4 Nisan 2009

Nietzsche Agladiginda.!



Madem ki doksanli yillardan gittik bu gece, o döneme damgasini vuran kitabi da eklemeli buraya..

Normal kosullar altinda burada ben ister futbol olsun ister kitap,yazar daha cok onun ne oldugundan ziyade benim gözümde nasil bir anlama sahip oldugunu aktarmaya calisiyorum. Bir seyin nesnel acidan "ne" oldugunun cok da önemli olmadigini her bloga girisde görüyorsunuz zaten.. Ve fakat bu okunmasi en keyifli kitap hakkinda cikarilmis özeti buraya gecmek istedim.

Kitapta karakter olarak Nietzsche var, Freud var.. Irvin Yalom, Nice ve Freud'un düsüncelerini daha anlasilir kilmak icin iki gercek karakteri gercekci bir sekilde hikayenin icerisine katmis ve Dr. Breuer karakteri ile de onlarin düsüncelerini insanlara cok güzel bir dil ile anlatma yolunu secmistir. Aslinda siz Nietzche aforizmalarini ve psikanalizi inceliyorsunuz bir roman okumaktan ziyade.. Baska acidan ben bu kitabi Nice'den, Freud'dan hicbir sekilde haberdar olmadigim dönemde okumustum ve buna ragmen cok tatli gelmisti zira kurgusu da takdire sayan..

Ve fakat bir kac tehlike de söz konusu. Bu ayni zamanda Nietzsche'ye bir giris olursa gercege cok yakin durusu nedeniyle kafanizda cok da dogru olmayan bir Nietzsche profili olusabilir. Yalom'un Nietzsche'yi anlamlandirisi, onun Nietzsche'yi algilayisi oldugunu da bir kenarda tutmalisiniz her daim..

Kitabin oldukca dengeli ve kapsamli özeti ise su sekilde yapilmistir:

(Kitabin icerisinde yer alan cümlelerdir toplamda ama yine de önbilgi acisindan oldukca iyidir.)


1- hepimiz bir sürü parçadan oluşuruz ve bu parçalar kendilerini ifade etmek için çırpınır. bizler yalnızca varılan son uzlaşmadan sorumlu tutulabiliriz, her parçanın sahip olduğu karmaşık dürtülerinden değil.

2. ideal evlilik ilişkisi, her iki insanın da yaşamını sürdürmesi için bu ilişkiye muhtaç olmadığı zaman kurulandır.

3. biriyle tam bir ilişki kurabilmen için önce kendinle ilişki kurabilmelisin.

4. kendi yalnızlığımızı kucaklayamazsak, inzivaya karşı kalkan olarak başka birini kullanırız. yalnızca bir kartal gibi yaşayabilen insan-başka birine sevgisini verebilir; yalnızca o zaman o insan bir başkasının büyümesi ve gelişmesiyle ilgilenebilir.

5. her insan, gerçeğin ne kadarına dayanabileceğini seçmeli.

6. en çok çiğ damlası, en sessiz gecede düşer.

7. mezarlıkların, insanın zihnini dinlendirdiğini ve yaşamdaki önceliklerin değerlendirilmesini sağladığı söylenir.

8. en çok arzu edilen kadın en çok korkulan kadındır. tabii bunun nedeni onun ne olduğu değil, bizim onu nasıl gördüğümüzdür.

9. ikili yaşam ilave yaşam gibi. insana adeta uzatılmış bir yaşam sunuyor.

10. bizler arzu edilenden ziyade arzu etmeye aşığızdır.

11. kendini iyi biri olarak gösteriyor -kimseye zarar vermiyor- yalnızca kendinden ve doğadan başka kimseye! sırf pençeleri yok diye kendilerine iyi diyenlerden biri olmaktan vazgeçirmeliyim onu.

12. uygar, kibar ve görgülü bir adam. vahşi tabiatını ıslah etmiş, içindeki kurdu kuzuya çevirmiş. ve buna ılımlılık diyor. bunun asıl adı, vasatlıktır.

13. bastırılmış hınç insanı hasta eder.

14. yaşadığımız şeyleri biz icat ederiz. dolayısıyla icat ettiğimiz şeyi de yok edebiliriz.

15. tanrının ölmüş olması demek, varolmanın amacı olmadığını göstermez.

16. ölümün geliyor olması, yaşamın değerli olmadığı anlamına gelmez.

17. yaşam planınız sizin elinizde değilse, varlığınızı rastlantıya bırakmışsınız demektir.

18. kimler daha emniyette, kimler daha rahat, kimler sonsuza dek mutludur? yalnızca sığ zihinli olanlar yani sıradan insanlar ve çocuklar.

19. insanların tarzları iki temel bölüme ayrılabilir: ruhunda sükunete kavuşmak ve mutlu olmak isteyen insanlar inanmalı ve iman etmeli, ama hakikatin peşindeki insanlar iç huzurundan feragat edip yaşamlarını bu sorgulamaya adamak zorundadırlar.

20. başkalarının kurallarına uymak, insanın kendini yönetmesinden çok, hem de çok daha kolaydır.

21. size düşen ödev kendinizi kabullenmenizdir, benim sizi kabullenmemim yollarını aramak degil. (kendinden hoslanmayan pek çok insan gördüm; bunlar önce başkalarını kendileri hakkında iyi düsünmelerini saglarlar.bunu basarınca da bu sefer kendileri de kendileri hakkında iyi düsünmeye baslarlar. ama bu sahte bir çözümdür; bu başkalarının otoritesinin altına girmeyi kabullenmektir.)

22. aslında verir gibi yaparak hediyeyi kendiniz almaya çalışanlardan biri misiniz?

23. bir dost dinleneceği bir yer aradığında ona verilecek en iyi yer sert bir yataktır.

24. aslında kimse kimseye yardım edemez; insan kendine yardım etme gücünü kendi içinde bulmalıdır.

25. neysen o ol.

26. daha derinlere inip motivasyonlarınızın kaynağını bulun! hiç kimsenin bir şeyi sırf başka birisi için yapmadığını göreceksiniz. insanın bütün eylemleri kendine yöneliktir, bütün hizmetleri kendine-hizmettir, bütün sevgisi kendini sevmesindendir.

27. yazılarımdaki başarı, sürüler halinde yaşamanın getirdiği rahatlıktan kendimi bilerek ve isteyerek uzaklaştırmamdan; kötü ve güçlü eğilimlerle yüz yüze gelme cesaretini gösterebilmemden kaynaklandı. araştırma ve bilim, önce inançsızlıkla başlar. ancak inançsızlık başlı başına strestir. yalnızca güçlüler buna dayanabilir.

28. gerçeğin ne kadarına dayanabilirim ?

29. beni öldürmeyen şey, beni güçlendirir.

30. birinin kendisini başka birine açması ihanetin kapılarını açar ve ihanet insanı çok rahatsız eder.

31. bir kişi köprüyü geçmek üzere -yani, öteki kişiye yaklaşıyor- o anda karşıdaki kişi, o kişinin zaten yapmayı düşündüğü şeyi yapmaya davet ediyor. o zaman birinci adam adım atamıyor; çünkü artık yapacağı şey, diğerine boyun eğmek gibi geliyor, belli ki yakınlaşma yolunu engelleyen şey, güç.

32. ölümün son iyiliği bir daha ölmeyecek olmaktır.

33. kafası bir sürü kitaba gebe ve baş ağrılarının nedeni de beynin doğum sancıları olduğu düşüncesinde.

34. kemikleri, eti, bağırsakları ve kan damarlarını kaplayan deri nasıl insan görünümünü
katlanabilir hale getiriyorsa, ruhun ajitasyonu ve ihtirası da kibirle kapatılmıştır; ruhu kaplayan deridir.

35. kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız: önce kül olmadan kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz?

Tigress.!



it's difficult not to worry
about what happens next
certain looks sort out confused looks
and certain looks sport confused looks

and i watched us talking in the mirror
and you put on that look
that says this little star wishes
she weren't single
it is the eye that catches me
a man protesting his worth
it is the year that catches you
putting the shake on your words
you are alert as a tigress
at a common table with her fate
you can almost taste it
we'll be gone be morning or be together by then
and i believe every woman
has made up her mind to win

*Hicbikilmayangillerden..

Magath ve Satranc.!



2008 düzenlenilen 38. Satranc Olimpiyatlarinin elcisiydi.. Sever bu oyunu Magath ve der ki:

"Satranc teorisi futbola da uygulanabilir. Karmasık hamleler ve gelisim. Yesil sahada iyi bir kombinasyon basitce ortaya cikmaz, hazırlanması gerekir. İki oyunda da bir kazanan veya kaybeden oluyor, ya da iki taraf da berabere ayriliyor sahadan... "

Bu yüzden cok genis zamana dayali basari programi icin en iyi isim Magath'dir..

90'li Yillar: Informer.!



Simdi cekinecek bir durum yok, dinledik bi dönem bunlari biz. O dönem yaz tatillerinde gittigim Almanyada seyredebildigim müzik kanali MTV'den kaptik bunu. O zamanlar MTV muzik videolari yayimliyordu bugünkü gibi abuk subuk programlardan olusan bir kanal degildi. Isin kötüsü dinlemekle yetinmeyip bunu söylemeye calisiyordum.. Salaklik iste.. Ne güzel evriting ay dulari, bikaus ay laav yu'lari filan dinliyorduk hangi ara buraya gecis yaptim hatirlamiyorum. Bütün yaz antrenman ettik, orijinaline yaklasan bir ritmi tutturmustuk.. Okula bu muzigi getirmenin disinda onu söyleme basarisina da erisecektik..

Mümkün mü böyle bir sey arkadas ?

Rezillige acilan pencereydi ki yaklasik alti ay sonra tüm ülkede dinlenir hale gelmisti bile.. Ben böyle hafiften tutuldugum hatunun yanindan gecerken filan dillendiriyordum bunu.. hicbir sekilde öyle olmasak da ucundan alamanci damgasini yedigimizden bari biraz görüntüye ayak uyduralim dedik..

"Informiiir.. yunowsirisamimyabipleyaaa... e liki bom bom deaaan tek de mana sensiri.."

Bugün o insani bulsam, kesin su zamanlar yüzünden her seyin baslamadan bittigini söylecektir eminim.

Snow, bunu hapishanede iken yazmis. Informer "ispiyoncu" anlamina gelen bir kelime ve hapisteyken kendisini ihbar eden insanoglunun üzerinden cuvalla para kazanip tek sarkilik adamlar listesine eklenivermistir.. Ben rep dinlemem illa da distorsin olacak diyorsanz suraya alalim sizi..



Bu rep müziginin digerlerinden ayri olarak yasam bicimini sana dayatmasi gibi durum söz konusu. O müzigi dinlemeye, icinden yavas yavas söylemeye basladigin andan itibaren bir lakayitlik bas gösteriyor bünyede.. Kelimeler yuvarlaniyor, yasami hafife aliyorsun, her sey bol gelmeye basliyor, bi rahatlama bi uyusma söz konusu ki anlatilmaz.. Cok rahat bir sekilde sürüden sizi ayirabilir ve her seyi yaptirtabilir.. Misal ben yine ayni dönem Kris Kross da dinledim ve yine onlarin o meshur sarkisi Jump'in kliplerinde yaptigi gibi pantolanlari ters giyme eylemlerinde de bulundum.. Yalan degil yaptik bunu, bir gün birisinin gelip o günlerden önüme bir resim koyup 5 milyon euro istemeden ben burada acikliyorum iste.. Neden ve nasil bilemedik..

1986.!



86 Dünya Kupasi vizesinin alinmasi sonrasi gerceklestirilen kutlama.. Brehme, Magath, Berthold üclüsü.. Kiyafetler icin yorum yok..

daa ne diyim ben ?

Paris.!



Bir kere gitmistim su demir kulenin üzerine.. Üc gün sonra bitecek tatilimin ardindan Türkiye'ye gidecek iken trenle dokuz saat yolculugu göze alip cocukluk hayalimi gerceklestirdim.. Gelir misin dedi, sadece o an evet dedigim icin her seyi bastan sona bir daha degistirip araya sikistirdim demir kuleyi. Beton yigini diyorlar.. yakindan bakinca hak vermemek mümkün degil fakat üzerine cikip biraz gece kendisini hissettirdiginde yasami durdurmak istiyorsunuz.. Mutlaka her sey rutine binmeden bir kez daha olacaktir..

3 Nisan 2009

Grafite vs Toni.!



Bu hafta Bayern Münih, Wolfsburg ile karsilasiyor ve cok güzel olacagini düsündügüm bu macin iki önemli olasi yildizi Grafite ve Luca Toni.

Her iki golcüyü de begendigimi söylemeliyim öncelikle. Toni ve Grafite gibi golcüler inanirim ki teknik adamin sahadaki isini kolaylastiran en önemli futbolcularin basinda gelir. Sistem ile iliskisi dogrudandir. Yeteneklerinin disinda sahadaki varoluslari takimin saha ici diziliminden taktigine kadar etki eder.

Iki golcü oyuncu da bu sezon neredeyse ayni süreyi aldilar.. Grafite 1295, Luca Toni 1269 dakika ve toplamda 16 Bundesliga maci oynadilar bu sezon. Grafite, her seye ragmen Toni'nin attiginin iki katini atti. Toni 9, Grafite 6'si penaltidan 18 gol atiyordu ve bu sene Grafite, gecen sezon da Toni Gerd Müller ile kiyaslaniyordu. Grafite'nin 72 dakikaya bir gol sigdirdigini ve bu oranin Gerd Müller'in 40 gol attigi 1971/72 sezonundan bile daha iyi oldugu dile getiriliyor..

Grafite 1,89 Luca Toni 1,96 boyundadir. Aradaki yedi santim fark Grafite'ye hareketlilik ve ceza sahasi disina dogru haha aktif bir rol üstlenmesini saglar iken Luca Toni ise defansi caresiz birakan fiziksel üstünlügü ile etkisiz hale getirilmesi en zor forvet konumuna sahip oluyordu. Soldan bindiren Lahm ortalar, bilirsiniz Toni'yedir, ordasinizdir ama yine de sansiniz cok yok gibidir..



Bu fiziksel özelliklerine ragmen su ana kadar 16 mac cikarmis bu iki forvetin kafayla golleri yok denecek kadar azdir. Misal Grafite attigi 18 golün hicbirisini kafa ile atmamistir toplamda ulastigi 45 bundesliga golünde de kafa golü sayisi 5'tir. Luca Toni ise iki kez belki kafasiyla gole ulasmistir ve fakat gördügüm en yeteneksiz forvet olarak adlandirdigim Rob Friend ile birlikte bu sezon en cok kafasini kullanan-33 kez- isimdir. Zamanlamasi ve sicrayisi bana göre muazzamdir Luca Toni'nin.. Mesele Kafa topu hakimiyeti ise Luca Toni bir kac adim ileridedir Grafite'den..



Grafite'nin sut teknigi inanilmaz. 18 golü atmak icin sadece 45 suta ihtiyaci olmus. Bu da her 2,5 sutunda bir gol demektir. Elbette bu yüksek oranda alti tane penaltiyi da es gecmemek gerekir. Attigi 18 golün 12'sini sag ayak, 6'sini sol ayak ile atiyor.. Luca Toni de ayni sekilde iki ayakli diyebilecegimiz oyunculardan.. 18'i sol ayak 21'i sag ayak iledir sutlarinin.. Yalniz bu sene formu gecen seneye göre cok da iyi oldugu söyleyemiyoruz zira eline gecen 19 önemli gol sansinin 12'sini degerlendirememistir.



Genelde bencil oyuncular klasmanina koyabiliriz her ikisini de. Buna ragmen Luca Toni 3, Grafite 6 asist yapmistir. Her seye ragmen Grafite, ceza sahasinin disarisina Toni'ye göre daha fazla ciktigindan o bölgede ölümcül paslari sürekli deniyor. Yüzde 40 gibi yanlis pas atma yüzdesi Bundesliga icin cok fazla belki lakin oynadigi alanda atilan paslarin yüzde sekseni asist özelligi tasidigi icin biraz da normal.. Misimovic-Dzeko uyumu biraz daha iyi zira ayni memlemetin vatandaslaridir ve fakat zamanla cok daha iyi olacagi da kesin.. Toni ise bu sene daha cok sakatliklardan cekti. Klose ile olan ufak probleminin yani sira gecen senenin uyumun bozulmasi, istikrarsizlik ve elbette sakatligi onu biraz geriletmis durumdadir..



Ceza sahasinin disina daha fazla cikan Grafite'nin mac basina topla bulusma sayisi 47'dir. Bu oldukca fazladir misal Luca Toni'de bu sayi 38. Her ikisi de uzun boyuna ragmen teknik, adam gecebilen ve topu saklayabilen oyuncu tipine bire bir uyumludur. Daha hareketli olan Grafite'nin daha dinamik olmasi bir avantaj iken Luca Toni'nin fizigini kullanarak topu kendinde tutmasi ve ayni zamanda boyuna oranla hareketli yapisi ile rakiplerine zor anlar yasatmasi alti cizilmesi gereken farkliliklaridir..



Her ikisi de kendisine güvenir ve hareketlidir saha icerisinde. Grafite'nin mac basina 37 ikili mücadele orani Bundesliganin en iyisi iken bunlardan sadece yüzde 37'sinde karsisindaki adami gecebilmis. Oldukca düsük. Forvetlerin bundesligada ikili mücadele kazanma orani ortalamasi yüzde 41'dir. Burada sorun sürekli foul ile durdurulmus olmasindan da kaynaklaniyor ve frikik kazanilmadigi sürece bu da arti olarak gecmiyor hanesine. Toni ise yüzde 48 gibi yüksek bir orana sahip ikili mücadele kazanma konusunda. Burada da ceza sahasi icerisinde kalan Toni'nin pek cok kez frikige gebe durduruluslarinin da payi vardir..

Benzer forvet tipi olarak adlandirilsa da aslinda cok ayri bir oyun anlayislarina sahip olduklarini söyleyebiliriz. En büyük fark ise Luca Toni'nin ceza sahasi ici forveti, Grafite'nin ise gezgin bir yapiya sahip olmasi olarak dile getirebiliriz. Bu oyun anlayislari her iki takimin da oynuna bire bir etki ediyor. Wolfsburg, ücgen kuruyor sürekli ve Grafite saha icerisinde sürekli gezinmek durumunda kaliyor. Toni ise bekleyen konumunda.. Topla nerede bulusacagi nasil bir yol izleyecegi asagi yukari bkestirilebilir.. Ribery ya da Scweini.. Hangi kanada yakin oynadigina göre ceza sahasi icerisindeki o dar alan dahi yeri mac icerisinde daralir, bekler, verkaclara girer, ortalari kaleye gönderir.. Grafite, Dzeko ve Misimovic ile her yerde olabilir, bu yüzden durdurulmasi biraz daha zordur ve fakat Toni ise süründürür adami.. Bilirsiniz de yapabileceginiz cok fazla bir sey olmazi sik sik saha icerisinde tadarsiniz..

