29 Kasım 2007

Hikayeler




Hikaye #1

Genc yasinda birden fazla cinayet islemis bir mahkum yillar sonra kasabanin genc ve güzel kizi ile bir sekilde iletisim halindedir. Sürekli mektuplasan ikili yaklasik her gün yazarak birbirlerine dokunmayi basariyorlardi. Mahkum, yasayamadigi ne varsa mektuplarda yasiyor, bir baska acidan belki de ilk defa aci cekiyor disarida olamadigina, sevgilisini öpüp koklayamadigina.. tamam koklama kismi bana ait, dokunamadigina.. Sevisemedigine.. oldu mu ?

Kadin sürekli umut ediyor,hayal kuruyor, sevdigi adamin bir gün iceriden cikmasini ve ona dokunmayi.. Siz de bilirsiniz ki yasamda cekici olan insanin hayalini kurup da alamadigidir. Tutku bu sekilde dogar. Mesele hayal etmek veya ettirebilmektedir. Yazarak insan her seyi ama her seyi yasayabilir ve hatta dokunarak yasadigindan daha yogun bir bicimde. velakin eksik olanin acisi her gün daha da büyüyor, her iliskide olan burada yok, orada olmayan ise burada.. velhasil, eksiklik gün gectikce kendisini daha fazla hissettiriyor.

Günler aylar böyle gecer iken olan oluyor; af cikiyor. Mahkumumuz tahliye oluyor. Hapishane kapisinda karsilayan kasabanin güzel kizi, sevdigi. Cipi ile hapishane önüne gelmis onu bekliyor. Adamini alip önce bir sehir turu yapiyor, geziyor, temiz havayi soluyor ve aksama dogru ormanin derinliklerine dogru yol aliyor. Kadin yaninda getirdigi battaniyeyi yesil cimenin üzerine seriyor ve uzunca bir süre sadece dokunuyor. gercekligini ellerinde hissedip belki yasamda bir kez yasayacagi böyle yogun bir günü mümkün mertebe yavas kiliyor. Herkes her seyin farkinda.. da iste eksik var. Yirmi kusur yil iceride yatmis olan mahkum cinselligi, seksi unutmus, bir daha hatirlamamak üzere.. Cok üzülüyor durumuna, en az özgürlük sevinci kadar aci veriyor. En cok da yanindaki insana tattirdigi hayal kirikligina..

Kadin diyor ki: bir ihtimal daha var..

Mahkum: Nedir o ?

Kadin: Simdi sen bana öyle bir sirrini soyleyeceksin ki bunu benden baska hic kimse bilmemis olacak, ayni sekilde ben de seninle kimsenin bilmedigi sirrimi paylasacagim ve en az cinsellik kadar bizi birbirimize yakin edecek.. baska türlü sevisecegiz..

(on bes yil önce televizyonda yayimlanmis bir filmin kisa özetidir )


Hikaye #2

Koca bir alan.. iki basket sahasi, bir tane telli saha diye adlandirilan futbol sahasi,kantin, onun genis önü, yurt ile okul arasi bosluk diye giden bilmem kac metrekare alan ve ben. Dolasiyorum sik sik.. Hafta sonlari yapacak baska bir seyim yok. Basimizda belletmen adi altinda yasam süren zibidiler de yok, evci cikmayan, yani hafta sonunu yurtta geciren ögrenci sayisi bir -benim o- ya da iki olur en fazla.. Aslinda üc dört de olur ama onlar lise ögrencisi oldugu icin gezer, tozar ve en son yatmak icin ugrarlardi yatakhaneye. Yas henüz on iki.. Barlara/diskolara filan gidemiyorum, asagidaki pideci haric bildigim bir yer de yok gidebilecegim. Bu yüzden düsünüyor, hayaller kuruyor ve bunun olabilmesi icin gereken tek kosul olan yürümeyi seciyorum günün oniki saati.. Girmedigim, cikmadigim delik yok yurtta.. Ascilar ve hademeler ile akraba olmusum, beni okulun en anlamsiz bölgesinde de görseler kesinlikle saskinlik göstermiyorlar. Birgün bakiyorsun yemekhanenin icerisinde, diger gün adamlarin dinlenmek icin kaldigi bölgede elimde cay, bir baska zaman herkesin uyudugu odada televizyon basindayim..

