplasmanlarda ise sadece bir kez sonradan oyuna girip bir dakikacık oynar ve buna rağmen toplam 180 dakikaya puanlar getirecek olan üç golü sığdırır..

Bazıları diyor ki Fürth'de bile yapamadı..

Adam altı maça çıktı yarım yamalak oynatıldı üç gol attı ki neredeyse hepsi puan getirici..

Haklıdır belki kendi açısından zira kısıtlı sürelere golleri sığdırıp takım savunması adına sürekli yedek bırakılması ve parasının kesilmesi... ama böyle küsülmez aslında takıma.. Ben onun sokak futbolu tarzını çok çok beğenir ve iyi bir geleceği olduğunu düşünürüm. Hocası onunla iyi bir ilişki kurarsa böyle sorunlar asla burada yaşanmaz..

Bu arada gidin şu Mirkan'ı da..

31 Mayıs 2011

Van der Sar Diyor ki:



'Elbette kaybetmek acı veriyor ama onlar inanılmaz güzel bir şekilde bunu kazandılar' ve daha devam ediyor..

'Eğer oynuyorsanız ve rakip arkaya yaslanmış bir şekilde beklerken topun şans eseri bir şekilde kalenize girmesiyle kaybediyorsanız bu elbette çok kötü(:almanca şayze diyor böle çevirdim) ama Barça hemen herkesin izlemekten keyif alacağı bir şekilde oynayıp kazanıyor.'

30 Mayıs 2011

Barça sıkıcı be abi..



Son dönemin modası ama içerisinde öyle bir sahtekarlık barındırıyor ki anlatılmaz.. Anlatalım yine de biz.

Premiere Lig'den dahi iki takımın maçını izlediğinde üç kez düşünmeden otomatiğe bağlanmış bir pas organizasyonu görseler 'ohaa vaaav' diyengiller her maç yüzlerce kez yine yeniden pas organizasyonu başarıldığında 'sıkıcı' bulunuyor. Onlarcasından iki tanesini başaran takımlara hayranlık duyar iken burada neden sıkılıyorsun ?

Beşinci ligden dahi bir oyuncu iki adamı birden çalımladığında 'yuh deve' diye ayağa fırlayan insanoğlu en yüksek düzeyde bir maçın içerisinde Messi'nin çizgiye kadar teker teker rakiplerinin belini büküp üstelik gol atmasına 'sıkıcı' diyor.. Akıl dolu bir pası yirmi maçta bir izlediği zaman deliren futbolsever nedense ayağının ucuyla iniesta'nın ceza sahasının içerisini görmesi karşısında sıkılıyor ?

Maçların kalitesi çokca topun oyunda kaldığı süreyle örtüşür ve özellikle Türkiye Süper Liginin gerilimi bol maçlarında oyun sürekli taçlarla faullerle durdurulur ve bu insanlar sıkılır, şikayet eder. Barça gibi topu taça atmadan onlarca organizasyonu olabilecek en estetik şekilde arasız bir şekilde gerçekleştirdiğinde ise 'Sıkıcı' oluyor ?

Mourinho'nun Bayern ve hatta Barça karşısında yirmimetre kareye oyunu sıkıştırıp oyuncularının kelimenin gerçek anlamıyla duvar görevi görüp kalesinden golü uzaklaştırıp büyük başarı kazandığında isyan eden insanoğlu futbolun içerisinde olan pas,şut,çalım ve organizasyonların hepsini içeren Barça'dan şikayet ediyor, futbolunu 'sıkıcı' buluyor ?

Bir Barça maçının içerisinde o çok sevdiğimiz sokak futbolunun her ayrıntısı mevcuttur. Messi'nin o kısıtlı saniye içerisinde kalecinin üzerinden topu aşırtması gerçekten sıkıcı mıdır? Xavi'nin orta sahadan öldürü pası atıp arkasını dönmesi gerçekten sıkıyor mu sizi ?

Size doğru söylemek gerekirse futbolun dışına çıkıp kazanmanıza imkan vermediği ve bu yüzden daha fazla futbola davet ettiği için tepki görmesi kadar anlamsız bir şey olamaz. Eskiden olduğu gibi kalenize on adamla kapanıp kısıtlı alanın 'FUTBOL DIŞI' imkanlarından faydalandırmadığı için daha çok isyan edeceksiniz. Ne zaman ki onlar kadar futbol oynamayı başardınız ancak o zaman..

Yahu siz kimi kandırıyorsunuz ? Sürekli kazanması ve içerisinde tuttuğunuz takımlar da dahil olmak üzere hemen hepsine sürekli ve sürekli ezmesinden dolayı böyle güzelliğe sıkıcı denilebilir mi?

Sıkıcı ya da estetik dışı Mourinho'nun İnter'i ile kazandığıdır ki onun dahi içerisinde barındırdığı akıl nedeniyle değeri vardır. Finalde Bayern karşısında futbol oynamadan kupaya ulaşsalar dahi bir teknik adam organizasyonu açısından değeri vardır ve o bir x ise Barça'nın başardığı on beş x'tir.

Bu böyle biline..

Ya adam gibi(Arsenal) top oynamaya çalışın ya da kalenizde celladınızı bekleyin korkuyla..

Nuri Şahin.!



Top dağıtıcı:

O 'Taktgeber'.. Tempo belirleyicisi. Top dağıtıcısı ve haliyle Bundesliganın bir maç içerisinde ortalama 81 kez topla buluşarak en fazla topla buluşan oyuncusu olmuştu geçen sene ve bu sene kendisini bu konuda biraz daha geliştirdi: 87..