Hangi farkli özelliklere sahip olmalarindan ziyade sahip oldugu yetenekleri degerlendirebilecek ortamlar da önemlidir. Bayern, Toni'ye göre oyununu iki yil önce kurdu. Klinsmann bir ara degisime gittiyse de cabuk döndü. Magath ise Satranc ustasidir, bes yillik plan yapip yavas yavas sahneye koyar, Grafite dogru yerde dogru insanlarla beraberdir ve geldigi günden bu yana bu yüzden basarili bir grafik cizmistir..

Her ikisini de severim, sayarim efendim..

Yazmak Üzerine.!



yazılan, geceleyin, deli bir anı yaşarken, "ah, şu anda bunları kaleme alabilseydim,"
dedikten sonra gelen hevesin yağmaladığı düşlem kırıntılarından arda kalanların
gündüz satışa sunulmuş halidir.
yazılan, asla yaşanan değildir.
yaşanan, o andır. yazıldığı anda, o an geçmiştir.
yaşanan o an ile yazılanın zaman boyutları aynı değildir.
o an yazılana geçemez.
yazılan, yaşananın bir izdüşümüdür, ondan ipuçları taşır.
yazılan, yaşananın kitabesidir.

yaşanan gelir önce, sonra yazılır.
tersini söyleyen de vardır. mümkündür.
tersi, düşlemi gerçek sanmaktır.
tüm zaman ve mekanları ben'e hapsetmektir.
ben, düşleme dar gelir.
öyle düşlemden ben'e yar olmaz.
öyle olursa, yaşanan yazılanın kitabesi olur.

okuyan, kitabeyi okur.
yazan, bunu yaşadığından ancak öyle emin olur.

yazman, bu yüzden trajiktir.

yazan, yazmakla yeniden yaşayamaz yaşadıklarını.
yaşananı yazmaya çalışırken yazan, düşleme yelken açar.
düşlem onu yaşamayı göze alanı çok sever. bırakmaz.
yazan, düşleme girmekten hoşnuttur, ister, çok da korkar.
bir başka bedenle birleşmek gibidir de ondan.
böyle çoğalır, çoğaldıkça birleşir kendisiyle, bütünleşir.

ben'e hapsolmadan yaşanmazsa düşlem, karabasan olur.
yazan, düşleminde düşer, düşer.
böyle parçalanır, parçalandıkça yiter gider.
yazan, düşlemde yitip gitmeyi sever.
o düşlemde yaşadığını sanır.
sanmak onun yaşantısı olur.
olmak,
yazdıklarıyla
yaşadıkları arasına sıkıştığından,
yoktur.

zaman boyutlarını örtüştürmeye,
zaman oklarını kesiştirmeye umarsızca çalışır.
bu yazanı trajik kılar.
yazılan, trajik olmayabilir.
olabilir, ama öyle olmayabilir.

yazmak, bu yüzden, traji-komiktir.

elde kalan boş bir saman kağıdını
doldurmak kolaydır.

zor olan, dolu bir saman kağıdını
gecenin bir deli vakti yaşamaktır.

yaşanan, ancak böyle ölümsüzleşir.
zaman, ancak böyle yakılır.
ölüm, ancak böyle yaşanır.

yazmak, bu yüzden...

Yusuf Eradam

Milli Takim Sansizi Süper Mario.!



Haksizlik demis iken.. Bir baska haksizliga kurban giden adamdir milli takimda gol atamadigi icin.. Galler karsisinda ceza sahasinda yaptigi güzel calimin ardindan rakibin bir nisan sakasi gibi kendi kalesine gol attirmasini saglamis ama o yine milli takim ile gol atamama dakikasini cikartmistir yukariya dogru.. Öyle bir adam ki klup takimda yaptiklari yeter de artar bile.. Yaklasik 135 tane Kuranyi eder bu adam..

Uzun zamandir milli takim formasiyla gol atamamistir ama yalniz midir o listede Gomez ?






Oliver Neuville 1450 dakika gol atamamistir milli takim forveti olarak ve ilk sira onun.. Gomez ise Klaus Fischer, Jürgen Klinsman ve Uli Hoeness gibi oyunculara henüz yaklasmamistir bile.. Bu kadar büyütmeye gerek yok.. Zira Klose'den sonra 6-7 yil sahneyi Gomez alacaktir..

Volkan Demirel ..!



Uzun uzun yazmayacagim, kisa ve net.

Türkiye'nin su an icin en iyi kalecisi. Fenerbahce'deki güncel performansindan Avrupa Sampiyonasina kadar sevaplari hatalarindan fazla olan insanogludur. Muhtesem oynadigi bir mac sonrasi bütün sorunlarin odagina "Oyuncularimi her zaman korururum" felsefesine sahip oldugunu söyleyen teknik adam tarafindan yerlestirilmistir.

Toplamda ortalamanin bana göre oldukca üzerinde bir kalecidir ve yaptigi "bariz "hatalar da bu isin bir parcasidir.

Biraz haksizliga ugruyor gibi geliyor..

Daniel Simmes.!



Daniel Simmes 1966 dogumludur.

"Hayat veriyor ve aliyor" diye sonlandiriyor yillar sonra verdigi röportajin sonunda.

Dortmund-Dorsfeld'de oynar iken dikkatleri üzerine cekmeyi basariyor yetenegi ile.. Barcelona istiyor onu ama o Dortmund'u birakmayi hicbir zaman düsünmedigini dile getiriyor. 5 Ekim'de Leverkusen macinda ise inanilmaz bir patlama gerceklestiriyor.. 70 Metre maradonavari topu sürüp adamlari gecip golü atarken bu Bundesligada attigi ilk gol olmasi bir yana ayni zamanda 1984 yilinin da golü seciliyordu -videosu asagidadir-. Mac akabinde 1-1'e gelse de o tekrardan galibiyet golünün ortasini yapiyordu.. Barcenola bir kez daha teklif yapiyor ve fakat Simmes hicbir zaman Dortmund'u birakmayi düsünmedigini dile getiriyor.. Bu sekilde baslayan bir kariyer sizce nasil devam eder, iste o sekilde olmuyor..



Cok büyük yetenek olarak her yerde konusuluyor artik Simmes.. Berti Vogts, onun topla olan hizini diger oyuncularin topsuz kosusundan daha süratli oldugunu dile getiriyor o dönemin genc takim yetkilisi onu genc milli takima da davet ediyor.. Milli takimin gelecegi diye bakiliyordu diyor takim arkadasi Immel.. Herkes ondan bahseder iken birden tersine dönüyor her sey..

Simmes'e bir seyler oluyor.. Kosamiyor.. Sürekli bir yorgunluk hali söz konusu. Sahada artik kosamadigini farkediyor.. Antrenmanlara düzenli olarak istirak etse de sürekli yorgun düsüyor bedeni. Herkes ondan o müthis golün devamini bekler iken sahada beklenilmeyecek kadar kötü performans sergiliyor.. Gerci idare ediyor yine ama o 70 metre topu sürüp gol atan adam degil de Cihan Haspolatli kivamina geliyor.. Seyirciler isliklamaya basliyor, kosamadigini, sürekli yorgun düstügünü bir sorun oldugunu söylüyor ve haliyle doktor doktor geziyor. Hicbir doktor en ufak bir soruna dahi rastlamiyor yapilan onca testin sonrasinda.. Bu kez kadroya doktorlar da katiliyor.. "Hastalik hastasi" tershisi konuluyor.. Ona ne takim arkadaslari ne de doktorlar inaniyor artik.. Seyirciler de gülüyor..

4 yil sonra Karlsruhe'ye transfer oluyor ama hakkindaki söylemler artik her yerde. Stada gelen futbolseverler sürekli onunla ugrasiyor, dalga geciyor ve bir daha asla Bundesligada oynamam diyerek Belcika'nin ikinci lig takimlarindan Lierse'e gidip yavas yavas kayboluyor.. bölgeseler liglerde oynadiktan sonra 2003 yilinda futbolu "birakmak " zorunda kaliyor zira bu yorgun düsmülügün nedeni ortaya cikiyor..

Doktorlar onun kalbini dogustan hatali oldugunu kesfediyorlar. fazladan sinir barindirdigini ve yillar gectikce büyüyen sinirlerden dolayi onun sahada ölmemesinin cok büyük bir sans olarak nitelendiriyorlardi.. O muthesem golünden 9 yil sonra cok ihtiyaci oldugu gercegine kavusuyordu..

"Hayat bu diyor.. Cok güzel bir karim iki güzel cocugum var benim, mutluyum diyor.. Doktorlarin sonunda nedeni aciklamasi sonrasi sahada ölmedigim icin de sansliyim diyor.. ve Hayat bu diyor.. Verir ve Alir."

Werner Lorant.!!



Zamaninin cok sert defanslarindan olan Werner Lorant'in yine bir kiyimi sonrasi.. O dönem 5 numarali Rot-Weiss Essen formasiyla kasaplik yapiyordu.

O'na Dair.!

Thorsten Legat.!



Imdi bir Legat olayi cok cabuk gecistirilemez süphesiz ama bu da giris oLsun zira parkta park yüzünden tartistigi genclere Samuray kilici ceken bir abimizdir..

Foto'ya dikkatlice baktiginizda Legat'in sortunun digerlerine nazaran biraz farkli oldugunu görüyorsunuz.. Siz belki görüyorsunuz da takimin sezon öncesi kadro görünümünü yansitan bu farki yetkililer görmüyor ve her yerde bu sekilde yayimlaniyor, neden böyle bir sey yaptigi ise daha güzel..

"Ne yapabilirim ki ? iki arkadasiniz böyle bir aksiyon icin size 1000 euro verecegini söylese ? Asil bu teklifi geri cevirmek aptallik olurdu..

Ne yazik ki bunun on katini ceza olarak ödemek durumunda kaldim.."

Stuttgart takiminda iken sisenin üzerine "Neggersaft (zenci suyu)" yazdigi icin klupten uzaklastirilan Legat'in genis hikayesi bir baska zamana kalsin..

2 Nisan 2009

Wolfsburg Seytan Ücgeni.!



Zamaninda Bermuda Seytan Ücgeni Stuttgart'da Löw tarafindan kurulmustu.. Simdi Magath Misimovic-Dzeko-Grafite'den olan cok baska bir ücgen kurdu Wolfsburg takiminda.. Grafite, altiosi penaltidan olmak üzere 18 gol 6 asist, Dzeko, Penaltisiz 13 gol, 8 Asist ve Misimovic 6 gol ve lakin bunun yanisira 14 asist ile bu ücgenin sefi konumunda..

Bunlardan ikisinin bosnali olmasi ise tamamen Türkiye milli takiminin sansizligi.

Grafite..!







Ballack vs Podolski



Almanya iki macini da kazanmasini bildi ve her zaman "kazandiran gollerin" adami Ballack her iki macta da acilisi yapip galibyiette büyük rol oynadi. Ilk macta attigi vole görülmeye deger iken Galler karsisinda 31,5 metreden 108 km hizla attigi sut ise bir baska saheseri..

Baska acidan artik günümüzde yavas yavas silinmeye yüz tutmus saha ici lider oyunculardan.. Uzun süredir alman basininda onun liderlik anlayisinin, oyunculara karsi olan tavri tartisma konusu. Bierhoff, durduk yere Ballack'a savas acmadi, oyunculardan aldigi tepkileri bir sekilde ona iletti ve artik onun takima liderlik etme bicimi, oyunculara bagirisi,cagrisi filan tartismaya acilmiso oldu.. En son Klose, Ballack'in degistigini ve oyuncularla nasil konusmasi gerektigini ögrenmeye basladigini dile getirir iken cok önceleri Bierhoff vasitasiyla Lahm ve benzer kariyerli oyuncularin bu bagirmalari kaldiramadigi dile getirilmisti...

Bir sorun vardir besbelli..

Ballack, Effenberg'in ögrencisidir ondan gördügü ile yola cikip bugüne gelmistir ama Owen Hargreaves'in röportajinda özellikle üzerine bastigi nokta Ballack'in bir Effenberg olmadigi seklindeydi..

Mesele sudur: Ballack'in hakki saha icerisinde nedir ?

Podolski ile yasadigi bu tartismanin hemen ardindan takimin kaptani olarak taktiksel acidan oyunculari saha icerisinde yönetmenin onun bir görevi oldugu dile getirildi ve anlasildigi kadariyla burada haksiz olan Podolski idi.

Mac sonrasi demeclerinde ise Podolski bu olay saha icerisinde olmus ve takimin icerisinde halledilecektir derken Ballack "O daha genc, ögrenecegi cok sey var saha icerisinde taktik anlaminda takimi yönetmek benim bir görevim " diyordu..

Belki su noktada Podolski haksizdir ama lider karakterde olan oyuncunun böyle bir tepki almamasi gerekir. Oyuncularin üzerine haksiz yere yüklense dahi o sekilde bir tavri almayacak ölcüde etkili olmasi gerekir takim arkadaslari üzerinde..

Kariyerler carpisiyor yine.. Ballack, takimin kaptani, ülkenin ülke disinda oynayan ve dünya capinda diye adlandirmak icin yirtindigi, orta saha olarak 40 gol atarak en golcü listesinde ilk ona giren adami iken Podolski henüz daha 23 yasinda attigi 32 gol ile Alman milli takiminin göz bebegi, baska acidan da dokunulmazi.. Bu iki karakter bir sekilde carpisiyor, Ballack'a "artik dur" deme cabasi icerisinde.. Ballack ise her sekilde tartisilsa da saha icerisinde Liderligini sonuna kadar konusturmakta kararli.. Löw saskin, kesinlikle ikisiyle de konusacagim diyor.. Ballack olgun abi rolünde ve Podolski simdilik sessiz kaliyor.

Baska acidan bugün ispanya karsisinda neden Tuncay'in kaptan oldugunu ve olmasi gerektiginin bir baska ayrintisidir. Kaptan, oyuncularin saha icerisindeki durumundan sorumlu insanogludur. Onlari elestirmek, motive etmek ve dogruyu bir sekilde göstermek durumundadir. Bunun nasil yapildigi ise yasanilan caga göre degisebiliyor... En azindan Kaptanligin saha disi örnek davranislarin adami olmadigini, efendilik ile karistirilmamasi gerektigini ve en önemlisi de etliye sütlüye karismadan sakin bir futbolculuk dönemi geciren insanlarin aslinda kaptan olmasi gereken en son futbolcu konumunda oldugunu görmeliyiz.. Misal benim gözümde olsaydi en kötü kaptan Ergün Pembe olacaktir, en sevdigim futbolculardan olmasi bir yana..

1 Nisan 2009

Türkiye - Ispanya: 1-2



Aslinda bastan Batuhan'i, Sabri'yi koyacaktik, ne sekilde olursa olsun kanatlara inip ortalari kesecektik bosluga ve bir sekilde gol olacakti.. Terim'in yirmi yila yakin oyun felsefesi asagi yukari budur ve bu yüzden ilk macta da üzerinde durulan hucum gücü eksikligi tekrardan göze carpti..

Eger ki mesele mücadele gücünü üst düzeye cikarip bir baska acidan Türkiye Süper Liginin de karakteri olan "oynatmama" söz konusu ise bu konuda her daim basarili olmusuzdur. Ispanya'yi her iki macta da yer yer "oynatmamayi" basardik ama o topun bizde oldugu zaman diliminde, ispanyollar geriye cekildigi zaman sahada uygulamaya gecirecegimiz tek bir hucum planin olmadigini gördük.. Kac kere topun Volkan'a caresizlikten, oyun kuramamaktan dolayi yuvarlandigini gördük ?

Biz Avrupa Sampiyonasinda dahi hicbir zaman iyi futbol oynamadik, bu benim kisisel yorumum degil yari finale gelmis bir takimin arkasindan "kazanma hirslari" "inatciligi" gibi karakter özellikleri ile yüceltilmis iken tek bir insanoglu siir gibi top oynuyor demedi, süper-futbol taktik yoktu.. Haliyle aslinda en büyük kozumuz olan presin de belki de en az isgördügü ayaga pasin ayyuka cikmis takimi Ispanya karsisinda galibiyet de oldukca zordu..

Degisiklikler üzerine yine firtina kopacaktir.. Batuhan'i aldi zira zorda kaldiginda veya macin basindan beri yapilan bütün organizasyonlar sagdan soldan ortalardi. Buna en uygun insanoglu Batuhan'dir. Akabinde ona orta yapacak Sabri'yi de alarak esas plani gün yüzüne cikardik.. Yine de kazanma ihtimali vardi, misal senaryo söyle oLsun:

Tuncay'in sutu gol oLsun ve mac Avrupa Sampiyonasindaki gibi 2-1 bitsin.. Bitsin de top oynamiyoruz, rakibi durdurabiliyoruz ama ileride savruk ve ne yaptigini bilmez bir görüntü ciziyoruz. Biz kendimiz akin baslatamiyoruz daha cok ileride yapilan preslerle kapilan topu kaleye dogru itekliyoruz. Saha düzeni bozulmus rakibe yasattigimiz kaosdan yararlaniyoruz..

Ilk dakikalara bakin.. Ispanya geri cekilmis, sizi bekliyor.. Tam alti dakika boyunca Hakan Balta Emre Asik'a, Emre Adasina, Adasi Mehmet Aurelio'ya o da tekrardan defansa ve kaleciye giden toplar..

Saha icerisindeki dizilim aslinda gayet moderndi. Iki Stoperin yaninda ileriye de cikabilecek iki bek ve orta ikili pek cok avrupa takiminda oldugu gibi ne defansi ne de ofansi süper olan ama her iki yönünü de becerebilen o "müthis" oyunculardan kurulu ve bunun yani sira kanatlarda ise hareketli ve cok yönlü oyuncular.. Ileride de Semih ve Nihat gibi az cok top oynayabileyen golcüler..

Belki biz de Avrupa futbolunu oynayabilecek kadro vardi ama o futbola uyumlu bir teknik adam yoktu. Terim, Dünya Kupasini dahi alabilir ama bildigi ve her daim uygulamaya koydugu sistemi ile.

Iyi oynamiyorduk ama rakibi de durdurabilmenin sevincini tasiyorduk Arda topu bir sekilde alip en akilli sekilde ileriye dogru oynadiginda.. Tuncay, yine Tuncayligini yapip son anda hem Arda'dan hem de Semih'den fazla golde etki edecek hamleyi yapiyordu ve durum 1-0.

Güzel bir ilk yari sonucu.

Ve fakat yetmez.. Ispanyollar iki dakika da bes gol bulabilecek konumdalar.. Bunlar efendim ben kendimi bildim bileli eleme maclarini en kötü bir yenilgi ya da beraberlikle kapatan takimin oyunculari.. Durdurmak ya da istisna olmak icin sadece mücadele gücü yetmez..

Bir baska üzerinde durulmasi gereken konu oyuncu secimleridir. Emre-Hakan Balta secimi tamamen son sürecte yapilan analiz sonucu ortaya cikmis bir ikilidir. Aciklamasi sudur: Bu ikili su an icin formda ve iyi durumda.. Dogru.

Ikincisi Sakatliktan cikmis henüz kendi takiminda da kendine gelememis, gol atamamis Nihat Kahveci secimi ve en az Emre-Hakan kadar formda olan Sercan'i hicbir sekilde düsünmemesi. Nihat, formda olsaydi biz belki her iki maci da kaybetmezdik.. Bir yere kadar teknik adamin oyuncuda israr edebilmesini anlarim ve fakat ligin belki de formda tek türk forvetini hic düsünemeyisini de anlamlandiramiyorum. Iki tane Sercanvari forvet olmazdi belki ama Semih-Sercan, Batuhan-Sercan fena olmazdi. Burada Batuha'i yerlestirmem ise tamamen oynayabilecegimiz sistemin zorunlu kildigi isim olmasidir.

Bosna'da isler iyi.. Misimovic ortaliyor, Dzeko Hakan Sükür'lük yapiyor.. Hem Bundesligada hem de milli takimlarinda inanilmaz formda olan oyuncular bizim önümüzdeki en buyuk engeldir su an itibariyle.. Isimiz hic kolay degil..

31 Mart 2009

Heaven Please.!




heaven please i have fallen
on my knees and out of your arms
take me back i am good now
heaven please i have given
everything to sing for you
give some back
love now

what's the game please stop pretending
that you don't hear me
heaven please come down and save me
and bring that man to me

heaven please i've been walking
gates whose entrance i am denied
let me in let me in now
heaven sweet i am calling
at your feet i been true to you
paid my due's say i'm through now

Olic vs Eduardo 2.!



Bu hafta sonu Hamburg - Hoffenheim maci var ve

Olic efendi demis ki: Bu sefer olmasi gereken yere vuracagim.. Dogru yere, hedefe..

Bir önceki hedefi takdim edeyim ben..















Yani diyor kaleye.. Eduardo'nun yüzüne degil, dogru hedef derken bunu kastediyorum..

Olic ile Eduardo bu sefer kozlarini tekrardan paylasacaklar.. Daha önceden her ikisi de ikisi Bundesliga ücü özel mac olan bes maclik ceza almislardi..

30 Mart 2009

Uli Stein Hikayeleri.!



Uli Stein arkadaslar 1954 Hamburg dogumludur.

1978'den 1997'ye kadar olan bölümde 512 Bundesliga maci cikarmis kalecidir. 133 kez de ikinci Bundesliga macininin yani sira 49 yasinda dördüncü ligde comeback yapma pesinde cok baska bir adamdir ki burada ben sadece kisa kisa hikayelendirip bir bakima özetlerini gececegim bugüne kadar neden oldugu olaylarin..

Aralik 1977..

Ikinci Ligde Armina Bielefeld takiminin kalesini korur iken Fortuna Köln macinda takim arkadasi Norbert Eilenfeldt'in verdigi geri pasi bilincli olarak tutmamis, gol olmasini saglamistir. Fortuna Köln maci 4-2 kazanmistir. 3000 mark ceza kesilmis ve bu sekilde baslamistir skandallarina..

Mayis 1983

Hamburg, Avrupa Sampiyon Klupler Kupasi final macinda Juventus ile karsilasiyor. Juventus'un kalesinde Uli Stein'in idolü Dino Zoff var.. Macin hemen basinda Hamburg Felix Magath'in muhtesem golüyle öne geciyordu.




Ve fakat kalan 81 dakika Juventus Hamburg bölgesine yerlesiyor, saldirdikca saldiriyor.. Macin asil kahramani Magath'dan ziyade Hamburg kalecisi Uli Stein oluyordu. Is tersine dönüyor, Uli Stein, Dino Zoff'u dahi kiskandiracak bir performans ile Magath'in golünü anlamli kiliyordu o gece.. Unutulmaz bir geceydi onun icin..

Nisan 1984.

Üc arkadasi ile beraber gecenin bi vakti sokakta araba yarisi düzenliyor..



1986 Meksika Dünya Kupasi..

Beckenbauer, Uli Stein icin dünyanin en iyisi derdi ve fakat Meksika'da Uli Stein'i Schumacher'in arkasinda ikinci kaleci olarak yerlestirince Corba(Suppe) reklamindan yola cikarak Beckenbauer icin "Suppenkasper" der.. Kasper kukla oyunundaki basfigürdür ve saglam bir hakarettir Milli takim sefine.. Ki oyuncular icin de "Gurkentruppe (hiyarlarin birligi gibi bir sey) der.. Beckenbauer degil de Hermann Neuberger bu hakaretin ardindan milli takimdan Uli Stein'i kovar.. 90 öncesi Beckenbauer onun icin bir "comeback" düsünse de Fedarasyon ya da yine Neuberger buna izin vermez ve zamaninin belki de dünyanin en iyi kalecisi olan adam sadece 1983 ve 86 yillari arasinda 6 kez milli formayi giymistir..



1987 DFB Sper Kupa Maci Hamburg Bayern Münih..

Aslinda skorun ve macin cok da önemi yoktu diyor Stein.. Lig Sampiyonu ile Alman Kupasini alan takimlarin arasinda gecen tek maca dayali Süper kupa maci.. Ve fakat yine de Hamburg 1-0 önde iken Jürgen Wegmann cikiyor sahneye.. Önce 1-1 akabinde 2-1'e getirirken Stein birden deliriyor.. Wegmann'in yüzüne öyle bir yumruk atiyor ki 10 mac oynamama cezasinin yani sira 30 bin mark para cezasi ve ünlü kaleciyle Hamburg klubu hemen iliskisini kesiyor.. O an icin sonrasinda söyle aciklama yapiyor:




"Önemsiz bir macti aslinda.. Wegmann topa son anda dokunup golü atiyor, tam sevinmeye dogru gider iken yüzüne bir yumruk atiyorum ben.. Neden ? Bilmiyorum. Wegmann ile aramda sorun yok, beni provake de etmedi. Tekrar tekrar seyrettim ama nedenini bugün dahi bilmiyorum."


Akabinde Frankfurt'un yolunu tutuyor ki bu da Frankfurt icin cok buyuk sans diyor yorumlaniyor zira..

..Mayis 1988 Berlin Olimpiyat Stadi.. DFB Kupasi Final maci..

Frankfurt Lajos Detari'nin frikigi ile Bochumu yenip kupayi alirken o dönemin meshur teknik adami Karl Heinz Feldkamp söyle bitiriyordu yorumunu: Bu maci Frankfurt degil Uli Stein almistir..


1988/89 Sezonunun ilk maci Frankfurt - Bayern Münih..

75 dakika golsüz devam eder iken Hakem wittke penalti noktasini gösteriyor.. Karara itiraz eden Stein isi daha da ileri götürüp kaledeki yerini almiyor.. Kaleye gec ? Yok gecmem arkadas kaleye filan.. Hakem israr etse de bir süre sonra kirmizi kart ile oyundan ihrac ediliyor..

1989 Mannheim..

Devre arasi takimi 1-0 yenik.. Tüm takima bagiriyor : Sizin gibi idiotlarla isim olmaz artik benim.. Ben sigara icmeye gidiyorum.. Ki bu sigara olayi söyle de oluyor..

Subat 1990..

Frankfurt'un o dönem basinda Jörg Bergers var. Frankfurt Bayern macinin devre arasinda oyuncularini sayiyor.. Sekiz, dokuz, on.. onbir ? Birisi yok. Uli Stein ? Bergers deliriyor, nerde bu diye cikisiyor takima ve sonunda takim kaptani gelip sakinlestiriyor.. Uli tuvalette sigara iciyor koc, sinirlenmeyin onun buna ihtiyaci var..

Nisan 1990..

Önceden de bahsettigimiz gibi Beckenbauer onu en deneyimli ve ayni zamanda uzak ara en iyi kaleci olarak belliyor ve Dünya Kupasina yaninda götürmek istiyor ve fakat Federasyon inatla üzerinde durup "Stein bir daha milli takim formasini giyemez" diyor.. Kim bilir belki ilgner degil de Stein Real Madrid'e dogru giderdi...


Haziran 1997..

Bielefeld'de evinde yeni kontrat imzalamak üzereUli Stein.. Kisa süre önce Bielefeld'de teknik adam Middendrop ile anlasmazlik nedeniyle kovulmus ve Nürnberg menajeri Georg Volkert ile yeni ve gayet iyi bir sözlesme imzalamak üzere.. Volkert, ki onun da hikayesi baskadir, tek bir sart öne sürüyor.. Bu takim senin disiplinsizligin nedeniyle bir mac kaybederse sen de tek kurus göremezsin.. Stein hemen kesiyor ve "Shorsch bu imkansiz diyor.. Düsün ki bir defans oyuncum rakibi birakip gole gitmesine izin veriyor, kosmuyor.. o anda o sinirle onu öldürürüm ben.. " deyip imzalamiyor..

Kasim 2003..

49 Yasinda olan kaleci oberliga'da VfB Fichte Bielefeld takiminda "comeback" yapiyor, ilk macinda 1-1 berabere kalan takimi adina inanilmaz kurtarislar yapiyor..

