
Merkez Bankası yönetim kurulu üyesi ve aynı zamanda SPD'den olan
Thilo Sarrazin 'Kavgam 2' olarak adlandırılabilecek bir kitap yazdı:
"
Almanya kendisini yıkıyor: Ülkemizi nasıl riske atıyoruz'
başlığına sahip bu eserin içeriği ise ırkçı argümanlarla donatılmış ve özellikle Araplar,Türkler hakkında aşağılayıcı ifadeler barındırması bir yana istatistiki verilerle ve çeşitli grafiklerle 'inandırıcılık' dozu serpiştirilmiş. 464 sayfalık eserin içerisinde çok sayıda istatistik veri ve grafik bulunuyor.
Sarrazin'in "
Müslümanlar uyum istemiyor ve uyum sağlayacak yetenekleri de yok. Sosyal devletin sırtından geçinmek, bolca suç işlemek ve geri kalmış zeka düzeyleriyle toplumu aptallaştırmaktan başka bir işe yaramıyorlar" şeklinde özetlenebilecek tezleri de aslında yeni değil. Berlin'de Maliye senatörü olduğu dönemde de buna benzer çok fazla açılımı vardı ve aslında bu noktaya gelmesi de üzerine düşünmeden öne sürdüğü aykırı bir fikrin gelen tepkiler sonrası onun kimliği ile özdeşleştirilmesi sonrası bu ırkçı fikirlere bilimsel bir temel hazırlama ihtiyacını duymasıdır.
Özetle net bir ırkçılık kokan tavır ortaya koyuluyor. Toplumun aşağı katmanlarında yer alan Türkiye kökenli ve Arap göçmenlerin zeka düzeyinin düşük olduğunu bilimsel olarak açıklama derdine düşülmüş ve akabinde bu 'gerizekalı' bireylerin tam da bu düşük IQ nedeniyle çalışma yaşamına entegre olamamasından dolayı çocuk sahibi olma ve çocuk sayılarını arttırma eğiliminin güçlü olduğu 'bilimsel' analiz kisvesi altında dile getirilmiş.
..aşağı kesimin has elamanları Türkler,Müslümanlar,Araplar düşük IQları nedeniyle çok fazla çocuk yapar iken misal Alman bir Akademisyen en fazla bir çocuk dünyaya getiriyor ve haliyle aptallık yaygınlaşıyor. Almanya kendi kendisini yıkıyor işin özeti.

Bu görüşleri nedeniyle SPD'den atılması gündemde olan Sarrazin bir parti kursa onu seçer misiniz sorusuna Bild okurlarının verdiği cevap bu şekildedir. Yani yüzde 87'lik kesim 'evet' diyor. Daha geniş bir araştırma sonucu bu ırkçı fikirlere sahip insan parti kursa Almanya içerisinde yüzde 18'lik bir oy alırmış. Kitabın içeriğinden ziyade korkutucu olan daha çok budur.

Ben bu ırkçı saçmalıklara Spiegel'in, FAZ'ın ya da FOCUS gibi saygınlığı olan medya kuruluşlarının
göçmenlerin uyum konusunda biraz daha çaba sarfetmesini sağlayacak önemli fikirleri barındıran kitap yakıştırmasına çok şaşırdım ama bu göçmen Türk Sosyolog
Necla Kelek'in Sarrazin'e desteğine ise asla.. Kendisinden beklenileni yaptı ve entegrasyon sorununu tek başına göçmenlerin muhafazakar yapısına ve kendisine bağlamanın da ötesine geçip Osmanlı'dan bu yana okutulmayan kızlar ile Bach'ların memleketinde yaşayan insanların genetik kodlamasının farklı olmasının doğal olduğunu belirten saçma salak fikirlerle ortaya çıktı.

SPD ve Merkez Bankası yöneticiliğinden ihracı gündemde iken nazi partileri olan NPD ve Pro Deutschland tarafı da kendisine yöneticilik vaad ediyor. Belki İsrail'den dolayı 'Hitler haklıydı' ya diyen gerzek Müslüman kesim de bir başka teklif ile onu karşılarlar. Yahudileri kestiğiniz için size minettarız diyerek Hitler'e övgü dolu söylemler geliştiren bu kesimin bu '
müslümanlar aptaldır' açılımını' da değerlendirmelerini bekliyoruz.. O 'Hitlerhaklıydı' diyen kesim bugün çıkacak olan bir arbede yakılacak olan milyonlarca müslüman sonrası neler düşünürlerdi ? O zaman mı insanlığa sığınırdınız acaba ? Sizin gibi 'haklıydı Sarrazin' diyebilecek kesim de oldukça fazla zira..
