6 Temmuz 2012

Telefonda Hikmet Karaman!



Dün gece Hikmet Karaman'ın yardımcısı/analizcisinden bir mail aldım. Hoca benimle görüşmek istemiş, biz de "içeriğini buraya yansıtma" koşuluyla kabul ettik. Gece yolculuk halinde olduğu ve geç saatte uçağı iniş gerçekleştiği için gece değil de bundan yaklaşık bir saat önce beni aradı.

Buraya gelmeden önce çok önemli bir noktanın altını çizelim.

Elimde varolan tek şey, bu piyasadan -yazarları hariç- herhangi bir işçisiyle yakın ilişki içerisinde bulunmama güzelliğinden dolayı aklıma ne düşerse yazabilme özgürlüğümdür. Bunu ve elbette blog özgürlüğünü kaybetmek istemiyorum ve diğer yandan "teknik-taktik" analizin dışında bir yargı ortaya koyduğum için hakkında ağır cümleler sarfettiğim bu işin emekçisi hocama da söz vermek durumundaydım.

Dedim kesin gürleyecek, kızacak, bağıracak.. ama elden ne gelir, açtık telefonu. Olabildiğince samimi ve güzel bir şekilde anlatmaya başladı, kızmadı, bağırmadı, sakin ve güzel konuştu.

Teknik, taktik ve diğer konulara hiç girmedi. Sadece "kuyu kazıcılığı" konusunda kendi düşüncelerini anlatıp çeşitli bilgiler verdi. Eskişehir'de misal henüz daha Skibbe resmi maç yapmadan kendisine ulaşanlardan bahsetti. Hocayı orada koruduğunun altını çizdi, kimse bilmez bunları dedi ve isim isim saydı.. Aynı şekilde diğer takımlarla ilgili de benzer bilgiler verdi. Yanlış anlaşıldıysam kusuruma bakma ama durum bu dedi.

Yalan yok, çok etkilendim. Skibbe'ye daha çok lig dördünücü iken bıraktığına kızıyordu. Kendisine bir alan açılmasına değil güzel bir işin yarıda kalmasına sitem ediyordu ki oldukça içten ve samimi.

Ve ben de nasıl bu kanıya vardığımı, bu bilgiye nereden ulaştığımı ona anlattım. Çünkü bu insan ikimizin de ortak arkadaşıydı. Kafama göre esip gürlemediğimi, teyid edebileceği ortak arkadaşımın da ismini vererek Eskişehir başkanına kadar olan kısmı ayrıntılarıyla anlattım.

İşin özü şu; her insan bir tahminin algısından yola çıkıp diğerine onu aktarıyor. İş en yetkili ağızdan o algının devam etmesi sonucu resmiyet ya da doğruluk kazanıyor. Biz de bu işin son parçası oluyoruz.

Hikmet Karaman bu blogda yer alan iki yazı ve gazetede de varolan bir yazı içerisinde dile getirilen yargıların doğru olmadığını çeşitli bilgilerle bana anlattı. Tolunay Kafkas olayında da önce Tolunay Kafkas'ı aramış, böyle bir cümle sarfetmediği yanıtını alınca da haberin peşinden gazetelere kadar gitmiş.. Bunlar işin bize yansımayan taraflarıydı.

İkna oldum mu? Gereğinden fazla samimi.. İkna oldum. özgüveni fazla ama kompleksi yok.. Sadece beni değil sizi dahi arayabilir, yalan yok etkilendim. Beni herhangi bir teknik direktör aramadı hiç, bunun da etkisi olmuş olabilir. Basının içerisinde çeşitli patronlarla görüştüm, fedarasyonun içerisinde yöneticiye denk geldim ve fakat arkadaşımmış gibi benimle konuşan üstelik ağır bir şekilde eleştirdiğim teknik direktörü ilk defa gördüm. Bir de Uğur Meleke'nin tavrı çok etkileyiciydi. Sanki o değil de ben ülkenin iki büyük okunan spor yazarından birisiydim..

Gerisi ego, gerisi şişirilmişlik, yukarıdan bakış v.s. Lanet edersiniz gerisine..

Bu kadar komlekssiz, bu kadar da "her insan benim için aynı" modunda gezinen bir insan Hikmet Karaman. Bak ben öyle değilim, olmaya çabalıyorum ama değilim, olacağım bir gün zira çaba sarfediyorum bu konuda.

Burada önemli olan iki nokta var; Birincisi kulaktan duyma bilginin gerçekliğini ortaya koyma. Kulaktan duyma diyorum ama hemen yanımda geçen yazın sonunda Eskişehir Başkanı ile görüşen insandan bahsediyorum..

İkincisi ise bu gibi muhabbetlerden benim mümkün mertebe kaçınmam.

Soru şu: Hocanın bir yamuğunu, bir absürdlüğünü, bir taktik hatasını görsem, eleştirmeye devam eder miyim? Bence bekleyin ve görün.. Arda ile görüşüp her konuda Ardasever, Emre ile görüşüp Emresever olanlardan olmamaya gayret edeceğime kendi kendime söz verdim. Uğur Meleke'nin o "özellikle futbolcu ve teknik direktörlerle samimiyetten kaçınıyorum" sözü benim için çok nemli. Zaten benimle de çay içip muhabbet etmek için didinen kimseyi en azından ben görmedim. "Mutlaka Orhan'la iki çay içmeli, üç muhabbet edelim" diyen varsa da ben bilmiyorum. bu prensibi yaşatmakta zorluk yaşamayacağımı düşünüyorum:)

Teknik, taktik ve teknik direktörlük eleştirisi burada devam eder ama olur da farklı konularda bir sözümüz olacaksa doğru bilgi adına önce kendisine danışırız.. Yolu açık olsun, her insana da bir diğerine olduğu kadar önem verip bu işi titizlikle yapmaya çalıştıkça başarı da gelir.

4 yorum:

Bu Beyin kafasıymış ya dedi ki...

heekes haklidir.

Bjk_KnightS dedi ki...

hangi blok oldugunu hatırlamıyorum. Hikmet Karaman'la ilgili bir yazı sonrası kendisi gayet samimi bir cevap yazmıstı Manisa'dan ayrılması ile ilgili süreç için. O zamanda hosuma gitmisti bu samimiliği. Bu da bu konuyu ilerletti. Böyle insanların artması dileğiyle

güven dedi ki...

Geçen kış hocanın ismi bizim takımla anılır iken ben forum sayfamızda yazında geçenleri bağıra bağıra haykırdım. Onlar bu takımı kurtarır diye hocayı istiyordu ben düşeceksek düşelim fakat karakterli çalışanımız olsun derdindeydim. ve düştük tabi, hocamızda soyunma odasına gitmeden tükürdüğünü yedi, istifayı bastı. Şimdi mahcup olacam insanlara :D

Borges dedi ki...

Güven: Kesinlikle haklısın. Benin için kolay değil bunları yazmak... Ama sadece ben de yazmadım, haber oldu, Tolunay zamanı gündeme geldi ve ben de yukarıda anlattığım gibi..

Ama kesinlikle özür dilerim.

Ama şunu da ekleyeyim buraya: Hoca samimi, güzel ve derdini açıkladı. Lakin toplamda bir takımın başına geçöebilecek konumda olan bir insanın diğer takımların eleştirildiği yorumculuk işine girmemesi "etik" olarak gerekir.

O "etik" olursa biz de böyle yanlış anlaşılmalara...

Başka açıdan ekmek parası diyecekler.. E ne diyim ben?