1 Eylül 2015

Büyümek istemeyen çocuk: Kevin Grosskreutz


Köln denilince akla Podolski gelir. Dortmund da biraz Greusskreutz üzerinden yorumlanır. Ne gariptir ki 2014 Dünya Kupası’nda olan bu iki Alman futbolcu da Galatasaray’da buluştu. O kadar çok ayrıntısı var ki 4 kitap yazarsın 30 da makale.. Öyle fenomen olmuş bir futbolcu. Büyümek istemeyen çocuk gibidir aslında. Schalkelilerin nefret ettiği Dortmundluların taptığı oyuncu. “Oğlum Schalkeli olsa kimsesizler yurduna veririm” gibi abuk subuk beyanatları olmuş tribün çocuğu amma velakin iyi de bir oyuncudur. Benim saygımı kazanmıştır çünkü isimsiz bir oyuncu olarak yetenekleri kısıtlı olmasına rağmen kat ettiği mesafe, tutkusu ve azmiyle ancak mümkün olmuştur. Her zaman sezon başı üzeri çizilen adam olup da her daim yeni transferlere rağmen vazgeçilmez olmayı en azından geçen sezonun başına kadar  başarmış bir isimdir. Daha da önemli olan ayrıntı ise Galatasaray’ın pek çok eksiğini kapatacak özelliklere sahip olması. Şimdi akla gelenleri tek tek yazayım.. 

1- Çok koşar. Kat ettiği mesafe Almanya’da dahi onu farklı kılıyor. 

2- Savaşçı ve mücadeleci. Presçi. 

3- En büyük artısı sahaya çıktığında her zaman yüzde yüzünü verecek bir tutkuyla futbolu oynaması. 

4- Özellikle savunma konusunda “zeki” diyebiliriz, gerçek hayatta, söylemlerde ve eylemlerde pek “zeka” göremesek de. 

5- Taktiksel açıdan çok yönlülüğü ona büyük bir artı kazandırıyor. 

6- Normal koşullarda çok az sakatlanır. Sadece geçen sezon 6 haftalık sakatlığı oldu son 5 yıl ieçrisinde. Çok koşmasına ve ikili mücadeleye girme ve kazanma oranı yüksek olmasına rağmen. 

7- 27 yaşında. 2014 yazına kadar Dortmund’un başarısının önemli bir parçası olması bir yana milli takım dünya kupası kadrosuna da dahil edilmişti. 

8- Kulübünde kalsaydı bu koşullarda sadece sağ bek için alternatif olabilirdi. Orada Ginter’in iyi oynaması oynadığı bütün mevkilerde onu üçüncü şık yaptı. 

9- Bir kenarı –ister açık ister bek- oynasın, tamamını kulllanır. 

10- Saha dışı zekası ve saha içi tavrı, neredeyse Melo ile bire bir özdeşir. 

11- Teknik kapasitesi Dortmund ve Alman milli takımı gibi yüksek profilli oyunculardan oluşan kadrolar içerisinde “sınırlı” olarak görüldüğünü söyleyebiliriz. Bu konuda tartışma hala sürüyor aslında. Bazıları tekniğini de beğenir. 

12- Sağ kenar oynadı. Nuri’nin yanında defansif orta saha oynadı. Üst üste burada maçlar çıkardı. Bir kupa maçında Düsseldorf’a karşı stoper çıktı. Yine bir kupa maçında Hannover’e karşı sol bek oynadı. Kaleye geçti, sol ön ve sağ ön oynadı. Bir kere de forvet arkası onu gördük. Lakin orijinal mevkisi sağ bek ile sol ön olduğunu söyleyebiliriz. Savunma olarak sağ bekte iyidir, ofansif açıdan sol önde iş yapmıştır uzunca bir süre. Bu ikisinin ortası ve karışımı olarak sağ önde Galatasaray’ın onu kullanması Sabri ile iyi bir ikili yapmaya yetecektir. Yıllarca Schmelzer’in aşırı bindirmelerinden oluşan boşlukları iyi bir şekilde kapattığının altını çizelim. 

13- Uluslarası tecrübeye sahip. Şampiyonlar Ligi finali de oynamıştır, milli takım ile tecrübesi de olmuştur. 

14- İlk 97 maçında gol ve asist açıdınan skora 37 kez etki etmiştir efendim. 

15- Gol atar. Muazzam bir Müller içgüdüsü ya da Lewandowski tekniğiyle değil her topa girme aşkıyla zaman zaman meşin yuvarlağı kimsenin beklemediği şekilde filelerle buluşturur. Marsilya’ya olduğu gibi üstelik bu bazen çok önemli maçlarda vuku bulur zira onun oynama tutkusudur aslında her şey. 

16- Dortmund’un delisidir. Podolski de Köln’ün sembolüydü. Duygularıyla hareket eder, profesyonellikten pek nasibini aldığını söyleyemeyiz. Bazen “çocuk gibi” hareket ettiğini söylemek zorundayız. 

17- Kenar oyuncuları etkili olan takımların panzehiri. Robben dahil durduramayacağı oyuncu yok. Savunma yanı güçlü. Bayern’ü üst üste 5 kez deviren Dortmund’un bu maçlardaki en büyük gücü Kevin idi. 

18- Yükseklik korkusu var. Günden güne bu korku büyüyor. (Saha içine etkisi yok da işte..) 

19- Ahlen’de takım arkadaşı Reus ile beraber oynadı. Aslında ikisi de Dortmund altyapısına gelmişti. Ne takımmış o dönemin ikinci Bundesliga’daki Ahlen’ı be! 

20- Premier Lig’i seviyor, özellikle Liverpool’u. Bu iki seçim onu anlatır. 1- O ligde az düdük çalınır ve mücadele önemlidir, tempo. Greusskreutz’un en iyi yaptığı.. 2- Liverpool’un bir geleneği var ve takım sevgisi taraftarlarda çok fazla. 

21- Sol ayağı zayıf. Sağ önde iyi işler yaptığı zaman dahi illa ki sağına çekip orta yapar. Bir dönemin tartışması da sol ayağı sıfıra yakın olmasına rağmen “Sol bek oynaması” gerektiği üzerineydi. Çok saçma. Sol önde iyi gözükmesinin sebebi de daha çok Schmelzer’in açığını kapatmasıdır. 

22- Kafası eh işte.. Ceza sahasında zaman zaman iyi pozisyon alır ve kafasıyla iş yaptığı olur bazen. 

23- Bitiriciliği –sağ ayağıyla sadece- fena da değildir. Zaman zaman golcü olarak anılmasına da sebebiyet verir. 

24- En çok eleştiri alan ayrıntısı tekniğidir. Aslında çok kötü değildir ama milyon euroluk kadroların ortalamasının altında kalıyor. Aynı şeyi “hızı ve seri olmak” konusunda da.. Gel gör ki “yavaş” denilen Kevin bir ara 34.9 km hıza ulaştı ve bunu geçmek çok zordur aslında. Yavaşlığı seri olmak ile karıştırmamak gerekir. 

25- Babası onu 4 yaşında iken Dortmund maçına götürür. O maçı unutmaz. Zorc, Chapusiat ve Sammer’in iki golüyle 4-1 kazanmıştır sarı siyahlılar. O günden sonra da babasıyla beraber Dortmund maçını içerisde dışarıda izler, maç kaçırmaz. 

26- İdolü Paul Lambert! Önce UEFA Kupası finalinde Dortmund’a karşı oynadı ve sonra Hitzfeld onu transfer etti. 96-97 sezonunda Dortmund’da oynadı ve Şampiyonlar Ligi’ni kazanan Dortmund’un savaşçı orta sahası! Taraftar severdi çok.. 

27- Babası 30 yıllık Dortmund’un meşhur “süd tribüne” müdavimi. 

28- Dortmund sistemi pres, koşu mesafesi ve özellikle pres anında rakipten daha fazla adam sayısına ulaşma üzerine kuruluydu. Bu minvalde herkesten çok koşup basan Greusskreutz Klopp’un iki şampiyonluğu ve şampiyonlar ligi final başarısında önemli bir rol oynadı. Teknik açıdan ortalama olmasını bu şekilde kapattı, DENGE’yi sağladı. 

29- Klopp’un ilk iki şampiyonluğunda takımın değişmez oyuncusu olurken iki yılda iki şampiyonluk ve bir DFB Kupası kazanırken 17 gol attı 17 asist. Savunmasıyla nam yapmış bir oyuncu için fazlasıyla iyi bir hücum istatistiği olmuştu. 

30- Bir eksi olarak şunu belirtelim: Oyun ön alana sıkıştığında dar alanda etkili eylemler konusunda sıkıntı yaşıyor ve çok fazla top kaybediyor. Lakin geniş alanda yakalarsa da “aslında o kadar kötü tekniği yok” diyecek eylemleri oluyor. 

31- Derbilerin adamıdır,(Schalke maçlarında çok da iyi değildi aslında, büyük maçların..)  bu açıdan biraz Meloluk da barındırır içerisinde. Şöyle bir hatırlatmakta fayda var “Schalke’nin tribünden gelen kalecisi Neuer ile olan” iletişimini. https://www.youtube.com/watch?v=YUy59-zDtxU 

32- Kendi kişisel fikrim: Saha görüşü iyi. Boşluklarır kapatmada ya da topa sahip olduğunda görmede oldukça iyi. Hatta bir adım ileri gidiyorum ve oyun içerisinde oluşan boşlukları kapatma konusunda daha iyisini arasanız bulamazsınız. 

33- En iyi döneminde dahi istikrarsız bir görüntüsü vardı. Mücadele, hırs konusunda sorun yoktu belki ama iki maç uluslarası yıldız seviyesinde oynuyorsa iki maç da ortalama..

 34- Açık ve bek ayırt etmeksizin ortalaması Bundesliga seviyesinde senede 8 gol 8 asisttir. Bu da “defansif yönü ağır basan” bir oyuncu için fazlasıyla iyi bir rakamdır. 

35- Enteresan bir şekilde Bayern Münih maçlarının yıldızı olmuştur. Aşırı ofansif sağ bekin açıklarını kapatmak, Bayern’in kenar gücünü sıfırlamak gibi çok önemli rolleri oldu. 

36- Önemli bir artısı da şu olmuştur hep: Rakip ceza sahası çevresinde tehlike yaratacak top kazanımları.. 

37- Tekniği kimine göre iyi kimine göre vasat. Perisic’i almışlardı ve sonunda teknik kapasitesi yüksek bir kenar oyuncusu vardı takımda. (Geçen gün İnter’e giden..) Gel gör ki Kevin onu da geçip kadroya girdi.

38- Maç içerisinde ortalaması 12 km 35 sprinttir. Takım içi kıyaslamayla anlatırsak: Bender’den çok koşan ve en fazla sprinter oyuncuyu ikiye katlayan rakamlara ulaşır. Onu bireysel yetenek konusunda sıkıntısı olmasına rağmen vazgeçilmez yapan özellikleri 

39- Bir derbide Asamoah’a ırkçı yaklaşımları olduğu iddia edildi. Blogda da yorumlamış, daha çok derbinin havasından gerçekleştiğini söylemiştik. Yoksa siyahi takım arkadaşlarının olduğu yerde buna benzer başka bir haber hiç olmamıştı. 

41- Güzel yaklaşım.. Çok yönlülüğü.


41- Sabri’nin bu takımda en büyük sorun olduğunu düşünengillere umut vereyim: Grossskreutz Piszczek’in yokluğunda 2013 sezonu başında sağ bekte harikalar yarattı. Öyle ki milli takım için Lahm’ın merkeze geçmesi sonrası aday oldu. Bence Sabri’nin önünde oynaması gerekir ama akılda tutulsun. 

42- Market değeri sakatlık sonrası kadroya girememesi ve geride kötü bir sezon geçirmesine rağmen 5 milyon euro.

 43- Çok az sakatlanır. Derdiniz olmasın.

44- Saha içi tanımı: Defansif kenar forvet. Savunması muazzam ve buna rağmen hücumda da iş yapabiliyor diyelim.

TAKTİKSEL AÇIDAN GETİRİLERİ

 Bu transfer hamlesinin özeti Galatasaray’da dengeyi sağlayacak olmasıdır. Oyuncunun yeteneklerine odaklanmak yerine takım içerisinde ihtiyaç olana sahip olup olmamasıyla değerlendirilmesi gerekir.

 1- Sağ ön kenar olmadığı için Hamza Hoca lüzumundan fazla sistem değişikliğine gitti. Ama aynı zamanda Sneijder-Podolski-Burak’ın birlikteliğinden doğan savunma zaafiyeti ve topun geri kazanılmasının süresinin fazlalaşması Umut gibi ön alanda pres yapan amma velakin sistemi çökerten bir oyuncuyu dahil etmek zorunda kaldı. Sadece bu da değil.. Burak’tan vazgeçemeyen ve Umut’un da defansif özelliklerine ihtiyaçtan kadroya girdiği noktada Sneijder ve Podolski gibi çok etkili gol ayakları da kaleden uzaklaşmış oldular. Dolayısıyla Kevin Greusskreutz’un sağ öne yerleşimi ile beraber Sneijder-Podolski’nin aksine pres yapan, orta açan, gole değil gol attırmaya yönelik, içeriye değil çizgiye doğru oyunu enlemesine açan bir “tamamlayıcı” defansif kenar forvet takıma dahil edildi. 

2- Takımın çok kimse farkına varmak istemese de asimetrik hücümu söz konusu. Yani Galatasaray sağdan sağdan geliyor. Bu da Sabri’nin asistleri ve iyi oynuyla beraber sağ kenarı savunması sorunlu bir hale getiriyor. Özellikle 2013 başında Pişçek’in yokluğunda muazzam bir sağ bek performansı göstermiş olan Kevin’in varlığı buradaki sorunu çözecektir. Dahası ister açık ister bek oynasın, Kevin kanadın tamamını kullanır. Bu da çıkan bekinin yerini doldurmak ki Schmelzer de bunu çok iyi başarmıştı.

3- Galatasaray’ın hücumda en büyük kozu Podolski ve Sneijder gibi muazzam iki şutöre sahip olmasıdır. Robben gibi bir adam dahi gelse üçüncü ön alan oyuncusu golü düşünen yapısıyla zarar verecektir. Tamamlayıcı bir oyuncu olarak hem bu ikisinin hücum gücünden çalmayacak ama aynı zamanda bu ikiliye daha fazla etki alanı sağlayacak olmasıyla Kevin Grosskreutz dengeyi sağlayacaktır. 

4- FourFourTwo’da geçen ay Podolski üzerinetaktiksel bir yazı var benim yazdığım. Orada da üzerine basa basa belirttiğim husus Sneijder-Podolski’nin olduğu yerde sağ kenar kaçınılmaz olarak içeriye değil çizgiye inecek bir yapıda olması gerektiğidir. 

"Merkezde Sneijder ile beraber Podolski’nin sol kenarda varlığı sağ kenar profilinin de hatlarını belirliyor. Sağ ayaklı ve çizgiye inecek özelliklere sahip bir futbolcu oyun çeşitliliğini ve Podolski’nin ikinci forvet rolüne bürünerek atacağı gol adedini artıracak. Kenar ortalarında forvetleşen yapısı ve sezgileriyle attığı gol sayısı bir hayli fazla.

 Grosskreutz uzunca bir dönem sol önde oynamış ve içeriye doğru kıvrılmıştır ama sağ ayaklı ve sağ kenarda çizgiye kayacaktır ister istemez zira sol ayağı yok denecek kadar.. 

5- Yine Galatasaray'da Umut'u zorunlu bir şekilde kadroya sokan takımın ön alanda sürekli baskı yapmasının anahtarı olan topu kaybettiğin anda yapılan o baskının(Gegenpressing) eksik olması ve topun yeniden kazanılma süresinin bir hayli uzun olmasıydı. Kevin ön alanda kaptığı toplarla da etki etmiş ve Klopp futbolunun ilk üç yılında önde muazzam bir baskı üretme makinasına dönüşmüştür. Hem bu açığı kapatır ama aynı zamanda bunu Umut gibi santrfor bölgesinde Sneijder-Podolski'ye zarar verecek şekilde  değil de kenar forvet rolüyle bu ikisinin verimliliğini arttıracak şekilde yapacak olmasıdır.

1 yorum:

Héllion dedi ki...

eline sağlık güzel bi inceleme olmuş