30 Kasım 2009

Pazar Gecesi Sendromu.!


*Ugur, senden bulasti bu bana bilesin..!


Ayip olmasin bir seyler yazalim bari diyerek gectim su sarkinin altina ki pazar gecesi.. bitik durumdayiz. 15-18 yas arasi okur varsa onlara hitaben bir seyler söylemek isterim ben su igrenc pazar gecesi sonunda..

Eskiden de yasamla baglarimi koparma noktasina geldigimi cok iyi hatirliyorum ve fakat fark sudur ki simdi herhangi bir sey gerceklesmedigi icin degil, gerceklesmesini istedigim herhangi bir seyin olmamasi sorunun özünü olusturuyor. Cözümü olmayan bir problemin icerisindeyim bir bakima. Yasamdan keyif almak, baska bakmak ve türlü türlü bakis acisinin hepsini yillardir test ediyorum, nasihata kalkismayin amma velakin bana su hayatta barca-real madrid macindan daha önemli hicbir sey yokmus gibi geliyor ve o da sona erince hepsi bire cikiyor tünellerimin ucu. Gercek baska ve mutlaka ki cok güzel seyler var ama söyler misiniz bugün bunu göremeyecek noktada isek ne yapalim ? Ölmeyelim tamam da nasil yasayalim arkadas bu sekilde..

Düsüncelerin icerisinde kayboldugum filozoflar arasinda Camus'nun yeri farklidir. Yok onun futbolcu olmasi ve ayni zamanda filozof kimligi degil daha cok baska bir sey bu. 8-9 yil önce filozoflara girisi Karl Marx ile yaptim. O dönem yasamimin ana hedefiydi Marx'i anlamak.. Söyle ilerliyordum daha cok.. Önce anlamak istediklerimi didik didik ediyordum ve bir sekilde kendi algi capimizca sonuca ulasiyorduk lakin ayni zamanda bir de herkesin diline pelesenk olmus insanlarin/yazarlarin/filozoflarin ne dedigine de kulak kesiliyorduk. Misal nice'dir, camus'dur ya da Sartre. Öyle ya bu insanlar kayda deger bir düsünce üretmis olmalilar ki insanlar bunlari okudugu ya da ucundan biraz algilayabildigi icin her yerde entelektüel kimliginin sunumu acisindan dile getirmek zorunda hissediyordu. Biz de neden entelektüel derinligi olan bir sey olmayalim ki hazir evde üstelik iki tane kedi de besler iken ? Gel dedim camu musun sartir misin nesin gelin.. böyle aldim hepsini karsima bir bir bulantisidir yabancisidir efendim hepsini didik didik ettik.. yas da yirmili yaslarin baslangici..

Daldik böyle Albert Camus amcama.. Yabanci sanirim ona dair okudugum ilk kitap idi. Sonrasinda sacmacilik akimi varolusculuk filan derken ne lan bu dedim ? Herseyolur gibi bir akim.. Yasami boyunca hicbir seyi siklemeyen bir adamin sonuclardan bagimsiz bir sekilde yasama bakisinin kaliplastirilmis hali nasil derinligi olan felsefi acilim olarak sunulabiliyor ? Camus'yu bos gecip ben niceden ilerledim kendi yoluma.. Masallahim vardi o dönem Berkeley'den imam gazzaliye kadar ilerlemistik.. Berkeley'e misal saglam küfürler ederdik, algilayamiyorsam yok diyor sipaya bak diye.. Dünya üzerinde üc-bes filozof arasinda olan adami karikatürize etmek bir yana salaklastirirdik iyice.. algilamayadigin odunla döverim seni diye böyle kendi mesrebimizce gülüp egleniyorduk ki eglenilecek durumda daha cok bizdik..