Feldkamp.!



Galatasaraya gelmeden önce.. 24 Subat 1992.. Möller henüz daha Frankfurt takiminda iken.. 92 sezonu sonunda Juventus'a transferolacak, Feldkamp da sezon sonu Galatasaray'a gelecektir..




Galataaray ile Frankfurt eslemesi öncesi.. 19 Ekim 1992.. Ilk defa bir türk klubu bir alman klubunu avrupa kupasinda elemeden önce..

Yolu Bayern'den Gecen Yetenekler Ordusu.!



Thomas Müller

Gercekten cok yetenekli bir oyuncu. Ama iste burasi Bayern Münih ve isiniz bir hayli zor.. 19 yasinda bir oyuncunun yerini kapmak zorunda oldugu isim genelde dünya capinda. Bu sene sezonun acilis macinda 9 dakikalik bir bundesliga performansi ve gecenlerde de anlamsiz mac olan Sporting Lizbom macinda bir 18 dakika.. Ki o dakikalarda bir gol atip gayet de yetenekli oldugunu göstermistir kanattaki aksiyonlariyla.. Digerleri gibi tek kurtulusu kendisini gösterebilecegi bir takima kiralanmasidir ki BAyernin tarihinin yarisi bu genclerin br baska takima kiralanmasidir sanirim..

Gördügüm kadariyla oyuncu forvetten ziyade forvet arkasina uyumlu bir oyun bicimine sahip. Bayern'in genc takiminin ikinci oldugu ligde 26 macta 18 gol atmistir. Gelecek sezondan itibaren gecerli olacak olan Profesyonel sözlesmesinin ömrü de 2011'dir. Bu da Bayernin her seye ragmen fazla umut baglamamasi olarak okunabilir..



Toni Kroos

2006'da Bayern'e geldi ve 2007 U-17 gencler sampiyonasinin en iyi oyuncusu secildi ve fakat 19 yasinda henüz cikisi gerceklestiremedi Bayern'de. Büyük yetenek olarak anildi ve bu sezon devre arasi Leverkusen'e bir bucuk yilligina kiralandi ve fakat su zamana kadar orada da pek bir varlik gösterebilmis degil. Belki oyun yapisi olarak kendisine cok uygun bir pozisyonda ama Leverkusen kendi genc yildiz oyuncularindan Kroos'a ne zaman gelecek bekliyoruz.. Baska acidan ikinci devrenin baslamasiyla Leverkusen yine düsüse gecmis durumda..

Babasi Rostock'un genc takim antrenörü ve Annesi Badminton sampiyonu filan.. Ikiz kardesi de futbolcu ve Rostock'da forvet oynuyor. Ilk bundesliga macinda ben tribündeydim ve Klose'ye iki nefis gol attirdi. Hoeness onun icin zamaninda 10 numarali formayi sakladigini söylüyordu.. Yetenek oldugu asikar, ciplak gözle izlediginiz vakit sorumluluk alabilecek olgunluga da sahip ama bir seyler yanlis gidiyor simdilik ve sonunu merak ediyoruz elbette.. Cottbus macinda Bayern formasiyla asist yapip yildizlastigi mac hem ilk bundesliga maci ve ayni zamanda 17 yil 265 günlük haliyle Bayernin sahadaki en genc Bundesligist futbolcusu oluyordu tarihinde..

Umut hala tasirim bu cocuk icin..



Markus Feulner

Simdi Mainz ile harikalar yaratiyor.. 1982 dogumlu oyuncu 15 yasinda Bayern'e "yetenek" olarak geldi.. 21 yasinda Köln'e gider iken sadece iki Bundesliga maci birakiyordu arkasinda.. Köln'de de tutunamadi ve iki bucuk yil sonra Klopp'un Mainz'ine dogru yollandi.. Yas da 27. Bu sezon 27 macta 7 gol 15 asist ile muhtesem performans gösterdi ve eski hocasi Klopp onu tekrardan birinci Bundesligaya getirdi. Sezon sonu Dortmund takimina gidecek olan Feulner, yillar sonra "yetenekli" öngörüsünü Bundesligada bir daha test ettirecek.. 2012 yilina kadar sözlesme imzalanmis ve kesinlikle basarili olacaktir.. Cok iyi bir orta saha..



Mats Hummels

Doll onu Dortmund'a Bayern'in amatör takimindan kiraladi gecen sezon devre arasi.. Bu defans oyuncusu Bayern takiminda Magath dönemi parlamis ve hatta Barselona hazirlik karsilasmasinda forma da giymistir Deco'lara, Ronaldinho'lara karsi. 2007 basinda profesyonel sözlesme imzalayan oyuncu Mainz karsisinda ilk bundesliga macini da oynamistir. Bir daha forma sansi bulamadigi icin o sezonun ortasinda kiralanmis.. Dortmund'da Klopp ile beraber forma sansi bulan Hummels yaninda oynayan Subotic ile beraber iyi bir ikili olmasi bir yana bundesliganin belki de en genc stoper ikilisi oluyordu.. Bayern ile anlasan dortmund 4,2 milyon euro bonservis karsiligi oyuncuyu sezon sonunda almak üzere imzalamistir.. Gelecegi "aman aman" parlak degil ve fakat Almanyada Bayern harici her yerde rahatlikla forma giyebilir..


Sandro Wagner

1987 dogumlu Wagner, cok buyuk yetenek olarak geldi Bayern'e. 1,94 boyu var ki forvet oldugu kadar Ofansif orta saha da oynayabiliyor.. Ne var ki üc dört mac sonra pek tutunamadi ve Duisburg'a verildi. Sezon basi Rostock'a attigi gol ve akabinde alti gol ile ingolstadt'i dagitirken iki gol atmasi disinda 21 macta pek bir varlik gösteremedi.. Gelecek vaad eden oyuncu olabilir lakin cok da esktrem bir oyuncu olmadigi kesin. Baska acidan biraz daha kesinlesmemis yargi koymak gerekir cunku örnekleri vardir buradan giden bazen üc dört yil sonra acilabiliyor Feulner gibi..


Stefan Wessels

Wessels'in hikayesi de aslinda ilginc. 24 Subat 1979 dogumlugudr. Aslinda sansi yaver gitti önündeki iki yedek kalecinin de sorunlu oldugu bir Sampiyonlar Ligi macinda Glaskow'a karsi forma giydi ve henüz 20 yasindaydi. Iyi oynadigi bu mac sonunda Almanyanin en genc Sampiyonlar Liginde oynamis kalecisi oluyordu o dönem itibari ile.. Sakatliklari filan etkiledi vaya ve sonra Kahn geri geldi tabi.. 2003 yilinda biliyordu ki en kötü 2006'ya kadar kalede Kahn olacak ve eskiden dördüncü-besinci kaleci iken ikinci kaleciligi de begenmez oldu birakip gitti Bayern'i..

24 yasindaydi Bayern'i birakip gittiginde ve Köln'e gecti 2003/04 sezonun da.. Ilk etapda iyiydi ama Köln düstü iste ve cok sik sakatlanan bir kaleci bu arkadas.. Orda da bu yüzden uzun aralari sonrasi geldiginde yerine baska kaleci vardi derken Ingiltere Premiere Ligin yolunu tuttu, Everton'a gitti orda da tutunamadi.. Sonra buraya ikinci Bundesliga'ya Osnabrück'e geldi. Düsme potasindaki bu takimin dahi birinci kalecisi degil diyeyim de siz görün bir dönemin cok konusulan yeteneginin son durumunu..


Piotr Trochowski

Polanya dogumlu Trochowski bes yasinda ailesiyle Hamburg'a geliyor ve hatta St.Pauli'de oynuyor.. 17 yasinda Bayern tarafindan kesfedilip München'e getiriliyor 1984 dogumlu oyuncu. Amatörde oynadiktan sonra 19 yasinda ilk macina bir DFB kupasinda Freiburg'a karsi oynuyor. Bayern'in alti attigi maclardan birisi de onun ilk Bundesliga golü.. Akabinde olmuyor bir sekilde ve Hambug'a gidiyor. Stuttgart'la anlasti anlasilacakti ama bonservis konusunda sorun yasadilar.. Peki sonrasi ?

Hamburg'da oynadigi bir bucuk yil icerisinde takimdaki en cok oynayan oyuncu konumuna geliyor. Forvet Arkasi yani Van Der Vaart'in oynadigi mevkide oynamasina ragmen biraz geriye cekilip ortaligi silip süpürüyor ve ofansif orta saha pozisyonuna defansif kismini da ekliyor artik.. Oynadigi sezon 15 puani getiren gollerde imzasi oluyor ve haliyle Milli Takim..

Velhasil Bayern'in yanlislikla disariya saldigi oyuncu, pismanligi bence coktur bu oyuncunun.. Zira Ze Roberto yerine gelebilecen belki de en iyi oyuncuydu, gecmis oLsun.



David Jarolim

1997-2000 yillari arasi yolu Bayern'e düsengillerden. Burada cok bir varlik gösteremedi ve sadece 10 dakika forma giyebildi Bayern formasiyla Bundesligada. O dönem ikinci Bundesligadaki Nürnberg'e transfer oldu ve futbolseverlerin buyuk cogunlugu onu buradan tanir aslinda.. Takimi birinci Lige cikardi ve üc yil boyunca cok iyi bir performans gösterdi. Sag kanat oynuyor Hamburg'da ama aslinda Defansif orta saha ve defansin her yerinde de oynayabiliyr.. 2003 yilinda Hambug'a gitti ve simdi Hambug'un kaptanlarindan..