..kitabın yayınlanmasının ertesinde sosyal yardım kuruluşu olan
Volkssolidaritaet'in 2010 Sosyal raporuna göre halkın üçte ikisinden fazlası Almanya'da fazla yabancı yaşadığını ve sayılarının azaltılması gerektiğini düşünüyor. Her üç kişiden biri de yabancıların Alman halkının sırtından geçindiğini düşünüyor.
Entegrasyon.!Darwin'in en güçlünün doğal ayıklanmadan galip çıkması şeklinde özetlenebilecek temel kuramının sosyal alana uyarlanmasıyla sosyal darvincilik tekrardan güncel yaşama uyarlanmaya çalışılıyor. Tüm bunlar varolan sınıf farklılıkların yukarıdan inme bir ayrımcılık güden yönetim sonucu oluşturulan koşullardan dolayı değil de insan zekasının farklılıklarına indirgeniyor. Daha da absürdü ise 'bilimsel yaklaşım' olarak zekanın kalıtımsal olarak aileden çocuğa doğru geçtiği belirtiliyor. Daha da anlayacağınız şekilde özetlemek gerekirse doğuda beş ilkokul sınıfına bir öğretmenin aynı anda ders vermesi sonucu çıkan başarıyı o bölgenin koşullarına değil de orada yaşayan Kürt halkına mal edilerek yapılan ırkçılığın bir benzeridir.
Kitabın içerisinde de varolan Pisa testinin orada belirtilmeyen bir sonucu da
akademisyen çocuğunun işçi cocuguna göre eğitim görme ve başarılı olma şansının
dört kat fazla olmasıdır. Kökenlerinde değişmez biçimde bulunup da nesilden nesile aktarılan Aptallıklarından dolayı değil; belirli koşullara sahip olmasından dolayı sınıf atlama şansı çok fazla değildir. O testin kimi sonuçlarını makalesine ya da kitabına kaynak olarak gösteren, almanların aptallaştığını bu şekilde kanıtlayan Sarrazin ise bilinçli olarak bunu es geçiyor.
Soyuttan somuta geçelim ki anlaşılsın.
Kardeşlerim Ablalarımın yönetimi altında ilkokul beşinci sınıftan Universite eğimi alabilecekleri Gymnasium'a ayrıldılar. Ve fakat birisinin evlenmesi ve diğerinin Univestie eğitimi için Münih'e gitmesi işleri değiştirdi. Almanca dahi bilmeyen insan(annem) çocuğuna nasıl yardımcı olabilir okul konusunda ? Dahası tek başına dil bilmek de yetmiyor.. Neredeyse başladığı yere geri dönme tehlikesi baş gösterince iki erkek kardeşim de Münih'e Ablamın yanına yerleştirildi ve bugün birisi Universiteye kaydını yaptırdı diğeri de sırada.. Akademisyen çocuğun işçi çocuğuna göre eğitim görme şansının çok daha fazla olmasının onlarca nedeninden birisi budur. Birinci jenarasyon kendisi dili konuşamaz ve eğitimi ortada iken çocuklarının çok farklı şekilde olmasının imkanı var mıdır ? Biz aile içerisinde iki erkek kardeşimin genleriyle oynayıp zekasını değiştirmedik; başarılı olmalarını sağlayacak şekilde koşullarını farklı kıldık. Ablamın burada Universite eğitimini almasının temelinde benimle beraber izmirde üç yıl yatılı okuyup buraya gelmesi yatar. Kendisi Almanya'daki ilk yılında bir üst sınıfa atladığı(Gymnasium'a ayrıldı) vakit bunu okuduğu okulda başaran son otuz yıldaki tek
yabancı insan idi. Şimdi her beş yabancıdan birisi bu geçişi yapabiliyor.
Ben neden tüm kardeşlerimden bağımsız bir şekilde Türkiye'de kaldım ? Oğlum okusun diyen bir Ailenin evladıyım. Almanyada benim varolan zekamdan bağımsız eğitim konusunda başarılı olamayacağını çok iyi bilen aile daha fazla masrafa girip beni izmir'de özel yatılı okula verdiler. Çok büyük bir hata olsa da temelde o koşulların içerisinde göçmen ailesinin çocuğunun okuyamayacağının farkında olması yatar. Tüm bu göçmen çocuklarının eğitim ve pek çok konuda sorunlu olmasını sahip olduğu olumsuz koşullardan ziyade onların zekasına indirgemek ve ortak koşulların yarattığı istatistikleri bu şekilde yorumlamak ırkçılıktır.