Evi bi görseydiniz.. felsefe sözlüklerinden gecilmiyor anasini satim. Sadece felsefe sözlügü mü ? Marksist bir sözlük vardi ki dönemin güzel parasi 20 kusur milyona kiyip almistim. Bugün bile durur ki tek bir sayfasini acmis degilim. Actigimda bir sey anlamiyordum cunku.. Benim biraz bilgisizligimden kaynaklansa da bir baska acidan inanilmaz kötü bir cevirisi vardi. Lakin sorun bakalim aldigima pisman oldum mu ? Yok arkadas, mümkün mü ? Sözlügün kalinligi, kapagindaki Marx'in güzelligi efendim kütüphaneme tek basina kattigi imaj katkisi, anlayamasak da mutlaka güzel bir icerigi olduguna dair derin inancimiz..

En güzeli de Orhan Hancerlioglu'na ait olan Felsefe Sözlügüdür. Adam sözlük yazmamis, felsefeye ait ne varsa marksist acidan tekrardan degerlendirmis. Bir varolusculuk tanimi var ki yirminci yüzyilin sanirim en popüler akimidir, okudugunuz vakit kendinize gelemezsiniz. Bir küfretmedigi kalmis.. Tüm terimleri türkcelestirme gayreti icerisinde bana gün icerisinde bes kez eytisimsel özdekcilik dedirtmistir de zamaninda.. Güzel adamdi vessalam. Olur da biriniz aranizdan Felsefe Sözlügü alacak olursaniz onca yillik tecrübe sonucu Macit Gökberk'den sasmayin der konuma geri dönerim..

Iste biz de bu dönemlerde es dost arasinda misal cikarirdik nice amcamin kapkalincicik güc istenci kitabini ve her maddesini ayri ayri eve gelen misafirlere aciklardik.. Yok yok öyle öküzlük yapmadik ama sürekli duydugunuz bu anlasilmaz sanilan adamlari anlamanin verdigi güven ile yasamda daha kolay bir sekilde cesur kararlar alabildigimi itiraf etmeliyim. Bu bana okuduklarimin olumlu tek büyük katkisidir. Hayatiniza dair marjinal kararlar alabilme yetisinin kazandirilmasi. En görülebilir fayda acisindan bu yazinin yayimlanabilmesidir de. Baska acidan kendinizi bir sey saniyorsunuz ki az daha bunlardan üc eksigi bes fazlasi olan adam kivaminda kitap filan yaziyordum ki akli-selim arkadas grubuna sahiptik de dur yapma abi gözünü seveyim otur bak cay yaptik yeni telkinleriyle ülke bir filozofunu bu sekilde kaybetti..

Simdi ilgilenmiyorum fazla. Lakin okuyarak degil de yasayarak geldigim nokta acisindan tekrardan anlayamadan es gectigim Albert Camus'ya dogru bir dönüs gerceklestirdik. Hayatin anlami konusunda inanclariniz varsa cevapsiz sorulariniz da yoktur zaten ve fakat derinlemesine düsünüp yasaminiza bir anlam bicme cabasina girip inanc unsurundan da yoksun bir sekildeyseniz eninde sonunda karsiniza Albert Camus cikar.. Cikar ve yasamin anlamini da ebesini de görürsünüz.. Benim en azindan bir futbol macim var, bundan dahi mahrum olabilirsiniz o müthis karsilasma aninda ve inanin yakinlariniza üzülürüm size degil.. Murathan Munganidir Cezmi Ersözüdür efendim Tuna Kiremitcisidir elinizden düsürmeyin, bosverin bu adamlari. Yok bunlar bana cok yavan geldi herkes bunlarla dalga geciyor diyorsaniz kitaplar basligi altindaki tavsiyelerin disinda yillar sonra tekrardan okudugum Kürk Mantolu Madonna'yi tavsiye ederim Sabahattin Ali'nin.. Müthis bir kitaptir lakin camu gibi ipneleri okumayin.. Zira bir gün onu anlayabilme tehlikesi vardir ve bu gercekten de tehlikeli sonuclari dogurur. La ne gerzek bir kitaptir dedikten yillar sonra birden kalakalirsiniz benim gibi.. Ya da kalin bence hepsi bir..

7 yorum:

katakofti dedi ki...

Selamlar Devrim abi,

Uzun süredir sessiz de olsa yazılarını takip ediyorum. Tekrar yazmaya başlaman diğer arkadaşlar gibi beni de mutlu etti.