Yanlis mi yapti ? Dogruyu Jarolim yapmistir, bu gibi oyuncularin gencligi cok muhtesem gecmez ama olgunluk ile disiplini birlestirdiginizde bazen muhtesem eserler meydana gelir.. Jarolim de biraz böyledir..

Paolo Guerrero

Bayern'in amatöründe inanilmaz gol ortalamasi ile dikkatleri üzerine cekti. En alt kademeden tek tek yükseldi en son bölgesel lige geldiginde 58 macta 39 gol atinca A takimina katildi.. 2004/05 sezonunun ilk devresinde 13 mac oynayip6 gol atti ki cogunlugu sonradan oyuna girerek.. tam anlamiyla bir Jokerdi. Ikinci devre ise 6 kez sonradan oyuna girip 5 gol atiyordu ki toplamda ulastigi gol orani (111 dakikaya 1 gol ) Bundesliga tarihinin ilk ücüne sokuyordu onu. Rudiger Mielke vardir 15 macta 15 gol (90 dakikaya 1 gol ) ve elbette Gerd Müller (105 dakikaya 1 gol ).. Inanilmazdi. Yildiz, su bu diye degil gol atarak kademe kademe yükselen adamdir Paolo Guerrero.. Attigi goller de Ligde,DFB Kupasi ve Sampiyonlar Liginde ya puan getirici ya da tur atlatan gollerdi bu bakimdan degerliydi cok ki satilisini pek anlamadim ben aslinda.. Hic kötü performans sergilemeden Bayern'i terketti desek yeridir.. 2006 sezonunun sonunda Hamburg'a yaklasik 3 milyon euro bonservis ile gitti ki ben cok "ucuz" bulmusumdur..

Baska acidan Hamburg ona göredir aslinda..


Philipp Lahm

Lahm ise gidip de geri gelebilen ender yeteneklerden.. Hani oyuncu pissin diye kiralanir ya.. Bayern bunu cok yapar da geri geleni ya da piseni nadirdir desem yeridir.. Stuttgart'a 2 yilligina kiralandi ve geldiginde de Bayernin en buyuk yeteneklerinden birisi olarak tarihe geciyor.. hakkinda ne desem azdir, inanilmaz zeki, akilli ve yetenekli bir adam.. Inanirim ki ben böyle bir oyuncu dünyanin istisna barindirmadan her klubunde rahatlikla oynayabiliyor ve her hocanin da hayali Lahm gibi bir oyuncudur.. Sikistigin zaman Sag beke sol beke defansif orta saha ve aciga koy, gram siritirsa gelin burdayim ben..

Markus Babbel

Stuttgart demek ki baska.. Buraya giden geri geliyor.

Önce Amatörden A takimina gelip Hambug'a kiralandi 1972 dogumlu emekli olmus oyuncu. Iki yil Hamburg'da kaldiktan sonra Bayern'e gelip 6 yil iyi bir ortalama ile top oynadi. Sonrasinda Ingiltere Premiere Liginin yolunu tuttu, Liverpool ileUEFA kupasini kazandi, Blackburn'e kiralandi ve sonunda Bordon'un yerine Stuttgart'a geri geldi.. Trapottoni zamani cok sans bulamasa da Armin Veh ile kazanilan sampiyonlukta az cok sahada gördük onu.. Akabinde Armin Veh'in gidisi sonrasi Stuttgart'a teknik adam oldu ve benim izledigim son maclarda teknik adam olarak gelecege dair umut verdi. Stuttgart'i birden degisime sokup oyuna "taktiksel" anlamda müdahele edisi gercekten muhtesemdir.. Leverkusen'i mat edisi, Berlin'e hakettigini vermesi ve hepsinde de teknik adamin cok buyuk rol oynamasi.. Velhasil Bayern sonrasi basari kazanabilen ya da pismesi icin gönderilip geri gelebilen yeteneklerden.. Hoeness'in bu zekayi pas gecmesini yadirgadim isin dogrusu..


Georg Niedermeier

1986 dogumlu "yetenekli" defans oyuncusu Stuttgart'a iki ay önce kiralandi, Bayern ile 2012'ye kadar kontrati var. Imdi ilk defa bu sene Karlsruhe karsisinda 90 dakika forma giydi. O maci 2-0 deplasmanda kazanan Stuttgart bir sonraki maca yedek baslattirdi genc yetenegi ve fakat tekrardan oyuna girdi. Simdi beklemede.. Yavas yavas isiniyor takima.. Bayernde iken iki lig macina bir de Sampiyonlar Ligi maci olan Lyon maci öncesi kadrodaydi fakat oyuna giremedi.

Niedermeier lider özellikli defans oyuncusudur böyle bir yetenegin kazaniminda takim futbolun disinda "karakter" kazanir.. kisa zamanda kaptan olurlar ve cok önemli parcasi olur icerisinde bulundugu bütünün.. Stuttgart, bayern'in biraz daha "yetenekli" oyuncularini kiraladigi yerdir misal Hannover takimi kesinlikle basarili olamayacagina inandigi yeteneklerin satildigi kluptur.. Schlaudraff, Ismael ve tonlarcasi.. Umudum var bu genc yetenekten, en azindan asagida inceleyecegimiz Breno'dan daha umut verici bir adamdir kendisi..


Andreas Görlitz

Bir Görlitz hikayesi vardir ki.. Nasil desem bu oyuncu ne Bayern disinda oynayacak kadar aslinda kötüdür ne de Bayernde oynayacak kadar iyidir tam arasindadir.. Hoeness her daim Gorlitz seneye bizde der de bu pek gerceklesmez.. 1982 dogumludur, yani 27 yasindadir artik.

kökeni ezeli rakibi 1860 Münihdir aslinda.. O dönem 1860 Birinci bundesligadaydi ve ilk Bundesliga maci 2003 yilinda bu sekilde gerceklesmistir. Iyi bir performans sonrasi 2004 yilinda Bayern 2,5 milyon euro bonservis karsiligi futbolcuyu transfer etmistir ki bir de sartlar gerceklesirse eger 500 bin euro ek ödemesi var.. O da sudur: 5 kere Mili takima cagrilacak ya da iki milli macta en az 45 dakika forma giyecek.. Aslinda kimse cok da emin degildi o dönem dahil..

Kesinlikle bana göre "yetenekli" defans sag bek ve acik oyuncusudur. Ama iste cok kötü sakatlik gecirdi yaklasik iki yil yoktu bu yüzden.. Dönüsü de fena olmadi ama Karlsruhe'ye kiralandi.. Orada ilk onbirin degismez ismi olsa da hep geri gelecek diye konusuldu. Akabinde bir yil daha kiralanmasi uygun görüldü ve sezon sonu yine de Bayern'e dönme sansi var 27 yasindan sonra..


Berkant Göktan

Hikayesi suradadir zaten..




Roque Santa Cruz

cok yetenekli oldugu herkes tarafindan bilinen bir oyuncuydu.. 1999'dan 2007'ye kadar sabir gösterilmesinin en önemli nedeni bu "Bilinen" yetenegiydi.. Ve fakat 155 macta 31 gol'den cok daha fazlasiydi aslinda.. Daha fazla olamamasinin nedenlerini de ben size söyleyeyim baska yerden de taniriz onu biz.. Misal p1 adli herkesin giremedigi disko'nun bir numarali adamidir, yakisiklidir ve tarafa oynamasi da onun futbolunun da önüne gecmistir Münih kentinde.. Hatunlari severdi arkadas, futboldan daha cok.. Saclarina bakimi filan derken hicbir zaman futbolu birinci plana koymamistir.. Bu futbolcu tipinin tam tersi Mario Gomez'dir.. Iste iki futbolcu arasinda aslinda saglam bir kiyas söz konusu olabilir.. Gomez kadar yeteneklidir Santa Cruz abim ama Mario olani özellikle futbola konsantre olmak icin nelerden kacindigini sik sik dile getirir röportajlarinda.. Herkes cuma aksami diskolara, gezmelere gider iken Mario Gomez yarinki antrenmanini düsünürmüs filan.. Basarinin biraz da Hakan Sükür'den de cok iyi biliyoruz yetenegin disinda "akilli" hareket etme ile daha cok ilisigi vardir.. Blackburn'de degisen inanin bana sadece ve sadece Roque Santa Cruz'un futbola bakisidir yoksa futbol cok da farkli degildir hatta biraz daha zordur orada gol atmak da diyebiliriz.. Ama böyle yetenekler nadir gelir onu bilir onu da söylerim hep.. yazik etti kendisine derken kurardi her golüne ayri sevinirim biraz daha yakindan taniyabildigim bu adamin..



Lukas Podolski

Futbolda tek bir dogru yok. Her dogru o kosullara göre ancak gerceklik kazanir. Bazi futbolcular cok baska kosullari ister.. Podolski, kendisine güvenildigini hissettigi zaman baska oynar.. Misal Gomez gib yine duygusaldir, secimlerinde dahi bunu görebiliyorsunuz.. Adam milli takimda belki de her rekoru kirabilecek konumda iken Bayern'de forma sansi bulamiyor, bunun tam tersi de Mario Gomez. Klup takiminda attikca atiyor, attikca atiyor Liechtenstein macinda dahi gol atamiyor, seyirciler tarafindan yuhalaniyor.. Dolayisla yeteneklerinden kusku duyulmadigi bu adamlarin futbol ortami hazirlanmalidir. Bayern, podolski icin kendi kosullarini degistiremez ama Köln bu acidan cok uygun.. Alman Milli takimi ise zaten ona göre bicilmistir.. Duygusal adamdir, Polonya'ya gol atar, sevinmez.. Dogdugum yer der.. Köln'e gol atar, üzülür.. klubum der.. Sonu da bu karakterini tasiyabilecegi bir takima dogru gidiyor.. Hayirlisi diyelim..


Marcell Jansen

Arkadas ne zaman Hamburg'a satildi hic anlayamadik biz.. Ne bir tartismasi vardi ne bir spekulasyon. Sakatligi sorundu.. Sakatlanmazsa Bayernin ilkonbirindeki yeri de garantiydi. ne kimse gitsin dedi ne de buna dair bir ayrinti. Birden "Hamburg'a satildi" durumu söz konusu. üstelik ne Jansen sikayetci oldu bu durumdan ne de Klinsmann.. Bence cok yanlis bir karardi ve tek bir aciklamasi olabilir bunun..

Jansen, saglam bir yetenek, oynatmadan duramazsiniz.. Ama Bayern'de onun oynamadi icin Lahm sag kanada gecmek durumunda kaliyor.. her iki yetenekten de verim alsaniz da aslen Lahm'i biraz olsun harcamaktir bu.. Lahm'in yedegi olabilecek capta degil.. Mutlaka oynatilir böyle adam.. Lahm'da bir saga bir sola giderek verimini düsürüyor cunku jansen'in her sakatliginda hoop eski yerine geciyordu.. Milli takimin da iki bekiydi bu aslinda.. En iyi cözümü satmakta buldular cunkü Hoeness biliyor ki Lahm bi on yil daha bu takimda..

Imdi, Jarolim,Guerrero,Trochowski ve Jansen.. Hamburg'in ilkonbirinin dördü Bayernlidir desek yeridir..

Ben satmazdim böyle bir adami, Bayern icin bence kayiptir..


Jan Schlaudraff

Dedik ya.. Bayern'de is yapmacagi kesinlesen futbolcularin gittigi takim Hannover'dir.. Tutunamayanlardan.. Acachen'dayken müthisti, Bremen'e attigi bir gol var ki unutulmaz. Toni-Klose ikilisinin kurbanlarindan.. Podolski'ye dahi yer acamayan Bayern'in Schaludraff'a hcibir sekilde yer vermeyecegi asikar olunca 1 milyon euro'ya aldigi adami oynatmadan 2 milyon euro'ya hannover'e satiyordu.. Iyi bir forvet olsa da Forvet arkasi dahi rahatlikla oynayabilecek bir teknige sahip ve fakat Deckin yönetiminde Hannover'de beklentinin oldukca altinda kaldi.. Hannover ki Mike Hanke ve Schlaudfraff gibi cift forvetle oynayip iki forvetin de gol sayisi bir devre boyunca ikiyi gecmeyen nadir takimdir.. Bayern'i pisman ettirecek bir performans ne bugün ne de yarin söz konusu degil..



Tobias Rau

bayern'e geldiginde 21 yasindaydi 1981 dogumlu oyuncu. Iyi bir sol bekti öyle ki 21 yasinda 48 Bundesliga maci yapmis 6 kez de milli takima secilmisti. Iki yil boyunca ancak bir kez daha milli takima secilip bielefeld'e satildi. Orda da sakatliklardan iki yil kendine gelemedi ve simdi ancak kendisini gösterebiliyor.. Sansiz bir adam ve yanlis bir transferin öznesidir..



Stefan Deisler

Koca Alman milli takiminda tek bir yildiz yok iken, turnuvalarin grup maclarinda dahi elenirken elde kalan tek adamdi.. Tüm Almanya ona umut baglamisti, fizige dayali oyun sisteminin belki de teknik, akil dolu tek adamiydi.. Süper yetenek olarak yere göge sigdirilamiyordu.. Berlin'de iken sözlesmesini uzatmayip Bayern'e gelmesi icin hesabina tam 20 milyon mark yatirildi.. Ama iste hüzünlü bir hikayenin bas kahramani oldu. Sakatliklarin bitirdigi Deisler 27 yasinda futbolu birakirken sonrasinda verdigi röportaj da oldukca ilgi cekiciydi.. Yazik oldu denilen futbolcular siralamasi yapsak tepeye bunu koyardim ben..


Zlatan Misimovic

Bayern'in icten ice ne yaptim lan ben dedigi oyunculardandir Misimovic.. Daha bu hafta sonu herkese Bosna yenecek derken böyle bir öngörünün bire bir sorumlusu bu adamin su zamandaki performansidir. Elbette vatandasi Dzeko'nun da formu ve hatta golü muhtesemdir ama o Belcika macinin genis özetine lütfen bakin.. Süper bir 10 numaradir,daha dün Komsum Nürnberg'in vazgecilmeziydi ikinci lige düsünce Wolfsburg'a gitti ve harikalar yaratiyor..

Hikayesi ise.. Hali hazirda Münih dogumludur Misimovic. 102 macta Bayern Münih adina 44 gol atiyordu ama tek sorun su ki Güney Bölgesel liginde.. Bayern'in A takiminda sadece 12 dakika forma giyebilmistir. Bölgesel ligde orta saha olarak gol krali olan adam o dönemki teknik adamin Bochum'a gitmesiyle oraya transfer olur.. Üstelik bonservissiz.. Akabinde ayni teknik adam ile calismanin ürünü olarak sürekli kendisini gelistirir, üc yil kalir bochum'da.. 2007'de Nürnberg'e yine bonservisi olmadan gider.. Nürnberg de küme düsünce 4,5 milyon euro'ya Magath onu alir ve bugün Bundesliga'nin en iyi on numaralarinin arasindadir kendisi.. Ayni zamanda Bayern'e attigi gol kesinlikle görülmelidir efendim..



Alou Diarra

Yakin tanidik bir isim daha yolu Bayern'den gecengillerden.. Bordeaux'un defansif orta sahasi 19 yasinda 2000 yilinda Fransa'nin ikinci liginden geliyor ve 2002 yilina kadar Bayern'de kaliyor. 45 mac yapiyor Bayernin amatör takiminda ve Liverpool'a gidiyor.. Sonrasinda Bordeaux takimina gelesiye kadar tonla takim degistiriyor ki burada yerim dar hepsini yazamam.. Ordan oraya gider iken Lens takiminda kendisini buluyor, Milli takim derken Lyon ve Bordeaux kisa özetidir.. Bayernin degerini bilemedigi oyuncular grubundadir kendisi de..


Julio dos Santos

"yetenek" diye 2005 yilinda 22 yasinda geldi Bayern'e.. Bes mac ancak oynayabildikten sonra Wolfsburg'a kiralandi orda da olmayinca Ispanya'ya Almeria takimina gitti ve nihayetinde "yetenek" olmadigi analasilip Brezilya'ya dogru yollandi..



Michael Sternkopf


Belki ismen degil de gördügüz zaman "tamam lan biliyorum ben bu oyuncuyu" diyeceksiniz..

Ofansif orta saha olarak 21 yasinda 1990 yilinda Bayern'e geldi Sternkopf.. Sternkopf, Karlsruhe'de iken müthis bir cikis yalamisti, daha ilk Bundesliga macinin ilk dakikalarinda golü atipp Bayerne gelesiye kadar "yetenek" olarak anildi.. 4 yil boyunca Bayern ile 94 Bundesliga macina cikti. Ve fakat 1995 yilinda Gladbach'a giderek düsüsü basliyor ki ikinci Lig'den Bölgesel lige kadar sürüyordu bu.. Yetenek idi bir dönem, en azindan bir süre o sekilde anilmistir..



Mehmet Scholl

Karlsruhe demis iken.. 21 yasinda 1992 yilinda geldi Bayern'e. Türk bir Baba'dan Alman bir Anne'den olma Mehmet Scholl her bakimdan saha icerisinde Türk ve Alman karisiminin bire bir temsiliydi.. Bugün bayern'de oynayan Podolski ve Schweini'nin kahramani olacak derecede Bayernin vazgecilmezi olmustur. 8 Sampiyonluk, 5 DFB Kupasi, Sampiyonlar Ligi Sampiyonu ve Kitalararasi Sampiyonlugu vardir özgecmisinde.. 392 Bundesliga macinda 98 golü olan Mehmet Scholl'un milli takim adina cok da bir basarisi olmaz.. Bunun da iki nedeni vardir: Birincisi Sakatliklar engellemistir ikincisi de Bayern sevgisinin Milli takim sevgisinden daha üstün olmasidir.. Bu yüzden Scholl gibi Bayernli diye bir deyim türetmistir kendisi.. Akilli ve Sivri zekali olarak da bilinir.. Demecleri de illalah getirmistir Beckenbauer'iun cok sevdigi ve o dönemlerde cok kavga ettigi adamdir.. Bir baska sevilir bu bölgede ki cokca islenmistir bu blogda ..


Alexander Baumjohann

Son olarak.. Iste yeni bir "yetenek" diye adlandirilan oyuncu Bayern yolunda.. Sezon sonu geliyor.. Schlaudraff mi olacak Mehmet Scholl mu ? Bunu önceden kestirmek imkansiz.. Podolski ya da Lahm ? Hangisi olur bilmiyoruz ama bana sorarsaniz Bayern'den ziyade Bremen,Hamburg gibi takimlarin oyuncusu konumundadir.. Simdiden Sansi bol olsun..