İkili Mücadele:

İkili mücadele kazanma oranı Yüzde 53'den yüzde 56'ya çıkmış durumda. Bu mevki için çok çok güzel bir oran..

Gol Hazırlayıcısı:

Geçen sene burasının lideriydi. Bu sene ise 122 kez arkadaşlarını gollük pozisyona sokmuş ve sadece Kaiserslautern'in Tiffert'i bunun önüne geçmiş.(135) Bu veri önemlidir zira özetlerde göremeyebilirsiniz. Nuri'nin belki bugün en önemli artısı top ayağına geldiğinde çok hızlı düşünüp doğru yere oynayabilmesi. Bunun ortalama bir süresi varsa Nuri bunun çok çok üzerinde..

Driplingleri:
Driplinglerinde yüzde 47 başarı sağlamış. Misal bu ayrıntının asıl adamları Ribery (%46) Elia (%45) onun gerisinde.


Uzaktan attığı 4 gol Reus sonrası yine Bundesliganın en iyisi iken duran top organizasyonu konusunda zirveye yerleşmiş durumda. Korner, frikik v.s. en fazla topun başına oyuncu olur iken 95 kez topun kaleye doğru gitmesini sağlamıştır (en iyisi)

Velhasıl 22 yaşında Dortmund gibi bir kulubün liderliğine soyunmuş ve onu şampiyon yapmıştır. Sadece bu yüzden onun gidişi karşısında sessizliğe gömülenler bir hayli fazla zira o güzel golcü orta saha olan sportif direktör Zorc'un attığı golün yarısını atacağına dair sözünü vermişti. 131 gol atan Zorc'un yarısının dahi çok gerisinde attığı 13 Bundesliga golü ile..

# istatistikler sportbild..

29 Mayıs 2011

Barış Özbek gitti..



Bugün Galatasaraylılar çifte bayram yaşıyorlar. Selçuk İnan'ın gelişi ve Barış Özbek'in gidişi..

Hakan Şükür Terim öncesi dönemde gönderilseydi bugün Barış'ın gönderilmesi sonrası yaşanılan benzer bir sevinç yaşanacaktı.. Şimdi hatırlamak zor gelir de o Saffet Sancaklı dönemini yaşı otuzu geçenler çok iyi bilir.. Bu iki futbolcunun ortak noktası Feldkamp transferi olmasıdır. Alman hocanın sistemine göre aslında çok yararlı futbolculardır ve fakat Barış Özbek Hakan Şükür gibi altı yıl üst üste maç kaçırmadan doksan dakika bu takımın içerisinde yer alıp kendisini -tekniğini- geliştirecek fırsatı bulamadan ayrılmak durumunda kaldı.

Sportbild'de Feldkamp'ı bulmuşlar ve eski hocamız İspanya'daymış. Mazisine bakıp düşme potasından aldığı Kaiserslautern'i isimsiz futbolcularla nasıl şampiyon yaptığının bir daha altını çiziyordu.. Bir de o isimsizlerin kaos futbolunun dışında neler yaptığına bakılmalı derim ben..

Skorlardan bağımsız pozitif futbol delisiyseniz (benim gibi) Barış'ın gidişine sevinebilirsiniz zira Hertha Berlin maçında hayran kaldığım üst düzey savunması nedeniyle kadroda yer bulduğu her maç bütünlüğü bozacak akışı durduracak ölçüde takımı baltalayacaktır. İşe yaramaz değil ve fakat futbol da saf mücadeleden oluşmuyor maalasef.. ya da biz öyle olmasını istemiyoruz.!

Nasıl bir dert olduysa mis gibi Selçuk transferine satır yazmaz iken Barış'ın gidişine post atıyoruz..

Barça.!



Şampiyonlar Ligi finalini Mallorca'ya oynarken harcadığından daha fazla olmayan çaba ile elde eden tuhaf bir takımla karşı karşıyayız. Twitter'da da belirttiğim gibi artık bu takımı yorumlamak bizden sonraki neslin işidir. Sıfat kalmadı, kelimelerimiz tükendi..

Almanya'da da Türkiye'de de hep aynı başlık aynı yakıştırma. Farklı bir boyut, uzay futbolu..

Barça olmasaydı misal her şey yolunda gidecekti. Mourinho ile Real gelip kupayı alacak ve dahası biz daha çok futbol terimlerinden oluşan yazılar yazacaktık.. Oysa şimdi ? Manchester United'in mençistirlik hali mi kaldı ki olağan bir yazı yazalım. Hikaye hep aynı.. Rakip dünyanın en iyisi de olsa yüzde otuzluk topla oynama ki onun da yüzde doksanı kendi yarı sahasında kurallar gereği oyunu başlatmak, önde bir kaç pas yapmaktan ibaret..

Barça'nın oyununu bozan oldu bozmaya yaklaşan da.. Ve fakat hiçbir takım karşısında mahkum top oynayacak kadar çaresiz kalmadı. Yenilgiğinde dahi dünyanın en iyisi olduğu algılanıyordu. İnter ile oynanılacak Şampiyonlar ligi finali maçı öncesi Van Gaal Kazansak dahi Avrupa'nın en iyi ikinci takımı olacağız zira birincisi Barça' diyecek kadar ileri de gitmişti..

Barça bildiğin Maradona'dır.. Yüzyılda bir gelir böylesi ve bu yüz yıl biraz erken geldi.

Tebrikler..