Bu yazında bahsettiğin konularla ilgili kafa patlatan birisi olarak -eğer henüz karıştırmadıysan- Emil Michel Cioran'ın "Varolma Eğilimi" isimli eserini önermek isterim. İyi gelebilir

Esenlikler,
Deniz

Borges dedi ki...

Cioran'a asinayiz ama "varolma egilimi" ne hic bakmadik. Su yazinin üzerine bunu diyorsan o zaman ilk firsatta okumak gerekir. Bu belki bu yilin sonuna dogru gerceklesir ve bir örtüsme olursa buradan ben bir post ile ortaya cikani iletirim efendim..

Sagolun tavsiye icin zira bazen degil bir kitap bir kelime cok sey demektir.

Kasux dedi ki...

borges bu aralar bende taktım senin okuduğun tarz kitaplara tavsiye ettiklerin var mı?

Borges dedi ki...

Kasux: ben kardesime bile belirli bir yolu cizmiyorum. Herkes kendi yolunu kendisi cizecektir, tavsiyeler kitaplar basligi altinda vardir aslinda.. Bunun disinda duyduklarindna yola cikip elde ettigin bir kitap seni cok baska kitaplara sürükleyecektir zaten.. Isin en güzeli belki de insanin kendi kendisine kitaplarin üzerinden ilerlemesidir..

varol döken dedi ki...

camus'u yeniden okumaya ne gerek var, seni okuduk yetti:) allahtan akşam saatine denk geldin, bunca cevapsızlığın ve inançsızlığın arasında... neyse bu buralara sığmaz, zamana ve mekana bırakalım...

1-2 şey yazayım... kürk mantolu madonna, ömrü hayatımda okuduğum en derin aşk hikayesidir, derindir çünkü bunu aşkın içine girerek değil bizzat dışında kalarak ya da şöyle diyelim hem aşık olarak hem de aşık olan birinin seyircisi olarak yapmıştır... öyle böyle değildir gerçekten aşık olduğunu bilen adamda bıraktığı duygu... bilen diyorum özellikle çünkü hissiyat şaşar, hoş bilmenin açılımını yap desen ben de şaşarım ama neyse...

diğeri kürk mantolu madonna nın aşkını bulamamış adamı aylak adam ın 50. yıl baskısı çıktı burada... ellerin yabancısı varsa benim aylak adamım var diyebilecek kadar büyük ve yetkin bir kitaptır... okuduğunu da biliyorum, velakin oblomov dan bile büyüktür benim gözümde...

bütün yalnızlık tanımları yapıldığı ve yazıldığı anda tarihe karışır, sahibini haksız çıkarır... o yüzden biraz pessoa derim ben bunların yerine ancak onu da okuyabilmek ne mümkün... şimdi çomağı soktun ya mecbur yeniden gireceğiz sartre nin kuyusuna... yaşamak ve yazmak arasında bir seçim yapmak pek tabi olarak yaşamak ve okumak arasında bir seçim yapmaya dönüşebilirmiş:)

Borges dedi ki...

yaşamak ve yazmak arasında bir seçim yapmak pek tabi olarak yaşamak ve okumak arasında bir seçim yapmaya dönüşebilirmiş:)

Yasamak ve okumak arasinda insanin secim yapmak zorunda kalacagi nokta mutlaka geelcektir derim ben de bunlarin üzerine sevgili Varol.. Bunu da kenara not edelimm biz, ileride döneriz.

insivible dedi ki...

borges, ustte biri daha deginmis, bu dunyaya pessoa nin the book of disquiet'i gibi kitap gelmedi galiba.

http://www.guardian.co.uk/books/2001/jun/03/poetry.features1

bi de camus'dan myth of sisyphus var, bilmiyorum o essay e geldin mi.

Camus introduces his philosophy of the absurd: man's futile search for meaning, unity and clarity in the face of an unintelligible world devoid of God and eternal truths or values. Does the realization of the absurd require suicide? Camus answers: "No. It requires revolt." He then outlines several approaches to the absurd life.

senin dedigin sey hakkaten, bu filozoflari okumak insani daha cesur yapiyo hayatta. en azindan degisik bi seyler dusunduruyo, bu da degisik eylemler demek.