Göçmenlerin suça meyilli olması ya da sosyal devleti istismar eden yapısı değil sadece Sarrazin'in kitabının içeriği.. aynı zamanda bu düşük zekalı insanların fazla çocuk yapması nedeniyle aptallığı yaygılaştırdığının üzerinde duruyor ve "
çoğalmaları sosyo ekonomik kalitenin artmasına yol açacak kesimler için" doğum başına 50 bin euro teşvik primi verilmesini istiyor. Bu mantık eşliğinde annemin çocuk doğurması Alman toplumuna zarar ya da aptallığı yaygınlaştırıcı bir eylem oluyor..
Gerçeten öyle mi ki ?

Annem 30 yıldır burada ve fakat Almanca bilmez. Çat pat konuşur ama doktora filan birileriyle gitmek durumundadır. 20 yıldır Almanyada bizimle yaşayan halam aynı şekilde Almanca bilmediği gibi Türkçe okuma yazma da bilmez. Yani müslümanların entegre sorunu vardır tezi bir bakıma haklı mıdır ki ? Ama bir de şuradan bakalım.
Ben ise bu teze göre düşük İQ'lu insanların oğlu olarak 2004'de buraya geldim ve bir yıl sonra burada Üniversite eğitimi görecek seviyede Almanca öğrendim. 6 yıldır buradayım ve bazen Almanların bile gramer hatasını düzeltebilecek kadar dili doğru bir şekilde kullanacak seviyedeyiz. Benim dışımda Türkiye'den Üniversite eğitimi için buraya gelen Türk, Arap ya da Müslüman aynı süreç içerisinde( 1 yıl) aynı şekilde Almanca öğrenebilmiştir.
Fark nedir peki ?
Benim ile Annem ya da Halam arasında en ufak bir ırksal farklılık yoktur ama uyum konusunda her üçümüz de farklı tepkiler veriyoruz. Neden ? Türklerin anneleri uyum sorunu çekiyor oğulları sorun mu yaşıyor ? Sarrazin gibi istatistik ile bu saçmalığı size bilimsel tez gibi sunabilirim..
Farklı olan ırktan ziyade koşullar olabilir mi ? Daha da önemlisi Annem ile aynı koşullara sahip olsa da misal Amcamın eşi anneme göre daha iyi Almanca bilir. Tüm bunların bu şekilde olmasını belirleyen göçmenlerden ya da onların etnik kimliğinden ziyade Alman devletinin entegrasyon politikasıdır. Bugün her şey farklı olsa ve kitabın içerisinde olduğu gibi bu konu adına milyar eurolar akıtılsa da zamanında her şey biraz daha başkaydı.. Nasıldı ?
Anlatayım ben size.
Annanem,Dedem, Annem,Babam, Dayılarım ve hatta köyden tanıdık iki aile daha 30 yıl önce bir dairenin içerisine hapsedilmiş. Evin her odasında karı-koca'lı bir Aile vardı. O dairenin karsısında da aynı şekilde üç tane aile bir odanın içerisine tıkılmış. Porselen fabrikasının yanındaki bir caddenin içerisinde yalniz başına dikilmiş iki apartmanın her dairesine en az üç aile sığacak şekilde göçmenler (Türk, Müslüman) yerleştirilmiş.. Bugün annem ya da onun annesi ile amcamın eşi arasındaki fark aynı köyden gelip farklı bir ırksal durumdan ziyade sahip olduğu ya da Almanların onlara sunduğu koşulların farklılığından doğar. Birileri gettolaştırılmış iken diğeri farklı şekilde..
Çalışması için
ülkesine buyur ettiği, davetiye gönderdiği insanları gettolaştırıp birbirlerine muhtaç şeklinde yaşatmayı kimler belirlemiş ise entegrasyon konusunda sorunlu olan birinci jenerasyonu onlar yaratmıştır. Bugün her gelene zorunlu olarak verilen Almanca kursları o gün olsaydı entegre süreci bu kadar uzun sürmezdi ? Dilsiz bir şekilde yaşam sürenlerin derdine devlet o gün ortak olsaydı onun doğurduğu kötü sonuçlara da bugün katlanmak durumunda kalmazdı.. Buradaki sorunun temeli hiçbir zaman köyünden göçen insanın ırkı ya da dini, ahlakı değildir.