Yine bir gün eller cepte hizli hizli yürür vaziyette düsünüyorum, önüme bakmadan yürüyorum, ezberlemisim zaten taslarin yari capini, üzerlerindeki kirikliklari.. iki tasi ayiran cizgiye basmadan okulu yedi kez tur edebiliyorum, üstelik duraksamadan. Nereye gittigimi düsünmeden yürüyorum sürekli, merdiven cikiyor karsima iniyorum asagiya, derken bir merdiven daha .. onu da iniyorum. Kiz yurdu ile Erkek yurdunun kesistigi bolgede olan ara binanin alt katindayim. Ses geliyor asagidan ve ben kosarak iceri girdigimde karsimda benden iki üst sinifta olan kizi yari baygin bir sekilde görüyorum. Titriyor, bir sekilde uyusturucu(tahminen) madde almis ama hangi türünü,nasil bilemiyorum, yanina yaklastigimda sariliyor bana ve öyle titriyor ki eksi yetmis derece sogukta kalmiscasina beni de titretiyor.. Gömlegi disarida, ayakkabisinin teki yok, ayakta duramiyor.. Beni saran ve hatta sert bir sekilde sikan ellerinden kurtulabildigim ilk anda kostum, kantinci amcanin bizimle mac yapan oglunu cagirdim, akabinde olay daha üst mercilere tasindi ve bir sekile gereken yapildi. Okul özel bir okuldu, izmirin sayili kolejleri arasindaydi velakin yurt, okulun kantinini isleten adamin tükkanlarindan birisiydi sadece. Ticari bir isletmeydi eni sonu. Okula bagli ve okuldan bagimsizdi bir baska acidan. Akraba iliskilerinin sonucu olan gerzek bir anlasma yapilmis ve sürekli sorun yasandigindan "sorunlu" hale gelmisti iliskiler. Bu yüzden daha özenli ve titiz davranildi, kimsenin -ben haric- haberi olmadan her türlü temas saglandi ve saglikli bir sekilde -bir kac hafta sonra- okula ve yurda geri döndürüldü. Artik ne kadar saglikli orasi bilinmez..


Onu her gördügümde gözüm hep ona kayar, korkuyla ama. Bir sekilde karsilassak da onunla bu konu hakkinda konusmadik hic. Aslinda hic konusmadik desem daha dogru olur. Bu benden de kaynaklaniyor olabilir. Alti yasina kadar konusmadin derdi rahmetli babaannem. Dedem ise insanlari muhattap almadigimi soylerdi, torunumun dengi yoktu köyde, sessiz gecirdi cocuklugunu derdi. Insanin dedesi ve babaannesi tarafindan sevilmesi cok baskadir. Ailenin asil üyeleri, anne, baba, kardesler,o zamana kadar olan süecte yaptiklariniza göre size bir deger bicer. Sevilecek cocuk olabilirsiniz, ya da pek sevilmeyen tavirlarin sahibisinizdir. Benim dedem icin kendi basima var olmam yetiyordu sevgisine mazhar olmaya. Bir basari göstermek durumunda degildim, o nasil olsa her hareketime, her durusuma bir kahramanlik, güzellik ekliyordu.. Okuldan benim de "evci" ciktigim zamanlar olurdu, o köye bir dönüsüm olurdu ki; isa mesih ikinci kez gelse, benim gibi sevilmez, hos karsilanmazdi..

o günlerde sik sik karsilastik. yatili okuyan cok fazla insan yok, okulun toplam nufusu diger okullara göre cok fazla degil. Asagidaki T. Kollejinin onda biriydik misal.. Karsilastigimiz zaman bakisirdik ama aramizda herhangi bir konusma gecmezdi. herhalde hatirlamiyor o zamani diye bir yandan da seviniyorum, baska türlü yüzüne bakamazdim. Bugün bile tuhaflik vardir bende, bir baskasi yerine utanirim cokca zaman. Filmdeki kahramanin rezil rüsva olup herkesin güldügü sahneleri ben aci cekerek izlerdim, sevmezdim, kendimi iradedisi onun yerine koyar, bakamazdim o sahneye. En nefret ettigim filmler aptal komedi/ask filmleriydi uzunca bir zaman. siklikla rezillik peydah olur ve ben onlarin yerine kizarir,rezil olur acisini cekerdim hep.. Bu yüzden biraz da korkuyordum onu gördügümde..

Bir gün siniflarin birisinde tek basima oturur iken iceri girdi cantasiyla. sinifa dogru soyle bir bakti, beni gördü ve kapiyi kapadi. Cantasini acti, dügemelerini cözmeye basladi. korktum önce, cocugum daha, tecavüz icin uygun degilim,teknik olarak mümkün mü o yasta onu da bilmiyoruz. elbette boyle seyleri düsünmüyorum o dönem. Ask olsa da yasamimda cok masumdu. Cinsellik hicbir sekilde ilgi alanimizda yok. Hali hazirda o dönem itibari ile iki yas büyük bir insan, bugünün yirmi yas buyugu gibi bir fark doguruyor. hele ki kizlarda.. Onlarin beraber oldugu insanlara biz amca diyorduk nerdeyse.. neyse, korktugum gibi degildi. gec kalmis beden dersine. , arkasini kapiya yasladi ve gözlerimin önünde esofmanini giyinip gitti. ne bir cekinme, ne de bir baska duygu belirdi yüzünde. beni gördügü ilk anda bana bakan gözlerin, bana verdigi karmasik duygunun tarifsizligi..

Bizim kantin, okulun tepesindedir.Bir yokusun bitimidir kantin. Önünde uzunca bir alan ve alanin sonunda demir parmakliklar.. Asagisi ucurum velakin korkutucu olmayan.. Asagida yurt, yurdun hemen önünde islek bir cadde ve caddenin hemen ilerisi park. O parmakliklarin oraya gelip karsida beliren insanlari seyrederdim. parkta oynayanlari, yolun kenarindan gecen arabalarin icerisinde yolculuk halinde olanlari ve hepsinin ne kadar sansli oldugunu düsünürdüm. Velhasil, o insanlari seyretmeyi, o yola bakmayi cok sevmisimdir. her insanin olasi hikayesi üzerine kafa yormayi, okulu turlar iken kimi zaman gördügüm bir ailenin cocugunun yerine kendimi koymayi , baska bir hayatin baska bir insani olarak hayal görmeye de asiktim. sik sik tekrarladigimdir.. Malzeme toplamak icin yine kantinin önündeki demir parmakliklarin önündeyim.. Yanima geldibir gün. hic konusmadan.. elinde halley var ve birbirimize degecek kadar yakiniz, Her hareketini izliyorum. Iki eli ile halleyin iki yakasina yapisti, iki elini birbirinden ayirarak halleyi "pat" diye ses de cikararak acti, cok acikmis olmali diye düsünüyorum zira hemen ondan bir parca isirdi, sacinin bir teli halleye yapisti.. isirdiktan sonra kalan parcayi bana dogru uzatti, halley ile o henüz ayrilmamisti, ince bir sac teli isin icerisindeydi..beklemeden ben de isirdim ve sacinin telini de cikardim.. Sonrasinda dudaklarinda kalmis olan pütürtüler demeyi uygun gördügüm kirintilarini avucumla sildim.

Döndük yüzümüzü caddeye, karsiya dikildi gözler, baska dünyanin insanlarina baktik.. hic ama hic konusmadan..

1 yorum:

illimitatovaggio dedi ki...

böyle bir çocukluğun oluşturdğu bir geçmiş....

demirden derler ya hani, sen tam ondan, o kadar sağlamsındır herhalde.

o boşluk hissi beni ne korkutmuştur yalnız yurt zamanlarında hafta sonları evci çıkmadıklarımda. ne korkunç ne dehşettir o zamanlarda yaşanan duygular ve o çaresizlik hissi. yani ucundan da olsa belki çok çok farkı da olsa tatmışımdır bahsettiklerinden bir tutam. zira ben lisede ve çoğunlukla evci durumunda yurtta kalmamdan dolayı arada çok fark vardır. ama en azından az biraz bildiğim için senin yazdıklarından inan çok şey anlıyorum.

ve bu yüzden senin çok sağlam olduğunu sanıyorum yarayı kapatma ve daha da güçlenmek için yeteri kadardan da fazla acı çektiğin için. ve fakat ben o kadarına girmedim ve bu yüzden o dönemlerin bana salladığı neşterin bıraktığıyla kaldık.

güzel insan borges'e selamlar...