16 Ağustos 2014

Aziz Yıldırım ve Ersun Yanal


Aziz Yıldırım hakkında yazmak kolay değil. "Şikeci", "Diktatör" ya da "Fenerbahçe Sevdalısı" gibi önkabüllerin olmadığı bir şekilde tartışmak gerekir. Şike konusu burada konu dışıdır. Diktatörlüğü ise yoruma göre değişir. Fenerbahçeliliği ise bence bugün tartışılmamalıdır. Başkanı olduğu kulüp için canını dahi verse işin bir noktasında kendi benliğine hizmet olduğu sürece saf Fenerbahçe sevgisinden bahsedemeyiz. Misal seçimi kaybettiği rakibine "arka planda" verdiği ya da vermediği destektir asıl "Fenerbahçelilik" ölçüsü. Yani demem o ki Ömer Çavuşoğlu'na 24 yıl Galatasaray'da aralıksız görev verseniz eminim ki onun Galatasaralılığı konuşuluyor olurdu.  Nihayetinde bugün Fenerbahçe Aziz Yıldırım olmuştur. Şu kesin ki başında bulunduğu kulübü iyi bir şekilde yönetmek için canını dişine takıyor, buna hiç şüphe yok.

 Eleştirilerim ve hak verdiğim ayrıntılar mevcut, bunları sizlerle paylaşayım.

Aziz Yıldırım'ı kulüp başkanı olarak değil de 1990 yılından bu yana Fenerbahçe'de görev yapan ve artık profestyonel olmuş bir "yönetici" olarak görüyorum. 24 yıllık bir deneyim. Küçümsenmesi emeğin zoruna gider. Bu açıdan bakarak her şeyden önce diğer 3 büyük kulubün başkanları olan Ünal Aysal, Fikret Orman ve İbrahim Hacıosmanoğlu'ndan ayrıldığını kabul etmek gerekir. Başkan olarak değilse de "sportif direktör" olarak bir teknik direktörü değerlendirecek bilgi ve birikime sahip olduğunu belirtebiliriz. En azından teknik direktör konusunda yaptırım hakkı mevcut. Belki tam da bu yüzden şampiyon olmasına rağmen teknik analizi yaparak "gönderme" hakkını kendinde bulabilir.  Bu kararın doğruluğu tartışılsa dahi böyle bir değerlendirme yapma hakkına sahip olduğunu geçmişinden dolayı rahatlıkla söyleyebiliriz. İşbilen adamlar başarıya değil içeriğe bakar. Aziz Yıldırım'ı Fenerbahçe'nin başkanından ziyade sportif direktörü olarak görürsek aslında her şey yerli yerine oturuyor. Eintracht Frankfurt'un başkanı geçtiğimiz günlere kadar hem başkan hem de takımın sportif direktörüydü. Benzer bir durum yıllardır Fenerbahçe'de de hüküm sürüyor. Futboldan ne kadar anladığı, teknik direktör değerlendirmelerinin ne kadar doğru olduğunu elbette sorgulayabiliriz ama buna hakkı olduğu gerçeğini kabul etmek zorundayız. Kurumsallaşma adına Aziz Yıldırım'ı sportif direktör olarak görürsek temelde yanlış ya da tuhaf bir şey yok. Başarı ölçütü birbirlerinden "oldukça" farklı olsa da Bayern München'in Uli Hoeness'i ile kıyaslayabiliriz.Demem o ki şampiyon olmasına rağmen bir teknik direktörü gönderebilir, asıl sorun bu değil.

 Aziz Yıldırım-Ersun Yanal tartışmasına girmeden önce bakılması gereken çok daha önemli bir konu var.

İnsanlık adına utanç verici..

Bir teknik adamın özel yaşantısını ülke medyasına taşıması utanç vericidir. Ersun Yanal eşini aldatabilir, sevgilisini aldatabilir ya da üç farklı sevgili ile farklı bir yaşam da sürebilir. Aldığı kararı topluma kabul ettirme adına tribünlere oynayarak bir başkanın bunu medyaya meze etmesi, yanındaki kadınlardan sıklıkla "fahişe" olarak bahsetmesi insanlık adına utanç verici bir durumdur bırakın futbolu bir yana.  Teknik adamın sevgilileriyle olan ilişkisi kulübe zarar dahi verse başkan bunu toplum önünde açıklaması etik açıdan rahatsız edici bir durumdur. Üstelik böylesine özel bir durum içeren uyarı basın yoluyla mı yapılır?Aziz Yıldırım'dan bahsediliyor, Ersun Yanal'ın haklılığı ortaya konuluyor ve fakat oradaki kadının medyanın her türlüsünde günlerce "fahişe" olarak yazılmasına dair bir kınama dahi gelmiyor bırakın ayıplamayı. Üstelik her haberi abartarak veren gazeteciler bu hakaretleri gazetelerine taşıyamayacaklarından bahsediyor, o denli küfür söz konusu. Kendinizi o kadının yerine koyun, kimin ne hakkı var demez misiniz? Aziz Yıldırım'ın gücü çok fazla, eyvallah. Fenerbahçe üzerinde her türlü yaptırım hakkına sahip ve fakat çok da tanımadığı insanları fahişe olarak etiketleyecek kadar mı dokunulmazlık zırhına büründü? Toplum nezdinde Türkiye Milli Takımı teknik direktörlüğü dahi yapmış bir insan ile ilişki kuran bir kadının her yerde "fahişe" olarak afişe edilmesi sizce de sorun edilmesi gerekmiyor mu? Kimin hakkı var buna? Aziz Yıldırım bu insanları tanıyor mu? Para karşılığı vücudunu sattığı bilgisine mi erişti?

Ersun Yanal'a bakışım

Başına geçtiği her takımın oynadığı futbolun içerisine imzasını atmış bir teknik direktör. Koşan, pres yapan ve bol pas üzerine kurulu takımlar yaratıp  hücum futbolunu oynatmayı beceriyor. Gençlerbirliği'nden Denizli'ye, Eskişehir'e kadar uzanan takımlarla geçirdiği yılların birikimi söz konusu. "Takım çalıştırmayı bilmiyor" saptaması geride Türk milli takımı ve Trabzonspor dahil çalıştırdığı onca takımı ve tecrübeyi göz ardı etmek olur. Çok büyük bir haksızlık. Eğer Ersun Yanal takım çalıştırmasını bilmiyorsa bu Türkiye milli takımından Eskişehir'e kadar pek çok kulubün de futboldan anlamadığının net bir göstergesidir. Eğer Ersun Yanal takım çalıştırmayı bilmiyorsa bu onunla sözleşme uzatan ve bu gerçeğe rağmen onu kovmayan yönetimin futbol bilmezliğidir. Yok bunun farkında olarak istifaya sürekleyecek bir süreci yönetiyorsa Aziz Yıldırım işte bu da yine onun ahlakıdır.

Öte yandan Ersun Yanal'ın "göründüğü" gibi olmadığını da söyleyebilirim bu memlekette geçirdiğim 3.5 yıl sonrası. Kendisiyle bir kez telefonla konuşmuş bir kez de arkadaşım vasıtasıyla teknik bir konuda çok da kaba ve mütevazılıktan son derece uzak bir yorumuna şahit oldum. Kibir konusunda gerçekte Terim'e taş çıkarır. Dışa verdiği nazik görüntüsünün arkasına gizlediği kaba bir üslubu var. Eski yıldız bir futbolcu olmadığı için diğerlerinden daha çok çalışarak buraya gelmesinin doğal çıktısı olsa gerek kendini en tepede konumlandırıyor. Aynı zamanda iş disiplini konusunda Milli Takım Altyapı Koordinatörü olduğu zamanda da soruşturmaya uğradığını gözardı etmeyelim. Dönemin Federasyon Başkanı Mehmet Ali Aydınlar'ın Beylerbeyi baskını olarak geçen haberlerde iş disiplini konusunda ciddi bir şekilde eleştirilip görevden alınmıştı.Tesislere hiç uğramadığı, doğru bir şekilde çalışmadığı gündeme Hiddink dönemi görevine son verilirken de gelmişti.

Ersun Yanal bu ülkede sayısız takım çalıştırdı. Aziz Yıldırım'ın karakterini senden benden ve pek çok insandan çok daha iyi biliyor. Bu koşullarda geldiği takımda gördüğü muameleyi en başında ve belki çok daha önce tavır koymayarak hak ettiği dile getiriliyor. Ben ise onun dahi Aziz Yıldırım'ın bu kadar ileri gidip özel yaşamını parça pinçik edeceğini tahmin ettiğini düşünemiyorum.

Aziz Yıldırım'ın Kararı

Eğer Fenerbahçe başkanı Aziz Yıldırım özel hayatı işe dahil edip üçüncü kişileri ve kadınları rencide edici açıklamalar yapmamış olsaydı bu kararı eleştirmezdim. Etikten yoksun, insanların özel hayatına yönelik saldırı içeren bir politika izlemiş olsaydı Aziz Yıldırım'ı tebrik dahi edebilirdim. Özellikle şampiyon olmuş bir takımın teknik direktörünü göndermek, yürek ister zira diğer sene her ne şekilde şampiyon olamadığınız zaman tüm gözler gerçekte bu şampiyonluğu kaçıran neden ne olursa olsun size çevrilecektir. 24 yıllık tecrübenin bu baskıyı görememiş olması mümkün değil ve bu yüzden çok ciddi bir risk almıştır. Bunu da "bilgisine" güvenerek yaptığını düşünüyor. Doğrusunu söylemek gerekirse bilgi birikim de "görünür" başarıların arkasına bakmayı bilmelidir.

Karar cesurca ama bunu topluma kabul ettirme çabası ise rezilce. Durum benim açımdan budur.

Aziz Yıldırım Fenerbahçe'nin sportif direktörüdür. Teknik direktörleri görevden alma ya da onların işini değerlendirme yetkisini kendisinde buluyor. Ne kadar başarılı bir sportif direktör olduğu kesinlike tartışmalıdır ve fakat böyle bir hakkı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.  Örnek olması açısından söylüyorum Mainz'ın başında geçtiğimiz yıllarda Almanya'da yılın sportif direktörü seçilmiş Christian Heidel kendisini birinci lige çıkarmış Norveçli teknik adamı futbol konusundaki anlaşmazlık nedeniyle görevine son verip hayatında tek bir Bundesliga maçı oynamamış ve Bundesliga takımı çalıştırmamış Thomas Tuchel'i getirdi. Aziz Yıldırım'ın bugün yaptığının bir benzeri ve fakat fark şu ki onu görevden alma yöntemleri oldukça farklı ve bu da Aziz Yıldırım'ın bu konudaki en önemli eleştiri noktasıdır.