Okuma-yazma dahi bilmeyen bir Almanı müslüman bir devlete gönderirseniz herhangi bir Iraklıdan daha fazla entegrasyon sorunu yaşayacaktır ve birileri de 'Almanlar entegrasyon konusunda sorunlu' çıkarımı yaparsa bu doğru olmayacaktır.
Necla Kelek, insanların varolan ahlakına ya da muhafazakar yapısının entegrasyonu zorlu kıldığını dile getirir iken bunları da gündeme getirse olmaz mıydı ? Onun entegrasyon dediği Almanlaştırılmaktır. Kürtlerin de Türkçe konuşup Türk gibi hareket ettiği sürece Başbakan dahi olabilmesine izin verildiği gibi burada da istenilen budur. Bir milletin hoşgörüsü Alman gibi giyinen, konuşan insandan ziyade başörtülü olan ve kendi dilini konuşan insana duyduğu saygıda kendisini ortaya çıkarır.. Benzerliğe değil farklılığa olan yaklaşımı 'hoşgörü' konusunda temel alınmalıdır.
Almanya kendisine zamanında bankada çalışacak işçi arasaydı ve eğitimli olan Türklerden binlercesini ülkesine buyur etseydi bugün burada varolan 'Türk' tanımı çok farklı olacaktı muhtemelen.. Ama onlar vasıfsız, bant başında durup bekleyecek ve haliyle eğitimsiz köy kültürüne sahip insanları buraya çağırdı.Onların işgücünden faydalanır iken ülkesindeki şehir yaşamına dahi uyum göstermekte zorlanan köylü kesimin farklı bir dile, dine ve kültüre sahip Almanyada yaşam ve 'entegrasyon' konusunda sorunsuz olmalarını bekledi.. Bunun için çaba sarfetmeden olumlu sonuçlar bekledi.. Bunları birbirlerine muhtaç ve dışarıda yaşayamaz halde bıraktı. Alaman Türklerinin birinci jenerasyonun erkekleri ilkokul mezunu iken kadınlarının yüzde sekseni okuma-yazma dahi bilmiyordu. Bu insanların zeka durumu ne olursa olsun çocuklarının da belirli bir seviyeye gelmesi çok da ihtimal dahilinde değildir ve tüm buların belirleyicisi ırkın doğuştan sahip olduğu zekası ve sahip olduğu dinin getirileri değildir.
İnsanin ne olduğunu belirleyen sahip olduğu toplumsal koşullarıdır. Bu koşullar ancak sınıfları yaratır; insanların ırkı değil. Koşulların yaratıcıları kendilerini tüm bu olumsuzlukların oluşmasında oynadığı rolden sıyırarak zekaya, ırka yani sosyal darvinciliğe oynuyor.
Bu arada bir Türk Dünyaya bedel ya da Kürtler çok kaka-kötü gibi ırkçı beyanatlar veren her insani Sarrazin'in kitabının içerisinde yer alan bu "Türk" istatistiklerle sabah akşam dövmek gerek.. Belki o zaman büyük şehirlerde yaşayan pek çok kürdün kendisinden daha medeni, daha akıllı olmasını ve doğuda yaşam sürenlerin sahip olduğu koşullardan dolayı çok daha hırpalanmış olması gibi durumları ırka bağlamaz.. Belki buradaki yurdundan göçen Türklerin çaresizlik içerisinde suça bulaştıran koşullarını da istanbula evsiz-barksiz bir şekilde göç ettirilenler ile kıyas yapabilir.. Belki ileri gidip Siyahilerden yola çıkıp tüm yurdundna göçüp gidenlerin ortak sonuçlar doğurdugunu ve hepsinin eğitim durumu, çaresizlik ve başka şanslarının olmaması gibi muhteşem açılımlar yaparlar ' Bu Kürt, Bu Türk, Bu siyahlar' demek yerine..
Nihayetinde 'bilinç' köyden göçüp giden cahil halk yerine devletin içerisinde aranmalıdır. Ve dahası bu olumsuz koşulların istatistiklerini ırka bağlamak da bunlardan dolayı öyle veya böyle zarar görenlerin duygularıyla oynamak gibi ne kadar tehlikeli sonuçlar doğurduğunu almandan daha iyi bilemeyiz ya..