4 Eylül 2012

Gündüz Vassaf - Bir Türkiye Düşü


Öncelikle size izninizle bir kitap tavsiye edeyim. Gündüz Vassaf'ın "Cehenneme Övgü" adlı muazzam denemelerden oluşan harika kitabı. Çok sevmiş, tekrar tekrar okumuştum. "Cennetin dibi" de aynı şekilde keyifli olsa da belki de ilk defa tanışmamı sağladığı tarzı nedeniyle Cehenneme Övgü'deki tadı alamamıştım.. İlerleyen zamanda bu kitabı tekrardan elime geçirdiğimde size buradaki makalellerden bir kaç tanesini alıntılayacağım.. Eğer okumadıysanız bir bakın derim..

Bu güzel adamın Radikal'deki köşesinden şu yazısını da paylaşmak istedim..

......................................

Bir Türkiye Düşü

Gelecekte şöyle bir Türkiye: Hiçbir askeri pakta bağlı değil. Kimseyle müttefik değil. Tarafsız. Mümkün mü?

Günümüzde yeni bir dünya kurma düşünden söz edilmez oldu.

Bizim kuşağımızda, başka şeyden söz edilmezdi.

Geçenlerde TRT Genel Müdürü’nün sansürüne göz yumduğu, John Lennon’un ‘68 ruhunu yansıtan, devletsiz, dinsiz, savaşsız bir dünyayı düşleyen ‘Imagine’ bestesi, binlerce yıllık tarihimizin dünyaca benimsenen en popüler şarkısı.

“Bayrak-marş- kahraman” üçlüsüyle çocuk masallarından resmi tarihe kadar çeşitli senaryolarla bize hükmeden ulus devlet mitolojisi miadını doldurmakta. Sesini yükselten farklı kimliklere jandarma konumunda. Kendilerine demokrasi diyen ülkelerde yaşayıp çalışan, vergi ödeyen, okula giden milyonlarca göçmene, düzenin tabiriyle ‘illegaller’ denmesi bu iflasın ifadesi. Küresel sermayenin, “Kanunları dediğim gibi yapmazsan ülkene gelmem” böl yönet politikaları, beğenmedikleri rejimleri alaşağı etmeleri, devletlerin bağımsızlık iddialarını gülünç kılmakta. Avrupa’da bile, iflasın eşiğine getirdikleri ülkeleri, Yunanistan, İtalya örneklerinde olduğu gibi, dışarıdan zorladıkları hükümetlerle idare ediyorlar.

Tarihte değişimin öncülüğünü yapan sanat, sermayeye göbek bağından bağlı. Film, roman, tiyatro... Konular kaderci insan ilişkilerinde bireylerin çırpınışı. Kültür sanayii düzenin hizmetinde. Sanatkârlar sponsor peşinde. Özgür seslerin yükselebildiği bienaller düzene kilitlenmiş ufuksuz eleştiriler. Toplumdan soyutlanan, sorumluluktan, vicdandan arındırılan bireye tapınma.

Rüya yok. Şikâyet var.

Şöyle bir ülke düşü.

Gerçekçi mi? Hiç değil.

Değil çünkü kendimizi tutsak ettiğimiz mevcut düzenin tarih anlayışının kalebentleriyiz.

Hiç yorum yok: